Winamp Logo
MyMecra Podcast Cover
MyMecra Podcast Profile

MyMecra Podcast

Turkish, Social, 1 season, 336 episodes, 5 days, 4 hours, 17 minutes
About
Gelin ‘Beraber Yürüyelim’
Episode Artwork

Sözün Bittiği An - B97 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer,  3 hafta aradan sonra Biri Bir Gün'de "Bir namazlık saltanatın olacak. Taht misali o musalla taşında"yı anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamunaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler. Hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi başına gelen her musibette Esteuzubillah “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” diyebilecek bir kalbe sahip olabilenler. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) böyle buyururlarmış. sadece birisi vefat ettiğinde değil, sadece büyük bir musibet yaşandığında değil, olacağını umdukları herhangi bie hadise olmayıverdiğinde bile “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn" derlermiş. Bu bir âyet-i celîle malumunuz. "Biz Allah'tan geldik ve dönüşümüz ancak Allah'adır." mealinde bir âyet-i celîle. Ah ki Cenâb-ı Hakk kalplerimizi bu âyet-i celîlenin künüfüne vâkıf ede de Allah'tan geldiğimizi sadece dil ile değil; kalp ile, hâl ile, hayatımızın her bir sahasıyla, bilenlerden olabilsek ve Allah'a gideceğimizi...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/6/202323 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

İnsanlara Yıkım Değil Güzel Bir Mekan Bırakalım - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Ayrılık Çeşmesi'nden sesleniyor sizlere.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Evet sevgili dostlar merhabalar. Çağrılımlar'ın bu yeni bölümünü çok tarihi bir yerden yapmıyoruz ama tarihimizin yansıdığı bir yerden Kadıköy Rasimağa'dan yapıyoruz, birazdan Ayrılık Çeşmesi'ne gideceğiz. Bu programda bizim neden ayrıldığımızı, iki asırdan beri nereden nereye koptuğumuzu şehircilik anlamında biraz göstermek için burayı özellikle seçtim. Bakalım elimizde neler var. Hangi dersleri alalım, hangi ibretleri alalım?   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202320 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

"Akıl Şuurla, Kalp Muhabbetle Yürür" - Sadettin Ökten | Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler

Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadeddin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu:  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. Süleyman Çelebi Hazretleri'nin Vesîlet’ün Necât'ını şerh etmeye gayret ettiğimiz programın maalesef son bölümüyle huzurlarınızdayız. Sadeddin Ökten Bey hocamla on iki bölümlük bir seri boyunca hem Vesîlet’ün Necât'ı hem Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.v)'ı hem ona nasıl muhabbet etmemiz gerektiğini hem Vesîlet’ün Necât'ı nasıl okumamız gerektiğini hülâsa etmeye gayret ettik. Bütün bu programlar boyunca bendenizin fark ettiği ve merak ettiği bir şey oldu onu sorarak başlayacağım programa.  Efendim söz aynı söz ama o sözü hangi dudağın söylediği hem tesirini fark ettiriyor hem o sözün sizdeki kalıcılığını değiştiyor. Bizim yeni sözlere mi ihtiyacımız var, pak dudaklara mı ihtiyacımız var?  Sadeddin Ökten: Yoksa her ikisine mi? Bu vesileyle tekrar ifade edelim Elhamdulillah bu yaşımızda Vesîlet’ün Necât'ı tekrar yâd etmek nasip oldu. Cenab-ı Allah vesileler lütfeder, inâyet buyurur kullarına. Bizim büyüklerimiz buyurmuşlardır ki: "Âkil adam vesileyi kaçırmaz, ârif vesile icat eder." O çok mühim bir şeydir. Âkil ile akıllıyla ârifin farkı, irfan sahibinin farkı orada ortaya çıkar. Tabi gafil zaten vesileyi fark etmez. Onu hiç bahs mevzu etmezlerdi eskiler ama akıllı adam vesileyi kaçırmaz. Vesile üzerinde ısrar eder ama ârif vesile icat eder. İşte bir vesile icat oldu, fakir de burada konuştu. Pak dudaklar dediniz, tekrar dediniz, irfan dediniz. Şöyle söyleyeyim, ben kendimi lu noktada görüyorum: Bir imkan olmuş, bir lütuf olmuş, bir inâyet olmuş kudemâyla tanışmışız. Kudemâyı dinlemişiz ve dinlemekten de zevk-i manevi sahibi olmuşuz. Kudemâ derken eskiliği methetmiyorum. Bana bu soruyu çok soruyorlar. Eskiler diyorsunuz, büyükler diyorsunuz, kudemâ diyorsunuz, kadîm diyorsunuz nedir? Çok net ifade edeyim görebildiğim kadarıyla...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202334 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Deprem Ulusal Güvenlik Sorunudur - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:   Biz, insanlar olarak yeryüzünün altını kontrol edemeyiz ama yeryüzünün üstünü kontrol etmemiz gerekir. Bizim işimiz yeryüzünün üstünde. Dolayısıyla iki şeyi birbirine karıştırmamak lazım. Allah'ın takdiri ile kulun tedbiri iç içedir. Tedbir ile takdir oluşur, takdir ile tedbir oluşur. Bir kere bu itikadımızı düzeltmemiz lazım. Ben pek çok yorum dinliyorum, dindar olduğunu söyleyenlerin bile bunları yerli yerine koyamadığını görüyorum. Çok yanlış bir şey, çok da tehlikeli bir şey iman açısından, bu bir.  İki, bizim yerin altını ve yerin üstünü, bu memleket olarak, kendi toplumumuz, memleketimiz olarak çok iyi tanımadığımız ve tanzim edemediğimiz açık. Efendim deprem ülkesiyiz, tamam, yapılabilecek bir şey var mı? Depremi kontrol edebilir misin, edemiyorsun. Neyini kontrol edeceksin? Depreme hazırlık, deprem anı, deprem sonrası insanların refahı, sağlığı ve emniyeti. Aynı şekilde insanların içinde yaşadığı binalar. bu binalar sadece evleri değil. Okullar, fabrikalar, hastaneler, havaalanları, aklınıza gelen her şey.  Üçüncüsü, altyapılar...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202325 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Veysel Hep Aşkla Söyledi - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Âşık Veysel ve Dil" üzerinde duruyor.   Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Geçen bölüm aşkı konuştuk. Bu bölüm "Uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece" diye başlayacağım. Dedem ilkokul mezunuydu ama gecenin bir yarısı bana Âşık Veysel'den şiirler okurdu. Şiire olan sevgimin bir vesilesi belki de budur.   İbrahim Kalın: Ne güzel bir vesile. Hele ki Aşık Veysel'den böyle badelenmek -eski tabirle- herkese nasip olacak bir şey değil. Bade de çok önemli biliyosun ki bizim halk müziği geleneğinde bazı şairler ve ozanlar badelidir yani onlara söz kabiliyeti, ustalığı verilmiştir. Onu mutlaka bir ustayla birlikte çalışır oradan bir şey alır ama ondan sonra onu öyle bir büyütür ki kendisi bir çınara dönüşür Âşık Veysel'de olduğu gibi. Bir de "Âşık" Veysel ne kadar güzel değil mi? Şair Veysel değil, Ozan Veysel değil, şarkıcı türkücü zaten hâşâ olmaz da; ne kadar güzel değil mi? Âşık" Veysel. Çünkü ne söylediyse aşk ile söyledi...   Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202322 minutes
Episode Artwork

Hangi Dua Geri Çevrilmez? - B96 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Mazlumun Ahı" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamunaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler. Erenlere gönül verenleri sevenler. Onlara laf ettirmeyenler ve dahi duanın sadece bir müşkül zamanda ellerini açıp Cenab-ı Hakk'a yakarmak değil de her daim başlı başına ibadet olduğunu bilebilenler. Bugün dua bahsiyle alakalı iki güzel hadise anlatacağım size. Cenab-ı Hakk Âyet-i Celîle'de buyuruyor ki: "Benden isteyin, istediğinizi vereyim." Çünkü Allahu Teala'nın kendisinden istenmesi hoşuna gidiyor. Kul elini açıp da Cenab-ı Hakk'tan bir şey istediği vakit sadece halledemediği bir şeyi "Ya Rabbi sen büyüksün, sen çözersin" demiş olmuyor. Aynı zamanda şunu diyor: "Ya Rabbi ben eksiğim, Ya Rabbi ben noksanım. Ya Rabbi ben kendi işlerini halle bile takati yetmeyen bir kimseyim ama sen ol deyince olduransın, sen Gani-yi Mutlak'sın, sen Kadir-i Mutlak'sın, sen isteyin vereyim diyensin yani ben kulum sen Allah'sın. Dua etmek biraz bu da demek...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202321 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Selamına Canlar Feda - B95 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Rüyasında Peygamber Efendimizi Gören Borçlu Adam" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamunaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler. Hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi mübarek üç ayların içerisinde olduğumuzun farkında olarak üç ayların hakkını vermeye gayret edebilenler. Üç ayların hakkı verilir mi? Verilmez, veremeyiz. Rahmetli Tuğrul Efendi çok güzel söylerdi. Kadir Gecesi olduğu vakit Kadir Gecesi'ni nasıl ihya ederiz deyince: "Kadir Gecesi'ni sen ihyâ edemezsin. Kadir'in ihyâ ettiklerinden olmak lazım." derdi. Üç ayların hakkını vermek zordur ama hakkını vermeye gayret edenleri Cenab-ı Hakk lütfuyla, keremiyle bereketlendirir. Rasul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m)'ın üç aylar geldiği vakit ettiği duayı hatırlayınız. Hemen Receb-i Şerif'in başında ellerini açar ve derlermiş ki...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202327 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Gücün Yetiyorsa Geri Al - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Bursa'dan sesleniyor sizlere.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Evet sevgili dostlar. Bugün artık İstanbul'un biraz dışına çıkalım dedim. Sevgili Orhan kardeşimle Bursa'da bir programımız var. O vesileyle Çağrışımlar'ın bu bölümünü inşallah Bursa'dan çekeceğiz. Orada çok güzel bilgiler, yerler, hikayeler belki aklımıza gelenleri aktaracağız. Şu andan yoldayız. Yola çıktık. Allah nasip ederse bir süre sonra Bursa'da olacağız. Oradan sizinle muhabbete devam edeceğiz. Bakalım Bursa'nın çağrışımları neler? Bir de onlara bakarız. Olur mu?  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202323 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

Usul Esastan Önce Gelir - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Aşk" kavramı üzerinde duruyor.   Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz, safa getirdiniz. Efendim hem ümmet-i muhammed hem MyMecra çalışanlarının ekserisi diyorlar ki: "Hocam bu kadar geldi gitti ve onunla bir defa bile aşka dair konuşmadınız. Aşk deyince İbrahim Kalın'ın gönlüne neler gelir, biz onu merak ederiz." diyorlar. Elçiye zeval olmaz.  İbrahim Kalın: Belki bunun en iyi cevabını İbn Arabî Hazretleri vermiş. "İlâhî Aşk" kitabında aşkın üç türünden bahseder ama bunları ayırmaz kesin kategorilerle birbirinden. Tabî aşktan bahseder. Bir anlamda eşyanın birbirini cezbetmesidir bu. İkincisi insânî aşktır. İnsanın insana duyduğu ve insanın diğer varlıklara duyduğu aşk, bağlanma duygusu. Üçüncüsü de ilâhî aşktır. Bütün bunların üzerinde hepsinin kaynağı, membaı olan aşktan bahseder.  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202320 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Allah Sorar, Sen Sorma! - B94 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Koca Ragıp Paşa ile Şair Haşmet'in Tanışması" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi bir bardak suyun ağırlığının ne kadar olduğunu bilenler. Ne demek bir bardak suyun ağırlığını bilmek? Bir video seyrettim, çok hoşuma gitti. Adam ya akademisyen ya hoca ya bir seminer ya bir sınıf ders veriyor, bir şey anlatıyor... Suyu tutuyor, ne kadardır bunun ağırlığı diyor? Herkes farklı farklı cevaplar veriyor suyun ağırlığına dair... Adam diyor ki öyle değil yorulmayın. Bak bu suyu beş dakika böyle tutarsam bir şey olmaz, bir saat tutarsam kolum rahatsız olur, üç saat tutarsam kolum uyuşmaya başlar, beş saat tutarsam omzum da gider, on saat tutarsam eyvah eyvah... Suyun ağırlığı değişmez de diyor, benim onu taşımaya devam ettiğim süre onun benim vücuduma verdiği zararı değiştirir. Buradan da şöyle bir meseleye geçiyor; hayatta yaşadığınız şeyler, kızdığınız şeyler, sitem ettiğiniz, bu böyle olmamalıydı dediğiniz, huzursuz olduğunuz, rahatsız olduğunuz şeyler kafanızda ve kalbinizde taşımaya devam ederseniz ağırlaşır. Aklınıza yük olur, gönlünüze yük olur ve size zarar vermeye başlar... Bir şey yaşandı, bırak o yaşanan şey orada kalsın artık iyisiyle kötüsüyle, geceye taşıma onu, ertesi sabaha götürme, üç boyunca seni alt üst etmesin... Güzel değil mi? Bu benim pek yapamadığım bir şeydir ama gördüm dedim ki doğruya doğru. Adam doğru söylüyor, onu orada bırakmak lazım...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202316 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Bilginin Amacı Doğrultmak Değil Doğrulmaktır - Reçete | Saliha Erdim

Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Merhabalar efendim. Rabbim bugün de hayır konuştursun ve yüreklere dokundursun. Bugün de kendisinin razı olacağı ve kullarının işine yarayacağı şekilde meseleleri ele almayı ve sizin yüreklerinize dokunmayı Rabbim nasip etsin inşallah. Efendim bugün de yine çok sorulan ve hepimizin zaman zaman yaşadığımız bir durumdan söz edeceğim. Can sıkıntısı, moral bozukluğu, kendisini çok iyi ve performansı yüksek hissedememe, yapacağı işleri yapabilmek için bir coşku hissedememe ve bunun içinden çıkamama gibi psikolojimizin değişme durumunu hemen hemen hepimiz yaşayabiliriz...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202324 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

Allah Kulundan Vazgeçmez - B93 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Zünnûn-ı Mısrî Hazretleri ve Delikanlı" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamunaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler. Erenlere gönül verenleri sevenler. Onlara laf ettirmeyenler ve dahi Allah'ın kulundan vazgeçmeyeceğini bilenler. Şimdi, niye başladık Biri Bir Gün'e bu ifadeyle? Selamlama, bizim klasik selamlama o tamam, baş tacı. Allah'ın kulundan vazgeçmemesi ne demek? Kul, Allah onu yaratmış, Allah'ın kulu. Allah ona nimet vermiş, ömür vermiş, rızık vermiş, evlat vermiş. An gelir gaflete düşer, nefsine uyar, hevâ hevesinin ardına kapılır, şeytanın îvâsına kapılır ve Allah'ından geçer. Kul Allah'tan geçer de Allah kulundan geçmez. Çünkü Allah merhamet sahibidir. Çünkü Allah "Rahmetim gazabımı geçti." buyurandır. Çünkü Allah kullarını affetmek için, cennetine koymak için, daha çok sevmek için bahaneler arayandır. Allah kulundan geçmez...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202328 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

Küresel Güçte 2 At Başı Var - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:   Küreselleşme 1980'den sonra kavram olarak popülerlik kazındı. Aslında hep anlatıyorum; bir kavram dünyada yaygınlaşıyorsa yaygınlaştırılıyordur büyük bir ihtimalle. Komplocu gibi gözükmek istemiyorum ama özellikle batıda üretilen kavramlar öylesine olan kavramlar değil. Arkalarında mutlaka belli akademik yapılar, akademik yapıların arkasında belli finans yapıları, belli devlet yapıları var ve bunlar yaklaşık on yıllık stratejiler çerçevesinde çalışıyorlar. Dolayısıyla bir kavram gündeme geldiyse o mutlaka kendi yararlarına olan bir kapı açıyor dünyada. İnsanlar da batı ne dediyse mübarektir bizdeki gibi, küresel diyorsa valla bizde küresel olalım, bizden ne istiyorsanız onu yapalım mantığıyla ilerledikleri için orada da çıkarlarını çok ilerletiyorlar... Küreselleşme, dünyada küreselleşmeyi olumlu görenlere göre daha önce görülmemiş insan, mal, sermaye hareketliliği anlamına geliyor ve daha önce birbirinden daha kopuk olan dünyadaki coğrafyaların, ülkelerin, toplumların, insanların birbirleriyle bütünleşmeleri anlamına geliyor. Bu laf ortaya çıktığında...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202328 minutes, 29 seconds
Episode Artwork

Dünya Hem Perdedir Hem Ayna - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Dünyadadır ama dünyadan değildir." sözü üzerinde duruyor.   Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz, safa getirdiniz. Dünyanın meselelerini iki bölümdür çözmeye çalışıyoruz ama bir de insanın meseleleri var ona dair bir şey soracağım. Programların birinde demiştiniz ki yoklukla imtihanı verdik ama varlık imtihanını verebiliyor muyuz emin değilim dediniz. Dışarıda ayartıcı bir dünya var... Daha güzeline sahip ol, daha iyisini al, sen hepsine layıksın, araban şu olsun, evin böyle olsun filan diyor... Müslümanca duruş... Mesela Nuri Pakdil abi anti kapitalist diye kendisini tarif ederdi. Biraz bunu ihtiva ediyor sanki... İnsan ne yapar da buraya gelir? Ne yaparsak eşyaya, dünyaya, maddeye karşı müslümanca bir duruş sergilemiş olabiliriz?  İbrahim Kalın: Meşhur bir söz vardır biliyorsunuz arifler söylemiştir sufiler için; dünyadadır ama dünyadan değildir. Dünyada olup dünyadan olmamak... Dünyalı olmamak önemli. Dünyada olduğumuzu unutmadan bizim serüvenimiz burada, bizim imtihan dünyamız burada. bize bu kadar nimetin ikramı yapıldığı yer burası bunları göz ardı etmeyelim çünkü dünya dediğimiz şeyde metafizik anlamda aynı anda hem Cenab-ı Hakk'a bir ayna tutan hem de onu perdeleyen bir hakikattir. Ona ayna tutar çünkü onun tecellisidir. Her baktığımız, gördüğümüz şey onun yaratıcı iradesinin neticesinde ortaya çıkmıştır ve onlardan hareketle biz yaratıcıya gideriz, o bağ zaten içimizde varsa o bağı kuvvetlendiririz. Ama dünya aynı zamanda bir perdedir...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202322 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

Allah'ın Hz. Ali'ye Gönderdiği 10 Nar - B92 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Hz. Ali ve Nar" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta 'üslub-u beyan, ayniyle insan' sözünün ne manaya geldiğini bilenler... Üslup mühimdir. Söylerken, eylerken, kul karşısında da Allah huzurunda da üslup mühimdir. Nice şeyler vardır ki aslında kolaylıkla elde edebilecekken üslubumudaki bir yanlıştan dolayı ondan mahrum kalırız. Nice şeyler de vardır ki elde etmesi imkansız gibi görünürken bir böyle üslup güzelliği sayesinde Cenab-ı Hakk onu bize lütfediverir. Üslup, edepten bir cüzdür desek sanki yanlış bir şey söylemiş olmayız hatta üslup, konuşmanın edebe dair tarafının adıdır diye ifade etsek sanki doğru bir şey söylemiş oluruz. Edep, mühim. İlimdir üstündür demişler. Nice cahil zannedilen kişiler vardır ki muhafaza edebildiği edep sayesinde mevla onlara ihsanda bulunur. Nice ilim erbabı olduğu farz edilen kimseler de vardır ki edebe mugayir yaptıkları işler sebebiyle bildikleri dünyada belki işlerine yarar da ahirette hiçbir işlerine yaramaz. Üslup... Muzaffer Efendi Hazretlerinin bir sohbetini okudum programa gelmeden evvel, dedim ki benim bundan mutlaka bahsetmem lazım. Çünkü...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202330 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Gördü, Sordu, İman Etti! - B91 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Ateşperest Komşu" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler ve dahi erenlerin ölmekle ölmediğini bilenler, bilebilenler... Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Ahmed Bin Harb Hazretlerinden bahsedeceğim bugün size Biri Bir Gün'de... Onun bir komşusuyla yaşadığı enteresan bir hadise var o hadise çok hikmet barındıran bir hadise onu paylaşayım içinden de nasihatlar çıkaralım... Ahmed Bin Harb, Horasan'ın Büyük Fakih ve Şeyhlerinden. Büyük bir muhaddis. Bir takım telif eserler vermiş fakat o eserler günümüze kadar gelmemiş maalesef. Büyük bir zat-ı şerif, bir abid, bir zahid... Dermiş ki; 50 yıl ibadetle meşgul oldum. 50 yıl ibadetle meşgul oldum. 50 yıl! Geceleri uyumaz sabaha kadar otururmuş Ahmed Bin Harb Hazretleri. Efendim niye uyumuyorsunuz? Altımızda cehennem kaynıyor, üstümüzde cennet donatılıyor ben böyle bir durumda nasıl uyuyabilirim dermiş. Erkekler bunlar! 50 yıl ibadetle meşgul oldum diyor; şu üç şeyi terk etmedikçe üç şeyin lezzetini alamadım...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202321 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

Evleneceklere Altın Tavsiyeler - Reçete | Saliha Erdim

Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Efendim bugün iki soru üzerine bu konuşmayı organize etmeyi düşündüm. İnşallah hakkınca bu soruların cevaplarını verebilirim... Birincisi insan niçin evlenir? Günümüzdeki gençlerin evlilik algısı, evlilik düşüncesi nedir? Bir de gençler geçinebilir miyiz endişesi taşıyorlar... Gerçekten geçinebilirler mi? Bu endişeyi gençler anne babasının yaşama biçimine bakarak, çevresindekilerin evlilikle ilgili algısına bakarak mı söylüyor yoksa nişanlıysa eğer nişanlısının, ailesinin kendisine yönelttiği sorularla mı ya da onların beklentileriyle mi ilişkilendiriyor buna bi bakacağız inşallah...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202323 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Mümin Ahirin Adamıdır Acilin Değil - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Sultanahmet'ten sesleniyor sizlere.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Sevgili kardeşlerim merhabalar. Bugün Sultanahmet'teyiz. İstanbul'una başka bir harikulade yeri. Sadece Osmanlı dönemi değil tabi  Osmanlı dönemi çok uzun ama ondan evvel de hem Bizans hem Roma ve belki ondan önce de ilk Yunan yerleşiminden ve evvelinden de beri şehrin aslında merkezi hemen hemen burası. O yüzden bugün size buradan biraz hem hatıralar hem ilginç noktalar, buradaki muhteşem tarihi eserler, Sultanahmet Camii, at medyanındaki bir takım eserler, çeşmeler, uçanlar, kaçanlar, gezenler... Onlardan biraz bahsedip bugün de bazı çağrışımlara yol açmaya çalışacağız inşallah. Hoş geldiniz, devam edeceğiz... Evet, Gençler! Burası meşhur alman çeşmesi. İstanbul'un göbeğinde Alman çeşmesinin ne işi var? Almanın ne işi var?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202320 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Daha Adil Bir Dünya Mümkün - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Batı, Kriz ve Küresel" kavramları üzerinde duruyor.   Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam merhaba, tekrar hoş geldiniz. Bir önceki bölümde mühim bir mevzuu sorduk onun mukaddimesi babında çok tatlı bir girizgah yaptık ama yarım kalan kısımlar vardı oradan devam etmek isterim... Önceki bölümü bunu setrettikten sonra seyredecekler kısaca özetleyecek olursak; Dünya bir çıkmazın içinde. Buraya bir söz söylenmesi lazım. Yeni bir söze yeni bir teklife muhtaç. Batı tecrübesi bunu söyleyebilir mi demiştik, biz söyleyebilir miyiz kısmında da eylemin öznesi olmak bahsinden hareketle artık oraya doğru geliyoruz demiştik. Oradan devam edecek olursak ve batı tecrübesi ile başlayalım lütfen... Batı tecrübesi dünyanın mevcut sıkıntılarına çare üretebilecek durumda mı?  İbrahim Kalın: Merhabalar. Hoş bulduk, teşekkür ederim. Dünyadaki mevcut küresel krizlerin ortaya çıkışında batının kurduğu sistemin çok büyük bir payı var. İşlememesi, krizlere girmesi, tökezlemesi... Fakat batı bu krizlere dönem dönem çözüm üretebilecek bir dinamizm ve enerjiyi de üretme kabiliyetine sahip, bunu da göz ardı etmeyelim. Bazen deniyor ya batı çöktü, bitti, herşey tükendi... Yok, öyle değil. Kriz var ama bu krizi yönetebilecek, bunu aşabilecek bir kabiliyeti de gösteriyor, enerjiyi de çıkartıyor çünkü bu özelliği hala var. Üniversiteleri var, araştırma kurumları var, siyaseti var, başka kurumları var... Toynbee'nin çok güzel bir analizi var; 'Bir milletin, bir toplumun en ayırt edici özelliği onun etnik kimliği yahut bulunduğu coğrafya, bir takım maddi avantajları değil krizlere karşı cevap verme kabiliyetidir' diyor...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202328 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Binlerce İnsanın İmanına Vesile Olan Genç - B90 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Binlerce İnsanın İmanına Vesile Olan Genç" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta Rabbi olanın başka bir şeye ihtiyacı olmadığını bilenler... Vaktiyle padişahın biri yaşamış... Zalim bir adam, Hakk dine inanmıyor, Allah'lık iddiasında ve tebaası da kendisini sadece padişah değil bir Rabb olarak (haşa ve muhal farz) kabul etmişler, hepsi ona inanıyor, böyle bir zaman... Padişahın bir de sihirbazı var kendisini eğlendiriyor. Sihirbaz yaşlanmış, yaşlanınca demiş ki; padişahım bana liyakatli bir genç adam bulsanız da ben onu yetiştirsem? Padişah aramış taramış, sormuş soruşturmuş güvendiklerine, inandıklarına... Bir delikanlıyı salık vermişler, o delikanlıyı sihirbaza emanet etmiş, delikanlı sihirbaza gidiyor, geliyor, ondan öğreniyor, sihir talim ediyor filan fakat delikanlının eviyle sihirbazın evinin arasındaki yol üstünde salih bir zat yaşıyor...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202319 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Padişahı Cennete Almayacağım - B89 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Padişahı Cennete Almayacağım" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta çayı sevenler ve dahi son nefesinden emin olmayanlar, son nefesinde kendi akıbetinden emin olamadığı için de bir başkasını teraziye çıkartıp tartma hususunda haddini bilenler... Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Padişahın biri bir gün tebdil-i kıyafet yanına kölesini de almış şöyle bir şehri kolaçan etmeye çıkmış... Allah bu padişahlardan razı olsun. Tebdil-i kıyafeti de ilk kim yaptıysa Allah ondan da bin defa razı olsun. Niye? Padişahlar tebdil-i kıyafet şehrin içine çıktıkları vakit bize o kadar çok menkıbe ve kıssa birikmiş ki onlar bunu yapmasaydı biz şimdi ne anlatacaktık bilmiyorum... Padişahların tebdil-i kıyafet sokağa çıkışlarını çekiversek kıssalar tarihinden anlatacak kıssa bulamayacağız ümmet-i muhammede... Bunu ilk yapandan Allah razı olsun. Tabi devir de güzel devir kardeşim. Instagram yok, Twitter yok, Facebook yok, TikTok yok... Tebdil-i kıyafet ne demek bu arada? Kıyafet değiştirmek. Padişah, padişah kıyafetiyle çıksa salınarak o hünkarım diyecekler ve olanı olduğu gibi göremeyecek hazretim, bunun için ne yapıyor? Bi derviş kılığına giriyor, bi molla kılığına giriyor, bi tüccar kılığına giriyor. Tanınmak, bilinmek de olmadığı için halk ne ise o şekilde oluyor padişahın yanında da, hadiseyi olduğu gibi seyrediyor yani... Padişahın biri bir gün soğuk bir kış günü yanına kölesini de almış tebdil-i kıyafet şöyle bir şehri kolaçan etmeye çıkmış...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/2/202323 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Bu İş Böyle Olur Aşamasına Geliyoruz - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Özne, Özgüven ve Modernleşme" kavramları üzerinde duruyor.  Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Gelirken dedim ki şunu mutlaka hocama sormam lazım çünkü 20 yıla yakın zamandır bizzat siyasetin içinde olarak dünyayı gözlemliyorsunuz, bürokrat bir entelektüel gözüyle bakıyorsunuz. Dünyada her birimizin gördüğü ve rahatsız olduğu bir takım şeyler var; savaşlar, adaletsizlikler, gelir dağılımı, dijitalleşme... Bir ton problem var. Batı bu işe bir çözüm bulabilir mi? Bu dünyanın bu gidişine bir dur diyecek bir teklifle gelebilir mi? Eğer gelemez diyecekseniz kim bu sözü söyleyebilir? Bu söz bizden çıkar mı?  İbrahim Kalın: Hoş bulduk, teşekkür ederim. Eğer meseleyi doğru tanımlarsak ve sahiplenirsek buna çözüm üretiriz. Biz uzun süredir özne olma irademizi ve özgüvenimizi yitirdiğimiz için meseleleri uzaktan takip edip tespitini yapıp onu bir kenara bırakıp kendi dünyamıza çekiliyoruz... Halbuki bir meseleyi ortaya koyduysanız yani bu küresel adalet meselesi olabilir, bu sağlıkla ilgili bir sorun olabilir, bu fakirlikle ilgili bir sorun olabilir yahut insanların hayatında başka bir mesele de olabilir... Sorunu tanımladıktan sonra sahiplenip bir özne olma bilinciyle üzerine gitmek işin sırrı, işin aslı burada. Bizim çarpık modernleşme tarihimizin geride bıraktığı tortulardan bir tanesi bizim özne olma bilincimizi ve özgüvenimizi elimizden aldı. Yani uzun süre bize yapamazsın, edemezsin, yaptırmazlar, bunlara bizim aklımız yetmez telkini yapıdı... Mesela Türkiye'de uzun yıllar bize uçağınızı yapamazsınız, arabanızı yapamazsınız, altyapınızı kuramazsınız vesaire vesaire dendi ve yaptırmadılar da işin bir de böyle gerçek bir tarafı var, yaptırmadılar gerçekten...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/12/202220 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Hz. Ali’ye Verilen Büyük Sır - B88 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Veysel Karani Hazretlerini" anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta  "Dinle neyden hikâyet etmede Ayrılıklardan şikâyet etmede  Şerha şerha eylesin sinemi firâk Eyleyeyim ta şerh-i derd-i iştiyâk"  rubaisinin ne manaya geldiğini azıcık fehmedebilenler... Merhaba efendim. Ney-i şerif ile başladık... Bu enteresan bir enstrüman, herhangi bir enstrüman değil. İlginç hususlar anlatılır da benim en hoşuma giden, kalbimin yattığı budur; rivayet o ki Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) Hazreti Ali Efendimize bir sır vermiş. O verdiği sırrın ne olduğunu tam bilemiyoruz, bilseydik sır olmazdı. Hazreti Ali Efendimiz malumunuz Resul-i Ekrem Efendimiz'in "Ben ilmin şehriyim, Ali kapısıdır." diye bahsettiği zat-ı şerif. İlmin kapısı, oradan giriliyor içeri... Gerçi şunu da unutmamak lazım; Hazreti Veysel Karani... Hani, Yemen illerinde Veysel Karani... Anasından destur aldı durmadı, Kabe yollarını geçti boyladı. Geldi ol Resulu evde bulmadı, Yemen illerinde Veysel Karani." Hazreti Veysel malumunuz bir kez bile baş gözüyle Resul-i Ekrem Efendimizi (s.a.v) görmemiş, nasip olmamış. Rivayet o ki bir defasında hasta anacığına, anacığım ben bi gideyim bağrım yanıyor diyor... Bağır da taraflı yanmaz...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/12/202218 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Bir Toplumun 3 Çeşit Gücü Vardır - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:  Evet, dilimizde hep bir şey var; filanca süper güç, Osmanlı süper güçtü, bugün Amerika süper güç, Çin arkadan geliyor süper güç... Bunlar kullanılan kavramlar ama pek çok kavram gibi bunun da içeriğini bilmek lazım. Demek ki önce bir güç olma durumu var ki onun bir de süperi var yani çok daha büyük güç anlamında... Aslında dünyada güç olarak devletleri dörde ayırabiliriz. Birincisi maraba devletler. Onlardan kimse bahsetmiyor, bahsedilecek bir tarafları yok. Ukrayna-Rusya savaşı konusunda kimse gidip Mozambik'in fikrini merak etmiyor veya Batı Samoa'nın fikrini merak etmiyor. Onların zaten öyle bir iddiaları da yok. İkincisinde bölgesel güçler var; Türkiye gibi... Kendi bölgesindeki olaylarda küresel oyuna tesir edemeyen, onun kurallarını koymamış olan ama o oyunun kendi bölgesindeki oynandığı durumlarda mutlaka rolü olan, etkinliği olan devletler... Üçüncü boyut büyük güçler. Büyük güçler kim gibi? Rusya gibi, Almanya gibi, Fransa gibi, İngiltere gibi devletler... Bunların özelliği ne? Bunlar bölgelerinde olduğu kadar dünyanın başka yerlerinde de gücü kullanabiliyorlar. Yani erişimi büyük, eli uzun devletler bunlar...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/12/202220 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Delil Sorarlar! - B87 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Vali, Mecusi ve Seyyide Hanımın" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler hatta ve hatta bu sevgi sebebiyle insanlara hüsn-ü zan sahibi olabilenler, insandır hata yapar diyebilenler, yaptığı hatadan ders çıkarmayı becerebilenler... Vaktiyle Peygamber soyundan bir hanım kızlarıyla beraber Semerkand şehrine göçmüşler... Nerede yaşıyorlardı, ne sebepten oraya gitmeleri gerekti bunları bilmiyoruz. Bildiğimiz, Seyyide bir hanımefendinin kız çocuklarıyla beraber Semerkand şehrine taşınmak zorunda olduğu... Şehre yeni geldikleri zaman kalacak bir yere ihtiyaçları var, namaz vakti, anne çocuklarını da alıp geçmiş mescide... Namazlarını kılmışlar fakat bilmedikleri bir şehirdeler, imkanları yok, kalacak bir yerleri yok yani ihtiyaç sahibi. Anne, çocuklarına demiş ki evlatlarım siz şöyle mescidin bir köşesinde durun, ben gidip şehrin valisine halimizi arz edeyim belki bize bir yardımı dokunur... Araya sora valiliği bulmuş, vali efendinin huzuruna çıkmış ve demiş ki efendim ben yoksul bir kimseyim, bu diyarın garibiyim. O diyarın garibi olmak enteresan bir şeydir...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/12/202216 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Erenlerden Ümit Kesilmez - Sadettin Ökten | Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler

Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadeddin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Sadeddin Ökten: Ahiret sevabı murad ederek dünya işi işlemek, riya... Dünya işine, bir menfaate sahip olmak için ahireti vesile kılmak... İhlas da onun tam tersi. Ahireti ahiret için yapmak... Zenginin birisi hekime gidiyor. Hekim diyor ki diyet yapacaksın, şunları bunları yiyeyeceksin. Peki diyip eve geliyor. Mükellef sofra kurulmuş ama ben bunları yemeyeceğim diyor. Diyet reçetesini veriyor uşağına, diyet yemeği geliyor. Biraz tuzsuz peynir, küçücük bir ekmek, tuzsuz domates... Onları yiyor, elhamdülillah diyor. Önce perhiz sonra taam, getirin yemekleri diyor. Bizim halimiz bu. Önce perhiz diyoruz, çok hoşumuza gidiyor diyet sonra bakıyoruz ki dünya cıvıl cıvıl, dünya hayatı çok hoş, dünya hayatına giriyoruz. Beşeriz, tabi ki yaparız. Burada yapmamamız gereken bir şey var. O da şu; Dünya hayatında bir takım halleri, bir takım usülleri, bir takım ahvali kitabına uydurup perhiz menüsüne irca etme isteğimiz var işte riya o... Dünya halinde yapılan bazı şeylerin gerekçesini bir şekilde bulup, uydurup onu şer-i şerife monte etmek istiyoruz. Bu olmaz...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/12/202227 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Evliliği Daha İyiye Götürmenin Yolları - Reçete | Saliha Erdim

Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Merhabalar efendim. Bugünkü videomuza hoş geldiniz. Allah-u Teala konuştuğumuz zaman hayır konuşmayı, dinlediğimiz zaman doğru olanı öğrenmeyi ve hayatımıza geçirmek için duyarlı olmayı nasip etsin. Bugün inşallah sizlere, sizlerden gelen soruları cevaplandırarak bir program yapmaya niyetlendik. Sorusu olmayanın cevabı olmaz, soru sormak insanın hayatının, arayışının, düşünmesinin, ihtiyacını fark etmesinin çok çok önemli bir göstergesi. İnşallah sizin sorularınızı doğru anlayarak doğru karşılıklar verebilirim ve inşallah söylediklerimden sizde hayatınızda istifade edebilirsiniz. Hazırlanan soruları ben rastgele seçeceğim ve ona göre de cevap vermeye çalışacağım... Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/12/202226 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Kuyruk Acısı - B86 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Yılan ile Dost Olan Oduncunun" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi 1683 Viyana kuşatmasından sebep şu anda bulunduğumuz Polonya'nın o dönemki kralı olan Jan Sobieski'ye inceden inceye hala sitem edebilenler... Geldik Varşova'ya, arkadaşalara dedim ki Sobieski'nin mezarı nerede? Ne yapacaksın abi dediler? Gideceğim, başında durup sitem edeceğim dedim... Kuşatmışız Viyana'yı, alacağız, tarih başka türlü yazılacak içeri girdiğimiz anda... Giray Han'a güveniyoruz arkadan gelecek Lehistan ordusunu engeller diye ama Jan Sobieski iyi komutan, büyük kral... Çıkıp geliyor ve Giray Han ile aralarında ufak bir anlaşma, küçük bir ihanet, biz Viyana'dan geri dönmek zorunda kalıyoruz... Viyanayı ne kadar sevdiğimi bilenler bilir. Jan Sobieski ile bende bu Viyana acısı varken dost olabilmemiz mümkün değil. Gideceğim kabrine ona sitem edeceğim; yapılır mıydı be diyeceğim, olur muydu böyle bir şey diyeceğim... Hani anlatırlar ya adamın biri bir gün bir yılanla dost olmuş. Bak şimdi! Yılanla dost olan adamlar var... Düşünün insan dostunda bir yanlış, bir hata, bir ihanet gördüğü vakit der ki koynumuzda yılan beslemişiz arkadaş. Bu adam bırak dostundan ihanet görünce koynumda yılan beslemişim diye tarif etmeyi, bizzat yılanla dost olmuş...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/12/202212 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Asıl Mevzu Ölüm - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Eyüpsultan'dan, Pierre Loti tepesinden sesleniyor sizlere.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Sevgili dostlar merhabalar. Bugün Eyüpsultan meydanındayız. Daha önce size Eyüpsultan Camii'ni, arkasındaki külliyeleri göstermiştik, kabirlerden falan bahsettik. Ölüm belki çok hoş bir mevzu değil ama asıl mevzu o. Her esaslı mevzu hoş olmak zorunda değil ama bugün size daha çok Eyüpsultan Camii'nin arkasındaki İstanbul'un en eski en büyük mezarlıklarından birisi olan Eyüpsultan mezarlığını biraz gezeceğiz. Orada dikkate değer bazı insanlar var onları anacağız. Hem onları hatırlatalım size hem de en son Pierre Loti tepesi var orada bir şeyler anlatacağız. Bakalım bugün torbada ne var bilmiyorum... Bismillah diyelim kabir ziyareti niyetiyle başlayalım...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/12/202224 minutes, 6 seconds
Episode Artwork

Nar Bahçesi ve Padişah - B85 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Nar Bahçesi ve Padişah" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta elimde bir fincan kahveyle çıktığımı görünce abi şimdi ben bu saatte kahveyi nereden bulacağım diye düşünenler... Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Padişahın biri bir gün vezirlerini yanına almış, sevdiği bir kaç adamı, yaz günü hava sıcak hadi demişler şöyle bi çıkıp dolaşalım... At sırtında orası senin, burası benim, ırmak kenarı, dağ, tepe, ağaç gölgesi derken sıcaktan bunalmışlar, terlemişler şöyle soğuk içecek bir şeyler aramışlar. Bakmışlar ki orada bir nar bahçesi, bahçenin içinde çok güzel bir kulübe, kulübenin önünde bir ihtiyar... Padişah bi gidelim demiş Tanrı misafiriyiz diyelim şu ihtiyar belki bize bir nar suyu ikram eder. Varmışlar gitmişler. Kapıyı çalmışlar, açmış ihtiyar. Selamın aleyküm erenler, aleyküm selam erenlere gönül verenler... İhtiyar adam Padişahı ve yanındakileri misafir etmiş. Bize bi nar suyu sıksan da içsek baba demişler, hay hay demiş ihtiyar hemen güzelce nar sularını hazırlamış, buz gibi getirmiş ikram etmiş. İçmişler nar suları Padişah bayılmış. Hemen ihtiyar bir bardak daha ikram etmiş, içmişler, teşekkür edip oradan ayrılmışlar... Padişahın aklına gelmiş, ya bu ihtiyar bir başına yaşıyordu, çoluğu çocuğu yok, bir mirasçısı yok, bu ihtiyar yarın bir gün ölüp gidecek o vakit bu nar bahçesi ne olacak, üstelik narlar da çok lezzetli acaba demiş ben bu bahçeyi satın mı alsam... İyi niyetle bile olsa böyle diyerek kalbini bozmuş...  Devamı videoda....  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/12/202218 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

İyilerin Hikayesi Zayi Olmaz - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Hikaye, Yaratmak ve Alem" kavramları üzerinde duruyor.  Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Biz yarım kalan sohbetleri seviyoruz ya da bitmeyen sohbetleri mi seviyoruz desek daha doğru olacak...  İbrahim Kalın: Hoş bulduk, teşekkür ederim. İyi sohbet bitmez. Hep yeni kapılar açılır... Şehrazat'ın hikayesini hepimiz biliyoruz ne azından mealen Binbir Gece Masalları'nda Şehrazat hayatta kalmak için her gün bir hikaye anlatmak zorundadır... Borges buradan hareketle diyor ki; "Ben hayatta ne yaptıysam Binbir Gece Masalları sayesinde yaptım. Bana Şehrazat diyin." O cümlesi üzerinde düşünürken dedim ki aslında hepimiz hayatta kalmak için bir hikaye anlatmak zorunda değil miyiz? Hayatımızı anlamlandırmak için, yaşadıklarımıza bir mana katmak için, bir bütünlük, bir yapı, bir çerçeve, bir pencere tutabilmek, bir ışık tutabilmek için bizimde aslında her gün bir hikaye anlatmamız gerekiyor. Hikaye kelimesini burada yaşadığımız, yaptığımız, ettiğimiz şeyin bir maksada doğru ilerlemesi manasında kullanıyorum. Bir yere doğru gidiyorsa hikaye oluyor öbür türlü detay oluyor, öbür türlü malumat oluyor, kronoloji oluyor, vakanüvistlik oluyor. O yüzden dilde bir şekilde ifade edilmeyen hiçbir şey gerçek manada var olmuyor. İfade şekli de bir hikayeye dönüştüğü zaman, bir sohbete dönüştüğü zaman, birbirine eklenerek devam ettiği zaman anlamlı hale geliyor... Öyle ki bundan dolayı tüm kutsal kitaplar kıssalar anlatırlar...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/12/202224 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Bereket Balığın Karnında Saklı - B84 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Bereketi var mı?" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. İhtiyar bir adamcağız hastalanmış yatağa düşmüş. Ahir ömrü, üç tane evladı var, evlatlarından her biri ona hizmet etmek için gayret ediyor fakat büyük abisi bakmış ki böyle olacak gibi değil diğer kardeşlerini yanına çağırmış demiş ki; isterseniz babamızın malına siz varis olun ben maldan bir şey istemiyorum onun ahir ömründeki hizmetini bana bırakın ama istemezseniz malını bana bırakın ahir ömründe onun hizmetini sizler görün. Hangisini tercih ederseniz? Galiba şöyle düşünüyor; ikiside nimet diyor. İhtiyarlığında babaya hizmet etmek de nimet, babanın evlatlarına miras olarak bırakacağı mal da nimet. mirası böyle düşündüğü için iki nimeti paylaştırıyor. Onu mu istersiniz bunu mu istersiniz? Buğday mı nefes mi? Bunun gibi... Genç kardeşler ağabeyciğim demişler; biz babamızın mirasına talibiz sende onun hizmetini gör. Hay hay demiş, memnuniyetle... Son nefesine kadar babasının bütün ihtiyacını, babasının hizmetini görmüş. Tabi diğer kardeşleri mirastan aldığı payla rahat bir şekilde yaşarken abileri biraz sıkıntı içerisinde. Bu sıkıntıdan dolayı eşi, çocukları baba sende şu mirastan bir pay alsaydın filan diyorlar... Yavrucuğum diyor bak ben başka bir devlete talip oldum, başka bir şeye niyet ettim, Allah bana başka bir hizmeti lütfetti. Bu, bilirseniz ondan daha hayırlıdır diye çocuklarına nasihat ediyor ama anlatamıyor. Bir gün bir rüya görmüş. Rüyasında kendisine demişler ki...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/12/202224 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Çin Niye Türklere Zulüm Yapıyor? - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:  Çin meselesi esaslı bir mesele. Çin bugün dünyada ismi zikredilen bir kaç süper güçten birisi. Anasından süper güç doğmadı ama oldu. Olurken de aslında herkes farkındaydı yani doğuda batıda herkes aslında Çin'in çok hızla ilk sıralara doğru gittiğini dünyada görüyordu, bizde görüyorduk. Görmemek mümkün değil çünkü hemen siz gençlere 4 tane şey anlatayım. Bir devlet nasıl süper güç olur? Dünyayı nasıl hakimiyetine alır? Tarihe bakarak söylüyoruz bunu. Genelde 4 aşamadır... Birinci aşama o ülke üretimini arttırır. Eski dönemde nasıl arttırıyordu? İşte toprak işgal eder, ne kadar çok toprak işgal ederse o kadar çok tarım arazisine sahip olur. O zaman sanayi yok. O topraklardan elde edilen mahsüller, onun üzerinden alınan vergiler o devleti gittikçe zenginleştirir ama içerde zenginleştirir önce. Birincisi üretim aşaması, üretimi çoğaltması. Çin bunu 1970'lerin sonundan itibaren yapmaya başladı. Her alanda dünyada üretilen hemen hemen her şeyi belli bir planlamayla herkesin ona muhtaç olacağı şekilde üretmeye başladılar. Yani üretim aşamasında iç gelir, iç üretimi olabildiğince arttırıyor. İkinci aşama ticarileşme aşaması...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/12/202221 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Öyle Bir Tövbe Etti ki… - B83 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Hz. İsa ile Günahkarın" hikayesini anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta Cenab-ı Hakk'ın Sübhanlığını hiç kimseyle paylaşmayacağını yakinen bilenler... Hani namazlarda subhane rabbiyel azim diyoruz rükuda, subhane rabbiyel ala diyoruz secdede. Orada Sübhan olan Allah'ı yüceltme gayretine düşüyoruz zikrimizle... Peki Allah-u Teala'nın Sübhan oluşu ne demek? Sübhan; eksik ve noksan sıfatlardan münezzeh olan demek. Yani kendisinde herhangi bir eksik, noksan, hata, kusur diyebileceğimiz, böyle tabir edebileceğimiz herhangi bir hususiyet bulunmayan demek. Bu bir tek Allah-u Teala'ya hastır. Gayrısı böyle değildir. İnsan gençliğinde biraz daha suyu sert oluyor. Yaş ilerledikçe mevzu başkalaşıyor. Genç kardeşlerim ne dediğimi anlamaya çalışsınlar, kıdemli gençler zaten neden bahsettiğimi kendilerinden kıyasla gayet iyi bir şekilde anlıyorlardır. O suyun sert olduğu zamanlarda bir büyüğüm dedi ki; Sen neden böyle yapıyorsun? Nasıl yani efendim?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/4/202215 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

İnsan Kader Yazamaz - Sadettin Ökten | Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler

Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadeddin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: İnsan hayata dair planlar yapar, hazırlıklar yapar, gayret eder, uğraşır neticede bir şeyler olur ve bazen yanılıp yakılıp ben bunu böyle yaptım zanneder halbuki mevla ona bir şeyi nasip etmiştir ama pek çoğu farkında değildir bunun. Şimdi bakınız bu programda fakir sevdiğimle sevdiğimi konuşuyorum ve adı da benim işim oluyor. Hamd ettim programa girerken Cenab-ı Hakk ne güzel bir yerde istihdam etmiş diye çünkü istihdam eden de o... Öyle değil mi efendim?  Sadeddin Ökten: Başka fail yok ki zaten. Hep aynı mevzu üzerinde dönüyoruz ama hakikat bir, değişmiyor, başka fail yok... La faile illallah. Ama renkler, şekiller, tecelliyat bize göre namütenahi. Aklımız ermiyor, gönlümüz yakalayamıyor zaten gözümüzün, kulağımızın fevkalade ötesinde ama böyle yani... Zaten çok renkli bir hayat yarattığı, yarattıkları, yarattıklarından sadır olanlar ama tek fail o. Bizim bu programda işte onun bir benzeri. Bir küçük iz düşümü hayata dair... Bir stüdyoda, İstanbul'un bir mutena semtinde, bir dost muhabbeti, teknolojinin imkanları kullanılıyor ama konuştuğumuz şeyler muhabbete dair, aşka dair, Hazreti Süleyman Çelebi'ye dair, dini tabirle onun söylemine dair...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202224 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Emperyalizm Bitmedi Yüz Değiştirdi - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "İslam, Birlik ve Dijitalizm" kavramları üzerinde duruyor.  Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Gelirken şu meseleyi mutlaka hocama sormam lazım dedim oradan başlayacağım. Bazen şikayet ediyoruz hani biz niye müslümanlar olarak bir araya gelemiyoruz, niye farklılıklarımızı bir kenara bırakamıyoruz, ittihad-ı islam hayal mi, asla mı olmayacak? İslam dünyasını gezip, gören, yakından bilen birisi olarak niçin bir araya gelemiyoruz, nasıl bir araya gelebiliriz?...  İbrahim Kalın: Hoş bulduk. Aslında bu işin özü kesrette vahdet neşvesini yakalamakta. Bazen biz birliği, beraberliği, ittihadı tek tiplik zannediyoruz. Birlik olmak, beraber olmak tek tipleşmek demek değil. Farklılıklarla birlikte bir arada olduğumuz zaman anlamlı hale geliyor. Fakat bu da bir yer extreme uçta yani ifrat ve tefrit noktasında... Birlik ve beraberliği sağlayacak bir zeminimiz yok. Böyle farklılıklar olmaya devam edecek. Etnik farklılıklar, mezhebi farklılıklar, coğrafi, siyasi, kültürel vs... Bu sefer başka bir dağılmanın içine gidiyoruz. Birlik ve beraberliği tek tiplik olarak anlamak yerine onu bir kesrette vahdet, çokluk içindeki birlik olarak algılamak, farklılıkları da insanı sonsuz, sonu gelmeyen bir kaosa, kargaşaya sevk eden bir şey olarak görmeyi bir kenara koyup bunların içinden birlik ve beraberliği ruhen, manen, fiziken, siyaseten ve diğer alanlarda sağlayacak bir perspektife ihtiyaç var...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202225 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

İnsan Kendine DOST Olmalı - B82 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de kendisiyle dertleşiyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta hayatında bir defa bile uğradığı mekana muhabbetle bağlanabilenler... İnsan mekana bağlanır mı? Bağlanıyormuş. Bakın şu bulunduğumuz alanda en son geçen sene bir kaç program çektik, bu sene koca bir yaz geldi geçti ve biz buraya gelmedik. Sanki şuraya gelince dedim ki insan program çekmese bile vefadır diye gelir bir merhaba der. Üstünde oturduğun şu bank senin kahrını çekiyor, şu ağacın gölgesinde oturdun aranda bir irtibat kuruluyor, şu toprağa bastın, bu çamların yaprakları... Ağaç diyip geçmemek lazım. Bu da önemli. Biz nesil olarak böyleyiz; söğüt, kavak, gürgen, elma, çam, iğneli çam hepsi birden ağaç. Eski nesil böyle değildi. Bizden öncekiler bunu biliyordu. Ağaca ağaç demiyorlardı, ne ağacıysa o ağacı söylüyorlardı. Gökte uçan şeylerin cümlesi bizim için kuş, eski nesil buna da böyle demiyordu. Kuşaların bir adı vardı; sığırcığı vardı, serçesi vardı, pelikanı vardı... Bu da böyle kayıtlara geçsin. Bunu bilebilenler güzel adamlar, kıymetli adamlar... Mekan diyorduk ya insanın mekanla da arasında bir ünsiyet, bir bağ, bir rabıta, bir dostluk kuruluyor. Farkına varsın ya da varmasın. İbrahim Kalın hocaya selam olsun o çok güzel söylüyordu...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202223 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Kimden Akıl Aldığına Dikkat Et - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretlerinin çilehanesinden, Küçük Çamlıca'dan sesleniyor sizlere.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Sevgili dostlar merhabalar. Bugün Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretlerinin çilehanesindeyiz. Çamlıca'da, Küçük Çamlıca'da. İstanbul'un çok güzel, nadide köşelerinden birisi, İstanbul'un yüksek yerlerinden birisi. Biliyorsunuz Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretlerinin türbesi burada değil Üsküdar'da, Topkapı Sarayına bakan bir tepenin üzerinde. Burası ise onun İstanbul'a ilk geldiğinde gelip halvet ettiği, çile çıkardığı yer. Mescid olarakta kullanılıyor. Birazdan buranın sağına soluna da bakacağız ama asıl meselemiz mekandan ziyade insanı anlamak. Çünkü mekan ancak insanı anlatınca kıymetli. Her şeyi kıymetli bir insan. Bu mekanları da öyle anlamaya çabalayacağız...  Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretleri çok kıymetli bir zat. 1600'lerde yaşamış bir zat. Tam 8 padişah döneminde bulunmuş, uzunca bir ömür sürmüş 1 asra yakın. Allah gani gani rahmet etsin. Onu ilahilerinden biliyoruz. Zikirlerde okunan, camilerde okunan pek çok ilahinin aslında nutk-u ona ait. Büyüklerin şiirlerine nutuk diyoruz, diğer şairlerinkine şiir diyoruz çünkü büyüklerin şiirleri daha çok kalpten ilham ile geldiği için, onlar sanat için söylemedikleri için içlerindeki mana lafızdan daha önde. Şiirde ise lafız önde, anlam onu arkalıyor...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202224 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Başarının Üç Yolu - B81 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Başarılı Olabilmenin Yollarını" anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlerle bir şekilde irtibat kurabilenler... Ne şekilde? Ne şekilde olursa olsun yeter ki Cenab-ı Mevla nasip etsin de adımız onların adının hizasına yazılsın. Güzel bir mekanda, güzel bir mevzuyu sizlerle paylaşmak için bu Biri Bir Gün'de birlikteyiz. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Hani zaman zaman her birimizin şikayetlendiği, bir ihtiyaç olduğunu dile getirdiği çok mühim bir mevzu var. Diyoruz ki; Aman ha! Bir yere bir adam alınırken, bir iş için bir insan istihdam edilirken üç şeye dikkat etmek lazım. Ehliyet, liyakat, emniyet. Ya da deriz ki; liyakat mi sadakat mi? Bu konuşulur. Sadık ama liyakati olmayan insanın verdiği zararda bahsedilir, layık ama sadakati olmayan insanın verdiği zarardan bahsedilir... Bütün bunların çerçevesinde size birkaç güzel kıssa anlatarak bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Diyeceksiniz ki nedir o?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202218 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Çocuk Ailenin Kuklası Değildir - Reçete | Saliha Erdim

Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Efendim bugün size çocuk, anne-baba, ailede çocuğun anlamı, çocuğa nasıl davranmalıyız, çocuğun yaptığı hareketleri nasıl değerlendirmeliyiz, nasıl bakarsak, nasıl yaklaşırsak çocuk için daha iyi olur, kabaca süremizin el verdiği ölçüde bunlardan söz etmeye çalışacağım fakat bunlardan önce fotoğrafın bütününe bakarak bizim nasıl davranmamız gerektiğine dair asıl bakmamız gereken bilgi kaynaklarımıza, örneğimize ve bizi düşündüren kadim kültürümüzün, kadim değerlerimizin bize bu konuda ne dediğine bir bakalım...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202222 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Dostun Yolu Yolumuzdur - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "İkilik, Düalizm ve Tevhid" kavramları üzerinde duruyor.  Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Bu bölüm, geçen bölümden yarım bıraktığımız mevzuyu sorarak başlamak isterim müsadenizle. Hani tevhidin çocuklarıyız, olmaya gayret ediyoruz ama ikilikte yakamızı hiç bırakmıyor. Akıl, kalp, zahir, batın, dünya, ahiret, fizik, metafizik filan... Fizik, bugün gelinen noktada metafiziğin varlığını ispat etmeye memur bir hale geldi demişti bir fizikçi... Bu hadiseyi nasıl okuyorsunuz? Bununla başlayalım sonrasında daha önemli bir soru soracağım...  İbrahim Kalın: Hoş bulduk. İlk kısımla ilgili işaret ettiğiniz nokta son derece önemli. İkilikle düalizm arasında bir fark var. İkiliği kabul etmek ile ikiciliğe (düalizme) savrulmak arasında çok önemli bir fark var. İslam düşünce geleneği ikiliğin hakikatini kabul eder; zahir batın, gece gündüz, sıcak soğuk, akıl kalp... Ama düalizm bu iki hakikati eşit varlık seviyesine getirerek bunların sürekli bir kavga yahut bir tahakküm ilişkisi içerisinde olduğunu iddia eder. Halbuki tevhid, ikilikleri aşarak teke, tek varlığa, vahdete ulaşmaktır. Dolayısıyla sıcağın soğuğun ötesinde dengeye ulaşmaktır, gecenin gündüzün ötesinde gündüze ulaşmaktır, güne ulaşmaktır, hakikate ulaşmaktır... İyilik kötülük vardır, iyi de vardır kötü de vardır ama nihayi olarak amaç iyiye gitmektir çünkü...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202237 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Sırtında Yüküyle Namaz Kılan Adam - B80 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Namazda Sırtında Odun Taşıyan Meczup" hikayesini anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi namazın aradan çıkartılacak bir şey değil de ikame edilecek bir şey olduğunu bilenler... Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Meczubun biri bir gün ezan okununca demiş ki gideyim şu camide cemaatle namaz kılayım. Vatmış camiye, abdestini almış, tam cemaat ilk sünnetleri kılmaya durdukları vakit kapıdan içeri girmiş. İçeri girmiş şaşkın gözlerle içeri bakmış. Demiş bu böyle olmaz ben gideyim. Dışarı çıkmış. Oradan bulabildiği bir yerden odunlar... Üst üste yığmış odunları, bir ipe bağlamış derken yetmemiş odunları sırtına almış onu da sıkıca bağlamış, tekrar gelmiş camiye ama nefes nefese, ayakta duracak hali yok. Tam farza durulurken yetişip arkada bir yerde Allah-u Ekber diyip cemaate uyup durmuş namaza. Fakat...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202215 minutes, 49 seconds
Episode Artwork

Akıl Mirac’ı Çözemez! - Sadettin Ökten | Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler

Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadeddin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer:  "Enbiyâ ervâhı hâzır geldiler Mustafâ'ya cümle izzet kıldılar  Enbiyâ ervâhına erdi nidâ Kim kılalar Mustafâ'ya iktidâ  Anda Ahmed bunlara oldu imâm Enbiyâ rûhu ana uydu tamâm  İki rek'at kıldı Aksâ'da namâz Öyle emretmişdi ol bî-niyâz  Çün namâzı kılıben döndü Resûl Geldi Sahrâ taşına kıldı duhûl  Gördüler nûrdan urulmuş nerdübân Bil oradan oldular göğe revân"  Böyle devam ediyor gidiyor... :)  Sadeddin Ökten: Sıra bana mı geldi şimdi? :) Ben çok severdim Miraç Bahrini. Dayılarım Mevlid okurken beni de böyle çok duygulandırırdı...  "Söyleşirken Cebrâil ile kelâm Geldi Refref önüne verdi selâm  Aldı ol şâh-ı cihânı ol zamân Sidre’den gitti ve götürdü hemân"  Sidre'ye kadar olan kısım akıl ile izah edilen dünya ondan sonra mavera başlıyor, dünyanın ötesi başlıyor. Böyle gidiyor hadise... Bu programa başlamadan iki dakika önce sizinle konuşurken merhum pederden açıldı konu. O böyle bazı beyitler okurdu biz de dinlerdik, hoşumuza da giderdi. Ben vefatından sonra rastladım ki...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202219 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Hoşça Kalın Demem Hoş Kalın! - B58 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in son bölümünde Serdar Tuncer ile birlikte sizlere Novi Pazar'dan sesleniyor.  Dinle Neyden'in son bölümünde başlıca şunlar konuşuldu:  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. Dinle Neyden'de sizleri yine Rumeli'den, pek güzel bir diyardan, pek safalı bir mekandan selamlıyoruz. Novi Pazar'dayız. Biz yine genelde, ekseriyetle Anadolu insanı Bosna Hersek'i bilir, Makedonya'yı, Arnavutluk'u, Kosova'yı nispeten bilir fakat Novi Pazar oralardan çok ayrısı, gayrısı olmayan yalnız bizim pek bilmediğimiz bir diyardır. Fakir ilk defa geldim ama defaatle gelen bir ev sahibimiz var. Safalı mekan derken kastım da Novi Pazar'a hakim bir tepenin üstünde manasına da uygun bir şekilde Halveti Tekkesi'nin hemen önündeyiz... Efendim hoş geldiniz, safa getirdiniz.  Ömer Tuğrul İnançer: Teşekkür ederim, siz de hoş geldiniz.  Serdar Tuncer: Eyvallah. Buralar olunca tabi biz hoş gelmiş oluyoruz her türlü...  Ömer Tuğrul İnançer: Buralara benim sıkça gelmem benim Rumelili olduğum zannına sebep oluyor ama bir yeri sevmek için oralı olmak şart değildir. Maddi bağlantılara kendimizi bu kadar hapsetmeye lüzum yok. Gönül bağları hem daha hürdür hem daha geniştir. Kainat bile gönüle sığmaz daha doğrusu gönül kainatı bile kapsar. Dolayısıyla benim buraya gelişim sevdiğimden, buralı olduğumdan, sıla-i rahim yaptığımdan falan değil. Buraları sevmek demek tabi her şeyin başı insan, buranın insanını çok sevmem demek. Burada hiç yabancılık hissetmiyorum...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202240 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

İngiliz Kraliyet Ailesinin Gerçek Yüzü - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:  İngiliz Kraliçesi 70 senelik bir hükümranlıktan sonra geçen ay öldü. Tabi baya bir ağıtlar, merasimler... Kadıncağızı bir türlü gömemediler çünkü kraliyetin usülleri İngiltere'de ve diğer ülkelerde oldukça gözetiliyor. Bizim tabi İngiltere olsun, diğer monarşiler olsun, tarihteki kraliyet aileleri olsun çok fazla bir bilgimiz yok ama ilk baştan başlayalım; Monarşi ne demek? Monarşi, kelime anlamı olarak tabi eski Yunanca; Mono ve Arke'den geliyor. Mono, kendi başına demek, tek yani ve Arke'de yönetmek demek. Zaten onu biliyoruz. Monarşi diyoruz Fransızca telaffuzunu kullanıyoruz, İngilizler Monarki derler. Aynı kelime. Benzeri kelimeleri de biliyoruz. Anarşi mesela. O da başsızlık demek yani yönetim olmayan yere deniliyor. Hiyerarşi diyoruz bu da ilginç bir kelime çünkü orada ki Hiyeros yine eski Yunanca'da aslında kutsal demek. Peki o zaman hiyerarşi ne oluyor? Aslında klisede ki silsileye benzer, ast üst ilişkilere benzer bir ilişkinin kurulup yönetimin öyle yapılması manasına geliyor. Bunlar ilginç kavramlar. Kavramların içine girdikçe aslında bugünkü İngiltere'yi ve İngiltere'yi öğrendikçe bugünkü batıyı çok daha iyi anlamış olacağız...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202228 minutes, 29 seconds
Episode Artwork

Adalet Böyle Olur! - B79 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Hz. Ömer ve Nûşirevan'ın Adaleti" hikayesini anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta söz konusu erenler olunca akıl ol ciğerimi ye diyebilenler. Bugün sizi güzel ve farklı bir mekandan selamlıyor fakir; Sembol Ocakbaşı'ndayız Ataşehir'de. Sponsorluklarıyla programımıza destek veren kıymetli dostların sadece dükkanında kebap yemek değil yanı sıra gidip onların güzel mekanını size de göstermek istedik. Hz. Ömer (r.a) zamanıdır... Hulefa-i Raşidin malumunuz her biri farklı bir hususiyetiyle temayüz ve tebarüz etmişlerdir. Hz. Osman efendimiz müeddeptir mesela, Hz. Ali efendimiz sehavet sahibidir, Hz. Ebubekir efendimizde de (r.a) sıdk daha ziyadedir. Bu şöyle anlaşılmaması gerek hani birinde adalet var diye diğer üçünde adalet yok demek değildir. Bilakis onda o öne çıkmış demektir. Yahut birinde sıdkın olması diğerinde sıdkın olmaması manasına zinhar ve asla gelmez fakat o, onunla öne çıkmıştır, onunla belirginleşmiştir. Hz. Ömer efendimiz (r.a) malumunuz olduğu üzre adaletiyle tebarüz etmiş, temayüz etmiş bir zat-ı şeriftir. Mevla şefaatlerinden mahrum eylemesin. Anlatacağım hadise Hz. Ömer (r.a) zamanında yaşanıyor...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202219 minutes, 29 seconds
Episode Artwork

Akıl Ötesi Gerçeklik - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Varolmak ve Bulmak" kavramları üzerinde duruyor.  Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz, safalar getirdiniz.  İbrahim Kalın: Hoş bulduk, sağolun.  Serdar Tuncer: Geçen programı izleyenler Flanör olmak üzerine söyleştiğimizi fark edecekler, bilecekler. Orada bahsi geçen bir mevzu vardı beni etkiledi. Müsadenizle oradan devam edelim... Fotoğraf kendini bazen verir, bana verilmiştir dediniz. İnsan bazen kendisi çeker bazen de bir fotoğraf lütfedilir. Bu sadece fotoğrafta değil hayatın her sahasında...  Geçen Ramazan Sadeddin Ökten hocayla konuşuyoruz, dedi ki; Nevâfil ile tanıştım. Nevâfilin ne olduğunu bilmeyen bir zat değildi, nevâfili olan da bir zattı ama tanıştı... Bizim tanışıklığımız sokakta geçerken merhabalaşmak gibi ama hocanın ifadesinden anladım ki nevâfil gelmiş eve misafir olmuş... Benim almamla onun bana verilmesi, benim aramamla onun bana buldurulması. Aradaki fark ne?  İbrahim Kalın: Var olmak bulmaktır. Bir şeyin var olması demek onun bulunması demektir. Hoş bulduk diyoruz ya... Hoş geldiniz, hoş bulduk. Türkçe'deki en leziz, en nefis kelimelerden birisidir. Hoş geldiniz ve cevap olarak siz diyorsunuz ki hoş bulduk... Neyi bulduk? İnsanı bulduk, güler yüzü bulduk, bir hâli bulduk, bir mekanı bulduk dimi... Bulmanın kendisi o kadar varoluşsal bir eylemdir ki sadece basit bir hoş bulduk kelimesinin içinden çok varoluşsal bir eylemi gizlemiş bizim dilimiz. Açtığınız zaman olmak, bulmak, varolmak hepsi birlikte karşınıza çıkıveriyor, arz-ı endam ediyor... Bunu niye söylüyorum? Büyük sanat eserleri, büyük manevi haller, büyük ilmi keşifler, fikir, düşünce dünyasının büyük keşifleri böyle bir bulma sürecini ifade eder. Tabi ki arayan sanatkar, düşünür, kişi arıyor, onu ortaya çıkartmak için bir çaba ortaya koyuyor ama neticede ortaya çıkan şey sadece benim oturup kendi zihnimde, kendi elimle, elimdeki malzeme ile yapıp icad ettiğim bir şey değil tam tersine benim aradaki perdeleri kaldırarak kendi ruhumdaki duyguyu, ışığı, fikri, niyeti katarak beraber inşa ettiğim bir şey. İcat kelimesi de vücutla aynı kökten geliyor zaten...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202234 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

Ülkede Müslüman Bırakmadılar! - B78 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Abdülkâdir Geylâni Hazretleri ve Şeytan" hikayesini anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta bu gönül verme meselesinin sadece dudaktan çıkan bir sözden ibaret olmayıp erenlere gönül vermenin delilinin halinde, ahlakında erenlere benzemek olduğunu bilenler... Öyle kuru kuruya ben seviyorum erenleri olmaz. Delil sorarlar, en basit bir meselede bile bir delil ararlar. Aşkta da böyledir, erenleri sevme iddiasında da böyledir. Erenlerden birisi, Fethi Gemuhluoğlu (Allah rahmet etsin) diyor ki; 'Bizim hüznümüz yalnız Allah'adır.' Müthiş bir ifadedir. Müslümanın hüznü Allah'adır. Yani müslüman, yani Allah adamı, yani erenler ve erenlere gönül verenler öyle dünyanın teşkalesi için, meşkalesi için, lüzumsuz oldusu için, olmadısı için, kılı, tüyü için canlarını sıkmazlar, mahzun olmazlar, hüzünlenmezler, gözlerinden yaş dökülmez... Onlar ille bir şey için hüzünleneceklerse o şey ancak Allah'la irtibatlı olduğu için onları mahzun eder. Vay efendim bana niye böyle yaptı diyip mahzun olmazlar, o bana şöyle yaptı ben de ona şöyle yapacağım diyip intikam hissi biriktirmezler. Çünkü bilirler ki o his kendilerini zehirleyecektir. İntikam alacakları kişiye ulaşmadan evvel içlerinde tuttukları müddetçe kendilerine zarar verecektir...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202226 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Kırklar Meclisinde 38 Gün - B77 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Kırklar Meclisinde 38 Gün Kalan Kelâmi Efendi" hikayesini anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler, erenlere gönül verenler, erenlere gönül verenleri sevenler hatta ve hatta hakikatin sadece gördüklerinden ibaret olmadığını bilenler ve dahi görmediklerinin gördüklerinden ziyade hakikate yakın olduğunu müdrik olanlar... Bu ne demek? Geçen haftadan borcumuz olan hikayeyi anlattığımız vakit azcık mevzu anlaşılır. II. Selim zamanıdır... İstanbul'da müthiş bir kolera salgını var. Koleranın defi için elden gelen her şey yapılmış ama çare bulunamamış. İş Allah'a kalmış. İşler hep Allah'a kalır... Hani derler ya bazen; "işimiz Allah'a kaldı" Bütün işler Allah'a kalır zaten. Ne demek işimiz Allah'a kaldı? Her şeyi yapar, yapar, yapar, yapar baktı olmayacak işimiz Allah'a kaldı... Bu iyi bir şey değildir. Halbuki daha yola çıkarken, daha her şeyi hazırlarken bilsen ki işin Allah'a kalmıştır, Allah'a kalan iş çözülür...   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202222 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Şikayet Etmek Huzuru Öldürür - Reçete | Saliha Erdim

Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Merhabalar efendim. İnşallah bugün size mutluluktan, huzurdan ve insanların ihtiyaç hissettiği en temel değerlerimizin hayatında varolmasının bizim için ne kadar anlamlı olduğundan, buna ne kadar ihtiyacımız olduğundan söz etmeye çalışacağım. İnsanın huzurlu olması halinde bakış açısı daha sağlıklı, yaklaşım biçimi daha doğru, ilişkileri anlamlandırması, ilişkileri sürdürmesi ve ilişkiler esnasındaki olaylara verdiği tepkiler daha derinlikli, daha doğru ve daha anlamlı olur. O yüzden de insanın içinde bulunduğu duygu durumu, mutlu olması, huzurlu olması hem psikolojisinin daha iyi işlemesine hem fizyolojisinin daha iyi işlemesine, beden sistemimizin, organizmamızın daha iyi işlemesine hem de yapmamız gereken irada, akıl, mantık, çaba, sabır, gayret gerektiren şeyleri daha doğru ve güçlü bir şekilde yapmamızı ve bunu sürdürmemizi sağlayan çok önemli bileşimlerde. Ve bir insanın sadece kendisinin mutlu ve huzurlu olması yetmiyor. Biz bir toplum, bir çevre içerisinde yaşıyoruz. O çevredeki insanlarla da bunu paylaşmak sadece paylaşmak değil aynı zamanda onlarında daha mutlu ve huzurlu olmaları için bir şeyler yapmak da hem Rabbimizin bizim üzerimizdeki hakkı hem kendimiz içinde önemli bir görev olduğuna inanıyorum...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202221 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Süslü Olmak Değer Düşürür - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Fatih'ten, Şehzade Camii'nden sesleniyor sizlere.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Sevgili dostlar merhabalar. Bugün Şehzade Camii'ndeyiz. Şeh-zade, Şahzade demek. Sultan'ın oğlu, Şah'ın oğlu mansında. Burası Şehzade Mehmed'in, Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu (22 yaşında vefat etmiş) onun hayrına Kanuni bu camiyi Mimar Sinan'a yaptırmış. İstanbul'da meşhur bir cami. Bugün size biraz buralardan seslenelim istedim. Göstereceğim bir kaç şey var, konuşacağımız mevzular var. Sadece geçmiş ile ilgili değil tabi ki günümüz ile ilgili konular da var...  Şehzade Camii'nin avlusu da çok güzel. Mimar Sinan bu camiye benim çıraklık eserim diyor. Kardeşim böyle bir çıraklık eseri olur mu ya? Bunu da millet ciddiye alıyor. Abi bu adamın çıraklık eseriymiş, kalfalığında Süleymaniye'yi yapmış, diplomayı da Selimiye'yi yapmış Edirne'de... Abicim siz şaka mı yapıyorsunuz? Adam tevazuunda öyle söylüyor. Böyle bir çıraklık eseri olabilir mi? Deli misiniz? Biz kibire o kadar alışmışız ki tevazuyu duyunca ya inanıyoruz ya da küçümsüyoruz... Lan böyle bir şey olur mu? Arkadaşlar, Allah aşkına böyle bir eser çıraklık olur mu ya?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202236 minutes, 1 second
Episode Artwork

Hakk'ın Esrârına Talip Olan Adam - B76 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Kanuni Sultan Süleyman Ve Hızır (a.s)" hikayesini anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler, hiç olmazsa onlara laf ettirmeyenler ve dahi hakkın esrarına talip olduğunu bulmanın pek zor bir şey olduğunu bilenler... Bu ne demek? İnsan bir şeyleri ister, arzu eder. Bu dünyaya dair bir şey de olabilir, ukbaya dair bir şey de olabilir fakat bedelini ödemeye gelince iş çok az insan isteğinin arkasında durabilir. Biz isteriz ki armut piş, ağzıma düş... En ufak meseleden en girift hadiseye kadar, en küçük talepten en ulvi murada kadar her şeyin hemen oluvermesini isteriz de öyle üç kuruda beş köfte yoktur. Adetullahta böyle bir şey yok. İlle bir bedel isterler. Adamın birisi bir gün çıkmış gelmiş bir Allah dostunun huzuruna; Efendim demiş, ben Hakk'ın esrarına talibim. Bak sen :) Çok bir şey de istemiyor. Hakk'ın esrarına talibim... Efendi Hazretleri bakmış; Evladım demiş şimdi çok müsait değiliz sonra bi gel bakalım... Böyle yaparlar. Geldim, istedim, al yavrum yok. İlle bir sonrası vardır. Hani diyor ya Neşet Baba; "Dedim sende  buldum halis gevheri, dedi yok bir mihenge vurmalı" İlle bir mihenge vururlar, bir tartarlar kaç kilosun bakayım...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202222 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Flanör Ol Ama Kaybolma - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Flanör, İnsan, Şehir ve Ünsiyet" kavramları üzerinde duruyor.  Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz, safa getirdiniz. Nasılsınız görüşmeyeli?  İbrahim Kalın: Hoş bulduk, safa bulduk. İyiyiz hamd olsun, çok şükür, her halimize şükür.  Serdar Tuncer: Eyvallah. Böyle bir Flanör olma haliyle hayatı idame ettirmeye devam diyebilir miyiz?  İbrahim Kalın: Evet, diyebiliriz :) İnsan bazen Flanör olmalı. Flanör olmak ne demek? Bir şehirde, bir yerde, bir köyde, kasabada, ormanda, sahilde çok hesap kitap, plan program yapmadan yürüyüşe çıkmak... İnsanın bir anlamda kendini ait hissettiği yerde bir akışa bırakması ve yeni keşiflere kendini hazır kılması demek. Flanör bir şekilde dolanmak şehrin bazen öyle yerlerini keşfetmenize vesile olur ki planlı programlı, rehberli gezilerden çok daha fazlasını öğrenirsiniz çünkü artık şehir sizi gezdirmeye başlar. Birisi, elinizdeki kılavuz vesair değil, şehrin kendisi sizi açmaya başlar. Kendini size açmaya, bu vesile ile de sizi açmaya başlar... Ben mesela bir şehre gittiğimde, kendi şehirlerimiz olsun ya da yurtdışında başka bir şehir olsun genelde bunu yapmaya çalışıyorum tabi ki imkanlar el verdiğinde çünkü görevimiz gereği her şey planlı programlı olmak durumunda elbette, bunu yadsımadan, göz ardı etmeden ama o plan programın içerisinde o esnekliği bir gezinin, bir yere yarım saatliğine bile gitmenin keyfini, inceliğini, o letafetini de kaybetmeyecek şekilde bir plan programla yürümek daha keyifli geliyor bana. Mesela bir şehre gittiğimde...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202223 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

Mucizeye İnanan Rahat Yaşar - Sadettin Ökten | Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler

Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadeddin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. Süleyman aşk dilin bilir dediler, bilir. Süleyman Çelebi Hazretleri, Vesîlet’ün Necât isimli Mevlid-i Şerif'in bir yerine geldiğinde Resul-u Ekrem Efendimizin (a.s.m) mucizelerinden beyit beyit bahsederek bize o mucizelere karşı müslüman bakışı nasıl olmalı, kabulun ölçüsü nedir, nicedir? yol gösteren işaretler sunuyor. Onlardan kısa bir bölüm okuyarak ev sahibime döneceğim ve diyeceğim ki; Baba, ne diyor burada bize aşk dilini bile Süleyman?...   "Hem mübârek başı üzre her zaman, Bir pâre bulut olurdu sâyebân.  Her yere varsa bile varırdı ol, Bâşı üzre her zaman dururdu ol."  Sadeddin Ökten: Böyle bir Hazretle karşı karşıyasınız diyor yani bütün evrenin yaradılışına sebep olan Hazreti Peygamber'i (a.s.m) böyle tanıyın diyor. Bu mucizeler üzerinden bir tanıtım yapıyor. Ne diyor teker teker ele alalım isterseniz. Önce şu mucizeyi bir tarif edelim. Ne diyor mucize hakkında bilim; "tabiat kanunlarına muhalif olan bir hadise" Taşı bırakıyorsun aşağı düşüyor. Niye? Çünkü yer çekimi var. Taşı bırakıyorsun yukarı çıkıyor. Nasıl oluyor? Olmaz diyorlar. Niye? Tabiat kanunlarına muhalif. İnsan merkezli hayata bakışta bu doğru çünkü tabiat kanununu ben koymadım. Ben insan merkezli hayata bakışta şöyle düşünüyorum; Bu tabiat kanunları ezeli ve ebedidir. Bu bir kabuldür, bu bir aksiyondur ve bunlar değişmez kabul ediyorum ben. Bu bir bakış. Modernitenin bakışı böyle... Modernite böyle bakıyor fakat...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202220 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

Evliya Tahammülü Böyle Olur - B75 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Abdülehad Nuri Hazretlerini ve Hikayelerini" anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi erenlere gönül vermenin bir bedel icap ettirdiğini bilenler hatta bi ötesini de söyleyelim, erenlerin dünyadan alem-i cemale göçmeleriyle kabirlerinin toprakta değil de aşıklarının gönlünde olduğunu bilenler... Ölüm, Şeb-i Arus... Hayatı öyle yaşayana ölüm düğün gecesi. Mübarek olsun... Öyle yaşayana mübarek olsun, öyle göçene mübarek olsun. Gelirdi Tuğrul Bey Hocam, otururdu buraya... Göçtü... Mevla mekanını cennet eylesin, derecâtını âlî eylesin, ahirette bizi beraber eylesin inşallah, burada yarım yalan mevzular orada devam etsin kaldığı yerden... Derler ki; Ehlullah kındaki bir kılıç gibidir. Vefat ettiği vakit kılıç kından çıkar. Bu sözü böyle bilirdim de bu sözün şu manaya denk düştüğünü bilmezdim; Evliya-i Kiram Hazeratı yaşarken onu sevenler kındaki kılıcı bağırlarında taşıyorlar fakat kılıç kından çıkıyor ya çıkınca bağırda saplı taşınıyormuş... Cenazede bir derviş baba Muzaffer Efendi Hazretlerini sırlamış, Safer Efendi Hazretleri sırlamış, Tuğrul Efendi Hazretlerini de sırlıyor. Dedim ki siz bilirsiniz nasıl oluyor bu işler? Baktı böyle bir halim, selim gayet vakur bir ateş düşüyor dedi. Geçiyor mu peki dedim? Geçmiyor dedi. Bi ateş düşer ve geçmez... Mevla kalanlarına, sevenlerine, bağlılarına sabr-ı cemil versin inşallah...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202227 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Beyin Göçü Bir Ülkenin Felaketidir - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:  İnsanlar deli değil, niye göç etsinler ki? Bir insan durduğu yerden niye gitsin ki? Atalarının yeri, ekmek yediği yer, tanıdığı yer, dilini biliyor, adetini biliyor, kültürünü biliyor, insaları tanıyor, çevresi var, işi var, gücü var... Bir insanın göç etmesi zorla olur. O zorla illa birileri gelip sopayla, değnekle kovması demek değil. Bir insan, bir toplum, kavimler, milletler bugün de yaşıyoruz bunu. Afrika, Orta Doğu'dan, Afganistan, Orta Asya'dan batıya doğru, Avrupa'ya doğru akış kitlesel bir göç, kişisel bir göç değil. Çok kritik bir olay. Şu anda biz dünya tarihinin şekillendiği bir dönemin içindeyiz. Aynen ırmağın içinde olmak gibi nereye aktığını göremiyoruz ama çok büyük bir gelişmenin içindeyiz çünkü göç dalgaları hem yoğunlaştı hem hızlandı hem de göç eden kitlelerin sayısı çok büyük. Dolayısıyla bunun önünde durulamayacak kesinlikle. Avrupa şu anda kitleler tarafından işgal ediliyor. Peki bu insanlar Afganistan'ı niye terk ediyor? Suriye'yi niye terk ediyor?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202223 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Âşinalıktan AŞK Doğar - B57 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer ile birlikte sizlere Bosna'dan sesleniyor.  Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu:  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. Bazı diyarlar var orası mesafe olarak ne kadar yurdunuza uzak olsada aslında kalbinize kalbiniz kadar yakındır. Yani ben Türk'üm diyen bir insan için şu an içinde bulunduğumuz mekan diyelim ki İstanbul'da yaşıyor olsun, Üsküdar'dan daha uzaksa onun Türklük şuurunda bir problem var demektir. Saraybosna'dayız, Baş Çarşı'dayız ve Dinle Neyden'i Evlad-ı Fatihan diyarından selamlayarak başlatıyoruz. Efendim hoş geldiniz.  Ömer Tuğrul İnançer: Teşekkür ederim. Hoş geldik, hoşa geldik her zamanki gibi...  Serdar Tuncer: Çok güzel değil mi burada olmak?...  Ömer Tuğrul İnançer: Çok güzel, çok da sıkça Allah imkan verdiği müddetçe gelme imkanına kavuşuyoruz, ihsan buyuruyor. Hakikaten çok güzel. Hatıralar canlanıyor, tarih canlanıyor, şuur kazanılıyor...  Serdar Tuncer: Şuur nasıl kazanılır efendim?  Ömer Tuğrul İnançer: Aşinalık ve bilgi üzerine inşa edilir şuur. Bilgi de hadiselere ve kişilere, mekanlara aşinalık kazanmak için elde edilir. Bu aşinalıktan da (aradaki durakları söylemeden en uç noktasını söyleyeyim) aşk doğar...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202237 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Niyet Kısmeti Belirler - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Niyet ve Kısmet" kavramları üzerinde duruyor.  Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Bu bölüm size şunu sormak istiyorum;  Niyet diye bir gerçek. Müminin niyeti amelinden üstündür, niyetler amellere göredir, niyet hayr akıbet hayr, neye niyet neye kısmet... Hep dilimizde dolanır da dilimize (gönlümüze) pek düşmez... Ne diyeceksiniz niyet için?  İbrahim Kalın: Hoş bulduk. Bu tabirlerin en güzellerinden bir tanesi 'neye niyet, neye kısmet.' Bazen tersinden anlıyoruz onu. Hayır. biz bir şeye niyet ettik karşımıza bu çıktı, olmadı, plan tutmadı gibi düşünüyoruz da halbuki tam tersi. Bu ifade diyor ki; neye niyet edersen kısmetini o belirler. Kısmetini belirleyen baştaki niyetindir. Niyetin oranında sana kısm ediliyor yani taksim ediliyor, veriliyor. Dolayısıyla kısmet niyetten bağımsız değil. Kısmet olarak önüne çıkan şey niyetinde belirleniyor. O yüzden bunu hem bir dua hem bir düstur olarakta 'niyet hayr, akıbet hayr' demişler. Yani niyetin hayır olsun, iyi, güzel olsun ki akıbeti, sonu, neticesi güzel olsun...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202224 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

Rilke'nin Müslüman Melekleri - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Rilke'nin Müslüman Melekleri" üzerinde duruyor.  Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer:  "Gerçi saklandığı yere, o pek yüce olan Girince bir bakışta tanınan Melek Dimdik ve görkemli parıltılar salan: Yalvardı bütün iddialardan vazgeçerek İzin verilsin diye gezgin kalmasına Eskisi gibi, dalgın bir tacir olarak yani; Okumuşluğu yoktu, fazla gelirdi ona da Bilginlere de görmek sözün böylesini. Melekse emredercesine gösteriyordu Levhasına yazılanları yalvarana Gösteriyor ve istiyordu tekrar: Oku Okudu O da: Öyle ki Melek hayrandı. Çoktan okumuş denirdi artık ona Yapabilendi o, kulak veren ve yapandı."  Rilke... Çok seviyorsunuz... Ne diyeceğiz bu şiir için?   İbrahim Kalın: Rilke'nin Peygamber Efendimize ilk vahyin gelişini anlattığı şiiridir bu. Cebrail'in (a.s) gelip "oku" dediği, Efendimizin de "ben okuma bilmem" diye karşılık verdiği andan sonra ki hali, sahneyi tasvir eden çok güzel bir şiiridir Rilke'nin. Rilke neden böyle bir şiir yazmaya ihtiyaç duydu? Biraz kendi biyografisiyle ilgili çünkü Rilke çok seyahat etmiş birisi. Genç yaşta vefat ediyor, 51 yaşında vefat ediyor Rilke ama ömrünün önemli bir kısmını, kendisi her ne kadar Çek Cumhuriyeti'nde, bugünkü Prag'da doğmuş olmakla beraber Alman tabiki ve bütün o bölgede geziyor. Fransa'da, İsviçre'de, Almanya'da, Avusturya'da seyahatler yapıyor. Ama hayatını değiştiren en önemli seyahatlerinden bi tanesi de Endülüs'e yaptığı seyahat...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202233 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

Özlemek Özünü Hatırlamaktır - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Özlem, Mutluluk, Haz ve Hız" kavramlarını anlatıyor.  Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Özledik sizi...  İbrahim Kalın: Hoş bulduk, teşekkür ederiz. Bizde özledik... Özlemek kelimesi çok önemli. Öz ile ilgili...  Serdar Tuncer: Nasıl?  İbrahim Kalın: İnsanın özünü tekrar hatırlaması ile ilgili. Özünde olanı hatırlayıp özlediği zaman özledik diyoruz. Özleşmek gibi... İnsan sevdiğini özler ya sevdiği de özünün bir parçası, özü ne ise onu seviyor, neyi seviyorsa özü ona dönüşüyor. İnsan neyi seviyorsa; vatanını, ailesini, sevdiğini, dostunu, bir muhabbeti, kahveyi, çayı, bir yeri, bir mekanı, bir ortamı, kitapları, yazmayı... Onların hepsi aynı zamanda bizim özümüzü oluşturan şeyler. Bunlar birer amel, birer faaliyet gibi görünüyor ama bunların totali bizim özümüzü şekillendiriyor. Özlemek demek aslında özümüzü tekrar inşaa etmek için o şeye kavuşmaya çalışmak demek, onu tekrar arzulamak demek çünkü özünden bir şey eksiliyor ya o eksiği tamamlamak için diyorsun; özledim... Bir şey eksik. Ona tekrar kavuşmak için hareket ettiğinde özlemiş oluyorsun...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/3/202223 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Cennetteki Köşkünü Kaptıran Hacı - B74 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Cennetteki Köşkünü Kaptıran Adamın Hikayesini" anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi Bizim Yunus'un;  "Bir hastaya vardın ise, Bir yudum su verdin ise, Yarın anda karşı gele, Hak şarabın içmiş gibi."  dörtlüğüne iman edenler... Ne demek bu? Yunus Emre'miz Türkçe'nin süt dişleriyle o kadar güzel söylüyor ki; bu dünyada birisine yaptığın bir iyilik ahirette dönüp sana misliyle karşı gelecek olandır. Buna sadece iman etmek yetmez pek çok şeyde olduğu gibi bunun hakkını da vermeye gayret etmek lazımdır. Bilmek yetmez bir de olmak lazım... Çok sevdiğim bir hocamın ifadesiyle söyleyeyim; Neleri yapmamız gerektiğini biliyoruz. Peki, aranızda ben bildiğim her şeyi yapabiliyorum diyen var mı? Pek çıkmaz... Neleri yapmamamız gerektiğini de biliyoruz. Peki, aramızda ben yapmamam gerektiğini bildiğim her şeyden uzak duruyorum diyebilen var mı? O da pek çıkmaz... O zaman bilmek ne işe yarıyor? Bilmek, seni olmaya götürdüğü vakit bir mana ifade eder, değilse bilsen ne olacak?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/3/202218 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Kaliteli Vakit Geçirme Takıntısı Eşleri Yormamalı - Reçete | Saliha Erdim

Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Merhabalar efendim. Rabbim gününüzü, ömrünüzü, vaktinizi, işlerinizi, işleyişinizi hayr eylesin, hayırdan nasibinizi bol yapsın. Efendim bugün bana çokça sorulan, çokça şikayet edilen bir kaç hususu zikrederek izninizle sözlerime başlamak istiyorum. Çoğunlukla hanımefendilerden gelen ve eşleriyle alakalı olan bu sorular bize hem hanımefendilerin neler beklediği, hanımefendilerin nelere ihtiyaç hissettiği hemde beyefendilerin durumu hakkında bilgi veriyor. Bir konuda çok şikayet varsa, bir konuda çok talep varsa karşı taraftan da buna bir arz yoksa o zaman nerede kırılma yaşanıyor, neden bu böyle bunu hem sosyolojik olarak hem psikolojik olarak hemde aile toplum değerlerimiz bazında araştırmak gerekiyor ve bunun kaynağı ne, neden insanlar böyle, bunun önüne geçmek için ne yapabiliriz? Bunları konuşmamız için bu sorular çok önemli...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/3/202228 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Tasavvuf Adamlık Okuludur - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Merkezefendi'den, Yenikapı Mevlevihanesi'nin hemen yanı başından sesleniyor sizlere.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Evet sevgili dostlar, Merkezefendi'ye geldiğimizde hemen yanında bu güzelim yapıyı görüyoruz. Burası Yenikapı Mevlevihanesi. Mevlevinin hanesi yani Mevlana Hazretlerinin yolunu takip eden tarikatın dergahı ve İstanbul'daki ana dergahı burası çünkü İstanbul'da Osmanlı zamanında bir çok Mevlevihane var. Üsküdar'da var, Kasımpaşa'da var, Galata'da var... Burası ikinci en eski Galata Mevlevihanesinden sonra yapılmış. Aslında buralar eskiden bir çayırlık ve burada bir ağaç kovuğunda yaşayan bir zat var, Kemal Dede. Allah dostu. Bir Yeniçeri katibi de emekli oluyor, bu mahalle civarında yaşıyor, onu sürekli görüyor, gelip onunla sohbet ettiğinde manevi olarak onda çok güzel olduğunu görüyor ve onun üzerine, onun için burayı satın alıyor ve vakfediyor. Bu büyük bir Mevlevihane. Yine söylüyorum Osmanlı'da çok önemli bir Mevlevihane çünkü genelde bu Mevlevihaneye alimler ve abidler devam edermiş yani Mevlevilerin daha ehl-i şeriat olan, yol bilen, Allah yolunda gidenleri genelde bu dergaha bağlılarmış...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/3/202228 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

Biz Şiirin Çocuklarıyız - Sadettin Ökten | Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler

Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadeddin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer:  "Merhabâ ey pâdişâh-ı dü cihân Senin için oldu kevn ile mekân  Ey cemâli gün yüzü bedr-i münîr Ey kamu düşmüşlere sen destgîr"  Süleyman Çelebi Hazretlerinin Vesîlet’ün Necât'ın 'Merhaba Bahri'nden iki beyitle Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'e başlıyoruz efendim. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz...  Sadeddin Ökten: "Ey kamu düşmüşlere sen destgîr" Elden tutan demek... Elimizden tutan olmasa biz hiçbir şeyiz... Çocukluğu hatırlayın. Önce anne tutuyor sonra baba tutuyor sonra... Geçen de bi yerde konuşuyorduk öğretmenlerle. Ben dedim muallim diyorum, üç tane de muallim tanıdım hayatta; ilimle iştigal, ilim talim eden... Öğretmen öğretir. Hayır da öğretir şer de öğretir ama muallim başka bi şey. İlim talim ediyor. İlim ne? İlm-i İlahi'den bir cüzdür ilim. Fizikte buna dahil... Dolayısıyla hepimizin elinden tutacak birisi lazım. Muallim tuttu işte sonra üniversite hocası tuttu. Eski zamanda mürşid tutardı. Mürşid tutar seni nereye götürür? Sünnet-i Seniyye'ye götürür. Peki o hangi yol? Sırat-ı Müstakim'in adım taşlarına yürütür seni...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/3/202227 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Yunanistan’la Savaş Çıkar Mı? - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:  Yunanistan ve Türkiye arasındaki sorunlar Yunanistan'ın kurulmasıyla başlıyor. 1828'e gitmek lazım... Ondan evvel Yunanistan'ın ana kıtasında bir takım isyanlar oldu. Bi kere şunu unutmayalım her iki ülkenin de tarihinde özellikle İngiltere'nin çok büyük bir etkisi var. Hangi tarihinde? Yakın tarihte. Son 150-200 yıllık tarihte Yunanistan'ı fiilen kurduran aslında İngiltere. Yunanistan'ın bağımızlık, Osmanlı'dan kopuş sürecinde hem siyasi hem kültürel hem onun diplomatik ve propaganda yönlerinden desteklenmesi İngiltere ile alakalı bir şey...  İki ulus devletten bahsediyoruz; Türkiye ve Yunanistan... İkisi de modern devletler. İngiltere gibi krallık değiller veya Hollanda gibi veya İsveç gibi veya İspanya gibi... Ne kadar da çok değil mi? Maşallah. Avrupa'da krallıklar, kraliçelikler... Fakat şunu pek bilmiyoruz. Biz kendimizden pek haberdar olmadığımız için çevremizden de pek haberdar değiliz. Coğrafyayı sıkıcı bir konu olarak görüyoruz halbuki mesela coğrafyayı anladığımızda, tarihi bildiğimizde bugünkü sorunların nereden geldiğini, nereye doğru evrildiğini, nasıl çözülebileceğine dair bir takım fikirlerimiz olur. Ben o yüzden biraz bu Yunanistan nasıl bir devlet onu anlatmaya çalışayım isterseniz...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/3/202224 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

Seni de Bir Gören Var - B73 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Tövbe Eden Eşkiyanın İbretlik Hikayesini" anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta insan olduğumuz için günah işleyebileceğimizi ama insan olmak için de tövbe etmemiz gerektiğini bilenler... Şimdi niye böyle dedin? İnsanız... İnsan nisyandan geliyor, unutmaktan... Ahdini unutur. Elestte verdiği sözü unutur insan. 'Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?' demiştir Allah, belâ demiştir insan ama o en güzel suretten aşağıların aşağısına indirilince, dünyaya geliverince o sebepten bu sebepten nefsine uyar, heva hevesine uyar, verdiği sözü unutur, küçük günahlar kalbinde lekeler yapar, o lekeler büyüyünce büyük günahlar da gözüne küçük gelmeye başlar ve insandır günah işler bu günah işleyelim demek değildir bilakis günah işledikten sonra hemen tövbe edelim demektir. Selamı onun için öyle verdim... İnsanız günah işleriz ama insan olmak istiyorsak da tövbe etmeyiz bilmemiz lazım. Öyle demişler; bir günahın ardından hemen bi hayır yap, bi kötülüğün ardından hemen bi iyilik yap ki, o yaptığın iyilik bi önceki kötülüğü silsin götürsün ...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202219 minutes, 47 seconds
Episode Artwork

"Ben" Geldi mi İman Gider - B56 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer ile birlikte sizlere Bağdat'tan sesleniyor.  Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz Dinle Neyden'e... İmam-ı Azam Abu Hanefi Hazretlerinin merkad-i şerifinin hemen eşiğine oturduk ve Bağdat'tan mezhep imamımızın kabr-i şerifinden, huzurunda selamlıyoruz sizi... Efendim siz de hoş geldiniz.  Ömer Tuğrul İnançer: Eyvallah. Hoşa geldik elhamdülillah.  Serdar Tuncer: Böyle kokusundan tutun da içerideki nispete kadar hakikaten hoşa geldik.  Ömer Tuğrul İnançer: Lisana sığmayan bir hoşluktur... Rabbimizin bizi şükründen aciz bırakmamasını niyaz ederiz, hep arzu edenlerine de nasip etmesini niyaz ederiz...  Serdar Tuncer: İmam-ı Azam Efendimiz deyince söze nereden başlamak lazım efendim?...  Ömer Tuğrul İnançer: Sen söze başlarken zaten genel kabulu ifade ettin Serdar'cım; Mezhep imamımız... Öyle bir özelliği var ki hazreti imamın... Başka mezhep imamları var ve zaten ahalimizin zannettiği gibi İmam Şafi, İmam Hanbel, İmam Malik'ten ibaret de değil. İttihat sahibi imamları sayarsak 500'ü geçer fakat Ebu Hanefi Hazretlerinin kimseye benzemeyen özelliği şu; Fıkhı kanalize etmesi, fıkhi düşüncenin içtihadi mesele halletmenin usulünü kurması. Frenkçe söyleyince ilmi oluyormuş hadi öyle söyleyelim; Kodifike etmesi. İslam fıkhını kodifike eden zat...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202240 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Her İnsanın 4 Ailesi Vardır - Reçete | Saliha Erdim

Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Merhabalar efendim. Allah-u Teala yaptıklarınızı, yapacaklarınızı hayr eylesin. Allah-u Teala işlerinizi rast getirsin, daha doğru bir insan olmak için karşımıza çıkan fırsatları en güzeliyle değerlendirebilmeyi, aklımızı hayırda çalıştırabilmeyi, duygularımızı senin rızan üzere, senin rızanda çalışacak şekilde güçlendirmeyi Rabbim nasip etsin. Allah-u Teala bize hayr konuşmayı, dinlerken de hayrı anlamak üzere, hayırlı bir iş yapmak üzere dinlemeyi nasip etsin. Yaptıklarımız, yapacaklarımız hayr olsun inşallah...  Efendim, bu dünyada insanın hep tek kişilik bir yolculuğu var. İnsan bir aileye doğuyor. Bir aile ocağına ve bir annenin kucağına doğuyor. (İstisnalar hariç) Çocukluk dönemi anne bana ilişkisiyle geçiyor. Anne babanın baktığı, gördüğü, yöneldiği, konuştuğu, hatta hissettiği bile çocuğun sezgileri, çocuğun görmesi, çocuğun şahit olmasıyla algılanıyor ve çocuk bunları bir kayıt olarak en derinlere kodluyor. Çocukluğunuzda yaşadığınız şeyler bizim en temel malzemelerimiz, hayatın içinde kulladığımız en temel malzemelerimiz...  Devamı videoda...   Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202223 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Varyemez Adamın Hikayesi - B72 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de cömertlik ve cimrilik hikayeleri (Varyemez Adamın Hikayesi) anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta cömertliğin Cenab'ı Hakk'ın kullarına büyük bir ihsanı olduğunu bilenler... Nasıl oldu şimdi bu iş Serdar Bey? Olur... Çünkü cömert bi başkasına ihsan edene derler. Sen diyorsun ki cömertlik Allah'ın kullarına ihsanıdır. Bu ne demek? Çünkü Allah cömertleden olmayı her kula nasip etmez. Her kula nasip etmez derken kastım şu değil; bazısının imkanı yoktur cömertlik yapamaz ama bazısının imkanı da vardır da cömertlik yapamaz hatta daha kötüsü de şudur; bi de üstüne cimrilik yapar. Ne başkasını yedirir ne kendisi yer. Hz. Ali Efendimiz demiş ki; "Şaşarım o cimrilerin haline; dünyada fakirler gibi yaşarlar, ahirette zenginler gibi hesap verirler!" Allah muhafaza etsin. Çok tehlikeli! İşte onun için cömertlerden olmak bi ihsandır. Allah herkese nasip etmiyor bunu. Peki imkanı olmayan cömert olamaz mı? Olur. Cömertlik parası çok olan adamın işi değildir, gönlü tok olan adamın işidir!  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202216 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

Müminin Yapması Gereken Tek Bir Şey Var! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Fatih'ten, Fatih Sultan Mehmet Han'ın türbe-i şerifinin hemen yanı başından sesleniyor sizlere.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Merhabalar dostlar. Bugün size Fatih'ten selam veriyoruz. Fatih Sultan Mehmet Han'ın türbesinin önündeyiz. Allah rahmet etsin. İsmini zaten Fatih'ten alan bir semtteyiz. Biliyorsunuz biz öyle gezi programı falan yapmıyoruz, aslında geziyoruz da biraz fikir ve kalp içinde gezmeye çalışıyoruz, turistik şekilde değil. Bugün bu anlamlı yerden başlamamızın temel sebebi Fatih'in sadece Fatih olmadığıdır. Fatih, evet bir şehri ele geçirdi, feth etti fakat Fatih aynı zamanda büyük bir bilgin, beş lisan bilen bir insan, donanımlı bir insan... Eğer bugünle ilgili bir takım dersler çıkaracaksak aslında onun bu özelliklerinden ders çıkarmamız lazım. O yüzden bugün bu güzel seyahate buradan başlamak istedim...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202225 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Bir Sandık Altın Uğruna - B71 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de bir sandık dolusu altın bulabilmenin yolunu anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta gerçek hazinenin nerede saklı olduğunu bilenler. Diyeceksiniz ki bu ne demek şimdi? Bugün size Biri Bir Gün'de bir sandık dolusu altın bulabilmenin yolunu anlatacağım. Gerçekten, şaka yapmıyorum. Bir sandık dolusu altın... Hani böyle olur ya şurayı kaz, şuradan kırk adım yürü, buradan elli adım geri gel, öbür taraftan güneşin doğduğu yerde şunu yap... Ben pek anlamam bu işlerden de meraklıları pek güzel bakıyorlar. Onu var ya aramak bulmaktan daha keyifli benim gördüğüm o. Bi kaç arayanla oturup sohbet etmişliğim var. Güzel bi hobi, lüzumsuz bi uğraş ama bizimki öyle bi haritanın üzerinden değil, bir hikayenin üzerinden bir sandık dolusu altın nasıl bulunur onu anlatacağız...   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202216 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

FETÖ Sadece Bir Vaizin Aklı Değil - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:  15 Temmuz'un 6. Yıl dönümündeyiz. 250'ye yakın insanımızın şehit olduğu, binlerce insanımızın yaralandığı, gazi olduğu, memleketimizin yaşadığı çok olağanüstü bir gece ve gün idi. Tabi o 250 şehidin arasında benim de çok sevgili arkadaşım Erol Olçok ve sevgili oğlu Abdullah Tayyip var. Allah gani gani rahmet eylesin hem onlara hem de bütün şehit olanlara... Şimdi bu darbe tabi ki FETÖ denen bir örgütün kalkışması, işi. Bugüne kadar FETÖ üzerine çok konuşuldu, çok analizler yapıldı... Benim analizim biraz daha farklıdır. Ama farklı derken ben olayı biraz daha böyle bir örgüt bu toplumun içinden nasıl çıkabildi? Ben bu konuya daha çok eğilirim çünkü bir tek çıkan o değil, bir tek dindar görünümlü hainler çıkmıyor ayrıca laik görünümlü hainler de var... Sağ sol falan fark etmiyor. O yüzden benim derdim evet FETÖ'yü de analiz edip onu ortaya koymak fakat onun üzerinden daha geniş bir yelpazeyi açıklayabilmek...  FETÖ, hücre tipi yapılanma ile yapılanmış aslında tipik bir istihbarat örgütünün oluşturduğu bir yapılanmadır. Yani terör örgütleri ister Latin Amerika'da olsun, ister Asya'da olsun, ister Avrupa'da, ister biliyorsunu bizim ülkemize de sürekli saldıran terör örgütleri var muhtelif onların hepsinin örgütlenmesi aslında istihbarat örgütlerinin geliştirdiği bir modele dayanıyor. Yani bu konuda, terör konusunda ve terör örgütleri konusunda dünyada bir model var. Bu model genelde birbirine benzer. Nedir o? Bir takım hücrelerin oluşturulması, o hücrelerin birbiriyle alakası olmaması sadece her hücreyi yöneten bir sorumlunun diğer sorumlularla beraber bir üst katmanda sınırlı sayıda insanla görüşme yapıp, talimat alıp talimat vermesi, onların bölge sorumlularının kendi aralarında ayrıca toplantılar yapması, iki tarafın birbirine karışmaması sadece talimat gelip bilgi gitmesi yukarıya doğru... Yani bunların hepsi uluslararası istihbarat örgütlerinin kurdurduğu terör örgütleri...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202224 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Cennette Ekmek Bulamayan Cimri Hoca - B70 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Eyüplü Meczup Arap Ali'nin hikayesini anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta Allah-u Teala'nın sevdiği kullarını daha çok sevmek için bahane aradığını bilenler. Bu ne demek? Allah-u Teala bir kulunu sevdiği zaman onu sevdikleriyle buluşturur ve bu suretle sevdiklerinden eyler imiş. Değişik vesileler arar Mevla. O Allahtır, biz kuluz. Hata ederiz, onun verdiği nimetlerle ona isyan ederiz ama o yinede bizi affetmeye bahane arar. Bizi daha çok sevmeye, bizi cennetine koymaya, bizi kusurlarımızdan arındırmaya, bizi daha güzel kul kılmaya bahane arar. Allah böyle bir Allahtır...  Bir zat demiş ki;  "Hiç bir sebep yoksa şunun için Allah-u Teala'yı çok ama çok sevmen lazım... Nedir efendim? Senin ne yaptığını, ne ettiğini bilmedikleri halde hakkında konuşurlar, atarlar tutarlar, dedikodunu ederler, gıybetini ederler, iftira filan... Allah-u Teala senin ne yaptığını bilir de ama sana nimet vermeye devam eder. Sevmek bu değilse, muhabbet bu değilse nedir? Şöyle bir düşünün; birbirimizin son bir haftasını, şöyle bir bakınca göğsümüzde bir ekran olsaydı ve geride kalan bir haftası buradan hızla akıp geçseydi film şeridi gibi kim kimin yüzüne bakabilirdi? Kim kime merhaba diyebilirdi? Kim kime iyi insancılık oynayabilirdi? Kamiller müstesna, salihler müstesna, salihalar müstesna ama bizim gibi insanlar avam öyle çok şey vardır ki bilinmesini istemediğimiz, görülmesini istemediğimiz, aman ya Rabbi ben ettim sen etme, Settar sıfatınla kapatıver dediğimiz değil mi?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202213 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

309 Yıl Uyuyan Gençler (7 Uyurlar) - B69 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de 309 Yıl Uyutulan Ashab-ı Kehf kıssasını anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi 'basü badel mevt' hakikatine yakinen iman edenler... Ne demek basü badel mevt? Öldükten sonra dirilmek... Cenab-ı Hakk biz dünyadan göçtükten sonra, kıyametten sonra günü geldiğinde bütün insanları diriltecek. İşte buna müslümanlar iman eder zaten iman etmeden müslüman olunmaz ama bi de buna yakin kesbetmek var... Mesela İbrahim (a.s) Allah-u Teala'ya diyor ki; Ya Rabbi, öldükten sonra sen nasıl dirilteceksin? İnanmıyor musun ya İbrahim? Haşa Ya Rabbi, yakinim artsın istiyorum diyor...  Basü badel mevt yani öldükten sonra dirilmek deyince bizim kültürümüzde, bizim anlayışımızda, bizim idrakimizde ilk canlanan Ashab-ı Kehf'dir. Ashab-ı Kehf'in ibretlik hadisesi böyle bildiğimiz ama bilmediğimiz de nüanslarıyla beraber onun en büyük nişanelerinden birisidir ayrıca içinden farklı farklı bir takım hikmetlerde çıkartılabilir. Ne kadar? Tefekkür ufkumuzca... Bir eve penceresi kadar düşer ayın ışığı... Hace Ubeydullah Ahrar (k.s) böyle buyurmuş. Ashab-ı Kehf; Kral Dakyanus devrinde bir rivayete göre Tarsus'ta yaşamış 7 genç...   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202224 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

Sözün de Canı Vardır. Seni Gönlünden Vurur - Sadettin Ökten | Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler

Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadeddin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. Süleyman aşk dilin bilir dediler... Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Süleyman aşk dilin bilir dediler de herhalde bilmekten bilmeye de fark var...  Sadeddin Ökten: Aaa tabi. Şimdi siz öyle söyleyince hemen eski tabirle tedailer, yeni tabirle çağrışımlar birbiri ardına zuhur etti. Hz. Yunus'un bir güftesi var, bir nutk-u şerifi var ona Zekai Dede'nin Suzidil bir ilahisi var; Alimsin alim. Bütün bilmenin sırrı o alim isminde yatar.  "Alimsin alim Doğrudur yolum Ağzımda dilim Hû demek ister"  Yunus öz söylüyor. Şairler diyorlar ki, Yahya Kemal Bey hususen; 'Şiir darası alınmış sözdür' diyor. Bunun tipik örneği de Hz. Yunus'dur bizde. Uzun söz yok. Alimsin alim... Peki ne demek? Şerh ediyor. Doğrudur yolum; Sırat-ı müstakim. Demek ki bildiğiniz zaman Sırat-ı müstakim üzre olmak mecburiyetindesiniz. Nasıl oluyor peki? Ağzımda dilim... Peki sırat-ı müstakim nasıl oluyor? Ağzımda dilim, Hû demek ister... Bitti, bu kadar. Bizim medeniyetimizin özü bu...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202228 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Tarikatların 4 Direği Vardır - B55 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer ile birlikte sizlere Bağdat'tan sesleniyor.  Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Böyle bir akşamda böyle bir mekanda olmak çok güzel değil mi?  Ömer Tuğrul İnançer: Elhamdülillah. Allah bu nimetin de kadrini bilip şükrünü eda etmeye muvaffak etsin. yani Hz. Abdülkadir'in avlusunda... Lisan yetmez...  Serdar Tuncer: Ne kadar olmuştu ilk geldiğinize?  Ömer Tuğrul İnançer: İlk 1974. İkincisi 1984 işte harpler filan dönemi. Allah göstermesin.  Serdar Tuncer: 2050 gibi bir daha gelelim ama inşallah :)   Ömer Tuğrul İnançer: Olmayacak duaya amin demek pek adet olmasa da yine dua duadır. Amin :)  Serdar Tuncer: Böyle cıvıl cıvıl aileler, çocuklar, yaz günü ve hazret hale çekiyor. Bu saatte bu insanları kim getiriyor ki? Mermerden başka şey yok zahiren...  Ömer Tuğrul İnançer:  Hazretin muhabbetinin sirayeti. Çünkü muhabbet hep söylüyoruz su gibidir. Aşağıdan yukarı çıkmaz, yukarıdan aşağıya akar. O bizi sevmezse biz onu sevemeyiz. Bütün bu çoluk cocuk şuurlu şuursuz hepsi muhabbetten geliyorlar. Başka böyle temiz, elverişli yer yok mu koca Bağdat'ta...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202236 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Belkıs’ın Işınlanan Tahtı - B68 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Hz. Süleyman ve Sebe Melikesi Belkıs kıssasını anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi Allah-u Teala'nın işlerinin hep bir cilve-i Rabbani içre olduğunu bilenler... Bu ne demek şimdi Serdar Bey? Bilmem ki Allah bilir bi de Allah'ın bildirdikleri bilir. E bilmediğin şeyi niye bildirmeye çalışıyorsun diyenler de olabilir... :) Allah nasıl bildiriyor? Kur'an-ı Kerim'de Peygamber kıssaları üzerinden Allah-u Teala bize incecik incecik incecik  bi takım şeyler anlatır, insanlarda oradan bir hisse alırlar, bir nasip alırlar. Ne kadar? Sabrı kadar, miktarı kadar, tefekkürünün ufku kadar, nasibi kadar alır ve o aldığıyla amel etmek de kıymetli bir hale gelir. Sözü fazla uzatmayayım. Süleyman (a.s)'dan bahsedeceğim size bugün...  Süleyman (a.s) rivayet o ki; Mescid-i Aksa'nın inşaasını bitirdiği vakit yanına hayvanlardan, cinlerden, insanlardan oluşan ordusunu alarak Mekke-i Mükerreme'ye doğru bir yolculuğa çıkmış bir şükür nişanesi olsun için hatta Resul-u Ekrem Efendimiz (s.a.v)'in o diyarda geleceğini de orada ashabına haber verdiği rivayet ediliyor... Bu yolculukta çok güzel bir vadiye gelmişler Hz. Süleyman bir namaz kılmak istemiş. Hazırlıklar yapılırken Süleyman (a.s)'ın ordusundaki kuşlardan birisi (HüdHüd) kaybolmuş... Hani onlar namaz kılana kadar ben biraz şöyle uçayım, dolaşayım mevzu o. Gitmiş, diğer HüdHüd kuşlarının arasına karışmış. İnsan da böyle kendi türünün arasına karışır, çeker çünkü... Güzeller güzelleri çeker, çirkinler çirkinleri çeker, güzel ameller güzel insanları çeker, çirkin insanlar çirkin amelleri çeker. Amel, insan, güzellik ve diğer insan... Arasında böyle enteresan bir bağ var... Hayvanda bile o var. Her şey kendi cinsinin yanına varmak ister. Öbür HüdHüd'lerle beraber dolaşmış, bir yerlere gelmiş filan... Süleyman (a.s) sormuş...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202221 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

Eşinize Karşı Hangi Dili Kullanıyorsunuz? - Reçete | Saliha Erdim

Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Merhabalar efendim. Bugünkü sohbetimize hoş geldiniz. Allah-u Teala yaptıklarınızı, yapacaklarınızı hayr eylesin. Yolunuzu, yolculuğunuzu hayr eylesin, hayırdan nasibinizi bol yapsın ve geçici olan şu dünya hayatında öyle şeyler yapalım ki doğru izler bırakalım, öyle şeyler yapalım ki gönüllerde, yüreklerde iz bırakalım, öyle şeyler yapalım ki melekler bile bize imrensin. Allah-u Teala gönlümüzü, aklımızı, zihnimizi hayırda çalıştıracak derecede bize hayırlı bilgiler, bize hayırlı dostlar, hayırlı yoldaşlar, hayırlı arkadaşlar nasip etsin bizi de onlardan birisi yapsın inşallah...  Efendim, ailemiz bizim var olduğumuz, insan ilişkilerini o aile hukukuna göre yeniden oluşturduğumuz, kendimizi bulduğumuz, kendimiz olduğumuz ve Allah'a nasıl daha iyi kulluk yapabileceğimiz, Peygamber efendimizin (s.a.v) hayatını daha iyi nasıl modelleyebileceğimize dair birbirimize destek verdiğimiz, açıklarımız olursa kapatacağımız, eksiklerimiz olursa tamamlayacağımız, yanlışlarımız hatalarımız olursa düzelteceğimiz bir kurum... Bizi iyileştiren, bizim iç yapılanmamızı sağlayan, bizi hem nefsimizin hem olaylarla, ilişkilerle aniden alevleniveren duygularımızın etkisinden kurtarmak, ayaklarımızı sağlam bir şahsiyet inşası ile oluşturduğumuz yapının anlayışına uygun sabit tutmak üzere Allah işleri birbirine helal kıldı...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202223 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

Allah’ın İmtihan Ettiği 3 Kişi - B67 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Kel, Kör ve Alaca'nın kıssasını anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi onlara hiç olmazsa laf ettirmeyenler... Nerdeyim peki ben? Bosna-Hersek'te, Fatih Sultan Mehmed Han'ın 1463 senesinde fethettiği diyardayım. Bakın çocuklar ve büyükler çünkü siz de torunsunuz! Biz öyle bir ecdadın ahvadıyız ki, öyle bir dedelerin torunuyuz ki biz 1461 yılında Trabzon'u fethetmiş Fatih Sultan Mehmet Han. Bu hadiseden 2 sene sonra Bosna-Hersek'i fethetmiş. Düşünün ki onbinlerce atlı, binlerce piyade, toplar, kılıçlar, o askerlerin müştemilatı, çadırı, barınağı, mutfağı, yemeği, suyu her bir şeyin hazırlığını düşünün... Dünya haritasını açın şöyle bi bakın Trabzon neresi, bi de dönün bakın Bosna-Hersek neresi? Fatih Sultan Mehmet Han 2 sene içinde orayı aldıktan sonra İstanbul'a dönmüş, gelmiş ve burayı almış. Allah onlara gani gani rahmet eylesin, Allah sizi de bizi de onlara benzer eylesin. Dertleri neydi? Tek bi dertleri var; İlay-i Kelimetullah Nizam-ı Alem. Yani Allah'ın kelamını yüceltmek ve aleme nizam vermek. Nasıl? Allah'ın kitabıyla aleme nizam vermek... İşte bu dertle buralara kadar gelmişler...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202220 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Son İki Asrın Özeti İstiklal Caddesi’dir - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Taksim'den sesleniyor. Bizim batılılaşma serüvenimizi, batılılaşma serüvenimizdeki merhaleleri ve o arada düştüğümüz çukurları anlatıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Evet sevgili dostlar, bugün İstanbul'un merkezlerinden birisinde, Taksim'deyiz. Neden bugün burayı seçtim? Çünkü bugün sizinle paylaşmak istediğim düşünceler genelde bizim batılılaşma serüvenimiz, oradaki gariplikler, batılılaşma serüveninin ulaştığı merhaleler, o arada düştüğümüz çukurlar, o arada girdiğimiz çıktığımız bir takım badireler ve bugüne yansıyan yönleri elbette...  Biz burada biliyorsunuz turizm programı yapmıyoruz, tarih programı da yapmıyoruz ama almamız gereken ibretler var ve bence Taksim ve İstiklal Caddesi bu bizim son 2 asırın gerçekten bir özeti gibi...  Yer yer duracağım ve bazı şeyleri sizinle paylaşacağım o zaman bence daha iyi anlayacağız...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202229 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Eden Bulur - B66 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Harun Reşid ve Bahçıvan'ın kıssasını anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler. Bir de men dakka dukka sözünün ne anlama geldiğini bilenler. Men dakka dukka, Arapça bir tabir. Kapı çalanın kapısı çalınır demek. Yani insan ettiğini bulur. Eden bulur. Bu manaya geliyor.   İyilik yapıyorsan iyilik bulursun, kötülük yapıyorsan kötülük bulursun. Belki şimdi aklınıza bir soru gelecek "Tamam iyi diyorsun da Serdar Tuncer, nice insanlar görüyoruz, kötülük de yapıyorlar, fakat başlarına kötülük filan geldiği yok. Ya da devletler var, yemedikleri nane yok afedersiniz ama gayet işleri yolunda. Hiç kimsenin de onlara edebildiği yok. Bu nasıl olacak?" diye sorular gelebilir akıllara. Bu sorunun cevabını verelim, burada dursun.   Rahmetli babaannemin okuması yazması yoktu. Dedem de öyleydi kargacık burgacık okur yazardı. Babaannem çok güzel hikayeler anlatır; dedem de çok güzel şiirler okurdu. Gecenin bir yarısı sobayı yakmış, alev gibi kızaracak o kor haline gelecek, dedem ısınacak. Tabi ben de salonda yatıyorum. Bazen o sıcaktan uyanırdı. Döner bana bakardı.   - Kuzum uyandın mı? - Uyandım Dede...  Devamı videoda....   Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202216 minutes, 41 seconds
Episode Artwork

Sevgi Muhabbet Değildir - Sadettin Ökten | Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler

Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadeddin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Sedar Tuncer: Efendim merhabalar. Bir Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'de daha Süleyman Çelebi Hazretlerinin Vesîlet’ün Necât Mevlid-i Şerif'inden Sadeddin Ökten Bey hocamın gönlüne düşenle yolculuğumuz başladı. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz.  Sadeddin Ökten: Eyvallah efendim. Hoş bulduk, safa bulduk.   Serdar Tuncer: Efendim, Salatü's Selam ile geçen programı bitirmiştik şimdi bir merhaba faslı geliyor... Bu merhaba, merhum Fethi Gemuhluoğlu abiyi siz pek seversiniz... Merhaba deyince de benim gönlüme Fethi abi düşer... Madem ki selam bir eman manifestosuydu, birazcık merhabayı konuşalım mı?...  Sadedin Ökten: Konuşalım. Tabi merhaba yerli bir selam, esas selam Allah'ın selamıyla sizi selamlıyorum... Merhum Mahir İz Bey'i burada yad etmemek mümkün olmaz yani... Tabi o manifesto demiyordu ama selam bir eman beyannamesidir. Manifestoyu ben uydurdum, biraz modernleşelim diye... Şakası bu tabi işin. Selam bir eman manifestosudur. Diyor ki; 'Ben sizi Allah'ın selamıyla selamlıyorum.' Yani siz ve ben aynı büyük şemsiyenin, aynı büyük değerin himayesi altındayız ve ben size gönlümün iyi dileklerini sunuyorum aynı zamanda benden size bir kötülüğün gelmeyeceğini de size beyan ediyorum...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/7/202227 minutes, 49 seconds
Episode Artwork

Dar Ağacına Giden Allah Dostu - B65 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Hallac-ı Mansur Hazretlerini (k.s) ve kıssalarını anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi erenlerin yolunun pek çok olduğunu bilip hepsine birden eyvallah diyebilenler. Demiyor mu; "Erenlerin çoktur yolu, Cümlesine dedik beli. Ko desinler bize deli, Usludan yeğdir delimiz." Bunu anlasak pek çok mesele hallolacak... Erenlerin yolu çoktur... Bir büyüğüm demişti ki; "Bu yolda temessük olur ama taassup olmaz." Temessük ve taassubun arasındaki farkı kalbinize emanet ederim... Hallac-ı Mansur Hazretlerinden bahsetmek isterim size bugün Biri Bir Gün'de...  Hallac-ı Mansur zindandadır... Bir delikanlı onun methini duymuştur ve zindanda olduğunu bilmez, gelip kendisine 3 büyük müşkülü vardır onlar hakkında danışmak istemektedir... Şehre gelir, sorar Hallac-ı Mansur Hazretleri nerede diye? Hallac; pamuk işiyle uğraşan demek. Hazrete, Hallac lakabının verilmesinin de bir sebebi var. Bir gün bir pamukçu dostuna gitmiş, bir müşkülü var , o müşkülü halledivermesi için kendisinden ricacı oluyor. O da diyor ki sen dükkanda dur da ben bi gidip halledeyim. Gitmiş, iş de birazcık uzun sürmüş. Geri döndüğünde işin halloldu da demiş benim iş kaldı, şimdi ben bu pamukları nasıl didikleyeceğim? Rivayet edilir ki; Hazreti Mansur, parmaklarını pamuklara doğru uzatıvermiş. O uzatışla beraber pamuklar kendi kendine bir Hallac'ın uğraşmasıyla didiliyor gibi didilmiş, hazır hale gelmiş filan... Bu kerametin üzerine hazrete Hallac-ı Mansur demişler, pamuk işiyle uğraşan Mansur...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202222 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

Amerika’da Bizde Olmayan Bir Şey Var - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:  Toplumların üç yumuşak karnı var; birincisi gıdadır, ikincisi enerjidir, üçüncüsü nüfustur. Yıllar yılı Türkiye'de nüfus düşürülmek için çok çalışıldı. Ben devlete de çalışırken nüfus politikalarına bir ara Birleşmiş Milletler ve diğer batılı ülkelerin nasıl müdahale ettiği ile ilgili bir çalışma yapmıştım, Türkiye'ye yardım vermeyen ülkeler bile nüfus azaltmak için büyük yardımlar verdiler ve sonuçta Türkiye dünyada örnek olarak gösterilen bir nüfus düşüşünü yaşadı, Şu anda Türkiye'nin nüfus artışı maalesef 2050 yıllara geldiğimizde bu kadar genç olmayacak. Şu anda ki Avrupa seviyelerine maalesef düşmüş olacak. Bu ne demek? Az çalışan, çok yiyen, az risk alan, çok güvence arayan dolayısıyla dengesi bozulmuş bir toplum. Aslında bir toplum nüfus konusunda çok çok dikkatli olmalıdır, bu konuda zaten bir zaafımız var. İkincisi gıda dedik onu zaten birazdan konuşacağız...   Üçüncüsü enerji çünkü şimdi de görüyorsunuz Rusya vanaları kapattı mı Avrupa'nın bir çok ülkesini kilitliyor. Bunların üçü de bağımlılıkla ilgili bir şeydir. Aynı bir insanın belli bir gıdaya veya belli bir faaliyete bağımlı olması gibi, onsuz yapamaması gibi... Onu kendisi üretemiyorsa başkalarının, üretenlerinin elinde oyuncak olma ihtimali çok yüksektir. Ülkeler maalesef insani gerekçelerle bu işlerden uzak durmuyorlar yani karşıdakinin ümünü sıkmak için elinden gelen her şeyi yapıyorlar, bu konuda ahlak falan dinlemezler, o ahlak denen laflar lafta kalan şeylerdir... Şimdi, gıdayı insanın kendi kendine üretmesi çok zordur. Hepimizin bir yerde tarlası yok, bir yerde ağacımız yok. Ülke içinde de hep birilerine bağımlıyız, o bir zincir... Eğer bir ülke kendi içinde tarımsal üretimini belli bir seviyeye getiremediyse ki o da şu anda ki nüfusunu doyurmakla ilgili değildir, gelecek nesilleri de doyurabilecek şekilde şimdiden alt yapı hazırlamakla ilgilidir...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202223 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Hz. İsa ve Bağcı - B64 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Hz. İsa (a.s) kıssalarını anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamun aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta yaşamak dediğimiz şeyin bir yolculuktan ibaret olduğunu bilenler... Ankara - İstanbul arasında yolculuk yapıyoruz, günlerden Perşembe, akşama yayın var, MyMecra'ya gitsek program yetişmez dedik ki duralım. Mekan bizim. Yol üstünde harika bir tesis, Dorukkaya'dayız, çekelim... Mekan bizim derken bize ait değil. Yolculukta insan gördüğü şeyleri benim dese ne kadar komik olur dimi? O da benim, bu da benim, şu da benim... Benim değil ama istifademe sunulmuş. Şimdi hayat da bir yolculuk ve o hayat yolculuğunda size ikram edilen bütün nimetler aslında sizin değil, size emanet ve siz yolcusunuz, gelip geçiyorsunuz sahiplenmek abes. Onun gibi işte... Derler ya hani çok güzeldir o; 'Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi. Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan.' Mevzu oyalanmak mevzuudur...  İsa (a.s) bir gün havarileriyle beraber bir yolculuğa çıkarlar... O yolculuk esnasında bir bağın önünden geçiyorlar rivayet o ki; Allah-u Teala der ki Hz. İsa'ya; 'Ey İsa! O bağa girin ve oradan üzüm yiyin.' İsa (a.s) biraz da şaşkınlık içinde; 'Ya Rabbi! O bağ bana ait değilken bir başkasının yerine o bağa nasıl girip de onun malından yiyebilirim?' Allah-u Teala vahy eder; 'Sana ayetlerimden bir ayet göstereceğim. Gir o bağa!' Şimdi böyle deyince Hz. İsa'ya, haydi der havarilerine şu bağa giriyoruz beraberce...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202217 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Türk Diyarlarının Piri: Hoca Ahmet Yesevi - B54 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer ile birlikte sizlere Kazakistan'dan sesleniyor.  Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. Şerefü'l mekan bil mekin... Ne güzel bir ifadedir. Mekana şeref veren, o mekanda bulunan zat sebebiyledir. Gönül, mekanların en güzeli belki de bu sebepten çünkü orada Allah var en azından öyle olması icap ediyor. Kazakistan'dayız. Pir-i Türkistan'ın huzurundayız, bütün bir Türkistan'a şeref veren zatın huzurundayız: Ahmed Yesevi efendimiz...  Ömer Tuğrul İnançer: Önemli bir yere geldik, kaç defa gelsek hepsinde ayrı bir lezzet var çünkü ne sen, ne ben, ne bi' başkası dünki sen, ben ve başkası değiliz. Dolayısıyla daha önce de bu şerefe nail olmuştuk elhamdülillah, şuna dikkat çekmek istedim: bu şehirin orijinal ismi Yesi fakat buraya Türkistan ismi yeni verildi. Pir-i Türkistan deyince bu şehirin diye algılama yanlışlığına düşülebiliyor aslında türklerin meskun olduğu veya tesir icra ettiği bütün bir türk diyarının piridir. Türkistan deyince bu şehirle sınırlı kalmamalıyız çünkü hazretin Fas'a kadar tesiri var, öylesine müessir bir zat. Bu tesirin oluşumunda yaşadığı hata tarzı önemli. Türkçe'yi çok iyi kullanan bir zat-ı şerif, şiir tarafı çok kuvvetli ve divançeler, divanlar bizim tasavvuf büyüklerimizin hep var, sair kitapları var, Hazret-i Mevlana'nın Divan-ı Kebir'i var ama Divan-ı Hikmet adı verilen bir divan yok. Sözlerinin hepsi bir hikmet ve tesiri çok onun için Pir-i Türkistan yoksa Türkistan şehirinin değil bütün Türklerin piri...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202245 minutes, 1 second
Episode Artwork

Allah İhmal Etmez, Mühlet Verir! - B63 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Behlül Dânâ Hazretlerini (k.s) ve kıssalarını anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi başına gelen şeylerin Allah'tan geldiğini ama iyiliklerin Allah'ın lütfu, kötülüklerin nefsinin işledikleri yüzünden olduğunu bilenler... Harun Reşid... Halife Harun Reşid... Bir gün Behlül-i Dânâ'ya bir vazife vermiş. Harun Reşid Abbasi halifelerinin beşincisi, çok kıymetli bir zat. Onun devrinde müthiş bir rahatlık olmuş. Diyorlar ki; devletin yıllık kazancı 286 ton altına kadar çıktı. Böyle bir zat... Adil, güzel, muttaki, has bir halife... Allah rahmet etsin, derecâtını âlî eylesin. Üstelik gencecik yaşta halife olmuş, 20 yaşında. Allah Allah! 17-18 yaşlarındayken Bizans'a karşı yapılan bir seferde babası onu ordu komutanı tayin etmiş. Bi düşünün, 17-18 yaşında Abbasilerin ordusunu komuta ediyor, 17-18 yaş... Bilenler bilir, daha önceki zamanlarda insan biraz daha erken olgunlaşıyordu. Kendi hayatımızdan bildiğimiz biz çocukken 20 yaşındaki bir abi mevzusunu bitirmiş bir abiydi, askere de gidip geldi mi büyük adamdı. Bizden öncekiler muhtemelen 13-14 yaşındayken çok daha olgun insanlardı, ondan daha öncesi belki 7-8 yaşındayken neredeyse kemalat sahibi insanlar ama şimdi bugüne bakıyoruz alınmasın kimse ama ortalık 30 yaşında çocuklardan geçilmiyor. Yaş ilerlemiş, 30'a gelmiş ama hala çocuk. Âkil olmuş da Bâli olamamış...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202227 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Kirli Su da Ateşi Söndürür - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Üsküdar'dan sesleniyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Dostlar, bugün Üsküdar'dayız. Üsküdar bende çok hatırası olan bir yer çünkü üniversite okumak için İstanbul'a geldiğimde bu camiye, şu anda avlusunda olduğumuz Yeni Valide Camii'ne çok yakın, arka tarafta ablam oturuyordu onun evinde kaldım, hazırlığı öyle okudum. Bu caminin ve Üsküdar'ın benim için o yüzden çok kıymetli hatıraları var. Bana çok aşina ve çok sıcak gelen bir yer. Üsküdar zaten harika bir yer! Bu camiyi de ayrıca severim ve camide aslında sizinle paylaşmak istediğim bir şey de var... Buranın adı Yeni Valide Camii. Valide kim? Kimin annesi? 3. Ahmed'in annesi Gülnuş Valide Sultan'ın yaptırdığı bir cami. Görüyorsunuz güç sahipleri, servet sahipleri Osmanlı'da mutlaka halkın hizmetine servetlerinin bir kısmını mutlaka ayırıyorlar. Bu onlar için hem bir gereklilik aslında hem de bir prestij. O yüzden çok duyarsınız filanca paşa camii, filanca paşa medresesi, şudur, budur... Bütün bu kamu yapıları aslında insanların topluma kazandıklarını verme yöntemleri. Bugün de aslında çok örnek almak lazım ben bunları onun için anlatıyorum yoksa ben n'apayım Üsküdar'a gelen görsün. Biz tur yapmıyoruz biliyorsunuz turdan ziyade kafa turu yapmaya çalışıyoruz yani neyi nasıl algılamalıyız onu biraz çözmeye çalışıyoruz...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202231 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

Cüneyd-i Bağdâdî: Ben İhlası Bir Berberden Öğrendim - B62 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Cüneyd-i Bağdâdî Hazretlerinin (k.s) merkad-i şeriflerinden sesleniyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Cüneyd-i Bağdâdî (k.s) vefatına yakın hasta yatağında yatmaktadır... Çok muzdariptir, acı içindedir... Etrafında talebeleri, sevenleri, müridân onun bu halini görünce derler ki; Efendim, bizim umut ve niyazımız ahirette sizin şefaatiniz bereketiyle kurtulmaktır oysa şimdi sizi görüyoruz ki çok ızdırap içindesiniz bu haliniz bizi korkutuyor... Diyecektir ki Seyyidü'l Taife Hazreti Cüneyd (k.s); Dostlarım! Ben şu anda 70 senelik amelimi, bütün kazancım varsa hepsini bir kıl kadar ucuna bağlanmış şekilde görüyorum ve bir rüzgar esiyor, bu esen rüzgar red rüzgarı mı yoksa kabul rüzgarımı bunu bilmiyorum onun için mahzunum der ve Allah deyip ruhunu teslim eder...  Rivayet o ki vefat ettiğinde 91 yaşındaymış. Rabbim derecâtını âlî eylesin, bizleri de şefaatlerine nail eylesin... Selamın aleyküm erenlere gönül verenler, onları sevenler, laf ettirmeyenler. Bağdat'tayız. Şu yaslandığım merkad-i şerif Cüneyd-i Bağdâdî Hazretlerinin (k.s) merkadleri ve hemen arka çaprazda duran kabr-i şerif Hazreti Cüneyd'in dayısı ve mürşidi Serî es-Sakatî'nin (k.s) kabr-i şerifi... Dünyadayken birbirine muhabbet eden bu iki güzel gönül kabirlerini de talebeyi üstadın ayak ucuna defnettirmek üzere bir eylemişler...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202218 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Dünyada 4 Çeşit Güç Var - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:  Ya bu dünya nasıl bir yer? Rusya'sı var, Amerika'sı var, o ona saldırdı, o öbürüne ambargo uyguluyor işte seni yakacağım dedi, efendim insan içine çıkarmayacağız dedi, Avrupalılar zavallılar arada kaldılar bi' de Çin var... Dünyada ne oluyor? Nereye gidiyoruz? Gelecek gerçekten tehlikeli bir şey mi? Yani dünya birbirine giriyor mu? Dünya savaşı mı var? Başladı mı? Başlıyor mu? Başlayacak mı? Nasıl olacak, nasıl bitecek bunlar tabi sorulan konular... Şimdi bende kendi bilgim, kendi görgüm, tecrübem ışığında bir takım fikirleri paylaşmak isterim...  Şimdi birincisi söylemek istediğim şey şu; dünyaya ne olursa olsun sen kendine ne olduğuna bak. Efendim Rusya'nın derdi beni gerdi... Valla senin derdin seni germeli, Rusya ikincildir. Efendim Amerika'nın başına şu geldi çok iyi, şu gitti çok kötü bakın bunları konuşuyoruz yani sağcısı, solcusu, golcüsü herkes bu mevzularla ilgili konuşuyor. Bir, her şeyde olduğu gibi bilmeden konuşuyoruz. İki, onu konuşmanın sana bir faydası yok. Evet, dış politika uzmanları şunlar bunlar konuşur, bilerek konuşur. Bakın dedikoduyla bilgi aynı şey değil onu vurgulamak için söylüyorum. Tabi ki bilenler, merak edenler, ilgi duyanlar bunu tartışacaklar... Şimdi ben dünyaya bakınca aslında dört tane büyük güç görüyoruz...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202223 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

Zamanı Büken Allah Dostu - B61 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Abdülkâdir Geylânî Hazretlerinin (k.s) merkad-i şeriflerinden sesleniyor sizlere...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamun Aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler demeyeceğim çünkü bir erenin huzurundan sesleniyorum... Buradan bakınca size erenler diye selam vermem edepsizlik olur. Şöyle diyeyim; Selamın aleyküm erenlere gönül verenler ve dahi erenlere gönül verenleri sevenler hatta ve hatta erenlere zinhar laf ettirmeyenler... Neredeyiz biliyor musunuz? Kutb-u Rabbani, Muhyiddin, Sultanü'l Evliya, Gavsü'l Azam, Seyyid Abdülkâdir Geylânî (k.s) efendimizin merkad-i şeriflerinin eşiğinin başındayız. Şu kapının arkasında  Abdülkâdir Geylânî efendimizin (k.s) kabr-i şerifleri var. Bu Biri Bir Gün'ün sonunda içeri girip beraberce inşallah Fatiha'larımızı okuyacağız...  Irak'tayız, Bağdat'ta. Bağdat, yaşadığı badireler sebebiyle belki pek çoğumuzun gelmekte zorlanacağı, güvenlik ve sair endişelerle gelme sıkıntısı çekebileceği bir yer ama niyazım şu; bu ziyaret vesilesiyle gelemeyecek olanlar da huzura gelip niyazda bulunmuş gibi ecir alsınlar niyazım o... Olur mu böyle bir şey? Olur. Kimi Ahmed seni uzaktan tanır, kimi yaklaşır da kör olur gider. Kimi buralara kadar gelir, kapıdan içeri girer de nasibi yoktur eli boş döner. Boş döndürmezler gerçi, elleri boş bırakmazlar ama kimi de oturduğu yerden öyle bir gönülle, öyle bir muhabbetle, öyle bir bağlılıkla bir niyaz eder, bir boyun büker, bir Fatiha-i Şerife okur ki o alır gider sahibini buluverir... Mekan, söz konusu bu zevat-ı kiram olunca problem değildir tıpkı zamanın da problem olmadığı gibi...  Abdülkâdir Geylânî (k.s) efendimizin zamanında yaşayan ilmiyle meşhur zatlardan birisi Hz.  Abdülkâdir'i bir Cuma günü gidip sualleriyle bunaltmak istemiş. Vardır böyle. Evliya-i Kiram Hazeratının münkiri vardır, olması da usuldendir. Niçin?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202215 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

Çocuklar Sevgiyi Ailede Görmeli - Reçete | Saliha Erdim

Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Merhabalar efendim. Bugünde bizi sizlerle buluşturan Rabbimize şükrederek sözlerimize başlayalım. Hayatımızda o kadar çok şükredecek şeyler var ki, hayatımızda o kadar güzel nimetler, o kadar güzel bereketler, o kadar güzel hayırlar var ki Rabbim bunları görmemizi, bunlarla yüreğimizi şenlendirmemizi, bunlarla yürüdüğümüz yolu daha neşeli, daha canlı, daha kıpır kıpır yürümemizi nasip etsin inşallah... Rabbimiz bize bir can verdi, bir cinsiyet verdi, bir aile verdi, bir toplum verdi, bir millet, bir ırk verdi ve bu beşer bedene akıl, ruh, maneviyat, duygu pek çok özellik ve güzellik verdi... Biz bunları ilişkiler içerisinde olaylarla ya geliştirip en üst noktaya taşıyabiliriz ya da gelişmesini engelleyip en dibe düşürebiliriz. Biz olaylarla değil, olaylara yüklediğimiz anlamlarla daha çok muhatap oluruz. Suçladığımız birisinden gelen, sevmediğimiz birisinden gelen şey bize daha itici gelirken aynı davranışı belki sevdiğimiz birisi yapmış olsa aynı tepkiyi vermeyeceğiz...  Efendim, aile içerisinde eşlerimizle olan ilişkilerimiz otomatik olarak çocuklarımızın gözü önünde yaşandığı için, çocuklar aynı odada olamasalar bile aynı atmosferi soludukları için, aynı anne-babanın yüzüne baktıkları için ve duygularımızda önce bizim yüzlerimizden okunduğu için çocuklar olumsuz bir algıyı derhal sezerler, anne-babaların arasındaki olumsuz elektriği, anne-babaların arasındaki çekişmeyi hissederler ve gerginleşirler...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202219 minutes, 44 seconds
Episode Artwork

Bilginin Kaynağı Sevgidir - B53 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer ile birlikte sizlere Azerbaycan'dan, Bakü'den sesleniyor.  Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  "Zahid bize tan eyleme Hakk ismin okur dilimiz Sakın efsane söyleme Hazrete varır yolumuz ... Halvetî yolun güderiz Çekilip Hakk’a gideriz Gazay-ı ekber ederiz İmam Ali’dir ulumuz ... Her kim bu tarike girdi Hasanı Basri'ye erdi Her seher okunur virdi Seyyit Yahya'dır pirimiz"  Serdar Tuncer: Efendim, Bakü'deyiz. Ve içeri şehirde Şirvan Şahlar Sarayı'nın hemen önünde Seyyit Yahya Efendimizi ziyaret etmeden az önce bu güzel nutk-u şerif ile sizleri selamlıyoruz. Dinle Neyden'e hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Bir eve varınca sahibine selam vermek usulden, erkandandır efendim...  Ömer Tuğrul İnançer: Ve insana rahatlık verir... Ve ziyaret için bile olsa o kimseye ve o şehire aidiyet kazandırır, hemşeri olunuverir bu kadarcık bir Fatiha ile...  Serdar Tuncer: Bakü bize ait ama içeri girersek bizde zannediyorum Bakü'ye ait olacağız...  Ömer Tuğrul İnançer: İnşallah, inşallah...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202246 minutes
Episode Artwork

Hayatta 3 Şeyi İyi Öğrenin - Sadettin Ökten | Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler

Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadettin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  "Rahmeten lil'âlemindir Mustafa Hem şefîal müznibîndir Mustafa  Vasfınî bû resme tertib ettiler Ol mübârek nûru terğib etdiler"  Serdar Tuncer: Efendim hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler... Ne diyor Süleyman Çelebi Hazretleri burada efendim?  Sadettin Ökten: Alemlere rahmet diye gönderilmiştir Mustafa (s.a.v) yani zend günah demek, müznibîn günahkarlar yani insanlar hepsi günahkar. Öyle buyuruluyor zaten; "Siz günah işlemeseydiniz (ki bu mümkün değil) ben sizi yok eder günah işleyen bir ümmet yaratırdım" buyuruyor. Çünkü beşerin hali günah işlemek üzere kurgulanmıştır da bir çok beşer işlediği günahı bilmez, günahın farkında olmaz. Bu da böyle bir haldir yani beşerin bir gaflet halidir dolayısıyla Allah hepimizi bu gaflet halinden uyanmaklığımızı nasib-i müyesser buyursun inşallah. Ne yaptığımızı bilelim. Günahsa günah, sevapsa sevap. İşlemeyelim ama günahı bilelim "şefîal müznibîndir" yani ahiret gününde, hesap gününde şefaat edecek günahkarlara ama hangi günahkarlara? Müslüman günahkarlara, onu tanıyanlara... Tanımayanlara da eder de tanıyanlara edecek...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202224 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Eyvallah Baba’nın Hikayesi - B60 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Eyvallah Baba'nın hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta Ramazan günlerinde başına bir şey gelecek olsa ben oruçluyum demesini bilenler. Efendimiz (a.s.m) öyle diyor: Biri size kötü söz söyleyecek olursa, kavgaya sebep olacak bir mevzu açılacak olursa o kişi ben oruçluyum desin. Bunu iki şekilde yorumlamak mümkündür Allah-u Alem... Edeben Efendimiz'in (a.s.m) dediği şu manaya geliyor demek haddi aşmaktır, hadsizliktir. Onun için bir ihtiyat payı bırakmak lazım. İhsan Fazlıoğlu hoca diyordu ya; Yorum, doğru anlamaktan ziyade yanlış anlamama çabasına verilen addır...  Efendimiz (a.s.m) söz konusu olduğunda, Ayet-i Celile'ler söz konusu olduğunda hatta ve hatta Evliya-i Kiram hazeratının kelam-ı kibarı söz konusu olduğunda burada kastedilen mana budur demek haddi aşmaktır, ukalalıktır. Ya kastedilen mana o değilse, ya onun üstünde bir mana varsa, ya onun ötesinde bir şey zikrediliyorsa, ya senin kastedilen mana budur dediğin şeyin tam aksi istikamette bir şey Allah ve Resulünce murad ediliyorsa kime iftira etmiş olsun... Edep güzeldir, haddini bilmek güzeldir. Onun için olaki diye söylerler, belki murad edilen manalardan birisi de bu olabilir. Ne o? Efendimiz diyor ki; Oruçluyum desin...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202216 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Asıl Vakıf İnsandır! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Süleymaniye'den sesleniyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Dostlar merhabalar. Nasılsınız? İyi misiniz? Biz de bugün çok güzel bir yerdeyiz, hava da çok güzel. Mimar Sinan rahmetlinin kabri burası... Mimar Sinan tabi bugün aslında konuşacağımız konuların merkezinde yer alıyor. Tarihi değil, bize bugün lazım olan şeyleri birazdan konuşacağız... Benim için en güzel eserinin önündeyiz: Süleymaniye... Birazdan bakacağız, çok ilginç şeyler Mimar Sinan'ın ve o dönemki insanların bize, bugünki insanlara verecekleri bir sürü dersler var onları teker teker göreceğiz. Şimdi ona rahmet okuyarak başlayalım bakalım...  Şimdi, biz genelde şöyle yapıyoruz; efendim ecdat harika şeyler yapmış, Süleymaniye harika, Mimar Sinan çok büyük bir adamdı bunları herkes söylüyor ama mesele onların neyi, nasıl yaptığını anlamak ve bugüne o aklı taşımak... Mesela burada bir şadırvan var, bir sürü şadırvan var fakat bir şeye dikkat edin işte bugün alacağımız örneklerden birisi; bu şadırvanı hem güzel yapmışlar hem çok işlevsel yapmışlar hem de biliyor musunuz fıkıha uygun, dinimize uygun, kurallara dikkat ederek yapmışlar. Nasıl bir şey? Aslında şu tahta oturakların yerinde çok eski taş oturaklar vardır ona bakarsanız oraya oturan bir insan, normal boydaki bir insan ayaklarını yasladığında o çeşmeye çok rahat oturur. Bugünküler gibi ayağı yukarıya aşağıya inmez, oturduğunda üzerine ve kenardakilere su sıçramaz o yüzden derin yapılmış oluklar. Bu da bize neyi gösteriyor? Sadece mimarlığı bilmiyorlar, sadece mermer işlemeyi bilmiyorlar aynı zamanda ergonomiyi biliyorlar ve ilmihal biliyorlar yani buradaki abdestin sağlıklı olması için gereken şartların hepsini biliyorlar, işlerini ona göre yapıyorlar. Demekki din ayrı, dünya ayrı değilmiş. Yapılan işte Allah'ın rızası gözetilince Allah'ın ölçüsü de hesaba girmiş oluyor. Bakalım başka ne hikayeler var içeride göstereceğim...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202225 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Kimi Sevdiğine Dikkat Et! - B59 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Dünyanın En Günahsız İnsanı" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler, hiç olmazsa onlara laf ettirmeyenler ve dahi Ramazan-ı Şerif'i ihya etme derdine düşenler... 1443 Ramazan'ı çıkmış gelmiş. Hoş helmiş safalar getirmiş getirmiş. Gerçi yanlış bir şey söyledim; Ramazan-ı Şerif ihya edilir mi? Hayır. Ramazan'ı Şerif'in ihya ettiklerinden olunur. Ramazan ihya edilmez, ihya eder. Kimi ihya eder? Kendisini ihya etmeye çalışanları ihya eder . Bu da tekerleme gibi oldu; aramakla bulamazsın ancak bulanlar yine arayanlardır demiş ya Beyazıd-i Bestami Hazretleri derin sözdür bilene, anlayana...  Ramazan-ı Şerif'i ihya etme dedine düşmek lazım. Her Ramazan geldiğinde gelir kalbime şöyle bir sızı oturur hani deriz ya Cenab-ı Hakk yeni Ramazanlar'a kavuştursun fakat bir düşünün şöyle bir hatırlayın; bu duayı beraber ettiğimiz nice kimseler varki bu Ramazan yanımızda değiller. Mübarek 11 aylarda emr-i Hakk vaki oldu, Allah-u Teala'ya göçtüler... Bu Ramazan yoklar... Hani ömrün hayırlı ve uzun olanı istenir ya biraz da bunun için istenir. Ne kadar çok Ramazan-ı Şerif, ne kadar çok Ramazan-ı Şerif'i ihya etme derdine düşmek o kadar güzellik...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/11/202218 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Biz Azizlerdeniz - B58 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Ya'kûb-u Çerhî (k.s) Hazretlerini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenlere gönül verenler, erenlerin diyarından selamın aleyküm üstelik... Çok güzel, çok safalı, çok muhabbetli bir beldeden sizi selamlıyoruz bu Biri Bir Gün'de... Malumunuz, Şerefü'l Mekan Bi'l Mekin buyurulmuş; Mekanın şerefi o mekanda bulunan kişiyle kaimdir, o kişiyle vardır... Duşanbe'deyiz. Tacikistan'ın başkentinde. Ve Nakşibendi silsilesinin, Altun Silsile'nin büyüklerinden Mevlâna Ya'kûb-u Çerhî'nin (k.s) kabr-i şerifinin yanı başından sesleniyorum size... Hep erenlere gönül verenleri, hep erenleri selamladık ama takdir-i Hüda Mevlâ nasip etti şimdi işte o erenlerden birisinin yanı başından erenlere gönül verenlere merhaba demek nasip oluyor... Ya'kûb-u Çerhî Efendimizin kabrinin başında dururken böyle boynumu büktüm dedim ki; Efendim, biz zor zamanların çocuklarıyız. Herat'a gidip, Kahire'ye gidip ilim tahsil etmek, Buhara'ya gelip fetva icazetnamesi alacak hal bize nasip olmadı... Ve dedim ki; Efendim, kimse bizim başımıza bir külah koymadı bizi unutma diyerek...  Kimse gideyim mi dediğimiz vakit bize git demedi yere çizgiler çekerek... Oturup saymadık o çizgiler çift midir tek midir diye... Bir tefeül açmadık... Şah-ı Nakşibend'in (k.s) dergahında sabaha kadar gözyaşlarıyla kabulümüz için yalvarıp yakarmak bize nasip olmadı, bütün bunlar size nasip oldu, Mevlâ bu devleti size nasip etti... Boynumu büktüm dedim ki; Resulullah Efendimiz (s.a.v) sizi kırmaz, onun Rabbi sizi geri çevirmez... Bizim, bizi sevenlerin, bizi takip edenlerin, Ümmet-ü Muhammed'in istikameti için, affı için ne olur ricacı olun... Mevlâ, sevdiklerinin hatırına, sizlerin duaları bereketi hatırına bizleri de sizlerin yolunuzdan ayırmasın...   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/9/202219 minutes, 6 seconds
Episode Artwork

Allah, Allah’lığını Kimseye Vermez - Sadettin Ökten | Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler

Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadettin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Her kim ana erdi, erdi Tanrı’ya Tanrı dîdârını gördü bî-riyâ  Ol durur maksûd-ı cümle cüz’ ü küll Muktedâ-yı âlem ü şâh-ı Rusül  Pes Muhammeddür bu varlığa sebeb Cehd edip anın Rızâsın kıl taleb  Serdar Tuncer: Efendim hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Süleyman Çelebi hazretleri bu okuduğum beyitlerin en sonunda; "Pes Muhammeddür bu varlığa sebeb, Cehd edip anın Rızâsın kıl taleb" diyor. Ne demek efendim bu?  Sadettin Ökten: Özü bu... Bütün varlığın, Peygamberlerin, Velilerin, Nebilerin, Halkın, Avamın, Havasın, Havas-ül Havasın, şimdi yeni tabirle seçkinlerin, efendim elitlerin hepsinin hayatının, istikametinin tevcih edildiği anahtar kelime; Cenab-ı Resulullah... Bu kadar. Gayet basit. Ve bütün sıkıntı cehd ile sıdk ile O'nun rızasını talep etmek... Bu. Yani O'nun rızasına talip olmak ve o rızayı kazanmak, şefaati kazanmak. Mevlid'in de başından beri (bu galiba 3. programımız) söylediği hadise; Allah adıyla başlayacağız, Cenab-ı Allah'ın sıfatlarını kısaca geçiyor sonra Hazreti Peygamber'e, nuruna, diğer bütün Peygamber'lere ve bütün insanların, geniş bir varlık insan dediğimiz küme ama hepsinin gayesi Hazreti Peygamber'in rızasını, şefaatini kazanmak, ona nail olmak. Bunun için de cehd etmek, sıdk ile onun rızasına talip olmak...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/9/202223 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Muradını Unutan Bizden Değildir - B52 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer ile birlikte sizlere Kosova'dan sesleniyor.  Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Ney, neyi söyler? Dinlemeyi bilene, içindeki şeyi söyler. Yeterki insan kulak sahibi olsun hatta kulakta yetmez bazen gönül sahibi olsun. Güzel bir mekandayız, safalı bir mekandayız, bizi mahzun eden ama bir yandan da buralarda bir muradımız olduğunu, hala olduğunu, hep olmaya devam edeceğini ihtar eden bir mekandayız; Kosova'da, Meşhed-i Hüdavendigar'dayız. Oradan selamlıyoruz sizi... Efendim hoş geldiniz.  Ömer Tuğrul İnançer: Teşekkür ederim. Hoşa geldik. Ne güzel ifade ettin... Hem sürurlu hem hüzünlü bir hal... Buna da eyvallah diye diye gönlümüzü, kafamızı, arzularımızı fukaralaştırmayalım. Elbette eyvallah, elbette elhamdülillah ama rıza göstermek hareketsiz kalmamıza sebep oluyor. Sabrın adı hiçbir şey yapmadan beklemek oluyor halbuki bütün esbaba tevessül edip yani herhangi bir neticenin elde edilmesi için lazım olan bütün sebepleri bir araya getirip sonra sebepler bir araya geldi mutlaka netice çıkacak demeyip sahibinden beklemeye sabır denir. Hiçbir şey yapmadan beklemeye sabır denmez. Keza buna da eyvallah diye diye kendimizi fukaralığa... Fukara deyince herkes cep ve cüzdan fukaralığı zannediyor, gönül fukaralığına düşmeyelim... Peki toprak mı feth edelim? diyen veya düşünen az beyinliler çıkacaktır... Hayır...  Serdar Tuncer: Kuşları sevdiğinizi mi anlamalıyım bu cümleden?  Ömer Tuğrul İnançer: Tabi, kuş hürdür, hududu yoktur. :) Yani buraların devlet hududu dışında olması, gönül hududu dışında olmayı gerektirmez. Çünkü...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/9/202235 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Yokken Veremeyen, Varken Hiç Veremez! - B57 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Hâce Ubeydullah Ahrâr (k.s) Hazretlerini ve kıssalarını anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Erenlerin diyarından selamın aleyküm erenlere gönül verenler ve dahi erenlere gönül verenleri sevenler. Semerkand'dayız... Hâce Ahrâr-ı Veli'nin (k.s) kabr-i şerifinin de bulunduğu mezarlık ve külliyenin içindeyiz. Hemen arkamda gördüğünüz yer bir medrese, yanı bir cami ve karşıda hazretin merkad-i şerifi... Şimdi insan onların huzurunda olunca size böyle selamın aleyküm erenler diye söze başlayamıyor. Niçin? Hakiki erenlerin huzurundasın, söylesem sizde rahatsız olursunuz, söylerken bende rahatsız oluyorum kaldı ki böyle bir yere gelince insan kendisine de muhataplarına da erenlere gönül verenler derken bile bi tereddüt ediyor ah diyor o gönül vermeyi ne kadar becerebildik, ne kadar yapabildik ki bunu ama bu da güzeldir... İnsan, bilemedim diyecek. Bilenleri görünce diyor ki benim bildiğim bilmek değilmiş. Bulanları bulunca diyor ki benim bulduğum bulmak değilmiş. Olanları görünce diyor ki benim olduğum olmak değilmiş...  O kadar bedeller ödenmiş, o kadar çileler çekilmiş, o kadar ömürler verilmiş ve bu işlerin içerisine öyle bir muhabbetle, öyle bir aşkla, öyle bir şeyi hiç eyleyerek girmişler ki insan dönüp kendisine ben onları seviyorum derken bile böyle bir mahcup olarak bizim sevmemizden ne olacak sanki... Boyun büktürüyor... İşte bu büyüklerle beraber olmanın zahiren, batınen bu yakınlığın güzel taraflarından birisi bu...  Huzurunda olduğumuz Hâce Ubeydullah Ahrâr (k.s), hani bir Ayet-i Celile var; "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun." Hazretim, bu Ayet-i Celileyi yorumlarken derlermiş ki: Sadıklarla beraber olmanın iki yolu vardır; Bir, onlarla zahiren beraberlik. Yanlarında bulunmak, ellerinden, eteklerinden tutmak, civarlarında bulunmak, onlarla vakit geçirmek, zahiri birliktelik. Ama ikincisi kalbi bir bağ, kalbi bir birliktelik. Asıl istifade işte bu kalbi bağın oluşmasıyla oluyor diyor çünkü...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/9/202216 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

Eşler Birbirinin Malı Değildir - Reçete | Saliha Erdim

Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Merhabalar efendim. Vaktiniz, gününüz, ömrünüz hayr olsun. Yaptıklarınız, yapacaklarınız hayr olsun. Allah-u Teala hayırdan nasibinizi bol yapsın. Bu beşer olarak gelen insandan, bu beşer olarak yaratılmış fıtrattan en güzel bir insani hali kemal noktasını yakalayarak bu dünyadan ayrılmayı hepimize nasip etsin inşallah... Efendim, Allah-u Teala bizi bir maksatla yarattı, bu dünyaya gelişimizin bir gayesi var. Asıl amacımız merkeze Allah'ı, Allah'ın rızasını, onun emirlerini ve onun güzel Habibi Peygamber Efendimizi (s.a.v) ölçü alarak hayatımızı en iyi şekilde nasıl yaşayabiliriz, Rabbimizin bize verdiği o çok harika, çok güzel potansiyeli nasıl ortaya çıkarabiliriz ve bununla hayatı nasıl güzelleştirebiliriz bunu örneklemek için geldik, bunu hayata geçirmek için geldik... Biz eserden müessere gideriz...  Bir çiçek gördüğümüz zaman çiçeğin güzelliğini görür Rabbimize bu güzellikten dolayı şükrederiz... İşte bizde insanlar olarak bu yeryüzünde yaşarken Allah-u Teala ne kadar bir ömür tayin ettiyse bizi görenler demeli ki; Ya Rabbi, sen bir insanı ne kadar güzel bir hale getirebiliyorsun, bu nasıl güzel bir ahlak... Sen bir insanda, nasıl kemal ortaya koyabiliyorsun, ne büyüksün, ne ilim, ne hikmet sahibisin... diyecekleri bir ahlaka sahip olmak için varız. Allah'ı sevmek ve sevdirmek için varız. İyi örnek olmak ve başkalarının da iyi örnek olmalarına, başkalarının da hem dengelerini korumaya, hem gelişmelerine destek olmaya hemde bu hayatı daha doğru yaşamalarına vesile olmak için varız... İnsan olmak için, insanca bir duruşu sahiplenmek için varız...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/31/202220 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Sevilen Sevmezse, Seven Sevemez! - B56 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Hâce Alâeddin Attâr (k.s) Hazretlerini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Erenlerin diyarından selamın aleyküm erenlere gönül verenler. Özbekistan'ın Tacikistan sınırına 50 km kadar mesafedeki Denau bölgesinde Hâce Alâeddin Attâr'ın (k.s) huzurundan size sesleniyoruz. Merhaba efendim, hoş geldiniz. Bir gün Hâce Alâeddin Attâr (k.s) Şah-ı Nakşibend Efendimizin huzurunda otururlarken (Alâ dermiş Şah-ı Nakşibend Hazretleri, Alâeddin Attâr Hazretlerine) Alâ demiş, gel. Oturmuş dizinin dibine, gözlerini dikmiş gözlerine... Muhabbet bizden size midir, sizden bize midir? diye sormuş. Ben mi seni seviyorum da sen beni sevebiliyorsun yoksa sen mi beni sevdiğin için bende seni seviyorum minvalinde bir soru. Alâeddin Attâr Efendimiz (k.s) belki şöyle düşünmüş olacak ki; onların bizi sevmeye ihtiyaçları yok, bizde onlar tarafından sevilecek bir hal yok. O benim neyimi niye sevsin ki?... Bu düşünce içerisinde gerçi Evliya-i Kiram Hazeratı da bir an kalbi boşluğa düşürürler ve oradan öğretmek istedikleri bir şey var, belki Şah-ı Nakşibend Efendimizin orada bir cilvesi de var...  Bir an boşluğa düşerek demiş ki; Efendim, bizden size olsa gerektir, biz sizi seviyoruz... Şah-ı Nakşibend (k.s.); Öyle mi? buyurup, rivayet o ki elini Alâaddin Attar Hazretlerinin omzuna koymuş. O elin omuza dokunuşuyla beraber nasıl bir tasarrufsa artık öyle bir hal yaşatmışki Alâeddin Attâr'ına, Hâce Alâeddin Attâr (k.s) o an kendimi bomboş hissettim diyor. Muhabbet manasına hiçbir şey göremedim kalbimde, boşluğa düştüm... Bir müddet sonra elini çekti omuzumdan ve bana eski halimi iade etti. Hafif tebessümle buyurdu ki; Seven sevmezse, sevilen sevemez! Yani eğer maşuktan aşığa bir muhabbet olmayacaksa, olmamışsa aşığın maşukuna duyduğu muhabbet onun vuslatına sebep olmaz, onunla vuslat gerçekleşmez. Muhabbet, büyükten küçüğedir. Büyük küçüğü sever de küçük o sevgiden kendi gönül aynasına yansıyanla, kendisine düşenle sarhoş olur ve o sarhoşluk içerisinde ben sevdim zanneder halbuki seven büyüktür...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/31/202214 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Şeytan da İnsanı Cennete Götürür - B55 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Mağaraya Sığınan 3 Arkadaş" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta darlık zamanında olduğu gibi genişlik zamanında da Rabb'ini anması gerektiğini bilenler... Sadece bilmem yeter mi? Yetmez. Bunun da hakkını verenler... Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam bir Hadis-i Şerif'lerinde buyuruyor ki; Genişlik zamanlarınızda yani rahat olduğunuz, keyfinizin gıcır olduğu her şeyin tamam olduğu, oh dediğiniz zamanlarda Allah'ı zikredin, Allah'ı anın. O anından kasıt nedir acaba? Namazınızı kılın, orucunuzu tutun, zekatınızı verin, tesbihatınızı yapın, emredilenleri yapın, Hakk'ı zikredin ki darlık zamanınızda da Allah sizi ansın. Allah kulunu nasıl anar? İşte dara düştüğü vakit imdadına yetişmesi Allah'ın kulunu anmasıdır. Bi' sıkıntısı, bi' haceti olupta el açtığında Mevla'nın onu lutfedivermesi Allah'ın kulunu anmasıdır. Allah'ta kulunu anar. "Siz beni anın ki bende sizi anayım!" Ayet-i Celile'si belki birazcıkta buna işaret etmektedir. Resul-ü Ekrem Efendimiz (s.a.v) bir gün Sahabe-i Kiram Efedilerimiz ile otururken onlara bir menkıbe anlatıyor...  Hani bazen kıssalardan örnek verdiğinizde, menakıbtan bir şey anlattığınızda bazı bu işi çok bilmeyenler dönerler ve şöyle derler; ya kardeşim hep mi kıssa, hep mi menkıbe bu ne böyle! Menkıbe dini, kıssa dini falan... Bu hoş bir yaklaşım değildir. Şundan dolayı değildir; Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de menkıbe anlatmaktadır, kıssa anlatmaktadır. Hz. Yusuf'unu anlatır, Hz. Musa'sını anlatır, Hz. İbrahim'ini anlatır... Şöyle kabaca bir hesapla baktığınız vakit belki Kur'an-ı Kerim'in %70'i kıssalardan oluşmaktadır. Dolayısıyla kıssa anlatan birisi Allah-u Teala'nın Kur'an-ı Mübin'inde yaptığını yapmaktadır. Ve Resul-ü Ekrem Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam zaman zaman Sahabe-i Kiram Efedilerimize zaman zaman bir kıssa ile bir menkıbe ile geçmiş ümmetlerden birinin başına gelen bir iş ile bir doğruyu tarif eder. Bu da şu demektir; Kıssa anlatan birisi sadece Allah-u Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de yaptığını değil aynı zamanda Resul-ü Ekrem Efendimiz'in (s.a.v) yaptığı bir şeyi de yapmaktadır...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/23/202219 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Adamlar Kendi Memleketini Sattı! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Çağrışımlar yeni sezonda, yeni konseptiyle kaldığı yerden devam ediyor. Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Sahaflar Çarşısı'ndan sesleniyor sizlere...  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Dostlar merhabalar. Bugün neredeyiz? Bugün Sahaflar Çarşısı'nda sizlerle bu Çağrışımlar'ı çekiyoruz. Çağrışımlar dedik, canlı bir yerdeyiz, burası bir Sahaf yani kitap satan, eski kitap satan bir yer. Tabi o eski kitap satanlar oldukça azaldı, şimdi daha çok üniversite kitapları vesaire satılıyor... Ama benim gençliğimde burası benim her Cumartesi günü mutat, mutlaka, düzenli öyle kitap falan alacak çok fazla bir paramda yok ama mutlaka gelip bakmak için dolaştığım bir yerdi. Buranın demek ki yaklaşık 40 senelik bir hatırı var bende o yüzden yıllar içinde değişimini de gözlemledim... Şimdi bu arkadaki Sahaflar Çarşısı'ndan başladık ama burası gerçekten çok önemli bir yer ve bizim aslında nereden nereye geldiğimizi, nereden nereye düştüğümüzü çok güzel gösteren bir yer. Biraz ondan bahsedeceğiz...  Biraz sonra ben size zaten yerinde göstereceğim, bu Beyazıt Camii hemen Sahaflar Çarşısı'nın yanıdır, onun bir müştemilatı burası fakat Beyazıt Camii haziresi var yani mezarlığı var orada Mustafa Reşit Paşa'nın bir türbesi var. Gideceğiz, biraz sonra ben size orada da anlatacağım biraz... Şimdi bu Mustafa Reşit Paşa bizim aslında batılılaşma, kendini kaybetme tarihimizde çok önemli bir adam. İşin genelde miladı olarak söylenir yani Necip Fazıl vesaire gibi insanları okuduğunuz zaman genelde Mustafa Reşit Paşa'nın bu işin başı olduğu, yabancılaşma tarihimizin ilk önemli şahsiyetlerinden birisi olduğu söylenir. Tabii ki bu doğru ama ondan öncesi de var...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/23/202229 minutes, 1 second
Episode Artwork

Fizik Kanunlarını Koyan İsterse Kaldırır - Sadettin Ökten | Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler

Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadettin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. Süleyman aşk dilin bilir dediler... Süleyman Çelebi Hazretlerinin Vesîlet’ün Necât isimli Mevlid-i Şerif'ini Sadettin Ökten Bey hocamla şerh etmeye, hocamın gönlünü okuduğumuz beyitlerden düşenlerden istifade etmeye ikinci bölümde devam ediyoruz. Hoş geldiniz, safa getirdiniz. Efendim...  Sadettin Ökten: Hoş bulduk, sefa bulduk...  Serdar Tuncer: Eyvallah. Varlığınızla da biz safa buluyoruz, hoş oluyoruz...  Sadettin Ökten: Estağfurullah, bu hazretin himmeti. Bakalım ne zuhur edecek burada da...  Serdar Tuncer: Mevlid-i Şerif'in girişinde efendim, geçen bölüm bitirirken Allah-u Teala'nın varlığı ve birliğinden bahsetti Süleyman Çelebi hazretleri, kendisine de bi' Fatiha istedi okuyanlardan. Bi' yere geliyor bu pek hoşuna gitti bendenizin sizin kanaatinizi merak ederim. Metinden bahisle diyor ki;   "Şairi gibi bunun eksiği çok Olmaya bir beyti kim eksiği yok  Ger nazar kılsalar eksik sözüne Uğramayalar bir eksiksizine  Gerçi tâmm u nâkısı kâmil bilir Kâmil olan cümleyi kâmil bilir"  Ne diyor gönlünüz bu hususta? :)  Sadettin Ökten: Gözünde nakise olan, her yerde o nakiseyi görür. Gözünde kemal gözlüğü olan, her yerde o kemali görür. Çünkü kemal de nakise de zahirdedir, hilkatte nakise söz konusu değildir. İnsanlar farkı fark ederler, mukayese ederler ama muhabbet geldiği zaman mukayese biter. Mukayese aklın işidir. Biz mukayese ederiz. Ben inşaat mühendisiyim, yapı mekaniği okudum, tatbik ettim hala da danışmanlık yapıyorum filan... Zahir, ilmi mukayese eder, ilim öyle kurulur ama muhabbet geldiği zaman ilim biter. Gördüğüm odur... Peki bu muhabbet geldiği zaman niye insan görmüyor? Çünkü o öyle bir haldir ki insana eksiğini hissettirmez...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/23/202229 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

Allah’ın Sevdiği Kuluna 5 Öğüdü - B54 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Allah'ın Sevdiği Kuluna 5 Öğüdü" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Adam, bir dağı yemiş. Altın bir leğen bulmuş, toprağa gömmüş. Ne yaptıysa leğen tekrar toprağın üstüne çıkmış. Bi' kuşu koynunda saklamış adam, bir başka kuşu doyurmak için uyluğundan et kesip ona vermiş. Bir şeye rast gelmiş kokusundan öyle rahatsız olmuş ki kaçmış gitmiş. Bu hafta Biri Bir Gün'ün mevzuu işte budur erenler...  Bir salih zat olduğu rivayet ediliyor, belki de Peygamber-i İzam hazeratından birisi... Bunu bilmiyoruz, farklı rivayetler var. Bir gece enteresan bir rüya görmüş. Rüyasında hatiften bir ses, Rabb'ül Alemin ona demiş ki; "Sabah olupta sokağa çıktığın vakit ilk gördüğün şeyi ye. İkinci gördüğün şeyi sakla. Üçüncü gördüğün şeyin istediğini geri çevirme. Dördüncü göreceğin şeyi üzme. Beşinci göreceğinden de kaç." Sabah olmuş, uyanmış bu zat... Gördüğü rüyanın da tesirinde acaba Rabbim bana bu rüya ile ne anlatmak istedi ve nasıl bir tecelli olacak, karşıma ne çıkacak? Bunun merakıyla çıkmış sokağa...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/23/202220 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Putin’in Asıl Amacı Ne? - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:  Evet, Rusya Ukrayna'ya girdi, başkentine de girdi, Ukrayna'yı aslında işgal etti. Tabi güncel olaylar, bize de çok yakın, bizi de çok etkileyen bir olay göreceğiz nasıl etkilediğini fakat güncel olayları doğru değerlendirmek için onların biraz gerisine gitmek lazım. Bu genelde bizim sıkıldığımız bir şey, gençlerde sıkışır halbuki günlük hayatta da birisinin bi işini niye yaptığını merak ettiğin zaman bu her zaman böyle yapıyor mu veya niye bugün böyle yaptı diye biraz geçmişini kurcalarsın, karakterini kurcalarsın aynı şeyi bizim Ruya ile ilgili yapmamız gerekiyor...  İlginç bir şey söyleyeyim önce; Ukrayna kelimesi, ülkenin ismi Ukraynacada, kendi dillerinde sınır demek. Yani Ukrayna zaten bölge olarak hemen hemen tarih boyunca kendi başına çok var olmamış bir yer... Evet, Ukrainler var, Ruslar da var o bölgede her zaman öyle fakat genelde Ukrayna'nın kendi bağımsız yönetimi çok uzun süreli değildir. İlginç olanı yine Moskova presliğinin Kiev prensliği ile beraber aslında Rusya'yı kuran iki odaktan birisi olması... İki odak derken farklı değil ama iki bölge Rusya'nın hemen hemen kuruluş ayağı gibi düşünün. Birisi Kiev'dir yani bugünkü Ukrayna'nın başkenti ve diğeri Moskova'dır...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/23/202219 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

Hızır'a Aşık Olan Adamın Hikayesi - B53 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Hızır'a Aşık Olan Adam" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta Neyzen Tevfik merhumun; "Hızır'ı ararsan kendinde ara, bulamadım gibi rezalet etme" mısralarının ne manaya geldiğini bilenler. Uzunca bir zaman sonra tekrar MyMecra'da, stüdyodan sizi selamlıyoruz... İyi gezdik. Üsküp, Bakü... Farklı farklı bölümler, en son eve de... Nasrettin hocaya demişler ki: Hocam, senin hanım çok geziyor. Yok yav demiş, iftira ediyorsunuz. Hocam, vallahi çok geziyor. Yok yav iftira ediyorsunuz. Dediğiniz kadar çok gezse arada bizim eve de uğrar demiş... :) Arada eve de uğranıyor. Çıktık, eve de uğradık ve geldik. Nasrettin hoca... Nereden geldik Nasrettin hocaya? :) Tahir Büyükkörükçü hocanın (Allah rahmet etsin. Mekanı cennet, menzili mübarek, makamı âli, komşusu Efendimiz (a.s.v) olsun.) Hizmeti çok bir hocamızdı. Nev-i şahsına münhasır üslubu ile çok güzel vaazlar eden bir zat-ı şerifti. Ümmet-i Muhammed'e hizmeti çoktur, Mevla gani gani rahmet eylesin. Tahir hocanın bir vaazında anlattığı hadiseyi anlatacağım bugün size... Hızır'a (a.s) aşık olan bir adamı anlatıyor, pek de güzel anlatıyor. Onu arz edeceğim...  Tahir hocanın anlattığı mevzu şudur... Adamın birisi bir gün Hızır'ı (a.s) görme arzusu düşmüş kalbine. Hızır'a (a.s) aşık olmuş. Gönlüne bir Hızır'ı (a.s) görme arzusu düşmüş. Ah bi nasip olsa da görsem, bi yüzünü görsem... Böyledir, hani Hızır'la (a.s) karşılaşsanız ve bir şey isteseniz Hızır'da (a.s) elini açıp dua etse, rivayet o ki Mevla onun duasını geri çevirmezmiş, onun duası bereketiyle muradınız hasıl olurmuş. Adamın derdi bu da değil. Aşık, Hızır'a (a.s) aşık... Leyla ile Mecnun gibi...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/23/202222 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

28 Şubat - Asıl Rahatsızlık Neydi? - Savaş Şafak Barkçin | Bi' De Buradan Bak

MyMecra'da yepyeni bir program daha başlıyor. Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor.  Savaş Şafak Barkçin ilk bölümde başlıca şunları söyledi:  28 Şubat 1997 günü bir milli güvenlik kurulu toplantısı var, ay sonlarında yapılıyor ve o toplantıda o dönemin başbakanı rahmetli Necmeddin Erbakan'a milli güvenlik kurulundaki asker üyeler, komutanlar bir muhtıra veriyorlar. Muhtıra: hatırlatıcı demek. Bi' şeyi hatırlatıyorlar. Neyi hatırlatıyorlar kendilerine göre? Diyorlar ki; Türkiye yanlış bir yöne doğru gidiyor, irtica hortluyor, dini vakıflar, Kur'an kursları şunlar bunlar artık rejimin laik karakterine zarar veriyor o yüzden biz sizi uyarıyoruz, bunlara artık paye vermeyeceksiniz hatta bunları kapatın diyorlar. Şimdi tabi bu belgeler açıklanmadıkça, gizlidir tabi bu milli güvenlik kurulu tutanakları ama ben o sürecin içinde olduğum için biraz tabi perde arkasını da biliyorum...  Kısaca şöyle söyleyeyim; 28 Şubat bir bakış açısıyla Türkiye'de elitlerin halkın iradesine müdahale etme geleneğinin bir halkası. 96 yılındaki bir halkası. Bu böyle 10 yılda bir oluyor falan deriz ama aslında günübirlik olan şeylerdi uzun süre. Ben 1989'da, Özal zamanında devlete girdim. O günden itibaren ve tarihte bildiğim için geriye doğru gittiğinizde Menderes'in iş başına gelmesinden sonra sürekli bir emanetçiler var, önde olup halkın seçtikleri var bir de evin sahipleri var, kendilerini öyle algılayanlar. Babacım sen kiracısın, oğlum Almanya'dan gelecek çık. Amerika senin hakkında şikayet ediyor çık diyen arkadaşlar... Genelde Amerika'nın emriyle çalışıyorlar, 27 Mayıs zaten açık bu konuda... Çok acı bir şeydir. Halbuki aynı elitlerin söylemlerine bakarsan...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/23/202238 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Duruşunuz Duruş Öğretir - Reçete | Saliha Erdim

Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Merhabalar efendim. Gününüz, vaktiniz, ömrünüz hayr olsun inşallah. Rabbim hayırlı işlerle, hayırlı güzel insanlarla, hayırlı güzel neticelerle buluştursun... Bunun içinde bizim çabamızı, duamızı, niyetimizi halis kılsın... Efendim, insanlar olarak bir aile ortamına doğuyoruz ve bir yakın çevrenin içinde var oluyoruz. Annemiz, babamız ve eğer biz ilk çocuk değilsek kardeşlerimiz... Annenin bakışı, duruşu, yaklaşımı, ses tonu ve kucağına aldığı zamanki hissiyatı tamamıyla çocuğu kuşatır. Birilerinin sert bakışı, birilerinin sevecen bakışı, birilerinin sert konuşması ya da sevecen konuşması tamamı çocuğun gözlerinden beynine giden bir yolda işlenir ve çocuk buna uygun bir halet-i ruhiye içerisine girer. Yani çevremiz bizi etkiler...  İyi durumdaysak da kötü durumdaysak da çevrenin etkisiyle bu ya değişir, ya pekişir. O zaman bizim nasıl olacağımız bir noktada nasıl bir çevre içinde olduğumuzla çok yakından ilişkili. İnsanların yüz ifadelerinin ne anlama geldiğini ailede öğreniriz. Bir sözün ne anlama geldiğini öğreniriz. Ve insanlar nasıl davranırsa bu ne anlama geliyor, ona nasıl tepki vermek gerekiyor tamamını önce görerek sonra anlamlandırarak, işiterek daha sonra o sürece dahil olarak çocuklar bunu anlarlar... Yani biz daha çocukken çevremizi okumaya başlarız. Çevremizi okuduğumuz zamanlarda ve bunun bizim için bir anlamı olduğunu düşündüğümüzde karşı tarafın tepkisiyle bunun ne kadar doğru, ne kadar yanlış olduğunuda fark etmeye başlarız...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/23/202222 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Şehit Olunmaz, Şehit Doğulur! - B52 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Azerbaycan milli kahramanı şehit Mübariz İbrahimov'un hikayesini, onun yaşadığı öz diyardan anlatıyor...  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta toprak dediğini yerin şehitler tarafından kanlarla sulandığı vakit vatan haline dönüştüğünü, bambaşka bir hüviyete büründüğünü bilenler. Jeneriğin hemen öncesinde okuduğum şiir ve şu anda sizi selamlayışımızdan belki tahmin ettiniz bir şehidi, bir güzel adamı, bir kahramanı yad edeceğiz bu Biri Bir Gün'de... Can Azerbaycan'dayız. Bakü sokaklarında dolaşıyoruz. İki devlet, bir millet! Azerbaycan'ımızdayız ve iki gün sonra 26 Şubat tarihi Azerbaycan'da yaşanan büyük bir katliamın yıldönümü. 26 Şubat 1992'de Ermeniler, dağlık Karabağ'a yakın Hocalı'da 613 kardeşimizi şehit ettiler. Kadın, çocuk demeden çok büyük bir katliam yaşandı orada. Bu millet, tarihinin değişik evrelerinde böylesi zulümlerle hep karşı karşıya kaldı... Dönüp baktığınızda sadece Azerbaycan türkleri değil bütün bir türk dünyası, bütün bir islam dünyası bu mazlumluktan ziyadesiyle payını aldı... Bizim tarihimize baktığınız vakit Allah'a Hamd-u Sena'lar olsun bizim yaptığımız bu manada bir katliama rast gelemiyorsunu fakat biz hem millet olarak hem ümmet olarak bu meyandaki zulümlerle hep muhatap olmak durumunda kaldık... Bugün anlatacağım kişi işte o 26 Şubat 1992 yılında, Hocalı'da şehit olanların haberleri televizyondan geçerken henüz 4 yaşlarında olan bir çocuk... Atasıyla, babasıyla beraber haberleri seyrediyorlar ve orada 6 yaşlarında küçük bir kız çocuğu ağlayarak göz yaşları içerisinde ne yaşandığını anlatıyor o gece... Kullandığı ifadelerden birisi şu: Babam, ilk defa ağladığım için bana tokat attı...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim... VİDEO MÜZİK 👉 ÇIRPINIRDI KARADENİZ - Şarkı: Çırpınırdı Karadeniz - Sanatçı: Yunus Eren
3/23/202219 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

Türkiye İslam Dünyasının Ağabeyidir - B51 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer ile birlikte sizlere Üsküp şehrinden sesleniyor.  Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  "Bu aşk bir bahr-i ummandır Buna hadd-ü kenar olmaz Delilim sırr-ı Kur'andır Bunu bilende ar olmaz"  Serdar Tuncer: Efendim hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Dinle Neyden'de bu program size Üsküp'ten sesleniyoruz. Biraz serince bir havada ev sahibimizi bekliyoruz. Kıymetli hocam teşrif ettiklerinde Dinle Neyden başlayacak inşallah. Bi' bardak çay da içimizi ısıtır diye düşünüyoruz burada... Çaylar da geldi. Çay tiryakiyle beraber geliyor, gelişinizle çay geldi... :)  Ömer Tuğrul İnançer: Aman estağfurullah, teşekkür ederim. :)  Serdar Tuncer: Biraz serince bir hava... İnşallah sizi üşütmeyiz efendim.   Ömer Tuğrul İnançer: Yok. Gönlümüz sıcak olunca beden zaten çok üşümez.  Serdar Tuncer: Buralarda gönül sıcak oluyor ister istemez dimi?  Ömer Tuğrul İnançer: Şimdi bak, bu çarşı... Ben Bursa'da büyüdüm. Kapalı Çarşı'nın devamı vardır ama kapalı olmayan onun da adı uzun çarşı. Bu çarşı biz Türklerin adeta ortak bir alanı. Burada Üsküp'te bu devam ediyor, malum Saraybosna'da Başçarşı tabir edilen en mutena yerdir. Kosova'da çok büyük bir çarşı varmış şimdi boş duruyor. Neden? Bu göçler Kosova'nın nüfusunu ve civardan gelen köylerin nüfusunu azaltmış. Köylüler hep şehirlere, kasabalara gelmişler. Bütün dünyada bu var ama bu çarşının hükmi şahsiyeti çok önemli. Bursa'da Kapalı Çarşı yangını olduğu zaman ben ilkokuldaydım. Ahmet Cevdet Paşa'nın, Bursa'daki büyük zelzele, Sultan Abdülaziz Han zamanında Ulu Camii'nin kubbelerinin indiği zelzelede... Bu zelzelede Osmanlı'nın dibacesi yıkıldı diyor. Bursa'da da çok ciddi bir çarşı terbiyesi vardı...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/23/202233 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Hacca Gitmeden Hacı Olan Eskici - B51 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Üç Yüz Bin Kişinin Haccının Kabul Olmasına Sebep Olan Eskici" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta mevla emretmiş diye emredilenin tamamını yapmaya çalışıp nehyetmiş diye nehyedilenin tamamına yakınından kaçınmaya çalışıp genede bu emri tutuşun, o nehiyden kaçısın işe yaramayacağını, bu işin ancak mevlanın inayet ve ihsanıyla olacağını bilenler... Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Biri Bir Gün'lere ilk defa belki bir şiirle başladık. Cahit abinin bir şiiri... Allah gani gani rahmet etsin... Cahit Zarifoğlu. Muhteşem bir şiirdir, af dilekçesidir. Fakir, hep şöyle derim: Cahit abinin mevlanın katında işe yarar hiçbir ameli olmasa şu şiirdeki samimiyetin, şu şiirin anlattığı meselenin hatırına Allah-u Teala öyle ihlas ediyorum Cahit Zarifoğlu kuluna merhamet edivermiştir. Böyle geçer gönlümden... Bu şiir üzerine sabaha kadar konuşabilirim, konuşulur fakat şiirde geçen bir ifade bugünün Biri Bir Gün'ü ile alakalı olduğu için sadece o mısra üzerinden hasbihal edelim...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/23/202223 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Mevlid-i Şerifin Canı Var - Sadettin Ökten | Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler

MyMecra’da yepyeni bir program daha… Müslümanlar arasında devam eden en güzel adetlerden biri olan Mevlid-i Şerif, "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programıyla MyMecra’da…   Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadettin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in ilk bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. MyMecra'da yeni bir programla selamlıyoruz sizi... Süleyman Çelebi Yılı münasebetiyle Vesîlet’ün Necât maruf Mevlid-i Şerif'in şerhini yapacağımız bir programı sizlerle buluşturuyoruz. Bu programda çok kıymetli bir isim, Mevlid-i Şerif şerhi için bize eşlik edecek: Sadettin Ökten Bey Hocam... Efendim hoş geldiniz, safalar getirdiniz.  Sadettin Ökten: Hoş bulduk efendim.  Serdar Tuncer: Güzel bir vesile ile yine MyMecra'da birlikteyiz...  Sadettin Ökten: Vesîlet’ün Necât zaten adı üstünde :) Vesile-i hasene inşallah...  Serdar Tuncer: Mevlid-i Şerif ile alakalı bizim medeniyetimizin mutabakat metnidir deyişinizi hiç unutmam. Buradan başlayalım mı? Ne demektir bu?  Sadettin Ökten: Başlayalım efendim inşallah ama isterseniz ben şerh mevzusunda bir kaç söz söylemek isterim...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/23/202232 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Sıkılı Yumrukla Tokalaşılmaz - Reçete | Saliha Erdim

Saliha Erdim ile 'Reçete' ilk bölümüyle MyMecra'da... İnsanı, aileyi ve toplumu ele alacağı programda Saliha Erdim'in ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri ve gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... İnsanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirme aşamalarında kişiye gerekli olan yol haritalarını tespitle 'Reçete' programına başladı. Sonraki bölümlerde de insana ve aileye dair çok özel bilgileri kendisinden duymaya devam edeceğiz.  Saliha Erdim ilk bölümde başlıca şunları anlattı;  Merhabalar efendim. Gününüz hayr olsun, vaktiniz, ömrünüz hayr olsun. Rabbim, ömrünüzü razı olduğu güzelliklerle dolu dolu geçirmeyi nasip etsin inşallah. Bugün konumuz: İnsan... Kendimizden söz edeceğiz, kendimizin nasıl daha iyi olabileceğimizden, iyi olduğumuz zaman neleri, nasıl yapabileceğimizden, kötü hissettiğimiz zaman da performansımızın ne kadar düştüğü ve kendimizi ne kadar atıl kapasite yaşadığımızdan söz edeceğim...  Efendim, Allah-u Teala insanı ve bütün kainatı (mucizeleri hariç) bir oluş ve bozuluş kanunu üzerine yaratmıştır. Olmanın da bozulmanın da bir kanunu var, bir prosedürü var, bir stratejisi var. İnsan, duygusal bir varlık. Duyguları doğru ve düzgün olduğunda kendiside düzgün olur, duyguları değiştiğinde kendisi de değişir. İnsanın en önemli ihtiyacı kendisini iyi hissetmek, kendisini bu dünya için değerli ve anlamlı görme, önemli görme ihtiyacıdır. Eğer insan kendisini bu dünyada adım attığı zaman iyi bir şeyler yapabilecek biri gibi görürse, bu dünyanın değişimine katkıda bulunabilecek biri gibi görürse ve kendisinin bir adım dahi olsa iyi bir şey için adım atmasının bütün dünyayı etkileyecek bir etki oluşturabileceğini bilse çok şeyler yapabilir. O zaman bizim buna inanmaya ihtiyacımız var. Bu inancın temelini biz ailede alırız...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/23/202227 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

Biz Biraz Mal Olduk Sanki! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Çağrışımlar yeni sezonda, yeni konseptiyle kaldığı yerden devam ediyor. Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Eyüp Sultan Hazretlerinin huzurundan sesleniyor sizlere...  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Sevgili dostlar merhabalar. Burada ne işimiz var? Burası neresi? Efendim burası Eyüp Sultan. Eyüp Sultan; İstanbul'un kalbi. Eskilerin bir edebi var; bir şehire girdikleri vakit oranın en kıdemli, en büyük manevi zatını ziyaret ederek veya mekanını ziyaret ederek o şehire selam veriyorlar, destur alıyorlar bir nevi... Biz de inşallah Çağrışımlar'ın bu yeni serisinde sizi kapalı mekanlardan ziyade hayatın içinden, illa tarihi olması gerekmiyor bakın şu anda oturduk arkamızda kaldı ama Eyüp Sultan Hazretlerinin kabri ve dolayısıyla Fatih Sultan Mehmed rahmetlinin, onun kabri ve yanına yaptırdığı caminin hemen orada bulunuyoruz. Eyüp Sultan'a geldik çünkü bu yeni Çağrışımlar'ın Fatiha'sı, başlangıcı böyle mübarek bir zatın huzuru olmalı... Eyüp Sultan Hazretleri biliyorsunuz Resulullah Efendimizin ev sahibi. Çok geç yaşlarda yani 90'lı, 80'li yaşlarda bu kuşatmaya katılmış islam ordusuyla. Hayatı harplerde geçmiş cihat ehli bir zat. Allah rahmet etsin, şefaatine nail eylesin... Dolayısıyla buradan başlayalım dedik. Eyüp Sultan Hazretlerini hem ziyaret edelim, hem burada size göstereceğim bazı ilginç şeyler var günümüzle de ilgili... Tabi şehir turu yapmıyoruz, bu program bir turizm rehberliği, kültüren varlıkları tanıtma hikayesi de değil... Biliyorsunuz ben bizimle ilgili hikayeleri geçmişten olsun, bugünden olsun bir misal üzerinden anlatmayı seviyorum. Eyüp Sultan Hazretlerinin ve çevresinin bize sunacağı çok misaller var... İsterseniz Bismillah diyelim, buradan devam edelim. Bakalım neler göreceğiz, neler göstereceğiz...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202226 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Üç Pişman Adamın Hikayesi - B50 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Üç Pişman Adam" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi gidemediğimiz diyarın bizim olamayacağını, bir kez gittiğimiz diyarın da kıyamete kadar elin olamayacağını bilenler. Üsküp'teyiz. Yahya Kemal'e rahmet olsun;  "Üsküp ki Şar dağında devamıdır Bursa'nın."  Bu işler böyle... Burada insan birazcık mahzun dolaşıyor, burada insan birazcık boynu bükük dolaşıyor... Osmanlı bakiyesi topraklar. Vaktiyle ecdadın asırlarca adalet ve muhabbet taşıdığı diyarlarda dolaşırken öyle yerler vardır ki oraya gidersiniz azıcık huzursuz olursunuz çünkü orası elinizden çekip alınırken oralılar da orayı elinizden çekip alanlara yardım etmişlerdir yarınlarını düşündükleri için şahsi ikballerini derlerinin, davalarının, dinlerinin önüne koydukları için... Oralarda böyle biraz yüzünüzü ekşiterek dolaşırsınız ama öyle diyarlar da vardır ki çekip alınmıştır elinizden ciğeriniz yana yana boynunuzu büküp gerisin geriye dönmek zorunda kalmışsınızdır... İşte Rumeli bir borçlu gibi yahu sizi buraya bıraktık, sizin için bir şey yapamadık, elimizden bir şey gelmedi diyerek, o borçluluğu yüreğinizde hissederek dolaştığınız diyarlar. Üsküp'teyiz. Güzel bir diyarda size sesleniyoruz. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Buralarda dolaşırken nasıl bir Biri Bir Gün anlatsam diye, Muzaffer Efendi Hazretlerinin sohbetlerinde arada dile getirdiği üç adamın yaptıkları şeyi niçin yaptıkları üzerinden bize çok güzel hisse veren bir menkıbe vardır onu paylaşayım dedim...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202226 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Söz Ola Kese Savaşı - Beşir Ayvazoğlu - B25 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in son bölümünde Beşir Ayvazoğlu, Yunus Emre Hazretlerinin "Keleci Bilen Kişinin" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' son bölümüyle Çarşamba 19:33'te MyMecra'da.  Beşir Ayvazoğlu'nun bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Keleci bilen kişinün yüzini ag ide bir söz    Sözi bişürüp diyenün işini sag ide bir söz  2 Söz ola kese savaşı söz ola bitüre başı    Söz ola agulu aşı balıla yag ide bir söz  3 Kelecilerün bişürgil yaramazunı şeşürgil    Sözün usıla düşürgil dimegil çag ide bir söz  4 Gel ahî iy şehriyâri sözümüzi dinle bâri    Hezâr gevher ü dînârı kara toprag ide bir söz  5 Kişi bile söz demini dimeye sözün kemini    Bu cihân Cehennem'ini sekiz uçmag ide bir söz  6 Yüri yüri yolunıla gâfil olma bilünile    Key sakın key dilünile cânına dâg ide bir söz  7 Yûnus imdi söz yatından söyle sözi gâyetinden    Key sakın o şeh katından seni ırag ide bir söz  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202215 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

Türk Zaptetmez, Fetheder! - B50 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer ile birlikte sizlere Prizren şehrinden sesleniyor.  Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Efendim, bir şehir içinden ırmak aktığı vakit şiir gibi bir şey oluyor. Bir şehir içinde maziden izler taşıdığı vakit bir şiirin bestelenip icra edildiği güzel bir musiki endamına bürünüyor. Ve bir şehir aradan geçen asırlara rağmen hala kendisini muhafaza ettiği vakit dilden dile dolaşan çok güzel bir şarkının ezgileri haline geliveriyor. Hangisini kabul ederseniz... İşte öyle bir şehirdeyiz, işte öyle bir diyardayız. Yeni dönemin ilk Dinle Neyden'ini Prizren'de, Kosova'mızda çekiyoruz ve buradan sizlere merhaba diyoruz. Efendim hoş geldiniz, hoşa geldiniz, safalar getirdiniz, safa verdiniz...  Ömer Tuğrul İnançer: Bir de böyle konsolosluğumuzda dalgalanan bayrağın dibinde olunca dilden dileden gönülden gönülede intikal ediyor. Nasıl bir efsunkar hal var ki o AYYILDIZ'da insanın sesini titretiyor, gözünü buğulandırıyor. Neymiş şu AYYILDIZ ya! Ve AYYILDIZ'ın hangisi birbirini muhafaza ediyor (yumurta mı tavuk, tavuk mu yumurta)... Ve ecdad yadigarı Sultan Süleyman Han'dan biraz sonra ama Sultan I. Ahmet Han zamanından kalma bir cami: Sinan Paşa... Bir Arnavut delikanlısı... İstanbul'a geliyor...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202241 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Sultan Murad Hüdâvendigâr - B49 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Kosova Savaşını ve Sultan Murad Hanı" anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta ne ki olmuş, olan cümle işlerin Mevla'nın izni ve inayetiyle olduğunu bilenler. Kandiliniz mübarek olsun efendim. Niçin böyle bir giriş yaptın Serdar Tuncer? Sebebi şudur; öyle bir mekanda duruyorum ki bir kandil gününde burada Osmanlı tarihinin en büyük savaşlarından birisi yaşandı ve bir ulu hünkâr bu bulunduğumuz mekana yakın bir yerde şehit edildi ve onun tahnit edilmiş iç organları hemen şu arkamda gördüğünüz türbe-i şerifin içinde ve aradan geçen zamandan sonra biz bir Regaip Kandili'nde, bir Berat Kandili'nde yapılan savaşı yad etmek üzere bu mekandayız. E şimdi buna cilve-i Rabbani demeyeceksek neden bahisle cilve-i Rabbani diyeceğiz ki?... Kandil-i şerifiniz mübarek olsun. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz...  Efendim, Devlet-i Aliyye'nin hünkârları bize resmi tarih tarafından anlatılır, resmi tarih bilmemiz gerektiği gibi anlatır ama bir de tarih kitaplarının bazen kasıtlı yazmadığı, bazen yazmaya cesaret etmediği, bazen gene bir kasıtla ya da cehalet sebebiyle farklı bir şekilde duyurduğu hadiseler vardır. Bundan en büyük nasibi Devlet-i Aliyye'nin padişahları alır. Onlar için onların olduğundan, yaşadıkları hayattan, Peygamber sevgilerinden, derviş meşreplerinden uzakta bambaşka haremle saray arasında geçen bir hayat gibi bahsedilir. Yanlıştır, eksiktir ve bunun hem yanlış hem eksik hem de tam tersi istikamette olduğunun en büyük ispatı olan yerlerden birisi şu an içinde bulunduğumuz mekandır; Kosova'dayız... Sene 1389... Kosova Savaşı...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202221 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Yalancı Dünyaya Konup Göçenler - Saadettin Acar - B24 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Saadettin Acar, Yunus Emre Hazretlerinin "Yalancı Dünyaya Konup Göçenler" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Çarşamba günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Saadettin Acar'ın bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  Yalancı dünyaya konup göçenler, Ne söylerler, ne bir haber verirler. Üzerinde türlü otlar bitenler, Ne söylerler, ne bir haber verirler.  Kiminin başında biter ağaçlar, Kiminin başında sararır otlar. Kimi masum, kimi güzel yiğitler, Ne söylerler, ne bir haber verirler.  Toprağa gark olmuş nazik tenleri, Söylemeden kalmış tatlı dilleri. Gelin duadan unutman bunları, Ne söylerler, ne bir haber verirler.  Kimisi dördünde, kimi beşinde, Kimisinin tacı yoktur başında. Kimi altı, kimi yedi yaşında, Ne söylerler, ne bir haber verirler.  Kimisi bezirgan, kimisi hoca, Ecel şerbetini içmek de güç a, Kimi ak sakallı, kimi pir koca, Ne söylerler, ne bir haber verirler.  Yunus der ki: Gör takdirin işleri, Dökülmüştür kirpikleri, kaşları. Başları ucunda hece taşları, Ne söylerler, ne bir haber verirler.  Devamı videoda....  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202220 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Sorgu Melekleriyle Sabahlayan Adam - B48 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Merkad-ı Şerifinden Şah-ı Nakşıbend Hazretlerini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi ya ağniyayi şakirin ya da fukara-i sabirinden olması gerektiğini bilenler. Ne demek bu şimdi? İnsan ya zengindir ya da fakirdir. Ağniyayi şakirin şükreden zengin demekmiş efendim, kudema böyle demiş; şükreden zengin. İnsan ya böyle olmalı ya da fukara-i sabirinden, sabreden fakirlerden olmalı diyorlar çünkü ikisinin de neticesinde bir mükafat var. Aslında ikisinin de kendisi başlı başına hem mükafat hem de ceza olabilir. Nasıl?...  Mevla dünyada adama zenginlik vermiştir ama o zenginliği Allah-u Teala'nın yasakladığı şeyler için kullanırsa insan, kendi eliyle ahiretini yıkar ve zenginliği başlı başına kendisine bir ceza olur ama Allah-u Teala adama bir zenginlik vermiştir, o zenginliği hayırda harcar, fakire fukaraya yardım eder, ihtiyaç sahibinin ihtiyacını görür, garib gurabayı gözetir, zekatını verir, tasaddukunu eder, parayı bir de helal yerlere, emredilen yerlere harcar, harama kendisine verilen nimeti sermaye yapmazsa işte o zaman kendisine bir mükafat olur. Daha dünyadayken mükafat olur, ahiretteki ayrı fakat orada bir de bi' ifade var. Ağniyayi şakirin diyor. Şükreden zengin... Oradaki şükrün içini biraz açmak lazım sanki, bi' pencere açalım bunun burasında...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202222 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Dost Senin Aşkın Oku - Abdullah Sert - B23 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Abdullah Sert, Yunus Emre Hazretlerinin "Dost Senin Aşkın Oku" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Çarşamba günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Abdullah Sert'in bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Dost senün ‘ışkun okı key katı taşdan geçer    Işkuna düşen ‘âşık cânıla başdan geçer  2 Işkuna düşenlerün yüregi yanar olur    Kendüyi sana viren dükeli işden geçer  3 Dün ü güni zâr olur ‘ışkunıla yâr olur    Endîşesi sen olan cümle teşvîşden geçer  4 Âriflere bu dünyâ hayâl ü düş gibidür    Kendüyi sana viren hayâl ü düşden geçer  5 Dünyânun mahabbeti agulu aşa benzer    Âhirin sanan kişi agulu aşdan geçer  6 Başında aklı olan âhrete ‘amel itmez    Hûrîlere aldanmaz gözile kaşdan geçer  7 Girçek âşık ol ola cân virmege ol ive    Dostıla bâzâr içün niçe bin başdan geçer  8 Yûnus'un gönli gözi toludur Hak sevgüsi    Sohbet ihtiyâr iden yâd u bilişden geçer  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202219 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Bin Yıldır Yıkılmayan Minarenin Sırrı - B47 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Usta Beka ve Minare-i Kelân" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler. Efendim hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Bu ifadelerin belki de yeryüzünde kendisine en çok yakışacağı şehirlerden birinden sizi selamlıyorum. Niçin? Hacegân yolunun 7 büyük pirinin içinde medfun bulunduğu, senelerce ilme, aşka, muhabbete, irfana beşiklik etmiş Maveraünnehir'in en güzel alanlarından birisi; Buhara şehirinden selamlıyorum sizi... O Buhara nefesi değil midir ki senelerce muhabbetle, güzellikle, aşkla, irfanla yeryüzünü aydınlattı işte oradayız. Peki ben Hacegân yolunun büyük piri, Ser Silsile-i Hacegân Abdülhalik El Gücdevâni'nin (k.s) diyarından, erenlerin diyarından seslendiğimi ifade etmeyeceksem nereden ifade edeceğim? Şah-ı Nakşıbend efendimizin (k.s) ve aradaki zatların pek çoğunun medfun bulunduğu yerden sizi selamlamayacaksam nereden erenlere gönül verenler diye selamlayacağım? İşte böyle kutlu bir diyarda ve kutlu bir mekandayız, çok güzel bir yerdeyiz...  Hemen solumda Mescid-i Kelân, hemen sağımda Mir Arap Medresesi ve arka çaprazımda görüyorsunuz; Minare-i Kelân... Kelân; Ulu demek. Mescid-i Kelân; Ulu Camii Buhara'nın. Minare-i Kelân; Buhara'nın Ulu Minaresi ve burası da da bir medrese; Mir Arap Medresesi. Şimdi, Anadolu'nun pek çok şehirinde gitmiş görmüşüzdür, biliriz bir Ulu Cami vardır. Ecdat inşaa ederken şehiri bir ruhla inşaa eder. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ruhu şad olsun diyordu ya; "Bizim cedlerimiz inşaa etmiyordu, ibadet ediyordu" işte bu ibadet ve inşaa arasındaki farkın ince çizgisini şehirin merkezine kurulam mabed, onun etrafında halkalanan hayat buradan anlarız... Sözü çok uzattım, fazla uzatmaya niyetim yok çünkü bugün size Usta Beka'nın ve Minare-i Kelan'ın hikayesini anlatmak derdindeyim...   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/21/202213 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

İngiltere Devlet Değil Şirkettir - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde "İngiltere ve Siyonizm" üzerinde duruyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Serdar Tuncer: Geçen programda biraz Amerika'dan bahsettik, sosyal medya sallandı. Biz böyle bilmiyorduk, "Aa bu da mı vardı? Biden hakikaten öyle miydi?" filan ve şu manada talepler geldi abi; Savaş abinin perspektifinden bi de İngiltere'yi okumak isteriz.  Savaş Şafak Barkçin: Ya biraz kendimize baksak daha iyi değil mi? :) Hep ellere baka baka kendimizden olduk :)  Serdar Tuncer: Ama önceki programlar boyunca hep kendimizi konuşmaya gayret ettik. Aslında bu da kendimize daha doğru bakabilmek için orayı doğru okumak istiyoruz abi... Mesela İngiltere için derler ki; dünyanın aklıdır. İngilizler yönetir. İmparatorluk bakiyesi olmanın hakkını hala verirler filan... Kuruluşundan başlayarak İngiltere'den bahsedelim mi abi?   Savaş Şafak Barkçin: Olur. Tabi şimdi İngiltere, dünyada bir sıralama yapsak, insanlık tarihinde bilenen tarihte en önemli devletler, dünya çapında egemen olmuş devletler gerçekten ilk onda yer alan bir devlet, öyle ufak tefek bir şey değil. Tarihleri geç yani. Osmanlı'ya göre geç bir tarih sahnesine çıkmaları olsa bile bugün bile devam eden etkileri var. Finansta, siyasette, bilimde, düşüncede, batı dediğimizin aslında bi nevi akıl merkezi... Şimdi ona geliriz ama İngiltere'nin başlangıcı şöyle; İngiltere aslında çok karışık bir toplum. Neresi karışık değil ki diyeceksin tabi ki yani bütün toplumlar göç ile oluşur, dünyada öyle saf bir toplum yok o yüzden bu ırkçılık işte gerçekten çok ahmakça bir şeydir, hiç bir gerçekliği olmayan bir şeydir. Dünyada öyle bir ırk yok yani zaten ırkın kendi başına bir kıymeti yok çünkü kendi kendini yaratmıyorsun, Allah yaratmış. Kıymet başka bir yerde. Kanında değil de yolunda daha çok... Neyse... Şimdi bu İngilizler'de çok ilginç bir coğrafya çünkü şöyle düşün Avrupa fakat Avrupa'nın açığında yani Avrupa ile direkt karasal bir teması olmadığı için Avrupa'dan gelen akıncılar, göçler özellikle Alman kökenli kavimler orayı işgal ediyor, Fransa üzerinden gelen kelt gruplar işgal ediyor...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/21/202250 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Süt Çocuğuna Bulgur Pilavı Verilmez - B49 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer'in sorularını cevaplıyor.  Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Bir Dinle Neyden programında kıymetli hocamla, Ömer Tuğrul İnançer Bey hocamla birlikteyiz ve mevcut yayın döneminin son Dinle Neyden'i için huzurlarınızdayız. Yeni yayın döneminde inşallah biraz daha farklı bir formda, daha farklı bir içerikle, daha farklı diyarlardan Dinle Neyden ile sizlere sesleneceğiz. Efendim, evinize hoş geldiniz, safa getirdiniz, şeref verdiniz.  Ömer Tuğrul İnançer: Eyvallah. Safaya geldik, estağfurullah.   Serdar Tuncer: 1 yıl boyunca Allah razı olsun vakit ayırdınız, lütfettiniz...  Ömer Tuğrul İnançer: Estağfurullah. Sizi davete layık buldunuz biz onun için teşekkür ederiz...  Serdar Tuncer: Estağfurullah. İstifade ettik, güzel sohbetler oldu ama geride kalan bir yıl boyunca konuştuklarımızı bi Hülasa edecek olursak... Biz bu programı niçin yapmıştık, nelere konuştuk, istediğimiz ne kadar oldu, eksik kalan bir şey var mı?... Neler söylemek istersiniz?  Ömer Tuğrul İnançer: Mutlaka eksik kalan bir şey vardır da o eksiği tespit etmek için özel oturup çalışmak lazım. Mükemmeliyet Hakk'a aittir. Beşerde mükemmeliyet olmaz. Beşeri ölçüler içinde mukayese edilerek daha mükemmele yakınlık temin edilebilir ama bizim gayemiz neydi? Bi takım cazibe unsurları, çekicilikler bularak insanların dikkatini çekmek... Şimdi, Mesnevi-i Şerif ve Hz. Mevlana özellikle Aralık ayındaki ve artık diğer zamanlarda da yapılan merasimlerle (bu merasime devlet ricalininde iştirakiyle) bir gündem teşkil eder hale geldi ve bi cazibe noktası oldu...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/21/202229 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Geldi Geçti Ömrüm Benim - İsmail Kılıçarslan - B22 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde İsmail Kılıçarslan, Yunus Emre Hazretlerinin "Geldi Geçti Ömrüm Benim" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  İsmail Kılıçarslan'ın bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Geldi geçdi ‘ömrüm benüm şol yil esüp geçmiş gibi    Hele bana şöyle gele şol göz açup yummış gibi  2 İşbu söze Hak tanukdur bu cân gevdeye konukdur    Bir gün ola çıka gide kafesden kuş uçmış gibi  3 Miskîn Âdem oglanını benzetmişler ekinciye    Kimi biter kimi yiter yire tohum saçmış gibi  4 Bu dünyede bir nesneye yanar içüm göyner özüm    Yigid iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi  5 Bir hastaya vardunısa bir içim su virdünise    Yarın anda karşu gele Hak şarâbın içmiş gibi  6 Bir miskîni gördünise bir eskice virdünise    Yarın anda sana gele Hak şarâbın içmiş gibi  7 Yûnus Emre bu dünyâda iki kişi kalur dirler    Meger Hızır-İlyâs ola Âb-ı Hayât içmiş gibi  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/21/202220 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Şah-ı Nakşıbend Hazretleri - B46 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Merkad-ı Şerifinden Şah-ı Nakşıbend Hazretlerini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenlere gönül verenler. Erenlerin diyarından muhabbetle selamlıyoruz efendim sizi. Semerkand'a yakın Kasr-i Arifan Külliyesi'ndeyiz. Böyle dediğim vakit Kasr-i Arifan Külliyesi'nin ne manaya geldiğini bilenler bir ahh ettiler gönülden çünkü Şah-ı Nakşıbend Efendimizin (k.s) Merkad-ı Şerifi'nin hemen yanı başından sizlere sesleniyoruz. Rabbim makamını âli, derecatını yüksek eylesin, şefaatlerinden mahrum kılmasın. İnşallah, gönül vermenin hakkı neyse o hakkı yerine getirmeye gayret edenlerden eylesin bizi. Sevmenin hakkı ne ise, o hakkı ifa etmeye gayret edenlerden eylesin bizi niyazım odur... Bahaüddin Nakşıbend Efendimiz (k.s)... Nakşıbend, babasının da meşgul olduğu sanatla gençliğinde uğraştığı için nakış işleyen, nakış yapan manasına Nakşıbend denilmiş hazretime...  Bir başka rivayet Allah Lafsa-i Celalini kalbine ve dahi kalplere nakşetmenin usulünü, metodunu ortaya koyan zat olduğu için Nakşıbend denilmiş... Bahaüddin Nakşıbend Efendimiz Kasr-i Hinduvan'da doğuyor ve o doğmadan az bir zaman önce Baba Semmasi Hazretleri (k.s) o zamanki adıyla Kasr-i Hinduvan'ın önünden geçerken dönüp diyor ki; "İnşallah bir gün burası Kasr-i Arifan olur." Hinduvan; siyah yüzlü, siyahi diyebileceğimiz kişilerin köyü manasına, Arifan; Ariflerin Sarayı, Ariflerin Köyü... Böyle bir dua ediyor. Bu duada bir işaret var. Bu köyden doğacak olan bir zata bir işaret... Nitekim Şah-ı Nakşıbend Efendimizin yeni doğduğu günlerde yine Kasr-i Arifan'ın önünden geçerken Baba Semmasi (k.s) diyecektir ki; "Bu evden misilsiz bir er kokusu geliyor." Misilsiz er dünyaya gelmiştir...   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/13/202217 minutes, 29 seconds
Episode Artwork

Güzelle Oturan Güzelleşir - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde "Tekke ve zaviyelerin kapatılması ne gibi sorunları oluşturdu?" başlığı üzerinde duruyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Abi kültür sanattan bahsettik geçen program. Takip edenler biliyor. Arada bi cümle söylediniz insicam bozulmasın diye girmek istemedim oradan devam edelim istiyorum. Tekke ve zaviyelerin kapatılması biz diyoruz ki tasavvufu merdiven altına itti ama tek neticesi görünen o ki bu olmamış. Kültür ve sanat perspektifinden baktığımızda ne yaptı bize tekke ve zaviyelerin kapatılması ya da tekke ve zaviyeler kültür ve sanat adamı manasına birilerini yetiştiriyor muydu eskiden?  Savaş Şafak Barkçin: Bunun hemen en son örneğini söyleyeyim; Turgut Cansever'in meşhur mimar gerçekten tam bir tevhid ehli ve her zaman tavsiye ediyorum. Çünkü mesleğini tevhid bilinci üzerine yapan çok nadir insanlardan birisi. Bunu da böyle sloganla falan hiç ifade etmez yani böyle ayet okuyayım, hadis okuyayım öyle bir şey yok. İşinde görüyorsun onu çok ciddi ve analizlerinde özellikle mülakatlarını okusunlar gençler çok faydalanırlar gerçekten tam uyanık bir insan Sezai Abi rahmetli gibi o rahmetlide öyle. Kendisi neyzendi abi Turgut Bey ve dededi meşhur Turabi Baba kadiri şeyhi yanılmıyorsam Kasımpaşa'da hemen yolun kenarında türbesi vardır. İşte al sana örneğini... Yani bir tasavvuf ehli aileden geliyor ama Paris'e de gidiyor, mimarlık eğitimini Cumhuriyet'in ilk döneminde alıyor, 50'li yıllarda mimarlığa başlıyor, bi yandan musiki meşkini Halil Dikmen ile yapıyor. Halil Dikmen kim? Bakın o da güzel sanatlar okulu müdürüydü Tek Parti döneminde Fransa'da Paris'de resim eğitimi almış bir adam ama üstadı kim? Üstadı, mevlevi arifi Acemi Dede Hazretleri. Dönüp geliyor ona intisap ediyor çünkü musiki de bir intisap yoludur...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/12/202224 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Allah İnsanı Yok Olsun Diye Yaratmadı! - B48 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer'in sorularını cevaplıyor.  Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. Dinle Neyden başlıyor... İki bölümdür takip edenler hep sormak istediğim halde bir türlü sormaya sıra gelemeyen bir sorum olduğunu biliyorlardır. Hemen hoşgeldin der demez bu defa o soruyu soracağım. Efendim hoşgeldiniz.  Ömer Tuğrul İnançer: Hoşbulduk, sual ne? :)  Serdar Tuncer: Hemen arz edeyim :) Selam bahsinden, nasılsından gelmek istediğim yer hep şurasıydı... "Kemalat teferruattan doğar" diye bir güzel hikmet var. İnsan için de böyle, devlet için de böyle, medeniyet için de böyle... Ne demek efendim kemalatın teferruattan doğması?  Ömer Tuğrul İnançer: Biz, dört duvar, bir zemin ve bir çatıda oturabiliriz, zarureti böyle karşılayabiliriz yani barınma zaruretini... İhtiyacın karşılanması ise teferruat ile olur. İnsanın ihtiyacı bitmez. Bu hususta en önemli kaidelerden biri de şudur, bi çok kaidesi var da; para arttıkça ihtiyaç artar yani maddi imkan yükseldikçe ihtiyaçlar çoğalır onun için ihtiyaçla zarureti ayıracağız. Arz ettiğim gibi barınmak çok önemli. Soğuğu var, sıcağı var, yağmuru var... Dört duvar hatta İstanbul surlarında çok görürüz duvarın biri eski sur, üç duvar, bi zemin, bi çatı tamam. Peki, içinde oturulacak halı da koyabilirsin, kilim de koyabilirsin, keçe de koyabilirsin o zemin. Renklerini? Namütenahi... Sandalye, alçak hasır sandalye koyabilirsin, gaz tenekesini ikiye böler üstüne gazete kağıdı koyar üstüne oturabilirsin, doğru dürüst bir koltuğa oturabilirsin... Bitmiyor. Duvarını şöyle boyarsın, şöyle bi eşya asarsın, biblo koyarsın, sehpa koyarsın filan... Bütün bunların hepsi yani zaruretin üstündeki ihtiyaçların giderilmesinde... Ahenk gözetilmeli midir, gözetilmemeli midir?  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/12/202221 minutes, 49 seconds
Episode Artwork

Benim Ol Aşk Bahrisi - Mehmet Çelik - B21 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Mehmet Çelik, Yunus Emre Hazretlerinin "Benim Ol Aşk Bahrisi" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Mehmet Çelik'in bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Benem ol ‘ışk bahrîsi denizler hayrân bana    Deryâ benüm katremdür zerreler ‘ummân bana  2 Kâf Tagı zerrem degül ay u güneş bana kul    Aslum Hak'dur şek degül mürşiddür Kur'ân bana  3 Çün dosta gider yolum mülk-i ezeldür ilüm    Hak'dan söyler bu dilüm ne kul ne sultân bana  4 Yogıdı bu bârigâh varıdı ol pâdişâh    Âh bu ‘ışk elinden âh derd oldı dermân bana  5 Âdem yaradılmadın cân kalıba girmedin    Şeytân la'net olmadın ‘Arşıdı sayvân bana  6 Diledi göre yüzin işide kendü sözin    Nazar kıldı bir kezin anda cân virdi bana  7 Yaradıldı Mustafâ yüzi nûr gönli safâ    Ol kıldı Hakk'a vefâ andandur ihsân bana  8 Togdı ol dîn metâ'sı andan oldı kamusı    Âdem Halîl ü Mûsâ hüccet ü bürhân bana  9 ‘Âşık dilin bilmeyen yâ delüdür yâ dehrî    Ben kuş dilin bilürem söyler Süleymân bana  10 Yûnus Emrem bu yolda eksükligin bildürür      Mest oluban çagırur dervîşlik bühtân bana  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/12/202221 minutes, 44 seconds
Episode Artwork

Beni Yakan Bendendir! - B45 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Şeyh Adli'ye Aşık Olan Padişah Kızı" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta aşktan özge bir dert olmadığını, olmayacağını bilenler. Merhaba efendim. Biz küçücük çocuklardık... Bazen babaannemiz, bazen dedemiz soba başında... Soba da başkadır. Dışarıda lapa lapa kar yağar, kışta başkaydı o zaman. Bizim çocukluğumuzda kışlar kış gibiydi, mevsim mevsimliğinin hakkını veriyordu... Dışarıda lapa lapa kar yağar, soba, sobanın üstünde mısır falan olur, bir güğüm vardır zaten bir köşede, dede bir hikaye anlatırdı bize... Bu Biri Bir Gün'ler taa oralardan doğup geldi işte...  Dede anlatır. Neyi anlatır? Guzum derdi, Allah rahmet etsin. Buyur dedecim. Bi adam bi gün oğluna kızmış, ona demiş ki evladım sen adam olamazsın. Oğlanda gönüllenmiş. Sen adam olmazsın... Oğlan çalışmış, gayret etmiş, şunu olmuş, bunu olmuş en son vezir olmuş. Vezir olunca adamlarına demiş ki babamı bi çağırın gelsin bakayım. Adamlar gitmişler ihtiyarı palas pandıras vezir efendi seni çağırıyor getirmişler huzura... Bakmış böyle, baba demiş. Sen adam olamazsın diyordun bak vezir oldum. Babası gülmüş demişki oğlum, ben sana vezir olamazsın demedim ki adam olamazsın dedim. Adam olsaydın ihtiyar yaşta babanı ayağına getirmezdin de kalkar sen onun ayağına gelirdin. Şimdi dede bunu anlatır, su kaynar, mısır patlar, lapa lapa kar aşağı doğru iner, Serdar 5-6 yaşında çocuktur ulaa der vezir olmak adam olmaktan başka bir şey. Yarına kalır...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/12/202219 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Mümin Kıl İnsandır - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde "Kültür-Sanat Niye Bir İhtiyaçtır?" sorusunu cevaplıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Abi, bizim bi dedimiz yine var. Şimdi kültür, sanat hep söylüyoruz dilimizde şairimiz, edibimiz, siyasimiz herkes bahsediyor fakat bu kültür sanatın bi ihtiyaç olduğunu hala fark edebilmiş değiliz. Talep olmayınca arz da olmuyor malum... Kültür sanat niye bir ihtiyaç olsun abi? Bizi bi ikna eder misin abi kültür sanatın ihtiyaç olduğuna? İkna olmak istiyoruz...  Savaş Şafak Barkçin: Doğru söylüyorsun yani artık insanları gerçekten ikna etmek lazım. Abi bizde kültür ve sanat ekstra bir şey olarak görülüyor yani hatta olumsuz bir ekstra... Bu yönünde olmasaydı ne güzel olurdu yani bak sen bu işlerle niye uğraşıyorsun... Bana bürokraside çok hava civa işlerle uğraşıyor dediler yani sen niye bu işlerle uğraşıyorsun çünkü onda onların değer verdiği, metelik saydığı şeyler yok. Para yok dolayısıyla senin bu yaptığının sana maddi bir getirisi yok, kariyerinede faydası yok bu adam ayrıca kendini geliştirerek kültür sanat alanında bir şeyler yapıyor aferin bu memuruma, ya ben bu memurumun da maaşına şu kadar kat sayı zam yaptım öyle bir şey yok, negatifi var yani kınanıyorsun dolayısıyla bunu gerçekten ispatlamak gerekiyor milletimize ve insanlarımıza... Abi şimdi kültür kelimesi biliyorsun yani Kolere Latince kökünden geliyor ekip biçmek demek, ziraat demek. Aslında ekilip biçilmiş, nadasa bırakılmamış insan manasında kültürlü insan deniyor. Aslında kültür kelimesi önce insanlar için kullanıldı daha sonra toplumlar için kullanıldı aynen medeniyet gibi... Önce medeni insan denildi ondan sonra medeniyet bir kavram olarak toplumlar için kullanıldı...   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/12/202224 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Bir İnsanın Büyük Olduğu Nasıl Anlaşılır? - B47 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer'in sorularını cevaplıyor.  Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. Bir önceki programı seyredenler hatırlayacaklar ki efendim afiyette misiniz? peşinden bi sual soracaktım onu diyemeden program bitti. Acaba bi önceki programda ne konuştular diyenler bu bittikten sonra bi önceki programada bi bakıversinler. Soracağım şeye gelirsek şuydu... Önce hoş geldiniz diyeyim sonrasında efendim bu nasılsın bahsi bugün birini görüyoruz nasıl olduğunu merak etmesekte nasılsın diye soruyoruz, o da iyi olmasa bile iyiyim diyor halbuki Kudema herkese nasılsın demezmiş derdini çözebileceğini nasılsın diye sorarmış bi de küçük büyüğe nasılsın diye soramazmış edeben, afiyette misiniz diye sorarmış...  Ömer Tuğrul İnançer: Selam da öyledir. Bugün küçük büyüğe selam veriyor askerlikten alışkanlık olarak belki de halbuki selamı büyük küçüğe verir hakikatte çünkü büyüğün ahvali göründüğü gibi değildir. Bir zikir meclisinde Hz. Abdülkadir Efendimiz de hazirundan ama halkaya dahil değil misafir gelmiş, kaynamış öyle zuhurat olur... Hazret gayet vakur oturuyor, herkes kaynamış. Oradan münasebetsizin biri size hiç tesir etmedi mi efendi amca? Tanımıyor herhalde... Böyle duruyorsunuz? Ayetle cevap vermiş Hazreti Abdülkadir; "Siz dağları yerinde durur görürsünüz, onlar hep hareket halindedir." Cevap bu kadar. Onun için büyüklerin içinde bulunduğu hali bilemeyiz. Zikirde midir, tefekkürde midir, tatilde midir? Tatilini de bozma ya! Selam verirsen almak mecburiyetinde olduğu için kendi meclisi bozulur, bu meclisleri de bilmiyoruz hiç...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/12/202229 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Aşkın Aldı Benden Beni - Serdar Tuncer - B20 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Serdar Tuncer, Yunus Emre Hazretlerinin "Aşkın Aldı Benden Beni" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Serdar Tuncer'in bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Işkun aldı benden beni    Bana seni gerek seni    Ben yanaram düni güni    Bana seni gerek seni  2 Ne varlıga sevinürem    Ne yokluga yirinürem    Işkunıla avınuram    Bana seni gerek seni  3 Işkun ‘âşıklar öldürür    Işk denizine taldurur    Tecellîyile toldurur    Bana seni gerek seni  4 Işkun zencîrini üzem    Delü olam taga düşem    Sensin dün ü gün endîşem    Bana seni gerek seni  5 Eger beni öldüreler    Külüm göge savuralar    Topragum anda çagura    Bana seni gerek seni  6 Sûfîlere sohbet gerek    Ahîlere âhret gerek    Mecnûn'lara Leylâ gerek    Bana seni gerek seni  7 Ne Tamu'da yir eyledüm    Ne Uçmak'da köşk bagladum    Senün içün çok agladum    Bana seni gerek seni  8 Cennet Cennet didükleri    Bir ev ile bir kaç Hûrî    İsteyene virgil anı    Bana seni gerek seni  9 Yûsuf eger hayâlüni    Düşde göreydi bir gice    Terk ideyidi mülklerin    Bana seni gerek seni  10 Yûnus çagururlar adum      Gün geçdükçe artar odum      İki cihânda maksûdum      Bana seni gerek seni  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/12/202226 minutes, 41 seconds
Episode Artwork

Kahve İçerken Azrail ile Karşılaşan Hoca - B44 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Cerre Çıkan Hocanın Azrail ile Karşılaşması" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta Azrail Aleyhisselamın bir gün gelip kapıyı çalacağını her bir nefes boyunca bilenler... Gelecek ve bi gün kapıyı çalacak, haydi diyecek. O an biz ne diyeceğiz ve ne halde olacağın bakın bu kıymetli işte... Üstad Necip Fazıl Kısakürek rahmet olsun derdi ki;   "Kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse, Her kapıda ağlayıp, o kapıda gülümse"  Orada gülümsemek önemli... Ya da  "Bu dünyada renk, lezzet, nakış ne varsa küsüm; Gözümde son marifet Azrail'e tebessüm"  Son anda mütebessim bir çehreyle alıp başı gitmek önemli... Şah-ı Nakşibend Efendimiz buyurmuşlar ki; "Muameleler sona nispetledir." Yani başlangıçta ne yaptın, yürürken ne ettin? Tamam, bunlar kıymetlidir ama en son ne halde olduğun işte o önemli...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/1/202216 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

amerikanın Birbirine Düşmesi Bir Fitile Bakar - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde "gerçekten amerikada her şey mükemmel mi?" sorusunu cevaplıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Abi iki bölümdür medeniyetten konuşuyoruz, amerika, Osmanlı medeniyeti, tecrübe, İbn-i Haldun böyle gayet çerçeveleyici bir sohbet oldu. Şimdi, amerikada biz duyuyoruz, biliyoruz filan güya ama orada yaşayan birisi olarak, orada vakit geçirmiş, insanlarıyla temas etmiş, sosyolojiyi koklamış biri olarak amerikaya dair merak ediyoruz hukuk orada mesela muhteşem işliyor, demokrasi fevkalede bir durumda, insan hakları muazzam filan vah bizde öyle olsak... Gerçekten bu böyle mi yoksa burada bir ambalaj meselesi var mı?  Savaş Şafak Barkçin: Batı'nın zaten genel insanlık tarihinde yaptığı en büyük devrim algıyı olgu gibi sunmaktır. Yani bu yalan sanatında gerçekten çok ileriler. Şimdi amerika birleşik devletleri pek çok yönden, pek çok başka yerden ileri bir yer yani bunu kim inkar edebilir? Mesele eğitim yapmak istiyorsun yüksek lisansa ben niye amerikaya gittim? Yani... Boğaziçi Üniversitesi mezunuyum ee üstüne bir şey koyayım. Üstüne nereyi koyabilirim? amerikada bir yer konulabilir. Bi de tabi benim kendi özel amacım vardı. amerika devletini ve toplumunu yakından tanımak için gittim aslında ve öyle bir yere gittim o yüzden başkentteki bir okula gittim ve daha çok devlete adam yetiştiren bir üniversiteyi seçtim taa ben üniversite de okurken kafama koydum orayı... İçinde onlarca yıldır amerikan politikasını idare eden insanların hoca olarak bulunduğu bir yere özellikle gittim ve röntgenini çekmeye çalıştım amerikan devletinin özellikle ve elhamdülillah bir dakikam boş geçmedi benim amerikada. Her yere gittim, baktım, gözlemledim, parlemento tartışmalarını takip ettim, grupları, kimin eli kimin cebinde bunları anlamaya çalıştım...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/1/202226 minutes, 41 seconds
Episode Artwork

Göz Ruhun Penceresidir, Yalan Söylemez - B46 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer'in sorularını cevaplıyor.  Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer:   "Dinle neyden kim hikâyet etmede Ayrılıklardan şikâyet etmede  Şerha şerha eylesün sinem firâk Eyleyem ta şerh-i derd-i iştiyâk"  Efendim, Dinle Neyden'e hoşgeldiniz, safalar getirdiniz. Bu defa bir değişiklik olsun istedik. Değişikliğin tek sebebi var; fakir hani isminizin kimin isminin hizasına yazıldığı önemlidir, kimin yanında durduğunuz mühimdir ya Dinle Neyden'in sahibinin yanında durmak, yanında görünmek benim için kıymetli o böyle bir tarihlere not düşsün, bir vesika halini alsın diye bugün maalesef bendenize de katlanmak durumunda kalacağınız bir Dinle Neyden programı yapacağız... Şimdi bir soru sormam lazım aslında da sunucuların sorması gereken onu sormayacağım çünkü asıl soracağım soruya mani bi şey yapmış olurum o zaman... Afiyette misiniz diye soracağım, nasılsınız demeyeceğim.  Ömer Tuğrul İnançer: Elhamdülillah. Elhamdülillahi ala külli hal. Ne kadar başımıza ne sıkıntı gelirse gelsin biraz Kısas-ı Enbiya okuyan, biraz Hz. Fuzuli'nin Hadikatü's Süeda'sını okuyan şükrünün ne kadar çok artması lazım geldiğini inşallah idrak eder. Hiç bir Peygamberin çektiği belayı çekmiyoruz! Peygamber! Daha ötesi yok... Hacı Bayram-ı Veli Efendimiz buyuruyorlar ki; "Bir velinin başının uzanacağı en yüce nokta bir Nebi'nin ayak ucudur." Çünkü Nebi, Peygamber vahiye mazhar. Bundan daha yükseklik yok ama Hz. Adem'den (a.s) itibaren Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya'sı en yani daha kolay takip edilebilir bir kitap veya Hadikatü's Süeda yani sadece değil kendi çoluk çocuğu Evlad-ı Resul'ün çektikleri dünyada... Bunların hiç biri bizim başımızda yok onun için bu kadar şikayet nankörlük olur. Madem ki programın adı Dinle Neyden biz de Mesnevi-i Şerif'ten örnek verirsek birinci ciltte daha nankörlükten, nankörün zararının sadece kendisine dokunmayacağını, etrafına da sirayet edeceği hakkında Hz. Musa (a.s) kavminin hazır Kudret helvası ve Bıldırcın kebabı yerken işte bakla isteriz, soğan isteriz, sarımsak isteriz... Efendim, o münasebetsizlikle isteyenler azınlıkta diğer çoğunluk razı ama o az miktarda olan nankörler yüzünden hepsi birden aynı cezaya çarptırılıyorlar. Ceza ne? Ben size emeksiz rızık veriyordum şimdi rızkınızı emeğe bağladım! İşte nankörlük bugün çok, şükürsüzlük çok...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/1/202225 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

Bu Vücudum Şehrine Bir Dem Giresim Gelir - Bedri Gencer - B19 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Bedri Gencer, Yunus Emre Hazretlerinin "Bu Vücudum Şehrine Bir Dem Giresim Gelir" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Bedri Gencer'in bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Bu vücûdum şehrine bir dem giresüm gelür    İçindeki sultânun yüzin göresüm gelür  2 İşidürem sözini göremezem yüzini    Yüzini görmeklige cânum viresüm gelür  3 Ma'şûka halvetinün yidi kapusı vardur    Ol kapudan içerü seyrân kılasum gelür  4 Her kapuda bir kişi yüz bin çerisi vardur    ‘Işk kılıcın kuşanup cümle kırasum gelür  5 Erenlerün sohbeti arturur ma'rifeti    Bî-derdleri sohbetden her dem süresüm gelür  6 Leylî-i Mecnûn benem şeydâ-yı Rahmân benem    Leylî yüzin görmege Mecnûn olasum gelür  7 Dost oldı bize mihmân bunca yıl bunca zamân    Gerçek İsmâîl gibi kurbân olasum gelür  8 Erenlerün nazarı topragı gevher eyler    Erenler kademinde toprak olasum gelür  9 Yârimden elçi gelür cânumdan ulak diler    Merkebden inübeni yayan varasum gelür  10 Miskîn Yûnus'un nefsi dört tabî'at içinde      'Işkıla cân sırrına pinhân varasum gelür  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/1/202221 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Ya Son Nefeste Muhammed (s.a.v) Diyemezsem - B43 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de yaşanmış bir olay olan Dr. Haluk Nur Baki Hoca ve hastası Serap Hanım arasında geçen gerçek bir hikayeyi anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Selamun aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri canı gönülden sevenler. Efendim hoşgeldiniz sefalar getirdiniz Biri Bir Gün'de bir söz verdik bir mevzu anlatmak üzere, o mevzu bugünkü Biri Bir Gün'ün mevzuudur. Derler ki; "Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek" Atalar sözüdür, güzel sözdür... Yahut türküler bazen bir kapı aralar bize de ataların tekabül ettiği, ayet-i celilere denk düşen, hadis-i şeriflerde yeri olan, ariflerin nutk-u şeriflerinde, hikmetli sözlerinde yeri olan bir hakikate işaret ediverir... Diyor ki; "Nakt ile pazar eyleriz, veresi pazar bilmeyiz. Ol dosta nazar eyleriz, gayrıya nazar bilmeyiz."  “Sür çıkar ağyârı dilden ta tecellî ede Hak, Padişah konmaz saraya, hâne ma’mûr olmadan.” ya da Niyaz-i Mısri Sultan; "Ben taşrada arar idim, ol cân içinde cân imiş" diyor. Söz verdiğimiz mevzu şuydu; Haluk Nur Baki Hoca, Allah rahmet etsin, menzilini mübarek, makamını ali, mekanını cennet eylesin, şefaatlerinden mahrum etmesin, ümmeti Muhammed'e Fethi abi öyle derdi; "72 bin evliya dölü olan bu mukaddes Anadolu toprağı" işte bu mukaddes Anadolu toprağının mahzun, mazlum, masum insanına hizmetkar olmuş güzel gönüllerden birisi... Bak geldi, göçtü ama arkasından hayırla yad ediyoruz. Nerede? Bir programın içinde... Biz de geldik, bir gün biz de göçeceğiz. Bizi nerede zikredecekler, nasıl zikredecekler? Bir dua ile, bir Fatiha ile mi yad edecekler yoksa kurtulduk mu (Allah muhafaza) diyecekler...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/1/202216 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Amerikada Söylenmeyen Bir İç Savaş Var - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde "Amerika Nasıl Kuruldu?" başlığı üzerinde duruyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Geçen program çok kıymetli bir yerde kaldık ve dedik ki aman heba etmeyelim buradan sonrası mühim. Niye mühim? Bu meseleyi, konuştuğumuz mevzuyu anlayabilmek için buraya dair iyi bir kanaat sahibi olabilmek için belki yüzlerce, binlerce kitabı okumak, bunlardan bir tecrübe ortaya çıkarmak, bir kanaat, bir fikir haline getirmek, bütün bunlar lazım e hangi birimizin bunları okuyacak imkanı var, vakti var ya da oradan çıkacak fikri hangi birimiz doğru tespit edebileceğiz fakat hem okuduğuna, hem gördüğüne, hem yorumladığına, hem de oradan bir fikir ortaya çıkardığına itimat ettiğimiz bir hocamız var, Savaş Barkçin Abi. Dolayısıyla mevzu mühim diye o yarıdan devam ediyoruz, alakalısı buyursun... Peki, kuruluştaki Osmanlı tecrübesinden bahsettiniz, Amerika'da da benzer bir durum var dediniz ve kaldık, buyrun...  Savaş Şafak Barkçin: Şimdi, tabi Amerika'nın daha farklı bir konumu var çünkü Amerika aslında laboratuvar gibi bir ülke. Neden? Çünkü o kıta güya keşfedildiğinde, güya...  Serdar Tuncer: Niye güya?  Savaş Şafak Barkçin: Çünkü üzerinde adamlar yaşıyor zaten. Batı onu keşfetti, orası zaten vardı. Üstelik bir de onları doğradılar, korkunç katliamlardır. Orada yaşayan yerlilerin katliamları vesaire korkunçtur yani Güney Amerika, Kuzey Amerika biraz bunları bilmek lazım. İngiliz sömürgesi olduğu için İngilizler oraya daha çok hakim oldu, Kuzey Amerika'yı kastediyorum dolayısıyla onlar oraya işte Afrika'dan, kendi sömürgelerinden bir sürü gariban zenciyi getirdiler, insan hüviyetinde bile değil mal hüviyetinde onları asırlarca sömürdüler. Bugünki zenginliklerinin çok önemli kaynağı o. Şimdi Amerika'nın farkı şuradan orada zaten yerleşik devletler, öteden beri gelen, birbiriyle işte alıp veren, birbiriyle savaşan medeniyetler, devletler diye bir şey yok. Orası güya tarihsiz bir yer, tabiki tarihli bir yer de öyle birbirleriye sürekli savaşan ve birbirleriye sürekli kaynaşan büyük medeniyetlerin çok olduğu bir yer değil...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/1/202224 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Mevlevilik Nedir / Ne Değildir? - B45 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde "Mevlevilik nedir ve ne değildir?" sorularını cevaplıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi, mağfireti ve Nusreti cümlemizin, cümle Ümmet-i Muhammed'in üzerine olsun... Nusret deyince, safer... Emeğin karşılığında elde edilen her şey Nusrete girer yani emeğim kıymetini bilmek için sonradan insanların icad ettiği bir takım istler ve izmlere lüzum yok, müslüman olmak yeter... Amelenin teri kurumadan hakkını ödeyin diyen bir Peygamberin (s.a.v) ümmeti olmak emeğin değerini bilmek için yeter, artar bile. Keşke anlayabilseydik... İşte Nusret, bir takım çalışmaların sonucunda genellikle harp için kullanılır ama genelde gayretin sonucunda elde edilen başarıdır...  Hz. Mevlana her müslüman gibi, her müslümanın olması lazım geldiği gibi çok gayretli ve çalışkan bir zattır. Sadece yazdığı kitaplara bakarsak pek çoğumuz onun yazdığı kitap kadar kitap okumamışızdır. Bu gayretlerin neticesinde bir oluşum olmuş, bu oluşuma da mevlevilik denmiş. Hz. Mevlana, malum önce tasavvuftaki şu kaideyi bilmemiz lazım; herkesin kabı, kapasitesi farklı. DNA gibi, parmak izi gibi vesaire... Kapasitesini doldurup taşanlar etraflarını sulayabilirler, taştıklarıyla etraflarını faydalandırabilirler. Diyelim ki beş kiloluk bir kap yarı yarıya dolu yani iki buçuk kilo var, burada da bir kiloluk bir kap ve dokuz yüz grama kadar gelmiş ve bir kiloyu da tamamlamış, taşmaya başlamış... Biz dışarıdan bakanlar o bir kilo ile iki buçuk kiloyu mukayese ediyoruz ve bu daha büyük zannediyoruz, hayır. O zat, beş kiloluk kaba sahip olan zat henüz yarıya kadar dolmuş, bu bir kiloluk, hatta on gramlık kabı var ama on gramı doldurmuş ve taşıyor. O etrafa fayda sağlar...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/1/202223 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Ey Padişah Ey Padişah - Sa'düddîn Ökten - B18 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Sa'düddin Ökten, Yunus Emre Hazretlerinin "Ey Padişah Ey Padişah" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Sa'düddin Ökten'in bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 İy pâdişâh iy pâdişâh uş ben beni virdüm sana    Genc ü hazînem kamusı sensün benüm önden sona  2 Evvel dahı bu ‘akl u cân seninleyidi asl-ı kân    Âhir girü sensün mekân anda varam senden yana  3 Bu âhıla bu zârıla bu hikmeti kim ne bile    Bilse dahı gelmez dile tutdum yüzüm senden yana  4 Dursam senünle dururam baksam senünle bakaram    Her kancaru kim yürürem gönlüm yöni senden yana  5 Sensün bana cân u cihân sensün bana genc-i nihân    Senün durur assı-ziyân ne iş gele benden bana  6 Yûnus sana tutdı yüzin unıtdı cümle kendözin    Cümle sana söyler sözin sensün söz söyleden bana  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/21/202120 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Sadece Salavat Okuyan Gencin Hikayesi - B42 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Kabe'yi Tavaf Ederken Sadece Salavat Okuyan Genç" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Bir veliyullah (bir rivâyet göre Bayezid Bestami Hazretleri), Kabe'yi tavaf ederken bir delikanlı nazar-ı dikkatini celbeder...Bu delikanlı her rükünde okunması lazım gelen duaları okumak yerine daima Resulullah'a salât etmektedir...Tavaf bittikten sonra, o gence seslenerek "Evlâdım! Her rüknün bir duası vardır, sen bunları bilmiyorsan ben sana öğretirim" buyururlar...  Delikanlı cevaben der ki:  O duaları ben de bilirim ama ben ahd ettim, bundan sonra hiçbir dua okumam, sadece salât ü selâm okurum...  O veliyyullah delikanlıya sormuş:  Bu hususta sana ne gibi bir bilgi ulaştı? Ya da bir şey mi müşahede ettin?  Delikanlı hikayesini şöyle anlatmış:  Biz Horasan'dan geliyoruz... Yolda babama ecel erişti ve vefat etti... Fakat babam ölünce şekli değişti, insan sûretinden başka bir sûrete büründü... Babamın o hâlini görünce üzüntüm iki katına çıktı... Bir tarafdan babamın öldüğüne üzülürken, bir de o çirkin hâle dönüşmesi beni perişan etti... Halkın diline düşmek korkusuyla kimseye de birşey söyleyemedim ve o dehşetli sıkıntı içinde, Cenâb-ı Hakk'a ağlayarak yalvardım ve içine düştüğümüz bu durumdan bizi kurtarması için dua ettim... Bir aralık çadırın perdesi açıldı ve içeri nurani bir zat girdi... Doğruca babamın yattığı yere giderek, babamın cesedini başından ayağına kadar elleriyle sıvazladı... Bir de ne göreyim!... Babam eskisinden de güzel bir hâle gelmişti... Hemen o nurani zatın ayaklarına kapandım ve sordum:  Siz kimsiniz? Bize ne büyük bir lütufta bulundunuz...  O zat şöyle cevap verdi:  Ben sizin peygamberiniz Muhammed Mustafa'yım...Babanı uğradığı bu felaketten kurtarmaya geldim...Gerçi baban günahkâr bir adamdı ama bana her gece yüz kere salât okurdu...Bana onun salâtını haber veren melek, öldüğünü bildirip bu felâketini haber verince gelip onu bu hâlden kurtardım... Hikayesini anlattıktan sonra o delikanlı demiş ki:  Ben bunu gördükten sonra artık başka bir dua okumam, sadece Hazret-i Peygamber'e salât okurum...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202122 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Pazarı Nazara Çevirmek Lazım - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde "Medeniyet Ne?" başlığı üzerinde duruyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Abi, yine böyle çok bilmeden üstünde çok konuştuğumuz meselelerden birisini sormak istiyorum. Batı medeniyeti bitti diyoruz, batı artık tükendi ya da hep medeniyet medeniyet diyoruz fakat sorsak desek ki; Medeniyet ne? Cevap alabileceğimiz insan bir elin on parmağını geçer mi emin değilim ya da medeniyet dediğimiz şey nasıl başlar, nasıl biter, neyin nesidir, batı bitti mi? Bu konuları sormak isterim...  Savaş Şafak Barkçin: Valla çok isabetli bir soru çünkü bizim gençliğimizde çok yakın zamana kadar medeniyet deyince hep batı kastediliyordu, işte bi son 20 senedir, 30 senedir giderek daha fazla şekilde medeniyet deyince işte bizim medeniyetimiz, İslam medeniyeti, Osmanlı onlar kastediliyor. Yani bu medeniyetin başına konan kelimenin en azından değişmiş olması çok güzel bir şey tabi bunu daha evvel seslendirenler vardı yani Necip Fazıl'ı, Sezai Karakoç'u, Nuri Bey bunlar tabiki İslam medeniyetinden bahsediyorlardı fakat hakim söylem öyle değildi yani devlet katında öyle değil, aydınlar, baydınlar onlar katında öyle değil... Şimdi, medeniyet aslında ilmi bir tarif yani bir kavram. Medeniyet değil de şöbiyette diyebilirsin dolayısıyla bunu bi kere bilmek lazım medeniyet mukaddes bir kavram değil, bir tevhid kavramı değil mesela bereket yerine başka bir şey ikame edelim bereket demeyelim diyemezsin çünkü bereket zaten varlığı olan bir kavram yani bereket diye bir şey var, olgusu var o olgunun kavramı var, bir anlamın kavramı o...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202125 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

Hz. Mevlana Kimdir? - B44 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde "Hz. Mevlana nedir ve ne değildir?" sorularını cevaplıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Aziz dostlarımızı Kemal-i hürmet ve muhabbetle selamladıktan sonra geçen sohbetimizde Hz. Mevlana'nın ne olduğuna dair bir iki işarette bulunabilmiştik, dilerseniz şimdi de olmadığına dair yine işarette bulunalım... Hz. Mevlana, yeganeleştirilmek istenen bir zat değildir. Bugün pek çok yanlışlıklara şahit oluyoruz. Efendim, biz mevleviyiz tamam, iyi, Allah mübarek etsin. Nasıl mevlevisiniz? Ama bizim dinimiz hristiyan...  Mevlevilik bir felsefe değildir, Hz. Mevlana bir filozof değidir! Bir de yakıştıramadıkları için bir takımı büyük düşünür, böyle büyük düşünüyormuş... Biz düşüncelerimizden mesul değiliz, yaptıklarımızdan mesuluz. Düşünmek fiile intikal etmedikten, davranış biçimi haline gelmedikten sonra hiç bir şey ifade etmez. Onun için bu nevi zamanımız kişilerine atfedilen sıfatlar Hz. Mevlana hakkında kullanılamaz, kullanılmamalıdır...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202119 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Gel Gör Beni Aşk Neyledi - Mim Kemal Öke - B17 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Mim Kemal Öke, Yunus Emre Hazretlerinin "Gel Gör Beni Aşk Neyledi" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Mim Kemal Öke'nin bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  Gönlüm düşdi bir sevdâya Gel gör beni ‘ışk n'eyledi Başumı virdüm gavgâya Gel gör beni ‘ışk n'eyledi  Ben yürürem yana yana ‘Işk boyadı beni kana Ne ‘âkilem ne dîvâne Gel gör beni ‘ışk n'eyledi  Ben yürürem ilden ile Dost soraram dilden dile Gurbetde hâlüm kim bile Gel gör beni ‘ışk n'eyledi  Benzüm sarı gözlerüm yaş Bagrum pâre yüregüm baş Hâlüm bilen dertlü kardaş Gel gör beni ‘ışk n'eyledi  Gurbet ilinde yürürem Dostı düşümde görürem Uyanup Mecnûn oluram Gel gör beni ‘ışk n'eyledi  Gâh tozaram yirler gibi Gâh eserem yeller gibi Gâh çaglaram seller gibi Gel gör beni ‘ışk n'eyledi  Akar sulayın çaglaram Dertlü cigerüm taglaram Şeyhüm anuban aglaram Gel gör beni ‘ışk n'eyledi  Yâ elüm al kaldur beni Yâ asluna irdür beni Çok aglatdun güldür beni Gel gör beni ‘ışk n'eyledi  Miskin Yûnus bî-çâreyem Başdan ayaga yareyem Dost ilinde âvâreyem Gel gör beni ‘ışk n'eyledi  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202119 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

Çoban Süleyman ve Müslüman Olan Kral Kızı - B41 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "İmansız Ölen Hoca ve Talebesi Eliyle Müslüman Olan Kral Kızı" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Osmanlı Avusturya seferine çıkmak için hazırlık yapıyordu… Molla Süleyman Efendi, seferde yer almak için ordu şeyhine, dervişlerle birlikte sefere katılmak isteğini bildirdi ve kabul gördü… O dönem dervişler en ön safta yer alıp, düşmana korku salar, yıldırır, getirdikleri tevhitlerle Peygamber ordusuna nefer olurlar… Er meydanını onlar açardı… Gün geldi Viyana kapılarına dayanıldı… Kuşatma uzadıkça karşılıklı kayıplar veriliyor, esirler alınıyordu… Esir düşen Osmanlı askerlerinin içerisinde Süleyman Efendi’de vardı… Her esire, sivil hayatta yaptığı iş sorulup, ilgili alanda çalıştırıyorlardı… Süleyman Efendi’nin Müslüman din adamı olduğunu öğrenince, kendilerince aşağılamak istediler… -Sen domuz çobanı olacaksın! dediler…  Süleyman Efendi görevine başladı… Krala ait olan domuzları saraya yakın bir alanda otlatıyor ilgileniyordu… Ancak bir esirin rahatlığındaki günlerini, cebinde taşıdığı musaftan sesli olarak Kuran ı Kerim okuyarak dayanılır kılıyor… sabrediyordu… yine böyle bir günde ruha safa veren tilavetiyle Kur’an okurken, nedimesiyle ormanda gezen Kralın kızı ilk defa duyduğu bu sözcüklerin cezbesine kapılıp o yöne doğru gitti uzaktan Süleyman Efendiyi sessizce dinleyip saraya döndüler… Duyduğu sözcüklerin tesirinden kurtulamayan Kralın Kızı kendisine tesir eden bu hitabı unutamıyordu…  Bir gece rüyasında, tarifsiz bir karışıklık ve dehşet içerisindeki sayamayacağı kadar çok insanın feryat figanları ve ateşe atılmamak için sağa sola koşuşturmasının ortasında kalmış… Bu insanlar içerisinde sadece bir zümre dillerin tarif edemeyeceği güzellikteki bir zatın yine dillerin tarif edemeyeceği makamına koşup şefaat isteyip nardan azad oluyorlarmış… Ben de bu zatın yanına varayım ben de şefaat isteyeyim demiş… Yanına vardığı eşi ve benzeri olmayan O zattan şefaat istemiş kurtuluş istemiş… O zat-ı akdes evladım sen benim dinimden değilsin sana şefaat edemem deyince…  Siz kimsiniz bende sizin dininize dahil olayım demiş… Kızım ben Nebilerin sonuncusu, Peygamberler peygamberi HZ. Muhammed Mustafa’yım (SAV)… Benim dinimi öğrenmek istiyorsan babanın esiri olan Süleyman’a git… Bu rüyadan uyanan Kralın Kızı soluğu Süleyman Efendinin yanında almış…  Süleyman Efendi’nin yanına geldiklerinde aynı rüyayı bende gördüm diyen Süleyman efendi Kral Kızı’nın din- i Mübin i İslam ile müşerref olmasını sağlamış… Esareti sırasında şeriatını ahkamını ve Kur an’ ı öğretmiş… Ancak Müslüman olduğu gerçeğini herkesten gizlemek zorundaymış… Aradan geçen sürede Kral Kızını evlendirmek istemiş… İmanla müşerref olan Kralın Kızı bu evliliği yapamayacağını işin içerisinden nasıl çıkacağını düşünerek bitap düşmüş, hüznü ve çaresizliği dayanılmaz bir hal almış… Yine bir gece rüyasında İki Cihan güneşi, Habib- i Hüda, Şefii Ruz i Ceza, Rahmetenlil alemin olan Efendimiz'i (SAV) görüp kendisine kavuşacağı müjdesini almış…   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202118 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Hulusi Nasıl Dinden Çıktı? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde "Hulusi nasıl dinden çıktı?" hikayesi üzerinden söylemimizle halimiz arasındaki boşluğu anlatıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Kendimi de işin içine katarak bir soru soracağım bu defa... Söylemimize baktığımız vakit hakikaten uçuyoruz, göklerdeyiz, evliyalarla yatıyoruz filan ama halimize bakınca da çamurun içine düşmüşüz, perişan vaziyetteyiz... Abi, Hulusi nasıl dinden çıktı?  Savaş Şafak Barkçin: Şimdi, arkadaşlara izah edelim Hulusi de nereden çıktı demesinler. Benim böyle bir kısa, mizahi bi hikayem var çalışıyorum üzerinde... Aslında bu sorduğun sorunun kısa hikayesi gibi bir şey o içinde tabi bir çok şey barındırıyor, benim de günlük hayatta, gerçek hayatta karşılaştığım, muhtelif insanlardan gördüğüm şeyleri içine hamur ettik diyelim öyle bir hikaye... Şimdi, bizim hikayede aslında bunu bir çok yönü var bu soruya belki cevap olabilecek... Şunun için söylüyorum bizatihi mesela bende öyle ders veriyorum, tevhid medeniyeti diye şu anda bir ders veriyorum haftasonları bir vakıfta, çok soyut şeyler anlatıyorum hikmet mesela, irfan, ilim, akıl falan diyoruz e şimdi tabi her soyut şey gibi insanın kafasında bulut yani...  Günlük hayatına bakıyorsun, kendi hayatıma bakıyorum yani o konuştuğunla senin yaptığın arasında her zaman bir maalesef boşluk diyeceğim bazen uçurum oluyor Allah korusun. Dolayısıyla hani günlük hayatımıza bu kadar büyük laf söyleyip, bu kadar hala senin tabirinle çamurda sürünme realitesi arasındaki bu korkunç boşluk insanları iki türlü davranışa sevk ediyor benim hikayem aslında öyle bir şey... Birisi ya söyleme doğru uçmaya devam ediyor diyor ki bu realite adam olmaz, bu kadar büyük laflar konuştuk, bu kadar çok kitap okuduk, abilerimiz, üstadlarımız bize bunları anlattılar, parti liderlerimiz bunu gösterdiler ulan dönüp bakıyorum rezilliğin rezilliği, ne bende var, ne toplumda var demek ki bu dava, bu düşündüğümüz şeyler boşmuş. N'apayım? Ben gideyim realiteye tam köle olayım...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202118 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Hz. Mevlana Kim Değildir? - B43 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde "Hz. Mevlana nedir ve ne değildir?" sorularını cevaplıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Vakti şerif hayrola, hayırlar feth ola, şerler def ola... diye söze başlarsak bütün tasavvuf ekollerinde kullanılan gülbank yani müreddep dua, tertip edilmiş özel duanın müşterek giriş sözlerini söylemiş oluruz... Bu aynı zamanda bir selam ifadesidir yani selam olsun, yani evvel selam, bade kelam...  Efendim, çocukluğumuzda kısadır diye sadece o açıdan bakarak öğrendiğimiz hakikatte Kur'an'ın kalbi gibi olan İhlas Suresi var malum, bi de Fatiha'yı hem dua niyetine, hem bir işin başlangıcının hayırlı olması niyetiyle, hemde sure niyetiyle okuyoruz. Allah, Fatiha-i Şerif'te ne olduğunu anlatıyor, İhlas-ı Şerif'te hem ne olduğunu, hem ne olmadığını anlatıyor...  Şimdi, Hz. Mevlana kimdir ve ne değildiri konuşalım... Tabi bir sohbet hududuna, zamanına sığmayabilir biz evvela nedirden başlayalım isterseniz... Kısmet olursa ne değildiri de bi başka sohbette konuşuruz... Biliyorsunuz her zaman söylediğimiz şeriatsız tarikat olmaz, olursa ben yaptım oldu kabilinden batıl olur, tarikatsız şeriatta atıl olur o da ayrı bir bahis... Dolayısıyla bir tarikat kurucusu sözü fevkalade yanlıştır. Çünkü daha önce de söylemiştik; Tarikat turşu değildir, kurulmaz! İçtihat yapılır. O içtihata gönül verip, akıl verip kabul edenler dahil olurlar, gönül ve akıllarını vermeyenler dahil olmazlar. Dolayısıyla Hz. Mevlana'da mevlevilik yolunun müçtehididir...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202121 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Aşk Neylesin Senin İle - Ekrem Demirli - B16 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Ekrem Demirli, Yunus Emre Hazretlerinin "Aşk Neylesin Senin İle" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Ekrem Demirli'nin bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 İçin dışın murdâr iken aşk n'eylesin senin ile    Gönlün gözü uyur iken aşk n'eylesin senin ile  2 Âşıklara yoldaş olup sâdıklara yâr olmadan    Ölmezden önden ölmeden aşk n'eylesin senin ile  3 Dünyâ gözün rûşen idüp gönül gözün kör eyledin    Zulmet dolucak gönlüne aşk n'eylesin senin ile  4 Bize gerçek dervîş gerek cihân doldu da‘vâ ile    Yalan da‘vâ ider isen aşk n'eylesin senin ile  5 Dervîşliği sanma hemân sûret düzmek ile olur    Dilde ise senin işin aşk n'eylesin senin ile  6 Yûnus Emre hoş derd ile süregör gel devrânını    Doğru yola gitmez isen aşk n'eylesin senin ile  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202120 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Cennetten Gelen Altınlar - B40 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Malik İbn Dinar ve İki Mecusi Kardeş" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;   Mâlik İbn Dînâr zamânında, Mâlik İbn Dînâr ki tâbiînin ileri gelenlerindendir, iki tane mecûsî yani ateşperest kardeş varmış. Var ya Allah'ı bırakıp ateşe tapan sersemler. Bu iki ateşperest kardeş demişler ki, "Diyâr-ı Arab'da bir peygamber çıkmış, ismi Muhammed'miş, O'nun dîni şöyleymiş, böyleymiş, gidelim soralım bakalım, tahkîkât yapalım, bu dîn nasıldır, eğer bu dîn iyi bir şeyse bu dîne girelim. Çünkü senelerden beri dedelerimiz bu ateşe tapıyor. Dedelerimizin dedesi hep bu ateşe tapıyor. Eğer bu ateşde bir kerâmet varsa, tapınmamız bir işe yaradıysa, elimizi ateşe sokalım, elimiz yanmazsa, demek ki bunda bir şey var, ama eğer elimizi yakarsa, bu âbâ u ecdadımızın yaptığı ibâdet nereye gitti?" demişler. İkisi de ellerini ateşe sokmuşlar, ikisinin de eli yanmış. Yanınca, "Bunda hayır yok" demişler. "Çünkü dedemizin dedesi hep buna tapmış, bu hâlâ bizim elimizi yakıyor. Biz bundan bir menfaat görmedik. Yani bunun hiç cemâlini görmedik hep celalli bu" demişler ve oradan iki kardeş beraberce yollara düşmüşler.  Biraz yürüdükten sonra büyük kardeş demiş ki, "Ben babamın dîninden dönmeyeceğim, ben vazgeçtim" demiş. Küçüğü, "Peki sana güle güle, ben gideceğim" demiş, büyük dönmüş, o küçük gele gele, Mâlik İbn Dînâr'ın vaaz ettiği mescide gelmiş. Gelmiş mescidde bir kenara oturmuş ve Mâlik İbn Dînâr'ı dinlemiş. Mâlik İbn Dînâr Hazretlerinin ağzından dürr ü güher yani inci ve cevher dökülüyor yani o kadar güzel konuşuyor. Kur'ân'dan, Hadis'den, velîlerin menâkıbından, Peygamberimizin sözlerinden konuşuyor, herkes vâlih u hayran böyle mest olmuşlar onu dinliyorlar. O da araya girmiş, oturmuş, dersi dinlemiş. Ders, vücûdunun her tarafına tesir etmiş. Ders bittikten sonra ayağa kalkmış, "Yâ Şeyh! Ben bir ateşperestim. Ben ceddimin dîninin bâtıl olduğunu anladım. Biz hiç de kütüb-i semâviyyeyi işitmedik. Ne Tevrat işittik, ne Zebur, ne İncil ne Suhuf ne de Kur'an. Şimdi geldim sizi dinledim, ben İslâm'a aşık oldum. Demek ki herşey İslâm'ın içerisindedir. Ben İslâm olacağım, bana İslâm'ı arz et" dedi.  Hazret-i Şeyh ona "İslâm gayet kolay. Allah'a şehâdet etmen ve Resulullah'a şehâdet etmen, beş vakit namaz kılman, senede bir ay oruç tutman, zekat vermen, gücün kuvvetin yerinde ise ömründe bir defa haccetmendir" dedi. "Bu kadar mı?" diye sordu, Hazret-i Şeyh "Bu kadar" deyince o da "Öyleyse inandım" dedi ve islamını izhâr etti.   Şeyh ona "Sen ne iş yapıyorsun" diye sordu. "Ben sabahleyin işe çıkarım, ne iş bulursam onu yaparım, yani yevmün cedîd rızkun cedîd geçinen bir insanım, tüccar değilim, dükkanım yok, sermâyem de yok, bedenimle çalışıyorum ve onunla geçiniyorum" dedi. Hazret-i Şeyh, "Ailen, çocukların var mı?" diye sordu. "Var, âilem ve altı tane çocuğum var" dedi. Şeyh dedi ki, "Madem öyle, şimdi senin paran yoktur, ben cemaate söyleyeyim, sana biraz para versinler" dedi. "Yook! Ben o parayı katiyen kabul edemem" dedi. Hazret-i Şeyh "Niçin?" diye sordu...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202121 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Taraftar Ol Tarafgir Olma! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde "Taraftar ol, tarafgir olma!" başlığı üzerinde duruyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Abi son dönem hani gündemdeki olan hadiselerden de hareketle bi konuda ölçümüz ne olmalı onu soracağım. Bir şeye taraftar olabiliriz ya da bir şeye muhalif olabiliriz bunu biraz siyasi bağlamda soruyorum. Taraftar olmanın ve muhalif olmanın bir ahlakı var mı? Yani taraftarsak her şeyini mi kabul edeceğiz ya da muhalifsek her şeyine mi itiraz edeceğiz? Her ikisinin ahlakı nedir? Nasıl bir yerde durmalı müslüman?  Savaş Şafak Barkçin: En azından şu ayrımı yaparak başlamam lazım. Taraftar diye bir kelime var bir de tarafgir diye bir kelime var. İkisi de taraftan geliyor. Taraf yön demek, cenah demek. Taraftar taraf tutan demek, tarafgir tarafı her şeyi yapan demek. Yani neyi seviyorsa her şeye onun nazarından bakan; Ne okuyayım? Bizim taraf ne diyor onu okuyacağım. Ne dinleyeyim? Bizim taraftaki ne diyor onu yapacağım... Tarafgirlik bir körlüktür. Neyin tarafgiri olursa olsun sağcı, solcu, golcü fark etmiyor... Taraftar olmak normal bir şey çünkü insanlar zaten fikren, bazen meseben yani kök olarak öyle durumlar olur ki bir tarafta bulunuyorsun mecburen. İşte diyelim ki bir kavmin var, Allah öyle yaratmış. Bu kavimdensin, şu kavimdensin, Almansın, Kürtsün, Arapsın, Türksün, Çerkezsin neyse yani... Aslında bunlarda bir nevi taraftır fakat onu tarafgirlik haline getirmek ve taraftarlık haline getirmek iman ehli için çok tehlikeli bir şey...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202127 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Kazancımız Helal mi Haram mı? - B42 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde "Helal Kazanç" bahsini anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Efendim malumunuz dünyanın bizatihi kendisi bir istasyon gibidir. Bi yandan gelen olur, bi yandan giden olur... İnsanın kendisi de istasyon gibidir. Bi yerlerden gelir, bi yerlere gider... Dünyanın işini dünyalık görür yani para görür. Paranın nereden geldiğini öğrenmek erbabı için kolaydır nereye gittiğine bakarlar. Harama gidiyorsa gelişi de haramdır o kadar kolay, helale gidiyorsa gelişi de helaldir. Bazen istisnalar olur çünkü istisnalar kaideleri bozmaz derler hayır o laf eksik; istisnalar kaideleri kuvvetlendirir. Biz helal kazanmakla yükümlüyüz de acaba para harcamayı biliyor muyuz? Bunun bir görgüsü, bir terbiyesi yok mu?...  Çok değil 65-70 sene önce, benim çocukluğumda mahallelerde hali vakti yerinde olanlar da olmayanlar da beraber otururlar, çocukları beraber oynar, arada ufak tefek çocukluk münakaşaları özellikle topun sahibi kimse onun hakimiyeti top benim seni oynatırım, seni oynatmam... Tabi olacak gayet tabi şeyler ama bi arada olunur idi ve bu bi arada oluşla bir görgü farkı, zenginle fakirin görgü farkı olmazdı çünkü eve gelen gıda bile açıkta gelmezdi. Ben memur çocuğuyum. Babam iki tane muz alır, yarısının yarısını annem, yarısını babam yer, bir buçuğu biz kardeşimle paylaşırdık çünkü muz çok pahalı ve nadir gelirdi o zamanlar. Babam iki tane muz alırken eve yandaki zengin komşu hevenkle muz getirmezdi evine, getirirse bile kapalı getirirdi...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202119 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

Arifler Ortasında Sofilik Satmayalar - Hür Mahmut Yücer - B15 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Hür Mahmut Yücer, Yunus Emre Hazretlerinin "Arifler Ortasında Sofilik Satmayalar" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Hür Mahmut Yücer'in bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Ârifler ortasında sofîlik satmayalar    İhlâsıla bu ‘ışka riyâyı katmayalar  2 Ya bildügüni eyit ya bir bilürden işit    Teslîmlik ucını tut sözi uzatmayalar  3 Kur'ân kelâmum didi gönüle evüm didi    Gönül ev ıssın bilmez âdemden tutmayalar  4 Gönül sındı buludı hem Hakk'a yakınıdı    Yine dikerem diyü bütüni yırtmayalar  5 Mumlu baldur şerî'at tortusuz yag tarîkat    Dost içün balı yaga pes niçün katmayalar  6 Ârif cân virür tuymaz yalancı mâla kıymaz    Yalanıla gerçegi berâber tutmayalar  7 Kıymetin tuyarısan neye deger iş bu dem    Erenlerün ma'nîsin almaza satmayalar  8 Miskîn Âdem yanıldı Uçmak'da bugday yidi    İşi Hak'dan bilenler şeytândan tutmayalar  9 Şîrîn hulklar eylegil tatlu sözler söylegil    Sohbetlerde Yûnus'ı hergiz unutmayalar  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202119 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

Çoban Kazandı Çoban! - B39 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Çoban Kazandı" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;   Hz. Hadimî medresesinde öğrencilerine ders verirken arada sırada "Kazandı, kazandı, çoban kazandı." dermiş. Bu medresedeki öğrencilerin dikkatini çekmiş. Bir gün dayanamayıp "Hocam! Ders verirken bazen 'Kazandı, kazandı, çoban kazandı.' diyorsunuz. Bunun sebebi nedir?" diye sormuşlar. Hz. Hadimî başlamış anlatmaya:  "Bir gün üç arkadaş seyahat esnasında yorgun düştüğümüz sırada bir su kaynağının başına geldik. Dinlendikten sonra abdest alarak namazlarımızı kıldık. Sonra karnımızı doyurduk. Sohbet etmeye başladık. Ne yapalım derken aklıma bir fikir geldi ve arkadaşlara söyledim. 'Gelin dua edelim, belki Allah'ın(c.c) dualara icabet anını yakalarız.' Onlarda kabul ettiler.  Önce ben 'Allah'ım şükürler olsun bana ilim, irfan verdin. İlmimi sürekli arttırdın. Bana yüksek bir yerde medrese ver de, senin bana lütfettiğin bu ilmi başka talebelere aktarayım.' diye dua ettim. Hepimiz 'Amin!' dedik.  İkinci arkadaş bir tacirdi. O da 'Allah'ım ben kervanlarda uzun yolculuklar yapar nafakamı çıkarmaya çalışırım. Uzun zaman ailemden uzak kalırım. Şükürler olsun nafakamızı çıkarırım lakin emeğimin karşılığı az olur. Şükür ederim ama ailemi düşünürüm. Benim yolculuklarımı bereketlendir, ailemden daha az uzak kalayım.' diye dua eder. Hepimiz tekrar 'Amin!' deriz.  Sıra son arkadaşımızdaydı. O bir çobandı. Sürülere çobanlık yapardı. Çok kısa dua etti. O 'Allah'ım, beni razı olduğun kulların zümresine ilhak ettir.' diye dua etti. Hepimiz yine 'Amin!' dedik.  Yıllar geçti Allah'ın(c.c) dualarımıza icabet ettiği anı yakalamıştık. Ben bir medrese sahibi oldum. Tacir arkadaş kervanların sahibi oldu ve ailesinden uzak kalmadı. Çoban arkadaşımızı ise o günden sonra hiç görmedim. Sağ mıdır, yoksa emaneti sahibine teslim etmiş midir bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki aramızda en büyük duayı o yaptı. Bu yüzden sürekli 'Kazandı, kazandı, çoban kazandı.' derim." demiş...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202123 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Hikmet Ahlaktan Doğar; Bilgiden Değil - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Ahlak ve Üsluptan bahsediyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Hepimiz iyiyi, doğruyu ve güzeli aramaktayız güya ve bir başkasına da anlatmaya çalışmaktayız fakat bu iyi, doğru, güzel nasıl anlatılır bir başkasına, burada bir üslup var mıdır, riayet edilmesi gereken bir şeyler var mı, herkes anlatabilir mi bunu yoksa birilerinin harcıdır da birilerinin haddine düşmez mi? Bu konuları konuşalım isteriz bugün efendim...  Savaş Şafak Barkçin: Eyvallah. Yani tabi bunlar çetin mevzular. Neden? Çünkü kişinin özüyle sözü arasındaki boşluk ahlak boşluğudur. O ya uçuruma doğru gider ya da o kapanmaya çalışılır. Kul kapatmaya çalışır, gaflete esir olan ise Allah muhafaza özüyle sözü arasında uçurumlar açılır. Kafir'de de o ikisi arasında hiç bir bağlantı yoktur. Burada ahlakın aslında ne olduğunu anlıyoruz. Ahlak, kişinin en soyut kısmıyla, en somut kısmının irtibatlı hale gelmesi demektir. Nasıl irtibatlı hale gelir? Ben iyilik yapmak istiyorum ama gidiyorum billetin kafasına vuruyorum. Niye kafasına vurdun? Ee onlar kafalarına vurmayınca bir şey anlamıyorlar mesela... Birincisi her işin bir niyeti yani ben bu iyiliği niye anlatmaya çalılıyorum? İnsanlara doğru bir şey, güzel bir şey anlatacağım sanıyorum fakat niye?... Önce kalbini bi yokla. İnsanın niyeti sağlam mı, sağlıklı mı? Bi kere onu sürekli kontrol etmesi lazım. Bu sürekli kontrol açıkçası insanda refleks haline gelmeden, doğal bir hale gelmeden, ahlak haline gelmeden yapılması çok zor fakat...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202126 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

Nimetin Artsın İstiyorsan Şükret! - B41 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde "Şükür" kelimesini anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Efendim malumunuz sohbetler nasılsın, iyi misin ile başlar... Bendeniz burada bu konuşmaları yapabildiğime göre iyiyim elhamdülillah. Siz de seyretmek için vakit ayırdığınıza göre siz de iyisiniz elhamdülillah. Ve sohbete başladığımızda nasılsın, iyi misinin cevabı genellikle çok şükür, elhamdülillah filan cevaplar genellikle böyledir. Bi dert filan varsa o biraz sonra gelir. Bu aslında çok güzel bir toplumsal adetimiz. Herkeste olmasada çok yaygın çünkü biz şunu biliriz; "Elhamdülillahi ala külli hal" Her halimizde Allah'a hamd ederiz. Neden? Aldığımız nefes onun sayesinde de öyle bir varlığız ki biz insan olarak, bu sözü konuşurken bile aldığımız nefes diye menfaatimizi ortaya koyuyoruz.  Sevgili kardeşlerim, nefes almadan ne kadar durabilirizi hep denemişizdir, mesela su altında ne kadar nefes almadan durabiliyoruz da hiç deneyeniniz var mı acaba nefes aldıktan sonra vermeden ne kadar durabiliyoruz?... Aslında mesela sorduk nasılsın, iyi misin? Çok şükür nefes alıyoruz... Sade nefes alırsan patlarsın, vermende lazım... Ve müteakip nefesi alabilmek için bir evvel aldığını vermen lazım. Arz edebildim mi inceliği?... Ama şükür halimize... Şükür, bizi o hali yaşatanlara teşekkür mahiyetinde bir sözcüktür ve zaten Araplar teşekkür olarak kullanmazlar şükran diye kullanırlar aynı şey... Yine aynı kökten gelmek üzere Pakistan, Hindistan, Bangladeş müslümanları yani Urduca konuşan müslüman kardeşlerimiz şükriyan derler yani şükürler demek o bizim çok şükür gibi...   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202118 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Bu Dervişlik Yoluna - Mustafa Kara - B14 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Mustafa Kara, Yunus Emre Hazretlerinin "Bu Dervişlik Yoluna" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Mustafa Kara'nın bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Bu dervîşlik yolına ‘ışkıla gelen gelsün    Ya dervîşlik neydügin bir zerre tuyan gelsün  2 Hele biz iş bu yola gelmedük riyâyıla    Bu melâmetlik tonın bizümle geyen gelsün  3 Göziyle gördügini örte etegiyile    Bu yol key ince yoldur yüregi döyen gelsün  4 Ulu kiçi erenler dimiş bizi sevenler    Kayıkmasun girüye Allah'ı seven gelsün  5 Herkim sever Allah’ı rahmet kılar vallahi,    Dil sevgisiyle olmaz ‘ışkıla göyen gelsün  6 İş bu sözi eydenden bize nişân gerekdür    Söz muhtasârı budur cânına kıyan gelsün  7 Yûnus söz ile kimse kabilyete geçmedi    Budur vücûd der-miyân ortaya koyan gelsün  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
12/20/202117 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Biz 2 Asırdır Komada Yaşıyoruz - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Biz kimiz? sorusunu cevaplıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Abi hep sorarız hani "Sen kimsin?" Bu soru sorulur da "Ben kimim? pek sorulmaz. Bi de "Biz kimiz? sorusu var... Konferanslarda bunu siz çok güzel bir metafor üzerinden çok tatlı anlatıyorsunuz... Biz kimiz abi?  Savaş Şafak Barkçin: Evet, bu biz kimiz sorusu aslında benim o iki asırlık, kaybolmuşluk tarihini insanlara aktarmak için düşündüm. Ne gibi bir mecaz üzerinden anlatırım diye... Metafor demeyelim, mecaz bizde onun kelimesi  var...  Serdar Tuncer: Baak, şimdi kendime bi çeki düzen vermem lazım o zaman. Ben metafor dedim. O zaman mecaz mı diyeceğiz ona?  Savaş Şafak Barkçin: Mecaz diyelim ona çünkü metafor 20 yıldır dilimizde böyle kullanılıyor. Keşke daha evvelden takozu atsaydık... Metafor ne demek biliyor musun Yununcada? Köprü demek. Yani insanın ırmağın bir tarafından bir tarafına geçmesine yarayan köprüye deniliyor. Dolayısıyla mecaz, icaz, efendim bir şeylerin yolunu açma meselesi... Neyse, düşündüm ya ben bu insanlara bunu nasıl anlatırım? Genelde anlattığım dersler, konferanslar mutlaka bir görsel çağrışımlı bir şeyleri ben ararım, çok ararım aslında ve ararkende yeni düşünceler gelişir, o yeni düşüncelerden başka bunu nasıl aktarabilirim yani aslında insanın düşünme süreci, yapma süreciyle iç içe seninle de daha önce konuştuk çekimden önce muhabbet ediyorduk... Aklıma şöyle bir şey geldi, kendini kaybetmişliği biz nasıl anlatabiliriz? Haa koma hali olabilir yani insan yaşıyor ama ne olduğunu bilmiyor, kendine ne yapıldığını bilmiyor, kendisinin ne yaptığını bilmiyor. Hem edilgen, hem etken halleri kapalı...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/18/202126 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

İnsanı Sevmeden Allah'ı Sevemezsin - B40 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde selamı ve sevgiyi anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Bütün kardeşlerimizi Kemal-i hürmet ve muhabbetle selamlıyoruz. Çünkü selam sen benden emin olabilirsin, benim sana bi zararım dokunmaz, benim yanımda benden dolayı selamettesin demektir. Ve selam sevginin artması için en kolay yoldur. Malum her varlık, yaratılmış her şey bir gıdaya ihtiyaç gösterir. Bu taş, toprak, hayvan, böcek, sürüngen, ehli hayvandan hazreti insana kadar, maddesel olarak görebildiğimiz şeyler, bir de varlığından haberdar olduğumuz ama beş duyuyla algılayamadığımız varlıklar var. Mesela sevgi... Sevgi var mı? Var. Öyleyse onunda gıdaya ihtiyacı var...  Sevginin gıdası ızhar yani ortaya çıkarmak, muhataba iletmektir. Bir de şunu parantez içinde arz etmiş olayım; Sevgi öyle güzel bir şeydir ki verene mağrurluk vermez, alana mahcubiyet vermez. Herhangi bir maddi bi şey verdiğimiz zaman belki içimizin bi yerlerinde "ben neymişim be abi, bak verdim" duygusu oluşabilir. Allah'a sığınırız... Aldığımızda da mahcup olabiliriz bunun içinde hediyeleşmekte dahil, mahcup olabiliriz ama sevgi öyle bir şey ki verene gurur vermez, alana mahcubiyet vermez. Onun için sevgiyi bol bol vermek lazım... Vermekte ızhar ile olur...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/18/202118 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Sufiyim Halk İçinde - Bilal Kemikli - B13 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Bilal Kemikli, Yunus Emre Hazretlerinin "Sufiyim Halk İçinde" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Bilal Kemikli'nin bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Sûfîyem halk içinde tesbîh elümden gitmez    Dilüm ma'rifet söyler gönlüm hîç kabûl itmez  2 Boynumda ‘icâzetüm riyâyıla tâ'atüm    Endîşem ayruk yirde gözüm yolı gözetmez  3 Söylerem ma‘rifeti sâlûslanuram katı    Miskînlige dönmege gönlümden kibir gitmez  4 Hoş dervîşem sabrum yok dilümde inkârum çok    Kulagumdan gireni hergiz içüm işitmez  5 Âlem çırâkdur sadır gönlüm bunı gözedür    N'ideyüm Hak korkusı hergiz içümden gitmez  6 Görenler elüm öper tâc u hırkama bakar    Şöyle sanurlar beni zerrece günâh itmez  7 Taşumda ‘ibâdetüm sohbetüm hoş tâ‘atüm    İç bâzâra gelicek bin yıllık ‘ayyâr itmez  8 Görenler velî sanur selâm virür utanur    Anca iş koyarıdum el irüben güç yitmez  9 Taşum dervîş içüm boş dilüm tatlu sözüm hoş    İllâ ben itdügümi dînin degşüren itmez  10 Yûnus eksükligüni Allah'una ‘arz eyle      Anun keremi çokdur sen itdügün ol itmez  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/18/202120 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Kâbe'de 1000 Altın Bulan Genç - B38 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Kabe'de 1000 Altın Bulan Genç" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;   Gencin birisi Kabe’de hep; – “Ey doğruların yardımcısı olan Allah’ım, Ey haramdan sakınanların yardımcısı olan Allah’ım, sana Hamd-ü Sena ederim,” diye dua eder.  Bu durum herkesin dikkatini çeker. Birisi: – “Neden hep aynı duayı yapıyorsun, başka bir şey bilmiyor musun?,” der. O da anlatır: Yedi sekiz sene önce yine Kabe’de iken içi altın dolu bir torba buldum. Tam bin altın vardı. İçimden bir ses: – “Bu altınlarla, şunları şunları yaparsın” diyordu. Hayır dedim kendi kendime. Bu benim değil. Başkasının malı, kullanmam haram olur dedim.  Bu sırada birisi – “Şöyle bir torba bulan var mı?” diye bağırıyordu. Çağırdım onu. – “Nasıl bir torbaydı? İçinde ne vardı?” diye sordum. Torbayı tarif etti ve “İçinde bin altın vardı” dedi. – “Torban burada.” diyerek verdim. Adam torbayı açıp bana otuz altın verdi. Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek satıyorlardı. Gencin temizliği dikkatimi çekti. Yanlarına gittim,  – “Bu köle için ne istiyorsunuz?” dedim. “Otuz altın dediler”. Adamdan aldığım otuz altını verip genci satın aldım. Bir iki yıl geçti. Genç çok çalışkan, çok edepli idi. Onu aldığıma çok memnun olmuştum. Bir gün onunla giderken karşıdan iki üç kişi geliyordu. Genç bana dedi ki,  – “Efendim, ben Fas emirinin oğluyum. Bu gelenler babamın adamları. Beni buldular. Senden beni satın almak isterler. Sen iyi bir insansın. Onlara otuz bin altından aşağıya satma.” dedi. O kişiler yanıma geldi.  – “Bu esiri bize satar mısın?” dediler. “Satarım.” dedim. “Altmış altın verelim.” dediler. Ben de “Olmaz.” dedim. – “Sen bunu pazardan otuz altına almadın mı? Biz sana iki mislini veriyoruz” dediler.  – “Öyleyse gidin pazardan alın.” dedim. Arttıra arttıra yirmibin altına kadar çıktılar. Otuzbin altından aşağı olmaz dedim. Çaresiz kabul ettiler. Ben o otuz bin altın ile işyerleri açtım. Ticaret yaptım. Daha çok zengin oldum.  Bir gün bana arkadaşlarım, – “Çok zengin bir ailenin iyi bir kızı var. Babası yeni vefat etti. Onunla seni evlendirelim.” dediler. – Ben de “Olur.” dedim. Nikah kıyıldı. Deve yükleri çeyizini getirdiler. Çeyiz arasında bir torba dikkatimi çekti. Kıza, “Bu nedir?” dedim.  – “İçinde 970 altın var. Babam Kabe’de bunu kaybetmiş. Bulan gence otuzunu vermiş. Kalanını da bana hediye etti. Çeyizine koyarsın dedi” diye anlattı. Demek ki bulduğum altınlar benim rızkım imiş. Vermese idim haram yoldan gelecekti. Şimdi helal yoldan yine bana geldi. Bana yardım edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce Rabbim’e hamd ederim...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/18/202117 minutes, 41 seconds
Episode Artwork

Hayat Tevhid ile Yaşanır - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde günahı, riyayı, gafleti ve kusurlarımızı anlatıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: "Ben günah kadar beyazım, O tövbe kadar kara" Bir Sezai Karakoç mısraı... Abi, bir Allah dostu müridlerine demiş ki; "Siz günahın da ne olduğunu bilmiyorsunuz." Günah deyince bedenin günahları geliyor aklımıza hep... Adam öldürmüyoruz diyoruz, zina etmiyoruz diyoruz, hırsızlık yapmıyoruz o zaman ne günahımız var ki... Halbuki erenler diyorki işin aslı böyle değil! Peki işin aslı nasıl? Başka ne gibi günahlar var?  Savaş Şafak Barkçin: Bu çok doğru bir şey. Tabi insan böyle lekeleri, pasları kendine pek değdirmeyi istemiyor, sevmiyoruz... Halbuki hepimiz kusurluyuz, hepimizde hata var, günah var... Bir kere bunu ikrar etmek çok önemli çünkü harbilik bence müminliğin diğer adıdır. Mümin harbi olur. Ama şu değil davul, zurnayla bakın ben ne halt yedim, ooo gelin anlatayım, sıradan anlatayım o değil elbette... Fakat kendini böyle pürüzsüz, net, diğer insanları kusurlu görmek  o galiba çok büyük bir vebal çünkü insan sonuçta kendi muhasebesini kendisi yapıyor ve kendisi hesaba çekilecek yani diğer insanlar mesul ise, çocuğu, bir ilişkisi varsa şudur budur... Ama sonuçta biz kendimizden hesap göreceğiz o yüzden insanın en çok kaçınması gerektiği şey kendisinin kusursuz olduğu zannıdır, bu bir zandır. Herkes kusurludur...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/18/202120 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Sabrı Yanlış Biliyoruz - B39 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde sabır kelimesini anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Pek sıkça kullanılan ama yanlış olan bir tabir var, dizilerde, filmlerde falan da rastlıyoruz; Allahümmesabirin... Yani bu kadar kulaktan dolma, hiç bir mana ifade edip etmediği araştırılmaksızın... Bu şekilde suistimal deyince biz hep haksızlık, yolsuzluk filan zannediyoruz. Suistimal aslında kötü kullanmak demek. Bu da, bu tabir de kötü kullanılıyor. Allahümme, ey Allah'ım demek ve dua cümlesinin başlangıcıdır. Sabirin, sabredenler demek. Allahümmesabirin... Ey Allah'ın sabredenler?... Ne manası var? Eğer söyleyeceksek, Kitab-ı Kerim'imimizdeki; "İnnallahe meassabirin" demek lazım. İnna: muhakkak ki Allah... Mea: beraberdir... Essabirin: sabredenlerle... "Allah sabredenlerle beraberdir" İnşallah düzelmeye vesile olur bu söylediğimiz...  Gelelim sabrın ne olduğuna... Ne yazık ki pek çok kavramları yanlış bildiğimiz gibi bunu da yanlış biliyor ve yanlış tatbik ediyoruz. Sabır: hiç bir şey yapmadan alalade beklemenin adı değildir... Sabır, kısaca tarifiyle ki yegane tarifi bu değil başka tariflerde yapılabilir; Bir neticeyi elde etmek için lazım olan sebepleri ve yükümlülükleri yerine getirdikten sonra neticeyi Hakktan beklemenin adı sabırdır...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/18/202119 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

Müslümanım Diyen Kişi - Hayati Develi - B12 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Hayati Develi, Yunus Emre Hazretlerinin "Müslümanım Diyen Kişi" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Hayati Develi'nin bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Müsülmânam diyen kişi şartı nedür bilse gerek    Tanrı'nun buyrugın tutup biş vakt namâz kılsa gerek  2 Tanla turup başun kaldur ellerüni suya daldur    Hem şeytânun boynını ur hem nefs dahı ölse gerek  3 Kılurısan tan namâzın Hak'la ola hem niyâzın    Âhiretde ‘izz ü nâzun varup anda bulsa gerek  4 Öyle namâzın kılasın her ne dilersen bulasın    Tamu'dan âzâd olasın kullar âzâd olsa gerek  5 Ol ikindiyi kılanlar arı dirlik dirilenler    Olardur Hakk'a irenler her dem anlar irse gerek  6 Ahşam durur üç farîza tagca günâhun arıda    Eyü ‘amellerün sinde şem ü çerâg olsa gerek  7 Yatsu namâzına ol hâzır hâzırları sever Kâdir    Îmânun eksügin bitür îmân pîş-rev olsa gerek  8 Her kim bu sözden almadı biş vakt namâzı kılmadı    Bilün müsülmân olmadı ol Tamu'ya girse gerek  9 Bildünise cemâ‘ati hâzır olanlar Cennet'i    Ger kâhillik kılurısan münâfıkdan olsa gerek  10 Görmez misin Mustafâ'yı niçe bekledi vefâyı      Ümmetiçün ol safâyı ümmet ana irse gerek  11 Beklerisen dîn gayretin virmegil nefse murâdın      Yûnus Nebî salâvâtın ‘ışkıla degürse gerek  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/18/202120 minutes, 29 seconds
Episode Artwork

Bilene, Görene, Köre Ne! - B37 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de kul hakkının inceliğini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Aslan, kurt ve tilki arkadaş olup avlanmaya çıkmışlar. Günün sonunda, bir öküz, bir keçi ve bir de tavşan avlayan kafadarlar avlarını bir mağaraya getirmişler. Aslan kurda dönerek “Hadi bakalım!” demiş. “Şu hayvanları paylaştır da karnımızı doyuralım.” Demiş. Kurt ezile büzüle: “Ey büyük sultanım.” Demiş. “Şu öküzü siz buyurun, keçi benim, tavşanda tilki kardeşin olsun.” Demiş.  Aslan birden çok kızmış. Ve “Bre küstah!” demiş. Sen kim oluyorsun? Ben varken sana pay etmek düşer mi?” Sonra da bir pençe darbesiyle kurdu yere sermiş. Bu kez tilkiye dönüp “Öyle aval aval bakma da paylaştır şu avları bakalım.” Demiş.  Tilki “Pay etmek haddim değil ama madem emir buyurdunuz söyleyeyim. Tavşan sabah kahvaltınız, öküz öğle yemeğiniz olur. Keçiyi de akşam yersiniz.” Demiş.  Aslan bu paylaştırmadan çok hoşlanmış ve tilkiye, bu kadar adil bir paylaştırmayı nereden öğrendiğini sormuş. Tilki de: “Yüce efendim!” demiş. “Şu haddini bilmez kurdun halinden öğrendim.” Demiş.  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/18/202117 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Şikayet etme, Hikayet et! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde toplumsal hastalığımız olan şikayeti anlatıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Bugün çok dertlendiğimiz meseleyi sormak istiyorum size. Evde, ticarette, memleket meselelerinde, siyasette, iş yerlerinde çok yaptığımız bir şey var; şikayet ve eleştiri. Hepimiz pek çok şeyden şikayetçiyiz, hepimiz pek çok şeyi eleştiriyoruz. Şikayet kimin hakkı, sadece şikayet etmek kafi mi, eleştirmede bir usul var mı, kim eleştirebilir, eleştirilenin buna mukabelesi nasıl olmalı, sadece eleştirmek yeter mi yoksa başka bir şey mi yapmak lazım? Bu meyanda bizi aydınlatır mısınız rica etsem...  Savaş Şafak Barkçin: Estağfurullah. Önce temel bir özellik yani şikayet kulun hali. Hepimiz bir şeyden şikayet ediyoruz fakat her şey gibi yerini ve derecesini tutturmak lazım. Şikayetimiz nedir? Elbette derdimiz var canım veya bir sorun görüyoruz, sorunun failini görüyoruz o sorunun bir de sorumlusu var. Ne ise artık yani araba çok hızlı üzerine geldi, yaya geçidinden geçiyorsun ne diyelim yani canın sağ olsun gülüm, az kaldı eziyordun canım benim diyip gidip tebrik mi edelim yani tabi fakat bizim genelde şöyle bir şeyimiz var. Şikayet çok yaygın, sanki günlük bir iş hatta yapmayan da yadırganıyor o derece gelenek haline gelmiş. Bu yanlış. Dertlerden bahsetmek ayrı bir şey, dertlerden şikayet etme ayrı bir şey. Bahis ayrı bir şey, şikayet ayrı bir şey...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/18/202125 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Eğitim Şart Değil, Maarif Şarttır! - B38 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde bilgi sahibi olmayı, irfanı ve eğitimi anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Hz. Pir Niyaz-ı Mısri (k.s) buyuruyorlar ki;  "Savm-u Salat-ü hac ile Sanma zahid biter işin İnsan-ı Kamil olmaya Lazım olan irfan imiş"  Savm oruç. Salat namaz. Hac, bir çok menasıkı olan, Zekat bir çok hesabı olan yani bilgiye ihtiyaç duyulan haller... Bilgisiz namaz kılınmaz, bilgisiz oruç tutulmaz, zekat verilmez, hacca gidilmez hac edilmez daha doğrusu. Gitmek başka, hac etmek başka... Hepsi bir bilgi istiyor. Bu ibadetleri yerine getirerek İnsan-ı Kamil olmaya varamayız çünkü bunlar asgari mükellefiyetlerdir manası var ayrıca bilgi sahibi olmak da irfan sahibi olmaya yeterli olmadığını söylüyor Niyaz-ı Mısri Hazretleri... Bilgi sahibi olmak illa irfan sahibi olmayı gerektirmiyor yani bilginin sonucu irfana ulaşmıyor, otomatik bir şey değil. Nice bilgi sahipleri var bilgilerini zarar için kullanıyorlar...  Biz, bilgi sahibi kılmaya eskiden tedris yani dersleşme, ders verme ve ders alma olarak isimlendirirdik. Sonra bi ara maarif olarak yani asıl doğru söz o; irfan kazandırma olarak isimlendirdik. Şimdi de eğitim diye isimlendiriyoruz. Bakın, eğitim ile maarif arasında çok ciddi farklar vardır. Yani birbiriyle mukayese edilemeyecek iki ayrı kurumdur bilgi ve irfan. Yani maarif ve eğitim mukayese edilemez. İsim değişikliği bunu ortaya koyamıyor ve maalesef irfansızlık ortaya çıkıyor... Bakın, eğitimin kelime manası, içerdiği mana, ihtiva ettiği mana; kişi muhatabına bir şeyler öğretir ama bu öğretinin gayesi ona bir şey kazandırmak değil, kendisine doğru cevap alabilmektir. Yani, öğretici öğrettiğinden istediği cevapları almak için öğretmesine eğitim denir...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/2/202120 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Bu Yokluk Yoluna - Dursun Ali Tökel - B11 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Dursun Ali Tökel, Yunus Emre Hazretlerinin "Gelin Bugün Yanalım" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Dursun Ali Tökel'in bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Bu yoklık yolına bugün bize yoldaş olan kimdür    İlümüze gönilelüm sorun kardaş olan kimdür  2 Ne kalduk işbu iklîmde agır yüklerün altında    Bu yükleri bu yapları döküp hâldaş olan kimdür  3 Seni bunda viribidi teferrüc eylegil didi    Sen ev yaparsın iy hâce evi tarâş olan kimdür  4 Bu Ferş'i gördük aldanduk henüz ‘Arş'a iremedük    Bu ‘Arş'a Ferş'e iy hâce gör e ferrâş olan kimdür  5 Gelünüz gidelüm gelün ki Yûnus geçdi gönildi    Ayaklara düşer Yûnus bu yola baş olan kimdür  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/2/202121 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Kuşlara Yem Veren Mecusinin Hikayesi - B36 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de Cüneyd-i Bağdadi Hazretlerini ve hikayelerini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Cüneyd-i Bağdadî hazretleri bir kış gününde Bağdad camilerinin önünde bir mecûsînin kuşlara yem attığını görüp ona şöyle dedi:  -Sen hayır yapıyorum diye kendini boşuna aldatıyorsun. Allahü teala, evvelâ îmanı farz kılmış, geri kalan hayır hasenatı ondan sonra emretmiştir, îman etmedikçe senin bu yaptığın iyilik Allah indinde makbul değildir. Cüneyd-i Bağdadî hazretlerinin bu sözlerine mecûsînin cevabı şöyle oldu:  -Ben de biliyorum kabul olunmayacağını. Fakat Allah bu yaptığımı görmez, bilmez mi?  Cüneyd-i Bağdadî de; -Elbette görür ve bilir, deyince, mecûsî; -Öyleyse o da bana yeter, deyip kendi bildiğine devam etti...  Cüneyd-i Bağdadî hazretleri bundan sonrasını kendisi şöyle anlatıyor:   “Aradan hayli zaman geçti. Kâbe-i Muazzama’yı çok arzulamıştım. Hac mevsiminde Mescid-i Haram’a gelip tavaf yapmakta idim. Bu esnada bir adamın ellerini açmış Allaha yalvarmakta olduğunu, hatta gözlerinden sel gibi yaşlar akıttığını gördüm, iyice dikkat ettim, o zat karlı bir havada kuşlara yem veren mecûsî idi. Tavaftan sonra yanına yaklaşıp hemen kollarından yakaladım. Beni tanımıştı.  -İşte Allah gördü ve bildi, deyip hayretle yüzüme bakarak Kelime-i şehâdeti getirdi ve ruhunu gözümün önünde orada teslim etti. O anda bana gaibden şöyle hitap olundu:  “Ya Cüneyd! Sen Beytimi arzu ederek geldin ona kavuştun. O ise beni arzu ederek geldi bana kavuştu.”  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/2/202121 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Gurbet Aşkın Körüğüdür - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde aşkı anlatıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer:  "Benim iki gecem var, ikisinde de uykusuzum, Biri senle olduğum gece, yanımda sen varken uyumak olur mu? Biri sensiz olduğum gece, hasretin bırakmaz gözüme uyku girsin..."  Hz. Mevlana böyle demiş abi... Aşıklık zor bir iş galiba?...  Savaş Şafak Barkçin: Galiba... :)  Serdar Tuncer: Niye sadece galiba?  Savaş Şafak Barkçin: Valla ben şöyle diyorum: En büyük keramet aşktır. Dünyadaki en olağanüstü şey aşktır ama aslında en olağan şey de aşktır. Şimdi bu ikiliklere insanın biraz alışması lazım. Bizim modern eğitim genelde insanı tekil yollara sevke eder yani kalıplarla insanı şartlandırır, işte siyasetse devlettir, efendim iktisatsa işte almak vermektir... Şimdi buna benzer şekilde işte Mevlana Hazretleri iki gecem var diyor normalde tezat bir şey söylüyor. Birinde sen varsın o da olmuyor, sensiz hayal de olmuyor. Onun gibi bende diyorum ki yani aşk hem çok olağanüstü bir şey, hem de çok olağan bir şey... Biz aslında bir aşk denizinin içindeyiz, biz aşk soluyoruz. Çünkü Allah alemi aştan yaratmış, muhabbet ederek yaratmış...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/2/202120 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Allah Kimleri Sever? - B37 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde dostluğu anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Efendim, Kemal-i hürmet ve muhabbetle arz-ı selam eyleriz. Sevgili dostlar... deyince dost nedir diye aklıma geliverdi... Veysel'e de rahmet olsun; Benim sadık yarim kara topraktır da hep dostluk işlenir... Çağırıram dost dost... Niyaz-i Mısri'de de vardır... Dost Farsça bir kelime. Arapça karşılığı aşağı yukarı Halil. Tabi Hazreti İbrahim'in (a.s) lakabı, daha doğrusu sıfatının izahı, halinin izahı bir kelime. Resulullah Hazretlerinin halinin izahı da Habib yani sevgili... Ha, bir takım kendini bilmezler Kur'an-ı Kerim'de Habibullah ifadesi yok diye Resulullah'a Habibullah demek caiz değildir filan gibilerinden ne diyim ipe sapa gelmez deyip geçiştireyim... öyle diyenler, öyle diyen beyinsizler var.   Halbuki Kur'an-ı Kerim'in özellikle ayetlerin sonunda daha fazla geçer; Allah, ikram edenleri sever, cömertleri sever, kendisine tevekkül edenleri sever... gibi Allah'ın sevdiği şeyler bir çok ayette var. Keza kafiri sevmez, münafığı sevmez, cimriyi sevmez, kaba saba hareket edip gönül kıranları sevmez gibi... Yuhibbu veya Layuhibbu ile bir çok sıfatları Kur'an-ı Kerim'de görüyoruz. Bu sıfatların içinde Allah'ın sevmez dediği hiç bir sıfat ve hal Resulullah Efendimizde yok. Severim dediği her türlü sıfat ve hal de Resulullah Efendimizde var. Ona Habib demeyeceğiz de kime diyeceğiz?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/2/202119 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Canlar Canını Buldum - Ahmet Özhan - B10 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Ahmet Özhan, Yunus Emre Hazretlerinin "Gelin Bugün Yanalım" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Ahmet Özhan'ın bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Cânlar cânını buldum bu cânum yagmâ olsun    Assı ziyândan geçdüm dükkânum yagmâ olsun  2 Ben benligümden geçdüm gözüm hicâbın açdum    Dost vaslına ulaşdum gümânum yagmâ olsun  3 Benden benligüm gitdi hep mülkümi dost tutdı    Lâ-mekân kavmi oldum mekânum yagmâ olsun  4 İkilikden usandum ‘ışk tonını tonandum    Derdi hânına kandum dermânum yagmâ olsun  5 Varlık çün sefer kıldı andan dost bize geldi    Vîrân gönül nûr toldı cihânum yagmâ olsun  6 Geçdüm bitmez sagınçdan usandum yaz u kışdan    Bostânlar başın buldum bostânum yagmâ olsun  7 Ta‘allukdan üzüşdüm ol dostdan yana uçdum    ‘Işk dîvânına düşdüm dîvânum yagmâ olsun  8 Yûnus ne hoş dimişsin bal u şeker yimişsin    Ballar balını buldum kovanum yagmâ olsun  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/2/202116 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Geri Çevrilmeyecek Dua Nasıl Edilir? - B35 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Hayvanların Dilini Öğrenmek İsteyen Adam" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Bir gün Hz. Musa'ya genç bir adam geldi.  - Ey Musa! Bana hayvanların dilini öğret. Bu şekilde kur-dun-kuşun sözlerini duyayım da, dinime ait işlerde ibret sahibi olayım. Bakıyorum da bütün insanlar ekmek, su, şan, şeref, makam, mevkî ve karın doyurmaktan başka şey konuşmuyorlar. Belki hayvanlar alemi insanlardan daha farklıdır. Dünyadan göçme zamanına ait bilgi ve tecrübeler vardır, dedi.  Hz. Musa genç adama:  - Git! Bu isteğinden vazgeç. Bu istek her zaman tehlike getirir. İbret almayı ve uyanmayı kitaptan, sözden, harften ve dudaktan değil, Allah'tan iste, diye tavsiyede bulundu.  Hz. Musa'nın kendisine istediğini vermemesi, tam tersine engellemesi adamın isteğini iyice artırdı. Zaten insan men edildiği şeye istekli olur. Yasak, arzu uyandırır, derler.  Genç adam bir müddet sonra Hz. Musa'nın karşısına tekrar çıktı. Türlü diller dökerek:  - Ey Musa! Dünya ve içindekiler senin nurunla kıymet buldu. Sen öyle cömert ve istekleri kabul eden birisin ki benim bu isteğimi geri çevirmek senin gibi kerim ve cömert birine yakışmaz. Sen ki”Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü kafirlerden başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez” diyen Cenab-ı Hakk'ın halifesisin. Eğer benim ümidimi boşa giderirsen, isteğimi yerine getirmezsen beni üzersin, diye ısrar etti.  Hz. Musa adamın bu tavrı karşısında Rabbiyle konuştu. Çünkü Hz. Musa'nın bir özelliği de kelim olması, yani Allah ile konuşmasıdır.  Hz. Musa:  - Yâ Rabbi! Bu eğriyi doğrudan ayıramayan ve nasihat da dinlemeyen adamı şeytan esir etmiş. İstediğini yaptırtıyor.  Şimdi ben ona istediğini öğretirsem ona bu öğrendiğinin zararı dokunacak. Eğer öğretmezsem kalbi bana karşı kötü duygular besleyecek, dedi.  Cenab-ı Hakk:  - Ey Musa! Öğret. Çünkü biz lütuf ve keremimizden, hiçbir duayı reddetmeyiz.  Hz. Musa:  -Ya Rabbi! Ya öğreneceği bilgiler, onun zararına olursa? Bazen insanın her şeye gücünün yetmediğini bilmesi onun için en güzel sermaye olmaz mı? diye adamın isteğinin iyi olmadığı hakkında Allahü Teâlâ ile konuştu.  Cenab-ı Hak:  - Ey Musa! Sen onun istediğini yap, dedi.  Hz. Musa, o adama bir kez daha öğüt vermeyi denedi:  - Aman dikkat et! İsteğinde ısrarlı olma! İstediğin şey, senin zararına olacaktır. Vazgeç bundan. Allah'tan kork. Şeytan seni aldatmış. Soruda ve istekte aşırı gidersen hoşlanmayacağın şeyler olabilir, dedi.  Adam bu sefer:  - Bari, şu kapıda oturan köpeğin ve tavuğun dillerini olsun öğret, diye yalvardı.  Hz. Musa bu aşırı ısrar karşısında adamın teklifini kabul etti:  - Haydi git! Allah'ın lütfü erişti. Bu ikisinin dillerini anlayabileceksin, dedi.  Adam sevinerek gitti...  Sabah olunca, kahvaltıdan sonra hizmetçi sofrayı silkti. Sofra bezinden bir parça bayat ekmek düştü.  Adam,”acaba isteğim oldu mu?” diye kapı eşiğinde durdu ve hayvanları dinlemeye başladı. Düşen kuru ekmek parçasını, horoz çabucak kaptı. Köpek horoza:  - Sen buğday da yiyebiliyorsun. Ben ise, yiyemiyorum. Bu şekilde ekmek parçasını kapman bana zulüm olmadı mı? Sen kısmetimi elimden aldın, diye çıkıştı.  Horoz:  - Merak etme, köpek kardeş. Allah sana bu ekmek parçasına karşılık daha güzel şeyler verecek...  Devamı videoda...
11/2/202118 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Allah'ın Kulu Her İşinde Hizmettedir - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde memuriyeti, bürokratlığı ve insanımızı anlatıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Abi, şimdi tecrübe çok kıymetli bir şey. Senelerce memuriyet, bürokratlık, devlet kademesinde hizmet bunlar var hayatınızda... Şimdi seyredenler arasında da hem bu hizmetleri hala deruhte edenler var hem de oraların hayalini kuranlar, orada olmak isteyenler var... Devlet, memuriyet, nimet, külfet, zillet, illet filan bunların bağlamında bizi aydınlatır mısınız rica etsek?  Savaş Şafak Barkçin: Eyvallah abi. Memuriyet iki kilo et demişler bi de... Valla memuriyet tabi toplumumuzda, memur emir aldında olan demek, emredilen demek. Amir emreden demek biliyorsun. Bu emir olayı bizim millete biraz ters gelir. Aslında hani ben hep söylerim, bizim millete ordu millet deriz. Biliyorsun ordu, düzenin, disiplinin en büyük sembolüdür. Dünyanın her tarafında tamamen disiplin mesleğidir aslında savaşmaktan da öte çünkü barış zamanı daha uzundur savaş zamanlarından her zaman. Biz şimdi ordu millet deyince böyle bir klişe vardır, biz şöyle sanıyoruz işte bütün türk insaları o kadar düzenli, o kadar disiplinli ki hepsi böyle ordu gibi falan ama alakası yok. Tam tersidir. Yani orduda yaptıkları gibi zorla sana sağ sol adım atmayı öğretirler, seni yerde süründürürler... Bizim biraz ordu milleti olmamız dayakla, değnekle hizaya hep maalesef sokulduğumuz içindir. Peki emir kelimesiniz niye sevmiyoruz?  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/2/202120 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

İnsan Neye İnanırsa Öyle Yaşar - B36 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Anadolu coğrafyasını ve Rumeli'yi anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Rumeliye doğru uzanalım... Fakir, Rumeli ile çok ilgilenmekteyim. Aşağı yukarı, kültür ve turizm bakanlığında çalıştığım zaman sayın müsteşarımız Rumeli'deki tasavvufi kurumların incelenmesi göreviyle fakiri gönderdi Rumeliye işte rapor hazırladık, hali hazırdaki durum nedir vesaire... ve fazlaca ilgilenmeye başladım sonra kendi, şahsi isteğimle. Bu ilgi bir takım kardeşler, arkadaşlar tarafından sen Rumelilisin ne bağlandı. Halbuki benim aile olarak Rumeli ile alakam yani Avrupa kıtasının en batı noktası Bakırköy benim ailemde annemin doğum yeri. Ailem, annemin ailesi bir kaç göbek İstanbullu, babamın ailesi bir kaç göbek Bursalı. Bursalı değince de Rumeli'den Bursa'ya çok göçmen gelmiştir malum, yine bir Rumeli kökenimiz yok. Hasılı, ilgilenmek için maddi bir bağ aramak gibi bir noksanımız var toplum olarak. Hemşehrilik gayreti denebilir buna...  Bir yeri sevmek için oralı olmak şart değil, oranın ne olduğunu bilmek, anlamak, kavramak, hissetmek, özümsemek önemlidir. Biz büyüğümüzden, Muzaffer Efendi Hazretlerinden şöyle işittik, o özbeöz türkmen bir zattı, karakeçili aşiretin evladıydı. Büyük dedesi vazife ile Bulgaristan'ın Yanbolu'sunda görevde bulunmuş ama Rumelili bir ailenin çocuğu değil, karakeçili aşiretinden. Fakat Rumeli için derdi ki; "Rumeli'de bastığın topraktaki çimen ya dedenin sakalıdır, ya büyükannenin saçıdır." Çünkü Osmanlı Devleti'nin kuruluşu ile ilgili işte diziler var vesaire filan... Oradan beri biz biliyoruz ki Osmanlı Devleti'nin... Bu Osmanlı Devleti sözü de yanlış. Osmanlı Devleti diye bir Devlet yoktur. O, hanedanın adı ile devletin adını birleştiren yabancıların taktığı bir isimdir. Bizim kendi devletimize verdiğimiz isim; Devlet-i Aliyye yani yüce devlet. Bir de sıfat eklemişizdir ona; Devlet-i Ebed Müddet yani kıyamete kadar sürecek olan devlet...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/2/202122 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

Gelin Bugün Yanalım - Hayati İnanç - B09 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Hayati İnanç, Yunus Emre Hazretlerinin "Gelin Bugün Yanalım" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 19:33'te MyMecra'da.  Hayati İnanç'ın bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  Gelün bugün yanalum yarın yanmamagıçün Ölelüm ölmeziken yine ölmemegiçün  Tartalum günâhumuz artduralum âhumuz İdelüm hisâbumuz hisâb olmamagiçün  Erenlere gidelüm eteklerin tutalum Bugün eyle idelüm yolda kalmamagiçün  Bak göresin dünyeye geldügüni bil neye İş bu fânî dünyeye magrûr olmamagiçün  Yûnus yok dünyâ tadı çün kim fânîymiş adı Muhammed zindân didi biz şâd olmamagiçün  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/2/202120 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Şeytanı Sevindiren O Cümle! - B34 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Hayvanların Dilini Öğrenmek İsteyen Adam" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Bir gün Hz. Musa'ya genç bir adam geldi.  - Ey Musa! Bana hayvanların dilini öğret. Bu şekilde kur-dun-kuşun sözlerini duyayım da, dinime ait işlerde ibret sahibi olayım. Bakıyorum da bütün insanlar ekmek, su, şan, şeref, makam, mevkî ve karın doyurmaktan başka şey konuşmuyorlar. Belki hayvanlar alemi insanlardan daha farklıdır. Dünyadan göçme zamanına ait bilgi ve tecrübeler vardır, dedi.  Hz. Musa genç adama:  - Git! Bu isteğinden vazgeç. Bu istek her zaman tehlike getirir. İbret almayı ve uyanmayı kitaptan, sözden, harften ve dudaktan değil, Allah'tan iste, diye tavsiyede bulundu.  Hz. Musa'nın kendisine istediğini vermemesi, tam tersine engellemesi adamın isteğini iyice artırdı. Zaten insan men edildiği şeye istekli olur. Yasak, arzu uyandırır, derler.  Genç adam bir müddet sonra Hz. Musa'nın karşısına tekrar çıktı. Türlü diller dökerek:  - Ey Musa! Dünya ve içindekiler senin nurunla kıymet buldu. Sen öyle cömert ve istekleri kabul eden birisin ki benim bu isteğimi geri çevirmek senin gibi kerim ve cömert birine yakışmaz. Sen ki”Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü kafirlerden başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez” diyen Cenab-ı Hakk'ın halifesisin. Eğer benim ümidimi boşa giderirsen, isteğimi yerine getirmezsen beni üzersin, diye ısrar etti.  Hz. Musa adamın bu tavrı karşısında Rabbiyle konuştu. Çünkü Hz. Musa'nın bir özelliği de kelim olması, yani Allah ile konuşmasıdır.  Hz. Musa:  - Yâ Rabbi! Bu eğriyi doğrudan ayıramayan ve nasihat da dinlemeyen adamı şeytan esir etmiş. İstediğini yaptırtıyor.  Şimdi ben ona istediğini öğretirsem ona bu öğrendiğinin zararı dokunacak. Eğer öğretmezsem kalbi bana karşı kötü duygular besleyecek, dedi.  Cenab-ı Hakk:  - Ey Musa! Öğret. Çünkü biz lütuf ve keremimizden, hiçbir duayı reddetmeyiz.  Hz. Musa:  -Ya Rabbi! Ya öğreneceği bilgiler, onun zararına olursa? Bazen insanın her şeye gücünün yetmediğini bilmesi onun için en güzel sermaye olmaz mı? diye adamın isteğinin iyi olmadığı hakkında Allahü Teâlâ ile konuştu.  Cenab-ı Hak:  - Ey Musa! Sen onun istediğini yap, dedi.  Hz. Musa, o adama bir kez daha öğüt vermeyi denedi:  - Aman dikkat et! İsteğinde ısrarlı olma! İstediğin şey, senin zararına olacaktır. Vazgeç bundan. Allah'tan kork. Şeytan seni aldatmış. Soruda ve istekte aşırı gidersen hoşlanmayacağın şeyler olabilir, dedi.  Adam bu sefer:  - Bari, şu kapıda oturan köpeğin ve tavuğun dillerini olsun öğret, diye yalvardı.  Hz. Musa bu aşırı ısrar karşısında adamın teklifini kabul etti:  - Haydi git! Allah'ın lütfü erişti. Bu ikisinin dillerini anlayabileceksin, dedi.  Adam sevinerek gitti...  Sabah olunca, kahvaltıdan sonra hizmetçi sofrayı silkti. Sofra bezinden bir parça bayat ekmek düştü.  Adam,”acaba isteğim oldu mu?” diye kapı eşiğinde durdu ve hayvanları dinlemeye başladı. Düşen kuru ekmek parçasını, horoz çabucak kaptı. Köpek horoza:  - Sen buğday da yiyebiliyorsun. Ben ise, yiyemiyorum. Bu şekilde ekmek parçasını kapman bana zulüm olmadı mı? Sen kısmetimi elimden aldın, diye çıkıştı.  Horoz:  - Merak etme, köpek kardeş. Allah sana bu ekmek parçasına karşılık daha güzel şeyler verecek...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
11/2/202123 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Müslümanız Diyoruz ama Allah'ı Bilmiyoruz! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Hangi kitapları okumalıyız? Nasıl okuduğumuz önemli mi? sorularını cevaplıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Ümmet-i Muhammed'in bir derdi var. Bazen diyorlar ki abi hangi kitapları okuyalım? Böyle denildiği vakit ben pek kitap tavsiye edemem bunun sebepleri var... Soru 1; bu şekilde bana ne kitap okumamı tavsiye edersin sorusu sorulur mu? Soru 2; böyle sorana kitap tavsiye edilmesi doğru bir şey mi? Soru 3; peki biz neyi okumalıyız? Soru 4; nasıl okuduğumuz önemli midir? Buyursunlar abicim...  Savaş Şafak Barkçin: Şimdi birincisi gençler bana da soruyor; Hocam kitap listeniz var mı? Okuma listeniz var mı? Bazı tabi arkadaşlar 150 kitaplık liste var, 100 kitaplık liste var, kimisi 10 kitaplık liste var bunları görüyorum yani... Valla açıkça şunu söyleyeyim, belki kendimden bildiğim için söylüyorum ben böyle bir şeyi kendim çok arzu etmem, bana yapılmasını arzu etmem o yüzden gençlere de diyorum ki; valla abicim ne okursanız okuyun ama mutla bir Akaid kitabı okuyun, Akaid kitabı bulamıyorsanız en azından İlmhal'in ilk başı kısmı itikat kısmıdır Ömer Nasuhi Bilmen merhumun onu okuyun çünkü müslümanız diyoruz ama Allah kimdir, sıfatları nedir, Resulullah Efendimiz kimdir, Kur'an nedir, Sünnet ne demektir? bunları açıkçası çok net bilmiyoruz, burada çok gol yediğimizi görüyorum o yüzden temel olarak ben şöyle diyorum; Akaid kitapları, iki adamların kitapları, adam olmuş adamların kitapları, insan olmuş insanların kitapları, alemi okumuş, kendilerini okumuş insanların kitapları... Bunu neden diyorum? Şundan dolayı...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
10/14/202119 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

İçiniz Daraldığında İnşirah Suresi Okuyun! - B35 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde İnşirah Suresi'ni anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Allah cümle gönüllere ferahlık versin. Bu duayı fiil haline getirebilmek için de bize İnşirah Suresi'nin ihtiva ettiği tercüme ve tefsir manalarını değil tesirini ve tabi okumayı nasip etsin... Dünyada ferahlık hissettiğimiz, pek ferahladığımız haller, zamanlar var dimi? İşte o İnşirah Suresi'nden... Bizim gönlümüzü ferahlatan, sadrımızı şerh eden de Rabbimizdir. Ve, bu üçleme yani bir şeyi üç defa söylemek filan işte ilkokuldayken çocuklar Allah'ın hakkı üçtür falan filan der... Buna bazıları Hristiyanlıktaki üçleme ile karıştırarak aman yapmayın filan derler yanlıştır bu. Hristiyanlar bir şeyi yapıyor diye onlara benzemek kastı olmaksızın bizim de yapmamızın sebebi onları taklit etmek değildir çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v) Hazretleri dikkat çekmek istediği bir konu, bir mevzu, bir hal olunca 3 defa söylerlerdi...  İnşirah Suresi'nde her zorluktan sonra bir kolaylık vardır iki defa söylenmiş. Şimdi iki defa ayette var, bir de Resulullah söylüyor oluyor üç... İşte sıkıldığımız zaman ki dünyada sıkılmadan durmak mümkün değildir çünkü asli vatanından ayrısın onun için Hazreti Mevlana Mesnevi-i Şerif'in başında öyle şikayet ediyor; Ney'i dinle. Dinledim de ne yapıyor? Ayrılıklardan hikayet ediyor ve bu ayrılık onu üzüyor, bu ayrılık benim bağrımı dilim dilim kesti onları anlatıyorum. Nedir o ayrılık? Asli vatandan ayrılık. Hepimiz dünya misafirhanesinde hepimiz göçmeniz. Bu misafirlik bir gün sona erecek, bir başka misafirhaneye, ahiret alemine geçeceğiz. O misafirlikte kıyametle bitecek. Ebedi hayat, asli vatan orası bunlar merhale...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
10/14/202119 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

Hakk Çalabım - Ekrem Demirli - B08 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Ekrem Demirli, Yunus Emre Hazretlerinin "Hakk Çalabım" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 21:33'te MyMecra'da.  Ekrem Demirli'nin bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  Hak Çalab'um Hak Çalab'um sencileyin yok Çalab'um Günâhluyam yarlıgagıl iy rahmeti çok Çalab'um  Kullar senün sen kullarun günâhları çok bunlarun Uçmaguna sal bunları binsünler Burâk Çalab'um  Ben eydürem kim iy Ganî nedür bu derdün dermânı Zinhâr esirgeme beni ‘ışk odına yak Çalab'um  Ne yohsul u ne baydasın ne köşk ü sarâylardasın Girdün miskînler gönline idindün turak Çalab'um  Kogıl beni hoş yanayın kül oluban uşanayın Ol sevdügün Muhammed'e olayın çerâk Çalab'un  Ne ‘ilmüm var ne tâ‘atüm ne gücüm var ne tâkatüm Meger kıla ‘inâyetün yüzümüzi ak Çalab'um  Yûnus'ı sen yarlıgagıl bu günâhlu kullarıla Eger yarlıgamazısan key katı firâk Çalab'um  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
10/14/202120 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Dua Nasıl Kabul Olur? - B34 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde duayı anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Davete icabet sünnet değil farzdır. Çünkü Allah ayet-i kerimede "Siz beni dua ile davet ederseniz ben icabet ederim" buyuruyor. Yine ayet-i kerime ile sabit ki "Yeryüzünde Allah'ın halifesiyiz" denlisi densizi, dinlisi dinsizi herkes Allah'ın halifesidir. Halife, kendisini halife tayin edenin ahlakı ile ahlaklanmalıdır, bu da genel bir kaidedir. Öyleyse Allah davete icabet ediyor ise halifelerinin de davete icabet etmeleri farz hükmündedir...  Kainat dua üzerine döner diye de bir söz var. Bu duanın ehemmiyetini gösterir. Şimdi, yeryüzünde din olarak kabul edilmiş bir takım inanç sistemleri var. Bunlar sosyolojik açıdan, teolojik açıdan değil, din bilgisi açısından değil. Sosyal, içtimaiyat açısından. Tek tanrılı dinler, semavi dinler, çok tanrılı dinler vesaire bunlar sosyolojik açıdan böyle. Tek tanrılı dinler ve ya semavi dinler dediğimiz kronoloji itibari ile musevilik, isevilik, muhammedilik... de hem tek tanrılı, hem Hz. Meryem ve Hz. İsa'da da uluhiyet yani tanrılık var. Nasıl bir tek tanrılılık bilmiyorum... Yahudi inancında da tanrı ile yahudiler akraba... Yani diğer insanlar, yahudi olmayanlar Allah'ın kulu da değil, muhattap da değil. Hani bazı filimlerde öyle Hz. Musa'nın hayatından bahseden yabancı filimlerde çeviri yapıyorlar o meşhur o 10 emir söylendiğinde işte efendim adam öldürmeyeceksin... Bu yanlış bir tercüme sevgili kardeşlerim çünkü Tevrat'ta adam öldürmeyeceksin yazmaz. Gerçek Tevrat'ta yazar tabi ama bugünkü tahrif edilmiş, değiştirilmiş, bozulmuş, aslından uzaklaşmış Tevrat'ta insan öldürmeyeceksin yazmaz. Yahudi öldürmeyeceksin yazar...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
10/14/202121 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Sahabeler Peygamberimizi Nasıl Sevdiler? - B33 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Peygamberimizin inceliğini, Tevhid dini islamı ve Sahabe-i Kiram efendilerimizi anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Şöyle bir sohbet edelim mi ne dersiniz? Diyeceksiniz ki biz size cevap veremiyoruz ki neden soruyorsunuz bunu? Cevap veriyorsunuz sevgili dostlar, veriyorsunuz... Nasıl cevap veriyorsunuz? Programı takip ederek çünkü ben o teknik işlere pek fazla akıl erdiremem daha doğrusu sevmediğim için akıl erdirmeyi istemem. Her şeyi ehli yapsın... Takip ediliyor yani söylediklerimizi dinlemeye layık buluyorsunuz bunun için hem teşekkür ediyorum hem de bu yakınlıktan dolayı ben de doğrusu çok rahat ediyorum. Aramızdaki ilişki netice itibari ile muhabbet ilişkisi... Hep arz ediyorum, muhabbet sohbet demek değil ama sohbet denilen yüce kurum birbirine muhabbeti olanlar arasında yapılır. Ötekilerin konuşmalarına yani birbirine muhabbeti olmayanların konuşmalarına sohbet denmez. Ders denir, konferans denir, daha ileri gidince münakaşa, münazara, kavga denir. Onun için sizin, benim sualime müspet cevap verdiğinizi kabul ederek şu bahsi konuşalım...  Malum, tevhid dini olan islam kul bazında bir kişi ile başlamıştır. Tabi islam yanlış oldu Muhammedilik diyelim ona. Çünkü islam hazreti adem ile başlamıştır. Kur'an-ı Kerim'de havarilerin, bir çok Peygamberin ene evvelül müslimin, nahnül müslimin gibi ifadelerle müslüman olduklarının ifade edildiği ayet-i kerimeler var ama Muhammedilik ondan önce yoktu müslümanlar Hz. Muhammed (s.a.v) ile başladı... Böyle düşünenler var maalesef bunlar ayet-i kerimeleri bile anlamıyorlar. Hasılı, Muhammedilik bir kişi ile başladı, tevhid ile...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
10/14/202120 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Kuş Avcıyı Avlarsa... - Biri Bir Gün - B33 | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Kuşun Öğüdü" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Avcının yakaladığı küçük kuş birden konuşmaya başladı: – Ben minicik bir kuşum dedi, etim, dişinin kovuğunu bile doldurmaz. Eğer serbest bırakırsan işine yarayacak üç öğüt veririm. Dinle, birinci öğüdüm şu: “Olmayacak bir söz duyarsan, asla inanma!” Avcı şaşırmıştı. ikinci öğüdü isteyince küçük kuş: – Beni bırak, ikinci öğüdümü şu damın üstünde vereceğim dedi. Avcı kuşu bıraktı. Bir lahzada dama konan kuş: – Dinle dedi, “geçip gitmiş şeyler için asla üzülme”. Olan olmuş, biten bitmiştir çünkü. Bak, benim karnımda on dirhem ağırlığında bir inci vardı. Çok kıymetli bir inciydi bu. Ne yazık ki elinden kaçırdın… Avcı daha çok şaşırmış, kuşu serbest bıraktığına pişman olmuştu. Ah vah etmeye, saçını başını yolmaya başladı. Kuş: – Ne oldu? diye sordu. Niçin dövünüp duruyorsun? Ben sana olmayacak söze asla inanma dememiş miydim? Sen karnımda inci olduğunu duyunca bu öğüdü hemen unuttun. Kendisi üç dirhem gelmeyen kuşun karnında on dirhemlik inci olur mu hiç? Üstelik ikinci öğüdümü de unutmuşa benziyorsun. Hani elden kaçırdığın şeyler için asla üzülmeyecektin! Avcı utanmış başını yere eğmişti. – Üçüncü öğüdünü ver bari diye inledi. Küçük kuş damdan kalkıp yüksekçe bir ağacın dalına kondu ve oradan gökyüzünün boşluğuna doğru süzülürken şöyle bağırdı: – Behey sersem avcı, sen verdiğim ilk iki öğüdü tuttun mu ki üçüncüsünü istiyorsun?  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
10/9/202120 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

Ahlak İlimden Önce Gelir - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Sefer ne demek? Zafer ne demek? Biz niye zaferden sorumlu değiliz de seferden sorumluyuz? sorularını cevaplıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Bir derdim var yine, dermana geldik.  Savaş Şafak Barkçin: Allah derman versin, bizde yok abi.  Serdar Tuncer: Vardır vardır :)  Savaş Şafak Barkçin: Sahibinde var bizde yok. Bize de oradan geliyor :) Bize gelişi bu demiş ya adam... :) Kayserili için söylerler. Yahudi demiş ki; ya İslam'ın şartı kaçtı demiş? 6 demiş. Ya 5 değil miydi? demiş. Kayserili de bize gelişi o demiş :)  Serdar Tuncer: Eyvallah :) Abi bazı güzel hikmetler var yani insana müslümanlığında, yürüyüşünde yol gösterecek hikmetler fakat bazen bu hikmetler olmadık müesseselerin ya da olmadık insanların diline düşüp ortalığa saçılınca aleladeleşiyor, içi boşalıyor, yol göstericiliğini kaybediyor, böyle bir ezberle, kabulle alıyoruz istifade imkanıda kalmıyor. Onlardan birini soracağım. Diyoruz ki; "Biz zaferden değil, seferden sorumluyuz." Sefer ne demek? Zafer ne demek? Biz niye zaferden sorumlu değiliz de seferden sorumluyuz? Bu konuda kanaatinizi merak ederim...  Savaş Şafak Barkçin: Valla keşke bunu söyleyenler böyle büyük gayret, hak yolda durmak için, işleri hep doğru ve güzel yapmak için çok büyük gayret sarf etseler ben ellerinde öperim ama...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
10/9/202124 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Gönüller Yapmaya Geldim - Nurullah Genç - B07 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Nurullah Genç, Yunus Emre Hazretlerinin "Gönüller Yapmaya Geldim" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 21:33'te MyMecra'da.  Nurullah Genç'in bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Benim bunda kararım yok, ben bunda gitmeye geldim    Bezirgânem metâım çok, alana satmaya geldim.  2 Ben gelmedim dâviyüçün, benim işim seviyüçün    Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.  3 Dost esriği deliliğim, âşıklar bilir neliğim    Değşürüben ikiliğim, birliğe yetmeye geldim.  4 Ol hâcemdir ben kuluyam, dost bahçesi bülbülüyem    Ol hâcemin bahçesinde şâd olup ötmeye geldim.  5 Bunda bilişmeyen canlar, anda bilişemez onlar    Bunda bilişüb dost ile, ömrüm harc etmeye geldim.  6 Yunus Emre âşık olmuş, mâşûkun derdinden ölmüş    Gerçek erin kapısında, hâlim arz etmeğe geldim.  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
10/9/202123 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Allah Katındaki Değerimizi Nasıl Anlarız? - Biri Bir Gün - B32 | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Zalim Padişahı Kabirde Yutan Yılan" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Evvelki zamanlarda bir padişah vardı. Dünyaca gayet ulu bir padişah idi. Bir gün şiddetli bir hastalığa müptela oldu. Tebaasını çağırdı. Vasiyet etti. Dedi ki:  -Ey benim vezirlerim! Ey yarenlerim! Oğullarım ve kullarım! Beni görün ve benim halime bakın, ibret alın. Bu fani yalancı beyliğe aldanmayın. Bu fani lezzetlere gönül vermeyin, ahiret amellerine fırsat elde iken çalışıp gayret edin. Yoksa benim gibi olur, nedametler edersiniz. Ölüm insana aniden gelir. Ölüm gelince insan şaşırır. Ölüm arslanı insanı pençesine alır, hiç aman vermez. Tövbeyi hiç elden bırakmamak gerekir.  Bu padişah ölürken nasihat etti ve dedi ki:  -Ben öldükten sonra beni kabire koymayın. Zira ben kabirden ve kabir azabından korkarım. Ben başkalarına çok zulmettim. Başkalarını çok incittim.  Etrafında bulunanlar dediler ki:  -Ne yapmamızı istersin? Cevaben dedi ki:  -Sarayımdaki odalardan birine koyun beni. Büyükçe de bir tabut yapın, beni o tabutun içinde odaya bırakın. Tabuta su girmeyecek şekilde muntazam yapın. Bir kaç gün geçtikten sonra tabutu sağlam bir iple evin ortasına asın. Sonra ruhunu teslim etti.  Padişahın dediğini yerine getirdiler. Sağlam bir ağaçtan büyücek bir tabut hazırlayıp o ulu padişahı tabutun içine soktular. Evlerden birinin içine bıraktılar. Bir müddet sonra da evin içine tabutla beraber astılar. Bir gün akşam oldu, herkes uykuya vardıktan sonra bir avaz işitildi. Gayet heybetli idi. Hep saraydakiler kalkıp korku ile sesin geldiği tarafa koştular. Varıp tabuta sarıldılar, tabutu indirip açtılar. Gördüler ki padişahın başını büyük bir kara yılan kapıp yutmuş. Bu yılan öyle bir yılan idi ki bunun gibi yılanı o havalide o vakte kadar kimse görmemiştir. O ulu padişahın başını o yılanın ağzından zorla çıkardılar, yılanı öldürdüler. Başı eski şekliyle gövdeye bitiştirdiler. Tabutu güzelce kapatıp yine eskisi gibi yerine güzelce astılar. Lakin ertesi gece tekrar aynı şekilde bir avaz ve çığlık duyuldu. Tekrar tabutu indirdiler. Bu sefer o yılan o padişahı yarı beline kadar yutmuş. Yine padişahı yılanın ağzından çıkardılar. Yılanı telef ettiler, tepelediler. Tekrar padişahı eski haline koydular. Tabutu evin ortasına astılar. Ertesi gün oldu, yine geceleyin bir çığlık işitildi. Herkes uykudan kalkıp koştular. Bu sefer yılan padişahı bütün bütün yutmuş. Yılanı tepelediler, padişahı çıkardılar ki kapkara kömür gibi oluvermiş. Sabahleyin varıp zamanın alimlerine bu halleri anlattılar...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
10/9/202125 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Düşeceksen Yolda Düş! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Niye önce yoldaş da sonra yol? Yol kiminle yürünür? sorularını cevaplıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Bazen Ümmet-i Muhammed'in dert ettiklerini, bazen kendi kafama taktıklarımı soruyorum. Bu defa bir Serdar sorusu gelsin... Bu sıra biraz bununla meşgulüm. Şimdi abi, siyasetten ticarete, evlilikten seyr-i süluka bize iz gösteren bir tasavvuf prensibi var ama bu prensibi nasıl anlamamız gerektiğini ben merak ediyorum doğrusu... Diyor ki; Evvel refik, Bade'l tarik" Önce yoldaş, sonra yol. Niye önce yoldaş da sonra yol? birinci soru bu. İkincisi; Yol kiminle yürünür? Bunu da şöyle, hem kiminle yol yürüyeceğimizi anlayalım diye, hem de bizimle yol yürümek isteyenler varsa nasıl bir halde olmalıyız ki onlar bizimle yol yürüyebilsin diye soruyorum.  Savaş Şafak Barkçin: Benim ilk aklıma gelen şey şu... Şimdi refik, yoldaş bir kere insan. İnsan, insanı temessül eder. Yol sonuçta soyut bir şeydir, yol canlı bir şey değil yani yoldaşla haldaş oluyorsun, yoldaşla arkadaş oluyorsun dolayısıyla insanın önce insanı temessül etmesi esas. O yüzden insan yoldan önce aslında insan her şeyden öncedir ama hangi insan tabi işte yoldaş olan adam. Peki, yoldaş yolu nasıl bulmuş? Senden önce bulmuş demektir o yani bir yere gideceğim Serdar'a diyorum ki nerde oturuyorsun, şurada. Beraber gidelim o zaman sen bildiğin için ben sana tabii oluyorum... Dolayısıyla bilmeyen her zaman bilene tabii olur.  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
10/9/202123 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Neyi Seviyorsan Onun Eserisin - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde " Üstadları anlamaya çalışmada üslubumuz ne olmalı?" sorusunu cevaplıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;   Serdar Tuncer: Abi bizim iyilerimiz, bir de dünyadan gelmiş geçmiş iyilerimiz var. Yunus Emre'den Necip Fazıl'a, İmam-ı Gazali'den Sezai Karakoç'a... Allah uzun ömür versin Sezai Bey el an aramızda gerçi... Üstad diyoruz onlara, onları okumadan bugünü yorumlayamıyoruz, yarına bir şey söyleyemiyoruz ama onlara yaklaşımda, onları anlamaya çalışmada üslubumuz ne olmalı?  Savaş Şafak Barkçin: Eyvallah. Çok güzel bir soru çünkü kişi örnek alarak yürüyor. Hepimiz, aslında bir çok insanın hasılasıyız, bir terkibiyiz, bir senteziyiz. Okuduklarımızın, tanıştıklarımızın, kızdıklarımızın, pek sevmediklerimizin, çok sevdiklerimizin, ailemizin... İnsanoğlu aslında bir hatıra kabı gibi yani üzerinde bir çok iz var. Kişi andığıyla yaşar. İyiyi, güzeli anarsan sende güzelleşirsin. Bunu özellikle gençlere tavsiye edeyim, kendinizin şevkini ayakta tutmanız en önemli şeydir çünkü bu devirde şevk en çok kırılan, en çok kaybolan şeydir. Bi insan her zaman, her sabah bugün benim yeni bir şey yapmam lazım, güzel bir şey yapacağım, Allah'ın izniyle eksiğimi tamamlayacağım diyerek kalkmalı. Onun için de yani böyle çok çer çöp şeylerle değil de kıymetli şeylerle vakit geçirmesi daha güzel olur...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/28/202122 minutes, 1 second
Episode Artwork

Allah Sana Sundum Elim - Azmi Bilgin - B06 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Azmi Bilgin, Yunus Emre Hazretlerinin "Bu Yolda Acayip Çok" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 21:33'te MyMecra'da.  Azmi Bilgin'in bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  Sensin Kerîm sensin Rahîm Allâh sana sundum elüm Senden artuk yokdur umum Allâh sana sundum elüm  Ecel irdi va‘de yitdi Bu ‘ömrüm kadehi toldı Kimdür ki içmedin kaldı Allâh sana sundum elüm  Dilüm tetigi bozuldı Cânum gevdemden üzüldi Uşda gözlerüm süzüldi Allâh sana sundum elüm  Urdılar suyum ılıdı Kavum kardaş cümle geldi Esen kalsun kavum kardaş Allâh sana sundum elüm  Uş dikdiler kefen tonum Hazret'e gönüldi yolum Bunda kalan nemdür benüm Allâh sana sundum elüm  Geldi salacam sarılur Dört yana sala virilür İl namâzuma dirilür Allâh sana sundum elüm  Salacamı götürdiler Musallâya yitürdiler Görklü tekbîr getürdiler Allâh sana sundum elüm  Götürdiler bunda üşüp İndürdiler anda şeşüp Topragum örterler eşüp Allâh sana sundum elüm  Topraga çün düşürdiler El topraga üşürdiler Taşlarıla basdurdılar Allâh sana sundum elüm  Uşda beni götürdiler Makbereme getürdiler Halka olup oturdılar Allâh sana sundum elüm  Çün cenâzeden şeşdiler Üstüme toprak eşdiler Hep koyubanı kaçdılar Allâh sana sundum elüm  Kaldum bir karanluk yirde Ayruk varımaz ol yirde Sataşdum bir ‘aceb derde Allâh sana sundum elüm  Ölmedi meşhed tolduhça Gündüzümüz oldı gice Bilmeyüz hâlümüz niçe Allâh sana sundum elüm  Geldi Münker ile Nekir Her birisi sordı bir dil İlâhî sen cevâb virgil Allâh sana sundum elüm  Aldı beni ince yola İltdi Sırât köprüsine ‘Amelüme yok mededüm Allâh sana sundum elüm  Yidi Tamu sekiz Uçmak Her birinün vardur yolı Her bir yolda yüz bin çârsû Allâh sana sundum elüm  Halâyıklar melâikler Ger esrükler ger ayuklar Sahha size uyanıklar Allâh sana sundum elüm  Görün ‘aceb oldı zamân Gönülden eylenüz figân Ölür çün anadan togan Allâh sana sundum elüm  Yûnus tap uzat bu sözi Allâh'una dutgıl yüzi Dîdârdan ayırma bizi Allâh sana sundum elüm  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/28/202120 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Ölmek İstemediğin Yerde Bulunma! - Biri Bir Gün - B31 | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de ölümden bahsediyor.  Serdar Tuncer başlıca şunları anlattı;  3 soru sorayım size, bu 3 sorunun etrafında Biri Bir Gün dolaşsın... Bir; insan nerede, ne zaman ve nasıl öleceğini bilebilir mi? Soru bir bu olsun. Tabi ki bilemez Serdar abi demeyin programın sonunda bir daha soracağım çünkü aynı soruyu. Soru iki; insan öldüğü vakit Allah'ın kendisine nasıl muamelede bulunacağını bilebilir mi? Soru üç; insan Allah-u Teala'nın katındaki değerini bilebilir mi? Makbul kimselerden mi yoksa çokta makbul görülmeyen kişilerden mi bunu bilebilir mi?... Gelin bu üç sorunun etrafında beraberce düşünelim bu program ama bir ile başlayalım. Bir neydi? Ne zaman, nerede, nasıl öleceğini insan bilebilir mi bilemez mi? Direkt dediniz ki siz bilemez abi nereden bilecek falan dimi?... Necip Fazıl öyle diyor;  Büyük randevu bilsem nerede, saat kaçta Tabutumun tahtası bilsem hangi ağaçta  İnsan merak ediyor. Bak bir ağacın gölgesindesin ve belki kader öyle bir tecelli edecek ki o gölgesinde oturduğun ağaç senin tabutunun tahtası olacak...  Bu dünyada renk, lezzet, nakış ne varsa küsüm Gözümde son marifet Azrail'e tebessüm  Gene üstaddan. Son nefeste bazısı Azrail'i(a.s) görünce böyle mütebessim bir çevreyle hoşgeldin... Hadi Necip Fazıl'dan başka bir şey daha söyleyelim. Diyor ki;  Kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse Her kapıda ağlayıp son kapıda gülümse  O son önemli. Niye? Muameleler sona nispetledir.  Hani o en son nasıl gittiğin önemlidir. Mevla bize kelime-i şehadetle, böyle yüzümüzde tebessümle dünyadan göçüp gitmeyi nasip etsin inşallah...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/28/202123 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

Müslüman Dalgaya Karşı Kürek Çekene Denir - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Yasal ve Meşru arasındaki farkı anlatıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı;   Serdar Tuncer: Gece 'Osmanlı Aklı'nı okuyorum, bi bölüm çok çarptı beni, dikkatimi çekti. Yasal ve Meşru arasındaki ayrıma dikkat çekip misal verdiğiniz kısım. Bunu dostlarla da paylaşalım arzu ederim. Bir şeyin yasal olmasıyla, meşru olmasının farklılığı ne demek?  Savaş Şafak Barkçin: Mesela günümüzden örnek verelim. Faiz, mümin olan için, Allah-u Teala'nın ahkamına inanan, uyanlar için haramdır. Kati haramdır. Allah-u Teala'nın savaş açtığı bir hüküm olarak ortadadır. Peki, faizsiz iş yapılıyor mu? Zor. Zaten müslüman dalgaya karşı kürek çekene denir. Kendi zamanına uysa, halkın yaptığına uysa zaten müslüman olamaz, zordur yani. Bu yeni bir şey mi? Değil. Belki ölçeği farklı, daha da ölçeklendi, büyüdü, daha kuvvetli, şu anda belki küfür zirvede, iman çok küçük bir alanda kaldı... Bunlardan da tabi insanlar yeri gelince çok şikayet ediyoruz yani tabiki edeceğiz çünkü biz Allah namına şikayet ediyoruz yoksa ne derdin var yani... Mesela faiz hukuki midir abi? Hukukidir. E peki bir mümin için meşru mudur? Değildir. Bunu sadece kendi şu anda bulunduğumuz ülke ile ilgili söylemeyelim geçmişte de mesela Osmanlı'da da faiz vakıfları vardı, para vakıfları. Ebussuud Efendinin fetvasıyla kuruldu. Vakıflar Bankası neyin bankası abi bunu da bilelim yani. Vakıflar Bankası 1950'lerde Osmanlı'dan gelen para vakıflarının devletleştirilmesi yani şahıslara ait vakıf olarak konulmuş asırlık bütün o vakıf paralarına el konuldu sermaye bu İş Bankası gibi... O da ayrı bi hikaye... İş Bankası'nın parası kimin acaba?  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/22/202118 minutes, 29 seconds
Episode Artwork

Peygamberimizi Çok Sevmenin Yolları - Dinle Neyden - B32 | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde "Allah (c.c) sevildikçe bilinir, Peygamberimiz (s.a.v) bilindikçe sevilir" sözünü anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Bi söz var onun üzerinde sohbet edelim diye düşündük. "Allah (c.c) sevildikçe bilinir, Peygamberimiz (s.a.v) bilindikçe sevilir" derler. Ne demek bu diye bu mevzuda sohbet edelim. Kul, Rabbini, mahluk, halıkını elbette kavramak ve idrak etmekte noksanlıdır. Hele hele düşüncesi birazda şeytanın ivası ile Cenab-ı Hakk'ın zatına yönelik olursa o önce akıl sağlığını kaybeder ve Efendimiz (s.a.v) zatı hakkında tefekkür size zarar verir ama eserlerini, fiillerini, esma ve sıfatlarını düşünürseniz o sizi Hakk'a daha çok yaklaştırır...  Biz Cenab-ı Hakk'ın nimetleri ile nimetleniyoruz. Aldığımız nefes... Hep aldığımız nefes diyoruz da vermeyi hiç düşünmüyoruz. Şöyle bir deneme yapalım isterseniz... Nefes almadan durmak işte o bazı nefes talimleri yapanlar böyle 3 dakikayı aşacak kadar zaman nefes almadan durabiliyorlar. Peki? Nefesi vermeden ne kadar durabiliyoruz hiç denedik mi? Hayır. Çünkü nefesi almak bile bir nimet, vermek bir diğer nimettir. Bu nimetleri şükrünü eda etmek ise O'nun emrettiği istikamette hayatı sürdürmektir...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/22/202121 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Bu Yolda Acayip Çok - Mustafa Tatçı - B05 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Mustafa Tatçı, Yunus Emre Hazretlerinin "Bu Yolda Acayip Çok" Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 21:33'te MyMecra'da.  Mustafa Tatçı'nın bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Sûretden gel sıfata yolda safâ bulasın    Hayâllerde kalmagıl yoldan mahrûm kalasın  2 Bu yolda ‘acâib çok sen ‘acâib anlama    ‘Acâib anda ola dost yüzini göresin  3 ‘Işk kuşagın kuşangıl dostun yolını vargıl     Mücâhede çekersen müşâhade idesin  4 Bundan ‘ışkun şehrine üç yüz deniz geçerler    Üç yüz deniz geçüben yidi Tamu bulasın  5 Yidi Tamu'da yangıl her birinde kül olgıl    Vücûdun anda kogıl ayruk vücûd bulasın  6 Hakîkatdür Hak şârı yididür kapuları    Dergâhında yüz dürlü gerek kudret göresin  7 Evvelki kapusında bir kişi durur anda    Sana eydür teslîm ol gel miskînlik bulasın  8 İkinci kapusında iki arslan vardur anda    Niçeleri korkutmış olmasın kim korkasın  9 Üçüncü kapusında üç evren vardur anda    Sana hamle iderler olmasun kim dönesin  10 Dördünci kapusında dört pîrler vardur anda      Bu söz sana rumûzdur gör kim delîl bulasın  11 Beşinci kapusında biş ruhbân vardur anda      Dürlü metâ‘lar satar olmasun kim alasın   12 Altıncı kapusında bir Hûr oturur anda      Sana eydür gel berü olmasun kim varasın  13 Çün kim anda varasın ol Hûrîyi alasın      Bir vâyeden ötürü yoldan mahrûm kalasın  14 Yidinci kapusında yidiler otrur anda      Sana kurtuldun dirler gir dost yüzin göresin  15 Çün içerü giresin dost yüzini göresin      Ene'l-Hak şerbetini dost elinden içesin  16 Şu didügüm keleci vücûddan taşra degül      Tefekkür kılurısan cümle sende bulasın  17 Yûnus işbu sözleri Hak varlıgından eydür       İsterisen kânını miskînlerde bulasın   Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/22/202125 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Buğday mı? Nefes mi? - Biri Bir Gün - B30 | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Yunus Emre" hikayelerini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikayeler;  1 - Anadolu'da Moğol istilasının arttığı bir dönemde Yunus Emre köyünde yaşanan bir kıtlık zamanında adını halka yaptığı yardımlar sayesinde işittiği Hacı Bektâş-ı Velî’nin dergâhına giderek kendisinden köylüsü ve kendisi için buğday ister fakat dergâhta "Buğday mı istersin yoksa nefes mi?" sorusu ile karşılaşan Yunus Emre, bu hikmete akıl erdiremez ve açlık sıkıntısı çeken köylüsü için bir kez daha buğday ister ve yine aynı soru ile karşılaşır. Yeniden buğday cevabını veren Yunus, kendisine verilen buğdayı alarak yola koyulduğu esnada yanlış yaptığını düşünerek geri döner fakat Hacı Bektaş tarafından Tapduk Emre'ye gönderilir ve böylece Yunus Emre'nin tasavvuf yolculuğu başlamış olur.  2 - Yunus her gün dağa çıkıp odun getirirdi ve asla eğri odun yüklenmezdi sırtına. Neden hep düzgün odun getiriyorsun? Hiç mi eğri odun yok bu ormanda? diye sorulduğunda ise yunus şu cevabısı veriyordu; "Tapduk'un kapısına eğri odun yaraşmaz,"  3- Yunus Emre Hazretleri Taptık Emre dergahında iken Şeyhi tarafından bir verilen bir emaneti yerine ulaştırmak için yola çıkar. Yolda 2 derviş ile daha karşılaşır. Bu dervişlerle birlikte yol arkadaşlığı ederler. Yolda havadan sudan konular bulup sohbet ede ede yol giderler.  Bir zaman sonra acıkırlar ve 2 derviş bir ağacın gölgesine oturur. Yunus Emre'de oturur. Çıkınında ki azığı çıkarmak üzereyken dervişlerden birisi elini açıp dua etmeye başlar ve gökten bir sofra iner. Yunus Emre şaşkındır, gözleri fal taşı gibi açılmıştır. Bu şaşkınlı içinde yemeklerini yiyip karınlarını doyururlar. Tekrar yola devam ederler. Yol boyunca sohbetler devam eder, saatler geçer gider, gün döner. Akşam hava kararmak üzereyken tekrar dinlenmek üzere yolda uygun bir yere dururlar. Bu defa 2. derviş ellerini açıp dua etmeye başlar.  Duanın ardından gökten yine bir sofra iner. Yunus Emre yine şaşkın bakışlar eşliğinde yemeğini yer. Bu defa içine şöyle bir vesvese düşmüş olur. Bu zat-ı muhteremler evliya olsa gerek keramet gösteriyorlar der. Ya benden de dua edip gökten sofra indirmemi isterlerse ne yaparım der. Karınlarını doyurduktan sonra bir süre uyurlar ve tekrar yola koyulurlar. Sabaha kadar yürüdükten sonra tekrar acıkırlar. Yine bir ağaç altına durup otururlar. Dervişlerden birisi Yunus Emre'ye ; ''hadi bakalım derviş, dua et soframız insin karnımızı doyuralım'' der.  Yunus Emre korku ve panik içerisinde ne yapacağını bilemez. Ellerini açıp dua eder. "Ya Rabbim. Sen bu Yunus kulunu mahçup eyleme. Gökten sofra indirmek kim, ben kim. Bu zat-ı muhteremler neye dua ettilerse bende sana onun için dua ediyorum. Dualarının kabulüne mashar olan şey için duamı kabul eyle'' der ve elini yüzüne sürer. Gökten bir sofra iner ki muazzam mı muazzam, mükemmel mi mükemmel. Tabir-i caiz ise Yunus için inen sofranın yanında diğer iki dervişin sofrası atıştırmalık gibi kalır. Diğer iki derviş muazzam sofrayı görünce şaşırırlar ve merak ederler. Ne diye dua ettin de bu sofra indi şeklinde sorular sormaya başlarlar...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/22/202122 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

"Köpeğin Sözleri Beni Ağlattı” - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde oldukça ilginç bir konu başlığını ele alıyor: Abdülkadir Geylani Hazretleri Dindar Mıydı?"  Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Bu haftaki programımızın başlığı pek tuhaf son haftalarda olduğu gibi "Abdülkadir Geylani Hazretleri Dindar Mıydı?" Bugünki anlamda baktığımız zaman çoğu kişinin elbette bu soruya vereceği cevap evettir yani evetten öte kardeşim sen dalga mı geçiyorsun? Bu ne biçim cümle? Çok absürt gelebilir bu cümle, çoğu insan böyle cevap verebilir ama yine de pek çok kişinin belki de kahir ekseriyetin içinde böyle bir anlamlandıramadığı, adını koyamadığı terslik duygusu da uyanır. Yani bir şekilde bu ifade, Abdülkadir Geylani Hazretleri ve dindarlık yan yana olmuyor gibidir öyle değil mi?  Bir terslik vardır, bir tuhaflık vardır bu ifadede işte bu tuhaflık acaba nerden kaynaklanmaktadır? Yani belki de bir saniye bile, bütün hayatı boyunca bir tek saniye bügünki ölçüyle söylüyorum bir tek saniye bile Allah'tan gafil olmamış bir zatın bugünkü ifade ile dindarlığından söz etmek oldukça tuhaf. İşte bu tuhaflığın nedenlerini kurcalamak lazım biraz ve neden bu ifade yerine oturmuyor, o tersliğe sebep olan şey nedir belki biraz bunu konuşmak lazım...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/22/202115 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Günümüz Evlilikleri Neden Yürümüyor? - Dinle Neyden - B31 | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde nikahtan, evlilikten, aileden ve boşanmalardan bahsediyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Aile elbette toplumun çekirdeği de çekirdek aile toplumun çekirdeği olamadı. İnsan ana-baba ve kardeşinden ibaret değil. Dedeler, nineler, anneanne-babaanne, teyze, amca, dayı, hala, enişte, yenge, kuzen bunlar nerede? Yok. Yok olunca çekirdek adı üstünde meyve yok, meyvenin yenilecek yeri yok. Elmayı düşünelim ortasında çekirdek tamam, etrafında yenilecek yer, sonra kabuk, sonra sap, sap dala bağlıyor, dal ana gövdeye gidiyor ama sadece çekirdek varsa yani ana-baba ve çocuklardan ibaretse, az önce arz ettiğim yakınlar yoksa işte çekirdekte kalıyor, meyve yok. Sap olmadığı için bağlantı yok ve o bağlantının getirdiği, o beraberliği devam ettirme rabıtası yok onun için zırt pırt dağılıyor...  Biliyorsunuz bendenizin geçim kaynağı avukatlık. Dünya mesleği avukat. Gidin bakın asliye hukuk mahkemelerine gidin tetkik edin. Davaların yüzde kaçı boşanma, kaçı boşanmanın devamı olan nafaka, kaçı miras... Miras dediğiniz akrabalar arasında mahkeme konusu oluyor değil mi? Mirasçı demek akraba, yakın demek. Bir sürü miras davaları... Boşanma davaları? yüzde yirmiyi geçti. Mahkemelerdeki işgal ettiği oran yüzde yirmiyedi, toplum içinde boşanan aileler yüzde yirmi. Beşte bir. Yani beş aileden biri boşanıyor. Neden?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/14/202123 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

Derviş Olan Kişiler - B04 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Ömer Tuğrul İnançer, Yunus Emre Hazretlerinin " Bir Kez Gönül Yıktın İse " Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 21:33'te MyMecra'da.  Ömer Tuğrul İnançer'in bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;   1 Dervîş olan kişiler deli olagan olur   ‘Işk neydügin bilmeyen ana gülegen olur  2 Gülme sakın sen ana eyü degildür sana    Kişi neyi gülerse başa gelegen olur  3 Âh bu ‘ışkun eseri her kime ugrarısa    Derdine sabretmeyen yolda kalagan olur  4 Bir kişi ‘âşık olsa ‘ışk deryâsına talsa    O deryânun içinde gevher bulagan olur  5 ‘Âşık lâ-mekân olur dünyâ terkini urur     Dünyâ terkin uranlar dîdâr göregen olur  6 Dervîş Yûnus sen dahı incitme dervîşleri    Dervîşlerün du‘âsı kabûl olagan olur   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/14/202123 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Vakit Niçin Nakit Değildir? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde "Marifet İltifata Tabidir, Müşterisiz Meta Zayidir" ve "Vakit Nakittir" sözlerini anlatıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümün başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Abi, özlü sözler var böyle güzel, duyduğumuz vakit veciz, bizi çarpan ama bunların içinde bir hem manası, hem lafzıyla yanlış olanlar var. Bir de lafzı doğru olup manasını yanlış yorumlayanladığımız için bizi yanlış yere götürenler var. Azıcık bu bölüm bunları konuşalım. Mesela 'marifet iltifata tabidir' diyoruz. Böyle midir?   Savaş Şafak Barkçin: İşte ondan çok şikayetçiyim. Şundan dolayı, tabi anlamı bilenler kelimeleri doğru yere oturttukları için onların kastettikleri ve aktardıkları şeyler hak oluyor, doğru oluyor. Fakat o anlamlara erişemeyip sadece kelimede kalanlar maalesef onları yanlış şeyi yorumlayıp, hayatlarında da maalesef yanlış işler yapabiliyor. Bu söz onlardan birisi...  Şimdi, marifet iltifata tabii midir önce ona bir bakalım. Yani marifet derken neyi kastediyor? Bir beceri, bir yetenek, bir kıymet neyse... Marifet kelimesi arefe hep söylüyoruz arif kelimesi de oradan geliyor, maruf kelimesi de oradan geliyor, emr-i bil maruf diyorsun, örf diyorsun bunlar nereden geliyor. Tanınan demek, umumca tanınan, umumu kapsayan çok geniş bilgiye deniliyor. Herhangi bir bilgi değil onun adı ilim... İltifat ne abi? Lütuf kelimesi aynı Latif kelimesinden geliyor. Yani bir şeyin hakkını vermek, bir şeyi mecbur olmadığı halde bahşetmek demek. Allah-u Teala El-Latif'dir. Senin bir amel yapmana gerek olmadan Allah-u Teala onu sonsuz veriyor. Peki iltifat ne o zaman?  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/13/202118 minutes, 47 seconds
Episode Artwork

Kalabalığa Sırtını Dönen Orkestra Şefi - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde oldukça ilginç bir konu başlığını ele alıyor: "Orkestrayı yönetmek istiyorsanız, kalabalıklara sırtınızı dönmek zorundasınız."  Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Efendim. bir söz okumuştum nerede okudum hatırlamıyorum aslında söyleyen kişinin adını da biliyordum da bazen böyle unutkanlık had safada oluyor bende. Şöyle demiş söyleyen kişi; "Orkestrayı yönetmek istiyorsanız, kalabalıklara sırtınızı dönmek zorundasınız." Bu bir benzetme tabiki. Burada insanın toplulukla ilişkisi yani cemiyetle ilişkisi öte yandan insanın ferdi olarak varlığı ya da bu ikisi arasında bir irtibat sağlayabilecek bir başka görünümü var mı? gibi sorular ya da sorunlar akla geliyor hemen tabiki. Şimdi, şunu söyleyelim; hakikat dediğimiz şey tevhid ilkesi üzerine kurulu aslında. Tevhid ne demektir? Bu çok çok uzun tartışılabilir...  Zaman zaman bana soruluyor orkestra şefi gerçekten orkestrayı yönetiyor mu? Orkestra şefi olmasa ne olur? Size bilirkişi olarak söylüyorum, burada tevazu göstermeme gerek yok mesleğim bu olduğu için, uzun zaman icra ettiğim için söylüyorum; eserine göre değişir ama genellikle pek çok yapıtta orkestra şefi diyelim ki konserden ya da operada temsilden 5 dakika önce rahatsızlansa perde kapanır. Yani anons yapılır seyirciye efendim orkestra şefimiz rahatsızlandı, konser yapılamayacak. Demekki şef olmadan gerçekten olmuyor...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/13/202115 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Padişahın İşi Ne! - Biri Bir Gün - B29 | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Nalıncı Baba" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Sultan Murat Han, o gün bir hoştur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşe ile üzüntü arasında gidip gelmektedir. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:   – Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?   – Akşam garip bir rüya gördüm.   – Hayırdır inşallah?   – İnşallah hayr olur, öğreneceğiz.   – Nasıl yani?   – Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.   Padişah ve vezir, derviş kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki padişah hâlâ gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt’a çıkar, döner Vefa’ya, Zeyrek’ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır.   İşte tam o sırada gözüne yerde yatan bir ceset ilişir. Hemen sorar:   – Kimdir bu?   Ahali:   – Aman hocam hiç bulaşma, derler. Ayyaşın, sarhoşun biri işte!..   – Nerden biliyorsunuz?   – Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz!   Bir başkası tafsilata girer:   – Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar Çarşısı’nda çalışır. Nalının hasını yapar… Ancak kazandıklarını içkiye, fuhşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerede mimli bir kadın varsa takar peşine.   Hele yaşlının biri çok öfkelidir:   – İsterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir cemaatte gören olmuş mu?   Hâsılı, mahalleli döner ardını gider. Tam vezir de toparlanıyordur ki padişah merakla sorar:   – Hayırdır, sen nereye?   – Bilmem, bu adamdan uzak durmak istersiniz sandım.   – Millet bu, çeker gider. Kimseye bir şey diyemem… Ama biz gidemeyiz; adam ne olursa olsun bizim teb’amızdır. Defin işini halletmek gerek. Bir nurdur aydınlanır alnında   Vezir hemen bir çare önerir:   – İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar kurtuluruz vebalden.   – Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.   – Doğru ya! Peki, ne yapmamı emir buyurursunuz?   – Dervişliğe devam edeceğiz bir süre daha! Naaşı kaldırmalıyız en azından.   – Aman efendim, nasıl kaldırırız?   – Basbayağı kaldırırız işte.   – Yapmayın etmeyin sultanım, bunun yıkanması paklanması var. Tekfini, telkini…   – Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.   – Şurada bir mahalle mescidi var, ama…   – Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?   – Ne bileyim, Ayasofya’dan, Süleymaniye’den, en azından Fatih Camii’nden…   – Ayasofya ile Süleymaniye’de devlet erkânı çoktur. Orada bizi tanıyanlar çıkar. Ama Fatih Camii’ni iyi dedin. Hadi yüklenelim…   Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola koşturur, kefen tabut bulur. Padişah, bakır kazanları vurur ocağa… Usulü erkânınca bir güzel yıkarlar ki naaş ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur aydınlanır alnında. Yüzünde bir nur hâsıl olur. Hem manalı bir tebessüm okunur dudaklarında. Padişahın da, vezirin de kanı ısınmıştır bu adama. Meçhul nalıncıyı kefenler, tabutlar, musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine de bir hayli vardır. Bir ara vezir, sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır ve:   – Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba…   – Neden, ne yaptık ki?  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/13/202121 minutes, 47 seconds
Episode Artwork

'Mülteci' Sorun Değildir - Dinle Neyden - B30 | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Kerbela hadisesini ve Mülteci meselesini anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Hz. Hüseyin Efendimizin şehadeti elbette çok elem verici bir vaka fakat bir de işin sembolizasyonuna bakarsak, zalime eyvallah dememek için feda-i can etmiş bir zat. Yani, zalimin zulmüyle yaşamaktansa öbür tarafa firar eder, Allah'a firar eder ve bu zulmü yaşamam. Ve bu Hüseyin Efendimiz hali bir çok zulme uğrayanlara bir nevi teselli hadisesi olmuş. Yani koca Hüseyin Efendimize bu yapıldıktan sonra bu insanoğlu denen mahluk, insan ana babadan doğduğu halde insan olamayan bir mahluk çünkü ayet var biliyorsunuz; "Onlar ki; gözleri vardır görmezler, kulakları vardır işitmezler, kalpleri vardır anlamazlar. Onlar belki hayvandanda aşağıdır." Orada ki belkiyi acaba diye anlamamak lazım, bilki diye anlamak lazım. Hayvandan aşağıdırlar. İşte, böyle bir zulme maruz kalanlar Hz. Hüseyin Efendimizin zulmünü bilip kendi acılarını hafifletme tesellisi arıyorlar...  Bugün dünyada bir mülteci meselesi var, Türkiye bu meselenin ilk sırasında yer alıyor. Acaba öyle mi? Eğer siyasi hadiseler (ki harpler de siyasidir) siyasetçiler yani ayrı devletlerin, ayrı hükümranlıkların siyasetçileri birbirleriyle anlaşamayınca silaha başvururlar. Yani harbi doğuran sebep netice itibari ile siyasidir. Bu siyaseti, biraz tarihe bakarak tetkik edersek görürüz ki dünya tarihinde bölge isimleri var ama devlet isimleriyle bölge isimleri her zaman bağdaşmıyor. Bugün Suriyeliler, Ürdünlüler, Lübnanlılar, Iraklılar vs... dediğimizde Allah aşkına birinci dünya harbinden evvel yani yuvarlak hesap 100 seneden evvel böyle devletler var mıydı?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/8/202122 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Evliyaya Ne Denmez? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Yunus Emre kim değildir? sorusunu cevaplıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümün başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Abi, Yunus Emre yılındayız malum. Biz ihtifal haftalarında Hz. Mevlana'yı, bahanesi olunca Yunus Emre'yi anlatırken önce kim olduklarından değil de kim olmadıklarından bahisle anlatmak durumunda kalıyoruz. Soru şu; Yunus Emre kim değildir?  Savaş Şafak Barkçin: Abi, Yunus Emre hümanist değil, şair değil, mistik değil. Bu kavramlar tabi dilimize artık bulaşmış ve bu kavramları şık bir şey sanıyoruz, gerçek nitelikler sanıyoruz. İşte hep konuşuyoruz ya atık belki insanlar takıntı olduğunu sanacaklar ama takıntı yapılacak kadar ciddi bir kavram kargaşası var. İnsanın kelimeleri karışınca zihni karışıyor, zihni karışınca kalbi karışıyor, kalbi karışınca da işi, yolu karışıyor. O yüzden bunlar öyle hafif şeyler değil... Mesela mistik. Yunus Emre Hazretleri, Mevlana Hazretleri, diğer Allah dostları, Arifler... Bunların hiç birisi mistik değil. Tasavvuf mistisizim değil, sufizim değil...  Devamı videoda...   Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202119 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Ben Bir Acep İle Geldim - B03 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Prof. Dr. M. Fatih Andı, Yunus Emre Hazretlerinin " Bir Kez Gönül Yıktın İse " Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 21:33'te MyMecra'da.  Prof. Dr. M. Fatih Andı'nın bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Ben bir ‘aceb ile geldüm kimse hâlüm bilmez benüm    Ben söylerem ben dinlerem kimse dilüm bilmez benüm  2 Benüm dilüm kuş dilidür benüm ilüm dost ilidür    Ben bülbülem dost gülümdür bilün gülüm solmaz benüm  3 Ol dost bana gelsün dimiş sundum kadeh alsun dimiş    Aldum kadeh içdüm şarâb ayruk gönlüm ölmez benüm  4 Ne turum var ne turagum hîç yirde yokdur karârum    Hakk'a münâcât itmege bellü yirüm olmaz benüm  5 Sor turdugum yiri bana gelürsen gösterem sana    Bir zerrece Hak'dan ayru gözüm nesne görmez benüm  6 Tûr Tagı'nda bir tecellî gör Mûsâ'ya neler kıldı    Yûnus eydür Hak katında sözüm girü kalmaz benüm   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202122 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Etik Neden Ahlaksızdır? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Kelimeler niçin bu kadar mühim? Başkasının kelimesiyle konuşup kendin gibi düşünebilmek imkanı yok mu? vb. soruları cevaplıyor.   Savaş Şafak Barkçin bu bölümün başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Abi iki programdır Osmanlı aklını soruyorum, konuşamıyoruz başka yere gidiyoruz. Başka bir şey soracağım belki oradan Osmanlı aklına da geliriz. Son programda bahsettiğiniz bir konu vardı. Kelimeler, kavramlar, kendi ağzınla konuş ey müslüman diye bitirdik programı. Bu kelimeler niçin bu kadar mühim? Başkasının kelimesiyle konuşup kendin gibi düşünebilmek imkanı yok mu? ya da dönüp eskideki o kelimelerin her birini tek tek toparlayacağız da onlar bize ne sağlayacak? birazcık bununla başlayalım mı abi?  Savaş Şafak Barkçin: Tabi, çok iyi olur. Ben hep devlet odaklı düşünme alışkanlığımızı eleştiriyorum ya çünkü o işi hemen güce getiriyor. Gücü kaybettiğimiz için yıkıldık o zaman gücü elde edersek her şey yerli yerine oturacak, sanatımız harika olacak, dilimiz harika olacak, edebiyatımız muhteşem olacak, eğitim sistemimiz birden düzelecek... Arkadaş öyle bir şey yok. Osmanlı'nın yıkılması insan vasfının çökmesi ile ilgili bir şey. Bunu özellikle son dönem insanların biyografilerini okursanız görürsünüz. Yani fırıldağından, üçkağıtçısından, öyle söyleyip böyle olandan haddi hesabı yok. Diyeceksiniz ki böyle genel bir şey söylenir mi? Söylememek lazım, ben de söylemiyorum ama şu manada diyorum; yani artık toplumun her katmanında bu işler bozulmuş. Kavramların bozulması düşüncenin bozulmasıdır. Düşünce bozulunca da muhakeme bozulur, muhakeme bozulunca yöntem bozulur, yöntem bozulunca iş bozuluyor, iş bozulunca da zaten düzen bozuluyor. Bu kadar basit. Peki, örneğini vereyim...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202126 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

Kulluktan Utanmayın! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Batı-Doğu meselesinden, Ahlaktan, kulluktan, kendimiz gibi yaşamaktan vb. konulardan bahsediyor.   Savaş Şafak Barkçin bu bölümün başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Aziz ağabeyim, sevgili hocam hoşgeldiniz, safa getirdiniz. Geçen bölüm Osmanlı Aklı dedik ama mevzu biraz dallanıp budaklandı...  Savaş Şafak Barkçin: Hep öyle oluyor ya. Böyledir yani. Aslında bu biraz da klasik üsluptur kusura bakmayın. Çünkü bizde devrevidir abi, çizgisel değildir. Her şey öyledir. Niye? Çünkü alem öyle e benim tabiatım da öyle. Bir yerden başlıyorsun, bi daire çiziyorsun ama o daireyi kapatabilirsen tabi bizde biraz o sorun doğuruyor. :)  Serdar Tuncer: Bizim Biri Bir Gün programında izleyicinin çok eleştirdiği bir şeydir o. Bir yerden başlıyorsun en son oraya geliyorsun ama arada 40 tane yer dolaşıyoruz filan... :)  Savaş Şafak Barkçin: Öyle. Sefer der vatan. Her şey öyledir. Evet, maksadımı söyleyeceğim ama maksadı söyleyene kadar bir de meram var. Meramda kelam gerektiriyor yani kelam ile meram ediyoruz. Mevlana Hazretlerini bakın, bizim masallarımıza bakın ben biliyorsun klasik masal da yazıyorum devrevidir abi. Niye? Seni sefer ettirir yani seni hareketli halde tutar, zihninde ona göredir hala arkada bu nereye gidiyor oraya bağlar bu senin çok boyutlu düşünmene çok büyük katkı yapar.  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202120 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

Müslümanları Böyle Böldüler - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Osmanlı medeniyetini ve Osmanlı aklını anlatıyor.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümün başlıca şunları anlattı;  Serdar Tuncer: Osmanlı'yı zaman zaman sohbetlerinizde dile getiriyorsunuz. Bizim bilenimiz çok bilmiyor, bilmeyenimiz zaten hamasetiyle yetiniyor vesaire... Ama siz bir kitaba da isim verecek şekilde Osmanlı'nın bir aklından bahsediyorsunuz. "Osmanlı Aklı" deyince neyi anlayacağız?  Savaş Şafak Barkçin: "Osmanlı Aklı" aslında Osmanlı medeniyetinin temeli olan ilkeleri anlatıyor. Bunların özünün tevhid olduğunu tabi yapılan her şey tevhide uygun olduğu anlamına gelmez temeli olmasıyla yapılan şeylerin ölçü tutturması farklı şeylerdir. Ama bu şuna benziyor, ben Ankara'ya gitmek istiyorum. E tamam. Öyle böyle gidiyorsun yani hedefin belli, o zaman usullerinde ona göre belirleniyor. Dolayısıyla Osmanlı aklı dediğimizde aslında sadece devlet değil, Osmanlı toplumunun ve ürettiklerinin ve dünyadaki etkisinin temelini teşkil eden değerleri, ilkeleri anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü her medeniyetin bir aklı var. Mesela bir roma insanı ister Lazkiye'de yaşasın Roma İmparatorluğu döneminde, ister Fas'ta yaşasın, isterse Roma'da yaşasın benzeri özellikler taşır. Mesela kendi yerel dilini konuşur ama Latince bilir Roma'nın resmi dili...  Osmanlı insanı da öyledir. Çok devasa bir coğrafyaya yayılıyor. çok uzun bir zaman sürecine yayılıyor zaten medeniyeti medeniyet yapan şey bu.  Fakat oturduğu zemin büyük bir ortak payda yani bunun içinde gayrimüslimi de var, müslimi de var fakat çerçevesi tevhid, tevhidden doğan ilkeler ve burada Osmanlı ile ilgili dedik ya bazen yanlış klişeler aklımızda kalıyor bunların birincisi madem Osmanlı Medeniyeti diyoruz sanki bir devletin medeniyetiymiş gibi algılamaya başlıyoruz aslında Osmanlı tek bir devlet bile değil bana sorarsan en az iki devlet hatta üç devlet. Birincisi kuruluş devleti Çelebi Mehmed'e kadar. Bir iç savaşla aslında yıkılıyor Osmanlı. Aslında ilginç benim öyle bir teorim var imparatorluklarla ilgili; İngiliz, Roma, Osmanlı ve Amerika Birleşik Devletleri. İç savaştan sonra imparatorluk vizyonu ortaya çıkar, hepsinde aynıdır ve belli bir aşamada çıkar.   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202121 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

İnsanın İnsandan Alacağı Şey Kalbidir - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin ile 'Çağrışımlar'... Bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile dünyayı ve medeniyetleri gezip bize oralardan haber verecek olan program bundan böyle My Mecra'da Çarşamba günleri yayında olacak. Zengin birikime sahip ve Cumhurbaşkanı eski başdanışmanlarından olan Savaş Şafak Barkçin tadına doyulmaz anlatımlarıyla her hafta farklı mevzuları derinlemesine ele alacak.   Çağrışımlar'ın bu bölümün başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Savaş abicim hoşgeldiniz. Bir Çağrışımlar'ın öncesinde daha duruyoruz. Bana bi nasihat et abi...  Savaş Şafak Barkçin: Ben önce nefsime nasihat ederim canım. Daha doğrusu şöyle, kendime nasihat etmediğimi başkasına da etmiyorum o yüzden genelde biz sigası kullanırım her zaman, zamirim odur. Çünkü öbür türlüsü tekebbür gibi olur yani toplum böyle, insanlar çok bozuk işte bu rezillikler var değil. Bu bizde var. Bende onun parçasıyım canım. Ha bende o yok, sende o yokta başka bir şey vardır. Yani insanın biraz bu tevazuya alışması lazım. Bakın bu kitaplarda okuyoruz, gençlerede özellikle tavsiye ediyorum. Arkadaşlar, okuduğunuzu tefekkür edin. Yani 50 kitap okuma, 3 kitap oku, tefekkür ederek oku, kendine çekerek oku. Yani şöyle bir halkayla okunur; metin geliyor, geri gidiyor önce senden bi geçmesi lazım. Sen metni geçmiyorsun, sen metni okuyorsun.  Bu aynen müzikte de böyledir biliyor musun? Bizde o yüzden nota esas değildir. Bir eser öğrenilmiyor bizde, geçiliyor. Birinden birine geçiliyor, içselleştirmek demektir o yani samimi hale getirmek. Şimdi nasihatte nusuh kelimesi biliyorsun, samimiyet demektir, harbilik aslında. Mesela Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyurmuş: "Din nasihattir." Din öğüttür diyor. Evet bi manası öğüt onunda niye öyle olduğunu söyleyeceğim ama Resulullah Efendimizin orada kastı Allah-u Alem harbilik demek. Yani müslüman yamuk yumuk olmaz, yılan gibi olmaz böyle sopa gibi ama sopa dediğimizde de sopayı, ayeti, hadisi milletin kafasına vurmayı anlıyor, anlatamıyoruz derdimizi...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202122 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Bir Kere de Allah'a İtimat Edin - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin ile 'Çağrışımlar'... Bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile dünyayı ve medeniyetleri gezip bize oralardan haber verecek olan program bundan böyle My Mecra'da Çarşamba günleri yayında olacak. Zengin birikime sahip ve Cumhurbaşkanı eski başdanışmanlarından olan Savaş Şafak Barkçin tadına doyulmaz anlatımlarıyla her hafta farklı mevzuları derinlemesine ele alacak.   Çağrışımlar'ın bu bölümün başlıca şunlar konuşuldu;  Bir önceki bölümde adalet, meşveret, ehliyet dedik ve en sonunda emanet. Aslında bu dördü liyakati esas alarak düşündüğümüzde iç içe olan şeyler. Mesela layık olmayan bir adamı bir makama atamak, o adam işi bilmiyor ama o işin sorumlusu oldu yani sorulan adam oldu. Bu hareket ile kaç tane zulüm yapıyoruz biliyor musun? Liyakatin karşıtı zulümdür. Kaç tip insan zulümdür. Bir, o işe zulümdür. İki o iş kamu işi ise, o işten istifade etmesi gereken halka zulümdür. O işe asıl layık olanlara zulümdür. bu bir kere korkunç bir israftır ve zulümdür. Zulümün etimolojik anlamı bir şeyi ait olmadığı yere koymak demektir.  Bunun zıttını düşünelim, bunu yapabilecek bir adamı atadığında o iş de büyüyor, gelişiyor.    Devamı bölümde....   Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202124 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Müslümanlara Müslümanlığı Anlatmak Zorunda Kalıyoruz - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin ile 'Çağrışımlar'... Bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile dünyayı ve medeniyetleri gezip bize oralardan haber verecek olan program bundan böyle My Mecra'da Çarşamba günleri yayında olacak. Zengin birikime sahip ve Cumhurbaşkanı eski başdanışmanlarından olan Savaş Şafak Barkçin tadına doyulmaz anlatımlarıyla her hafta farklı mevzuları derinlemesine ele alacak.   Çağrışımlar'ın bu bölümün başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer; ehliyet, liyakat, sadakat, emniyet ne demek diye sordu?  Savaş Barkçin; önce belki izleyicilere de ilginç gelebilir 1868'de Amerika'da iç savaş bitti, iç savaş kuzeyin kazanmasıyla bitti. Dediler ki biz devlet anlayışını değiştiriyoruz. amerikan devleti yenilenecek. Yeni bir sistem getirelim. Eskiden torpille adam alınırdı, hatta para ile makam satılırdı.  Bu imparatorluklarda, İngiliz, Fransız hep böyleydi. Ama Osmanlı'da farklıydı. Dediler ki bunu değiştiriyoruz. Amerika dedi ki; bunu bırakmamız lazım, evrensel bir devlet olacağız. Bizden olan olmayan bize yarayan adamları bulmamız lazım. Kabiliyete bakmamız lazım. Nasıl yapalım? Dünyada hangi ülkelerde bu sistem var onlara gidip araştıralım dediler. Üç ülkeye gittiler ve onları incelediler. Üç ülkeden aldıkları ışıklarla 1866'da başladı 1870'lerde geçti. Hala Amerika o sistemle yönetilir Hangi üç ülke diye sorarım öğrencilerime ve kimse Osmanlı'yı düşünmez...   Devamı bölümde...   Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202119 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Kullar Kulluğu Kâfi Görmüyor - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin ile 'Çağrışımlar'... Bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile dünyayı ve medeniyetleri gezip bize oralardan haber verecek olan program bundan böyle My Mecra'da Çarşamba günleri yayında olacak. Zengin birikime sahip ve Cumhurbaşkanı eski başdanışmanlarından olan Savaş Şafak Barkçin tadına doyulmaz anlatımlarıyla her hafta farklı mevzuları derinlemesine ele alacak.   Çağrışımlar'ın bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Savaş abicim hoş geldin  Savaş Şafak Barkçin: Merhabalar hoş bulduk Serdarcım  Serdar Tuncer: Geçen programı bitirirken bir ayete atıfla bitirdik. "Allah kuluna vekil olarak yeter." Kullukta kula yeter ama şundan da hep müştekiyiz senin ifadenle söyleyelim: Kulluğu kafi görmüyoruz. Bu ne demek? O ayetin niye hakkını veremiyoruz?  Savaş Şafak Barkçin: İki açıdan söyleyeyim. Birincisi kulluğu doğru anlamıyoruz demektir. Kafi görmemek onun büyüklüğünün farkında değiliz, kuşatıcılığının farkında değiliz, hayatla kulluğun iç içe olduğunun, örtüştüğünün haberdarı değiliz. Kulluğu hayatın bir şubesi gibi, alanı gibi, bir kenarı gibi, bir köşesi gibi algılıyoruz bu da tam laikliğin tanımıdır onu da söyleyelim. İkincisi kulluğu kafi görmemek ee kimin kulusun Allah'ın kuluyum o zaman Allah muhafaza Allah'ı yeter görmemek, Allah'ı kuvvet olarak, kudret olarak, güç olarak, sahip olarak yeterli görmemek gibi Allah muhafaza öyle bir düşünceye geliyor. Şimdi bunların müzikten tutun, edebiyata, siyasetten tutun günlük hayata kadar çok yansımaları var...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202120 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Bir Kez Gönül Yıktın İse - B02 | Şöyle Garip Bencileyin

Şöyle Garip Bencileyin'in bu bölümünde Dr. Savaş Şafak Barkçin, Yunus Emre Hazretlerinin " Bir Kez Gönül Yıktın İse " Nutk-u Şerif'ini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 21:33'te MyMecra'da.  Savaş Şafak Barkçin'in bu bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;   1 Bir kez gönül yıkdunısa bu kıldugun namâz degül    Yitmiş iki millet dahı elin yüzin yumaz degül  2 Erenler gelüp geçdiler dünyâyı koyup göçdiler    Havâya agup uçdılar bular hümâdur kaz degül  3 Cân odur kim Hak'a ire ayak odur yola gire    Er oldur alçakda tura yüksekden bakan göz degül  4 Münkir ile müdde'îyi sayma buçuga koyanı    Git ahûra tak buları her kim (ki) 'âşık-bâz degül  5 Togrı yola gitdünise er etegin tutdunısa    Bir hayır da itdünise birine bindür az degül  6 Yûnus bu sözleri çatar sanki balı yaga katar    Halka metâ‘ların satar yüki güherdüz tuz degül   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202120 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Müslümanlık Bize Niye Yetmiyor? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin ile 'Çağrışımlar'... Bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile dünyayı ve medeniyetleri gezip bize oralardan haber verecek olan program bundan böyle My Mecra'da Çarşamba günleri yayında olacak. Zengin birikime sahip ve Cumhurbaşkanı eski başdanışmanlarından olan Savaş Şafak Barkçin tadına doyulmaz anlatımlarıyla her hafta farklı mevzuları derinlemesine ele alacak.   Çağrışımlar'ın bu bölümün başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Savaş abicim hoş geldiniz.  Savaş Şafak Barkçin: Hoş bulduk, eyvallah.  Serdar Tuncer: Abi ilk bölümde biraz bahsettik bu meseleden ama bir daha sormak istiyorum. Mesela müslümanlığımız... Biz ne kadar müslümanız? Herkes bi başkasının haliyle meşguldür de ekseriyetle dönüp kendine nazarını çeviren azdır bizde. Böyle bir bakışta Hasan-ı Basri Hazretlerini işin içine katarak söyleyeceğim: Tabiine diyor ki Sahabe için; "Siz onları görseydiniz deli diyecektiniz, onlar sizi görseydi müslüman değil diyecekti!" Aradan geçti 1.350 sene. Bizi görseler ne diyeceklerdi, biz onları görseydik ne diyecektik?  Savaş Şafak Barkçin: Valla deliliğin alt kademelerini bilmiyorum yani herhalde baya diplerde. Ama böyle konuşmakta bazen canımı sıkıyor yani böyle konuşmuş olmak. Çünkü bu bir yazıklanma, bir acıklanma edebiyatı var bizde abi yani eskiden her şey çok harikaydı tabi o büyükleri kastetmiyorum, her dönemde büyükler büyüktür zaten onu tartışmanın bir manası yok ama hani bu müminlerin genelde son iki asırdır böyle bir gözyaşı geceleri, ah biz ne olacağız, işte biz böyleyiz, batı bizi dövdü, üst akıl var bizde akıl bile yok, biz gariban adamlarız gelen vuruyor, giden vuruyor... Ya böyle bir şey var...  Şimdi oraya da getirmek istemiyorum ama hani parlak bir durumda olmadığımız açık zaten onu anlatmaya çalışıyoruz ama onun sebebini ben açıkçası Allah ile olan aramızın bozuk olmasında arıyorum. Yani bu ne demek? Allah'la arası bozuk. İnşallah olmaz da fakat biz Allah-u Tealayı bizi yaratan, yaşatan, gözeten, hükmeden ama kulluk ne demek, o yardım isteme ne demek? Bunların gerçekten karşılığı yok. Bunların da 3 tane eksik doğurduğunu düşünüyorum...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202121 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Hak Bir Gönül Verdi Bana - B01 | Şöyle Garip Bencileyin

Türkçe'nin süt dişleriyle şiirler neşretmiş Yunus Emre Hazretlerinin 700. yılındayız. Onu kitapların ve satırların içerisinden çıkarmak için 'Şöyle Garip Bencileyin' program serisi MyMecra'da başladı. Her bölümde farklı bir isim, Yunus Emre Hazretlerinin farklı bir şiirini şerh edecek. İlk bölümde Dr. Ahmet Murat Özel 'Hak Bir Gönül Verdi Bana' şiirini şerh ediyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla hazırlanan 'Şöyle Garip Bencileyin' Pazartesi günleri saat 21:33'te MyMecra'da.  Ahmet Murat Özel'in ilk bölümde şerh ettiği Yunus Emre şiiri;  1 Hak bir gönül virdi bana hâ dimedin hayrân olur    Bir dem gelür şâdî olur bir dem gelür giryân olur  2 Bir dem sanasın kış gibi şol zemheri olmış gibi    Bir dem beşâretden togar hoş bâgıla bostân olur  3 Bir dem gelür söyleyemez bir sözi şerh eyleyemez    Bir dem dilinden dür döker dertlülere dermân olur  4 Bir dem çıkar ‘Arş üzere bir dem iner tahte's-serâ    Bir dem sanasın katredür bir dem taşar ‘ummân olur  5 Bir dem cehâletde kalur hîç nesneyi bilmez olur    Bir dem talar hikmetlere Câlinûs u Lokmân olur  6 Bir dem dîv olur ya perî vîrâneler olur yiri    Bir dem uçar Belkîs'ıla sultân-ı ins ü cân olur  7 Bir dem görür olmış gedâ yalın tene geymiş ‘abâ    Bir dem ganî himmet ile Fagfûr u hem Hakân olur  8 Bir dem gelür ‘âsî olur Hak zihnini yavı kılur    Bir dem gelür kim yoldaşı hem zühd ü hem îmân olur  9 Bir dem günâhın fikr ider tos-togru Tamu'ya gider    Bir dem görür Hak rahmetin Uçmaklar'a Rıdvân olur  10 Bir dem varur mescidlere yüzin sürer anda yire      Bir dem varur deyre girer İncîl okur ruhbân olur  11 Bir dem gelür Mûsâ olur yüz bin münâcâtlar kılur      Bir dem girer kibr evine Firavn'ıla Hâmân olur  12 Bir dem gelür ‘Îsâ gibi ölmişleri diri kılur      Bir dem gelür güm-râhleyin yolında ser-gerdân olur  13 Bir dem döner Cebrâîl'e rahmet saçar her mahfile      Bir dem gelür güm-râh olur miskîn Yûnus Hayrân olur  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202120 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Allah Bizimle Beraber de Biz Kiminle Beraberiz? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

Savaş Şafak Barkçin ile 'Çağrışımlar'... Bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile dünyayı ve medeniyetleri gezip bize oralardan haber verecek olan program bundan böyle My Mecra'da Pazartesi günleri yayında olacak. Zengin birikime sahip ve Cumhurbaşkanı eski başdanışmanlarından olan Savaş Şafak Barkçin tadına doyulmaz anlatımlarıyla her hafta farklı mevzuları derinlemesine ele alacak.   Çağrışımlar'ın ilk bölümün başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Savaş abi hoş geldin.  Savaş Şafak Barkçin: Hoş bulduk merhabalar.   Serdar Tuncer: Abi güzel bir seriye başlıyoruz nasipse. 'Çağrışımlar' diyeceğiz adına MyMecra'da. Öncelikle bizimle yürüdüğün için teşekkür ederiz.  Savaş Şafak Barkçin: Rica ederim. Ben teşekkür ederim dostlarla bizi buluşturduğun için.  Serdar Tuncer: Allah razı olsun ve nasılsın?  Savaş Şafak Barkçin: Elhamdülillah... Yani hamd her hal ve şartta Allah-u Teala'ya aittir. Biz Allah-u Teala'ya bi kere var olduğumuz için şükrediyoruz yani o yüzden şu anda sevincim, kederim, sıkıntım, ferahlığımdan ziyade gerçekten ben var olmanın neşesini biraz yaşıyorum sanki yani elhamdülillah bu varlığı bize ikram eden, ihsan eden Allah'tır. Allah bizimle beraber de, biz de inşallah Allah'la beraber oluruz. Şu imanımıza bi dikkat etsek, Allah'la aramızı bi bulsak yani o araya çok çer-çöp döşemesek iyi olur. Benim çok sevdiğim bi arkadaşım var. Bu biraz tasavvufa falan mesafelidir. İşte aracılar der, tefeciler der falan ama tabi çok severiz birbirimizi...  Bir gün beni aradı, bir makama atanmak istiyor Ankara'da. "Ya dedi Savaş dedi şunu arattırdım, bunu arattırdım, ona dedi söylettirdim, buna söylettirdim ula dedi hala olmadı benim işler." Dedim bana diyordun aracılar, tefeciler işe girdin diye bak dedim sen Allah'ın takdiriyle kendi arana kaç tane aracı dizdin. Bırak kardeşim bi kere de yani tamam gayretini yapmışsın, torpili de yapmışsın maşallah bırak bundan sonrası Allah'ın işi, olacaksa Allah takdir eder fakat biz sanki Allah-u Teala'ya haşa ve kella onu da bırakmaya pek güvenemiyoruz yani dimi?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202117 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Hayal Gücümüzü Neden Kaybettik? - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde "Hayal Gücümüzü Neden Kaybettik?" sorusunu cevaplar.  Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Bu haftaki bölümümüzde, başlıkta da görmüşsünüzdür Ankaragücü: 1  Hayalgücü: 0 dedik. Bu tabi bir espri aslında fakat üzerinde durmak istediğim konuyu ifade eden bir espri o da şu; biz modern çağın insanları olarak ne zaman ve neden hayal gücümüzü kaybettik ya da hayal gücümüz, muhayyilemiz neden bu kadar zayıfladı, artık hayal etmez olduk? bunun üzerinde biraz durmak niyetindeyim...  Bildiğiniz üzere insanın türlü türlü yetenekleri var. Bunların başında belki akl etmek gelebilir ve tabi akl etmeye bağlı olarak yani biz akl etmeyi, hissetmeyi ayırmış olasak da bunlar birbirine çok ciddi manada bağlı olan üniteler insan açısından...  İnsan, hayal etmeden yaşayamayacak bir varlık. Yani insan nefes almadan da yaşayamaz elbette, kalbi atmazsa yaşayamaz, yemeden, içmeden de yaşayamaz ama hayal etmeden de yaşayamaz. Hayal insanı insan yapan unsurlardan bir tanesi. Biz eğer göremediğimiz şeyleri sanki görmüş gibi canlandıramasaydık sanat olmazdı, bilim olmazdı, bana kalırsa din de olmazdı...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202115 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Aşık Olan Neylesin? - Biri Bir Gün - B28 | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Yavuz Sultan Selim Han ve Hasan Can" hikayeleri anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikayelerden birkaçı;  Rivayete göre mısır seferine çıkacakları gün kayıkla Üsküdar’a geçerken Sultan, yoldaşına takılarak; “Hasan Can kahvaltı yaptın mı?” diye sorar. Hasan Can, “Beli (evet) sultanım!” cevabını verir.  “Yumurta seversin değil mi? diye soran Sultan’a Hasan Can; “Beli sultanım!” der. Aradan yıllar geçer. Yollar, yıllar savaşlar ve zaferlerden sonra nihayet Mısır seferinden dönerken İstanbul’da yine sandalla bu kez Sarayburnu’na dönerken Sultan Selim ansızın Hasan Can’a döner; “Nasıl bre?” diye sorunca cevap ışık hızıyla gelir: “Rafadan sultanım!”  ...  Mısır Seferinden döndükten sonra, Edirne’ye hareket etmek üzere olan Yavuz Sultan Selim, Hasan Can’la saray bahçesini gezerken sırtına batan bir şeyden şikayet eder. Sultan’ın düğmelerini çözüp sırtında henüz baş vermiş, etrafı kızıl, olmamış katı bir çıban gören Hasan Can, “Padişahım büyük bir çıbandır, henüz hamdır, zorlamak uygun değildir, bir münasip merhem koyalım.” deyince, Yavuz; “Biz çelebi değiliz ki, bir çıban için cerrahlara müracaat edelim.” şeklinde karşılık verir.  Daha sonra hamamda çıbanı ovduran Sultan Selim, yaranın büyümesi üzerine Hasan Can’a; “Seni dinlememekle kendimizi telef ettik.” demektedir. Hastalığının ağırlaşmasına rağmen hedefi olan Macaristan’a doğru Edirne’den yola çıkan Sultan Yavuz, Sırt köyüne gelindiğinde hareket edemeyecek kadar takatsiz düşer.  Yattığı yerden bir ara nedimine dönerek; “Hasan Can, bu ne haldir?” buyurunca, Hasan Can ise “Sultanım Allah'u Teala ile olacak zamandır.” der. Yavuz ise “Hasan Can bizi bunca zamandan beri kiminle bilirdin? Cenab-ı Hakk’a teveccühümüzde kusur mu gördün?” dedikten sonra ondan Yasin suresini okumasını ister.  Hasan Can, Yasin suresini okurken Padişah da kendisine iştirak eder. İkinci defa okurlarken, 'Selamun kavlen min Rabbirrahîm' ayetini okuduktan sonra Kelime-i Şehadet getiren Yavuz, ruhunu teslim eder.  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202122 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Çocuk, Anne ve Babanın Kölesi Değildir - Dinle Neyden - B29 | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde ana-baba ve çocuk hakkından bahsetti.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Malumunuzdur ki hukuk, hak kelimesinin çoğuludur. Tekil olarak kullanıldığında bir kurum anlaşılır. Hak ise tek tek birbirimizin üzerindeki yükümlülükler anlaşılır. Evvela bizim biz olmamıza vesile olan (madde aleminde ve maddi olarak) ana-babamız var. Onların da bir bey ve hanım olmaktan çıkıp anne ve baba olmalarınıda temin eden biziz yani karşılıklılık var. Hani öyle demiş ya bir veli zat; sen olmasaydın ben olmazdım ama ben olmasaydım sende bilinmezdin. Bir karşılıklılık var. Ve bu karşılıklılık mutlaka bizde bir görev, vazife uyandırıyor...  Bu vazife ve görevi yerine getirme karşı tarafta hak uyandırıyor. Fakat bir de herhangi bir vazifeye bağlı olmayan, müstakil verilmiş haklar var. Bunları hiçkimse, bu hakları asla kötüye kullanamaz. Bizim inanç sistemimizde ana-baba hakkı çok konuşulur, çok öne çıkarılır fakat evladın ana-baba üzerindeki hakkı pek konuşulmaz. Daha doğrusu evladın ana baba üzerinde hakkı var mıdır, yok mudur bilinmez, yok kabul edilir ve bu yanlış kabulün neticesinde maalesef toplumumuzda bir çok ana baba kendisini yavrusunun sahibi zanneder. Yavruyu da kölesi zanneder...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
9/7/202125 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

İnsan Nasıl Şeytanlaşır? - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde oldukça ilginç bir konu başlığını ele alıyor: "Şeytan tercüme yapar mı?"  Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Bu bölümde şeytan tercüme yapar mı? gibi bir başlığımız var. Hakikaten tercüme ne demek ki şeytan tercüme yapsın acaba böyle bir şey mümkün olabilir mi? arada ne tür bir ilgi söz konusu olabilir bu iki sorunun izini sürmeye çalışacağız birlikte. Şeytan kelimesini hepimiz biliriz, iblis kelimesini de hepimiz biliriz. Sanki iblis daha çok o isimle anılan varlığın Allah'la olan ilişkisine gönderme yapan adlandırma iken şeytan ise insanla ilişkisine, insan bakımından taşıdığı anlama dair bir referans ortaya kokuyor sanki... Şeytanla ilgili neler duymuşuzdur?  Mesela melun. Ne demek melun? Lanetlenmiş. Peki, bunlar ne anlam taşımaktadır? Yani bu noktada, bu sıfatların aslında müşahhas, son derece açık, net bir şekilde karşımızda duran, durabilecek olan bir varlığı ifade etmediği gibi bir düşünceye saplanmanın anlamı yok. Bu düşünce çok çok doğru olmaz elbette ama bunun yanı sıra başka bir takım çağrışımlarının, sembolik manalarının da peşine düşmek gerekir bunda bir sakınca yok. Daha evvel de belirtmiştim, yeter ki pergelin sabit ayağı yerinde dursun. Onu kaybetmediğiniz zaman diğer konularda sonuna kadar araştırma ruhsatı size verilmiş, ruhsatında ötesinde emir de olduğunu düşünüyorum ben bu konuda... Yani sorun, araştırın yeter ki ayak kaymasın bu önemli...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/30/202114 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Cennete Gitmek Çok Kolay - Biri Bir Gün - B27 | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Hazreti Musa'nın (a.s) Cennetteki Komşusu" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Musa Aleyhisselam bir gün: “Ya Rabbi, Cennet’te benim komşum kim olacak, bana bildir de gidip onunla görüşeyim.” dedi. Musa Aleyhisselam’a şöyle vahiy edildi:  "Falan beldeye git! Orada çarşının başında bir kasap dükkanı var. O dükkanın sahibi olan kasabı gör! O veli bir kulumdur. Yalnız bilesin ki, onun çok önemli bir işi vardır. Çağırırsan gelmez. İşte o senin cennetteki komşundur."  Musa Aleyhisselam hemen bildirilen yere gitti. Kasabı buldu ve ona: “Ben sana misafir geldim.” dedi. Kasap, Musa Aleyhisselam’ı tanımıyordu. Ona ‘Hoş geldin’ deyip bir kenara oturttu. Dükkandaki işi bitince de alıp evine götürdü. Evinin baş köşesine oturtup çok ikramda bulundu. Musa Aleyhisselam, ev sahibini dikkatle takip ediyordu.  Ev sahibi kasabın ocakta çömlek içinde et pişirdiğini gördü. Et pişince çömlekteki eti küçük küçük parçalara ayırdı. Bunları bir tabağa koyup bir kenara bıraktı. Sonra bir et parçası daha çıkartıp, onu da misafiri Musa Aleyhisselam’a ikram ederek dedi ki: “Benim önemli bir işim var. Sen beni bekleme yemeğini ye!” Sonra da yanından ayrıldı. “Önemli bir işim var.” deyince, Musa Aleyhisselam, ‘önemli işi nedir’ diye merak etti ve gizlice kasabı takip etti.  Kasap, Musa Aleyhisselam’ın yanından ayrıldıktan sonra, yandaki odaya geçti. Duvarda asılı duran büyük bir zembili indirdi. Zembilde çok ihtiyar, mecalsiz bir kadın vardı. Kadına küçük küçük parçaladığı etleri yedirdi. Karnını güzelce doyurduktan sonra, altındaki kirlenmiş bezleri aldı, yerine temizlerini koydu. Sonra kirli bezleri yıkayıp astıktan sonra ellerini yıkayıp Musa Aleyhisselam’ın yanına geldi.  Daha yemeğe başlamadığını gören kasap sordu. “Niçin yemeğe başlamadınız?” Musa Aleyhisselam, “Sen bana zembildeki sırrı söylemedikçe bir lokma bile yemem.” dedi. “Mademki merak ettin anlatayım: Ey misafir, bu zembildeki benim yaşlı annemdir. Çok yaşlı olduğu için takatten düştü. Evde bakacak başka kimsem de yok. Evleneceğim; fakat hanımım annemi incitir, onu üzer diye evlenemiyorum. İşe gittiğimde herhangi bir hayvanın kendisine zarar vermemesi için onu gördüğün gibi bir zembile koydum. Her gün gelip iki öğün yemek yediriyorum.  Diğer hizmetlerini de görüp gönül rahatlığıyla işime gidiyorum.” Bunun üzerine Musa Aleyhisselam dedi ki: “Ancak anlamadığım bir şey daha var. Sen annene yemek yedirip su içirdikten sonra, dudaklarını kıpırdatıp bir şeyler söyledi, sen de AMİN dedin. Annen ne söyledi ki amin dedin?” “Annem, her hizmet edişimde ‘Allah seni Cennet’te Musa Aleyhisselam’a komşu eylesin’ diye dua eder. Ben, hiç ihtimal vermediğim halde, bu güzel duaya ‘amin’ derim.  Ben kimim ki, o büyük peygamberle komşuluk edebileyim. Onunla komşuluk edebilecek ne amelim var ki?” O zamana kadar kim olduğunu saklayan Musa Aleyhisselam, buyurdu ki: “Ey Allah’ın sevgili kulu, ben Musa’yım. Beni sana Allah–u Tealâ gönderdi. Annenin rızasını kazandığın için Cennet–i Â’lâ’yı ve orada bana komşu olmayı kazandın.”  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/30/202122 minutes, 41 seconds
Episode Artwork

Kimin Sözünü Dinliyorsan Onun Kulusun - Dinle Neyden - B28 | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde zamanımızın en büyük hastalığı olan BEN konusundan bahsetti.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Hani bir söz var; Sen çıkarsan aradan, kalır seni yaratan. Doğru da ben nasıl aradan çıkacağım? Söze bile ben diyerek başladık nasıl çıkacağım aradan? Bir zat-ı şerif, pek Ehl-i Kemal sormuşlar; Nasıl böyle oldunuz efendim? diye. Hani Niyaz-i Mısri efendimiz buyuruyor ya;  Bir göz ki anın olmaya ibret nazarında Ol düşmanıdır sahibinin baş üzerinde  Yani, ibret almayan bir göz başının üstünde taşıdığı bir düşmandır kişinin. Ben böyle bir hadiseye muttali oldum ve öyle bir irşad kazandım buyuruyor. Nasıl oldu efendim diyorlar? Sıcak bir günde, bir su kenarında gölgede dinleniyor idim. Susamış, dili dışarıda bir köpek geldi. Rüzgar falan da olmadığı için su durgun, su içmek için yanaştığında durgun suda kendi aksini görünce ürktü, geri çekildi, suyu içemedi. Ben de uzaktan seyrediyorum. Sonra bir daha geldi, yine ürktü. Kendinden değil, kendinin aksinden, yansımasından ürktü. Hani ben aynada kendimi görürüm diyoruz ya, aman ha bu yanlışlığa düşmeyelim. Biz aynada kendimizi görmeyiz, kendimizin aksini görürüz. Kendimizi görmemiz için kendimizde uzaklaşmamız lazımdır ki kendimizi görelim. Onun için köpek kendinden değil, kendi görüntüsünden, aksinden korktu. Bu üç defa böyle oldu fakat susuzluk canına tak ettiği için sonunda köpek kendini suya attı kana kana içti. Ben o zaman dedim ki...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/30/202116 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Sen Olmadan Ben Olmaz - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde mutluluk nedir, mutluluk neyi ifade etmektedir, mesut olmak ile memnun olmak arasındaki fark nedir gibi bir çok konu başlıklarından bahsediyor.  Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Sevgili dostlar yıllar evvel sosyal medyada bir paylaşım görmüştüm böyle bir görsel aslında. Orada şöyle diyordu ip atlayan bir fil var biliyorsunuz filler ip atlayamaz daha doğrusu filler zıplayamıyormuş Burada ip atlayan bir fil resmi, bir ironi var aslında, altında da şöyle yazıyor; Mutluluk içimde çünkü onu yedim. Şimdi hakikaten baktığınızda mutluluk ne nedir, çağımız insanı için mutluluk neyi ifade etmektedir mesela mesut olmak ile memnun olmak arasında nasıl bir fark vardır, bu farkın bizler farkında mıyız? bunları düşünmek gerekir ve bulduğumuz her şeyi ağzımıza atarak, çok hızlı bir şekilde yiyerek, tüketerek aslında bizler ne yapmaya çalışıyoruz ya da yaptığımızın farkında mıyız bunları hakikaten düşünmek gerekir...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/30/202115 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Vardır Bunda da Bir Hayır - Biri Bir Gün - B26 | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Vardır Bunda da Bir Hayır" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Zamanın birinde bir padişah yaşarmış. Padişah avlanmayı çok sever, sık sık avlanırmış. Padişahın aklı-selim, her şeyini ona danıştığı “Her şeyin hayırlısı, her şeyde bir hayır vardır.” cümlesini dilinden düşürmeyen bir de veziri varmış. Padişahın başına bir şey gelse vezir hep; “Padişahım üzülmeyin her şeyde bir hayır vardır.” dermiş. Padişah da vezire bu yüzden çok kızarmış.  Yine bir gün padişah vezirine “bugün ava nereye gidelim” diye sormuş, vezir bir yer tarif etmiş. Oraya gitmişler fakat avlanırken padişah elinden yaralanmış, eli kanamış ve elinin yarasını sarmışlar. Padişah vezirine kızmış, “senin yüzünden oldu” demiş. Vezir yine aynı cevabı vermiş ; “Her işte bir hayır vardır padişahım, üzülmeyin.” demiş.  Bunun üzerine padişah vezire çok kızıp, ben elimi kesiyorum, sen bana “Her işte bir hayır vardır” diyorsun deyip veziri zindana attırmış. Vezir zindana giderken yine “Her işte bir hayır vardır” deyip gitmiş. Padişah yine öfkelenmiş, “adamı zindana attırıyorum adam yine aynı şeyi söylüyor” demiş.  Padişah avlanmak için az bir adamla başka insan ayağı değmemiş bir yere gitmiş, avlanırken oranın yerlileri bunlara baskın yapmış, esir etmişler. Yerliler her gün bir esiri kendi inançları gereği kurban ediyorlarmış, sıra padişaha gelmiş ama onu serbest bırakmışlar. Çünkü yerlilerin inancına göre sakat veya, bir yeri yaralı adamdan kurban olmazmış. Yerlilerin inançları gereği padişah ölümden kurtulmuş.  Padişah vezirini düşünüp ona hak vermiş. Hemen ülkesine dönüp vezirini serbest bıraktırmış. Pişman olmuş, af dilemiş vezirden. Ama yine soruyu sormuş; “Hadi benim elimin kesilmesini anladık, peki senin zindana girmendeki “hayır” nedir demiş.  Vezir de; “bende zindana girmeyip sizinle gelseydim, yerliler şimdi diğerleri gibi beni de kurban etmiş olacaklardı demiş.”  Herşeyin en hayırlısını bilen yalnızca Allah’tır. Başımıza bir musibet, bir bela geldiği zaman hemen öfkelenmemek lazım. Her işte vardır bir hayır. İşiniz  yolunda gitmiyorsa, sıkıntılarınız varsa her zaman bu hikayeyi aklınıza getirin.  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/30/202117 minutes, 41 seconds
Episode Artwork

Edepsizden İlim Zuhur Etmez - Dinle Neyden - B27 | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde zamanımızın en büyük hastalığı olan BEN konusundan bahsetti.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  "Ben bilmez idim gizli ayân hep sen imişsin Tenlerde vü cânlarda nihân hep sen imişsin Senden bu cihân içre nişân ister idim ben Âhir bunu bildim ki cihân hep sen imişsin"  Ahh o bildim diyip bilmeyenler... Selamı ihmal etmeyelim, selamlar olsun hepinize. Ne güzel ben bilmez idim ile başlıyor. Ama şimdi öğrendim lafı da var ben bilmez idimin içinde. Ahir bunu bildim ki cihan hep senmişsin, bir bilme var sonunda...  "Gör zâhidi kim sâhib-i irşâd olayım der Dün mektebe gittim bugün üstâd olayım der"  Bu kadar ucuz değil bu işler. Hatta daha sade ama halkımızın kullandığı bir tabir var; tablaya binmeden kiraz oldum demek. Malum eskiden meyve tahta tablalarda kenarı çok yüksek olmayan yuvarlak tabla adı verilen, üst üste binip alttaki ezilmesin ve üstüne iyiyi koyup altına kötüsü gizlenmesin diye ensiz tablalarda satılırdı. Kiraz ağaçtan toplandıktan sonra pazara o tablalarda getirilirdi. Kiraz toplanırken eğer o sırıkla vurarak toplanıyorsa arada hem dal kırılması, hem de ara sıra sırığın isabetiyle olmamışlarda aşağıya düşebilir onlar satılmaz, ayıp. Yani tablaya binmek için olmak lazımdır. Ama öyle olmuyor...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/30/202121 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Görünüşe Aldanma - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde Irkını merak ediyor musun? İnsan ırkını merak eder mi? Irk ile merak arasında bir ilgi var mı? Irk nedir? konu başlıklarından bahsediyor.  Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Bu bölümümüzde, bu hafta ilginç olduğunu düşündüğüm bir konuyu yine sizlerle paylaşmak istiyorum. Son derece ilginç bir başlık oldu hakikaten de; Irkını merak ediyor musun? İnsan ırkını merak eder mi? Irk ile merak arasında bir ilgi var mı? ya da Irk nedir? tüm bunların bizim konularımızla ilgisi nedir biraz bunlar üzerinde duralım tabi bize ayrılan süre çerçevesinde...  Şimdi hayat nedir diye düşünecek olursanız aslında son derece basit bir cevapları olan, son derece basit bir sorudan yola çıktığınız izlenimi edinebilirsiniz. Öyle ya hayatın ne olduğunu üç aşağı beş yukarı biliyoruz fakat biraz kurcalamaya başlayınca işin aslında o kadar kolay olmadığını yani hayat denilen olguyu tanımlamanın pek de kolay olmadığını görmüş olursunuz. Şöyle söyleyelim; İnsan canlı bir varlıktır öyle kabul edilmekte tamam çok güzel canlı ama acaba insanın bedeninde bu hayatiyet, bu canlılık nereden itibaren başlamaktadır soru bu...  Yani aslında tek tek organlarımızı ele aldığımızda bunların pek çoğunun cansız olduğunu görüyorsunuz. Ama hocam hücreler canlı? Çok güzel hücreler canlı ama o canlı hücreyi var eden parçacıklar yani atomlar onun alt parçaları bunların tamamı cansız. Yani atomlar cansızken onlardan oluşan hücre nasıl canlı oluyor? Yani canlılık, hayatiyet dediğimiz şey insan bedeninin neresinde başlamaktadır? İşte bunu düşünecek olursak o sorunun yanıtlanmasının öyle pek de kolay olmayacağını anlamış oluruz...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/30/202115 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Selden Adam Kurtaran Adam - Biri Bir Gün - B25 | Serdar Tuncer

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Selden Adam Kurtaran Adam" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Senelerce önce, bir adam büyük sel felaketi yaşayan bir memlekette bir çok kişiyi selden kurtarmış. Herkes büyük sevinç yaşamış ve bu adama karşı hayranlıklarını her defasında dile getirmişler. Cesareti ve yaptığı iyiliklerin ağızdan ağıza dolaşması neticesinde zamanla bu şahıs 'Selden Adam Kurtaran Adam' diye tanınır olmuş. Çok uzak diyarlardan bir sürü insan bu selden dam kurtaran adamı görmek ve maceralarını dinlemek için akın etmişler. Selden adam kurtaran adam da yaşadıklarını ve kahramanlıklarını herkese anlatır olmuş. Bu hal adamda öyle bir alışkanlık haline gelmiş ki, hayatta en çok zevk aldığı olay selde yaşadıklarını ve nasıl adam kurtardığını anlatmak olmuş. Zamanı gelmiş, vadesi dolmuş ve meşhur 'Selden Adam Kurtaran Adam' vefat etmiş. Tabii iyi bir insan olduğu ve insanlara faydalı işler yaptığı için cennete buyur etmişler adamı.  Adam büyük bir neşe ile cennete girmiş. Günler güzel güzel geçerken zaman gelmiş adam hayatında bir şeylerin eksik olduğunu fark etmiş. Adam düşünmüş, taşınmış ve bu eksikliğin 'Selden Adam Kurtaran Adam' diye meşhur olduğu hadiseyi kimsenin dinlemeye gelmemesi olduğunu fark etmiş. Canı sıkkın bir vaziyette dolaşırken 'burası cennet ne dilersem olur' diye düşünüp, sorumlulara bir isteği olduğunu bildirmiş. Adam burada kimsenin kendisinin selden nasıl adam kurtardığını sormadığını ve bu maceralarını anlatamadığı için canının çok sıkıldığını söylemiş. İsteğini dinleyen sorumlular, selden adam kurtaran adamın hikayesini anlatabilmesi için cennette bir konferans ayarlayabileceklerini söylemişler.  Adam çok sevinmiş ve yeniden dünya günlerindeki gibi kendisine hayran bir kitlenin toplanacağını ve yeniden eski mesut günlerine döneceğini düşünmüş. O yüzden de adam konferans gününü iple çekmeye başlamış. Nihayet konferans günü gelmiş ve deniz kenarında muhteşem bir platform kurulmuş. Dinleyiciler gelip yerlerini almışlar. Selden adam kurtaran adam büyük bir heyecan ve gururla kürsüye doğru yönelmiş. Tam konferansına başlayacakken bir sorumlu yanına gelmiş ve heyecandan kalbi fırlayacak gibi atan 'Selden adam kurtaran adamın kulağına şu ifadeleri fısıldamış;  'Efendim, şu en önde oturan uzun beyaz sakallı zatı görüyor musunuz?' Adam her halinden önemli biri olduğunu hissettiği dinleyiciye bakmış ve böyle bir şahsın dahi kendisini dinlemeye gelmesine sevinerek 'Evet' demiş. Ne güzel değil mi? Kimdir bu zat? Sorumlu; 'O şahıs Nuh Peygamberdir efendim, anlatırken biraz dikkatli olursanız iyi olur' demiş.  Kıssadan hisse; Hiç kimse vazgeçilmez değildir, Herkesin anlatacak bir hikayesi vardır, yaptığımız işlerle övünürken dikkatli olmak gerekir, işleri sizden daha iyi yapan birisi daima vardır....  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/30/202125 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Şeytan da Adamı Cennete Götürür - Dinle Neyden - B26 | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde tesirden, zerafetten, samimi olmaktan, kendin olmaktan vb. bir çok incelikten bahsetti.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Eskiden ama eskimemiş eskiden bahsederken günümüzde o kıdemli zamanlarının zerafetinin, nezahetinin, inceliğinin olmadığından şikayet edenler var. Doğru bir tespit ama her şikayet edilenin bir çaresinin olduğunu bilerek o çareyi bulmak lazım. Tabi çarenin yüzde ellisi doğru teşhistedir. Efendim hayatımız değişti bugünkü hız ve haz dünyasında zerafete, nezakete, nezahete pek yer kalmadı gibi gözüküyor çünkü hız meselesi, pek basit bir misal arz edeyim; devlet başkanları, hükümet başkanları, kibar ricali devlet eskiden bir vakar içinde yürürlerdi şimdi merdivenleri koşa koşa çıkmak 60-70 yaşındaki adamlara enerjik gözükmek gibi bir olduğundan başka türlü gözükmek riyası yapıyor. Riya olunca tesir olmaz efendim, tesir olmaz. Tesir, samimiyetle olur. Pekala normal adımlarla yürüsek ne olur?  Enerjik olacakmış. Halbuki beyin fonksiyonları, beyin salgıları üzerinde inceleme yapan bütün alimler biliyorlar ki insanın en icad edici yaşı 60'da başlar. 90'larda da yükselir. Tabi ondan önceki hayatını insani ölçüler içinde geçirdiyse... Yani amiyane tabirle morukluk normal yaşayan insanda olmaz bilakis fiili üreticilik değil ama fikri üreticilik yükselir. İşte olduğundan başka türlü gözükerek, kendini olduğundan başka tanıtarak bir şeyler yapılmak isteniyor ama farkındayız dimi efendim, olmuyor. Çünkü arz ettiğim gibi samimi olmayan davranışlar muhataba tesir etmez. Çünkü tesir bedenin algılama gücü veya algılama kapıları olan beş duyuyla değil, gönülle olur. Gönül, riyayı ve samimiyeti hemen anlar. Nasıl anladığını da anlatmaz...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/30/202121 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

"Sur Üflendiğinde Bestecinin Kim Olduğu Anlaşılacaktır" - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde Ölümden, Nefsten, Nefesten, Suradan, Ruhtan, İlk İnsandan ve daha bir çok konu başlıklarından bahsediyor.  Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı;  Geçtiğimiz günlerde bir dostum bu sur meselesi ile ilgili bir soru sordu bana. İşte kıyamet kopacağı vakit sura üflenecek ondan sonra işte kıyamet kopacak. İşte sura ilk defa üfleniyor daha sonra ikinci defa üfleniyor. Niye acaba dedi burada bir "çalgı" eğer sura bir çalgı diyeceksek yani niye sadece meleğin kendi sesi değil de böyle bir sur adı verilen bir enstrüman söz konusu?... Bu hakikaten benimde daha önce üzerinde düşündüğüm bir konu olmuştu. İlginç bir mesele tabiki biz burada kendi anladığımız şekilde bir takım felsefi düşünceler üretmekle sınırlıyız yoksa bunun dışında herhangi bir iddiamız yok onu ifade etmek isterim...  Bu tabi bazı ayetlerde biliyoruz hani geçer ya bir sayhada hemen yok oluverdiler, bir anda sönüverdiler. İşte müfessirlerimizin açıklamalarına göre sayhayla kast edilen Cebrail'in (a.s) çığlığı. Bir sayhayla noldular? Sönüverdiler, birden sönüverdiler, yok oluverdiler şeklinde. Oysa kıyamette sura üfleneceğini biliyoruz. Bu mesele üzerine acaba neler düşünülebilir, neler söylenebilir? Şimdi öncelikle şunu söyleyelim, tarihte vokal ve enstrümantal karşıtlığı hep ön planda olmuştur müzikte. Vokal-çalgısal karşıtlığı yani mesela mabetlere (kilise olsun, camii olsun) neden acaba insan sesi dışında mesela çalgının, enstrümanın girmesine izin verilmemiştir, cevaz verilmemiştir?...  Bunu anlayabilmek için belki biraz daha, epeyce bir daha doğrusu geriye gitmek gerekir. İlk insanlar ölen birine baktıkları zaman iki gözlemde bulunmuşlar. Bunlardan birincisi hareketin kesilmesi yani ölen kişi hareket etmiyor artık ama ikincisi o kişinin biraz daha yakına gelip baktığınızda nefesinin durması yani artık nefes alıp vermiyor olması. O zaman demişler ki hayatiyet dediğimiz hareket bu uçup giden yani öldükten sonra insandan uçup giden nefesten kaynaklanmaktadır. O nefes varken bütün bir arada duruyor çünkü mezarlıkta bir süre sonra çürüdüğünü de görüyorlar. Demek ki bu uçup giden nefes bir taraftan hayatiyeti sağlıyor, bir taraftan bedeni bir arada tutarak çürümesine engel oluyor...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/30/202114 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

Kuşlarla Sohbetin Şartları - Biri Bir Gün - B24 | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet ediyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Hiçbir şey anlatasım yok bu hafta. Öyle susasım var, içime doğru susasım... Ah bir konuşabilsem, bir konuşacak olsam belki yıllar evvel yazdığım bir dörtlüğü okurdum size;  Susar mı şu gönül bir gün gelir de Duyduğum her bir ses sen olur musun? Erir mi var ve yok gün gelir bir de Aldığım her nefes sen olur musun?  Ama konuşasım yok. Susmak enteresan bir şey... Hamuş derler... Belki bugün hamuşana susasım var, şöyle karşılıklı oturup sussak... Çünkü konuşmak o kişinin harcı ki; sükutu da bir şey anlatsın arz edebiliyor muyum? Şah-ı Nakşibend (k.s) buyurmuşlar ya hani; "Bizim sükutumuzdan istifade edemeyen, susuşumuzdan hiçbir şey anlamaz." Ölçüyü böyle koymuşlar. Susuşu fayda etmeyen zatın, konuşmasından da bi fayda olmaz. Hatta bi tık yukarı çıkarıp demişler ki; Nazarı fayda etmeyenin, sohbetinin de bir tesiri olmaz...  Yani susmanın da ötesinde bakacak ve hali değiştirecek, konuşmak o kişinin hakkı. Susacak ve halini karşısındakine giydirecek, konuşmak o kişinin hakkı. Had bilmek diye bahsediyoruz ya bazen, haddini ve hududunu bilmeye bu da dahil. Bir zat senelerce bir mağarada halvete çekilmiş. Senelerce kalmış orada, ibadetle, taatle, zikirle meşgul olmuş. Yıllar sonra dışarı çıktığında çevre ahalisi de toplanmış, acaba hazret bunca yılın tecrübesinin üstünden bize bir sohbet eder mi, bize bir şey söyler mi? diye...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/30/202119 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Bu Devirde Tasavvuf Olur mu? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde nefs ile mücadele etmekten ve tasavvuftan bahsetti.   Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde nefs ile mücadele, tasavvuf vb. pek çok konu başlıklarını anlattı.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümün başında şunlardan bahsetti;   Efendim vakt-i şerifler hayr ola, hayırlar feth ola, şerler def ola niyazıyla selamlar sunalım. Bu ilk üç cümlecik tasavvuf hayatında kullanılan bir slogan, gül bank sloganı. Hee vaktiyle öyleymiş diyenlere arz edelim. Vaktiyle değil, hala... Çünkü biz tasavvufu ve tasavvufun ekolleri olan tarikatları sadece ayinleri ve lokalleri olan tekkeler ile tanıyoruz. Tasavvufun ne olduğunu doğru düzgün bilmiyoruz. Onun için bu devirde olur mu, olmaz mı? Bu devrin geçmiş devirlerden farkı daha yüksek bina, daha geniş yol, daha hızlı vasıta mı? Bu mu fark? Neyi değiştiriyor bu? Bakın, yeni icatlar diye bize sunulan şeyler elektrik süpürgesinden her şeye varıncaya kadar çamaşır makinesi, bulaşık makinesi...  Bunların hepsi insanların daha az gayret sarf ederek makine vasıtasıyla vaktiyle çok gayret sarf ettikleri aldığı neticeyi almaktan ibaret. Çamaşır hep yıkanıyordu. Yani kille yıkanır, külle yıkanır, sabunla yıkanır, sodayla yıkanır, çivitli suyla yıkanır, kazanda kaynar, dere başında yıkanır ama çamaşır hep yıkanır. Makineyle yıkanıyor olması mı ilerilik? Bir yerden bir yere gidilen bir ipek yolu var. Deve kervanlarıyla Atlas okyanusundan çin seddine mal taşınıyor. Şimdi trenle, vapurla, uçakla hızlı taşınıyor diye biz ileri miyiz? Bu mu ileriliğin ölçüsü?... Gelin, Beraber Yürüyelim...
8/4/202120 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

Küsmek Neden Yasaktır? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde Kurban Bayramından bahsetti.   Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde Kurban Bayramını anlattı.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümün başında şunlardan bahsetti;  Serdar Tuncer:  Can bula cânânını Bayram o bayram olur Kul bula sultanını Bayram o bayram olur  demişler ve ne güzel demişler.   Bayramım imdi bayramım imdi Yar ile bayram ederler şimdi  demişler ve ne güzel demişler.   Yılda bir kez kurban keser halk-ı âlem ıyd içün Men senin saat be saat dem be dem kurbanınam  demişler ve ne güzel demişler.  Sevgili yüzünde bir başka güzellik var bugün Ay gibisin, pırıl pırıl gülüşün Güzeller Bayram günü süslenir Seninse bayramları süslüyor yüzün  demişler ve ne güzel demişler. Efendim hayırlı bayramlar olsun, Bayram-ı Şerif'ler mübarek olsun. Büyüklerin ellerinden hürmetle, edeple, küçüklerin gözlerinden muhabbetle öperiz. Kıymetli bir misafirim var. Yanlış oldu. Kıymetli bir ev sahibim var. Gün bayramsa, mevzu kurbansa, okunan şiirler bunlarsa, yanımda duran ve şimdi size takdim edeceğim zat anca evin sahibi olur, hep de olmaya devam eder inşallah. Ömer Tuğrul İnançer Bey hocamla birlikteyiz. Efendim hoş geldiniz, safalar getirdiniz.  Ömer Tuğrul İnançer: Safaya geldik. Mübarek bayramlar. Allah tekrarında cümlemizi şerefyâb eylesin. Bayramlar zaten mübarektir. Bayramın mübarek olsun demek güzel bir temennidir ama benim, senin demenle olmaz. Zaten mübarektir. Allah bu mübarekliğin senide farkına vardırsın manasına gelir. Allah cümlemizin Bayram içinde olduğumuzun idrakini ihsan etsin...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
7/31/202126 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Necip Fazıl'ı Kim, Nasıl Avladı? - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer Necip Fazıl Kısakürek'i anlatıyor.  Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Necip Fazıl Kısakürek'i anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Bir gün bir adam uçurumun kenarında dolaşırken ayağı kayıp düşmüş neyseki çalı varmış ve ona tutunmuş sonra bağırmaya başlamış:  - Kisme yok mi? - Kisme yok mi? O anda Hızır as. çıkagelir. - Seni bi şartla kurtarırım. Adam ne diye sorar. - Namaz kılacaksın, oruç tutacaksın, hacca gideceksin, zekat vereceksin... Adam bağırmaya başlar: - Başka kisme yok mi?  Tamamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
7/31/202123 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Arkadaş Çevresi Nasıl Seçilmeli? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde arkadaş çevresinin öneminde bahsetti.   Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde Aile, Okul, Çevre vb. pek çok konu başlıklarını anlattı.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümün başında şunlardan bahsetti;   Efendim hayırlar dileyerek, hürmetler ve muhabbetler sunuyorum. Yüksek malumunuz kişi refikinden azar diye bir sözümüz var. Yani refik arkadaş. Bir kişi iyi arkadaş edinmezse onun yoluna gider ve hadis mi yoksa kelam-ı kibar mı emin değilim, 'Bir kötülüğü terk etmek istiyorsanız o kötülüğü beraber işlediğiniz arkadaşlarınızı terk ediniz.' mealinde bir söz var. Bu terbiye meselesin de çeşitli unsurlar söyleniyor psikolojide olsun, sosyolojide olsun işte aile, okul, çevre dedikleri. Demek ki aile her zaman yeterli olmuyor, okul her zaman yeterli olmuyor ama okul ve aile olduğu zaman bile çevre var. Çevre çok önemli. Onun için özellikle yeni yetişme çağında çocuklarımızın kimlerle arkadaş olduklarını uzaktan gözlemeliyiz...  Bunlar böyle kolay nasihatler gibi geliyor ama yapması gayret ister. Oturduğun yerden olmaz. Çocuğumun üstüne başına, yemesine içmesine baktım, kolej parasını verdim gönderdim demek yeterli değildir. Çünkü evladın başına gelen her türlü kötü ahval öncelikle ana babayı üzer. Öyleyse bir müslüman nasıl bir muhit edinmeli kendisine? Önce kendinin müslüman olduğunun farkında olmalı tabi oradan başlıyor çünkü o muhit, çevre denen şeye kendi özü de dahil. Nefsinin hoşuna gidenleri işlemek için o cins arkadaşlara yöneliyor, doğru gördüğü ama nefsine zor gelen işleri işlemek için de öyle arkadaşları seçiyor. Peki nefisten ya da gönülden kaynaklanan bu istekleri biz kişi olarak nasıl ayırt edeceğiz?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
7/31/202120 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Dağ Benliğinden Geçtimi Sahra Olur - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Oryantalist Ressam Jean-Leon Gerome'nin 'Çölde Namaz' tablosundan bahsediyor.  Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Oryantalist Ressam Jean-Leon Gerome'nin 'Çölde Namaz' tablosunu anlatıyor.  Bertan Rona başlıca şunları söyledi;  Bu hafta sizler için üzerinde durmak istediğim konu Oryantalist Ressam Jean-Leon Gerome'nin bir tablosu. 'Çölde Dua' diye çevirmişler ama aslında 'Çölde Namaz' demek daha doğru. Salat kelimesinin tabiki anla içeriğiyle ilgili bir çeviri hatası olduğunu düşünüyorum. Yani öncelikle Arapçadan Fransızcaya ordan da tekrar çevirilirken Türkçeye muhtemelen böyle çevrilmiş oldu. Ancak bizim tabloda karşılaştığımız, gördüğümüz şey aslında namaz kılmak üzere olan biri...  Gerome önemli bir ressam. Oryantalist bir ressam. Özellikle doğu dünyası üzerine çalışmalarıyla tanınan bir ressam. Bildiğim kadarıyla bizim Osman Hamdi Bey'in de hocası olmuş Fransa'da yanlış hatırlamıyorsam. 'Çölde Namaz' adlı tablo Gerome'nin öyle çok öne çıkan, çok fazla bilinen çalışmalarından biri değil ama benim her zaman ilgimi çekmiştir. Tabi şimdi bu çalışma üzerine bir ikonoloji ortaya koyma durumunda değiliz, zamanımız buna izin vermez, ikonografisinden de çok bahsedecek değiliz. Biz sadece bu sınırlı zaman dilimi içerisinde belki bir kompozisyon üzerinde durabiliriz ve onun dışında o kompozisyonun bize verdikleri, bizde uyandırdığı etkiler nedir bunlardan bahsedebiliriz...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
7/31/202116 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

Bi Ok Attım Aşure Oldu - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer "Bir Ok Attım Kebap Oldu" hikayesini anlatıyor.  Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta "Bir Ok Attım Kebap Oldu" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Hikaye bu ya, yıllarca çocuğu olmayan bir şark sultanının nihayetinde bir oğlu olur. Fakat çocuk şehzadelik çağına gelmesine rağmen her ne kadar eğitim verilirse verilsin bir türlü devlet yönetimi ile ilgilenmez. Üstüne üstlük her defasında yeni konular bulur, olur olmaz yerlerde izahı oldukça güç yalanlar uydururmuş. Yalanlarının itibarı da giderek azalmaya başlarmış. Sonunda oğlunun bu durumuna çok üzülen ve kahırlanan sultan, buna bir hal çaresi bulmak için ülkenin en ünlü mollasını huzuruna çağırır. Mollaya, tehditvari bir şekilde; oğluna gereken eğitimi vermesi ve en azından söylediği yalanları akla uygun bir hale getirip, oğlunun halk nezdinde gülünç duruma düşmesini önlemek için kendisini eğitmesini ister. Bunun için kendisine iki yıl süre verir; aksi halde mollanın başını vuracağını söyler.  Aradan geçen iki yılın ardından sultan, tüm halkı bir meydana toplar ve artık eğitiminden kuşku duymadığı oğlunu onlara takdim eder. Amacı şehzadenin iki yıl içinde kat ettiği mesafeyi ahalisine göstermek. Herkesin hazır bulunduğu bu ortamda şehzade: “Bir ok attım kebap oldu” der. Topluluk; “Amma da attın!” demeye başlayınca, molla hemen imdada yetişir:  “Niye atıyormuş ki? Birlikte ava çıkmıştık, şehzademiz havada uçan kuşa okuyla nişan aldı, attı vurdu. Ok kuşla birlikte yere düşerken kayaya çarptı. Çeliğin kayaya çarpması ile sürtünmeden ateş çıktı. Vurulan kuş da bu ateşe düştü, böylelikle de pişmiş oldu ve de nihayetinde kebap oldu.”  Topluluk bu izah karşısında pes etmiş ve şehzadeyi dinlemeye devam etmiş. Mollanın bu harika izahı şehzadeyi aşka getirmiş ve daha büyük bir bomba patlatmış: “Bir ok attım göl oldu.” Ahali bu laftan da bir şey anlamamış ve yine molla ortaya atılmış ve de bir açıklama daha yapmış: “Ey ahali! Şehzademiz veciz konuşmaya devam ediyor, dilerseniz ben açıklayayım. Bir gün kırlarda gezinirken, bir de ne görelim! Büyük bir kaya parçası gölün yatağını kapatmış, göl kurumak üzere. Şehzademiz hemen bir ok attı ve kayayı tam ortasından vurup parçaladı ve göl yine suyla doldu.” Bu açıklamanın ardından halk sevinç içinde ve yüzler tebessümlü, şehzade ise gurur içinde.  Bir müddet sonra alkışlar biter ve şehzade yine söze başlar: “Bir ok attım, aşure oldu.” Ahali yine hiç vakit kaybetmeden gözlerini mollaya çevirir. Ancak molla bakmış bu söz hiç de içinden çıkılır bir söz değil. Ve bu sözün izah edilecek bir yönü de yok. Yerinden doğrulur ve Sultan’ın huzuruna varıp el etek öper ve boynunu bükerek: “Hünkârım, işte kılıç, işte kelle. Haydi kebap meselesini hallettik, sel meselesini de hallettik. Bu aşure de nereden çıktı. Suyu bulsak şeker lazım, şekeri bulsak buğday lazım… Onu da bulsak nohut vs. lazım bunların hepsini ben nasıl bir araya getireyim. Boynum kıldan ince, lakin ben de öğrenmek istiyorum, şu şehzade parçasına bir sorun bakalım; bir ok atar da nasıl aşure olur diye?”  Gelin, Beraber Yürüyelim...
7/31/202119 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Peygamberimiz Kaç Yaşında Hangi Evlilikleri Yaptı? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde anne ve babanın öneminden bahsetti.  Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde anne, baba vb. pek çok konu başlıklarını anlattı.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümün başında şunlardan bahsetti;  Efendim nice hayırlı günler dileyerek selamlar sunuyorum. Allah'ın her günü bir deniyor ama Bayram, Kandil, Ramazan hatta Cuma demek ki bir değil. Bi de Allah'ın her günü birse niye Mayıs ayının ilk haftasında anneler günü, Haziran ayının filan haftasında babalar günü demek ki her gün aynı değil. 2021'in anneler günü ve babalar günü geçti Allah nicelerine kavuştursun. Tabi ana-baba deyince günü olmaz. 365 gün anneler günüdür, 365 gün babalar günüdür ayrı... Ne mutlu annesi babası var olupta onların rızasını kazanabilene, onların gönlünü hoş tutabilene...  Ben şahsi tecrübemle arz edeyim ki şimdi elini öpecek anam babam yok. Ha elhamdülillah Allah onu değiştiriyor elimi öpecek torunlarım var amenna ama torun başka, ana başka ve biz anne deyince bizi dünyaya getiren veya gelmemize vesile olan biyolojik annemizden gayrısını pe hatırlamayız, ilk anda aklımıza gelmez. Varlıklarını inkar etmeyiz ama anne deyince akla bizi dokuz ay taşıyan, emziren, besleyen, büyüten biyolojik annemiz gelir...  Dokuz ay deyince biraz müsadenizle hani keser hep böyle kendine yontarmış ya, rende de hep sana hep sana yontarmış ya halbuki testere gibi bi sana, bi bana yontmak lazımmış. Onun için hep annelere yontuyorlar bu dokuz ay meselesini ben şunu söyleyeceğim müsadenizle... Evet anne dokuz ay yavrusunu taşır, baba bir ömür taşır bunu da unutmamak lazımdır çünkü o yavrunun da, onu dünyaya getirip dokuz ay taşıyan ananın da rızkı, terbiyesi her şeyi babanın yükümlülüğündedir...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
7/31/202119 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

Dünyaya Armağan Ettiğimiz O Meşhur Çalgı... - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Türkiye ile Avrupa arasındaki musiki münasebetlerinden bahsediyor.  Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Türkiye ile Avrupa arasındaki musiki münasebetlerini anlatıyor.  Bertan Rona başlıca şunları söyledi;  Ben bu hafta sizlere Türkiye ile Avrupa arasındaki musiki münasebetlerine ilişkin bazı yansımaları anlatmak istiyorum. Aslında belki de Türkiye ve Avrupa diye sınırlandırmamak gerekir. Bizden bütün dünyaya geçmiş olan müzik adına ne varsa, belki bir kompozisyon, bir müzik parçası, belki bir müzik formu, belki bir makam, mod, ismi, belki bir besteci, belki bir dans ne derseniz deyin bütün bunlar üzerine konuşmak istiyorum sizinle. Aslında bu daha önce ele alınmış bir konu ve çok büyük bir isim tarafından, Türk müzik biliminin kurucularının başında geldiğini söyleyebileceğimiz Mahmut Ragıp Gazimihal merhum tarafından ele alınmış bir konu.Yanlış hatırlamıyorsam 1946 tarihli bir kitabı var onun "Türkiye - Avrupa Musiki Münasebetleri" kitabın adı bu. Burada oldukça kapsamlı ve çok ciddi bilimsel bir metodoloji takip edilerek Mahmut Ragıp Gazimihal konuyla ilgili bazı tespitlerde bulunuyor. Bir klasiktir açıkçası bu kitap...  Ben şimdi daha böyle başlıklar halinde, çarpıcı, herkese hitap edecek şekilde, herkesin rahatlıkla anlayacağı şekilde bazı somut örnekler üzerine gitmek istiyorum. Ama şunu söyleyeyim bu yapacağım şey kesinlikle kendimize batıdan referans bulma olarak anlaşılmamalıdır. Zaman zaman böyle anlaşılabiliyor yani bakın bizde size benziyoruz, bizde sizin gibiyiz, bizde de klasik çok sesli müzik var filan gibi bir referans bulma çabası değildir kesinlikle onu ifade edelim. Ama öte yandan her şeyin ama her şeyin doğudan batıya gittiğini ifade eden bir başka uç daha var. Bu da çok doğru olmasa gerek büyük oranda doğruluk payı bulunun düşünceler içersede bu da çok doğru olmasa gerek. Dolayısıyla itidali elden bırakmadan her zaman olduğu gibi aklı yani yönerge kabul ederek kendimize burada iz sürmemiz gerekiyor...  Aslında doğu batı bunlar biraz da farazi adlandırmalar yani güzelliğin memleketi olmaz, elbetteki bakış açıları çok farklıdır doğunun ve batının çünkü doğuda tevhid ilkesi egemen, her şeye tevhid ilkesi hakim sanatıda öyle yani türk müziğinin makamlarını tevhid olmadan, onu bilmeden anlayamazsınız hiç şüphesiz dolayısıyla bunlar da sosyokültürel anlamda şekillendirilmiş fenomenler. Yani bakmayın müzik evrenseldir. Evet evrenseldir ama belli kültürlere has yönleri şüphesiz ki vardır. Ancak yinede şunu söylemek gerekir ki estetik olsun, güzellik olsun ya da bilim, düşünce olsun bunlar elbette ki insanlığın ortak malıdır...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
7/31/202116 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Dua Kabul Olursa... - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer "4 Dirheme 4 Dua" hikayesini anlatıyor.  Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta "4 Dirheme 4 Dua" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Kendisini içkiden kurtaramayan bir müslüman, kölesine dört dirhem verir. İçki almasını söyler. Köle giderken Mansur bin Ammar isimli bir zatın, bir fakire yardım topladığını görür. Mansur, bu fakire 4 dirhem verene 4 dua ederim der. Köle, fakire 4 dirhemi verir. Mansur der ki:  – Hangi duayı etmemi istersin? – Köle kurtulmak istiyorum. – İkinci isteğini söyle! – Fakire verdiğim dört dirhem benim değildi. Benden bunu isterler. Dört dirhem isterim. – Üçüncü isteğin nedir? – Efendimin tevbe edip içkiyi bırakmasını istiyorum. – Dördüncü arzun nedir? – Allah-u teâlânın beni, efendimi, seni, kavmimizi affetmesini istiyorum.  Mansur bin Ammar, hepsi için gerekli duayı yapar. Köle evine gidince, efendisi, geç kalmasının sebebini sorar. Köle durumu anlatır. Efendisi sorar:  – Sen neler istedin? – Kölelikten kurtulmayı istedim. – Peki seni azat ettim. Başka ne istedin? – Dört dirhem istedim. – Al şu dört dirhemi. Başka ne istedin? – Tevbe edip içkiyi bırakmanı istedim. – Tevbe ettim. Başka ne istedin? – Allah-u Teâlânın hepimizi affetmesini istedim.  Efendisi duraklar, (İşte bu benim elimde değildir) der. O gece rüyasında;  -Sen elinde olanı yaptın da, biz elimizde olanı yapmaz mıyız? Seni de, köleni de, Mansuru da ve orada bulunan hepinizi affettik denir.  Gelin, Beraber Yürüyelim...
7/31/202120 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

İslam ile Müslüman Ayırt Edilmeli! - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde din, insan ve sanat konularından bahsetti.   Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde din, insan, sanat vb. pek çok konu başlıklarını anlattı.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümün başında şunlardan bahsetti;   Efendim İstanbul'dan Ataşehir'de Mimar Sinan adı verilen, yeni yapılmış bir camiinin önünden hepinize muhabbetler, hürmetler. Mimar Sinan deyince akla islam sanatı geliyor. Her şeyden önce tabirleri yerli yerine oturtmak lazımdır. İslam ile müslüman ayırt edilmelidir. İslam bir kavramdır, müslüman ise bir kişidir. Ayrıca islami diye islama aidiyet ifade eden kelimelerinde çok doğru kullanılmadığı, müslümanlarının halinin islama örnek olduğu zannı oluyor halbuki, ne yazık ki bugünki dünya müslümanlarının islama uygun ne kadar yaşayıp yaşamadıkları, yaşamalarının ne kadar islama uygun olup olmadığı çok ciddi bir tartışma konusu olmalıdır. Tartışma derken bize tartışmayı hep senin dediğin doğru, benim dediğim doğru olarak algılıyoruz. Hayır. Doğruyu bulabilmek için artıları eksileri tartmaya tartışma denir. Dolayısıyla sen ben meselesi tartışmalarda olmaz. O da yanlış anlaşılan bir kavram...  İslam Allah'ın dinidir. Burada tabi Türkçe'nin bu konulardaki ifade zorluğu aşikar. Allah'ın dini denince Allah'a ait, Allah'ın mükellef olduğu bir din olarak algılıyoruz çünkü din hep bir mükellefiyetler olarak algılanmış. Hayır. Allah'ın sahip olduğu din demektir Allah'ın dini. Ve Allah'ın bu kadar yarattığı, sayısını bilemeyeceğimiz kadar mahluk içerisinde sadece Hz. İnsan onun yeryüzünde, arz üzerinde halifesidir, sadece kendi esmasını insan olana vermiştir ve yaratmak için kendi ruhundan ruh üfürerek var ettiği yegane varlık insandır...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
7/31/202120 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

Eşyaya İsim Verilmesinin Sebebi Nedir? - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Din kelimesinin anlamından bahsediyor.  Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Din kelimesinin anlamını anlatıyor.  Bertan Rona başlıca şunları söyledi;  1 Haftalık bir aranın ardından Bakışlar programında yine birlikteyiz. Geçtiğimiz haftalar boyunca müzik ağırlıklı konuları ele almıştık sizden gelen istek üzerine. Bu hafta biraz daha farklı bir konuyla birlikte olacağız. Din kelimesinin anlamından bahsedeceğim ama öncelikle tabi şunu söyleyeyim bu bir insanlara din dersi vermek kabilinden değil elbette ya da ahlak dersi verir gibi din şu demektir, din bu demektir o tür bir şey değil. Sözlük bilimi açısından ya da etimoloji deyin ne derseniz deyin bu kelime nerelerden geldi, tarihsel macerası nedir, bizim bildiğimiz anlamda din kelimesiyle hangi noktalarda uyuşmaktadır, hangi noktalarda farklılık arz etmektedir? Bunların üzerinde durmak istiyorum…  Şimdi tabi din denildiği zaman, gündelik manada baktığımızda itikat, ibadet ve ahlak ilkelerinden, kurallarından oluşan bir sistemi, bir çerçeveyi, bir bütünü anlıyoruz biz elbetteki doğru olanda bu. Bunu başlangıçta belirtelim. Hatta bu kelimenin bazı türevlerinden aslında sıklıkla kullanıyoruz. Mesela mütedeyyin bunlardan biridir, diyanet bunlardan bir tanesidir ve tabi yine çoğu kişinin bildiği üzere Medine ve Medeniyet yine bunlar arasında. Ancak bakışlarımızı biraz daha derine yönelttiğimizde, yoğunlaştırdığımızda kelimenin aslında Arapça kökenli olmadığını görüyoruz. Bu bir iddia yalnız onu söyleyelim. Kelime öncelikle orta Farsçadan Arapçaya geçmiş bu kesin yani elimizdeki veriler din kelimesinin orta Farsçadan Arapçaya geçtiğini gösteriyor fakat buraya nereden geldi diye baktığımızda…
7/4/202116 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

Allah'la Aldanan Aldanmaz! - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer Allah’la aldanan aldanmaz hikayesini anlatıyor.  Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Allah’la aldanan aldanmaz hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Eski zamanlarda Bağdat'ta kendi halinde fakir, salih bir dokumacı yaşardı. Kurban bayramının birkaç hafta öncesiydi. Şehrin ileri gelenleri hac için hazırlık yapmaktaydılar. Onların bu tatlı telaşını gören fakir dokumacının içine bir ateştir düşüverdi. Hacca gitmek istiyordu ama ne parası vardı, ne yol azığı. Gönlünü yakıp kavuran bir sevda... Bütün sermayesi buncağızdan ibaretti.  Hani bir dem gelir, kulda kendi benliğinden eser kalmaz, içinden biri seslenir ya ötelere. Geri dönmez o anda dilekler, uzaklar yakın olur, imkansız diye bir şey kalmaz ya... İşte öyle bir vakitte hacca niyetlendi dokumacı. Gecenin bir yarısı gözyaşları içinde açtı ellerini:  - Ya Rabbi, nasip et ben de geleyim. Kullarının malı-mülkü var, benim senden gayrı kimsem yok. Sana sığındım, sana dayandım. Sen de beni nimetlendirip bana ihsan eyle...  Sabah olunca yol için hazırlıklarını yaptı, yenice yola çıkmış olan hac kafilesinin ardına düştü. Yaklaşıp selam verdi yolculara. Onu görünce şaşırdılar. İçlerinden bir hoca yanına gelip, perişan haline bakarak:  - Ne o komşu, sende mi hacca gidiyorsun, dedi dudak bükerek. Sevinç içindeydi dokumacı. Bayram sabahına uyanmış çocuklar kadar mutluydu.  - İnşallah hocam, dedi; Beytullah'ı tavaf etmeye, Ravza'ya yüz sürmeye gidiyorum. Rabbim nasip ederse...  Bu sözler üzerine arkadaşlarına bakıp güldü hoca. Niyeti dokumacıyla eğlenmekti:  - Komşu, Allah mübarek etsin, ama bakıyorum da ne bineğin var, ne yol azığın. Bari cebinde birkaç bin akçen var mı?  Bayramın ne olduğunu bile bilmeyen çocuklar kadar saftı dokumacı:  - Allah bana yeter, beni yedirir. Bütün alem onun elinden rızıklanmıyor mu?  Kafiledekiler gülüştüler, hoca arkadaşlarının yanına döndü.  Nihayet uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra mübarek topraklara ayak bastılar. Tavaflarını yaptılar, Arafat'ta vakfeye durdular, hac görevini bitirip, gerisin geri memleketlerine doğru yola koyuldular. Hac boyunca dokumacı ve kafiledekiler birbirlerini görmemişlerdi.  Dokumacı kafileye yetiştiğinde, onu ilk hoca fark etti. Arkadaşlarını eğlendirmek maksadıyla yanına yaklaşıp;  - Komşu, dedi, haccını ifa ettin mi sen de? Bizimki aynı safiyetle cevap verdi:  - Şükürler olsun hocam, günahıma isyanıma bakmadı Rabbim. Fakir kuluna da nasip etti hacı olmayı.  - Hacı oldum diyorsun ama, hüccetini aldın mı bari, berat verdiler mi sana da?  - Yoo, berat ne ola ki? Nasıl verirler?  - Amma yaptın be komşu! Kim Beytullah'a yüz sürerse ona bir berat verirler. Cehennemden azat olduğunun nişanesidir o. Yoksa sen bunu hiç duymadın mı?  Bak, işte bizim beratımız...  Hocanın cümlesi yarım kalmıştı. Dokumacı birden feryat ederek Mekke'ye geri koşmaya başladı. Ne hüccetten haberi vardı, ne berat almıştı. Koşuyor, ağlıyor, inliyordu.  Nihayet Mescid-i Haram'in kapısından içeri girdiğinde perişan haldeydi. Kabe'nin kapısına varıp yapıştı, eşiğe yüzünü sürüp yalvarmaya başladı:
7/4/202123 minutes
Episode Artwork

Nefs Dergahta Terbiye Edilir - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde doğru ve yanlış bilgiden bahsetti.   Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde doğru ve yanlış bilgiyi vb. pek çok konu başlıklarını anlattı.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümün başında şunlardan bahsetti;  Efendim yine İstanbul silüeti önünden, İstanbul vari selamlarla sizi selamlarız. Niye İstanbul vari? Şirket-i Aliye'nin bir kaptanı varmış. Eskiden Galata köprüsü iskeleydi. Oradan ayrılıyor, birkaç yer dolaşıyor ve tekrar oraya dönüyor. O kaptan hep geç kalıyor, bir türlü saatinde geri dönmüyor. 1-3-5-15 sonra idarecilerden biri demiş kaptan niye böyle oluyor? Efendim demiş, Üsküdar'ın zerzevatından, Kuzguncuk'un haşeratından, Beylerbeyi'nin teşrifatından böyle oluyor. Ne demek o demiş. İstanbul'da Galata köprüsünün öbür tarafında eskiden hal vardı, o halden alışveriş yapıyor insanlar küfeler, sepetler dolusu. Üsküdar iskelesinde onlar boşalıyor normal bir yolcu indirme, bindirme zamanından daha fazla bekliyoruz.  Peki Kuzguncuk'ta ne oluyor? Efendim Kuzguncuk'ta ermeni, rum, yahudi çok karışık. Çünkü biraz yukarısı selamsız. Kuzguncuk zaten yahudilerin Ortaköy'den sonra ilk yerleştikleri yer, bi de rumlar var hiç sen, ben bitmiyor aralarında. Ya kavga çıkıyor, ya niza çıkıyor, biri iskeleden bağırıyor, öteki gemiden bağırıyor falan orada vakit kaybı. Peki Beylerbeyi'nde? Efendim Beylerbeyi'nde hep nazik beyler, paşalar oturuyorlar. Aman efendim önden siz buyurun, aman efendim önden siz buyurun derken yine iskeleden zamanında ayrılamıyoruz. İşte İstanbul'un eski Beylerbeyi'nde oturanların o aman efendim önden siz buyurun selamıyla hepinizi selamladık.   Bilmek başka, yapmak başka, olmak başkadır. Bilinmeden yapılır mı? Hayır, bilinmeden yapılmaz ama bilginin kaynağı kitap değildir, daha doğrusu yalnızca kitap değildir. Bizzat kendi yaptıklarımız. Yanlış yaptıksak bi daha yapmamak bilgidir, doğru yaptıysak hep doğru yapmak bilgidir. Başkalarının hareketleri yani bilgi edinmenin sonu yok. İyi de bu bilgiyi kullanmak meselesinde neredeyiz?...
7/4/202121 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Rusu Kazıyın Altından Tatar Çıkar - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Pyotr İlyiç Çaykovski'den bahsediyor.  Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde  Pyotr İlyiç Çaykovski'yi anlatıyor.  Bertan Rona başlıca şunları söyledi;  Hatırlayacaksınız geçtiğimiz haftalarda, geçtiğimiz bölümlerde bir dizi oluşturmuştuk. Önce Johann Sebastian Bach, sonra Wolfgang Amadeus Mozart ve nihayet Ludwig van Beethoven'ı ele aldığımız üç bölümlük böyle bir seri yapmıştık. Bu hafta, bu bölümümüzde yine bu geleneğimizi sürdürelim, devam ettirelim. Yine klasik batı müziğinin son derece tanınmış ünlü bir bestecisini ele alalım istedim. Bu ismi de Çaykovski olarak belirledim. 1840'da doğdu. 1893'de öldü, 53 yaşında. Bildiğimiz üzere rus bir besteci Çaykovski...  Tabi Bach barok döneme aitti, Mozart ve Beethoven klasik döneme aitti, Çaykovski ise romantik dönemde eser vermiş ve bu stilde, bu üslupta eser vermiş bir besteci. Ama şunu ifade edelim, Çaykovski her ne kadar klasik batı müziği geleneği içerisinde bulunsa da aslen rus. Diyeceksiniz ki ne fark var? Şunu hiç unutmamak lazım, ruslar aynı zamanda asyalı bir millet. Bu onların her şeyine yansımış zaten ortodokslar biliyorsunuz.Katolik ya da protestan değiller...  Çaykovski'nin müziğinde o bakımdan biz ne görürüz? Uzun ezgisel hatlar görürüz, çok güzel melodiler vardır. Ama onunla yaşıt diyebileceğimiz, aynı yıllarda yaşamış olan yine romantik dönem bestecilerinden Brahms, hani bahsetmiştim ya 3 büyük B vardı alman müziğinde: Bach, Beethoven ve Brahms işte oradaki Brahms. Brahms'da aynı melodileri görmeyiz demek ki asyalı olmak yine alttan alta kendini hissettiren bir şey. Puşkin'in bir sözü vardır: "Rus'u kazıyın, altından tatar çıkar"  Devamı videoda...
7/4/202118 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

Böcek Hz. Musa'ya Ne Dedi? - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer Hz. Musa'yı (a.s) anlatıyor.  Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Hz. Musa'yı (a.s) anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Musa aleyhisselâmın eceli yaklaşmıştı. Ey Musa, çoluk çocuğuna vedâ et emri geldi.  Musa aleyhisselâm, emre uyarak, çoluk çocuğuna vedâ eyledi. Küçük bir çocuğu vardı. Onu kucağına alıp, kalbine, benden sonra bu küçüğün hâli ne olacak düşüncesi geldi.  Allah-u Teâlâ, ey Musa, deniz kenarına git buyurdu. Musa aleyhisselâm deniz kenarına gitti.  Ey Musa, asânı denize vur buyurdu. Denize vurdu. Deniz açıldı. Dibi göründü. Musa aleyhisselâm baktı. Bir taş gördü. Kaygan, yarığı, çatlağı olmayan, yekpare bir taş idi.  Ey Musa o taşa işaret eyle buyurdu Taşa işaret eyledi. Taş yarıldı. Musa aleyhisselâm baktı. İçinde zayıf, gözleri görmez, bacaksız bir böcek gördü. Ağzında yeşil, taze bir yaprak vardı.  Ey Musa, ben O Allahım, Razzâkım, zayıf, görmez, elsiz ayaksız bir böceği denizde sert, yekpare bir taşın içerisinde yaşatıyorum ve ona taze yeşil bir yem veriyorum da, sen, seni seven dostunun senin çocuğunu zâyi edeceğinden korkuyorsun. Benim rahmetim senin çocuğundan üstündür ve senin şefkatinden ziyadedir buyurdu.
6/25/202124 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Kusur İfşa Etmenin Bir Adabı Var - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde hayır nasıl işlenirden ve kusurları örtmekten bahsetti.   Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde hayır nasıl işleniri, kusurları örtmeyi vb. pek çok konu başlıklarını anlattı.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümün başında şunlardan bahsetti;  Efendim merhabalar. Harem iskelesi civarındayız. Hani ahalimizin sarayın haremi buradaymış da onun için haremmiş diye bir yerlerinden uydurduğu lakırdı. Halbuki İstanbul'un Kabe toprağı sayılan Asya kıtasına en yakın noktası, Sarayburnu'ndan karşıda Harem ve meşhur sürre alayımızın ilk konakladığı yer. Saray-ı Hümayun'da merasim yapıldıktan sonra Harem-i Şerif iskelesine gelinir, orada bir merasim daha yapıldıktan sonra şimdi metro istasyonun adı olan Ayrılıkçeşmesi'ne kadar uğurlanır, Ayrılıkçeşmesi'nde sonra İstanbul'da vazifeliler geri döner ve sürre alayı devam eder. İşte o Harem civarındayız. Klasik İstanbul silüetinin önünde ve yavaş yavaş bozulmaya başlayan İstanbul silüeti... Minareler ve Kubbeler silüeti artık arkada mesela Zeytinburnu'ndaki koca kazıklar vesaire gibi silüet bozucu ahval ile dolmaya başlıyor.  Diyeceksiniz ki niye bunu aşikar ediyorsun? Eee o kadar yanlış anlamalarımız var ki bu aşikar ve gizli meseleside böyle bir yanlış anlama. Mesela bir hadis olduğu beyan edilen bir söze dayanılarak sağ elin verdiğinden, sol elin haberi olmayacak deniliyor, eyvallah tamam da bu kadar habersiz hayır yaparsa kişi, yeni yetişen yavrular hayır yapmayı fiilen değil, kağıt üstünde mi öğrenecek? Bi türlü şu kafacağızımıza aldıramadık. İlim insana kitaptan değil, insandan tecelli eder. Halbuki hayır yapmak hakkında kitab-ı kerimimizde aleni ve gizli... Neden aleni? Numune olmak için ve insan kendini ölçecek ben bu hayrı yapınca, bir sadaka verince ben sadaka verdim diyecek bir yapıdaysak gizli vereceğiz. Benliği önlemek için gizlilik var ama örnek olmak için elbette aleniyet de var. Alenisi makbul, aşikarı makbul değil. Nereden çıkardınız? İşte bunun gibi hakikatleri söylemek eğer o hakikat zarar verici bir ahvale müteallikse o zarar verici ahval devam etmesin veya yenisi zuhur etmesin diye ifşa etmek doğrudur.
6/25/202118 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

Beethoven Sağır Olduğu Halde Nasıl Beste Yaptı? - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Ludwig van Beethoven'dan bahsediyor.  Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Ludwig van Beethoven'ı anlatıyor.  Bertan Rona başlıca şunları söyledi;  Son iki haftadır müzikten tutturduk, devam ediyoruz. Bir dizi oluşturalım demiştim hatırlayacak olursanız. Bach ile başladık, ondan sonra Mozart üzerine konuştuk, şimdi de ne yakışır bu üçlü diziye? Beethoven yakışır. Çünkü çok merak edilen sorular Beethoven ile ilgili en önemlisi de şu, en çok merak edilenini söyleyeyim ama hemen cevabını vermeyeyim, cevabını bir süre sonra vereyim heyecanlı olsun. Beethoven sağır olduğu halde nasıl eser besteleyebildi? mesela 9. Senfoniyi nasıl yazdı? Bir insan sağırken böyle bir eseri hiç duymadan nasıl yazabilir? mesela bu bir soru ama dediğim gibi emeksiz yemek olmaz biraz bekleyeceksiniz cevabı :)  Beethoven kimdir? Beethoven bir kere Almandır her şeyden evvel, Alman müzik geleneğinde yer alır. Almanlar şöyle diyor, Bizim 3 büyük "B" harfimiz var diyorlar. Bir tanesini artık biliyorsunuz Bach tabiki, öbürü Beethoven, öbürü de Brahms. Bunlar diyorlar bizim 3 büyük bestecimiz. Gerçekten de bunlar çok büyük bestekarlar hepsi. Fakat Beethoven aynı zamanda klasik döneme ait. Beethoven 1770 senesinde doğdu. Vefatı 1827 yani 57 yıl yaşamış. Bonn'da doğmuş. Vefat ettiği yer Viyana. Yani Beethoven ile Mozart aynı dönemde çok kısa bir sürede olsa Viyana'da birlikte yaşadılar. Hatta ilginçtir size yeri gelmişken hemen söyleyeyim, bu ispatlanmış değil, bunun belgesi yok fakat müzik camiasında konuşulan bir şeydir pek çok kaynakta geçer. Beethoven çok gençken, 19 yaşındayken Viyana'ya gidiyor. Orada o esnada Mozart hayatının son 2 yılını yaşamakta, 33 yaşında o sırada Mozart ve Beethoven'ın istediği şey Mozart'a kendimi dinleteyim, beni bi dinlesin. Ve randevu alıyor Mozart'tan...
6/21/202118 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

Yürüdükçe İncelen Yol - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer Hz. Süleyman'ı (a.s) ve kıssalarını anlatıyor.  Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Hz. Süleyman'ı (a.s) ve kıssalarını anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikayeler;  1 Süleyman aleyhisselâm, ordusu ile karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza giriniz. Sakın Süleyman (a.s.) ve ordusu, sizi -bilmeyerek- kırmasın!” demişti.  Süleyman aleyhisselâm, karıncanın söylediğini işitince indi ve ona: “Sen ne için karıncaları sakındırdın? Benim, zâlim olduğumu mu işittin? Yoksa, benim adaletli bir peygamber olduğumu mu bilemedin? Ne için onlara sizi, Süleyman ve ordusu kırmasın dedin?” diye sordu.  Karınca “Ey Allah’ın peygamberi! Sen, benim, ‘onlar bilmeden’ dediğimi işitmedin mi? Bununla beraber, benim, “kırmasın” sözümden maksadım, ancak, kalplerin kırılması idi. Senin bir şey vermeni temenni edip fitneye düşmekten, sana bakmakla meşgul olup Allah’ı zikirden geri kalmaktan korktum.” dedi.  Süleyman aleyhisselâm, “Bana Öğüt ver.” dedi. Karınca, “Babana, Dâvûd isminin ne için verildiğini biliyor musun?” diye sordu. Süleyman aleyhisselâm, “Hayır, bilmiyorum” dedi. Karınca, “O, kalp yarasını tedavi etsin diye verildi!” dedi. Sonra, “Sana, Süleyman isminin ne için konulduğunu biliyor musun?” diye sordu. Süleyman aleyhisselâm “Hayır, bilmiyorum” dedi. Karınca: “Göğsüne selâmet verilinceye kadar dayanasın ve baban Davud’a erişmeye müstehak olasın diye verilmiştir!” dedi.  Sonra da: “Allâhü Teâlâ’nın sana rüzgârı niçin uysal kıldığını biliyor musun?” diye sordu. Süleyman aleyhisselâm, “Hayır, bilmiyorum.” dedi. Karınca: “Dünyânın tamamının gelip geçen bir yelden ibaret bulunduğunu sana haber vermek için…” dedi. Süleyman aleyhisselâm, karıncanın bu sözlerine hayrette kalarak gülümsedi ve Neml sûresinin on dokuzuncu ayetinde geçen duasını tekrarladı.  Süleyman aleyhisselâm, onun bu sözünden gülercesine tebessüm etti ve şöyle duâ etti. (Meali): “Ya Rabb! Beni nefsime zabit kıl ki bana ve anama babama vermiş olduğun nimetine şükredeyim, razı olacağın iyi bir amel yapayım ve beni rahmetinle sâlih kulların arasına kat.” (Neml sûresi, âyet 19)  2 Bir gün Süleyman Peygamber (a.s) bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar.  Karınca:  "Bir buğday tanesi yerim." diye cevap verir.  Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Süleyman Peygamber (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Kendi kendine meraklanır. Acaba neden yemedi?  Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar.  Karınca:  "Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah (c.c) verirdi. Ben de O'na güvenerek bir buğday tanesini tamam olarak yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden de bir yıllık yiyeceğimin yarısını yiyerek, diğer yarısını da ertesi yıla bıraktım" diye cevap verdi.
6/21/202120 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Dert İnsana Nasıl Derman Olur? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde dertten ve dermandan bahsetti.   Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde "Dert insana nasıl derman olur?", "Allah dermansız dert yaratmamıştır." vb. pek çok konu başlıklarını anlattı.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunlardan bahsetti;  Efendim sevgiler, saygılar, selamlar sunuyorum. Gerçi beni biliyorsunuz saygı kurumuyla aram pek iyi değildir.  Biz zannediyoruz ki bu gözümüzün gördüğü, göremediği, teleskoplar, şu aletlerle bu aletlerle baktığımız ettiğimiz kainat çok büyük ve biz o kainatın içinde bir noktayız. Bir açıdan öyle ama alem olmak bakımından. Senin vücudundaki damar uzunluğu dünyadaki bütün nehirlerden uzun, sinir uzunluğu ekvatorun bilmem kaç katı... Yani sende ne varsa bu kainatta var, bu kainatta ne varsa sende var değil... Derman arardım derdime derdim bana derman imiş. Allah, dermansız dert yaratmamıştır pandemi dahil. Biz bilmiyoruz dermanı...  Dünya bir takım nefisperestler için, sadece nefsinin emrinde olanlar için bir oyun, eğlence, avunma ve oyalanma dünyasıdır. Hakiki insan için, nefsine esir olmamış, nefsinin bineğine binmemiş nefsine binmiş, nefsini o idare eden insanlar için dert sahibi, dava sahibi olmak esastır. Derdi ve davası olan oyalanmaya ve avunmaya ihtiyaç duymaz. Hani bazen soruyorlar münasebetsizce; "Boş vaktinizde ne yaparsınız?" Müslümanın boş vakti olmaz ki ne yaparsınız diye soruyorsun. Boş vakit ne yapacağını bilmemekten kaynaklanan, can sıkıntısı ortaya koyan haldir. Bu can sıkıntısını gidermek için de meşru bir halle vakit geçmez, mutlaka gayrimeşrularla... Ya kendini uyuşturursun hapla, zıkkımla, ya oyun oynarsın he oyun oynamakta caizdir kumar olmamak kaydıyla. Dinlenmek için, kafa dağıtmak için... Boş vaktimde kitap okurum... Sevgili kardeşlerim, Allah aşkına kitap okumak boş vakit doldurmak için midir? Bu kadar ucuza alınır mı kitap okumak denen şey?...  Dert ve deva arayanlar, dertlerini devasını dertlerinde bulanlardır. Onun için eskiden mesela bir zikir meclisinde, bir çok müessir vaazda veya hutbede veya bir askeri geçit alanında Allah diye narayı koyuverir. Yanında, civarında arif bir zat-ı şerif varsa o duysun duymasın güzel bir dua ve temennide bulunur; Allah derdini arttırsın. Bir askeri resmi geçitten keyif duyup, nara atacak kadar mest olan elbette o askere bağrında, benliğinde, varlığında yer vermiş adamdır...
6/21/202119 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Harika Çocuk: Mozart - Bertan Rona | Bakışlar

ediyor. Bertan Rona bu bölümde Wolfgang Amadeus Mozart'tan bahsediyor.  Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Wolfgang Amadeus Mozart'ı anlatıyor.  Bertan Rona başlıca şunları söyledi;  Geçen hafta Johann Sebastian Bach'tan bahsetmiştik, bu hafta da bu diziyi devam ettirelim daha doğrusu bunu bir diziye dönüştürelim istedim ve yine klasik batı müziği olarak adlandırılan bu müziğin en önemli bestecilerin başında gelen Wolfgang Amadeus Mozart üzerinde durmak istiyorum... Mozart ile ilgili ne konuşabiliriz? Niye bu kadar popüler Mozart? Bence, şöyle söyleyeyim; dünyanın gelmiş geçmiş en popüler bestecisi kimdir? Michael Jackson mı, Mozart mı? Galiba Mozart :)   Ben size Mozart'ın rakipsiz olduğu alanı söyleyeyim yani tek olduğu alanı söyleyeyim, o alan şu; bir besteci büyük bir besteci olabilir mesela Beethoven çok büyük bir bestecidir mesela Bach, en büyük besteci Bach'tır klasik batı müziğinde ama bestecilik başka bir şey, kişisel müzik becerileri biraz başka bir şey. Kişisel müzik becerileri ne demek? Allah vergisi yeteneklerle olağanüstü pratik uygulama yapabilmek demek. Bu konuda Mozart gerçek bir dahidir hatta Albert Schweitzer'in bir sözü var aynen şöyle diyor kelimesi kelimesine; "Gerçek dahiler göklere uzanırlar, Mozart ise gökten inmiştir." diyor...  Mozart 35 yaşında öldü. Çok genç yaşta vefat ettiğini biliyoruz Mozart'ın zaten yapısı da öyle çocuk ruhlu, savurgan, parayı elinde tutabilecek biri değil mesela maddi olarak sıkıntısı var, borçları var para alıyor bir yerden, bir opera bestelemiş mesela diyorlar ki sana paranı vereceğiz karşılığında operayı besteliyor, parasını alıyor ne yapması lazım, borçlarını kapatması lazım sen tut git bütün parayı işte kırmızı bir ceket görmüş, çok beğenmiş ona veriyor mesela cekete veriyor...  Devamı videoda...
6/21/202120 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

Bekarlar Toplanın! Mesele Tam Sizlik - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” uzun bir aranın ardından kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer Aşık hiç yalnız kalır mı hafız? hikayesini anlatıyor.  Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Aşık hiç yalnız kalır mı hafız? hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Çook eski zamanlarda çok uzaklarda bir ülke vardı. Dağların arkasında yemyeşil bir ovaya kurulmuş, insanların yüzünden gülücükler eksik olmayan, pırıl pırıl bir ülkeydi burası. Bu ülkenin insanları şimdi her zamankinden daha mutluydular. Çünkü yıllar sonra padişahlarının nihayet bir çocuğu olmuştu. Nur topu gibi, güzeller güzeli, elleri yumuk yumuk, yanakları al al bir kız bebek. Kurbanlar kesildi, günlerce ziyafetler verildi, eğlenceler yapıldı.  Günler günleri kovaladı, yıllar yılları. Güzelliği dillere destan bir prenses olmuştu o minik kız. Civar ülkelerden her gün bir haberci geliyor, ya prenslerinin ya krallarının hediyelerini sunuyorlar, evlenme tekliflerini iletiyorlardı.  Padişah bir gün adeti olduğu üzere tebdil-i kıyafet, ülkesini gezmeye çıktı. Akşama kadar halkının arasında dolaştı. Ne aç bir insana rastladı ne bir dertliye ne de bir kimsesize. Sevinç içinde sarayının yolunu tuttu.  Dönüşte ırmağın kenarında oturan bir ihtiyar uzaktan dikkatini çekti. İhtiyar, yerden aldığı taşları birbirine bağlıyor, bir şeyler söyleyip ırmağa atıyordu. Padişah yaklaştı, selam verdi ve sordu:  - Hayırdır ihtiyar, ne yapıyorsun böyle?  - Kısmetleri birbirine bağlıyorum, dedi ihtiyar adam.  Padişah güldü:  - Öyle mi, şu attığın kimin kısmetiymiş bakalım?  - O mu? O padişahın kızıyla, uşağı Ahmet'in kısmeti...  Saraya döndüğünde bir sıkıntı bastı Padişah'ı. Böyle bir şey olabilir miydi? Kısmetleri birbirine bağlamak... Şu zenci uşak ve güzeller güzeli Prenses... Gözünün bebeği yani, canı, ciğerparesi, sevgili kızı... Olmaz öyle şey, dedi, ama şüphe kurdu düşmüştü bir kez içine. Sabaha kadar uyuyamadı. Sağa döndü, sola döndü, uyku girmedi gözüne. Arada bir dalıyor, sıçrayarak uyanıyordu. Kısmetler böyle bağlanmazdı, biliyordu bunu, ama ya doğruysa?Sabah olduğunda kararını vermişti. Uşağını geri dönemeyeceği bir yere yollayacak, ondan kurtulacaktı. Bunu yapmak zorunda kaldığı için kendinden utanıyordu ama işi sağlama almak lazımdı. O ihtiyarı bulup kellesini vurdurmayı bile düşündü bir ara. Ama en ehveni Ahmet'i yollamak, ondan ve bu kısmet meselesinden kurtulmaktı.  Alelacele bir mektup yazdı, uşağını çağırttı. Karşısında durup kendisine şaşkın şaşkın bakan zavallı zenci uşağın gözlerine bakmaya çekiniyordu. Yüzünü pencereye döndü, elindeki mektubu gösterdi uşağa.  - Ahmet, dedi, şimdi bu mektubu alacaksın ve hiç durmadan yürüyeceksin. Bunu güneşe götürmeni istiyorum senden. Bu hepimiz için çok önemli. Sakın bu mektubu vermeden geleyim deme!  Neye uğradığını şaşıran uşak, çaresiz emre itaat etti. Yol hazırlığını yaptı, mektubu sıkı sıkı sarıp sarmaladı, koynuna sakladı ve yola düştü. Hiç durmadan yürüyecekti, mektubu güneşe verecekti. Tastamam böyle demişti padişah. İyi de güneşi nasıl bulacaktı, bulsa da mektubu nasıl verecekti? Sıkıntı bastı Ahmet'i. Kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı, güneşin olduğu yöne doğru yürümeye karar verdi.  Yürüdü uşak. Aylarca yürüdü. Azığı bitti, elbiseleri parçalandı, ayakları kan-revan içinde kaldı, o yürümeye devam etti. Koynundaki mektubu arada bir çıkarıp bakıyor, sağlam olduğunu görünce gülümseyerek yürümeye devam ediyordu...  Devamı videoda...
6/11/202123 minutes, 44 seconds
Episode Artwork

Şu 2 Şeyin Affı Yoktur - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Nurullah Genç ile "Başarı Bedel İster" son bölümüyle sizlerle. Nurullah Genç, Başarı Bedel İster'in son bölümünde hiç bir şeyi hafife almamamız gerektiğinin ve taşın altına elimizi sokmadan başarılı olamayacağımızın üzerinde duruyor.  Her hafta farklı konu başlıklarını ele alan Nurullah Genç, Başarı Bedel İster'in son bölümünde hiç bir şeyi hafife almamamız gerektiğini ve taşın altına elimizi sokmadan başarılı olamayacağımızı anlatıyor.  Nurullah Genç son bölümde başlıca şunları söyledi;  Değerli dostlar, Başarı Bedel İster'in son programındayız. Hepinize çok teşekkür ederiyorum. Bölümler boyu uzayan bu programı dikkatle takip ettiniz, yorumlar yaptınız, noksanları dile getirdiniz,  tavsiyelerde bulundunuz, dualar ettiniz, bilmukabele diyorum bütün dualarınıza ve teşekkürlerinize...  Hiç bir şeyi hafife almayacağız. Hafife alanların kaybettiği bir dünyadır bu dünya. Kim hafife alırsa kaybeder. Rakiplerimizi, işimizi, muhataplarımızı, ailemizi, devletimizi, milletimizi her şeyi gerekli önemi vererek dikkate almak mecburiyetindeyiz. Hiç ummadığımız yerden gelen bir taş başımızı yarabilir. Ne demiş eskiler; Ummadık taş, yarar baş... Başkalarını hafife almayacağız ama taşın altına da elimizi sokacağız. Taşın altına elimizi sokmadan başarılı olamayız...  Aziz dostlar, taşın altına elimizi sokmadan altın filan, kese filan beklemeyelim. Şunu bilelim ki, emek vermeden kazandığımız her mal, her para, her altın vefasızdır, bize vefa etmez. Mutlaka ve mutlaka emek sarf ederek kazanalım, taşın altına elimizi sokarak kazanalım. İşte o zaman bereketli olacaktır hayatımız, kazandığımız bereketli olacaktır, harcadığımız bereketli olacaktır...  Devamı videoda...
6/11/202121 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

İnsan Bozulunca Tabiat da Bozulur - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde hakka riayetten, insanın vazifelerinden ve daha pek çok şeyden bahsetti.  Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde insanın vazifelerinden, deniz salyalarının sebebine kadar pek çok şey anlattı.   Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunlardan bahsetti;  Sebeb-i hilkat-i alem, Mefhar-i benî-i adem… Yani; Alemlerin yaratılmasının sebebi ve adem oğlunun iftihar ettiği zat... (s.a.v) Buyuruyor ki; Aranızdaki sevgiyi arttırmak için size bir tavsiyede bulanayım mı? Ashab-ı Kiram boyun büküp, buyurun Ya Resulullah diyor. Selamlaşmayı aranızda yayın... Onun için hepinize selamlar olsun efendim...  Bugün... İslam coğrafyası değil. İslam bir inançtır, coğrafyası olmaz. Müslümanların coğrafyası olur, evet. Bugün müslüman coğrafyasında, genel anlamda bir fukaralık mevzuu bahis ve müslümanlık fukaralığı icab ettirir diye neticeden kaide uyduranlar böyle söylüyorlar halbuki mesela Hz. Osman'ın vefatından, şehit edilmesinden sonra yüz küsur tane kölesi olacak kadar, bunlar devlet hizmetinde kendisi besleyerek kullanıyor, devletin cebinden para çıkmıyor. Köle değince hemen kölelik var, kendi hizmetine kullanıyor diye algılayan bir sürü cahil var onlara hitaben söylüyorum. Devlet hizmetinde kendi besleyip giydirdiği, yatırdığı, hayatlarını idame ettirdiği kişileri kullanıyor. Böyle bir zengin zat...  Hz. Abdülkadir Geylani, Reis'ül Evliya diye velilerin kabul ettiği, bazıları kabul etmezmiş kimin umurunda... Çok zengin bir zat olduğu, kervan sahibi, büyük ticaret yaptığı mezhebimizin imamı ve olan fıkıhta yani islam hukukunu sistematize eden zat-ı şerif aynı zamanda kendi özel sistemi de var ama ilk sistematizeyi yapan zat İmam-ı Azam Ebu Hanife Numan Bin Sabid Hazretleri. Öyle bir kervan sahibi zengin ve bir gün kervanı gecikiyor. Dün gelmesi lazım, evveli gün gelmesi lazım anca bugün geliyor. Kervan eminine soruyor; Hayırdır inşallah, niye geç kalında? Efendim yol o kadar çok sıcaktı ki mecburen öğlen vakitlerinde paydos ettik, yürümedik hatta bir seferinde bir bahçe vardı o bahçeye girip dinlendirdik hayvanları, insanları. Hz. Numan soruyor; Bahçe sahibinden izin aldınız mı?...  Devamı videoda...
6/9/202124 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

Besteleri Esnafa Kese Kağıdı Olarak Satıldı - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde Johann Sebastian Bach'tan bahsediyor.  Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Johann Sebastian Bach'ı anlatıyor.  Bertan Rona başlıca şunları söyledi;  Bu hafta MyMecra'da, Bakışlar'da Johann Sebastian Bach üzerine konuşmak istiyorum. Hangi Bach bu? Klasik batı müziğinin gelmiş geçmiş en büyük bestecisi olan Bach. Bu soru bana çok sorulmuştur hayatım boyunca, ya hocam biz de dinliyoruz ama işte Vivaldi'dir, Beethoven'dır herkes ne dinliyorsa bizde bunları dinliyoruz, ya bu işin aslı, esası daha doğrusu en büyüğü kim? En büyük besteci kim? Mozart mı? Mozart gerçekten söylendiği kadar büyük bir besteci mi? Ya da Beethoven mı? Kim? diye sorulur. Size hemen şunu söyleyeyim, baştan kesin cevabı veriyorum. Yani dünyada bu gün bir anket yapılsa bütün müzisyenler arasında, gelmiş geçmiş en büyük klasik batı müziği bestecisi kim diye çıkacak cevap bellidir, kesindir. Size söylüyorum, sırrı paylaşıyorum yani sizinle, meslek sırrını... Johann Sebastian Bach gelmiş geçmiş en büyük besteci olarak kabul edilir.  Şimdi bunu tabi sebepleri var, teknik meseleler bunlar, onlara çok girmeyeceğim. Ben daha ziyade Bach'ın hayatındaki bazı ayrıntılardan söz etmek istiyorum size. Öncelikle şunu söyleyelim, Bach'ın gençliğinde, çocukluğunda müzik öğrenebilmek için gerçekten çok ilginç çarelere başvurduğunu görüyoruz. Öncelikle şunu ifade edelim, tarihte soyadı Bach olan bizim bildiğimiz 60 kişi var. Bunlar çok büyük bir müzisyen aile hatta o bölgede, Almanya'nın o bölgesinde müzisyen kelimesi kullanılmazmış Bach denirmiş, Bach'lar denirmiş müzisyenlere bu derece kalabalık ve hemen hemen tamamı müzikle uğraşırmış. Kimi besteci, kimi başka alanlarda ama hepsi müzik ile ilgili olan insanlar. Tabi Bach'ta bunların zirvesi olarak karşımıza çıkıyor. 1685 yılında doğdu Bach onu da belirtelim. 1750'de vefat etti...
6/9/202120 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Kralın Merak Ettiği 3 Soru - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” uzun bir aranın ardından kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer "3 Soru" hikayesini anlatıyor.  Biri Bir Gün’de anlatılan hikaye;  Bir zamanlar bir kral vardı. Bu kral, işini en iyi şekilde yapmak isterdi. Sık sık şöyle düşünürdü: "Bir iş için en uygun zaman hangisidir acaba? En gerekli kişi kimdir ve yapmam gereken en önemli şey nedir? Bu üç şeyi bilseydim, çok başarılı olurdum."  Bir gün kral her tarafa haber saldı. Soruların cevabını bilene büyük ödüller vereceğini duyurdu. Bilgili kişiler toplandı.  Kimileri takvim hazırlamaktan, kimileri bir bilge kişiler meclisi kurmaktan bahsetti. Böylece en uygun zamanın hangisi olduğunu bulacaklardı.  En önemli kişiyse bazılarına göre din adamları, bazılarına göre savaşçılar, bazılarına göre hekimlerdi.  En önemli şeye gelince, bazıları "bilim", bazıları "savaşta ustalaşmak" dediler. Kral bu cevapları kabul etmedi.  Bir ağaç kovuğunda tek başına yaşayan, bilgeliğiyle ünlü, yaşlı bir adam vardı. Kral, ona danışmaya karar verdi. Yaşlı adam, yaşadığı kovuğa halktan başkasını kabul etmezdi. Bu yüzden kral, halktan biri gibi giyinerek yola düştü. Kovuğa yaklaştıklarında muhafızlarını orada bırakıp yola devam etti.  Yaşlı adam, çiçek tarhları kazıyordu. Geleni gördü, selâmladı. Zayıftı, işini yaparken zorlanıyordu.  Kral; Ey bilge, üç sorum var! diyerek sorularını sordu. Yaşlı adam dinledi ama cevap vermedi.  Kral; Siz biraz dinlenin, diyerek küreği aldı.  Yaşlı bilge; Sağ olun, deyip oturdu.  Kral sorularını tekrarladı. Bilge yine susuyordu. Kral kazmaya devam etti. Ufukta güneş batmaya başladı. Kral sıkılmıştı.  - Ey bilge, cevap vermeyeceksen gideyim, dedi.  Bilge; Birisi geliyor, dedi. Kim acaba?  Kendilerine doğru birisi koşuyordu. Adam yaralıydı. Yanlarına ulaşınca bayıldı. Adamın elbiselerini çıkardılar. Kral yarayı havluyla bastırdı. Fakat kanama devam ediyordu. Kral havluyu defalarca yaraya bastırıp yıkadı. Sonunda kanama durdu.  Bu arada akşam olmuştu. Yaralıyı kovuğa taşıdılar. Kral da yorgunluktan, eşikte uyuyakaldı. Deliksiz bir uyku çekti. Uyandığında kendisine bakan yabancıyı bir süre hatırlayamadı.  Adam; Beni affedin! dedi.  Kral; Sizi tanımıyorum, affedilecek ne yaptınız ki?  - Ben sizin düşmanınızım. Kardeşimi astırdığınız için sizden öç almaya yemin etmiştim. Buraya geldiğinizi öğrenince size pusu kurdum. Fakat akşam olduğu hâlde dönmediniz. Ben de beklediğim yerden çıktım. Ama muhafızlarınız beni tanıyıp yaraladılar. Kaçtım. Siz yardım etmeseydiniz, ölürdüm. Ben sizi öldürmek istedim, siz ise benim hayatımı kurtardınız. Affedin beni!  Kral, düşmanıyla bu denli kolay barıştığı için çok mutlu oldu. Doktorunu göndereceğini söyleyip onunla vedalaştı. Dışarı çıktı.  Yaşlı bilge, tarhlara tohum ekiyordu. Kral yaklaştı. Yalvarırcasına sordu.  - Cevap verecek misiniz? Adam gözlerini kaldırdı.  - Cevabınızı aldınız ya, dedi.  - Aldım mı? Nasıl?  - Anlamadınız mı? Dün bana acımayıp tarhları kazmasaydınız, gidecek, şu adamın saldırısına uğrayacaktınız. Yani en önemli vakit, tarhları kazdığınız vakitti. En önemli kişi bendim ve en önemli işiniz bana iyilik etmekti.  Bu adam geldiğindeyse en önemli vakit onunla ilgilendiğiniz vakitti. Çünkü yaralarını sarmasaydınız, sizinle barışmadan ölecekti. Dolayısıyla en önemli kişi oydu, en önemli iş de onun için yaptıklarınızdı.  Şu gerçeği unutmayın: En önemli vakit, içinde bulunduğumuz andır. Çünkü sadece o an bir şey yapabiliriz. En önemli kişi, o anda kiminle berabersek odur. Zira onunla bir daha görüşüp görüşmeyeceğimizi bilemeyiz. En önemli iş ise iyilik yapmaktır. Çünkü insan dünyaya bunun için gönderilmiştir.   Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/9/202121 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

Önyargılardan Nasıl Kurtuluruz? - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Nurullah Genç ile "Başarı Bedel İster" uzun bir aranın ardından kaldığı yerden devam ediyor. Nurullah Genç bu bölümde hatalarımızdan nasıl ders almamız gerektiğinin üzerinde duruyor.  Her hafta farklı konu başlıklarını ele alan Nurullah Genç bu bölümde, hatalarımızdan nasıl ders almamız gerektiğini anlatıyor.  Nurullah Genç bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Hatalarımızdan ders almadığımız sürece, hataları tekrar ettiğimiz sürece ilerleyemeyiz, adım atamayız. Bu yüzden hatalar analizi yapmamamız gerekiyor. Herkesin kendisine bakması lazım, ben hangi hayataları yapıyorum... Bir de bazı hatalar var ki bütün efkar-ı umumiyeyi, cümlemizi, devleti, devleti yönetenleri, kamu yönetimini, özel sektörü, aileleri, fertleri baştan sona bütün insanlığı ilgilendiriyor...  Önyargılardan kurtulmadıkça bakış açımızı düzeltmemiz mümkün değil ve bu hatalar analizi bizi önyargılardan kurtaracaktır. Onun için hatalar analizini ünlü düşünür Bacon'dan alarak anlatıyorum ben zaman zaman çünkü güzel bir tasnifi var adamın diyor ki, insanlar şu 4 hatadan birisine düşebilir, bunlara düşmemeleri gerekir ve hata başlıklarını da öyle bir seçiyor ki gerçekten başlıklardan etkileniyorsunuz...  Devamı videoda...
6/9/202122 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Yüze Tokat Vurulmaz, Yüze Sövülmez - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde insan yaradılışından, kardeşlikten ve daha pek çok şeyden bahsetti.  Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde Peygamber efendimizin harp hukukunu, insanın nasıl yaratıldığını ve ikram etmeyi anlattı.  Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunlardan bahsetti;  Vakt-i şerif hayrola, hayırlar fethola, şerler defola... İnşallah sloganda kalmayan bir temenni olmuş olur. Şöyle bir genel prensip var, insanlar ya yaradılışta eş, ya dinde kardeştir. Bu çok önemli. Bir kere Hz. Mevlana'nın buyurdukları gibi muhtelif kaplardaki sular, kapları kır, su birdir. İnançlar, inançların gereği olan ibadetler, yaşam biçimleri, ırklar, cinsiyetler, coğrafi bölgeler bunların hepsi birer kap... Bu kapları kırınca geride aynı su yani aynı insan... Peki, bir kapdan başka bir kaba boşaltıldığında, mesela Allah'ın Resulünü öldürmek kastıyla giden katil adayı Ömer, dönüşte başka bir kaba boşaltılmış, Peygamberlik benimle bitmeseydi benden sonra Ömer Peygamber olurdu diye iltifata uğrayan Ömer... Ağız, burun, kulak, göz, boy, pos, endam, huy, parmak izi, DNA hiçbir şey değişmedi, kabı değişti. İşte bu sebepten dolayı insan, bilâ istisna muhteremdir. Bu ihtiram ve hürmet, saygıdeğerlilik meselesinden dolayı dünyada harp hukukunun temellerini atan Peygamber Efendimiz Hazretleri'dir...  Biz kardeşliği sadece aynı anadan babadan doğma zannediyoruz. Allah'ın tayin ettiği bir kardeşliğimiz var bizim. Nedir o? Din kardeşliği. Ama ne yazık ki öylesine bencil, öylesine benli, egoist, enaniyet sahibi insanlar olduk ki... Malumunuz ben avukatlık yapıyorum, gidin asli hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğüne sorun kaç tane miras davası var diye? Miras davalarının yüzde yetmişi, yetmişbeşi kardeşler arasındadır yani dörtte üçü kardeşler arasındadır. Aynı babanın neslinden geliyorsun, aynı ana rahminde büyümüşsün, aynı anadan beslenmişsin sonra aynı sofrada oturmuşsun belki abinin yada ablanın küçülmüş ama eskimemişlerini sen giydin, senin küçülmüş kıyafetlerini kardeşin giydi ama sonra anamızdan babamızdan kalan malın yüzde şu kadarı senin olacak, bu kadarı benim olacak... Ya, biz aynı anadan babadan kardeşliğimizi yaşayamayan insanlar olarak milyarlarca müslümanla nasıl kardeş olacağız?...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/9/202119 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Ruh Neden Bilinmez? - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile “Bakışlar” uzun bir aranın ardından düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde "Ruh" meselesinden bahsediyor.  Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde ruh konusunu anlatıyor.  Bertan Rona başlıca şunları söyledi;  Bugün sizlere her hafta olduğu gibi yeni bir konudan bahsetmek istiyorum. Bu konu aslında biraz riskli bir konu, üzerinde konuşması güç olan bir konu hatta konuşup konuşmamaya gerek var mıdır, yok mudur tartışılmış bir konu. Nedir bu konu? Ruh. Mesele bu, konumuz bu...  Ruh çok fazla ama çok fazla bilinmez addedilmiştir bir cevher olarak yani ruhun ne olduğu, yapısı, keyfiyeti yani özellikleri üzerinde pek çok tartışma olmuştu. Tabi bu tartışmalar göz önünde bulundurulduğunda altta yatanın bir ayet olduğunu biz görüyoruz. Ayet şöyle diyor; "Ruh Rabbimin emrindendir. İlimden size sadece pek az şey verilmiştir." Bu ayet dolayısıyla ruhun bilinemeyeceği, ruh ile ilgili bilginin insana tamamen kapalı olduğu düşünülmüştür geniş manada ancak tabi ayetlerin nüzul sebepleri var...  Müfessirlerimiz bu konuda pek çok şey yazmıştır o eserlere bizlerde sıklıkla müracat ederiz, bakarız, aydınlanırız, öğreniriz. Burada biz biliyoruz ki bu ayetin nüzul sebebinde söz konusu yahudiler var. Ruh ile ilgili Peygamberimize (s.a.v) soru soran yahudilere cevaben de ki; "Ruh Rabbimin emrindendir. İlimden size sadece pek az şey verilmiştir."  Devamı videoda...
6/1/202117 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Allah'ın Konuştuğu Peygamber: Hz. Musa - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” uzun bir aranın ardından kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer Hz. Musa (a.s) kıssalarını ve Allah'ın adaletini anlatıyor.  Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Hz. Musa (a.s) kıssalarını ve Allah'ın adaleti hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye;  Hz. Musa (a.s) Tur dağına çıkıp Rabbine münacatta (Yalvarışta) bulunurdu. Bir münacatında:  – Ey Rabbim! Bana, kullarına uyguladığın adaletini göster, diye dua etti. Allahu Teala:  – Ey Musa! Sen atılgan, cesur ve aceleci birisin; “Sabretmeye gücün yetmez“ dedi.  Musa (a.s):  – Senin özel yardımınla sabredebilirim, dedi. Allah (c.c):  – O zaman filan yerdeki çeşmenin yanına git, çeşmenin hizasında, orayı görebilecek bir yere gizlen; kudretime ve gaybî ilmimde sırlarıma bak buyurdu.  Musa (a.s) çeşmenin yakınlarındaki bir tepeciğe çıktı ve kendini gizleyerek çeşmede olacakları gözetlemeye başladı.  Biraz sonra çeşmeye bir atlı geldi. Adam atından indi, abdest aldı, suyunu içti. Kuşağına bağlı ve içinde altın bulunan kesesini çözerek yan taraftaki ağacın dalına astı. Namaz kıldı. Sonra, acele ile atına bindi; Altın kesesini orada unutarak çekip gitti.  Atlıdan sonra çeşmeye atlaya zıplaya küçük bir çocuk geldi; Çeşmeden su içti, o esnada altın kesesini gördü, onu alarak gitti.  Çocuktan sonra çeşmeye ihtiyar ve kör olan bir adam geldi; Su içti, abdest aldı ve namaz kıldı. O sırada atlı, altın kesesini unuttuğunu anlayınca geri döndü. Çeşmenin yanında ihtiyar kör adamı görünce hemen yakasına yapışıp ona: “Ben burada az önce bir altın kesesi unuttum; kesemi bana ver! Çünkü buraya senden önce başka birisi gelmedi!” dedi. İhtiyar kör:   ”Baksana ben yaşlı ve kör birisiyim! Nasıl olur da senin keseni görebilirim?” dedi. Atlı, yaşlı adamın sözüne inanmadı, kızdı; Kılıcını çektiği gibi adamı orada öldürdü. Yaşlı adamın üzerinde altın kesesini aradı ama bulamadı. Atına binip tekrar yoluna koyuldu.   Musa (a.s) o an daha fazla dayanamayarak:  “Ey Rabbim! Sabrım tükendi. Ben biliyorum ki sen en adilsin. Acaba bu gördüğüm şeylerin aslı nedir?” dedi. O esnada Cebrail (a.s) geldi ve şöyle dedi:  “Ey Musa! Allah (c.c) şöyle buyuruyor: ‘Ben senin bilmediklerini ve bütün gizlilikleri bilenim.’ Gördüklerine gelince:  –Altın kesesini alan küçük çocuk, hakkını ve kendisine ait olan malı aldı. Onun babası bu atlı adamın yanında ücretle çalışan bir işçiydi, ama parasını alamamış, alacakları birikmişti. İşte bu altınlar onun hakkıdır. Bu ihtiyar ise kör olmadan önce atlının babasını öldürmüştü. Bu da onu öldürerek (benim katımdaki) kıssayı uyguladı. Gördüğün gibi her hak sahibi hakkına kavuştu. Benim adaletim çok gizlidir.”  Gelin, Beraber Yürüyelim...
6/1/202121 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Nefsin Mertebeleri - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde nefsin mertebelerinden, Allah rızasından ve şükürden bahsediyor.  Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde nefsin mertebelerini, Allah rızasını ve şükürü anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunları anlattı;  Vakt-i şerif hayrola, hayırlar fethola, şerler defola... Malum, nefis terbiyesi diye bir kurum, bir kavram var. Bu, Kur'an-ı Kerim'deki ifadesiyle; kişiye kötülük emreden, Yusuf suresinde anlatılan kişiyi kendi emir ve iradesi altına alan nefs-i emmare. Sonra Allah'ın verdiği akıl, fikir, duygu, sezgi gibi hallerle o emir veren nefsin her emrine uymanın yanlış olduğu algılamasıyla bazı yaptıklarını "yav iyi yapmadık böyle" diyen nefs-i levvame... Emmare nefs bir yandan emir veriyor, levvame tarafı levm ediyor yani yanlış yaptın, iyi yapmadın diyor bi yandan da başka bir nefs mertebesi o şeyi o kadar kötü yapacağına bu kadar iyi yap diye ilham etmeye başlıyor nefs-i mülhime oluyor. Bu nefs-i mülhimenin ilhamatı ile yapılan güzel haller kişide memnuniyet, itminan, tatmin uyandırıyor nefs-i mutmainne oluyor. Sonra nefesi almak bir nimet, vermek bir nimet. Biz nefes alamamaktan çok kolay şikayet ederiz, hiç nefes verememeyi denemediğimizden... Deneyelim. Nefesinizi alın, vermeyin. Bakalım ne kadar durabileceksiniz... Emin olun, nefes almadan duracağınız zamandan daha kısadır. Mutlaka vereceksiniz. Yani, önce vermeden nefes bile alınmaz...  Cenab-ı Hakk nimetler veriyor. Konuşmamız, görüşmemiz, şu imkanlar, teknolojik imkanlar falan bunların hepsi nimet ve emrettiği istikamette doğru kullanıldığı zaman dünyamızı da, ahiretimizi de aydınlatıyor. Yanlış, ters istikamette kullanıldığı zaman da karartıyor. İşte bu nimetlere, öyle olmasaydı da böyle olsaydı diye burun kıvırmadan eyvallah demek razı olmak yani nefs-i razıyye, rıza göstermek ve çok sık kullandığımız ifade; "Allah razı olsun" onun adına da nefs-i mardıyye denir. Soruyorum; Biz, Allah'tan razı mıyız ki, Allah bizden razı olsun? Arz edebildim mi?... Onun için Allah razı olsun sloganı çok ucuz bir slogan olarak kullanılmamalıdır. Evvela biz Allah'tan razı olmayı öğreneceğiz. Allah'tan razı olmak, zannettiğimiz kadar kolay bir şey değildir ve çok slogan, çok basit olarak kullandığımız Allah razı olsun duasıda o kadar basite indirgenecek bir dua değildir...
5/27/202121 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Dairenin Hayatımızdaki Yeri - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile "Bakışlar" düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde bir sembolden, daireden bahsediyor.  Her hafta başka konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran başka Bertan Rona bu bölümde daire sembolünü anlatıyor.  Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde başlıca şunları söyledi;  Bu haftaki programımızda sizlere bir sembolden bahsetmek istiyorum. Bu sembol, daire... Tabi öncesinde semboller üzerine bir kaç şey söylemek lazım. Çok çok çok kısa ifade etmek gerekirse, sembol elbette hepinizin bildiği üzere bir işarettir, bir şeye işarettir ama her şeyden önce bir özelliği vardır, o işaret ettiği şeyi aynı zamanda kamufle eder sembol çünkü kendisi bir kısaltımdır, bir özettir bu açıdan bakıldığında semboller çok ilginç şeylerdir ve insan açısından, özellikle medeniyetimiz açısından genel manada bakıldığında çok özel, çok anlamlı bir yerde durur semboller. Daire de bunlardan biri ve belki de üzerine en çok gidilmiş olan, kendisine en fazla anlam yüklenmiş olan sembollerin başında gelir daire...  İnsanlar daireye neden bu kadar anlam yüklemiş olabilirler? Öncelikle çok çok eski çağlara gidelim ve insanların tabiata dair, hayata dair gözlemlerine bakalım... Bu bahis önemlidir çünkü insan önce karşısındakini görür, karşısında bir varlık olduğunu anlayınca sonra kendine yönelir çünkü sen varsa ben de vardır ve daha sonra o gelir yani dil bizi biraz aldatıyor açıkçası... Ben, sen, o diye hep  öğreniriz ya okullarda küçüklükten itibaren aslında belki de sen, ben, o demek daha doğru bebeğin annesini görmek gibi tıpkı...  İnsanlar tabiata baktıklarında söylediğim gibi yani o seni il defa algıladıklarında bir şeyi fark etmişler, sürekli bir hareket, sürekli bir değişim bildiğimiz üzere devam etmekte ancak tespit burada başlıyor işte bu değişimin içerisinde değişmeden kalan bazı şeyler var. Bunu güneşin günlük hareketinden yola çıkarak tespit edebilirsiniz, yıldızların yıllık hareketinden ve yine dünyanın güneşin etrafındaki  yıllık hareketinden yola çıkarak anlamlandırabilirsiniz...  Devamı videomuzda...   Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/11/202117 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Türkçe'yi Yeniden Kuran Adam: Cemil Meriç - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

Yusuf Kaplan ile "Yol Haritası" fikir kapılarını zorlamaya kaldığı yerden devam ediyor. Yusuf Kaplan bu bölümde semasının yıldızlarından bir düşünürümüzü, Cemil Meriç'i ele alıyor.  Her hafta farklı konularla izleyicilerini fikir kapılarını zorlamaya davet eden Yusuf Kaplan bu bölümde semasının yıldızlarından bir düşünürümüzü, Cemil Meriç'i anlatıyor.  Yusuf Kaplan başlıca şunları söyledi;  Bu hafta semasının yıldızlarından bir düşünürümüzü, ele almaya çalışacağız. Bu kısa süreçte Cemil Meriç ile ilgili birkaç cümle kurmaya çalışacağım. Cemil Meriç'in ilginç bir özelliği var; nev-i şahsına münhasır... Cemil Meriç, Türkçe'yi yeniden kuran adam diyebiliriz. Türkçe'yi özellikle düz yazıda yeniden kuran adam, Türkçe'yi düz yazıda şiirleştiren adam aynı zamanda... Bu, şu demek; büyük düşünürler aslında üslup sahibi olan insanlardır. Daha doğrusu cümleyi şöyle kuralım, aslında üslup sahibi olan insanlar düşünce üretebilir. Cemil Meriç'in yaptığı şey o yani bir şekilde kendi üslubunu geliştirmiş, kendi dilini kurmuş, ifade biçimini kurmuş dolayısıyla kendi düşünce dünyasını da o açıdan çarpıcı bir şekilde ifade edebilmiş ve gelecek kuşaklara aktarabilmiş biri Cemil Meriç...  Cemil Meriç Türk düşünce hayatın yaptığı en önemli şey kavramsal temizlik... Batıyla entelektüel ilişkilerimizi bir şekilde yeniden gözden geçiriyor. Batılılaşma tecrübemizi çok enfes bir şekilde açıklıyor, tartışıyor ama Cemil Meriç'in bir düşünür olmadığını söyleyebileceğimiz bir yerde var o da esas itibariyle bize bir şey söylemiyor Cemil Meriç yani bir fikri yok işte kültürden irfana önerdiği şey bu yani onun içini dolduracak bir şey çıkmıyor, külliyat çıkması lazım...  Cemil Meriç'in ille de sosyalizme yamanması, sola yamanması gibi bir çaba var bunu şiddetle kınıyorum. Cemil Meriç gibi Türkiye'nin batılılaşma macerasıyla acayip bir şekilde derinlemesine hesaplaşmış, Türkiye'nin yaşadığı sıkıntıları, acıları kendi şahsi hayatında derinlemesine yaşamış birisini işte sosyalizmin dolayısıyla kemalizmin bir şekilde bir tarafına eklemlemek olacak iş değil... Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/10/202121 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

Doğru Bakmak Doğru Anlamaktır - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Nurullah Genç ile "Başarı Bedel İster" kaldığı yerden devam ediyor. Nurullah Genç bu bölümde meselelere nasıl bakmamız gerektiğinin üzerinde duruyor.  Her hafta başarıya dair farklı konu başlıklarını ele alan Nurullah bu bölümde meselelere nasıl bakmamız gerektiğini anlatıyor.  Nurullah Genç bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Başarı Bedel İster'de bugün meselelere nasıl bakmamız gerektiğinin üzerinde duracağım çünkü bakış açısı son derece önemlidir. Nasıl baktığımız o kadar önemlidir ki eğer doğru bakmayı beceremiyor isek doğru görmemizde, doğru anlamamızda mümkün değil. Ve meselelerimiz sadece dıştan gördüğümüz gibi de olmuyor, iç ve dış diye iki kavram var biliyorsunuz fizik yada metafizik...  Ruhumuz var, bedenimiz var. Biz aynaya baktığımızda yüzümüzü görüyoruz ancak ruhumuzu bedenimizden kurtulduğumuz anda hissedebiliyoruz yada bedenimizin dışında bir varlık olduğumuzu düşündüğümüzde ruhumuzla karşı karşıya kalabiliyoruz...  Bakış açısı o kadar önemlidir ki, medeniyetimizi anlamaya çalışırken, kendimizi anlamaya çalışırken bizim tavrımızı belirler. Bakış açısı o kadar önemlidir ki, iki dünyayı anlamamıza yardımcı olur...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/9/202119 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Bakmak Başka Görmek Başka - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer 3 Heykelin Hikayesini anlatıyor.   Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta 3 Heykelin Hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye; İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı.  Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti.  Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu. Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: “Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver.”  Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler.  Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi İyi okumuş, akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı. Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı. Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi.  Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı. İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu.  Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı: “Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır.”   Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/9/202111 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Allah'ın En Sevdiği Hal - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile “Dinle Neyden” kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde insan olmaktan, cömertlikten ve fukaranın zengin üzerindeki hakkından bahsediyor.  Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde insan olmayı, cömertliği ve fukaranın zengin üzerindeki hakkını anlatıyor. Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden’in bu bölümünde başlıca şunlardan bahsetti;  Efendim vakt-i şerifler hayrola, hayırlar fethola, şerler defola. Hayır ve şer bizim için vardır ama avamın üzerindeki has tabakası bir de onun üzerinde hassül havas tabakası var işte o en yüksek tabaka doğuştan elde edilen bir tabaka sahipliği değil irade ile yapılan, Hakk emrine riayet, Hakk Resulü’nün sünnetine riayetle kazanılacak mertebelerdir. İşte o mertebeyi kazanmış olanlar indinde hayır ve şer yoktur, hep hayırdır…  İnsan bir anne babadan dünyaya gelmek insan olmak için yeterli olmadığını biliyoruz. İnsanlık irade ile yapılan çalışmaların neticesinde kazanılan pek yüce bir mertebedir yani Hz. İnsan. Öteki insanlar, o Hz. İnsan’ın şeklini taşıdıkları için onlar da mutlaka saygıdeğerdir. En delisi, en şakisi, en asisi olsa bile… çünkü tövbe kapısı açıktır, günün birinde bütün o olumsuz hallerini bırakıp doğruya, iyiye, güzele, yüceye yönelebilir…  Zekat, çok basit bir tabirle fukaranın hali vakti yerinde olanlar üzerindeki hakkıdır. Neden hakkı oluyor diye soranlar Asr-ı Saadet’deki müşriklerdir onun için sakın neden hakkı oluyor ya diye bir şey sormayalım çünkü o hakkı onlara Allah tayin etmiştir. Fukara zenginin malı üzerinde hak sahibidir. Çünkü insandır. O insanlığı bir anlayabilsek… Benim demenin ana zemini olan ben lafını ve benin ifade ettiği hali ortadan kaldırabilsek zaten bu izaha lüzum kalmaz…  Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/7/202120 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

Her Rengin Bir Manası Vardır - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde enteresan bir konudan, renklerden bahsediyor.  Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde renkleri anlatıyor.  Bertan Rona başlıca şunları söyledi; Bu bölümde bahsedeceğimiz konu biraz enteresan. Renkler. Bazı renkler üzerinde konuşacağız. Renk nedir? Genel manada bunun üzerinde duracağız. Öncelikle şunu ifade etmek lazım başlarken, biz doğu toplumları olarak hep söylenir ya biz göz medeniyeti değil, söz medeniyetiyiz diye hakikaten de öyledir şöyle bir düşündüğünüz zaman doğu toplumlarında genel olarak belki İslam’da buna dahil edilebilir… Bu toplumlarda şiir ön plandadır, musiki ön plandadır. Avrupalı toplumlarda ise, batıda ise baktığımızda resmin, heykelin, görsel sanatların aslında görsel sanatlar diyoruz ama belki de sanat demek lazım çünkü sanatla edebiyatı ayırmak gerekir çoğu kere…  Bir üst kavram olarak sanat hepsini belki karşılayabilir özellikle günümüzde ama işin aslına bakacak olursak sanat maddeye şekil verme işidir genel manada. Bugün Floransa’da gezdiğiniz zaman maddeye şekil verildiğini görürsünüz. Ne demek bu? Her taraf heykel, her taraf mimari eserler, kaldırımlar bile döşenmiş hatta o kadar ki ağaç bile göremezsiniz yani tabiata çok müdahale edilmiştir. Eşyaya şekil vermek, sanat genel manada budur, resimde budur ama edebiyata baktığımızda eşyayla doğrudan şekil verme ilişkisi içerisine girmediğini görüyoruz sanatkarın o bakımdan edebiyatçı demek daha doğru… Müzik ise daha da başka bir şey… O bakımdan eski dergilerde ne yazardı? Üç aylık kültür, sanat, edebiyat dergisi yani böyle bir ayrıma gidilmişti…  Batıda hakikaten göz, doğuda ise söz ama göz ve söz neyi ifade ediyor diye baktığımızda tabi burada şu var, söz dediğimiz şey biraz şundan kaynaklanıyor olabilir ekvatora doğru gidildikçe yani güneye doğru inildikçe dünyada, ki aslında bugün Ortadoğu dediğimiz bölge Avrupa’ya göre Güney’de ve Güneydoğu’da kalıyor. Bu bölgede dünyanın kendi ekseni etrafında dönüş hızı yüksek olduğu için bu taraflarda insanların gündelik hayatlarında daha kuvvetli bir zaman algıları var…  Renkte hayatın içinde, çizgide hayatın içinde ikisi birbirini tamamlamakta. Renk nedir diye baktığımızda, renk aslında tabiatın kendisidir. Doğada, tabiatta zaten zatında bulunandır, sonradan eklenen bir şey değil ama çizgi tam olarak öyle bir şey değil galiba… Çizgi, bir anlamda spekülasyon. Çizgi böler, çizgi parçalar, çizgi sınırlandırır ve mülkiyet konusu yapar. Bu yönüyle daha erildir çizgi. Renkler ise hayatın kendisini ifade eder…  Devamı videomuzda…  Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/4/202116 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Durduğunuz Yer, Gördüğünüz Şeyi Belirler - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

Yusuf Kaplan ile “Yol Haritası fikir kapılarını zorlamaya kaldığı yerden devam ediyor. Yusuf Kaplan bu bölümde öncülerin önde gelen isimlerinden Üstad Necip Fazıl Kısakürek’i anlatıyor.  Her hafta farklı konularla izleyicilerini fikir kapılarını zorlamaya davet eden Yusuf Kaplan bu bölümde öncülerin önde gelen isimlerinden biri olan Üstad Necip Fazıl Kısakürek’i işliyor.  Yusuf Kaplan başlıca şunları söyledi; Yol Haritası’nın bu bölümünde öncülerin önde gelen isimlerinden Üstad Necip Fazıl Kısakürek’i işleyeceğiz. İlk önce şunu söyleyeyim; Necip Fazıl’la benim Fatih Sultan Mehmet arasında yaptığım bir karşılaştırma var. İkisini de Fatih olarak adlandırıyoruz. Biri zaten Fatih, İstanbul’u fethetmiş, ikincisi de Necip Fazıl’da bir fetih yapmış o fetih bir şekilde Cumhuriyet sürecinde, modernleşmenin özellikle zirveye çıktığı, islamla ilişkilerimizi sakatlamaya başladığı, islamın önce devletten, devletin bütün kurumlarından bir şekilde uzaklaştırıldığı sonraki süreçte de toplumdan arındırılmaya çalışıldığı bir süreçte, bütün entelejansiyasının celladına aşık tasmalı çekirgelere dönüştüğü bir ülke var Necip Fazıl’ın kendisini içinde bulduğu ortamda yani yok olmanın eşiğine sürüklenen bir ülke.   Tam anlamıyla öncülerini yitirmiş bir ülke, öncü kuşaklarını yitirmiş bir ülke. Öncü kuşaklarını yitiren bir ülke, öncü kuşakları olmayan bir ülke kesinlikle geçmişini de göremez, içinde yaşadığı dünyayı da anlayamaz, geleceğe nasıl yürümesi gerektiğini de asla bilemez. Nerede durduğunu göremez, durduğu yerin neresi olduğunu göremez dolayısıyla nerede durduklarını göremeyenlerin nereye, neyle, nasıl, niçin gitmeleri gerektiğini bilebilmeleri imkansız. Durduğunuz yer, gördüğünüz şeyi belirler…  Cumhuriyet ile birlikte girdiğimiz modernleşme süreci dolayısıyla laikleşme, sekülerleşme süreci tam anlamıyla islami anlam haritalarının terk edilmesi, hayatın her alanına başta devletin kendisi olmak üzere batılı anlam haritalarının değerlerinin yerleştirilmesidir, bu kadar.  Necip Fazıl tam anlamıyla entelektüel olarak Akif’in aksine bizim, bu ülkenin yaşadığı sorunları derinlemesine analiz etmiş. Bu ülkenin sorunlarının nereden kaynaklandığını çok iyi çözümlemiş, yakın tarihi ile ilgili sorunları, modernleşme, sekülerleşme sorunlarını, Türkiye’nin kimlik kaybını, kişilik kaybını, tarihten silinme tehlikesini iliklerine kadar yaşamış dolayısıyla Türkiye’deki entelejansiyanın tam anlamıyla köksüz, metamorfoza uğramış, yabancılaşmış, ruhsuzlaşmış, kendini inkar eden entelejansiyanın bu ülkeyi intiharın eşiğine sürükleyeceğini görmüş ve durun ey kalabalıklar diyerek sadece kalabalıklara değil aslında esas itibariyle entelejansiyaya haykırmış biri Necip Fazıl…  Devamı videomuzda…   Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/4/202121 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Denenmiş Denenmez - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Nurullah Genç ile "Başarı Bedel İster" kaldığı yerden devam ediyor. Nurullah Genç bu bölümde "Tecrübe ve İstek" konuları üzerinde duruyor.  Her hafta farklı konu başlıklarını ele alan Nurullah Genç bu bölümde, başarıda tecrübe ve isteğin önemini anlatıyor.  Nurullah Genç bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Daha önceki bölümde bilginin ve yeteneğin üzerinde durmuştum. Başarının temel 4 kavramından ikisiydi bilgi ve yetenek bugün diğer iki kavram; tecrübe ve istek bunların üzerinde duracağız...  Tecrübeli misiniz? Kaç yıllık tecrübeniz var? İş ilanlarında, personel alımlarında sık sık bu ifadelere rastlarsınız. 20 yıllık tecrübesi olması lazım, müdürlüğe getirilebilmesi için 10 yıllık idari tecrübesi olması lazım ya da şu tecrübesi olması lazım... Nedir tecrübe? Tecrübe, bilginin hayata aktarılmış halidir. Hayattan nasibini almamış bilgi hamdır, ham bilgidir. Hayatla bütünleşmemiş bilgi ayakları havada olan bilgidir o yüzden mutlaka ve mutlaka elde ettiğimiz bilgileri bir de tecrübe ile sınamalıyız, tecrübe ile donandırmalıyız. Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer. İşte bilginin tecrübe ile donanmış halinin adıdır bu... Bir bilginin hayattaki karşılığını tam öğrenmediğimiz sürece tecrübe sahibi olamayız...  İkinci kavramımız bugün istek, motivasyon. Motivasyon olmadan da başarı olmuyor. Kendimizi mi isteklendireceğiz, başkalarını mı? Motivasyon, istek 2 türlüdür; kendimizi motive etmek, başkalarının bizi motive etmesi. Şunu çok net ifade edebiliriz, kendi kendinizi motive etmeyi bilmiyorsanız, başkalarının motivasyonunu hiç beklemeyin. Bizim kendimizi motive etmeyi beceremediğimiz bir yerde, istekle donanmadığımız bir yerde başkalarının bize vereceği isteğin, motivasyonun bir kıymeti yok. Önce kendinizi güçlü hissedeceksiniz, kendi isteğinizi kendinizde canlandıracaksınız arkasında başkalarıda size destek olursa, köstek olmazsa yolunuzda rahat yürürsünüz ama motivasyonu, isteği hep dışardan, birilerinden bekleyen insanlar hayal kırıklığına uğrarlar, hayalleri yok olur. İstekleri olmayanların, motivasyonu yerinde olmayanların başarısından söz edemeyiz...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/4/202119 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

Allah'ın Huzurunda Nasıl Muamele Görmek İstersin? - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer "Onu da Sen Ağırla" hikayesini anlatıyor.  Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta sarhoş bir adamın nasıl cennete gittiğinin hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün ’de anlattığı hikaye;  Günahkâr bir adamdı Ayık gezmezdi. Bütün bir köy halkı yaka silkiyordu adamdan. Ölse de bir kurtulsak diyorlardı. Bir karısı vardı adamın, bir de kendisi. Hiç çocukları olmamıştı. Köy halkı böyle bir adamın zürriyetinin olmadığına memnundu. Kadın ise adamın haline üzülse de ses çıkaramazdı. Otuz yıldır evliydiler. Döverdi, kızardı, her gün biriyle kavga ederdi. Ama kocasıydı işte, evinin erkeği idi. Adam iyice yaşlanmıştı artık. Öksürük nöbetleri uykusunu bölüyor, İki basamak merdiven çıksa nefes nefese kalıyor, titreyen elleriyle sigarayı zor sarıyordu. İyice zayıflamış, zaten kısacık olan boyuyla bir çocuk gibi kalmıştı. Kadıncağız ellerini açıp dualar ediyor, ahir ömründe olsun şu adamın hali biraz düzelsin diye yalvarıyordu Allah’a…  Adam bir sabah evden çıktı fakat ertesi sabah oldu dönmedi… Tan yeri ağarırken kadın aramaya çıktı kocasını. Kim bilir nerede sızıp kalmıştı! Köyün üst tarafındaki çeşmenin başına gitti önce, orada içerdi adam, bulamadı. Yakındaki tarlaları aradı, Köyün dört bir yanına baktı, yoktu. Eve gelmiştir belki diyerek koşarak geri geldi. Hayır, dönmemişti. Güneş inmek üzereydi. Acele bir abdest aldı, namaza durdu. Duası bitmek üzereydi ki, kapının çaldığını duydu. Öksürüyor, eliyle göğsünü işaret ediyordu. Kadın koluna girdi kocasının, güç bela sedire kadar taşıdı. Uzandı adam. Karısının yüzüne baktı. Ağlıyordu. Doğrulmak ister gibi yaptı, Hakkını helal et? diyecekti. Lafının sonunu getiremedi, Başı yastığa düştü… Ölmüştü.  Kadıncağız, kocasının başında epeyce bir ağlayıp feryat etti. Biraz kendine gelince gözlerini sildi, yemenisi bağladı. Kalktı, imamın evine gitti. -Hocam? diyebildi hıçkırarak. Bizimki söyleyemiyordu, ama imam efendi durumu anlamıştı. Kadının yüzüne baktı, köylü ne der diye düşündü, bocaladı. -O mendebur, bir kez bile caminin kapısından içeri girmedi, Kaldırmam onun cenazesini diyerek kapattı kapıyı. Kahroldu kadın. Nereye gitsem, ne yapsam diye düşündü. Kimseleri yoktu ki… Çaresiz, eve döndü. Yıkadı kocasını, sandıktan çıkardığı beyaz bir çarşafa sardı, omzuna aldı, mezarlığın yolunu tuttu. Caminin köşesinden dönerken, muhtar ve köylülerin kendisine doğru gelmekte olduğunu gördü. Bir kez daha düğümlendi boğazı, cenazesi omzundan kayarken dizlerinin üstüne çöktü, ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı.   Hışımla yaklaştı muhtar: -Onu nereye götürüyorsun, dedi. Mezarlığa gömeyim deme sakın! Sağlığında biz çektik, bir de ölülerimiz çekmesin o herifin elinden?  Kadın gözlerini çarşafın üstüne dikmiş, öylece duruyordu. Birden bağırmaya başladı, delirmiş gibiydi sanki. Kalabalık yanından korkuyla uzaklaşırken, cenazesini tekrar yüklendi, köyün dışına doğru yürümeye başladı. Kan ter içinde kalmıştı kadın. Artık adım atacak hâli yoktu….  Devamı videomuzda…  Gelin, Beraber Yürüyelim...
4/4/202115 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Dünyada 1 Tane Acı Vardır - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde Allah'ın rahmetinden ümit kesmememiz gerektiğinden bahsediyor.  Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde Allah'ın rahmetinden ümit kesmememiz gerektiğini anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlardan bahsetti;  Allah cümlemize rahmet etsin... diyince, öldük mü diyorlar halbuki biz öldükten sonra mı Allah'ın rahmetine muhtacız, bu dünyada muhtaç değil miyiz? Benim gençliğimde, Bursa'da Ulu Camii'de bir meczup büyüğümüz vardı. Deli ile meczup başka şeyler malum... Bir şeye mutlu olduğu zaman, Allah sana rahmet etsin, Allah sana rahmet eylesin derdi. Bazı anlamayanlar, ya ölümümüzü istiyor herhalde, deli adam ne olacak derdi. Hayır değil öyle. Rahmet, her zaman muhtaç olduğumuz şey... Ve bu rahmet öyle bir yere gidiyor ki; "Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz."  Allah korkusu... Allah'ın azabından korkmak, Allah'ın zatından korkmak demek değildir. Allah'tan korkulmaz! Bunu öğretmeye çalışıyoruz... Sen öğrendin de mi öğreteceksin? Yoo, büyüklerimizden duyduklarımızı nakletmeye çalışıyoruz, öyle bir iddiamız falan yok elhamdulillah ama Allah korkunç mu ki korkalım sualini kendime sorduğum zaman, hayır Allah korkunç değildir. O zaman korkulmaz neticesine varıyorum çünkü Allah güzeldir, güzelliği sever... Peki güzelden korkulur mu yoksa güzel sevilir mi? Korktuğundan n'aparsın, kaçarsın peki sevdiğine naparsın? Kudretli sevdiğin olduğu için sığınırsın... Hadi kudretini de idrak edemedik, düşünemedik sevdik? Yanında oluruz... Niye korkalım, niye kaçalım. Yani sen ananı, babanı, çocuğunu, eşini dayak korkusuyla mı seviyorsun? Yoo, sevdiğin için seviyorsun ve sevdiğini sevindirmek seni sevindirmiyor mu? Sevindirmiyorsa zaten adam değilsin seninle konuşmaya lüzum yok. Sevdiğini sevindirmekle sevinen hz. insan, Rabbini de sevdiği için, nasıl senin yavrun uygun olmayacak bir şey yaptığında sen çok üzülüyorsan, kulları hakkında Rauf ve Rahim olan dost ve merhametli olan Allah kulları hata yaptığı zaman üzülür...  Dünyada acı 1 tanedir. Zuhuru namütenahidir, sayısızdır... Sadece ayrılıktır dünyadaki acılar. Çünkü biz tevhid ehliyiz, 1 ehliyiz. 1'den ayrılan her şey bizim için üzüntü kaynağıdır. Bu 1'liği kendi zatımıza indirgediğimiz zaman mesela şu kalemin çok güzel yazmasını bekliyorum, istiyorum ama mürekkebi bitmiş, tükenmezi tükenmiş yazmıyor. Ben bunun yazma isteğinden ayrıldım diye üzülürüm, kalem yazmıyor diye değil... Vefatlarda, vefat eden zatın bedeninden ayrıldım diye üzülürüz... Maaş zammı bekliyoruz, ücret zammı bekliyoruz türlü işlerde, esnafız müşteri bekliyoruz... Gelmedi müşteri, umduğumuz kadar da ücret zammı gelmedi yüzde 20 istiyorduk yüzde 18 çıktı mesela... Niye üzülüyoruz biz burada? Ayrıldığımız şey şu, müşteri beklentisinden ayrıldık, akşam oldu müşteri gelmedi. Ben yüzde 20 en zam bekliyordum ama yüzde 18 geldi, yüzde 20'den ayrıldık. Bu ayrılık acısı...  Devamı videomuzda...   Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/31/202121 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Osmanlı Başka Kültürlere Nasıl Yaklaşıyordu? - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile "Bakışlar" düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde "Anadolu" üzerine konuşuyor.  Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Anadolu'yu anlatıyor.  Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları söyledi;  Bu bölümde sizlerle Anadolu üzerine biraz konuşmak istiyorum. Bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak tarih bilinci açısından şöyle bir yoklanacak olsak zannediyorum hemen herkes bu ülkenin, bu devletin ya da Osmanlı bakiyesi olduğunu söyleyecektir yani bizim tarih bilincimiz ki eğer varsa burada bir tenkit yöneltmiş olalım çünkü tarih bilinci bence çok zayıf bir toplumuz. Var oldu kadarıyla diyelim tarih bilincimiz ancak Osmanlı'yla sınırlı, onun ötesine geçmiyor. Antik medeniyetler, anadoluda var olmuş antik kültürler şöyle bir tarafa dursun ben Selçuklu'nun da ciddi anlamda ıskalandığının kanaatindeyim...  Bizim bakiyesi olduğumuzu söylediğimiz Osmanlı yani ecdadımız dediğimiz Osmanlı, kendinden başka kültürlere, medeniyetlere nasıl yaklaşıyordu acaba? Pek bizim gibi yaklaştığı söylenemez. Osmanlı söz konusu olduğunda çok daha cihangir ya da kozmopolit bir bakış açısıyla karşılaşıyoruz. Osmanlı, ele geçirdiği, elde ettiği, feth ettiği her türlü ülkeyle barışıktı. Bu ülkelerin kültürlerine mesafeli değildi, onları bir süre sonra sıcak yaklaştığı için kendine ait kılabiliyordu yani kendinin organik bir parçası haline getirebiliyordu, ciddi anlamda içselleştirebiliyordu. Belki de imparatorluğun o kadar uzun süre ayakta kalmasının da anahtar noktalarından bir tanesidir...  Bu meseleler ile ilgili belki ayrı bir bölüm yaparız Bakışlar'da o nedenle şimdilik burayı geçelim ve biz kadim Anadolu'ya gelelim. Selçuklu falan şöyle dursun bize daha da uzak olan hatta uzak olmak bir tarafa dursun sıklıkla, kullanılan dil itibariyle Antik Yunan Medeniyeti içerisinde değerlendirdiğimiz bu antik Anadolu'ya bir bakalım...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/31/202116 minutes, 29 seconds
Episode Artwork

Mehmet Akif Ersoy'u Büyük Yapan Şey Nedir? - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

Yusuf Kaplan ile "Yol Haritası" fikir kapılarını zorlamaya kaldığı yerden devam ediyor. Yusuf Kaplan bu bölümde İstiklal Marşı'nın şairi, İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy'dan bahsediyor.  Her hafta farklı konularla izleyicilerini fikir kapılarını zorlamaya davet eden Yusuf Kaplan bu bölümde İstiklal Marşı'nın şairi, İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u anlatıyor.  Yusuf Kaplan başlıca şunları söyledi;  Bugün, özellikle bu sene 100. Yılına ulaştığımız İstiklal Marşı'nın şairi, İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u mercek altına almaya çalışacağız. Akif kişiliğiyle aslında başlı başına bir tarih. Bir milletin tarihi, bir milletin kaderi Akif...  İşin ilginç tarafı şu; Akif'i büyük yapan şeyi nedir? Akif büyük adam, kendini aşmış bir adam. Akif'in büyüklüğünün sırrı nerede gizli? Tabii ki çilesinin büyüklüğünde gizli, derdinin büyüklüğünde gizli, rüyalarının büyüklüğünde gizli dolayısıyla Akif'in bütün bu yaşadıkları, hayalleri, rüyaları aslında onu ahlak anıtı yapmaya yetti. Ahlak anıtı, yani bir adam çizin son 400 yıldan, 500 yıldan size ahlakın ne olduğunu gösteren bir heykel yapsın, o heykel Akif'in heykelidir, Akif'in anıtıdır. Akif şair olmasaydı, İstiklal Marşı'nı yazan bir adam olmasaydı sadece ahlak anıtı bir insan olarak bizim için önümüzü açacak, önümüzü aydınlatacak, ışık saçacak, içimizi ısıtacak dışımızı ışıtacak bir öncü olmaya yeterdi...  Akif'ten besleneceğimiz yer ahlakı dolayısıyla kişiliği, dolayısıyla şahsiyeti... Akif'in ahlakı Osmanlı'nın kişiliğini, şahsiyetini temsil eder. Bu çok önemli bir şeydir, bu işin şakası yok. Akif'in hüznü, hüznünün derinliği biraz da buradan gelir. O anıtın yıkılması, kolay değil yüreğindeki yangının büyüklüğü biraz o devasa, aşılamayan ve ulaşılamayan anıtın, ahlak anıtının, adalet anıtının, merhamet anıtının bir şekilde yıkılmış olması, tarih olması hüznünü büyüten o... Çanakkale Şehitlerine gibi bir şaheser şiiri hiç bir şekilde savaş meydanına gitmeden, yazılış hikayesini de ilginçtir; secdeye kapanır 20 dakika secdede kalır kalktıktan sonra dökülür ağzından... Bu aslında yazdırılır, vehbi bir şeydir o. Bu söylediğim şey önemli, belki de ilk defa böyle bir şey söyleniyor, yazdırıldı diyorum ben!  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/31/202129 minutes
Episode Artwork

4 Adımda Başarı - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Nurullah Genç ile "Başarı Bedel İster" kaldığı yerden devam ediyor. Nurullah Genç bu bölümde, "Bilgi ve Yetenek" konuları üzerinde duruyor.   Her hafta farklı konu başlıklarını ele alan Nurullah Genç bu bölümde, başarılı olmanın 4 temel kuralını açıklıyor.  Nurullah Genç başlıca şunları söyledi;  Bugün bilgi ve yetenek konuları üzerinde duracağım. Başarı için kendinizi serbest bırakın. Çok fazla sıkmayın ama kendinizi mutlaka kayıt altına da alın. Başarının 4 tane temel kavramı var ki bu 4 dört temel kavram olmadan başarı da olmuyor. Bunların dördünüde ufkunuzda bir yere yazmanız gerekiyor. Daha önce anlattığım kuralların hepsi bu 4 başlık altında geçerli aslında. Mesela 3T kuralı demiştik, o 3T kuralını dahi bu 4 başlık altında düşünmemiz gerekiyor.  İşte bunlardan birisi bilgi, birisi yetenek, birisi tecrübe, biri de istek... Bu bölümde "Bilgi ve Yetenek" üzerinde durmak istiyorum. Diyeceksiniz ki hocam neyin bilgisi bu? Başarının bilgisi... Başarı nasıl elde edilir? Başarı bedel ister diyoruz, programlar boyunca anlatıyoruz, bütün bunlar başarı bilgisi...   İki bilgiyi elde etmemiz gerekiyor. Bizi başarıya götürecek olan bilgiyi ve bizi başarmak için neler yapmamız gerektiğine dair yönlendirecek olan bilgiyi yani bilginin başarısı, başarının bilgisi. Bilginin başarısı ilgilendiğimiz alanla ilgili bilgileri sağlıklı olarak elde etmekten geçer. Mesela mühendis misiniz, Mühendislik ile ilgili bütün bilgilere en iyi şekilde vakıf olmanız bilginin başarısı olur, bilgiyle bir başarıya ulaşmak olur. Bu olmadan olmuyor yani bilgiyi elde etmeden başarı düşlemeyin, hayalinizde böyle bir başarı olmasın çünkü bilgilenmeyen kişinin başarısı olmaz çünkü başarı zaten  bir bilgiyi organize etmekle ortaya çıkar. Bu yüzden yüce kitabımız Kuran'ımız oku diye başlıyor bize ilk emriyle. Oku. Okumak, bilgilenmek içindir. Bilgiyi elde etmeyen bir okumanın insanlara faydası olmaz, o bilgiyi elde edene de. O yüzden biz bilgileneceğiz, bizi başarıya götürecek bilgiyi elde edeceğiz. Hangi alanla iç içeysek, hangi alanla ilgili hayallerimiz varsa, hedeflerimizi neye göre koyduysak o hedeflere yönelik bilgileri mutlaka elde etmemiz gerekiyor...  Bir de başarının bilgisi... Başarının bilgisini de kişisel gelişim programlarından, başarı bedel isterden ve buna benzer birtakım faaliyetlerden, programlardan elde etmemiz gerekiyor. Buradan şu sonucu çıkarabilirsiniz... Yürümenin bilgisini öğreneceksiniz yani nasıl yürüyeceğinizi öğreneceksiniz, hangi yollardan yürüyeceğinizi öğreneceksiniz. Yürümeyi beceremeyenin yolları kısa da olsa hedefe ulaşamaz, yürümeyi becerebilen kişinin yol bilmese başarıya ulaşması mümkün değildir. Bilginin başarısı yol bilmeyle alakalıdır, başarının bilgisi de yürümeyi bilmeyle alakalıdır. Hem yürümeyi becericeksiniz hem de yol bileceksiniz. Yol sizi hedeflere götürecek, yürümeyi bilmekte o yoldan geçmeyi sağlayacak. Bu ikisini iç içe düşündüğünüzde bilginin başarısını elde edersiniz, başarının bilgisini elde edersiniz...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/31/202121 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

Ne Gam Baki Ne Dem Baki - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile "Biri Bir Gün" kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer "Bu Da Geçer Ya Hu" hikayesini anlatıyor.  Her hafta birbirinden güzel ve birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta "Bu Da Geçer Ya Hu" hikayesini anlattı.  Serdar Tuncer'in Biri Bir Gün'de anlattığı hikaye;  Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler. Köylüler o bölgede yaşayan iki zengin kişiden bahsederler. Bunlardan biri Haddad adında bir çiftlik sahibidir. Başka bir çiftlik sahibi olan Şakir ise hem çok zengin, hem de yardımsever birisidir. Köylüler Derviş’e Şakir’in çiftliğini tarif ederler. Derviş Şakir’in çiftliğine vardığında çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir, yer içer, dinlenir. Şakir de ailesi de hem misafirperver hem de gönlü geniş insanlardır… Yola koyulma zamanı gelip Derviş, Şakir’e teşekkür ederken, “Böyle zengin olduğun için hep şükret.” der. Şakir ise: “Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen gerçeğin ta kendisi değildir’’ der. Ardından ‘‘ Bu da Geçer Ya Hu ’’ diye cevap verir. Derviş Şakir’in çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünür. Ama bir anlam veremez.  Bir kaç yıl sonra Derviş yine aynı köyden geçer. Şakir’i hatırlar ve uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylüler ile sohbet ederken Şakir’i sorar. Köylüler, Şakir’in artık çok fakir olduğunu, şimdi Haddad’ın yanında çalıştığını söylerler. Derviş hemen Haddad’ın çiftliğine gider, Şakir’i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için tek çare olarak selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad’ın yanında çalışmak kalmıştır. Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad’ın hizmetkarıdır. Şakir bu kez Derviş’i küçücük evinde misafir eder ve kendilerine bile zar zor yeten yemeğini onunla paylaşır… Derviş vedalaşırken Şakir’e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu söyler ve Şakir’den şu cevabı alır: Unutma, ‘‘BU DA GEÇER’’. Derviş bu sözü duyduğunda yine çok şaşırır. Şakir’in bütün malı mülkü yok olmuş ve acınılacak haldedir. Bu nasıl geçebilir?  Derviş gezmeye devam eder ve yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer. Şaşkınlık içinde köylülerden olup biteni öğrenir. Haddad birkaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı içinde malını en sadık hizmetkarı ve eski dostu Şakir’e bırakmıştır. Şakir Haddad’ın konağında oturmaktadır, kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine bölgenin en zengin insanıdır. Derviş eski dostunu ziyaret eder. Onu tekrar zengin ve iyi durumda gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır ‘‘ Bu da Geçer Ya Hu ’’  Birkaç yıl sonra Derviş yine o köyden geçerken Şakir’i arar ama artık hayatta olmadığını öğrenir. Ona köyün en güzel tepesini işaret ederler. Tepede Şakir’in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır: ‘‘BU DA GEÇER’’. Derviş, “ölümün nesi geçecek?” diye düşünür ve gider. Ertesi yıl Şakir’in mezarını ziyaret etmek için geri döner; ama ortada ne tepe vardır ne de mezar. Büyük bir sel gelmiş, tepeyi önüne katmış, Şakir’den geriye bir iz dahi kalmamıştır…  Dahası videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/31/202116 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Sünnetleri Hikmetle Yorumlamak - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile "Dinle Neyden" kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde hadisler ve hikmetlerinden bahsediyor.  Her hafta faklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde hadisler ve hikmetlerini anlatıyor.  Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlardan söz ediyor;  Hadisler ve hikmetleri diye bahse girişirsek elbette bir sohbet programı buna zaman itibariyle el verişli olmaz ancak şunu öğrenmemiz lazım, her ilim evvela öğrenilir bu öğrenmenin içinde bazı ufak tefek pratik uygulamalar da dahil ama sonra tatbik edilir. Mesela tıp. Tıp tahsili yapmak için bir kere lise mezunu olunacak, liseye kadar tahsil edilecek, gerekli dersler okunacak, hastayla hastaneyle bir münasebet peyda edilecek ve altı senenin sonunda hekim olunacak. O da bitmiyor, ihtisas yapmak istediği dalın imtihanına girecek şu olacak bu olacak tahsil devam edecek, gidecek. Fakat, kabule dayalı yani laboratuvara sokulmayan, neticesi alınmayan, bedenin algılama unsurları olan beş duyunun algılamasıyla yetinilemeyen ve kabule dayalı haller evvela takliden tatbik edilir sonra öğrenilir yani gülün kokusunu laboratuvara koyabilir miyiz, gülün kokusunu laboratuvardan elde ederiz o başka ama gülün kokusunu, yediverenin başka, sarının başka, kahverenginin başka, morun başka vs...   Bunları laboratuvara sokamayız, burunlarla algılarız. Yani gülün kokusunu, gül koklayan bilir. Sonra gül üzerinde tetkikat yapmak, bunu sanayileştirmek ki bugün Isparta'mızda yapıyorlar gül suyundan güllü sabuna, kreme kadar varıncaya kadar çok güzel şeyler yapıyorlar ama evvela bunların hepsi çocukluklarında gül bahçesinde gül kokladılar, evvela yaptılar sonra öğrendiler. İşte din de böyledir. Din bir kabuldür, kabul edersin veya etmezsin, bir inanç sistemi. Bu kabulde laboratuvar araştırmaları yapılması caiz midir, değil midir? Her hususta, her türlü araştırma yapmak caizdir ancak iman gaybadır diye bir söz var, biz gayb kelimesini doğru anlamıyla kavrayamıyoruz. Kayıp, bilinmeyen olarak algılıyoruz. Gayb demek bilinmeyen demek değildir, beş duyu ile algılanamayan demektir...  Kuran-ı Kerim nazil olmaya başladığı zaman Mekke toplumunda okuma yazma bilen kişi 17'den ibaret. Amma cahil toplummuş sakın ha demeyelim! Okuma yazma cehaleti gidermek için unsurlardan sadece biridir. Rahmetli Aşık Veysel, okuma yazma bilmezdi çünkü gözleri kördü. Rahmetli Kani Kara, okuma yazma bilmezdi çünkü kördü. Biri Türk Halk Edebiyatının ve Halk Müziğinin zirvelerinden öteki Kuran-ı Kerim Kıraatının, Mevlit Kıraatının, Klasik Müzik Kıraatının zirvelerinden biri. Demek ki okuma yazma ile bitmiyor iş... İşte nasıl bir hafızaya sahipler ve hafıza çalıştırıldıkça genişlik, hacim kazanır...  Peygamber Efendimiz Hazretleri, çocuklarınıza ata binmeyi öğretin buyuruyor. Bakın hadisin kelimesinde deveye binmeyi öğretin yok, ata binmeyi öğretin var çünkü deve nadiren süratli gider.  Hecin develer vardır hatta Osmanlı ordusunda bile, Arabistan'da "Hecin Süvar" denilen deve süvarileri vardır. O da hızlı koşar ama normali o değil. At hızlı gider. Ata binmeyi öğretin yani ne diyor Efendimiz aslında, atta kalmayalım. Günün en hızlı vasıtasını kullanmayı öğretin... Ok atmayı öğretin. Mızrak buyurmuyor, kılıç buyurmuyor, hançer buyurmuyor. Ok, yani en uzun menzilli silah... Demek ki bugün öyle bir imkan olsa çocuklarımıza roket atmayı öğreteceğiz, sünnetin aslı bu...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/31/202125 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

Anlam ve Özgürlük - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla düşündürmeye ve yeni ufuklara kapı açmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde negatif ve pozitif özgürlük kavramından bahsetti. Her hafta farklı konulara değinerek yeni ufuklara kapı açtıran İbrahim Kalın bu bölümde negatif ve pozitif özgürlük anlayışını anlattı.  İbrahim Kalın başlıca şunları söyledi; Hürriyet insanın her istediğini yapabilmesi demek midir ya da bir şeye köle olarak insan nasıl hür olabilir?  Şimdi, modern felsefede, siyaset düşüncesinde özgürlük ile ilgili iki temel tanım hep tartışılagelmiştir. Birisi negatif özgürlük anlayışı, buna göre insanın bir şeyi yapabilme imkanının önündeki engellerin kaldırılmasıdır, özgürlük. Mesela benim buradan falanca yere gidebilmem yani seyahat özgürlüğüm. Aslında özü itibari ile seyahat etme imkanımın, özgürlüğümün önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Üniversitede okumak istiyorum, bununla ilgili engellerin ortadan kaldırılması, bu minimum özgürlük tanımıdır.   Batılı düşünürler bunu negatif özgürlük olarak tanımlamıştır. Bu minimum özgürlük tanımıdır yani başkasının özgürlük alanına girmedikçe yapmak istediğin şeyleri yapmakta hür olman, özgürlüktür fakat özgürlük tabi sadece bundan ibaret değil çünkü ben mesela buradan falanca yere niye gitmek istiyorum, üniversite de neden okumak istiyorum, neden mühendislik değil de tıp okumak istiyorum sorusunun cevabı da bize pozitif özgürlük kavramını verir yani kendimi nerede, ne şekilde gerçekleştirmek istiyorum bunu yaparken önümdeki engellerin kalkması ve bunu yapabilmek için ortaya bir irade koymam, fedakarlıklarda bulunmam da pozitif özgürlük kavramını bize verir. Yani bir hedefe doğru yürüyerek kendini gerçekleştirme serüveni özgürlük olarak da pozitif özgürlük olarak tanımlanabilir.  Burada özgürlük ile anlam arasında bir ilişki var. Hegel diyordu ki; gelenek insanlara anlamlı bir hayat önerir, modernite ise özgürlük teklif eder. Bu ikisini telif etmek mümkün değildir. Gelenek insanlara sana ben anlamlı bir hayat teklif ediyorum, hayatında anlam olacak anlamla birlikte mutluluk olacak, tatmin olacak, itminan olacak ama bunu gerçekleştirmek için belli özgürlüklerden fedakarlıkta bulunacaksın, şunları yapabilirsin, bunları yapamazsın diyeceğim sana…   Modernite ise insana özgürlük vaad eder ve özgürlüğü insanın tercih yapabilme imkan ve kabiliyeti olarak tanımlar. Sana istediğin alanda ve konumda tercih yapma imkanlarını sunuyorum, bu tercihleri yaparken sen özgürsün ve ben senin yaptığın tercihlerle ilgili herhangi bir yargıda, hükümde bulunmuyorum. Neyi tercih ettiğin beni ilgilendirmiyor. Dindar olmak istiyorsan olabilirsin, dinsiz olmak istiyorsan olabilirsin, kapitalist olmak istiyorsan olabilirsin, sosyal adaletçi olmak istiyorsan olabilirsin bütün bu tercihleri senin önüne koyuyorum, yaptığın tercihle ilgili ahlaki yargıda, hükümde bulunmuyorum. Modernitenin en büyük vaadi budur… Devamı videomuzda…  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/31/202128 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Anlam Parçada Değil Bütündedir - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde “İkra ne demek?” sorusunu cevaplıyor.  Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde “İkra” kelimesine açıklık getiriyor.  Bertan Rona, Bakışlar’ın bu bölümünde başlıca şunları söyledi; İkra, Hz. Peygamber’e gelen ilk emir, ilk vahiy. İkra oku demek fakat burada ilginç bir şey var Cibril’in oku vahyine, bunu dile getirmesine karşılık Hz. Peygamber’in verdiği cevap çok ilginç, burada Resulullah ben okuma bilenlerden değilim diyor. İlginç olan şey ne? O da şu, sokakta hiç tanımadığınız biri size birden bire oku dese ne dersiniz? Elinde de herhangi bir şey yok, size bir metin gösteriyor değil, kitap gösteriyor değil yani burayı oku demiyor elinde hiçbir şey yok sadece sizin gözlerinize bakarak oku diyor.   Bu durumda siz şunu dersiniz, ne okuyayım? Fakat cevap böyle değil, Hz. Peygamber’in cevabı; ne okuyayım değil, ben okuma bilenlerden değilim şeklinde. Biz Cebrail ‘in (a.s) herhangi bir şekilde tablet, bir varak, bir deri, bir parşömen yani üzerinde yazı olan herhangi bir şey getirmediğini biliyoruz dolayısıyla buradan çıkaracağımız ilk sonuç Hz. Peygamber kesinlikle kendisinden neyi okumasının istendiğini biliyordu yani Cebrail ona oku dediği zaman, benim kanaatim neyi kastettiğini anlamıştı çünkü öyle olmasaydı ne okuyayım diye sorardı çünkü yazılı bir şey yok.  Tabi uzun bir konu bu, biz doğrudan kelimeye gelelim, ikra meselesine gelelim. Ne demek? Oku demek, böyle biliyoruz. Bu anlamları arttıran bazı alimler olmuş vs… Fakat bu okumak, nasıl bir okumak? Burada önemli bir tespit şu, okumak söylemek anlamına da gelir. Türkçe açısından bakacak olursak mesela maval okuma bana ya da masal okuma, türkü okumak… Bu açıdan baktığımızda burada ki okumanın aslında söylemek anlamına geldiğini görürüz. Anlam içeriklerinden, demek ki bir tanesi söylemek… Öte yandan bir anlamı daha var o da davet etmek. Bunu da biliyoruz. Nerden biliyoruz? Meydan okumaktan biliyoruz. Aslında meydan okumak tabiri, kalıplaşmış bir ifade bu yani meydana çağırmak, hadi gel bakalım burası er meydanı diye davet etmek…  Anadolu köylerinde bildiğim kadarıyla bazı yerlerde hala düğün için davetiye götüren kişiye okuyucu veya okutucu derler çünkü davetçi o aslında davet etmiş oluyor. Bu arada davet etmek çağırmaktır. Dikkat edin türkü çığırmak veya türkü çağırmak da diyoruz.  Devamı videomuzda…   Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/22/202116 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Mankurtlar Başarılı Olamazlar - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Nurullah Genç ile “Başarı Bedel İster” kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Nurullah Genç, mankurt ne demek ve mankurtlar neden başarılı olamaz konularını açıklıyor.  Her hafta başarıya dair farklı konu başlıklarını ele alan Nurullah Genç bu bölümde mankutların neden başarılı olamayacağını anlatıyor.  Nurullah Genç başlıca şunları söyledi;  Mankurtlar başarılı olamaz, neden? Çünkü hafızaları kendilerine ait değildir. Mankurtlar başarılı olamaz çünkü tarihlerinden uzak yaşarlar. Mankurtlar başarılı olamaz çünkü iradeleri kendi elinde değildir ve efendileri vardır. Efendileri onlara ne derse onlarda onları yapar.   Yıl 1987. Erzurum’da verdiğim ilk konferansın adı mankurtlardır. İlk okul öğretmenim gelmiş konferansa, beni dinledikten sonra çıkışta dedi ki; Nurullah’cım, çok güzeldi ama neden konuşmanın ismini mankurtlar koydun dedi. Ben de ona şu cevabı verdim; Hocam, gelecekte bu kavrama ihtiyacımız olacak. Bu kavram, hem ülkemizde hem dünyada çokça kullanılacak çünkü insanlık büyük bir mankurtlaşmanın eşiğinde. Ülkemde zaten yıllardır, ülkemin insanları mankurtlaştırılıyorlar.  Ben mankurt kavramını ilk defa 1980’li yıllarda okuduğum Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” romanında görmüştüm. Romanı birkaç defa okudum ama özellikle onun yaptığı mankurt tanımlaması üzerinde çokça düşündüm çünkü başarıyla birebir özdeşmiş bir kavram mankurt kavramı. Mankurt ise bir insan ondan asla başarı bekleyemezsiniz o sadece köledir, söyleneni yapar. Kendisine bir şeyleri dikte ettirirler, bir şeyleri ezberletirler o ezberlenenle yaşar.  Bu mankurt hikayesini, bu ülkede herkesin bilmesi lazım diye düşünüyorum. Herkesin öğrenmesi lazım çünkü mankurt demek kendisinde olmayan insan demektir. Cengiz Aytmatov orada böyle anlatıyor, diyor ki; eski yüzyıllarda, Orta Asya da kabileler birbirleriyle savaşırlardı ve aldıkları esirleri köleleştirme yarışına girerlermiş. Bu köle yarışını JuanJuan diye bir kabile kazanıyor çünkü aldığı esirleri mankurtlaştıran kabilenin adı bu, JuanJuan.  Bunlar değişik kabilelerle yaptıkları savaşlarda, aldıkları esirleri genç kızları, genç delikanlıları mankurtlaştırırken  şöyle bir işlemden geçiriyorlar; ellerini ayaklarını bağlıyorlar, boyunlarına demir ya da tahta halkalar geçiriyorlar onları kızgın çölün içerisine bırakıyorlar, birkaç gün orada bekletiyorlar, onların hazır hale geldiklerini düşündükleri an kafa derilerini canlı canlı yüzüyorlar ve çıkarıyorlar ve hemen oracıkta kesilmiş bir devenin boyun derisinden bir parçayı alıp onların yüzülmüş kafalarına dikiyorlar ve onları tekrar kızgın çölün ortasına bırakıyorlar. 100 kişiden 3 kişi, 5 kişi, 10 kişi ya sağ kalıyor ya kalmıyor.   Ölmek istiyor insanlar. Kafalarını yerlere vurarak kendilerini öldürmek istiyorlar. Ayakta kalanlar kimler biliyor musunuz? Onlar sadece ve sadece artık hafızalarını kaybedenler. Ayakta kalanların hafızası siliniyor. Nerden geldiğini bilmiyor, kim olduğunu bilmiyor, anasını bilmiyor, babasını bilmiyor, tarihinden haberi yok. Kimi tanıyor biliyor musunuz? Sadece ve sadece kafa derisini yüzen o adamı tanıyor, o ne derse onun izinden gidiyor, o ne derse onun yolundan gidiyor, onun emrinin dışına asla çıkmıyor. Bu adama mankurt deniyor işte. Köleleştirilmiş insan. Hafızası, benliği, tarihi, inancı ortadan kaldırılmış insan. Adeta kendisini efendisinin yarattığını zannediyor…  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/19/202123 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Vermeyince Mabud Neylesin Mahmud - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer “Tıkandı Baba” hikayesini anlatıyor.  Her hafta birbirinden güzel ve birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta “Tıkandı Baba” hikayesini anlattı.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikaye şöyle;  Sultan 2. Mahmud bir gün kılık kıyafetini değiştirip çarşı pazar dolaşmaya başlar. Dolanırken bir kahvehaneye girmiş. Herkes bir şeyler istiyor istiyor, ”Tıkandı Baba çay getir”, ”Tıkandı Baba oralet getir” diye. Bu durum Sultan Mahmud’un dikkatini çekmiş, neden bu adama Tıkandı diyorlar acaba diye düşünmeye başlamış.  Sultan Mahmud da bir çay istemiş. Baba çayı getirmiş. Sultan ”Baba sana niye Tıkandı Baba derler, anlatır mısın merak ettim” demiş. Tıkandı Baba ” boş ver evlat, uzun mesele” demiş. Sultan ısrar etmiş, baba da oturmuş sandalyeye başlamış anlatmaya; ”Bir gece rüyamda bir sürü insan gördüm ve her birinin de bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. “Benimki de onlarınki kadar aksın” diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğa çomağı sokup açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak oluğun içinde kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden “Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın” dedim ve biraz daha uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken oradaki insanlar “Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu gün adım “Tıkandı baba” ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam hep elimde kaldı, olmadı. Şimdide burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.” Sultan Mahmud ve Tıkandı Baba Tıkandı Baba’nın anlattıklarına baya üzülmüş Sultan Mahmud. Çayını içmiş, kolay gelsin diye dışarıya çıkmış. Sultan Mahmud adamlarına ”Her gün bu adama bir tepsi baklava getirin, her dilimin altına da bir tane altın koyun” diye emir vermiş. Padişahın adamları baş üstüne deyip hemen işe koyulmuşlar. Ertesi gün baklavayı Tıkandı Baba’ya getirmişler, Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis. “Uzun zamandır tatlı da yememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim” diye içinden söylenmiş. Baklavayı almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken “Ben en iyisi bu baklavayı satıp evin ihtiyaçlarını gidereyim” demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya ”-Taze baklava, güzel baklava ” Oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş. Biraz pazarlık yapıp üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Baba baklavayı satmış, elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın. Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelir mi diye aynı yerde başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş. Yahudi hiçbir şey olmamış gibi -Baba baklava güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım, demiş. Tıkandı baba da; -Peki, demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı baba’dan baklavaları satın almış. Tıkandı Baba yine tıkandı Aradan bir ay geçince Sultan Mahmud ”bizim Tıkandı Baba’ya bir bakalım”, deyip Baba’nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan; - ...  Devamı videomuzda…  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/19/202114 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Unutulmaz Hatıralar - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile “Dinle Neyden” kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Muzaffer Efendi Hazretlerinden, Safer Efendi Hazretlerinden, aşktan ve musiki sevgisinden bahsediliyor.  Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde Merhum Muzaffer Efendi Hazretlerini, Merhum Safer Efendi Hazretlerini, aşkı, musiki sevgisini ve hatıralarını anlatıyor.   Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden’in bu bölümünde başlıca şunlardan söz ediyor;  - Ne çekerdi sizi Muzaffer Efendi Hazretleri'nde, bir başkasında olmayan ne vardı?  Bi kere hali, tavrı dedeme çok benzerdi. Dedem hayatımda en çok sevdiğim insandı. Hiç azarını işitmedim. Her dediğimi yaptı ama hiç şımarmadım. Misafiri olduğu zaman kapının eşiğinin kenarında iki dizüstü otururdum ama kendi kendimize olduğumuz zaman (hatta babaannem kızardı) ille kucağında otururdum. “Kazık kadar oldun, boyun dedeni geçti hala kucakta oturuyorsun” diye söylenirdi. Dedem de “aldırma aldırma” derdi. Hem babaanneme yani otursun aldırma, bana da babaannenin sözüne aldırma diyor. Mesela eve gelirken çocukların oyunları bozulmasın diye sokak değiştirirdi. Ceketsiz çok nadir gezerdi. Ceketinin sol cebinde mutlaka kağıda sarılı şekerler olur, onları verirdi. Sabahleyin mahalle camiine namaza gittiğinde hava soğuk, kar yağdı eve gelir zaten kül var evde soba yanıyor, yolun bir tarafına taa camiden eve kadar, baya bir yol ama yokuş, güzel kızak kayılırdı. Çocuklar yürürken kaydıkları yerden yürümesinler diye yolun karşı tarafına kül dökerdi… Dedem çok kızdığı zaman basardı kapotoyu, Muzaffer efendim de basardı. Ama neye? Şahsına asla! Onun için Allah cümlemizi şahsi öfkemize esir olmaktan korusun…  Muzaffer efendi Hazretleri çok espriliydi. Onun hutbeleri uzun sürerdi, yarım saat falan sürerdi ama söylerdi uzun sürecek, işi olan Beyazı Camii’ne gitsin. Bir yarım saatlik hutbe içinde ağladığımız, kahkaha derecesinde dişimizi sıkarak güldüğümüz, çok derin düşündüğümüz yarım saati ona sığdırırdı. Her seferinde değil tabi ama bunlar olurdu.  - Efendim, büyükler ifademi hoş görsün sizde nolur edepsizliği mazur görün… Muzaffer Efendi Hazretleri görüp tanıdığımız kadarıyla zahiren de böyle celalli, bi yere girdiği vakit orası ondan ibaret kalacak değişik bir zat. Safer Efendi Hazretleri de bi yerde otururken yok gibi…  Bu meşrebler aynı yolun yürünmesine mani olan şeyler değil. Çünkü meşrebler çok farklıdır ama bu meşrebler içinde ana yoldan ayrılmak yoktu. Şimdi biz Ebubekir Efendimizi halim selim bir zat olarak tanırız ama mesela hendek muharebesi sırasında Resulullah Efendimiz Hazretleri karın açlığını mübarek karnına taş bağlamış üstünü kuşakla sarıp. Hani mide ufaltma ameliyatı var ya onun öncüsü efendimizdir. Hatta o sebepten dolayı tasavvuf ekollerinde, tarikatlarda şeyhler taş kemer kullanırlar. O taş kullanacak kadar aç gezdiği zamanda Ebubekir Efendimizin oğullarından birisi (ya Abdurrahman ya Muhammed ismini tam hatırlayamıyorum şimdi) bir arkadaşıyla yürüyor ama yürürken de diliyle ağzını temizliyor bi yandan. Hayırdır nerden? Baba biz bi oğlak bulduk kestik yedik deyince Ebubekir Efendimiz bi tokat atıyor. Resulullah açken siz nasıl yemek yersiniz? Demek ki celal onda da var…  Devamı videomuzda…  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/19/202127 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Nefsinin Efendisi Olan Evrenin Efendisi Olur - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla düşündürmeye ve yeni ufuklara kapı açmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde “Kendini bilmek ne demek?”, “Nefsini bilenin Rabbini bilmesi ne demek?”, “İnsanın nefsi ve kendi aynı şey midir?” soruları cevap buluyor.  Her hafta farklı konulara değinerek yeni ufuklara kapı açtıran İbrahim Kalın bu bölümde “Kendini bilmek ne demek?”, “Nefsini bilenin Rabbini bilmesi ne demek?”, “İnsanın nefsi ve kendi aynı şey midir?” sorularını cevaplıyor.  İbrahim Kalın başlıca şunları söyledi;  “Kendini bilmek ne demek?”, “Nefsini bilenin Rabbini bilmesi ne demek?”, “İnsanın nefsi ve kendi aynı şey midir?”  Kadim yunanda Atina’da Delphi Tapınağı’nın girişinde “Kendini Bil” sözü yazar. Sokrates ve Eflatun bu konu üzerinde uzun uzun durur. Belli ki Sokrat öncesi döneme de geri giden bir sözdür bu ama herhalde en mümtaz ifadelerinden bir tanesini Sokrat’ın ve Eflatun’un felsefesinde bulmuştur. Daha sonra Aristo ve diğerleri de devam ettirmiştir aslında bu geleneği yani bu sözün ne manaya geldiğine dair felsefi öğretiyi ama özellikle Sokrat ve Eflatun’a kadim yunan düşüncesinin genel entelektüel çerçevesine baktığınız zaman insanın en önemli arayışının kendisi ile ilgili sorulara cevap vermek olduğu fikrinden hareket eder bu.  İnsan evreni araştırabilir, kozmozu, yaradılışı, eşyayı, varlıkları ve diğer şeyleri inceleyebilir ama aslolan en büyük soru insanın kendisine ilişkin sorduğu sorudur; Ben kimim? Eğer insan evrenin, eşyanın, varlığına ilişkin fiziki, bilimsel bilgileri topluyor ama ben kimim sorusuna cevap veremiyor ise o bilgi malumat olmaktan hatta faydası olmayan malumat olmaktan öteye gidemez. O bilginin amacı da son tahlilde insanın ben kimim, ben neyim, kendimi bilmek için ne yapmalıyım sorusuna cevap vermek olmalıdır.  Sokrat öncesi filozoflara baktığınız zaman presokratikler diye bilinir pitagoras, parmenides vs gibi diğer kadim filozoflara, onların felsefi programlarının merkezinde bir evren arayışı vardır. Evrenin kurucu unsurları nedir?, Ateş midir, su mudur, toprak mıdır, boşluk mudur?, Evren nasıl bir varlıktır?, Nasıl işler?, Kozmoz dediğimiz şey nasıl ortaya çıkmıştır? ki kozmoz kelimesi de düzen demektir, ahenk demektir. Kelimenin yunancadaki manalarından bir taneside güzellik demektir. Kaostan kozmoza yani kargaşadan bu güzel ahenge, düzene nasıl geçildi? bunu ne sağladı, kim sağladı? sorusuna cevap ararlar presokratik filozoflar. Bu arada parantez içinde şunu da söyleyeyim (bu kozmoz kelimesinin aynı zamanda güzel yani ahenkli olanın güzel olduğu, güzel olanın da ahenkli olduğu manası modern dillerde kozmetik kelimesinde de devam eder.) Kozmetik de güzel demektir aslında insanların güzelleşmek için kullandığı malzemeler yani vb başka şeyler…  Devamı videomuzda…  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/19/202119 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Önce Söz Vardı - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde dil biliminden bahsediliyor.  Her hafta başka konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde küçük görünen ama aslında önemli bir hadiseden, dil biliminden bahsediyor.  Bertan Rona başlıca şunları söyledi;  Dil, bir üst yapı kurumu açık konuşmak gerekirse ve dolayısıyla toplumların maddi hayatlarından bu kapsamda ekonomik ilişkilerden bağımsız bir dil telakkisi bizi hataya düşürecektir. İnsanların yaşadığı şekilde biz konuştuklarını biliyoruz, konuştukları şekilde yaşadıklarını değil. Tarih, toplumların tarihi, kültür tarihi ve aynı zamanda dil ile ilgili çalışmalar bize açıkçası bunu gösteriyor.  Sıklıkla söylenen bir söz vardır ve şöyle söylenir: Düşündüğün gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi düşünürsün. Bu söz tabi ferdi manada bakıldığında, tek tek insanlar açısından düşünüldüğünde doğru bir sözdür.  İnsanlar aslında düşündükleri gibi yaşamazlar genellikle yaşadıkları gibi düşünürler. Bunu Alman düşünürü, Alman idealizminin zirvesi diyebileceğimiz Hegel ifade etmiş, şöyle diyor: Bir sarayda, bir kulübede düşünüldüğünden daha farklı düşünülür diyor. Hakikaten de böyledir. Siz orta çağ avrupasında bir şatoda, bir sarayda aristokrasi mensubu olarak dünyaya geldiyseniz, elbette ki bilinç düzeyiniz, hayata bakış açınız, kullandığınız dil yani diliniz daha doğrusu buna göre şekillenecektir ama bir köylü ailesinde dünyaya geldiyseniz bilinciniz de ona göre olacaktır.  Söz her şeyin başı ama dikkat edin sözün aslında bir manası olduğu gibi bir de ses boyutu var o da onun akustik fiziksel boyutu yani ses olmadan söz olmuyor yine ses ve mananın birleşmesi aslında. O bakımdan belki çok manadan uzaklaşmış olanlar manasız konuşanlar, çok yüksek sesle konuşurlar belki de genel olarak baktığımızda.  Sadakat. Sadakat dediğimizde bugün özellikle çiftlerin, eşlerin birbirlerine bağlılıkları anlaşılıyor özellikle de bedensel bağlılıkları anlaşılmakta. Oysa ki sıdk çok başka bir kavram…  Reşit. 18 yaşını dolduran herkes reşit artık. Oysa rüşd bu mu? Gerçekten rüşd bu mudur? Rüşd aslında bir varlığın yaradılış amacına ulaşmasıdır…  Vücud. Vücudunu göster desek sokaktaki insanlar yüzde doksanı bedenlerini gösterecektir. Oysa ki vücud varlık demek…  Mesela sevişmek… 19970’li yılların türk filmlerine baktığınız zaman şöyle replikler görürsünüz; “Sevişerek evlendik”, “Seviyor musun sen bu delikanlıyı? -Aa ne demek canım tabii ki sevişiyoruz.” Burada aslında gülmek-gülüşmek gibi, konmak-konuşmak gibi bir karşılıklılık var. İki kişinin birbirini sevmesi gibi, karşılıklı olursa sevişmek. Fakat bugün yine tamamen bedensel alana çekilmiş…  Devamı videomuzda…  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/15/202116 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Mevcut Türkçe ile Fikir Üretilemez - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

Yusuf Kaplan ile “Yol Haritası” kendine özgü tarzıyla fikir kapılarını zorlamaya kaldığı yerden devam ediyor. Yusuf Kaplan bu bölümde Türk romanından ve yazarlarından bahsediyor.  Yusuf Kaplan başlıca şunları söyledi;  Özellikle edebiyatın, sanatın dolayısıyla ruh dünyasının bir toplumun hem şimdisinin, hem geleceğinin inşasında nasıl kilit rol oynadığını veya ruh köklerinden beslenemeyen yolculukların, edebi yolculukların, sanatsal yolculukların aslında bir toplumun yıkımıyla nasıl sonuçlandığını biz aslında bizim örneğimizle görüyoruz.  Türk hikayesinde Ömer Seyfettin çok önemli bir adamdır, türk edebiyatında çok önemli bir adamdır. Arkadaşlarımız nasıl, iyi bir hikayeci midir? diye sordular. Bende iyi bir masalcı dedim. Yani şöyle, eleştirel anlamda kullanmıyorum tam tersine hakkını vermek için kullanıyorum. Aslında türk karakterinin, çocukların dünyasından başlamak üzere türkiyedeki insan tiplerinin yani bu toplumun ürettiği, Müslüman toplumun ürettiği fedakar, vefakar, vatansever insan tiplerinin en mükemmel örneklerini çizmiştir, karakterlerini, özelliklerini çıkarmıştır, çizmiştir ama işin ilginç tarafı Ömer Seyfettin yeni kurulan dünyada, yeni kurulan düzenekte herhangi bir şekilde tutunamamıştır. Tam tersine yeni bir dünya, yeni bir ulus inşa edeceksin, yeni bir millet inşa edeceksin, yeni bir kültür inşa edeceksin, yeni bir edebiyat inşa edeceksin yani bunun kurucu şahsiyetlerinden birisi Ömer Seyfettin olması lazım. Niçin Ömer Seyfettin devre dışı kaldı? Çünkü Ömer Seyfettin bu toprakların köklerinden besleniyordu, ruh köklerinden besleniyordu dolayısıyla yapılan yolculukta bu toplumun ruh köklerini kurutma yolculuğuydu. Bi şekilde roman yazıldı, meşrutiyet döneminde ki birikim ve ruhla yazıldı…  Köklerden beslenen, gürül gürül akan bir gelenek var. Bizi sulayacak bir gelenek…   Buradan aslında keşfedilmemiş kıtaları keşfetmeye çalışıyoruz…  Tanpınar, Yahya Kemal aslında bunlar çok önemli tipler, karakterler.  Cemil Meriç çok insafsızdır. Gerçekten çok çaplı bir adam. El atmadığı alan yok ve inanılmaz bir şekilde 1. Sınıf eserler vermiş bir adam... Burada asıl işlenen cinayet üzerinde kafa yormak lazım. Bi şekilde bir taraftan aslında sahte, icad edilmiş bir edebiyat üzerinden sahte bir ulus inşası var. O başarıldı mı? Kısmen başarıldı yani bunun sonsuza dek başarılı olması mümkün değil. Köksüz ağaç meyve vermez. Köksüz bu, dayanıksız çünkü dayanaksız. Dayanakları yok yani temelleri sağlam değil dolayısıyla çökmesi kaçınılmaz. Dolayısıyla oradan edebiyat çıkmadı, oradan romancılar, büyük romancılar çıkmadı bunun arkası gelmedi. Mesela büyük romacılardan birisi Kemal Tahir’di. Kemal Tahir noldu? Lanetlendi. Kemal Tahir bu toprakların çocuklarını, çocuklarının sesini dillendirdi, onların sesi oldu o ruhunu bi şekilde yani Osmanlı üzerinden anlamaya çalıştı, anlatmaya çalıştı yani muazzam bir şekilde Osmanlı’yı yeniden tarif etti ve adam dışlandı hatta dışlandı değil aforoz edildi! Mesela 2. Bir romancı daha var o da Tarık Buğra. Tarık Buğra’yı hiç kimse görmedi. Tarık Buğra ağladı, hüngür hüngür ağladı. Yapayalnız bir adamdı. Tam yel değirmenlerine karşı tek başına savaşan Donkişot’tu adam…  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/13/202120 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

" Amaçlarıma Nasıl Yürürüm? " - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Prof. Dr. Nurullah Genç’in hazırlayıp sunduğu ‘Başarı Bedel İster’ My Mecra’da yolculuğuna devam ediyor. Gazali’nin bir sözüyle başlıyor sohbete ve o söz; cevizin kabuğunu kırıp özüne inemeyenler cevizin tamamını kabuk zannederler.   Sonra Nurullah Genç; Konuşanlar iç yolculuğuna çıkamazlar, sabahtan akşama kadar başkalarını dinliyorsun birazda kendini dinle.  Cevizin kabuğunu kırıp da özüne inemeyenler tamamını kabuk zannederler sözü bu dünyada her alanda kullanabileceğimiz çok güzel bir sözdür; derine inemeyip yüzeyde kalanları anlatır, meseleleri tahlil etmeyi beceremeyenleri, kabukta gezinenleri ve kolayca hüküm verenleri, bir hadiseye tam vakıf olmadan biliyormuş gibi davranıp ukalaca tavır takınanları kısaca hayatın içerisinde nerede bir aslını astarını bilmeme varsa onları anlatıyor, bizi anlatıyor yani.  Bir de kabuğu bilmeyenler var, buranın zaten affedilebilir tarafı yok, bunu daha önce anlatmıştık mankurtlaştırılmış tipler kabuğu dahi bilmezler.   Başkalarının ölümüne kendi ölümümüz gibi bakabildiğimiz zaman dünya değişir, başkalarının ıstırabına kendi ızdırabımız gibi bakabildiğimiz zaman dünya değişir. Bakış açısı bana adeta efendimizin; kendisi için istediğini başkası için isteyen, kendisi için istemediğini başkası için de istemeyen adam olmadıkça tam mü’min olamayacağımız hadisi şerifini hatırlattı.   Kendi kabuklarını kıranlar başkalarının kabuklarını kırabilirler. Ancak kendisi hakkında hiç hüküm vermeyenler başka hakkında onlarca hüküm veriyorlar. Böyle bir çağda yaşıyoruz. Başarı için esas olan husus analizini iyi yapmaktır.   Kabuklar o kadar fazla ki, o kadar çok kabuk var ki ama en önemlisi kendi kabuğumuzdur.   Bir insan kendi dedikodusunu yapmaya başladığı an şunu diyor; vay be asıl dedikodusu yapılması gereken kişi benmişim. İnsan kendisini analiz etmeli ancak beni başkalarına hakim kılan bir merkez değil, beni analiz eden ve o benin içerisinden hayata yol bulan bir anlayıştan bahsediyorum.  Amerikalı iki bilim insanının buluşu; insan hayatı dört bölgeden ibarettir, bu dört bölgeyi iyi analiz ettiğinizde kendinizle alakalı bir yola çıkmış olursunuz.   Birinci bölge kör bölge; sizin de bilmediğiniz bölge.. ancak bu bölge kimseye zarar veremez.   İkinci bölge açık bölge; herkesin rahatlıkla bildiği şeyler, buranın da bir zararı yok.   Üçüncü bölge yarı açık bölge, başkalarının bildiği sizin bilmediğiniz şeyler. Hikayeyi, kastımızı tam bilmediği için kendi gördükleriyle yorumlar yapıyor. Dedikodu yarı açık alandır. Bunun da çok fazla zararı yoktur.   Dördüncü bölge yarı kör bölge, bunu sadece siz biliyorsunuz ama karşıdakiler bilmiyor. İnsanı iki yüzlü yapan, gülümserken içi kan ağlayan, sırlar dünyanız, insanı dürüst yapan ya da yapmayan. Senaryoların, sinema filmlerinin, dizi filmlerin, gizemli hadiselerin, tiyatroların geçtiği yer.. İşte kabuğu kırılması gereken yer burasıdır. Buranın kabuğunu kıramayanlar hastalıkları ile devam ederler.  Bir insana düşen odur ki; önce kendi yarı kör alanının kabuğunu kırsın ve oranın özüne insin.   Oradaki hastalıkları görsün…  diye devam etti…   Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/13/202121 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

İstemeyi Bilmek Sanattır - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer bir hikaye değil, birden fazla hikaye anlattı.  Her hafta birbirinden güzel ve birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta birden fazla hikaye anlattı.  Serdar Tuncer’in Biri Bir Gün’de anlattığı hikayelerden birisi şöyle;  Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil-i kıyafet gezmeye karar vermiş. Yanına baş vezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler.  Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş. Padişah, ihtiyarı selamlamış. "Selamünaleyküm ey pir-i fani..."  "Aleykümselâm Ey Serdar-ı Cihan... "Padişah sormuş."Altılarda ne yaptın?"  "Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor..." Padişah gene sormuş. "Geceleri kalkmadın mı?" "Kalktık... Lakin ellere yaradı...” Padişah gülmüş.  "Bir kaz göndersem yolar mısın?" Adam;  "Hem de hiç cıyaklatmadan..."  "Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah baş vezire dönmüş.  "Ne konuştuğumuzu anladın mı?" "Hayır padişahım..."  Padişah sinirlenmiş.  "Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım." Korkuya kapılan baş vezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor.  "Ne konuştunuz siz padişahla?"  Adam, baş veziri söyle bir süzmüş.  "Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim." Baş vezir, yüz altın vermiş.  "Sen padişahı, Serdar-ı Cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu?"  "Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi..."  Vezir kafasını kaşımış. "Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek..."  Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.  "Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim." Vezir bir soru daha sormuş...  "Geceleri kalkmadın mı ne demek?"  Adam bir yüz altın daha almış.  "Çocukların yok mu diye sordu, var ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim..."  Vezir gene kafasını sallamış. "Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek..." Adam gülmüş.  "Onu da sen bul..."  Devamı videomuzda…
3/13/202115 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

"Hoşgeldin Hz. Mevlana" dedi - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile “Dinle Neyden” kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Muzaffer Efendi Hazretlerinden, Safer Efendi Hazretlerinden, aşktan ve sevgiden bahsediliyor.  Her hafta farklı konularla yanlış bildiğimiz doğruları çarpıcı üslubuyla izleyenlere anlatan Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde Merhum Muzaffer Efendi Hazretlerini, Merhum Safer Efendi Hazretlerini, aşkı, sevgiyi ve hatıralarını anlatıyor.   Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden’in bu bölümünde başlıca şunlardan söz ediyor;  - Muzaffer Efendi Hazretlerinden, Safer Efendi Hazretlerinden bahis açıldığında, sizler o hatıraları anlattığınızda çok tesirli, çok bereketli, çok muhabbetli olduğunu düşünüyorum…?  Onların ruhaniyetindendir.  - Fakat siz de hep böyle bir müeddep durursunuz. Israr da etsek anlatmak istemezsiniz. Bunun size malum bir sebebi de muhakkak vardır…?  Muhabbettin izharı muhataba mutlaka lazımdır çünkü muhabbetin gıdası izhardır fakat bir de muhabbetin başka bir şartı vardır; “Ben yârimi tenha severim.” Paylaştıkça bu duygu çoğalmaz çünkü sevgi de parmak izi gibi, DNA gibi zata mahsustur. Muhabbette böyledir… Benim o duygularım bir başkası hakkında “amma da atıyor haa” hatta bazı kendini bilmezler, ağzı karalar “kula kul olmuş” deyip onların mesuliyetini yüklenmemek, onları da mükellef kılmamak için pek bahsedilmez. Genel olarak öyledir…  - “Niye seviyordun?” - Tarhana çorbası sever misin? - Severim efendim. - Niye? - Niyesiz severim efendim. - Heeh. İşte sevgi niyesizdir.  - O zaman nadanları huzursuz etmek pahasına, muhibban keyf etsin diye ben bunu soracağım. Bi önceki sohbetin bahsiydi, dünyaya gelmek iradi değildir ama insan olmak iradi bir şey ve bu da insan insana insandan tecelli eder diyorsunuz ve burada da aşk  mühim diyorsunuz. Sizin bu yolculuktaki ilk karşılaşmanız, bu arzunun gönlünüze ilk düşüşü, mesela Muzaffer Efendi Hazretleri ile ilk merhabanız nasıldı?  Hakikaten mahrem konulara girdin Serdar’cım. Mahrem tabii gizli demek değildir. Biz mahremin ihtiram, hürmet gerektiren şey olduğunu bilmeyipte gizli olduğunu zannediyoruz. Yani muhterem şeyler, mahrem şeyler çok yayılmaması gereken şeyler olduğu için muhteremdir, mahremdir. Daha öncesine gideyim… Allah vergisi,  ben musikiyi çok severim. Orta birden itibaran mandolin dersi almaya başladım…  Devamı videomuzda...
3/13/202127 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Varlığın Efendisi Olmak mı? - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile "Kendi Gökkubbemiz" kendine has üslubuyla düşündürmeye ve yeni ufuklara kapı açmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde sosyal medyadan, anı yaşamaktan ve aramaktan bahsediliyor.   Her hafta farklı konularla izleyicilerine yeni ufuklara kapı açtıran İbrahim Kalın bu bölümde sosyal medyadan, anı yaşamaktan, ve aramaktan bahsediyor.  İbrahim Kalın başlıca şunları söyledi;  Anı yaşamak son derece önemli. Zor bir şey bu. İnsanın herhangi bir konuya bir müddet odaklanması bile kendi başına zor bir şey. Hele ki bu çağ da her an bir yerlerden uyarıcıların geldiği, zihnimizin uyarıldığı, algımızın uyarıldığı, tahrik edildiği bir dönemde bu daha da zorlaşıyor. O yüzden insan zihni giderek daha yersiz, yurtsuz bir soyut cevhere dönüşmüş durumda. Bi oraya gidiyor, bi buraya gidiyor, dolanıyor, sürekli bir arayış içerisinde. Tabi ki arayış içerisinde olmak önemli bir şey ama her yere gidebilen bir insan aslında hiç bir yere gidemiyor demektir. Gideceği yerin, istikametin mahiyetiyle ilgili zihninde bir fikrin olması lazım.  Gitmek önemli, aramak önemli ama insan neyi aradığına dair de bir fikre sahip olmalı. Sürekli zihnimizin bir yerlere çekiştirildiği bir çağda bir konuya odaklanmak dolayısıyla bir anı yaşamak çok kolay değil. Bu biraz hakikatin yerine onun temsillerinin ikame edilmesiyle de ilgili bir durum. Gerçekliği bir kenara koyduk, onu temsil eden imgeler, imajlar üzerinden gerçekliği tecrübe eder hale geldik. O yüzden bir güzel anı, bir güzel manzarayı tecrübe etmek, ona bakmak, nazar etmek, onu yaşamak yerine hemen fotoğrafını çekip paylaşmayı tercih ediyoruz. Çünkü yaşadığımız ortam, çağ, iletişim biçimleri, teknikleri bizi buna adeta mecbur ediyor. Sanki o anın hemen fotoğrafını çekip ya da kaydedip paylaşmazsam o anı kaçıracakmışım gibi halbuki çektiğin zaman kaçırıyorsun. Bu aslında hayatını başkaları için yaşamak demek. Kendin için yaşamayı bir kenara bırakıyorsun, başkaları için yaşamaya başlıyorsun. Sosyal medya ve benzeri mecralar önemli, kıymetli paylaşım alanları tamamen göz ardı edelim demiyorum ama insanlar oralarda başka sahte hayatlar yaşıyorlar. Kendisi olmayan başka kimlikler taşıyorlar oralarda ve o hayatı sürdürebilmek için de, başkalarının beğeni objesi haline gelebilmek için de bir takım garip çabaların içerisine giriyorlar. Kendinde olmayan şeyleri kendindenmiş gibi göstermeye çalışıyor. Yaşamadığı şeyleri yaşamış gibi göstermeye çalışıyor.  Halbuki insan ruhuyla, bedeniyle neyse odur. İnsanın kendi iç dünyası da inişli çıkışlıdır yani kalp kelimesi bile şekilden şekile giren, halden hale giren demektir. İnsanın ruhu da, kalbi de, aklı da, bazen gider gelir, genişleme dönemi olur, daralma dönemi olur bunlardan bir tanesini alıp, o fotoğraf karesini dondurup bunu tabiri caizse ortaya koymanız yani sosyal medyaya koymanız kendinizi saldırıya, ilgisiz-alakasız temasa yahut meraka konu haline getiriyor. Bu modern çağın en büyük sorunlarından bir tanesi...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/13/202128 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Tarihte Bilinen 60 Bach Var - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile "Bakışlar" düşündürmeye kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Johann Sebastian Bach'ın Kahve Kantatı eserinden bahsediliyor.  Her hafta başka konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde Johann Sebastian Bach'ın Kahve Kantatı'ndan bahsediyor.  Bertan Rona başlıca şunları söyledi;  Bu bölümde hem bizden, hem de avrupadan diyebileceğimiz bir konuyu anlatmak isterim. Bu konu ünlü Alman besteci, genel manada çok sesli müziğin en büyük bestecisi kabul edilen Johann Sebastian Bach ve onun çok ünlü bir eseri; "Kahve Kantatı"  Son derece ilginç bir Kantat yani bir sahne eseri aslında. İşin içinde pek oyun yok. Bugün her ne kadar opera gibi temsil edilsede bu eser gerçekte söz ve müziğin buluşmasından oluşan bir yapıt.  Johann Sebastian Bach, klasik batı müziği olarak adlandırılan müziğin en büyük bestecisi belkide. Bugün bir anket yapsanız en büyük besteci kim diye Johann Sebastian Bach çıkar muhtemelen.  Bach'ın ailesi aslında musikişinas bir aile. Tarihte bilinen 60 Bach var yani soyadı Bach olan, bu aileden olan 60 kişi yaşamış. Bunlardan 53 müzisyen sadece 7 tanesi müzisyen değil. Müziği aile mesleği olarak yapıyorlar. Bütün bu birikimin Johann Sebastian Bach'ta zirve yaptığını ve onun büyük bestekarlığının buna bağlı olduğunu söyleyen müzikologlar vardır.  Bach, yazdığı eserlerin çok büyük bir kısmında dini konuları tercih ediyor. Din dışı müzik batıda ve doğuda, bizde çok yeni bir olaydır. Yani modernitenin armağan ettiği bir şeydir.  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/7/202113 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Anadolu Nuh'un Gemisidir - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

Yusuf Kaplan ile 'Yol Haritası' programında Cumhuriyet'in ilk yıllarında edebiyat ne durumdaydı bu konuşuldu. Modern türk edebiyatı anlatıldı. Necip Fazıl Kısakürek'in yaptığı zihinsel devrime giriş amaçlı öncesi kabilinden çağdaş türk edebiyatı konuşuldu. Seküler Türkiye Cumhuriyeti meşrutiyet döneminde ve devlet tarafından desteklenen edebiyatın ürünüdür, dedi Yusuf Kaplan ve ilave etti, Türkiye Cumhuriyeti'ni roman kurdu. Romanın imparatorluğudur, devletidir. Türk romanının büyük isimleri cumhuriyetin kurulmasında büyük rol oynamışlardır.   Yusuf Kaplan yine bu bölümde;  Yakup Kadri Karaosmanoğlu başta olmak üzere. Tabi aynı zamanda tartışmıştır. Ne kadar rejimin sözcüsü gibi olsa da aynı zamanda alta alta tartışmıştır.  Halide Edip Adıvar resmi romancı gibi çalışmıştır. Vurun Kahpe'ye böyle bir romandır. Sonra rejimle araları açılmıştır. Amerikan muhipleri hikayesinin başını çekmişlerdir. Devlet gidiyor, koskoca devlet gidiyor Anadolu havzasına sıkışmış bir devlet var. Bu yüzden her yönden çok fazla mülteci gelmiştir Anadolu'ya.. Anadolu nuhun gemisi olduğunu bir kez daha ispat etmiştir. Balkanlardan kafkaslardan gelen.. Türk toplumu aynı zamanda hicret toplumu. Göçebe bir toplum, tarihi kodlarında bu var. Sadece Balkanlardaki Kafkaslardaki insanların değil, Endonezyanın, Afrikanın, Somalinin de yurdudur Anadolu.  Burada bizim dünyamız yıkıldı, Gökkubbe çöktü, bir kültürel inkar yolculuğu gerçekleşti, bu Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ifadesi. Ahmet Hamdi Tanpınar rejimin adamı ama sığ bir adam değil. Ahmet Hamdi, Mehmet Akif 'in nefes alamadığını gördü. Mehmet Akif memleketi terk edecek adam mı? İstiklal Marşı'nı yazan adamın istiklali yok. Oradan çıkacak edebiyat propagandist bir edebiyattır.   Şevket Süreyya Aydemir cumhuriyete kadro yetiştiren kadro hareketinin kurucularından birisi. Şevket Süreyya Aydemir'in son kitabı, 'inkılap ve kadrodur'  Orada bir cümlesi var, 'her şeyi yıktık yerine yeni bir şey koyamadık.' bitti.   Şerif Mardin'de 'modernleşme türklerin islamiyetten uzaklaştırılmasıdır' demişti. Gelinen nokta kaçınılmaz olarak burası olacaktı.   Tarih yapan bir toplumun tarihte tatil yapan bir toplum halinde dönüştürülmesidir bu proje.   Rusya'daki edebiyatın, tiyatronun, sinemanın propagandist olduğunu görüyoruz. Ayzenştayn, Pudovkin ve bütün genç kuşak hepsi devrimci adamlar ama marksizm yapıyorlar. Türk gençliği bundan etkileniyor mu çok etkileniyor. Mesela Muhsin Ertuğrul sinemayı kuran adamdır, fakat Moskova'da bulunmuştur. Sinema üzerinden sistemin propagandasını yapmak için. Tek parti iktidarında tek adam sineması icad edildi.   Romancılardan Halit Ziya Uşaklıgil, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmaoğlu,  Reşad Nuri Güntekin, bunlar Türk Romanın enleridir. Bunlar rejimin oturmasında büyük rol oynamıştır.  Mesela Çalıkuşu tam bir propaganda romanıdır.   Meşrutiyette oluşan kadro tasfiye edilmiş olmasaydı büyük bir atılım yaşanabilirdi. Cumhuriyette kıyısından geçebildik mi hayır tabi ki.. Ahmet Haşim çok büyük bir şairdir. Bizim hayallerimizi, rüyalarımızı Yahya Kemal ile birlikte bize anlatan adamlardır. Yahya Kemal sadece bir şair değildir, bir düşünürdür, tarih felsefecisi, bir şehir felsefecisi. İlginç olan şu, Paris'e gidiyor, Sorel ile tanışıyor. Sorel Fransız milliyetçiliğinin fikir babası.. Yahya Kemal Paris'e gidiyor duvara çarpıyor eve dönüyor. Paris'e gidip eve dönen yok.   Bizim dünyamız çalıntı bir dünya, alıntı bir dünya değil. Köklere inemedikleri için göklere yükselmemizi sağlayabilecek modern bir edebiyat inşa edilemedi.   dedi...   Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/5/202119 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Kolayı Sevenler Neden Başarılı Olamaz? - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Nurullah Genç ile “Başarı Bedel İster” kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Nurullah Genç “Mankurtlar Başarılı Olamaz” başlığını açıklıyor.  Her hafta başarıya dair farklı konu başlıklarını ele alan Nurullah Genç bu bölümde mankurtların neden başarılı olamayacağını anlatıyor.  Nurullah Genç başlıca şunları söyledi;  Çok uyumayın. Zaman planınızı yapın. Çatışmalarınızı çözün. Odaklanın.  Başarı bütünüyle ruhsal bir meseledir. Başarı bütünüyle bedensel bir meseledir.  Zamanı yönetemezseniz başarılı olamazsınız.  Bizden adam olmaz kelimesini kim kullandı? Niye kullanıyoruz? Bizden adam olur. Biz gerekeni yaparsak bizden adam olur ama bu gereken nedir? İşte ben bu programda gerekeni anlatmaya çalışıyorum.  Çinlilerin bir atasözü var; “Çocuklara balık yemeyi değil, Balık tutmayı öğretin” diyorlar. Siz balık tutmayı biliyor musunuz? Yemeyi herkes bilir.  Başarı ortaya bir ürün koyma meselesidir. Hizmet üretme meselesidir. Başarı ürettiğiniz hizmetle ortaya koyduğunuz eserle ölçülebilir.  Biz başkalarından bekleyen değil, başkalarının kendisinden beklediği. Alan el değil, veren el olma gayreti içerisinde çalışırsak başarılı olabiliriz. Bu da bir zihniyet dünyasının değişimiyle olur. Bu insanın kendini değiştirmesiyle mümkün olabilir başa türlü mümkün olmaz.  Eğer siz nesillerinize bir şey bırakmak için, vatanınıza bir şey armağan etmek için bir ruh taşıyorsanız sesime kulak verin. Mankurtlaşmamamız lazım.  Kolaydan uzak durun. Çünkü kolayı ararsanız başarı elde edemezsiniz. Başarı kolaylıkla gelen bir şey değil. Başarı kolayca elde edilen bir şey olsaydı, bütün atletler olimpiyat şampiyonu olurdu. Mesela bütün güreşçiler dünya şampiyonu olurdu. Mesela bütün bilimadamları dünyanın en büyük ödüllerini alırlardı. Mesela bütün şairler ayakta alkışlanırdı. Mesela bütün yazarlar Fuzuli olurdu. Başarı kolay elde edilebilen bir şey olsaydı bütün yönetenler büyük liderler haline gelirlerdi. Böyle olmuyor. Başarı kolaylıkla gelmiyor.  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/4/202121 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

İnsan Nasıl Öğrenir? - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has üslubuyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer “1000 Akçeye 1 Söz” hikayesini anlatıyor.  Her hafta birbirinden güzel ve birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta “1000 Akçeye 1 Söz” hikayesini anlattı.  İnsanoğlunun rızkını temin etme peşinde en az bugünkü kadar koştuğu devirlerden birinde, bir adamcağızın yolu gurbete düşmüş. Düğününün hemen sonrasında geldiği diyar-ı gurbette gece dememiş, gündüz dememiş, çalışmış.  Geride bıraktığı yeni gelinin hayali ciğerini yaka dursun, bu ev parası, şu arsa parası, öbürü mal melal için derken, adamcağız tam on sekiz sene kalmış gurbet elde. O devrin parasıyla da üç bin akçe biriktirmiş. Cümle ihtiyaçları karşılayıp, ufaktan bir iş kurmaya da yeter bu para, diye düşünerek, memleketine gidecek ker-vanın yolunu gözlemeye başlamış.  Nihayet vakit gelmiş, parasını koynuna saklayıp, aldığı hediyeleri devesine yüklemiş, bin bir hayalle kervana katılmış, düşmüş yollara. Üç beş gün gittikten sonra, kervanın konakladığı bir kasabada meşgale olur, hasretini dindirir diye çarşıyı dolaşmaya çıkmış. İnsan varacağı yere yaklaştıkça yollar uzamaya başlar ya... Zaman geçsin diye sağa sola bakıp dolanırken, biraz öteden gelen bir ses dikkatini çekmiş:  - 1000 akçeye bir sööz, 1000 akçeye bir sööz…  Yanlış mı duydum, diye bir daha kulak vermiş, hayır... Kendisinin canını dişine takıp altı senede kazandığı paraya bir tek sözü satıyorlar! Ne garip adamlar var şu dünyada, demiş kendi kendine, kim bir söze 1000 akçe verir ki?.. Önce üstünde durmamış adam. Lâkin kervana doğru yola koyulduğu sırada bir merak ateşi düşmüş içine, kafası karışmış: Acaba nasıl bir söz bu? 1000 akçe istediklerine göre kim bilir ne kadar kıymetlidir!.. Boşveer, söz değil mi hepsi hepsi? Altı sene çalıştım, dile kolay altı sene o para için ben... Müşterisi olmasa bu adam da bu işi yapmaz ki canım... Evi yapıp işi kurmaya 2000 akçe de yeter, toprağı biraz az alıveririm. Acaba bu söz ne ki?.. Böyle kendi kendine söylene söylene söz satan adamın yanma kadar gelmiş, 1000 akçeyi uzatıp, söyle demiş, o sözü ben alıyorum. 1000 akçeye bir söz satan adam yaklaşmış bizimkinin kulağına, kimselerin duyamayacağı bir sesle fısıldamış:  - Kaderde ne varsa o olur...  Sözü duyunca rengi atmış, benzi uçmuş garibin, ben bunu zaten biliyordum da diyememiş. Neyse... Hayal kırıklığına rağmen aldığı sözü bir mücevher gibi 2000 akçesinin yanma koymuş, kervana doğru yürüme ye koyulmuş. Adamcağız tam çarşıdan çıkacakken, birinin daha şöyle bağırdığını işitivermiş:  - 1000 akçeye bir söööz, 1000 akçeye bir sööz...  Kendine kızmayı bırakıp, bu kasabaya, bu çarşıya, bu adamlara söylenmeye başlamış. Başlamış ama merak bu kez ümitlerin bohçasına sarılarak düşmüş yüreğine. Kaybetmenin acısı kazanma arzusuyla birleş ince akıl terk eder sahibini. Bizimkinin aklı da, bu sebeple olsa gerek, terk etmiş onu. Belki bu defa bu paraya değecek bir sözdür... 1000 akçem gitti zaten... Oturduğumuz ev de fena değil aslında... Köy yerinde bin akçe neyimize yetmiyor... Derken, uzatmış parayı, söyle bakalım efendi, demiş, neymiş bu kadar değerli söz? Parayı alan adam, kimsenin dinleyip dinlemediğini kolaçan ettikten sonra sözünü söylemiş:  - Beyim, gönül neyi severse güzel odur...  Eski zaman hikâyelerine aşina iseniz, kalan 1000 akçenin de bir başka söze verildiğini tahmin etmekte güçlük çekmeyeceksiniz. Uzatmayalım, bizimkinin son 1000 akçesini de koynundan pır diye uçuran son söz de şöyleymiş:  ... devamı podcastta 😊
3/4/202118 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

Devletin Dini Adalettir - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer, Dinle Neyden’in bu bölümünde; Padişahlık, dervişlik ve adalet konularını anlattı. Ömer Tuğrul İnançer şunları söyledi;  Fatih Sultan Mehmet Han, pek çoğumuzun aklında yanlış olduğu gibi Akşemsettin Hazretleri’nin talebesi de değildir, dervişi de değildir.  Akşemsettin Hazretleri özellikle tıp ve mikrobiyoloji ilminin dünyadaki babasıdır.  Mikrop hakkındaki sözleri çok önemli. Ateşli hastalıkları, gözle görülemeyen özel bir mercek sistemiyle yani mikroskop ile görülebilen küçük canlılar meydana getirir. Bunu söyleyen Akşemsettin Hazretleri'dir.  Dergaha padişah gibi girilmez, tevazu ile girilir. Hiçbir padişah müntesip derviş değildir, çünkü almazlar.  Fatih Sultan Mehmet Han derviş olmak ister. Vefa Hazretleri'nin dergahına gider ve kapıyı çalar lakin Vefa Hazretleri onunla görüşmek istemez. Biraz zaman sonra Fatih kapıyı tekrar çalar ve tekrar Vefa Hazretleri onunla görüşmek istemez. Biraz zaman sonra Fatih üçüncü kez tekrar kapıyı çalar ama bu defa daha ağır bir şeyle karşılaşır. Karşılaştığı şey Vefa Hazretleri'nin mektubudur. Mektupta şu yazıyordur:   “Sen bilmez misin ki adil bir hükümdar ahirette peygamberler, veliler, salihler, sadıklar ve şehitlerle beraber haşrolur. Sen adil ol. Senin işin oturup günlük tesbihatla meşgul olmak değil.”  Devletin dini olmaz diyorlar. Devletin dini olur! Devletin dini adalettir. Devletin yegane inancı adalet olmalıdır.  Bir memlekete kuvvet sarf etmeden, telefat vermeden sahip olmak değil hizmet etmek içini orayı açmak, feth etmek için adalet, tanktan da, roketten de daha kuvvetlidir.  Ömer Tuğrul İnançer’in anlatımıyla “Dinle Neyden” yeni bölümleriye her Salı saat 19:33​’de MyMecra’da.  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/3/202122 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

Kötülük Neden Var? - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile Kendi Gökkubbemiz programı My Mecra'da devam ediyor. Nasılsınız? diye başladı program... İbrahim Kalın bir hadisi şerif ile cevap verdi; "İnanan kişi her hal ve şartta iyidir." buyruluyor diye söyledi. Ve ekledi İbrahim kalın; Bir filozofun bir sözü: "İyilerin başına hiç bir zaman kötü bir şey gelmez. Çünkü zıtlar bir araya gelmez."  İnsan bu sözü kavrayabilirse etrafında var olan kötülere karşı tabi ki mücadele eder ama o kötülüğün iç dünyasını karartmasına müsaade etmez.  Allah kötülüğü neden yarattı? kötülük neden var meselesi? Alem kötülüğü barındırıyorsa kudretinde mi bir sorun var meselesi (haşa!) bizim kelam ilminin hep mevzuu olmuştur. Bir insanın başka bir insana kötülük etmesi neden oluyor?... Bütün bu sorular kelamın tartışma konuları olagelmiştir. Bu sorulara katolik kilisesi anlamlı cevaplar üretemediği için o topraklarda din çoraklaşmıştır.  Lizbon depreminde doksan bine yakın insan ölüyor bir rivayete göre. Bu kadar insanın ölmesi tabi bir çok soruyu da beraberinde getiriyor. Burada bir ilahi mesaj mı var? gibisinden.. Burada sorunun kendisinde sorun yok, burada cevap önemli. Voltaire bunun üzerine bir şiir yazıyor. Bir anlamda "eyy tanrı neredesin bu kadar insan ölürken, bunlar dindar insanlardı, bu kadar insanın ölmesine neden müsaade ettin" diye...  "Allah neden kötülüğü yaratmış?" programın temel soru bu oldu...  İbrahim Kalın: Alem yaratılış itibari ile Cenab-ı Hakktan daha nakıs bir şeydir, içinde hiç bir eksiğin olmadığı tek canlı Allah'tır. Bu noksanlıktan dolayı kötülük ontolojik bir zorunluluk haline gelir. Bu insanın kötülüğü meşrulaştırması anlamına gelmez, insanın kötülüğü ontolojik bir zorunluluk olarak kabul edip her bir kötülük ile mücadele etmesini hatırlatır insana. Neden kötülük var diye sorabilirsiniz ama bu kötülük var diye sizi isyan eder hale getirmemeli. Bunun bir imtihan olduğunu bilmelisiniz.   Sait Faik Abasıyanık ile ilgili bir hikaye anlatılır, adamın birinin hikayelerini alıp alıp Sait Faik'e getirirler kızıştırmak için. Bir gün diyor ki Sait Faik, bana o adamın hikayelerini getirip duruyorlar ama o adamdan hikayeci olmaz diyor, neden diye soruyorlar... Geçen gün bir yerde gördüm balıkların isimlerini bilmiyorlar. Balıkların isimlerini bilmeyen adamdan hikayeci olmaz, diyor.   Devlet için de önce büyük meseleler mi küçük meseleler mi sorusuna ise İbrahim Kalın...  Bu bir bütün olarak gerçekleşir.. Büyük meseleleri küçük meseleler ortaya çıkmasın diye halledersiniz dedi. Küçük meseleler ile büyük meseleler dengesini çok iyi kurmak lazım.   dedi....   Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/3/202127 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

İz Var Ama İz Bırakan Yok - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile Bakışlar yeni bölümüyle My Mecra 'da devam ediyor. Bu bölümde Bertan Rona iz kavramını anlattı. Bütün Mesele Hz. Musa'nın aldığı emirlerle başlıyor dedi. ve Bertan Rona yine programın devamında...  Felsefede Hz. Musa ile ilgili bir diyalog geçmektedir.Hz. Musa peygamberlik görevini aldıktan sonra Tanrı benim kavmim senin adını sorduklarında ne diyeyim diyor. Bunu üzerine Tanrı şöyle diyor; Odur dersin.  İbranice okunuşu 'yehova' bizim iyi bildiğimiz 'ya o olan' demektir. Bu felsefe tarihi akımından idealizmin kendisini gösterdiği ana nokta. Felsefe tarihinde kim ne söylemişse iki kamptan birine aittir.  Tanrının Odur dersin ifadesindeki '-dur' çok önemli. İnsanlar en başından beri şunu düşünmüşler. Bir nesnenin, bir kalemin boyu, ağırlığı nitelikleri tamamen değişebilir. Nitelikler değiştiğine göre aslı bu değildir diye düşünmüşler. Niteliklerinden soyarsak geriye ne kalır, materyalistlere göre bir şey kalmaz, idealistlere göre bir şey kalmaz.   Allah'ın hiç değişmeyen varlığı o ne dir biliyor musunuz? O bir ek fiildir. İşte o '-dır'..  Felsefe tarihinde idealizmin il defa göründüğü yer ve Platon'un bundan çok aldığı görüşler var.  Bütün kainatın Allah'ın bir izi olup olmadığı düşüncesi.  İz çok özel bir şeydir.  İz varlık ile yokluğun çok özel bileşimidir.   Yunus Emre  yunusu durur benim adım... durmak ne demek?  My Name is yunus... buradaki 'is' bir şeye işaret eden demektir.  İz, koku, gölge, toz hepsi birbiriyle ilgilidir.   Koku için esans diyoruz. Aslında ilginç varlığın özü demektir.  Cennet'te Allah'ın temaşa edilip edilemeyeceği de buna dahildir.  Rakım Elkutlu 'nun 'Muheyya Oldum' şarkısı da böyle anlatır...   Umberto Eco diyor ki korku filmlerini çok severiz çünkü bize kainata baktığımızda sorduğumuz soruların aynısını sordurur. Modern bilimde neden sorusu yoktur, nasıl sorusu vardır.  Opera kainatı çok güzel anlatıyor. Bütün işlerin toplamı demektir.  Eski kadim demektir, kadim Allah'ın sıfatıdır.  Yaşanmışlığın olduğu yerde iz vardır.   dedi...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/3/202116 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Bediüzzaman Bu Çağa Ne Söyler? - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

Yusuf Kaplan Yol Haritası 'nın bu bölümünde Bediüzzaman 'ı anlattı. Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e sarkan süreçte Bediüzzaman'ın yeri neydi?  Cumhuriyet'te Bediüzzaman'ın etkisi şüphesiz çok büyüktü diyor Yusuf Kaplan.  Ve ilave ediyor.... Ancak Bediüzzaman'ın anlaşılması yönünde büyük sıkıntılar yaşıyoruz dedi. Bediüzzaman'dan yola çıkarak film yapan, müzik yapan, sanat eseri yapan insanlar olması lazım ama yok. Şart mı, evet şart çünkü ben Itri'den yola çıkarak film yapmaktan bahsediyorum. Sinan'ın dili, Itri'nin dili ile sinema arasında irtibat kurmak lazım. Tarkovsky diye bir adam çıkıyor İncil'in dili ile irtibat kuruyor ve oradan vuruyor. Tarkovsky çok büyük bir şair kamera ile şiir yazan, felsefe yapan adam aynı zamanda. Vaaz etme anlamında negatif vaaz eden adam, ama vaaz eden adam günün sonunda.  Bir manevi hakikatin telaffuzu film dili telaffuzunu yapmakta.   İşin ilginç yanı şu, pat diye Bediüzzaman'dan Tarkovsky'ye geldik. İlginç yanı bu ve güzel. Ancak böyle mesafe kat edebiliriz.  Biz Kant'ın, Vagner'i ve bunları anladığımızda çağı tanıma noktasında mesafe kat edebileceğiz ve çağımızı kendimiz kurabileceğiz. Dolayısıyla çağrımız çağımızı kuracak. Bediüzzaman'ın çağrısı çağını kurabilecek adam.   Kendimizi küçümsüyor olmamızdan kaynaklanan sıkıntılar var, bizden adam olmaz bakış açısından kaynaklanan sorunlar var.   Bediüzzaman'ın neden anlaşılamamasının kolay olmadığını anlamamız açısından size iki adam söyleyeceğim. Erol Akyavaş ve Yalçın koç.   Dünya çapında en önemli düşünürlerden ama kimse tanımaz. Erol Akyavaş görsel sanatlarda neler yapacağımızı dünyaya gösteren adam kimse tanımaz. Dünya tanır ama...   Bediüzzaman'ın tefekkür dili kendine özgüdür, Elmalı'dan ayrılan yanı budur. Ahmet Cevdet Paşa ile Bediüzzaman'ı karşılaştırabiliriz. Doğru karşılaştırma budur.  Bediüzzaman 'ın dili; tasavvufun dili mi, kelamın dili mi, tefsirin dili mi, felsefenin dili mi? Hiçbiri ve hepsi...   Kibrin olduğu yerde fikir barınamaz. Bu yüzden Bediüzzaman'dan neden çaplı insanlar çıkmıyor, sanatçılar, sinemacılar, fikir adamları çıkmıyor cevabını burada aramak lazım.   Bediüzzaman'ın özellikle lemalar kitabı ilk aşama kitaplarından ve en anlaşılabilir kitaplarından birisi.   Bediüzzaman, Elmalılı, Babanzade, İsmail Hakkı İzmirli, Said halim Paşa önemli adamlar.. Bu isimlerin yeniden okunması lazım. Köklere inemezseniz, göklere çıkamazsınız.   Bu bölümde Bediüzzaman ile ilgili cümleler kurmaya çalıştık ile bitirdi bölüm Yusuf Kaplan.   Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/3/202121 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Günlük Uygulayabileceğimiz Başarı Yolları - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Prof. Dr. Nurullah Genç ile 'Başarı Bedel İster'  bu bölümünde Başarının alt başlıklarına giriyor. Nasıl başarılı olacağız? Uygulamamız gereken yollar nelerdir? Bir metadoloji ortaya koymaya başlıyor.  Başarı için 3 T kuralını bu bölümde veriyor.  Nedir bu 3T ? Tek tek açıklıyor.   Başarı için birinci 'T' tecrit. Her şeyi yapamam, kendimi soyutlamam gerekiyor.   Başarı için ikinci 'T' tedric.  Her şeyi bir anda yapamam adım adım yapabilirim. Birden bire olmaz. Bu insani bir durumdur, insan bir anda olgunlaşmaz, adım adım büyür ve olgunlaşır.   Başarı için üçüncü 'T' tecdiden. Yani yenilenerek.   Başarı için bu üç adımı heryere yazmamız lazım. İyice öğrenmeliyiz bu üç 'T' kuralını.  İnsan hedefini seçmiş hayallerini kurmuş, kendisi için alanını seçmiş. İşte tecrit bu alan için kendisini soyutlamaktır. Ama bu bir alana hapsolmak anlamına gelmez.   Kendimizi düşünerek, ilişkilerimizi düşünerek, sosyal ilişkilerimizi düşünerek kendimizi en uygun olanına göre konumlandırmamız lazım.   Ne zaman uyuyacağını, ne kadar uyuyacağını, neleri ne kadar yapacağını planlayarak tedric kuralına göre yaşamalıyız. Bu bizi hedefimize daha hızlı götürür.   Hz. Mevlana'nın dediği gibi 'dün dünde kaldı cancağızım şimdi yeni şeyler söylemek lazım' işte bu tecdid'tir. İnsan her an yenilenmeli.   Bu bilgileri ve daha fazlasını bu bölümde veriyor.   Gelin, Beraber Yürüyelim...
3/3/202119 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Çobanın Aşkı - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

erdar Tuncer 'in kendisine has yorumuyla ekrana gelen Biri Bir Gün 'de bu hafta çok sevilen 'Çobanın Aşkı' hikayesi yer aldı. Aradığını erenelerin diz dibinde bulanlar diyerek başladı sohbete Serdar Tuncer.   Ve ekledi bir zaman, 'Yar dizini memleket bilene  Yer yüzü gurbet olur' demiştim. Bunu hakiki aşıklar bilir.  Dertliyim demekte böyledir. Hakiki dert sahibini görünce, seninkinin dert olmadığını göreceksin.  Yer yüzünde neden eksiklikler tamam olmuyor. Ama bütün noksanların bir tek sebebi vardır.  Bunu da bizim Yunus söylemiş. 'Aşk gelicek bütün noksanlar tamam olacak.' Hz. Mevlana diyor ki; 'Benim iki gecem ikisinde de uykusuzum. Biri sensiz olduğum gece, biri senle olduğum gece.'   Çobanın Hikayesi ...  Aşıktı Çoban. Sevgilisinin isminden başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, arkadaşına anlatıyordu halini:  – Gözlerim günlerdir uyku görmedi, yemiyorum, içmiyorum, işi gücü, gecem gündüzüm havam suyum o kız oldu sanki. Ne desem kâr etmiyor, son bir çare diye geldik sana. Arkadaşı “sen bir garip çobansın, o padişahın kızı, davul bile dengi dengine” dedim ya, dinlemiyor efendim, ama herhalde aşkın gözü kördür diye de buna diyorlar, değil mi?…  Arkadaşı çobanı almış kulübede yaşayan ihtiyar adamın yanına götürmüş.. İhtiyar dinlemiş çobanı ve sonra – Kolay evlat kolay, dedi ve tane tane anlatmaya başladı.  Aşık genç, ihtiyar adamın anlattıklarını dinledikten sonra, her şeyin bittiği anda başlayan son ümide sımsıkı sarılanların o saf ve tertemiz teslimiyetiyle: – Sahiden bu kadar kolay mı efendim, dedi, yani o mağarada elimde tesbih, kırk gün Allah dersem sevdiğime kavuşabilir miyim, onunla evlenebilir miyim?  – Evet, dedi bilge, kırk gün o mağarada gece gündüz Allah diyeceksin, kırk gün sonra padişahın kızı senindir.  İki dost hemen yola çıktılar, aşık çobanın yüzüne kan, dizlerine derman, yüreğine yeniden can gelmişti. Arkadaşına sarılıp, elinde tesbih, gönlünde aşk, yüzünde ümit çiçeklerinden örülme bir tebessüm, mağaranın yolunu tuttu. Gelir gelmez hiç vakit kaybetmeden diz çöktü, dualar etti, gözlerini kapattı, kalbini padişahın kızına bağladı, eline tesbihi aldı ve dudakları kıpırdamaya başladı: Allah, Allah, Allah…  Günler günleri padişahın kızının hayaliyle tespih taneleri gibi kovalayadursun, mağaranın yakınındaki köyleri bir söylenti çoktan sarmıştı. Herkes birbirine karşı dağdaki mağarada gece gündüz Allah diyen gençten bahsediyordu. Cami çıkışında ihtiyarlar, çeşme başında kadınlar, tarlada işçiler, top oynarken çocuklar, herkes onu konuşuyordu:  – Şu karşı mağarada bir genç varmış, kendini Allah’a adamış, gece gündüz durmadan Allah diyormuş, Allah Allah…”  Aşık dostunun ne halde olduğunu merak eden genç çoban, mağaraya geldiğinde üç hafta geride kalmıştı bile. Bizimkinin gözleri kapalıydı, dudaklarının da kıpırdamadığını görünce, uyuyakaldı herhalde diye düşündü. Tespih tanelerinin parmaklarının arasında dolaşmaya devam ettiğini görünce de, bu nasıl uyku diye sordu kendine. Bu sırada gözlerini açan genç adam, karşısında arkadaşını görünce, günlerdir yalnızlığıyla paylaştıklarını birbiri ardına anlatmaya başladı: Kırk günün yarıdan fazlası geçmişti, o durmadan Allah diyordu, ama ne padişahın kızı vardı, ne bir haber, ne bir ümit kırıntısı… Acaba, diyecek oluyor, yutkunuyor, hayır diyor, tespihine bakıyor, bir kalp gibi atan sağ el işaret parmağını sabitlemeye çalışıyor, avuçlarını sıkıyor, gözleri doluyordu. Vedalaştılar. Kırk günün dolmasına üç-beş gün kala, mağaradaki dervişin namı bütün ülkeyi sarmış, nihayet sarayın koridorlarında konuşulur olmuştu.  ...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/26/202120 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

İlmi Kitaplardan Öğrenebilirsin ama İrfan Başka Bir Şeydir - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ‘nın hazırlayıp sunduğu Bakışlar ‘ın bu bölümünde ‘Sübhan’ kavramı konuşuluyor.  Bu bölümde Bertan Rona;  Kainatta her şey hareket halindedir. Peki bu hareket nereden gelir?  Bir başka nesneden gelir.. Bu zinciri geriye doğru sardırsak bize bir ilk hareket ettirici lazım.   Felsefede, kainatta hareket eden her şeyin canlı olduğu kanaati oluşmuştur.  Hareket mekanik ve diyalektik olmak üzere ikiye ayrılır.  Heraklitos durağan gördüğünüz şeyler de hareket halindedir demiştir.  Yunancada otokrator manasına gelen bir kelime vardır.  Sübhan hareket ettiren manasına da gelir. Hareketi var eden de demektir.   Allah’ın gücü ıskalanan konudur.  Hûda: Gücü kendisinden gelen demektir.  Tanrı içinde kullanılır, din adamı içinde kullanılır.  Otantik: efendi demektir.  Efendi adama aynı zamanda çelebi de deriz. Çelebi, çalab, lord, huda, tanrı ile aynı köktendir.  Din adamı, yönetici tanrı kökünden alınmış isimler olmuştur, tarih boyunca.  Kan, gen, soy, cin aynı köktendir.  Ehli tahkik demiş ki; İnanarak besmele çeken dağları yerinden oynatabilir.  İlim amele tabidir.  Allah’ın amelleri yoktur fiilleri vardır.  Allah karar vermez, takdir eder.  Akıl parçaları birleştirip sonuca gitmektir. Bundan dolayı Allah’ın akıllı olduğundan bahsedemeyiz.  Piyano çalmak neden kitaplardan öğrenilemez, çünkü bu beceri ile de ilgiliidir..  Kutsal kitapların Resulsüz, tek başına gönderilmemesinin hikmeti burada gizlidir.  Kuran’ı Kerim’de görsellik tarifi olamaz.   Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/26/202114 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

Marx'tan da Alacaklarımız Var - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile Kendi Gökkubbemiz'e yolculuğumuz devam ediyor. Bu bölümde İbrahim Kalın; Marx ile kavga etmek yerine ondan alacağımız şeyler var, diyerek sohbete başladı ve ilave etti biz kendimiz olacağız diye hiç bir zaman kendimizi dünyaya kapatamayız.  Medeniyetler hep etki almışlar etki vermişler.  Bugün biz burada dağıldık.  Dünya vatandaşı olacağız diye ayağımızın bastığı toprakları görmezden gelemeyiz.  Tamamen kapattığımız zaman sistemi fosilleşmeye başlarsınız.  Sağ sol kavramları bizi izah etmiyor, orta asya tipi bizi izah etmiyor.  Başka neticelerin sonucunda ortaya çıkmış kavramları getirip koyduğunuzda olmuyor, oturmuyor.  'Din kitlelerin afyonudur' gibi mesela. Bunu burada kullanmaya çalıştığınızda olmaz. Burada herkes eşittir. Din adamı ve ayrıcalıklı sınıf bizde yoktur. Herkes kuldur ve Allah'ın önünde eşittir.  Marx'ın temel isyan noktası sosyal adalettir.  Türkiye'de sol gelenek batının din anlayışını uyguladığından dine yabancılaştı.  Adalet kelimesi Arapçada her şeyi yerli yerinde koymak demektir.  Sol İslami gelenek ile çatışmak zorunda değil. Farklı katkılar sağlayacakları ama bu fırsatı kaçırdı.  Kemal Tahir kendi sol çevrelerinden aforoz edilmiştir.  Devletin varolma sebebi insanların adaletle yönetilmesidir.   İbrahim Kalın'a yöneltilen; sol bir entelektüel ile oturup konuşabiliyor musunuz? sorusuna ise İbrahim Kalın; Solcular, hepimiz reklamcı olduk derler. O yüzden aynı zeminde konuşacağımız kişi pek kalmadı gibi..   Bizim en büyük eksiğimiz kendi kavramlarımızı üretemiyoruz.  Başkasının kavramları ile kendini tanımladığında önce kendine yabancılaşırsın. Sonra o kavramlar senin birer hapishanen olur.   Bir diğer soru; Batı entellektüelleri ile oturup konuştuğunuzda ortaya ne çıkıyor?  Oradaki temel mesele entelektüel birikim siyasete şekil veremiyor. Bir sistem eleştirisi yapıyorlar bu kıymetli ama onlar siyasete şekil verme kıvamına bir gün gelir diye ümit ediyorum.   Bu ülke tarih boyunca mülteciler konusunda çok yoğun bir katılım almış Bizim bazı semtlerimizin isimleri de ona göre şekillenmiş. Polonezköy diye bir yerimiz var mesela ya da Saraybosna diye bir yerimiz var...   Mülteciler ile ilgili sergilemiş olduğumuz durum neden takdir görmüyor?  Siyasi sonuçlarından dolayı takdir etmiyorlar. Çünkü kabullenmek istemiyorlar.  Alman Başbakanı yasa dışı göçmen diyor biz ise Mülteci diyoruz.  Biz ensar onlar muhacir dediğinde bir milletin 1400 yıllık karakterinin ortaya koymuş oluyorsunuz.   Batı ise kendi propagandasını yaptığı ilkeleri hayata geçirme noktasında üç maymunları oynuyor.    Biz bugün ara ara temsiliyette sorunlar yaşıyoruz. Bu konuda kendimize çok gaddar olmayacağız ama çok da görmemezlikten gelmememiz lazım.   Sorunların hepsini dışarıda aramamak lazım.   Büyüdüğünüzde şunu olacam diye bir hedefiniz var mıydı?  Mesleğim ne olursa olsun, okuyan yazan biri olarak istemiştim. Meslek kaygısı ile hiç okumadım. İyi ki de böyle yapmışım. Çünkü bu benim alanımı daraltmadı.   Ve daha bir çok özel konu bu bölümde konuşuldu.  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/24/202125 minutes
Episode Artwork

Trafikte Şerit Değiştirmek Hak Yemektir - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden 'in bu bölümünde tasavvuf ekolü deyince akla tasavvufta olmazsa olmaz kavramlar gelir. Bunlar terk, takva, irfan, yardım, keramet, aşk gibi unsurlar. Nasıl Hulefai Raşidin Efendilerimizde sadakat, adalet, haya, ilim ve gaza nasıl sembolize olmuşsa, tasavvuftaki kavramların da sembol isimleri vardır. Hz. Ömer adilde Hz. Osman adil değil mi, ama bu sembolize etmedir.   Terkte İbrahim Ethem, İrfan da Bayezidi Bestami, Zühdü takvada Cüneydi Bağdadi, yardım da Hz. Abdülkadir Geylani, Hz. Mevlana 'da aşk ile sembol edilmiştir.  Hz. Mevlana'nın bu beyiti aşkın ne olduğu anlatmaya yetmez ama bir kapı açar.  "Aşkast tarîk-i râh-ı peyâmber-i mâ Mâ zâde-i aşkam ü aşk mâder-i mâ" (Benim perygamberimin yolu aşk yoludur; ben aşkın oğluyum, aşk benim annemdir...)  - Mevlâna Celâleddin-i Rûmî -  Bu beyiti bugün analamakta zorlanıyoruz çünkü aklımızı bedenimize hapsetmişiz. Kendilerimiz bedenimize hapsolduğumuz için insanı da bedenden ibaret zannediyoruz. Algılama beş duyudan ibaret değildir. Bir çok başka algılama yöntemi var. Doğmak ile biyolojik olarak değil, daha öteden insan nasıl olur.  Hz. Mevlana beni doğuran aşktır derken bunu kastetmiştir.  Hz. Mevlana aşkı icat etmiş algısı yanlıştır, bunun aksini zaten söylemiştir. Aşk kelimesi Kur'an'da yoktur olmayacak zaten. Müminde aşk zaten vardır ama örtülüdür. Mutlaka kilit anahtarı lazım. Kur'an-ı Kerim'deki tarifi nasıldır ' Müminler Allah'ı şiddetle severler.'  Ancak biz bugün dinimizi seccade üstüne, caminin dört duvarına, ramazan ayına sıkıştırmışız.  Allah'ın severim dediği her vasıf peygamber efendimizde var, sevmem dediği her vasıfta peygamber efendimizde kesinlikle yok, Ona Habibullah denmeyecek de bana mı denecek.   Aşksız muhabbetsiz hiç bir şey olmaz.  İnsan okulda hocayı seviyorsa dersi sever. Muvaffak olmak sevgiye bağlıdır.   Aşk adam olmanın da yegane yoludur.  Yunus'umuz bu hususta ne diyor. 'Aşk gelecek cümle noksan tamam olur.'   Toplumdaki aksaklıkları yasaklar çözmez, Allah muhabbeti çözer. Çünkü muhabbetin esası korkudan kaçmak değildir, mükafatlandırmaktır.   Çocuklar niye ağlar bilir misiniz? Anne babalarının inatları yüzünden...   Hz. Ali'nin Ebubekir, Ömer ve Osman isminde çocukları vardı.   Eski bayramlar, eski ramazanlar başka oluyordu çünkü her an değişim halindeyiz. Ama bunları yarıştırmak yanlış. Aşkta da yarıştırmamak lazım.  dedi...   Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/24/202122 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Buna Kafa Yormamız Lazım - Yol Haritası | Yusuf Kaplan

Yusuf Kaplan ile Yol Haritası programının bu bölümünde ikinci medeniyet krizi diye isimlendirdiği dönemi anlatıyor. Bu ikinci medeniyet krizi dönemini Tanzimat ve Meşrutiyet‘te yaşananlar olarak açıyor.  Yusuf Kaplan;   Yakın tarihe ilişkin çapraz okuma yapmalıyız. Tek tip okuma bizi bir yere götürmez.  Tanzimat’ın bir ruh arayışı olduğunu da kabul edersek bu çapraz bir okuma örneği olur.  Tanzimat fiyasko ile sonuçlanmıştır ama meşrutiyeti doğurmuştur. Bu yönü pozitiftir.  Şinasi’nin Şair Evlenmesi bize Tanzimat hakkında fikir verir. Çünkü Şinasi’nin Şair Evlenmesi bizi karikatürize etmiştir.  Sarayın, Şair Evlenmesi’ ne sahip çıkması da komedidir. Ve bu durum sarayın Batılılaştığının da fotoğrafıdır.   Tanzimat olmasaydı meşrutiyet olmazdı. Meşrutiyet çok önemli bir nokta. Entelektüel olarak çok önemli hazırlıklar önümüze çıkıyor.   Ahmet Cevdet Paşa geçiş dönemi kaygısını yaşamış ve bu duruma köklerden kopmadan karşılık vermiş çok önemli bir aydın.  Batıdan gelen moderniteye karşı dimdik durabilmiş bir şahsiyettir Ahmet Cevdet Paşa.  Anâsırı Vataniyye eksen alınırsa ordu mahvolur diyor Ahmet Cevdet Paşa.  İttihat ve terakki batıya karşı aşağılık kompleksinin yansımasıdır.    Ziya Gökalp şizofreninin zirvesidir, dedi Yusuf Kaplan ve ekledi ne yardan ne de serden geçmiştir ama ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamamıştır.  Ahmet Cevdet Paşa: Osmanlı insanlığın son adasıdır demiştir.  Ahmet Cevdet Paşa ikinci medeniyet krizinin Gazali’sidir.   Sanatta, meşrutiyet döneminde köklerden kopuşu görüyoruz. Tevfik Fikret ile bu zirveye çıkmıştır.  Entelektüel hayatta yörünge yitirilmiş değil ama sanat ve edebiyat hayatında köklerden kopuşu görüyoruz.   Abduh ve Afgani üzerinden İslamcılık üzerinde ki aşağılık duygusunu görebiliriz.   Bizim aydınımızda bu aşağılık kompleksi çok yoktur.   Geleceğin ilimler ve bilim felsefesini ortaya koyabilmiş bir adam var orada.  İstanbul’da gerçekleşen batılılaşma hareketi Osmanlı’da çevreye yansımamış.  Cumhuriyet’te ise batılılaşma tüm topluma dayatılmıştır.  dedi…  Ve dahası bu bölümde.  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/20/202123 minutes, 44 seconds
Episode Artwork

İMTİHAN... Bir Aşk Hikayesi - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

İMTİHAN...  ÇOK GÜZEL BİR AŞK HİKAYESİ  insan arar... bazen bulur bazen buldum zanneder bazen buldum zannetmişken bi imtihanla kaybediverir aradığını bazen bir çift gözün derininde bulur bazen kaybeder kendisini insan, bir çift göz bebeğinin taa içinde genç adamda ararmış aşkı ararmış o kitaplarda okuduğu, filmlerde seyrettiği , hayalini kurduğu ,rüyalarda gördüğü aşkı aramış yıllar boyu bir gün bir kütüphaneden bir kitap almış oturmuş sabaha kadar okumuş, yutmuş o kitabı ezberlemiş bazen sayfaları bir biri ardınca cevirmiş tekrar okumuş tekrar okumuş ve o kitaptaki aşka vurulmuş genç adam sonra kitabı kapatmış sabaha karşı  düşünmeye baslamış acaba böyle aşklar gerçekten var mıdır? Böyle bir aşık? Böyle bir maşuk? Böyle bir çift göz gerçektede var mıdır? Kitabın kapağını kaldırıp bakmış ki, kendinden önce okuyanların isimleri var, bir tane bayan ismi ! acaba demiş bir ömür beklediğim, aradığım acaba bu olabilir mi? oda bu kitabı okurken filan sayfada benim düşündüğümü düşünmüş müdür ? falanca sayfayı okurken böyle bir tebessüm etmiş midir? falanca sayfada gözlerinden yaşlar süzülmüş müdür bir bir hayaller kurmaya başlamış sabah oldugunda genç adam aradığım sevgiliyi buldum demiş O kadın benim bir ömür aradığımdan başkası degil  göreceğim onun gözlerini  onun gözlerinin kapısından gireceğim yüreğine sabah olunca o isimdeki herkese birer tane mektup yazmaya başlamış göndermiş mektupları ve beklemeye başlamış...1...2...3.... günler günleri kovalamış haber yok bir sabah eve geldiğinde posta kutusu !!! kalbi güm güm atmaya başlamış çıkartmış ondan bir mektup Cevap :  genç adam sizi tanımıyorum bir kez bile görmedim yüzünüzü zaten görmemde gerekmez..bir tek gördüğünü sevmez gözler  ama itiraf edeyim yazdıklarınıza vuruldum. sizde benim hoşuma gittiniz adam hemen bir cevap karalamış oracıkta cevabını beklemeye koyulmuş 2 3 gün koşmuş gelmiş  bakmış posta kutusunda bir mektup daha... böylece 5 yıl boyunca karşılıklı mektuplaşmışlar birbirlerinin ne yüzünü ne gözünü görmemişler o zaman diliminde  delikanlı dayanamamış artık yakmış hasret yüreğini ve mektup yazmış.  hanım efendi sizi görmek istiyorum  yüzünü görmeden özüne vurulduğum kadını merak ediyorum ne olur buluşalım cevap gelmiş... hay hay falan gün filan sahil kasabasında falan yerde bekliyorum. beni tanımanız için yakamda kırmızı bir gül olucak nihayet o sabah geldiginde genc adam 2 saat önceden koşturup o sahil kasabasına gelip beklemeye başlamış. martıların sesi bir başka dalgalar bir başka vurmakta sahile yüreği alt üst pır pır vakit yaklaştıkça karşıdan gelenlere acaba omu belkide budur hepsinin yakasına bakıp yok o değil o değildir en son bakmış ki karşıdan birisi geliyor muhteşem bir endam saçlar bellere kadar dökülmüş ,bakışlar insanı alıp asırlar ötesine kıtalar ötesine götürecek kadar güzel ve o kadar tatlı bir tebessümle genç adama doğru geliyorki işte demiş genç adam biliyordum o  ona doğru yürümeye başlamış yaklaşmış  tam karşı karşıya gelmişler göz göze bakmışlar genç kız bir tebessüm edip delikanlının önünden sıyrılıp geçmiş ki arkada 50 li yaşlarda kalın camlı gözlükleri olan yüzü çiçek bozuğu 80 kg kadar 1,50 boylarında yakasında kırmızı bir gül olan bir kadın dönüp bakmış giden kıza  GEL der gibi bakmakta o güzellik  diğerinin gözlerine bakmış yalvararak bakıyor  hayır demiş genc adam ben bir anda vurulduğuma degil yüzünü görmeden özüne vurulduğum kadına gideceğim ihtiyar kadının önüne gelmiş elini uzatmış merhaba demiş ben felanca kişi  kadın tebessüm etmiş. delikanlı sizi tanımıyorum ama şu karşı kaldırımdaki kız varya sizi görünce gözleri ışıl ışıl oldu yakasındaki gülü çıkartıp benim yakama taktı  ve dediki ; şşşş teyze İMTİHAN ...İMTİHAN ..İMTİHAN DELİKANLI DÖNÜP BAKTI Kİ GENÇ KIZ KOLLARINI AÇIP KENDİSİNE DOĞRU GELMEKTE BAZEN YILLAR SÜRER BİR GÖZÜN KAPISINDAN İÇERİ GİRMEK BAZEN BİR AN....  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/20/202119 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

Düşünenler - Yapanlar - Düşünerek Yapanlar - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Prof. Dr. Nurullah Genç Başarı Bedel İster'in bu bölümünde "Neden Başarılı olmak zorundayız?" sorusuna cevap arayarak başladı. Başarıya neden ihtiyaç duyuyoruz? Herkes başarılı olmak zorunda mı? sorusunu da ilave etti.  Nurullah Genç:  Herkes başarılı olmak zorunda ama herkes aynı başarıyı göstermek zorunda değil. Bu ülke başarısızların, tembellerin ülkesi değil. Çünkü çok zor bir coğrafyada yaşıyoruz burada başarılı olmaktan başka bir şansımız yok dedi.  Eğer yeterince ders almazsak tarih muhakkak tekerrür eder, bu sebepten başarılı olmak zorundayız yoksa bu topraklarda ölürsünüz, esir olursunuz.   Bizim hedeflerimiz olmalı ama başarı sadece hedefle de sınırlı değildir. Başarı hedefi de aşmaktır. Herkesin hedefelediği yeri aşmak büyük başarının sebebidir. Heidegger; ben sadece düşünüyorum, yapmayı başkalarına bıraktım. Bu anekdottan çıkardığım sonuç şudur, insanlar üçe ayrılır.  Düşünenler, yapanlar ve hem düşünenler hem yapanlar. Biz üçüncü tip insan olmalıyız. Yani hem düşünen hem de yapan insan olmalıyız. Başka bir şansımız bu coğrafyada yok.   Nurullah Genç çölde karşılaşan bir bedevi ve bir düşünür örneği ile bu anlattıklarını delillendiriyor.  Bu ülkede herkes düşünse ve üretse ne kadar yeni düşünce ve üretim çıkar ama burada bir karar vermemiz lazım biz kim olacağız? bunun kararını verirsek Anadolu çok farklı bir yere gelir.  Neden başarıya verilecek en güzel cevaplardan biri de İbn Haldun'un Tavırlar Nazariyesi'dir.  Tavırlar Nazariyesi'nde devletlerin beş aşamadan ibaret olduğunu ifade ederken aynı zamanda tüm devletlere ayna tutuyor.   Kuruluş Osman, Diriliş Ertuğrul'a baksanız görürsünüz bir devletin kuruluş sancısı vardır, buradan bir tavır görünür.  Nurullah Genç İbn Haldun'un Tavırlar Nazariyesi'ni kendisine referans alarak devletimize karşı başarıya neden ihtiyacımız olduğunu ayrıntılı olarak açıkladı.  Ve dahası Başarı Bedel İster'in bu bölümünde.   Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/20/202121 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Muzaffer Efendime Dedim ki - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile Dinle Neyden yoğun ve anlaşılır içeriğiyle devam ediyor...   'Tevazu nedir?' bu bölümün temel sorusu oluyor.  Mütevazi mi? Mütevazı mı? doğrusu nedir? Yanlış kullansak ama derdimizi anlatabilsek yine de olmaz mı?  Bir kavramı tam anlamanın yöntemi nedir?  Tevazu sahibine mütevazı denir, doğrusu budur. Bizim algılamamız sadece bedenimize ait beş duyu ile sınırlı değildir. Sanatçı ne ile o eserleri ortaya çıkarıyor. İç itici kuvveti vardır ve ona ilham denir. İlhamı beş duyusuyla algılamaz. Beş duyu dışında kalan alanlarda biz olayları seziyoruz. Beş duyu organ dışındaki algılama, zihnin - idrakin değil kalbin algılamasıdır.   Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden programının devamında şunları da ilave ediyor.  Kavramları yanlış kullansak da aramızdaki anlaşmayı temin edebiliriz. Ama bunu bedenin anlar, Sen anlamazsın.   Alçak gönlülüğe gelince, gönül çok yüksek bir mevkidir. Başka bir lisanda bunun karşılığı yok. Kalp başka, gönül başka. Doğru anlamak için kalbi anlamak lazım.  Gönül öyle yüce ki, yanına alçak kelimesini koysan 'alçak gönüllü' diye yükseltmiş olursun. Çünkü; Kabe bünyadı Halil-i azer’est Dil nazargah-ı Celil-i Ekber’est  Gönlü tamir etmeden Kabe'ye gidersen mukallit olmaktan yukarı çıkamazsın ve taklit tefekkürü yok eder.  Alçak gönüllü olmak Allah'ın en sevmediği kibir, gurur belasından halas olmak demektir.  Kibir öyle bir derttir ki...  Alçak gönüllü olmak hakikati gizlemek demek midir? Hayır!  Peygamber efendimiz bir takım meziyetler sahibi olduğunu söylemeseydi biz nereden bilecektik... Ama bunu hemen şu sözle tamamlardı, "büyüklenmek için söylemiyorum." biz bilelim diye söylerdi.   Biz Muhammed (s.a.s) tapmıyoruz, biz Onun tapın dediğine tapıyoruz.  Hz. Mevlana; Seçilmiş Muhammed (s.a.s) yolunun toprağıyım demiş, tevazu da ki güzelliği görüyor musunuz? Hürriyet Allah'a kul olmakla, yükseklik Muhammed (s.a.s.) tabi olmakla elde edilir.   Taş kalpli olma, toprak gibi ol. Baharda dünyanın güneşi yer yüzüne vurduğu zaman taş değil toprak yeşerir. Sana da bir gün güneş gibi biri vurduğu zaman toprak gibi olursan nice çiçekler açar.  Tevazunun karşıtı, kibrin bir özel şubesi ucubtur.  Muzaffer Ozak Efendi: Ucub kendini alim zannedenlerde olur.  İnsanların ayakları altında ezilmek tevazu değildir.  Her eyvallahın bir illallah noktası vardır.  Bursa kadısı Aziz Mahmud Hüdayi'ye Mürşid'i sırtında ciğer satırdı. Ama bu Onun zati terbiyesiydi.   diyerek satır satır birbirinden kıymetli bilgiler verdi.  O zaman son cümle yine Ömer Tuğrul İnançer 'den...  Hoşçakalmayın hoş kalın.    Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/20/202122 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Kur'an-ı Kerim Niçin Okunur? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde "İhlas nedir?" sorusuna cevap verdi. Bugün ihlas kavramını anlamakta neden zorlanıyoruz? Ömer Tuğrul İnançer kendisine has üslubu ile bu programda anlatıyor...   ve daha bir çok soru bu bölümde cevap buldu...  📍İhlasın kaynağı nedir?  📍 İhlassızlık ne demektir?  📍İhlas Suresi neyi anlatıyor?  📍İhlas Suresi'nin insanlar üzerindeki tesiri nedir?   Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/20/202123 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Osmanlıca Diye Bir Dil Yoktur! - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde 'edep' kavramını konuşuyor.  Edepten bizim anladığımız nedir? Aslında olması gereken nedir? bunları satır satır açıyor. Anlatırken de farklı bağlantılar, farklı örnekler sunuyor. Söz ile eylemin bugünlerde nasıl çelişkiler barındırdığını yine örnekler üzerinden anlatıyor.   Edebin ayrıntılı olarak ele alındığı bu bölümde , bir çok soru kendiliğinden de cevap buluyor..  O sorular;  📍 Muhabbetin kemâli nedir?  📍 Sevmenin âlâmeti nedir? 📍 Edep neyin nesi?  📍 Sosyal medyadaki Hz. Mevlana sözleri ne kadar doğru? 📍 '80 yaşında nice çocuklar 15 yaşında nice büyükler tanıdım' sözü ne demek?  📍 'Yaşlılık başka bir şey büyümek başka bir şeydir' sözü ne demek?  📍 Osmanlıca diye bir dil yok mu?  📍 Takva korku değil mi?  📍 Gönülde cinsiyet yoktur?   Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/20/202120 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Allah ile Kul Arasına Girilir mi? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

'Muhabbet aslında nedir?'  Ömer Tuğrul İnançer bu soruya cevap niteliğinde başlıyor Dinle Neyden'in bu bölümüne.. Muhabbetin gönülden olması gerektiğini ve her gönle nasıl girmediğini anlatıyor.  İnsandan - insana, insandan - hayvana, insandan - bitkiye, insandan - eşyaya, insandan - kavramlara muhabbet diye muhabbetin nasıl çok yönlü olduğunu örnekleriyle tek tek izah ediyor. Allah ile kul arasındaki muhabbeti anlatıyor ve bu muhabbetin nasıl artacağının metodunu veriyor. Karşımıza bir mürşid kavramı çıkarıyor ve ilave ediyor; 'Mürşid, mürid ile Allah'ın arasını düzelten kişidir!' diye.   Ve daha bir çok başlık konuşulup, bir çok soru kendiliğinden cevap buluyor bu programda..  Peki hangi sorular;  📍 Muhabbet nedir?  📍 Peygamber efendimizin 'Biz Uhud'u severiz, Uhud bizi...' cümlesi neyi anlatır?  📍 İnsan Kur'an-ı Kerim'i nasıl daha iyi anlayabilir?  📍 İslam dini her zaman sulh dini midir?  📍 Peygamber efendimiz idam kararını neye, nasıl verdi?  📍 İslamı sempatik göstermek adına aslından nasıl koparıyorlar?  📍 Allah ile kul arasına kimse giremez mi?  📍 Mürşid kimdir?  📍 Mürşid niye var?  📍 Mürşid deyince akla kimler gelmeli?  📍 İradeyi nasıl güçlendirebiliriz?   Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/20/202120 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

İnsan Her Gün 'Böyle Diyerek' Uyanmalı - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile Kendi Gökkubbemiz'in yolculuğu My Mecra'da devam ediyor. İbrahim Kalın her bölümde My Mecra izleyicisine birbirinden özel bilgiler veriyor.   Son yıllarda varlık ve imkanların çokluğu ile birlikte münevver ve aydınımızda gözle görülür bir azalma fikrine İbrahim Kalın katılıyor mu?  Bu soruya hayır katılmıyorum, dünya yeniden bir dönüşüm yaşarken ülkemizde kendisini bu durum karşısında konumlandırmaya çalışıyor. Azımsanmayacak bir entelektüel bilginin içerisindeyiz evet yeterli değil ama daha iyisini yapacağımıza dair bir meydan okumadır da bu aynı zamanda.   Türkiye'nin yaşadığı tecrübe kendisine özgü bir tecrübedir. Batı 'nın yaşadığı savaşlar ve reformlar dolayıyısıyla tüm sisteme hakimler ama daha dar merkezli bir bakış açısıyla dünyaya bakıyorlar. Ama bir ortalama Türk Aydını, Hintli, Japon, Afrikalı, Çinli bir aydın daha geniş düşünce ufkuna sahip ve dünyaya da bu gözle bakıyor. Onlar hem batıyı hem de kendilerini biliyorlar.   Avrupalı neden bilmiyor? Ya da neden bilme ihtiyacı hissetmiyor? sorusuna İbrahim Kalın; Belki sistem onlara bunu bir ihtiyaç olarak göstermiyor. Bu sana yeterli diyor. Bunun ötesinde bireysel ilgiler olabilir ama kastım bu değil dedi ve ekledi; İslam dünyasını kasıtlı atlayıp dünya kültürelerini öyle incelediler. İslamafobi 'de buralardan ortaya çıktı. Bugün küreselleşmeye ve her şeye rağmen bu durum yine de değişmiş değil.   Kurtuba, İbn Rüşt'ü gibi bir aydını nasıl üretebildi diye sormak lazım, bu birikimi nasıl oluşturdu? dedi İbrahim Kalın.  Yine aynı yüzyılda İbn Rüşt'ün muadili bir Alman, bir Fransız aydını daha az birikime sahip olmakla beraber ortak refleksleri gösterebildiğini görüyorsunuz. Ortalama entelektüel birikim kendi yüzyılında ortak ama bugünden farklı bir tablo olarak önümüze çıkıyor.  Biz nasıl eski verimli dönemleri tekrar ortaya çıkarabiliriz sorusuna İbrahim Kalın;  En başta bu soru her dönem sorulacak bir sorudur, bu soruyu bir kez sorduk ve bitti değildir dedi. Ve ekledi, öncelikle kendimizi doğru konumlandırmalıyız, neyi aradığımızın adını tam olarak ortaya koymalıyız dedi.   İbrahim Kalın, bizi farklı kılan şey idrakımız ve şuurumuzdur. Aradığımız şey ne ise aynı zamanda ona bulunmak da istemeliyiz, mesela hakikati arıyorsak ona bulunmak istediğimizi de bilmeliyiz, dedi.    Biz niye varız, alem neden var, varlık dediğimiz şey neden var?  felsefenin temel sorularındandır.   Millet olarak kendimizi bulma yolculuğumuz nasıl olacak?  Bunun tek bir cevabı olamaz süreçte her şey birbirini doğuracak dedi, bazen fikir öne çıkacak bazen irade öne çıkacak bazen sanat belirleyici olarak öne çıkacak bazen siyaset belirleyeci olacak dedi.   İbrahim Kalın; Biz kartopu çağında yaşamıyoruz biz kelebek etkisi çağında yaşıyoruz, dedi.   Emek kapitalist sistemde alınır satılır hale geldiği anda kişi emeğine yabancılaşır. Bu insanın emeğini değersizleştirir. Parasal anlamda bir şeye fiyat belirlediğiniz anda onu değersizleştirirsiniz.   Kapitalizm fiyatlandırmada sınır tanımayan bir sistemdir ve bu her şeyi metalaştırmaktır.   İnsanın emeğine yapılacak saygısızlık, insana yapılacak saygısızlıktır.  Peygamber efendimiz; 'Çalışana alnının teri kurumadan emeğinin karşılığını verin' buyuyor. Bugün bundan çok uzak bir noktadayız dedi...   Frankestien hikayesi de kendine yabancılaşma hikayesidir. O hikayede bugünleri görebiliriz...    Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/20/202133 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Çocuklar Gibi Ağlama! Yok ya... - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

İbrahim Kalın ile Kendi Gökkubbemiz'de bu hafta yine çok özel mevzular konuşuldu.   İbrahim Kalın'ın anlattığı bazı başlıklar aşağıdadır...   İbrahim Kalın'ın hayatında kimler ne kadar etkili oldu?  Kimlerin konferasına gitti, kimlerle yakın ilişkilerde bulundu?  İbrahim Kalın 'ın okuma sevgisi nasıl arttı?  İbrahim Kalın çocukluğunda bir sahaf ve inkılap hocası ile yaşadığı bir anısını paylaşıyor...  Annesinin İbrahim Kalın üzerindeki etkisi nedir?  Çocuklar ile doğru iletişim nasıl olmalı?  Düzenli okuma yapabiliyor mu? Nasıl bir okuma yöntemi var?  İsmet Özel ile nasıl tanıştı? Hayatındaki yeri nedir?  Şiir insanın neyidir? / İnsana etkisi nedir?  Şair ve okuyan arasında nasıl bir etkileşim vardır?   Kendi Gökkubbemiz'e İbrahim Kalın rehberliğinde yaptığımız bu yolcuğu muhakkak izleyin.  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/20/202123 minutes, 44 seconds
Episode Artwork

Mazi - Hal - İstikbal - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Nurullah Genç Başarı Bedel İster 'in bu bölümünde, başarıya giden yol için insanın; mazi, hâl ve istikbal ile olan irtibatının önemini açtı. Gençler bu dünyayı nasıl değiştirecek? Bunu yapabilmenin yolu nedir? Başarı gerçekten çok mu zor?   ve daha bir çok başlık...   İnsan kendisine koyduğu büyük hedeflere nasıl ulaşacak? İnsanın kendisini değiştirmesinin sonuçları nedir?  İnsan başarıyı neden yakalayamaz?  İnsan etrafını neden değiştiremez?  İnsan gücünü başarıya ulaşmak için kullanmasının yöntemi nedir?  Mazinin başarı için önemi nedir?  Tarihe bakılarak başarı nasıl elde edilir?  Mazisini bilmeyen insan neyi kaybetmiştir? İnsanın yeni bir şey üretebilmesinin yolu nedir?   Başarıya giden yolda yöntemleri tek tek anlatmaya devam Prof. Dr. Nurullah Genç, bu bölümde de çok özel bilgiler vererek, özel bağlantılar kurdu...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202124 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

Her gün bir harf dahi olsa ‘Mutlaka Okuyun!’ - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Prof. Dr. Nurullah Genç 'Başarı Bedel İster' programının 3. bölümünde başarıyı üç sütun üzerine inşa ediyor. Nedir o üç sütun: istikrar, sabır, emanet bilinci.    Bizim medeniyetimizin başarı tanımı, batının anlayacağı yahut bugünün başarı diye karşımıza çıkardıklarına benzemez diyor Nurullah Genç. Bu doğrultuda metodolojik bir bakış açısı sunuyor. 'Nasıl olacak?, Nasıl bir yol yürünmeli?', taşları tek tek yerleştiriyor. 'Bir insan neden başaramaz?, Biz başarılı olursak dünyada ne gibi değişimler olacak?' ve başarıya dair daha bir çok soru cevap buluyor bu bölümde..  Prof.Dr. Nurullah Genç 'Başarı Bedel İster' ile başarının fotoğrafını çizmeye devam ediyor.   Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202124 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Hayalleri Olmayanın Geleceği Olmaz - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

Prof. Dr. Nurullah Genç 'Başarı Bedel İster' programının 2. bölümünde arzu edilen gelecek için hayallerin önemine vurgu yapıyor.   1. bölümde İnsan istediği geleceğe kavuşmak için önce kendisini keşfetmeli diyen Nurullah Genç; bu bölümde bir adım daha gidiyor ve hayal kurmalıyız diyor.  Ama nasıl bir hayal?  Tam olarak kastedilen nedir?  Programda önce neyi istediğinizin kararını vermelisiniz diyor. Kendinize uygun olanları tespit etmeli ve bunun hayaliyle yaşamalısınız diyor. Kendi hayatından buna dair örnekler anlatıyor. Kariyerini oluştururken neleri, nasıl yaptığını ve neyi, neden yapmadığını ayrıntılı olarak anlatıyor.   Nurullah Genç bu bölümde, doğru tanımlanmış bir başarı yolculuğunun taşlarını döşemeye devam ediyor.   Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202116 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

Başarılı Olmak İçin "Kendini Keşfet" - Nurullah Genç | Başarı Bedel İster

İnsan için başarı mühimdir. Ama hangi başarı?   Kendi vicdanını rahatsız etmeyen, herkes tarafından mutlulukla karşılanan, kimseyi üzmeyen başarı. 'Başarıya giden yolda her şey mübahtır' anlayışından kopararak insani bir başarı tanımı çıkaran Nurullah Genç, bu yolda nasıl bir metod seyretmemiz gerektiğinin taşlarını döşemeye 'Başarı Bedel İster' diyerek başladı.  Öğrenci olabilirsiniz, baba olabilirsiniz, anne, avukat, doktor, öğretmen ve daha bir çok şey... ancak başarı hepimizi mutlu eder.   Şimdi bu mutluluğu yaşamak için 'Başarı Bedel İster' serisi ile yolu nasıl ilerleyeceğimizi Nurullah Genç'ten birlikte öğrenelim.   Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202118 minutes, 1 second
Episode Artwork

Meczup Deyip Geçmeyin - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Serdar Tuncer 'in kendisine has yorumuyla ekrana gelen Biri Bir Gün 'de bu hafta bir meczubun hikayesi anlatıldı.  "Aklı olan aşkı seçsin, aklı terk etsin..." Deli ile meczup aynı şey midir?  Vermek mi zor, istemek mi?  "Mehdi gelecekmiş gelmeyecekmiş banane, ben Hatice'yi bekliyorum." bu bölümde kalbimize nakş eden cümlelerden sadece bir kaçı...   Peki bu hikayede neler yaşanıyor? Yardım isteyen bir meczubun maruz kaldığı muameleler... daha fazlası bölümün içinde.  Son cümlemiz de şu olsun... Yardım etmek istemeyene bahane çok, yardım etmek isteyene sebep tek...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202110 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Marifet Gören Kişide - Bertan Rona | Bakışlar

Bertan Rona ile Bakışlar My Mecra ‘da başladı. Programın ismi neden ‘Bakışlar’ Bertan Rona bu bölümde bunu açıklıyor.  Görmek ile anlamak arasındaki ilişkiyi açıyor hoca.  Nazar ne demektir? Nazariye ne demektir?  Nazar ve nazariye arasındaki ilişkiye değiniyor Bertan Rona. Meşayi kavramının hem görmek hem de yürümek manasına geldiğini anlatıyor. Program içerisinde bağlantı kurularak Hz. Ali ‘nin bir sözüne yer veriliyor. Nedir o söz?  ‘Akıllı sustuğunda tefekkür eder, konuştuğunda zikreder baktığında ibret alır. ‘   Görmenin, bakmanın ve bakarak anlamanın tarih boyunca görmekle sınırlandırılmaya çalışıldığı bir vakadır tespitinde bulunuyor ve bunu açıyor Bertan Rona.  Bertan Rona’nın program içerisinde zihnimize kazınan bazı sözleri ve alıntıları ise;  Baktığımızda gördüğümüz kendi yorumumuzdur.  Tarih bir insanın görmesinin ve bakmasının sınırlandırılmasıdır da. Peki Nazar ber kadem ne demek?  Bakmanın her zaman bir adabı vardır.  Perspektif sizin bulunduğunuz noktaya göre nesneyi tanımlar. Herkesin bir kanaati olduğu toplumlarda bilginin nesnelliği tartışılır. Putperestlik biçimciliktir. İnsan ilk etapta içeriği değil biçimi algılar.   Hz. Mevlana: Sen önce Kuran’ı tefsir etme, sen önce sadrını tefsir et.  Tefsir ile tevil arasındaki fark nedir?  Cemil Meriç: Hakikati imanın dışında arayanlar absürtü buldular. Olay nesne ilişki yığınına baktığınız tevhidi görmezseniz size absürt gelir.  Hz. Ali’ye soruyorlar; ‘Sana Kur’an dışında başka bir şey verildi mi?’ Hz. Ali nasıl bakıyordu? Mesele gören kişide.  Aziz Augustinus: Başkalarının günahıyla aziz olamazsın.  ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ ne demek?  Bu neye işarettir?  Zahir ile batın arasındaki fark bize göredir.  Ben kimim sorusu önemlidir ama ben neyim sorusu çok daha beteridir…   Daha bir çok tespit bu programda satır satır işlendi…   Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202117 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

Ezber Bozacak Okuma Yöntemleri - Yusuf Kaplan | Yol Haritası

Yusuf Kaplan ile Yol Haritası programında bu hafta yine çok özel başlıklar konuşuldu.  Son 150 yıllık tarihinde Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönüşümlerini yaşayan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu geçişlerde nasıl dönüşümlere sahne olduğunu ve yansımalarını kişiler üzerinden anlattı.  Yusuf Kaplan bugün tarihe doğru yerden bakmadığımızı ve Alzheimer hastalığı yaşıyormuşçasına bir hafıza kaybı içerisinde olduğumuzu iddia etti.   Tarihe doğru bakmanın önemini ve işin nerelere kadar gideceğini delilleriyle anlattı.   Tanzimatın, meşrutiyetin ve cumhuriyetin zihinlerde ve sosyal hayatta oluşturduğu değişimleri tek tek yorumladı.   Son yüz yıl içerisinde Türkiye’nin aydınlarındaki meydan okumaları Bediüzzaman’dan - Namık Kemal’e, oradan Mustafa Sabri Efendiye kadar isim isim sıraladı.  Bölümün devamında ise Yusuf Kaplan doğru okuma üzerine çok önemli ipuçları verdi.  Kendince geliştirmiş olduğu tekniği aktaran Yusuf Kaplan, bu tekniği uygulamanın sonucunun nerelere varacağını da ayrıntılarıyla aktardı.   Gazatecilikte mevcut olarak kullanılan bir yöntem ile kendi geliştirdiği yöntemi kıyaslayan Yusuf Kaplan, birinin ne kadar eski ve hantal kaldığını diğerinin ise ne kadar yeni ve gelişmiş olduğunu maddeler halinde sundu.   Birden çok başlığın konuşulduğu bu bölümü muhakkak kaçırmayın.   Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202118 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Dünyanın En Büyük İki Şairi Türkiye'de - Yusuf Kaplan | Yol Haritası

Yusuf Kaplan, dünyanın en büyük iki şairinin Türkiye'de yaşadığını söyleyerek başlıyor bu bölüme.  Kim bu iki şair ve nasıl bu çıkarımı yaptığını, bağlantılarını kurarak anlatıyor.   Sonra Sezai Karakoç ve İsmet Özel'in bizim için neyi ifade ettiğine giriyor. Alman ruhunun felsefesini kimin - nasıl inşa ettiğini ve burada Türkiye'nin Sezai Karakoç ve İsmet Özel'e olan ihtiyacını anlatıyor.   Sezai Karakoç ve İsmet Özel yeterince anlaşılabildi mi?  Bunu sebepleriyle dinliyoruz Yusuf Kaplan'dan.  Nobel ödülünün bu ülkede aslında kime verilmesi gerektiğini, neden Orhan Pamuk'a verildiğini Nobel tarafından yapılan açıklamalarla delillendiriyor.   Seküler ve muhafazakar yazar kıyaslaması yapıyor.   Ve son bölümde kendisinin Sezai Karakoç'u her yönüyle anlattığı yazısını okuyor.   Bizim medeniyetimize dair bir yol haritanız olsun istiyorsanız bu programı kaçırmamalısınız.  Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/16/202124 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Çağımızın Gazali'si Kim Olacak? - Yusuf Kaplan | Yol Haritası

Yusuf Kaplan doğru okumaları yapabilmek için Yol Haritası'na devam ediyor. Bu bölümde Sezai Karakoç kitapları üzerinden Sezai Karakoç'a dair çok önemli ipuçları veriyor.   Sezai Karakoç'un günümüzde neyi temsil ettiğini ve nereden beslendiğini anlatıyor.   'Çağımızın Gazalisi kim olacak?' diye bir soru sorup onu ikna edici bir şekilde cevaplandırıyor.   Selçuklu, Osmanlı 'nın medeniyetimiz de nereye denk düştüğünü ve neleri başardığını anlatıyor. İmam Gazali'nin tam olarak neyi başardığını ve bugün neden bir Gazali'ye ihtiyacımız olduğunu anlatıyor.. Modernleşme felakettir diye anlattığı bir önceki bölüme atıfta da bulunarak; cumhuriyet modernleşmesinin nelere yol açtığını, zihinleri nasıl etkilediğini anlatıyor.   Ve hepsinin merkezine bunları aşabilmiş biri olarak Sezai Karakoç'u yerleştiriyor.   Daha bir çok başlık ve günümüze dair daha bir çok hayati çıkarım bu programda konuşuldu...    Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/2/202125 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

İhtiyaçlar Değil Arzular Sınırsızdır - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

Kendi Gökkubbemiz'in 5. bölümünde Prof. Dr. İbrahim Kalın kendi hayatını açıyor. 'Kendisini nasıl yetiştirdi?' bu temel soru üzerine sohbet ediyor. Yokluk ve varlık durumlarında insanın şahsiyet inşası ve eylemleri nasıl değişiyor? İnsanın sabır ve şükür dönemlerinde nasıl davranabileceğini yine kendisi üzerinden anlatıyor. İnsan her durumda sabit kalabilmeyi nasıl başaracak? bu bölümde daha bir çok soruya cevap verdi...   O sorular;   - Son 100 yıllık süreçte milletimiz kimlik inşaasında ne gibi dönüşümler yaşadı?  - 100 yıl önce yokluk içinde bizi millet yapan neydi?  - Son yıllarda ülkenin elde ettiği zenginleşme milletimizi nasıl etkiledi?  - Varlıktan dolayı Mücahit - müteahhit - müsait olmak gibi bir dönüşüm mü yaşandı?  - İnsan nelerin iç muhasebesini yapmalı?  - Varlık nedir? / Yokluk nedir? - Şükür neye, nasıl yapılır?  - Şükür polyannacalık mıdır?  - İhtiyaç ile istek arasındaki fark nedir?  - İhtiyaçlar sonsuz mudur?  - İnsan ne ile yaşar? - Millet olarak zenginleşmenin yolu nedir?  - Asıl zenginlik nedir?  - İbrahim Kalın'ın İlk okuduğu kitap neydi?  - Okuma sevgisi nasıl yerleşti?  - Nasıl bir ailede yetişti?  - Dinimizin ilk emrinin 'oku' olması bize ne söyler?  - İnsanın varlık sebebinin okuma ile ilişkisi nedir?   Gelin, Beraber Yürüyelim...
2/2/202127 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Modernleşme Felakettir! - Yusuf Kaplan | Yol Haritası

Yol Haritası’nın 4. Bölümünde Yusuf Kaplan 100 kitap listesinden ilk 4’ünün kapağını açtı. Peki neler var o dört kitabın içinde; İslam’ın Dirilişi, İnsanlığı Dirilişi, Yitik Cennet ve Diriliş Neslinin Amentüsü… Dört kitapta Sezai Karakoç ’a ait…  Bu vesileyle Yusuf Kaplan bize Sezai Karakoç ‘un fikri izdüşümlerini anlatıyor. ‘Ahlak Anıtı, Düşünür ve Sanatçı’ olmak üzere 3 Sezai Karakoç var diye ilave ediyor. Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç arasındaki irtibatı anlatıyor. Bu iki ismin bizim medeniyetimizde nereye denk düştüğünü…  Ve bu programda; modernleşme, cumhuriyet sonrası yaşananlar ve İslam tarihi açısından bizim medeniyet yorumumuz ile ilgili bazı sorulara da cevap veriyor.  O sorular ise;  📍 Yakın dönemimizin önemli düşünürleri kimler? 📍 Sezai Karakoç neden önemli? 📍 Sezai Karakoç’un medeniyet fikrinde neler var? 📍 3 Sezai Karakoç ne demek? 📍 Necip Fazıl Kısakürek olmasaydı Sezai Karakoç olmazdı ne demek? 📍 Necip Fazıl Kısakürek büyük doğumu gerçekleştiren kişi? 📍 Modernleşme nedir? 📍 Modernleşme ontolojik felakettir ne demek? 📍 Ötekisiz öteki olmak ne demek? 📍 Cumhuriyet modernleşmesi nasıl olmuştur? 📍 Osmanlı – Medine ilişkisi? 📍 Osmanlı aşılamamıştır, Osmanlı anlaşılamamıştır ne demek? 📍 Osmanlı modernleşmesi güvenimizi yıktı? 📍 Biz yenildik mi? 📍 Anadolu Nuh’un gemisidir ne demek?   Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202124 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

İnanç Akla Meydan Okur! - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

Kendi Gökkubbemizin 4. bölümünde Prof.Dr. İbrahim Kalın inanma ve akıl ilişkisini açarak başlıyor sohbete. Ve Zevk-i Selim ‘in tam olarak ne demek olduğunu anlatıyor. Medeniyetimizin sanat anlayışını, sanatçının neleri hangi motivasyon ile ürettiğini, dünya üzerinde üretilen sanat eserlerinin nasıl birbirinden ayrılamayacağını örnekleriyle anlatıyor.   Ve bazı temel sorulara da cevaplar veriyor. Peki nedir o sorular? 📍Hz. İbrahim’in Allah (c.c.) talebi neydi?  📍Hz. İbrahim putları nasıl reddetti?  📍İnsanın arayışı akılla mı olacak? 📍İnanmak aklı tatile göndermek midir? 📍Zevki selim ne demek?  📍Sanatın evrenselliği ne demek?  📍Medeniyetimizin sanatçılarının ortak noktası nedir?  📍İhsan makamı ne demektir? 📍Picasso’nun hat sanatı karşısındaki hayranlığı ve söyledikleri…  📍Her yaratılanın bir hikmetinin olması ne demek?  📍Sanatçıların ürettiklerini birbirinden ayırmak ne kadar mümkündür?  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202128 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

Hızır Kime Görünür? - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

"Her geceyi Kadir her gördüğünü Hızır bil! Zira Hızır'ın (a.s.) duası geri çevrilmez. Hızır'a denk gelir duayı da kaparsan isteğin her ne ise gerçekleşir." Bu nasihati duyan padişahın 'Biri Bir Gün' Hızır'ı a.s. görmek derdine düşmüş. Toplamış saray erkânını, ne yapın edin beni Hızır'la görüştürün demiş. Vezirler, alimler çözememiş padişahın derdini ama bir fakir adamcağız vesilesiyle saraya gelmiş Hızır (a.s.)  Gelmiş de ne mi olmuş? Biz hepsini söylemeyelim yahu, biraz da Serdar Tuncer anlatsın :) Çocuk nasıl yetiştirilir? Evlat kime, niçin benzer? Hz. Ali çocuğumuz oldu ne yapalım diyen sahabiye ne nasihat etti? Hızır'dan murad nedir? 'Babasının oğlu' ne demek?  Hepsi bu hikayenin satır aralarında saklı... Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202114 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

Allah ile Kul Arasına Girilir mi? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

'Muhabbet aslında nedir?'  Ömer Tuğrul İnançer bu soruya cevap niteliğinde başlıyor Dinle Neyden'in bu bölümüne.. Muhabbetin gönülden olması gerektiğini ve her gönle nasıl girmediğini anlatıyor.  İnsandan - insana, insandan - hayvana, insandan - bitkiye, insandan - eşyaya, insandan - kavramlara muhabbet diye muhabbetin nasıl çok yönlü olduğunu örnekleriyle tek tek izah ediyor. Allah ile kul arasındaki muhabbeti anlatıyor ve bu muhabbetin nasıl artacağının metodunu veriyor. Karşımıza bir mürşid kavramı çıkarıyor ve ilave ediyor; 'Mürşid, mürid ile Allah'ın arasını düzelten kişidir!' diye.   Ve daha bir çok başlık konuşulup, bir çok soru kendiliğinden cevap buluyor bu programda.. Peki hangi sorular; 📍 Muhabbet nedir?  📍 Peygamber efendimizin 'Biz Uhud'u severiz, Uhud bizi...' cümlesi neyi anlatır?  📍 İnsan Kur'an-ı Kerim'i nasıl daha iyi anlayabilir?  📍 İslam dini her zaman sulh dini midir?  📍 Peygamber efendimiz idam kararını neye, nasıl verdi?  📍 İslamı sempatik göstermek adına aslından nasıl koparıyorlar?  📍 Allah ile kul arasına kimse giremez mi?  📍 Mürşid kimdir?  📍 Mürşid niye var?  📍 Mürşid deyince akla kimler gelmeli?  📍 İradeyi nasıl güçlendirebiliriz?    Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202120 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Kazana Kazana Kaybediyoruz! - Yusuf Kaplan | Yol Haritası

Yusuf KAPLAN ile 100 kitap yolculuğumuz devam ediyor. Öncü kuşak yetiştirebilmek için 100 kitaplık listeyi hazırladım diyen Yusuf KAPLAN listeye dair son ipuçlarını veriyor.   Ve bu bölümde bazı soruların cevabını veriyor.   O sorular ise; Mevcut eğitim sistemindeki aksaklıklar neler?  Kazana kazana kaybediyoruz ne demek?  100 kitap listesi ile amaçlanan nedir?  ‘Müslümanca düşünme melekeleri’ ne demek?  Medeniyet perspektifi ne demektir?  Öncü kuşaktan anladığımız nedir?  Talebe ile öğrenci arasındaki fark nedir?  Sistemi yeniden inşa etmek için neler gerekiyor?  (Yeşil kalem, kırmızı kalem, mavi kalem, siyah kalem) Yusuf Kaplan’ın okuma metodolojisine göre hangi kalemle hangi bölümleri çiziyoruz?     Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202116 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Modernite Zihinleri Parçaladı - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

Prof. Dr. İbrahim Kalın ile Kendi Gökkubbemiz 'e yolculuğumuz devam ediyor. Bu bölümde akıl - kalp birlikteliğinin önemi, zihin dünyamızın nasıl parçalandığı, hikmetli bilgi ile malumat arasındaki farkı, sanatçının eser üretirken manayı nasıl yakaladığı gibi medeniyetimize dair çok önemli bilgiler ediniyoruz.   Kendi Gökkubbemiz 'in bu bölümünde bazı soruların cevaplarını da buluyoruz. Peki nedir o sorular? 📍 Nasrettin Hoca bizim geleneğimizin neresine denk düşmekte?  📍 Nasrettin hoca "Çalarken benim bulduğumu onlar arıyorlar." derken neyi kastetmiş?  📍 İnsanın her yerde arayışına neler örnek olabilir?  📍 Sanatçının her eserinde farklıyı yakalaması neyin sonucudur?  📍 Rafael'in tablosunda Eflatun ve Aristo'nun parmak hareketleri neyi temsil ediyor?  📍 Madde - mana ilişkisi nedir?  📍 Maddeden manayı nasıl çıkartabiliriz? 📍 Sanatkâr maddi imkanlarla sanatını nasıl soyutlaştırabiliyor?  📍 İnsan nasıl hakiki mânâda insan olacak?  📍 İnsanın kökeni nedir?  📍 'Her bir vahiy bir zikirdir.' ne demek? 📍 İnsan yer yüzündeki varlık sebebini unutmamayı nasıl başaracak?  📍 İnsan - beşer - ademoğlu arasındaki farklar nelerdir?  📍 Aklı selim, kalbi selim, zevki selim ne demektir?  📍 Bilmek ile hikmetle bilmek arasındaki fark nedir?  📍 Malumat ile bilgi arasındaki fark nedir?  📍 Aklın insanı hakikate en yaklaştırdığı yer neresidir?  📍 Modernite zihin dünyamızı nasıl etkiledi?  📍 İyi - güzel - doğru'nun parçalanması ne demek?  📍 Akıl ve kalp birlikteliği nasıl sağlanacak?  📍 Kalp, Kur'an-ı Kerim'de nasıl geçmektedir?  📍 Kalp akleder mi?    Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202125 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Himmet Dede'yi daha önce hiç böyle dinlemediniz - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

"Evlat, ne yapacaksın sultan olupta? Sen öyle bir sultanın kölesi ol ki şu kölelerin sultanı senin sırtını keselesin!" Biri Bir Gün'ün bu enfes bölümünde Serdar Tuncer hikaye boyunca niyetten hacca, aşktan dervişliğe, kulluktan sultanlığa pek çok meseleye atıfta bulunuyor. Sorular soruyor birbiri ardınca, cevapları aramaya davet ediyor bizi: Yunus Emre neden "Kapında kul var sultandan içeru" dedi? Yavuz Sultan Selim: " Padişah-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş / Bir veliye bende olmak cümleden âlâ imiş" derken neyi kast etti? En büyük sultanlık bile ölümle son bulur, bunu hepimiz biliriz. Peki ölünce başlayacak saltanat nedir ve nasıl ele geçer? Niyet neden bu kadar önemli? Vermek istemeseydi istemek vermezdi, ne demek? "Bir şeyi murad etme / Olursa inad etme" mısralarından neyi anlamalıyız?  Yok yahu! Boşverin hepsini... Soru sormak aklın, cevabı fark etmek kalbin işidir demişler. Yaslanın koltuğa, alın çayınızı kahvenizi, kendinizi Himmet Dede hikayesinin kollarına bırakın usulca. Böylesi daha güzel :) İyi seyirler  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202120 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Sevginin Kaynağı Nedir? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer ile 'Dinle Neyden' programı bu hafta yine dolu dolu... Akla takılan bir çok sorunun cevap bulduğu programda, Ömer Tuğrul İnançer kendisine has üslubu ile izleyenlere doyumsuz bir sohbet sunuyor.  Peki bu programda hangi sorulara cevap bulduk?  📍 Tasavvuf kavramı nereden gelmiştir?  📍 Asrı Saadet'te tasavvuf ismi neden geçmiyor? 📍 Tasavvuf ekolleri nasıl ortaya çıkmıştır?  📍 Namazda kıble tayininin önemi nedir?  📍 Kaç mezhep vardır?  📍 Mezhepler Asr-ı Saadet'te neden yoktu? 📍 Namazada el bağlamak namazın şartı mıdır?  📍 İslam'da sünnetin yeri nedir?  📍 Bir müslümanın sahabeye yaklaşımı nasıl olmalıdır?  📍 "Bir velinin başının uzanacağı en yüce nokta, bir nebinin ayak ucudur" ne demek? 📍 Kavramları doğru anlamanın yolu nedir?  📍 İnsanın içinde var olan sevginin kaynağı nedir?   📍 Tarikat nedir? Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202117 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Tasavvuf Ne Demektir? - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Ömer Tuğrul İnançer tasavvufun aslında ne olduğunu, ne olmadığı üzerinden anlatıyor. Asrı Saadet'te tasavvufun varlığını delilleriyle anlatıyor. Ve şu sorulara da cevap mahiyetinde kendi üslubuyla anlatıyor.   📍 Kur'an-ı Kerim'den anlam çıkarmanın en doğru şekli nasıl olmalı?  📍 Hz. Mevlana'nın söylediği 'göz yol göstericidir' ne demek?  📍 Tasavvuf kelimesi nereden gelmektedir?  📍 Tesbih çekerken sayıların önemi gerçekten var mıdır?  📍 Sayıların aslında vurguladığı nedir?  📍 Ashab bir müslüman için neyi ifade ediyor?  📍 'Ashabın ameli ile amel etmek' ne demektir?  📍 Asrı Saadet'te tasavvuf var mıydı?  📍 Asrı saadette tasavvuf akımları var mıydı?  📍 'İlim insana insandan tecelli eder kitaptan değil' ne demek? Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202117 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Dünyanın En Büyük Okçusu - Serdar Tuncer | Biri Bir Gün

Kimimizin hayatına anlattığı hikayelerle girdi Serdar Tuncer. Kendine has üslubu ile dimağlarda tat bıraktı. Kıssadan alınacak hisselerler kulağa bir kar suyu, gönle bir sızı düşürebilmenin derdiyle dertlendiğini hep zikretti. Dünyanın en büyük okçusu olmanın hayaliyle çocukluktan itibaren yanıp tutuşan Çingyang 'ın hikayesini dinliyoruz bu sefer.  İstemenin ve o uğurda geceyi gündüze katmanın ne demek olduğu görüyoruz Onda.  İdrakın bir şeyde yoğunlaştığında nasıl sonuçlar doğuracağını da... Ustasının Çingyang 'a dünyanın en iyi okçusu olabilmesi için nasıl tavsiyelerde bulunduğuna şahitlik ediyoruz. Peki dünyanın en iyi okçusu oluyor mu Çingyang? Oluyor... Ama hiç tahmin etmeyeceğimiz bir son ile, öyle ki okun ve yayın ne olduğunu unutacak kadar derinleştikten sonra. Sonra kıssamızdan hisse çıkıyor ortaya, peki nedir o hisse? "Eşyayı aşmadan, görüneni terk etmeden.... (devamı hikayemizde :).... )  ‘Biri Bir Gün’ şimdiden bir MyMecra klasiği.  Kendi gününde ve kendi saatinde :) Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202117 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Hakikat Kimsenin Tekelinde Değildir! - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

Medeniyetler üzerine araştırmalar yapan İbrahim Kalın, Kendi Gökkubbemiz programının 2. Bölümünde yeni sorular sormamıza vesile oldu… O sorulardan bazıları;  📍 Bir duruşumuz olmalı derken neyi kastediyoruz? 📍 “Sabitemiz istikametimizdir” ne demek? 📍 Hz. Mevlana’nın pergel metaforunun hakikat ile ilişkisi nedir?  📍 Bizim medeniyetimiz insan sevgisinde bir yöntem sunuyor mu?  📍 Bize emanet edilen birikim nedir?  📍 O birikim nasıl hareket haline geçecektir?  📍 Doğru gelenek tarifi nasıl olmalıdır?  📍 Evrenin insalara verdiği mesajı nasıl duyacağız?  📍 Birbirimizi dinlemeyi neden başaramıyoruz? 📍 Sessizlik ile konuşmak ne demek?  📍 Farklılıkları buluşturmaktan ne anlamalıyız?  📍 “Hakikat kimsenin tekelinde değildir” ne demek?    Ve daha fazlası bu programda İbrahim Kalın ile konuşuldu. Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202117 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Gençlerini İhmal Edenler Geleceklerini İmha Ederler - Yusuf Kaplan | Yol Haritası

100 kitap listesi hangi öncelikler ile hazırlandı? 100 kitap listesi kaç aşamalı bir okuma yöntemi sunuyor? Dert sahibi yapacak kitaplar ne demek? 'Gençlerini ihmal eden geleceğini imha eder' ne demek? 'Bu ülkenin dışarıdan fiilen işgal edilmeyip, içeriden zihnen işgal edilmesi' ne demek? Epistemik köle ne demek? Z kuşağı neden tehdit altında? Medya rejiminin mankurtlaştırıcı olması ne demek? Üniversiteler neden yetersiz? Yusuf Kaplan'ın meşhur 100 kitap listesi. Okumak, ama nasıl?   Yol haritası 2. bölümüyle MyMecra'da... Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202114 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Kuyruğu Dik Fare - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

Padişahın biri bir gün diye başlayan hikayelerimiz vardır bizim, adamın biri bir gün, aslanın biri bir gün… uzar gider bu liste. Kimi kalın ciltli kitaplarda kaybolmaya yüz tutmuştur, kimi kırk yıl önceki sararmış bir takvim yaprağının arkasında kalmıştır, kimi yazılı bile değildir bir büyüğümüzden dinlemişizdir o kadar. Doğruluğu, dürüstlüğü, mertliği, kul hakkı yememeyi, her şeyin bir sebebi olduğunu, sevgiyi, merhameti biz hep bu hikayelerden öğrendik. Bu ilk bölümde farenin biri bir gün ettiğinin cezasını çekecek. Bize iki sorunun cevabını verip, bir nasihatin kapısını aralayacak: 1) Seni her zorluğa iten senin düşmanın mıdır? 2) Seni her zorluktan çıkaran senin dostun mudur? Bu hikayeyi dinlemeden bu sorulara doğru cevap vermek mümkün değil; nasihati duymadan fareyi anlamak imkansız. ‘Biri Bir Gün’ şimdiden bir MyMecra klasiği. Kendi gününde ve kendi saatinde :) Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202110 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

Niçin 100 Kitap? Nasıl Okunmalı? - Yusuf Kaplan | Yol Haritası

Yusuf Kaplan'ın meşhur 100 kitap listesi. Okumak, ama nasıl? Neden bu 100 kitap? 4 renk kalem ne işe yarayacak? Kitabı okumak, kainatı okumak, kendini okumak... Peki bu ne demek? Yusuf Kaplan, Yol Haritası'nda adım adım izleyiciye rehberlik ediyor. Okumanın nasılını ve niçinini MyMecra 'nın yol arkadaşlarıyla paylaşıyor. Okuma hakkında bütün bildiklerinizi unutun! Sizi 101 bölüm sürecek keyifli bir yolculuğa davet ediyoruz. Sezai Karakoç'tan Arnold Toynbee'ye, Cemil Meriç'ten Roger Garaudy'e, Eflatun'dan Braudel'e ölmeden okunması gereken yüz önemli ismin mutlaka okunması gereken 100 kitabı. Bu serinin 101 bölümü tamamlandığında daha önce hiç kitap okumamışım diyeceksiniz. E o zaman, haydi okumayı okumaya. Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202117 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Nerede Yitirdik? Nasıl Bulacağız? - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

📍Kendi Gökkubbemiz'i nerede yitirdik? Ne zaman yitirdik? Nasıl bulacağız? 📍Kendi Gökkubbemiz derken neyi kastediyoruz?  📍Medeniyetimizin soru sormayı unutması ne demek?  📍Medeniyetin dilinin daralması ne anlama geliyor?  📍Kuşların dilinden anlamak derken aslında neyi kastediyoruz?  📍İnsanlık neyi arıyor?  📍Batının arayışı nedir? İslam dünyası o arayışa cevap verebilecek mi?  📍Şehirlerimizin bugünki yapısal hali neyin sonucudur?  📍İnsan tam olarak hangi özelliğiyle diğer canlılardan ayrılıyor? 📍Kelimelerimizi yitirdik mi? Kelimeler bir medeniyetin nesidir? 📍Gelenek dediğimiz unsur tam olarak nedir?   ve akla takılan daha bir çok sorunun cevabını Prof. Dr. İbrahim Kalın 'Kendi Gökkubbemiz' programında veriyor.
1/28/202117 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

İnsan İçin Yok olmak Yok - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

Neden kavram karmaşası yaşıyoruz? Her Türkçe konuşan Türkçe bilir mi? Kavram karmaşasının bugüne yansımaları nelerdir? Tefekkür dünyamızı genişletebilmenin yolu nedir? İnsan fani midir? Değilse insanın fani olmaması ne demektir?  Mazi ile irtibatımızı nasıl kuracağız?  Yabancı dil öğrenmek nasıl sünnet oldu? Hz. Nuh'un oğlu neden iman etmedi?  Kelimeler, kavramlar , tefekkür dünyamız, mazi ile irtibatımız….  Ömer Tuğrul İnançer bütün bileşenleri ile bir müslüman şahsiyeti çiziyor.   Her bölümünde kalbe ait bir kavramın ayrıca ele alınacağı Dinle Ney’den programı ilk bölümüyle mymecra'da.  Çayları hazır edin erenler, mevzu derin...  Gelin, Beraber Yürüyelim...
1/28/202117 minutes