Winamp Logo
Hizmetten Cover
Hizmetten Profile

Hizmetten

Turkish, Religion, 1 season, 745 episodes, 1 day, 19 hours, 27 minutes
About
Hizmetten.com ailesi olarak sizden aldığımız destek ve dualarla yayın hayatına başladık ve her gün daha da güçlenerek yolumuza devam ediyoruz. Dünyanın dört bir yanında görev yapan hizmet gönüllülerinin gerçekleştirdiği faaliyetler artık hizmetten.com ‘ da yer alacak. Hizmetten.com sitesinin haberlerinden haberdar olmak istiyorsanız lütfen Safari, Chrome ve Firefox internet tarayıcılarınızda bulunan “zil” işaretine tıklayarak ücretsiz abone olun. Bizimle paylaşmak istediğiniz haberler için e-posta adresimiz: sizdengelenler@hizmetten.com #FethullahGülenHocaefendi #FethullahGülen #Hizmetten
Episode Artwork

Müeyyidat Serisi 8 | 21.12.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

Müeyyidat Serisi 8 | 21.12.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/26/20242 hours, 26 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Dünya bir yandan çok kıymetli ve değerlidir; diğer taraftan ise o, hadislerde bir cîfe, bir leş yuvası olarak tarif edilmekte ve onun talipleri de köpeklere benzetilmektedir. Hazreti Üstad bu ikilem gibi gözüken meseleyi “dünyanın üç yüzü” vardır diyerek açıklığa kavuşturuyor: “Dünyanın üç yüzü var: Birinci yüzü, Cenâb-ı Hakk’ın esmâsına bakar. Onların nukûşunu gösterir. Mâna-yı harfiyle, onlara âyinedarlık eder. Dünyanın şu yüzü, hadsiz mektubât-ı Samedaniyyedir. Bu yüzü gayet güzeldir. Nefrete değil, aşka lâyıktır. İkinci yüzü, âhirete bakar. Âhiretin tarlasıdır. Cennet’in mezraasıdır. Rahmetin mezheresidir. Şu yüzü dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir. Tahkire değil, muhabbete lâyıktır. Üçüncü yüzü, insanın hevesâtına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel’abe-i hevesâtı olan yüzdür. Şu yüz çirkindir. Çünkü: Fânidir; zâildir, elemlidir, aldatır. İşte hadiste vârid olan tahkir ve ehl-i hakikatın ettiği nefret bu yüzdedir. Kur’ân-ı Hakim’in kâinattan ve mevcudâttan ehemmiyetkârane, istihsankârane bahsi ise, evvelki iki yüze bakar. Sahabilerin ve sair ehlullahın mergub dünyaları, evvelki iki yüzdedir.” Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللَّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ “Kadınlar, çocuklar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, güzel cins atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin hoşuna giden şeyler insanlara cazip gelmektedir. Bunlar dünya hayatının geçici bir metaından ibarettir. Asıl varılacak güzel yer ise, Allah’ın katındadır.” (Âl-i İmran Sûresi, 3/14
2/26/20245 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

İNSAN TABİATININ BOŞLUKLARI NASIL ANLAŞILMALIDIR? - Mizan Klasik - M. Fethullah Gülen Hocaefendi

İNSAN TABİATININ BOŞLUKLARI NASIL ANLAŞILMALIDIR? - Mizan Klasik - M. Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/18/20246 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

SİZ ÖYLE BİR HİZMET ORTAYA KOYDUNUZ Kİ ! - Mizan Klasik - M. Fethullah Gülen Hocaefendi

SİZ ÖYLE BİR HİZMET ORTAYA KOYDUNUZ Kİ ! - Mizan Klasik - M. Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/17/20248 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

M. Fethullah Gülen | Acele Ediyorsunuz

M. Fethullah Gülen | Acele Ediyorsunuz by
2/16/20246 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Harun olarak yola çıkıp Kârunlaşan kimseler... | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Bir hadis-i şerifte, Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hasır üzerinde istirahat buyurması ve hasırın da vücudunda iz bırakması sebebiyle Hazreti Ömer’in gözleri dolu dolu, “Yâ Rasûlallah! Sasaniler şöyle, Romalılar böyle…” diyerek O’nun da dünya nimetlerinden biraz istifade etmesi gerektiğini ima etmesi üzerine Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğu rivayet edilir: مَا لِي وَمَا لِلدُّنْيَا مَا أَنَا فِي الدُّنْيَا إِلَّا كَرَاكِبٍ اسْتَظَلَّ تَحْتَ شَجَرَةٍ ثُمَّ رَاحَ وَتَرَكَهَا “Benim dünya ile ne alâkam olabilir ki! Benim dünyadaki hâlim, bir ağacın altında gölgelenip azıcık dinlendikten sonra yoluna devam eden bir yolcunun hâline benzer.” (Tirmizî, Zühd 44) Hepimiz biliyoruz ki, O (sallallâhu aleyhi ve sellem) isteseydi, Ashab-ı Kiram evinde barkında ne varsa getirir ve O’nun altına sererlerdi. Fakat İnsanlığın İftihar Tablosu, kendisini, muvakkaten bir ağacın altında ârâm eden ve sonra da çekip giden bir yolcuya benzetip dünyayla olan münasebetinin bundan ibaret olduğunu ifade ediyor; ruhunun ufkuna yürüyeceği âna kadar da hep bu ölçüye göre yaşıyor ve ümmetine de istiğna ruhunu talim buyuruyordu. (22:55) *İnsanlığa hizmete kendini adamış olanlar, peygamber yolunda yürüdükleri zaman kalıcı eserler bırakırlar. Yoksa Harun olarak yola çıkıp sonra Kârunlaşan kimseler, bir gün hazineleriyle beraber yerin dibine batarlar da lanet ile yâd edilirler. Hiç olmazsa imana ve Kur’an’a hizmete kendini adamış bu daire-yi mübareke içinde bulunan insanlar, yaptıkları hizmetler içinde, konumları itibarıyla “Ben şunu kendi hesabıma bir avantaj olarak değerlendirebilirim. Hatırımı kullanarak ‘şöyle bir mukavelede/ihalede bana da şu kadar şey düşünün’ diyebilirim” mülahazalarından uzak olmalıdırlar. Eğer dilimde tel’in etmeye, “Yerin dibine batsın!” demeye azıcık açıklık bulunsaydı, dilimin bir parçasında bedduaya yer olsaydı, ‘millete hizmet ediyoruz’ dedikleri halde o iş içinde kendi çıkarlarını düşünenler, meseleleri çıkar çarkına bağlayanlar, ihalelerde kendilerine pay ayıranlar ve kendilerine pay verenleri mabeyn-i hümayun insanı haline getirenler hakkında “Allah sizi çoluk çocuğunuzla, beklentilerinizle, ümitlerinizle yerin dibine batırsın, mahvetsin!” derdim. Ama demedim; çünkü dilimde öyle bir şeye yer yok. İkbal’in dediği gibi, “Dua dua yalvardım; tel’ine, bedduaya ‘amin’ demedim!” (23:47) *Yol, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun, Hazreti Ebu Bekir’in, Hazreti Ömer’in yoludur. Onların yol ve yöntemlerinin dışında yürümeye “yolsuzluk” denir. İnsan farkına varmadan elli türlü yolsuzluğa kaymış olur.. ve yolsuzluk, bir yerde insanı güldürse bile, bir gün öyle bir ağlatır ki, orada “Ah keşke ölüp gitseydim, toprak olsaydım da bunları duymasaydım!” dedirtir insana.
2/16/20245 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Şiir | Nerdesin - M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Şiir | Nerdesin - M.Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/15/20249 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Gaybî Haberler: Yakın ve Uzak Gelecek | Sonsuz Nur Vaazları 8 | M. Fethullah Gülen

Gaybî Haberler: Yakın ve Uzak Gelecek | Sonsuz Nur Vaazları 8 | M. Fethullah Gülen by
2/14/202459 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

Adanmışlar Topluluğunun Vazifesi | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*O’nu dileme ve aynı zamanda başkalarında da O’nu dileme duygusunu uyarma.. işte bundan daha büyük bir şey yoktur. (11:28) *İstiğnâ ve beklentisizlik, Peygamberlik mesleğinin şiarıdır; insanları kurtarmak için kendi hayatını istihkâr ederek her gün ölüp ölüp dirilme, sürekli çalışma, hep koşturma, zahmet çekip meşakkatlere katlanma ama bütün bunlara bedel hiçbir ücret istememe irşad yolunun hususiyetidir. Nitekim Hazreti Nuh, Hazreti Hûd, Hazreti Salih, Hazreti Lût ve Hazreti Şuayb (Allah’ın salat ve selamı Efendimizin ve bütün peygamberlerin üzerine olsun) hep aynı cümleyi tekrar etmiş; وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ “Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbülâlemîn’dir.” (Şuarâ, 26/109) diyerek, bütün peygamberlerin ortak duygu ve düşüncesini dile getirmişlerdir. Mevlâ-yı Müteâl, Sultân-ı Rusül Efendimiz’e, “De ki: Sizden bu hizmetim için hiçbir ücret istemiyorum, malınız sizin olsun! Benim ücretim yalnız Allah’a aittir ve O, her şeye şahittir.” (Sebe’, 34/47) buyururken de nübüvvetin bu ulvî yönünü nazara vermiştir.
2/14/20245 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Dünyaya geldiğim an neye malik isem... | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Allah Teala (celle celaluhu), Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimize şöyle demesini emir buyurarak İnsanlığın İftihar Tablosu’nun istiğna ruhunu nazara veriyor: قُلْ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْراً إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَى “De ki: Ben bu risalet ve irşad hizmetinden ötürü, sizden akrabalık sevgisinden başka hiçbir karşılık beklemiyorum.” (Şûrâ, 42/23) Bu ayet-i kerimedeki “akrabalık sevgisi” diye meal verilen “el-meveddete fi’l-kurbâ” ifadesini bazıları “Sizden sadece benim en yakın akrabalarıma (Hazreti Ali, Hazreti Fâtıma ve evlatlarına) sevgi beslemenizi istiyorum.” şeklinde anlamışlar; diğer bazıları “Sizden hiçbir ücret istemiyorum, sadece size olan akrabalığım sebebiyle, bu yakınlığın hukukunu gözetmenizi, bundan ötürü, bana bir sevgi göstermenizi, onun hatırına hakka yönelmenizi diliyorum.” manasıyla yorumlamışlar; kimileri de “Allah’a güzel davranışlarla yaklaşmayı arzu etmenizi istiyorum.” mefhumuyla açıklamışlardır.
2/14/20247 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Kuzenle evlenmek caiz midir? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Kuzenle evlenmek caiz midir? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/13/20241 minute, 5 seconds
Episode Artwork

Meşru Daire Keyfe Kafidir! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Her yerde Hakk’ı heceleme ve hep O’nunla geceleme peşinde olanların solukları dahi ibadet sayılır. Nitekim yatsı namazını eda edip sabah namazına kalkma niyetiyle yatan bir insanın uykudaki nefeslerinin bile zikir/sadaka olacağını Hazreti Sâdık u Masdûk Efendimiz bildirmektedir. (05:50) *Cenâb-ı Allah kullarına rahmetinin enginliğiyle muamelede bulunmuş ve onlara güçlerinin yetebileceği vazifeleri tahmil buyurmuştur. İbadetlerimiz ve ubudiyetimiz, “teklif-i mâlâyutak” yani insana gücünün yetmeyeceği işleri yükleme denebilecek cinsten değildir; herkesin az bir gayretle altından kalkabileceği vazifelerdir. (07:27) *Adanmış ruhların O’nu dileme ve O’nu dilettirmeden öte başka bir arzuları olmamalıdır. (08:35) *Kudsî hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: أَعْدَدْتُ لِعِبَادِيَ الصَّالِحينَ مَا لَا عَيْنٌ رَأَتْ وَلَا أُذُنٌ سَـمِعَتْ وَلَا خَطَرَ عَلٰى قَلْبِ بَشَرٍ “Salih kullarıma gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insan tasavvurlarını aşkın şeyler hazırladım.” (09:50)
2/13/20245 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

Müeyyidat Serisi 7 | 14.12.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

Müeyyidat Serisi 7 | 14.12.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/12/20241 hour, 19 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Çok ciddi kalibrasyonlarla sesin doğrusunu bulmaya çalışmak lazım. Diyeceğimiz edeceğimiz her şeyi vicdanın kadirşinas terazilerinde tartarak sunmak lazım. (00:30) *Her zaman Kur’an-ı Kerim’in فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hûd sûresi, 11/112) beyanı üzere hareket etmek gerekir. Aslında, namazlarımızda günde kırk defa Fatiha Sûresi okuyup “Bizi sırat-ı müstakime hidayet buyur” diyerek de istikamet talebimizi seslendirmiş oluyoruz.
2/12/20245 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

İMTİHANLARIN SIRLARI - Mizan Klasik - M. Fethullah Gülen Hocaefendi

İMTİHANLARIN SIRLARI - Mizan Klasik - M. Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/11/202413 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

VARLIĞINIZ KENDİNİZİ İSPAT ETMENİZE BAĞLI - Mizan Klasik - M. Fethullah Gülen Hocaefendi

VARLIĞINIZ KENDİNİZİ İSPAT ETMENİZE BAĞLI - Mizan Klasik - M. Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/10/20248 minutes, 6 seconds
Episode Artwork

Hiçbir şey kendine kendine olmaz. Allah nasıl meydana gelmiştir? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hiçbir şey kendine kendine olmaz. Allah nasıl meydana gelmiştir? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/9/20241 minute, 9 seconds
Episode Artwork

Bütün bu eza ve cefanın sebebi.. | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Adanmış ruhlar öyle istiğna ve fedakârlık ortaya koymalıdırlar ki adeta îsârlaşmalıdırlar. Onlar, sadece maddî fedakârlıklarla yetinmeyerek, manevî füyüzat hislerinde de başkalarını kendilerine tercih edebilmelidirler. Hazreti Üstad’ın, “Gözümde ne Cennet sevdası ne de Cehennem korkusu var; milletimin imanını selâmette görürsem, Cehennem’in alevleri içinde yanmaya razıyım! Çünkü vücudum yanarken gönlüm gül gülistan olur.” sözü adanmış ruhlar için bir ufuk ve o ölçüde istiğna duygusu bir hedeftir. *İnsanın mükemmel yaratılışını ve Hak katındaki kıymetini ifade eden Hazreti Ali (radiyallahu anh) “Kendini küçük bir cirim görüyorsun; halbuki bütün âlemler sende gizlidir. Sen bütün kâinatın bir fihristisin.” der. M. Akif de Hazreti Ali’ye isnad edilen bu sözü serlevha yapıp şöyle seslenir: “Haberdâr olmamışsın kendi zâtından da hâlâ sen, / “Muhakkar bir vücûdum!” dersin ey insan, fakat bilsen. / Senin mâhiyyetin hattâ meleklerden de ulvîdir: / Avâlim sende pinhandır, cihanlar sende matvîdir.” İnsanlığa bu mahiyetini duyurma, günümüzün nesillerinin ona en büyük armağanı olacaktır. Bu video 22/09/2013 tarihinde yayınlanan “Îsâr Ruhu: Başkalarını Kendine Tercih Etme Ufku” isimli bamtelinden alınmıştır.
2/9/20247 minutes, 1 second
Episode Artwork

Gaybî Haberler: Kendi Devri ve Yakın Zaman | Sonsuz Nur Vaazları 7 | M. Fethullah Gülen

Gaybî Haberler: Kendi Devri ve Yakın Zaman | Sonsuz Nur Vaazları 7 | M. Fethullah Gülen by
2/8/202457 minutes, 49 seconds
Episode Artwork

Ben diyen insanlar toplumu yaşanmaz hale getirmişlerdir! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Peygamber Efendimiz’in bu tercihi Kalbin Zümrüt Tepeleri’nde “îsâr-u îsârillâh” sözleriyle ifade edilen hâldir; apaçık hususî mazhariyetlere bile birer mahmil bularak, ücret ve huzûzât vaktinde bütün mevhibeleri nisyana gömüp, sadece ve sadece O’nu duyup, O’nun varlığının ziyasının gölgesi olduğunu hissetmektir ki, “Akrabü’l-Mukarrabîn”in yoludur. Bu mânâda, Hazreti Şeref-i Nev-i İnsan ve Ferîd-i Kevn ü Zaman bir îsâr kahramanıdır. O’nun gökler ötesi âlemlerden, dönüp insanlar arasına inmesi, duyup tattıklarını ümmetine de tattırmak için müşriklerin eziyetlerine maruz kalacağı bir yolu seçmesi hiç kimseye nasip olmayan bir “îsâr” derecesi; ümmeti adına Cennet’ten çıkıp cehennemlere gözyaşı salması, salıp bütün insanları dilemesi de hiç kimsenin tasavvur bile edemeyeceği bir başka îsâr derinliğidir. Bu video 22/09/2013 tarihinde yayınlanan “Îsâr Ruhu: Başkalarını Kendine Tercih Etme Ufku” isimli bamtelinden alınmıştır.
2/8/20245 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Seviyorsanız, Seviyor Demektir | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Seviyorsanız, Seviyor Demektir | M. Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/7/20243 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

Eğer başkalarını yaşatmaya beni vesile kılacaksan... | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Şefkat Peygamberi (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, melekût âlemini seyerân eylemiş, daha sonra urûcunu, nüzulle taçlandırmış ve ümmetini Cenâb-ı Hakk’a götürmek için geri gelmiştir. Büyük velilerden Abdülkuddüs Hazretleri demiştir ki: “Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Mi’râç’ta gökler ötesi âlemlere gitti, Sidretü’l-Müntehâya ulaştı, Cenâb-ı Allah’la konuştu. Fakat, Cennet’in câzibedâr güzellikleri O’nun başını döndüremedi, bakışlarını bulandıramadı. Döndü, ümmetinin arasına geri geldi. Allah’a yemin ederim, eğer ben oralara gitseydim, o mertebelere ulaşsaydım, geriye dönmezdim!..” Bunu değerlendiren bir büyük zât ise, “işte nebi ile veli arasındaki fark” diyerek önemli bir hakikate işaret etmiştir. Bu video 22/09/2013 tarihinde yayınlanan “Îsâr Ruhu: Başkalarını Kendine Tercih Etme Ufku” isimli bamtelinden alınmıştır.
2/7/20245 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

Miraç Kandili Vaazı | 6 Nisan 1986 | Çamlıca Cami

Miraç Kandili Vaazı | 6 Nisan 1986 | Çamlıca Cami by
2/6/202454 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Miraç Kandili'nde Dua | M. Fethullah Gülen

Miraç Kandili'nde Dua | M. Fethullah Gülen by
2/6/20249 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

Günümüzde ihtiyaç duyduğumuz en önemli mesele.. | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*İhtimal burada îsâr ruhuyla yaşayanlar Cennet’e girerken bile o istikamette davranırlar. Nitekim, hadis kitaplarında ahirete ait şöyle bir tablo anlatılmakta ve zenginler ile âlimlerin karşılaşmaları nazara verilmektedir: Servetini Allah yolunda infak eden zenginler ile ilmiyle âmil olan âlimler Cennet’in kapısında buluşacaklar. Âlimler, cömert zenginlere hitaben, “Buyurunuz, öncelik sizin hakkınızdır, evvela siz giriniz. Çünkü, şayet siz servetinizi Allah yolunda infak etmeseydiniz, ilim yuvaları açmasaydınız ve eğitim imkanları hazırlamasaydınız, biz ilim sahibi olamaz ve doğru istikameti bulamazdık. İlim yolunda bulunmamıza ve ufkumuzun açılmasına siz vesile oldunuz; biz size borçluyuz. Dolayısıyla hakk-ı tekaddüm size aittir, buyurunuz!” diyecek ve onlara hürmeten bir adım geriye çekilecekler. Fakat, cömert zenginler, “Aslında, biz size borçluyuz; çünkü, eğer siz o engin ilminiz sayesinde bizim gözlerimizi açmasaydınız, bize güzel rehberlik yapmasaydınız, tekvinî ve teşriî emirleri beraberce okumasını öğretmeseydiniz ve helalinden kazanıp Allah için infak etmenin güzelliğini göstermeseydiniz, biz servetimizi böyle hayırlı bir iş uğrunda sarfedemezdik. Siz kılavuzluk yaptınız ve bizi bir verip bin kazanma çizgisine taşıdınız. Bundan dolayı, dünyada olduğu gibi burada da öncülerimizsiniz; buyurunuz, evvela siz giriniz!” mukabelesinde bulunacaklar. Bu tatlı muhavereden sonra âlimler öne geçecek ve ard arda Cennet’e dahil olacaklar. Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz bu hadiseyi sadece gelecekten haber vermek için nakletmemiş, aynı zamanda ümmetine bir îsâr ufku göstermiştir. Bu video 22/09/2013 tarihinde yayınlanan “Îsâr Ruhu: Başkalarını Kendine Tercih Etme Ufku” isimli bamtelinden alınmıştır.
2/6/20245 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Müeyyidat Serisi 6 | 07.12.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

Müeyyidat Serisi 6 | 07.12.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/5/20241 hour, 28 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Îsâr Ruhu: Başkalarını Kendine Tercih Etme Ufku | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*İnsanın, başkalarını kendisine tercih etmesi mânâsına gelen îsâr; ahlâkçılara göre, toplumun menfaat ve çıkarlarını şahsî çıkarlarından önce düşünmek demektir; tasavvuf erbabınca ise, en hâlisâne bir tefânî düşüncesiyle topyekün şahsîliklere karşı bütün bütün kapanıp, yaşama zevkleri yerine yaşatma hazlarıyla var olmanın unvanı kabul edilegelmiştir Bu video 22/09/2013 tarihinde yayınlanan “Îsâr Ruhu: Başkalarını Kendine Tercih Etme Ufku” isimli bamtelinden alınmıştır.
2/5/20244 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

BU BESTE TAMAMLANABİLECEK Mİ? - MİZAN KLASİK - M. FETULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ

BU BESTE TAMAMLANABİLECEK Mİ? - MİZAN KLASİK - M. FETULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ by
2/4/20249 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

KURTULUŞ ORDADIR - MİZAN KLASİK - M. FETULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ

KURTULUŞ ORDADIR - MİZAN KLASİK - M. FETULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ by
2/3/20246 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Devrilmemek İçin... | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Devrilmemek İçin... | M. Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/2/20242 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Esas şefkat başkaları için yaşamaktır! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*İnsanın, başkalarını kendisine tercih etmesi mânâsına gelen îsâr; ahlâkçılara göre, toplumun menfaat ve çıkarlarını şahsî çıkarlarından önce düşünmek demektir; tasavvuf erbabınca ise, en hâlisâne bir tefânî düşüncesiyle topyekün şahsîliklere karşı bütün bütün kapanıp, yaşama zevkleri yerine yaşatma hazlarıyla var olmanın unvanı kabul edilegelmiştir. وَلاَ يَجِدُونَ فِي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّا أُوتُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلَى أَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ “Onlar, mü’minlere verilen şeylerden nefislerinde herhangi bir kaygı duymaz ve muhtaç olsalar bile onları kendilerine tercih ederler.” (Haşr, 59/9) âyetiyle Ashâb-ı Kirâm’ın yüksek ahlakının bir derinliği olarak işaret edilmek istenen îsâr zirvesi de işte budur. (00:25) *Abdullah İbn-i Ömer radıyallâhu anhümâ hazretlerinin anlattığı şu hadise Ashâb-ı Kirâm’daki îsâr ruhunu aksettirmektedir: “Yedi ev vardı, hepsi de yoksuldu. Birisi bu evlerden birine bir koyun kellesi gönderdi. Ev sâhibi, komşusunun daha muhtaç olduğunu düşünerek kelleyi diğer komşuya gönderdi. İkinci komşu da aynı düşünceyle kelleyi üçüncü komşuya gönderdi. Bu şekilde kelle yedi ev arasında dolaştıktan sonra tekrar ilk hediye edildiği eve gönderildi.” Bu video 22/09/2013 tarihinde yayınlanan “Îsâr Ruhu: Başkalarını Kendine Tercih Etme Ufku” isimli bamtelinden alınmıştır.
2/2/20245 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

Peygamberlerin Sıfatlarından Sıdk (Doğruluk) | Sonsuz Nur Vaazları 6 | M. Fethullah Gülen

Peygamberlerin Sıfatlarından Sıdk (Doğruluk) | Sonsuz Nur Vaazları 6 | M. Fethullah Gülen by
2/1/20241 hour, 1 minute, 31 seconds
Episode Artwork

İnsan öyle bir derinliğe ulaşmalı ki.. | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz, Mâiz’e ve Gâmidiyeli kadına tevbe yolunu göstermiş, kendi ısrarlı talepleriyle cezalandırıldıktan sonra da biri hakkında “Öyle bir tevbe etti ki, bu tevbe şu iki dağ arasındaki insanlara paylaştırılsaydı hepsine yeterdi!”; diğeri hakkında da “O öyle bir tevbe etti ki eğer haraç alan bir mü’min dahi bu tevbeyi yapsaydı Allah affederdi!” buyurmuştu. (27:12) *İnsan iman, marifet, muhabbet, zevk-i ruhânî, aşk u iştiyak ve marifette sabit-kadem olma mevzuunda öyle bir derinliğe ulaşmalı ki.. fakat kendisini sığlardan sığ görmeli. Zaten gerçekten öyle bir derinliğe ulaşan, kendisini insanların en hakiri görür. Mefhum-u muhalifi şudur bunun: Kendini başkalarının üstünde belli bir faikiyete bağlayarak ifade etmeye kalkan kimseler, insanların en zavallısıdır. Mü’min de olsa öyledir, münafık da olsa öyledir, kafir de olsa öyledir. Kendisine kendine göre hayalinde payeler kurgulayan, “Ben şuyum galiba.. şöyle önemli bir misyonu eda etmek üzere dest-i kudret tarafından hususi bir donanımla insanlığın elinden tutmak, onları evc-i kemalata çıkartmak üzere gönderilmiş bir meb’us-u hâssım!” mülahazasını taşıyan insan basbayağı bir zavallıdır ve onun sinek kanadı kadar bir kıymeti yoktur. Büyüklerde büyüklüğün alameti tevazu ve mahviyettir; küçüklüğün alameti de tekebbürdür. (28:00) *İlm-i zâhir erbâbı, eşya ve hâdiselerin neye bakıp neyi gösterdiklerini okumadan daha ziyade, bir kısım naturalistlerin yaptıkları gibi sadece kalıplarla meşgul olur da onların özünü ve gâyesini göremezler; göremez de مَنِ ازْدَادَ عِلْمًا وَلَمْ يَزْدَدْ زُهْدًا لَمْ يَزْدَدْ مِنَ اللهِ إِلَّا بُعْدًا “Kimin ilmi arttıkça zühdü de artmazsa, o ancak Allah’tan uzaklığına uzaklık katmış olur.” mazmununca âlâ-yı illiyyîn yolunda esfel-i sâfilîne sukut ederler. (29:45) *Alvarlı Efe Hazretleri, “Ne ilmim var ne amâlim, Ne hayr u taate kaldı mecalim; Garîk-î isyanım, çoktur vebalim, Acep rûz-i cezada ne ola halim!” diyerek kendisine bakışını ortaya koyuyor. Aslında bütün büyüklerin kendilerine bakışı böyledir. Bu video 06/10/2013 tarihinde yayınlanan “Ölümsüzlük İksiri ve İlim-Zühd Münasebeti” isimli bamtelinden alınmıştır.
2/1/20247 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Tanrının özü ve nitelikleri nedir? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Tanrının özü ve nitelikleri nedir? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/31/20243 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

Allahım beni dinimde derin kıl! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Tahkîk; bir şeyin doğru olup olmadığını araştırmak ve o hususta hakikata ulaşmak için çalışıp didinmek, cehd ve gayret göstermek demektir. İman esaslarının mahiyet ve hakikatini araştırıp soruşturarak, sonra da onu amel vesilesiyle iyice tabiata mal ederek (yani tahkik sonucu) ulaşılan imana “tahkîkî iman” denir. Günümüzün insanı böyle bir tahkik peşine düşmediğinden, sadece taklit ile avunduğundan ve bir de bir kısım alkışçılar karşısında bütün bütün aldandığından bir sürü mehdî (!) zuhur etti, adeta mehdî enflasyonu yaşanıyor. (20:50) *“Bak şu gedânın hâline / Bende olmuş zülfün teline / Parmağım aşkın balına / Bandıkça bandım, bir su ver!” diyen Gedâî gibi marifete doymamak ve daha ötesine ulaşmaya çalışmak gerekir. Tatma ve doyma (itminan) mertebelerinden de öte doyduktan sonra doymadığına inanmak ve sürekli doyma peşinde bulunmak lazımdır. Allah karşısında fevkalade terakki ile fevkalade tevazuu cemetmek esastır. (23:20) *Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz, “Allahım beni kendi gözümde küçük, insanlar nazarında ise (yüklediğin misyona uygun şekilde) büyük göster” diye dua ediyordu. Hak dostları da “Allahım beni kendi nazarımda minnacık, pire kadar, sinek kanadı kadar kıl ama dinimde derin kıl.” manasına gelecek şekilde dualar etmişlerdir. Bu video 06/10/2013 tarihinde yayınlanan “Ölümsüzlük İksiri ve İlim-Zühd Münasebeti” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/31/20245 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Hırs Nerede Makbuldür? | 22.10.2007

Soru: “Hırs ölçüsünde istenebilecek tek şey rıza-yı ilahidir; i’lâ-yı kelimetullah bile bu konuda yarımdır. Çünkü, ona da neticeyi düşünme itibarıyla bazı şeyler bulaşmış olabilir.” buyuruluyor. Bu sözü nasıl anlamalı ve hayatımıza nasıl mâl etmeliyiz? Sübjektif mükellefiyet mülahazası bu mevzuda da geçerli midir? -İnanmış bir insan her tavrında, her davranışında ve her düşüncesinde sadece Cenâb-ı Allah’ın hoşnutluğunu hedeflemelidir. (00.55) -Hazreti Ömer b. Abdülaziz, çok güzel mektup yazardı; fakat, onların sırf Allah rızası için yazılmış olmasına ve her kelimenin gönülden kopup çıkmasına çok dikkat ederdi. Bazen yazdığı on mektuptan dokuzunu içlerinde gördüğü çok küçük bir şirk şaibesinden dolayı yırtıp atardı. (03.50) -Hırs duygusunu yaratılış gayesine uygun olarak kullanmak nasıl olur? (05.46) -Rıza-yı İlahîyi arama mevzuunda hakiki bir mü’min ve gerçek bir entellektüel tavrı ortaya koyan Ebu Hasan Eş’arî hazretlerinden bir misal… (07.04) -İnsanın kendini münafık görmesi doğru mudur? Kendinden kuşkulanmanın serhaddi nedir? (08.03) -Cenâb-ı Hakk’ın rızasına ulaşmanın en kestirme yolu i’lâ-yı kelimetullahtır. (11.37) -Aksa’l-gâyât ne demektir; dualarımızda bu tabiri kullanmamızın mahzuru var mıdır? (16.00) -Mekkî teşrii esas alıp sübjektif mükkellefiyet ufkuna göre yaşayan abide şahsiyetlerin örnek hayatlarından birkaç misal… (18.35) -Esved b. Yezid En-Nehaî ve ölüm anındaki endişesi… (24.21) -İmam Malik hazretlerinin Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’e karşı hürmeti… (25.42)
1/30/202429 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Öyle birine gönül ver ki gönlünü şâd eylesin! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Alvarlı Efe Hazretleri der ki: “Öyle bir dildâre dil ver eyleye dilşâd seni / Öyle bir dâmeni tut ki ede ber-murâd seni!” Yani, öyle bir sevgiliye gönül bağla ki, gönlünü şâd etsin. Öyle bir eteğe yapış ki, seni muradına erdirsin. (16:50) *Bir insanın, herhangi bir araştırma lüzumunu duymadan, atalarından görüp duyduğu gibi inanması ve netice itibarıyla da davranışlarını ona göre ayarlaması bir taklittir ve sığlıktır. Bu türlü davranışta muhakeme ve dolayısıyla da “ilm-i yakîn” bulunmadığından, kitlelerin akışına, hârîcî müessirlerin ağır basmalarına göre, sık sık yer ve yön değiştirmeler olabilir. Ayrıca, fen ve felsefeden gelen dalâlet ve küfran karşısında taklit Müslümanları mukavemet edemezler. Bu itibarla, böyle kimselerin çoğu, cami gölgesinde ve sağlam bir toplum içinde neşet ettiklerinden dolayı müslüman olmuşlardır; fakat şayet bir kilisenin hariminde neşet etselerdi, (sebepler açısından) bu defa da birer Hıristiyan olurlardı. Bu video 06/10/2013 tarihinde yayınlanan “Ölümsüzlük İksiri ve İlim-Zühd Münasebeti” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/30/20246 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Müeyyidat Serisi 5 | 30.11.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

Müeyyidat Serisi 5 | 30.11.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/29/20241 hour, 26 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Ben ben diyen “Hû”yu duyamaz! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Ben ben diyen “Hû”yu duyamaz! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/29/20245 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

ÜZERİMİZE DÜŞEN VAZİFE NEDİR? - MİZAN KLASİK - M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ

ÜZERİMİZE DÜŞEN VAZİFE NEDİR? - MİZAN KLASİK - M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ by
1/28/202411 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

NE MUTLU SİZE! - MİZAN KLASİK - M. FETULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ

NE MUTLU SİZE! - MİZAN KLASİK - M. FETULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ by
1/27/20247 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

Vazifeni Sırf Allah Rızası İçin Yap | BİR NEFES

Vazifeni Sırf Allah Rızası İçin Yap | BİR NEFES by
1/26/20242 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Günümüzün insanlarının yabancılaştığı şeyler.. | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Bir ayet-i kerimede Hazreti İbrahim’in şöyle dua ettiği anlatılır: وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي اْلآخِرِينَ “Bana sonrakiler içinde bir lisân-ı sıdk (ve bir yâd-ı cemîl) lütfeyle!” (Şuarâ Sûresi, 26/84) Hazreti İbrahim’in bu duası kabul olmuştur; nitekim o, Müslümanlar (hatta Hristiyan ve Yahudiler) nezdinde hep bir yâd-ı cemîl olarak anılmakta ve dualarla yâd edilmektedir. Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz de öyle bir çizgide yaşamıştır ki O’nu hayırla anmamak mümkün değildir. Siz Allah rızasını gözeterek hizmet edin gidin, “Balık bilmezse Hâlık bilir” hakikati sizin için de cereyan edecek ve siz de yâd-ı cemil olacaksınız. (04:14) *Mahmud, yerde-gökte övülüp methedilen, sena edilen zât demektir. Bu unvan, Peygamber Efendimiz’in ismi olarak Kur’ân’da yer almasa da, ezan sonrası okuduğumuz duada geçtiği üzere Sünnet-i Sahiha’yla sâbit bir ism-i mübarektir. Makam-ı Mahmud, mutlak mânâda İnsanlığın İftihar Tablosu’na has, hamîdiyet ve mahmûdiyetin bir araya getirildiği ulvî bir makamdır. Şöyle ki O (sallallâhu aleyhi ve sellem) Cenâb-ı Hakk’a karşı yerine getirdiği hamdiyle hâmid, gökte ve yerde övülüp medhedilmesiyle de mahmuddur. Evet O, hamd u şükürle kullukta bulunmuş, kulluk yaptıkça Cenâb-ı Hak tarafından övülmüş, övüldükçe mütemadiyen kulluk yapmış, Allah O’nu medih, O da Allah’a hamd etmiş ve neticede övülme ve övgüye mazhar olma makamına ulaşmıştır. (06:50) *Allah Rasûlü’nü (aleyhissalatü vesselam) salat ü selamlarla anmamızın neticesi yine bize dönüyor. O’nun şefaat dairesi genişliyor. Himmetine koşanlar himmet-yab oluyor. Kevserinin başına koşanlar orada âb-ı hayat yudumluyor, ölümsüzlük iksiriyle ölümsüzlüğe eriyorlar. (07:10) *Günümüzün insanlarının yabancılaştığı bir şey: Kendi insanlığını duyma.. insanın Allah için var olduğunu duyma.. ötelere namzet olduğunu duyma… (07:45) *Muhterem Hocaefendi’nin işaret ettiği hutbede okunan yazı: “Yolda Kalanlar da Var” (Sızıntı-Nisan 1982-Başyazı) Bu video 07/10/2013 tarihinde yayınlanan “Mukaddes Mekanlar, Kutsal Zamanlar ve Mübarek Haller” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/26/20245 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

Peygamberlerin Hususiyetleri | Sonsuz Nur Vaazları 5 | M Fethullah Gülen

Peygamberlerin Hususiyetleri | Sonsuz Nur Vaazları 5 | M Fethullah Gülen by
1/25/202457 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Yapılan pek çok hatanın temeli... | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Çay Faslından Hakikat Damlaları: Ölümsüzlük İksiri *Yapılan pek çok hatanın temelinde insanın her şeyi bildiğini zannetmesi, kendi kendisine yeteceği mülahazası ve başkalarının fikirlerine müracaat etmeme inhirafı bulunmaktadır. Çağımızda bu körlük yaygınlık kazanmıştır. Halbuki, esas “Akla mağrur olma Eflâtun-ı vakt olsan dahi / Bir edib-i kâmil gördükde tıfl-ı mekteb ol!.” (Nef’î) sözünce yaşamaktır. Zira, Çekinme âkıl isen itiraf-ı noksandan / Emin olan delidir aklının kemalinden!” (M. Naci) (01:50) *Halk arasında “Marifet iltifata tabidir.” şeklinde yaygın olarak kullanılan bir söz vardır. Belki pek çok insan için böyle bir disiplin söz konusu olabilir ama aslında o bencilce bir yaklaşımdır. Yani halk iltifatta bulunduğu takdirde bazı insanlar marifetlerini döktürür, kabiliyetlerini sergilerler. Aslında iltifat, umumi manada insanlar için teşvik edici bir unsur, hatta bir ihtiyaç olarak görülebilir. Fakat adanmış bir ruha göre, iltifat marifete tabidir. Siz yapmanız gerekeni yapar, ortaya koymanız gerekeni ortaya koyarsınız; bunun sonucunda âlem ister iltifat eder, isterse etmez; meseleyi asla buna bağlı götürmezsiniz. Bu video 07/10/2013 tarihinde yayınlanan “Mukaddes Mekanlar, Kutsal Zamanlar ve Mübarek Haller” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/25/20245 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Evrenin zamanda başlangıcı var mıdır? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Evrenin zamanda başlangıcı var mıdır? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/24/20242 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

Allah’a iman ederek bir an yaşamak.. | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Kurbet ve maiyyet atmosferinde geçen saniyelerin, hatta anların bereketi zılliyet planında Hak dostlarına ve seviyelerine göre mü’minlere de müyesserdir. Nitekim İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi bazı ehl-i hakikat demişler ki: “Bir ân-ı seyyale vücud-u münevver, milyon sene vücud-u ebtere müreccahtır.” Mesela, Allah’a iman ederek bir an yaşamak, O’nu tanımaksızın milyon sene yaşamaktan daha iyidir. Evet, bir ân-ı seyyâle öyle bir ruh hâleti yakalarsınız ki, bütün gönlünüzle “Allah’ım, bir saniyecik Sen’in maiyyetine erme uğrunda bin defa ölürüm!..” dersiniz. Bu öyle bir haldir ki, Allah o küçücük çekirdekten kocaman bir şecere-i Tûbâ yaratır. Öbür tarafa gittiğinizde, o minnacık düşüncenin sizin Cennetinizin çekirdeği olduğunu görürsünüz. İman nuruyla aydınlattığınız o bir anlık zaman diliminde zihninizi dolduran o nurlu düşüncenin, ötede sizin için Cemal’in de, Rıdvân’ın da esası haline geldiğini müşahede edersiniz. *“Tahiyyat”ta “Esselamu aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullahi ve berakâtühu” diyerek Cenâb-ı Hakk’ın Rasûl-ü Ekrem efendimize selamını yad ederken büyükler nasıl bir ruh haletine girerler? Bu video 13/10/2013 tarihinde yayınlanan “Ölümsüzlük İksiri ve İlim-Zühd Münasebeti” isimli Bamtelinden alınmıştır.
1/24/20247 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Reyyân Kapısına Doğru | 10.09.2007

Soru: Ramazan ayını en güzel şekilde değerlendirebilmek için hangi hususlara dikkat etmeliyiz? Teravih namazını sekiz rekat olarak kılabilir miyiz? Ramazana ayrı bir derinlik katan teravih namazının bereketinden yararlanabilmek için onu nasıl ikâme etmeliyiz? -Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) “Nice oruç tutan vardır ki, tuttuğu oruçtan onun yanına kalan sadece açlık ve susuzluktur.” buyurmuştur. (01.32) -Ebu Hureyre’nin (radıyallahu anh) rivayet ettiğine göre, Rasûlullah (aleyhissalatu vesselâm) şöyle demiştir: “Allah şöyle buyurdu: Âdemoğlunun her ameli kendi içindir. Yalnız oruç müstesna. Onun mükâfatını bizzat Ben veririm. Zira yemesini ve nefsâni arzularını, sırf Benim için terk ediyor. Oruçlu için iki sevinç ânı vardır: Biri iftar ettiği, diğeri de Allah’a kavuştuğu vakittir. Oruçlunun ağzının kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur.” (02.22) -Bir hadis-i şerifte, “Cennet’te Reyyân denilen bir kapı vardır ki oradan sadece orucun hakkını verebilenler girer.” denilmektedir. (03.36) -Peygamber Efendimiz Ramazan’da birkaç gece teravih namazı kıldırmış; daha sonra, teravihte cemaat farz kılınır da müslümanlar onu edaya güç yetiremezler endişesiyle yalnız kılmayı tercih etmiş; fakat, “Kim Ramazan namazını (teravih) inanarak ve sevabını Allah’tan umarak kılarsa onun geçmiş günahları bağışlanır.” diyerek ashabını bu namaza teşvik etmiştir. (07.44) -Teravih namazı, -cemaatin umumu gözetilerek- diğer namazlara nispetle biraz daha seri ikame edilebilir; fakat, harflerin mahreci anlaşılmayacak şekilde bozuk bir telaffuzla ve tadil-i erkâna dikkat etmeden kılınamaz. Biraz hızlı hareket edilse de, kelimeleri tane tane okumak, mahreçlere dikkat etmek ve rükünleri eksiksiz yerine getirmek şarttır. (10.17) -Hazreti Ömer, teravih namazını ayrı ayrı kılanları görünce, Ubey b. Kab’ı (radıyallahu anh) imam tayin ederek teravihin cemaatle ve yirmi rekat kılınmasını emretmiştir. Şüphesiz, Hazreti Ömer bunu kendisinin bildiği şer’î bir esasa ve Rasûl-ü Ekrem’in bir vasiyetine istinaden böyle yapmıştır. Nitekim, daha sonraki halifeler ve alimlerin ekseriyeti de bu uygulamaya itiraz etmemişlerdir. (15.16) -Teravihte cemaat olmak sünnet-i kifâyedir; yani, bir mescitte hiçkimse teravihi cemaatle kılmazsa, hepsi günahkâr olur. Teravih namazı tek başına da kılınabilir; fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir. (16.45) -Teravih namazını kimler sekiz rekat olarak kılabilir? (18.40) -Kendisine yazık eden üç kişi… (20.49)
1/23/202424 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Eşref zamanı | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Arafat günü ve Kadir gecesi mazhar olunan ilahî tecellilerin hususiyetleri nelerdir? Eşref saat ve eşref zaman ne demektir? Bu video 13/10/2013 tarihinde yayınlanan “Mukaddes Mekanlar, Kutsal Zamanlar ve Mübarek Haller” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/23/20245 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Müeyyidat Serisi 4 | 23.11.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

Müeyyidat Serisi 4 | 23.11.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/22/20241 hour, 23 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Allah Resulünün Arafat ve Müzdelifedeki Duaları | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Arafat ve Müzdelife vakfelerinde “kul hakları” da bağışlanır mı? Buralarda nasıl bir kurbete erilir? *Mukaddes mekanlar ve kutsal zamanlarda mü’minin hali nasıl olmalıdır? İçteki haşyetin dışa yansımaları hangi surette gerçekleşir? Bu video 13/10/2013 tarihinde yayınlanan “Mukaddes Mekanlar, Kutsal Zamanlar ve Mübarek Haller” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/22/20246 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

HİZMETTE TALİP OLDUĞUMUZ ŞEY NEDİR?

HİZMETTE TALİP OLDUĞUMUZ ŞEY NEDİR? by
1/21/202412 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

ÖLÜNCE ANCAK ANLAYABİLMİŞLERDİ!

ÖLÜNCE ANCAK ANLAYABİLMİŞLERDİ! by
1/20/202411 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Anne Babaya Saygı | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Anne Babaya Saygı | M. Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/19/20248 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

Salih amellere kıymetler üstü kıymet kazandıran durumlar! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Salih ameller zatında kıymetlidir; fakat, bazen mekan, zaman ya da hal zarfları, yapılan amele kıymetler üstü kıymet kazandırır. Ka’be, Arafat, Müzdelife gibi mekanlarda ve Hac mevsimi, Arefe günü, Kadir gecesi gibi zamanlarda yapılan ibadetlere bin kat fazlasıyla sevap yazılır. *Mazrufa (sarılıp muhafaza edilen, zarfa konulan şeye) kıymet kazandıran zarflardan biri de “hal”dir. İbadete iyice yumulup kurbet hisleriyle dolduğu bir anda gözlerinden akan yaşlarla hislerini ifade eden bir mü’minin o andaki hali, yaptığı dualara kat kat değer kazandırır ve taleplerinin kabul edilmesine vesile olur. *Ebu Eyyûb el-Ensâri Hazretleri’nin medfun bulunduğu mekanı ve ona benzer mescidleri ziyaret etmek hangi ölçüler içerisinde olmalıdır? *Mina, Arafat ve Müzdelife’nin en önemli hususiyetleri nelerdir? Bu video 13/10/2013 tarihinde yayınlanan “Mukaddes Mekanlar, Kutsal Zamanlar ve Mübarek Haller” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/19/20246 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Peygamberlerin Gönderiliş Gayeleri | Sonsuz Nur Vaazları 4 | M. Fethullah Gülen

Peygamberlerin Gönderiliş Gayeleri | Sonsuz Nur Vaazları 4 | M. Fethullah Gülen by
1/18/20241 hour, 3 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Hazreti Pîr’in sözüne sonuna kadar sadığız:... | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Bir insan hakkındaki haberlerle ilgili hüküm verirken onun dünya görüşü, hayat felsefesi, durduğu yer ve o zamana kadarki gidişatına da bakmak lazımdır. Mesela; gönüllü olarak hizmete kendini vermiş ve adanmış insanların dünya adına dikili bir taşları yok. Bunlara yalvarsanız “Allah aşkına, peygamber aşkına, ne olur, gelin siz de siyasete girin, milletvekili olun, müsteşar olun, müdür olun.” deseniz, şöyle mukabele ederler: “Git Allahını seversen! Elhamdulillah her anlayışta bu işi temsil eden insan var. A istiyorsanız, A çizgisinde insan var; B istiyorsanız, B çizgisinde insan var… Madem hemen her düşüncede insan var, onlar temsil ediyorlar bu işi; siz bunlardan hangisini yararlı görüyorsanız, ülkeye ve millete faydalı görüyorsanız, onu intihab edersiniz, seçersiniz. Fakat o işin içine girme, ille nemalanma, yararlanma, bir makam bir paye sahibi olma… hırsıyla oturup kalkmak doğru değil. Mesleğimiz itibarıyla, Hazreti Pîr’in sözüne sonuna kadar sadığız: Euzu billahi mineşşeytani vessiyaseti: Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırız. Bu Allah’a sığınılacak bir şey değil, fakat biz, kendini i’lâ-yı kelimetullaha adamış, ruhunun âbidesini ikâmeye adamış insanlar, mesleğimiz itibarıyla ondan Allah’a sığınırız.” (34:52) *Bir de konumu itibarıyla insanlara bakıp öyle hüküm vermek lazım. Siz birisi hakkında bir şeyler düşünüyorsunuz. O elli yaşına girmiş, altmış, yetmiş, yetmiş beş yaşına girmiş ve o güne kadar bu mevzuda en küçük bir istekte bulunmamışsa, ondan sonra kalkıp onun hakkında olumsuz şeyler düşünmek sizde bir fikir inhirafının var olduğunu gösterir; siz hiç farkına varmadan bir düşünce kayması yaşıyorsunuz demektir. Bu itibarla da insanlar hakkında hüküm vermeden önce numara ve drop arama çok önemlidir; o zaman pek çok meselede “Bunlar, bu insanların diyeceği/edeceği şey değildir.” denecektir. (37:13) *Bize düşen şey; “Biz mü’minlerin bu türlü olumsuz şeylere tenezzül edeceklerine ihtimal vermiyoruz. Müslümanlara kötülük yapacaklarına, yaptıkları hizmeti engelleyeceklerine, yaptıkları hizmette onlara çelme takacaklarına ihtimal vermiyoruz.” mülahazası içinde meseleye yaklaşmak ve böylece musibeti/belayı ikileştirmemektir. (41:10) *Genel duamız şudur: يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ بِرَحْمَتِكَ نَسْتَغِيثُ أَصْلِحْ لَناَ شَأْنَناَ كُلَّهُ وَلاَ تَكِلْناَ إِلَى أَنْفُسِناَ طَرْفَةَ عَيْنٍ وَلَا أَقَلَّ مِنْ ذٰلِكَ “Yâ Hayyu, yâ Kayyûm (gerçek hayat sahibi ve kâinatı ayakta tutan), rahmetin hürmetine Senden yardım diliyoruz; her halimizi ıslah eyle ve göz açıp kapayıncaya kadar, hatta ondan daha kısa bir vakit olsun bizi nefsimizle başbaşa bırakma!” Bu video 20/10/2013 tarihinde yayınlanan “Girdili-Çıktılı Aktarmalar ve Suizan Virüsü” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/18/20248 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Tanrı tanımlanabilir mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Tanrı tanımlanabilir mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/17/20241 minute, 44 seconds
Episode Artwork

Suizan bir hastalıktır! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Biz hepimiz insanız; söylediğimiz sözleri başından kestikleri, sonundan kopardıkları, ortadan deldikleri zaman su-i tevile uğramayacak şekilde beyanda bulunamayız. “Ben öyle bir konuşayım ki ne girdilerle ne de çıktılarla beni mahkum edemesinler!” İnsanın gücü yetmez buna. Mesela siz (terör işleyen, canlı bomba olup masum insanların canına kasteden ve İslam’ın aydınlık yüzüne zift püskürten kimselerden bahsederken) diyorsunuz ki: “Böyle hainler, böyle aşağılık mahluklar var müslümanların içinde.. Yahudilerin içinde de böyle aşağılık mahluklar olmuştur.. Hristiyanların içinde de olmuştur. Bugün de var mı yok mu? (…) Öyle müslümanları, Allah akıllarını başlarına getirsin, insaf versin, yoksa yerin dibine batırsın! Böyle davranan yahudiyi de Allah yerin dibine batırsın.” Fakat, bu cümlelerin başında zikrettiğiniz sıfatları ve şartları, mesela “Böyle davranan…” kaydını koparttıkları zaman geriye “Yahudîyi Allah yerin dibine batırsın!.. Musevîyi Allah yerin dibine batırsın!” kalıyor. Sonra “Konuşmanın falan dakika falan saniyesinde al sana bu kelimeler!..” deyip üstü üste vesika gibi şeyler yığmak suretiyle, bir de yanlış tercümelerle çok büyük kötülüklere ve suizanlara sebebiyet veriyorlar. Günümüzde bunları acı acı müşahede ediyoruz. Bütün bunlarda “tebyin”e gitmeme, arkasını araştırmama meselesi var. Demiyorlar “Orijinal bantta, sözün önüne arkasına bir bakalım! Girdi var mı, çıktı var mı?” Aceleci ruhlar ve zaten önyargılı/şartlanmış olan kimseler, hemen o ilk duyuma binaen bir hüküm veriyorlar; dolayısıyla düşmanlıklar, kinler, nefretler tetiklenmiş oluyor. (26:44) *Suizan bir hastalıktır; aynı zamanda o öyle bir virüstür ki siz onu ortaya attığınız zaman başkalarına da bulaştırmış olursunuz. Bu video 20/10/2013 tarihinde yayınlanan “Girdili-Çıktılı Aktarmalar ve Suizan Virüsü” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/17/20248 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Hizmet Mâzeret Değil!..| 03.09.2007

Soru: Bazen Kur’an hizmeti bahane edilip eşlerin birbiri üzerindeki haklarını da içine alan aile hukuku çiğnenebiliyor. Dinin hakkı ile ailenin hukukunu birbirini ihlal etmeyecek şekilde gözetebilmenin esasları nelerdir? Bu hususta eşlerin tavır ve davranışları nasıl olmalıdır? -Yirmi Dördüncü Söz’de ifade edildiği gibi; “Ubudiyet, mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika değil, belki netice-i nimet-i sâbıkadır. Evet, biz ücretimizi almışız; ona göre hizmetle ve ubudiyetle muvazzafız.” Bu açıdan, kulluk adına ne yaparsak yapalım, yine de Allah Teâlâ’nın üzerimizdeki haklarına layıkıyla mukabelede bulunmuş olamayız. (00.12) -Cenâb-ı Hak, omuzlarımıza üzerimizdeki hukukunun büyüklüğü ölçüsünde bir vazife yüklemiyor; bizden -objektif olarak- altından kalkabileceğimiz bir kulluk çizgisi tutturmamızı talep ediyor. (03.00) -Rasûl-ü Ekrem Efendimiz, zamanını çok iyi tanzim ediyor ve ailesinin bütün fertlerinin haklarını mutlaka gözetiyordu. (05.12) -Hazreti Selman-ı Fârisi, sürekli oruç tutan, yatağa hiç girmeyen, neredeyse gecenin tamamını kıyamda geçiren Ebu’d-Derda Hazretlerine Peygamber Efendimiz’den işittiği şu nasihatı hatırlatır: “Senin üzerinde Rabbinin hakkı var, nefsinin hakkı var, ehlinin de hakkı var. Her hak sahibine hakkını ver.” (08.50) -Ne olur, iman ve Kur’an hizmetini bazı hakları ihmal etmek için bir mazeret olarak kullanmayın! Ne olur, bir sürü hukuku çiğneyip de “hizmet” kisvesi altına sığınmayın; sığınıp kendinizi kandırmayın! Hizmet etmek anne-babanın hukukunu gözetmeye ya da eş ve çocukların haklarına riayet etmeye asla mani değildir. (10.16) -Rehber-i Ekmel Efendimiz’in, Allah’la kavî münasebetine ve sorumluluklarının ağırlığına rağmen, eşlerinin ve çocuklarının haklarına karşı fevkalâde hassas davranmasını kendimize örnek almalıyız!.. Hiçbirimiz O’nun kadar meşgul değiliz; bahaneleri bırakmalıyız!.. Ne hizmet, ne sohbet ve ne de istişare üzerimize terettüp eden ailevî hukuku çiğnememize mazeret olamaz!.. (13.12) -Saatlerce süren istişarî toplantılar hak anlayışımıza uygun mu? Mefkûre insanı istişare süresini nasıl tanzim etmeli? Şayet, evine gecikmesi zarurî olacaksa ne yapmalı? (15.57)
1/16/202421 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Nice namaz kılanlar da vardır ki... | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Girdi ve çıktılar, en güzel sözleri bile hakiki manalarından uzaklaştırırır. Mesela, Rasûl -i Ekrem Efendimiz’in, رُبَّ صَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ صِيَامِهِ إِلَّا الْجُوعُ وَرُبَّ قَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ قِيَامِهِ إِلَّا السَّهَرُ “Nice oruç tutanlar vardır ki, nasipleri sadece açlık ve susuzluktur. Nice namaz kılanlar da vardır ki, nasipleri sadece yorgunluk ve zahmettir.” hadisinde “nice” anlamına gelen “rubbe” kelimesi cümlenin başından koparıldığı zaman ortaya bambaşka bir mana çıkar. (20:50) *İçleneceği içleyen ve dışlanacakları da dışlayan her huzur eri, ihsas ve ihtisaslarını değişik şekilde ifade etse de, besteler ve nağmeler aynıdır. Zira onların mir’ât-ı ruhlarına akseden, tecelli-i Zât envârı ve sübühât-ı vech şuâlarıdır. Vâkıa, aynaların ve kabiliyetlerin istidat ve istiâblarına göre bazen duyuş, seziş ve seslendirişler farklı farklı olabilir; hatta bazı fıtratlar bu durumda iltibaslara da düşebilir; burada esas olan temkin, teyakkuz ve “usûlüddîn” prensiplerine bağlılıktır. Bize düşen ise, onlara ait bir kısım farklı iltibaslara mâkul birer mahmil bularak, böyleleri hakkında suizan kapılarını kapalı tutmak olmalıdır. Mesela, Muhyiddin ibn Arabi’nin vücud mülahazaları ve “Ene’l-Hak” diyen Hallac-ı Mansur hazretlerinin sözleri hüsnüzanla te’vile tabi tutulmalıdır. Ezcümle, Muhyiddin İbn Arabî Hazretleri, Şam’da baskıya uğradığı bir zaman ayağını yere vurur ve “Sizin taptığınız tanrı, benim ayaklarımın altındadır.” der. Bazıları onun bu türlü sözlerini ilhadına bir sebep sayarlar. Hâlbuki hazret, muhataplarının Karun gibi gönüllerini paraya kaptırdıklarını ve âdeta ona tapmaya başladıklarını düşünmektedir. Onların taptıkları bu tanrının, ayaklarının altında olduğunu ifade etmesinin ise, ayaklarının altında gömülü bulunan büyük bir hazineye işaret olduğu nice zaman sonra anlaşılmıştır. Bu video 20/10/2013 tarihinde yayınlanan “Girdili-Çıktılı Aktarmalar ve Suizan Virüsü” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/16/20246 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

Müeyyidat Serisi 3 | 16.11.197 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

Müeyyidat Serisi 3 | 16.11.197 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/15/20241 hour, 20 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Hüsn-ü Zan, Adem-i İtimâd | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Biri hakkında kötü düşüncelere sahip olmaya “sû-i zan” denir. Cenâb-ı Hak, bir ayet-i kerimede, sû-i zannın çirkinliğini ifade sadedinde, “Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı (ism) günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın.” (Hucurât Sûresi, 49/12) buyurmuştur. Bundan dolayıdır ki Nur Müellifi, dört büyük hastalığı sayarken, yeis, ucb ve gurur ile beraber sû-i zannı da zikretmiş ve insanın hüsn-ü zanna memur olduğunu belirtmiştir. (14:55) *Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ فَتَبَيَّنُوا أَنْ تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ “Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın. Yoksa, gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurât Sûresi, 49/6) Müfessirlere göre, söz konusu ayet, Benî Mustalik kabilesiyle alâkalı bir haber üzerine gelişen hadiseler münasebetiyle nâzil olmuştu. Velid bin Ukbe, Mustalik oğullarının zekat vermeye yanaşmadıkları ve Peygamber Efendimiz’le savaşmak için hazırlık yaptıkları şeklinde bir haber ulaştırmıştı. Bu haber karşısında çok heyecanlanan bazı sahabiler hemen saldırıya geçmek gerektiğini söylemiş ve âsilerin çabucak cezalandırılmaları istikametinde görüş beyan etmişlerdi. Haddizatında o birkaç sahabinin fevrîlikleri, Allah’ın dinine bağlılıklarından, kalblerindeki iman aşkından, küfre ve isyana karşı duydukları öfkeden dolayıydı. Mustalik oğullarının, Allah Rasûlü’nün emrine itaat etmediklerini ve zekat vermeye yanaşmadıklarını duyar duymaz, gönüllerindeki din gayretiyle hemen ayağa kalkmış ve Rasûl-ü Ekrem’e isyan eden bu kabileyle savaşmak üzere yola koyulma niyetlerini izhar etmişlerdi. Fakat, Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi ve sellem) onların savaş isteklerini hemen kabul etmemiş, önce durumun incelenip haberin doğru olup olmadığının tesbit edilmesi lazım geldiğini söylemiş ve bu vazife için de Hazreti Halid’i görevlendirmişti. Hazreti Halid (radiyallahu anh) gece vakti Benî Mustalik mahallesine varmış, gözcülerini onların arasına göndermiş ve kendisi de etrafı kontrol etmişti. Gözcüler geri dönünce, Mustalik oğullarının İslam’a bağlı olduklarını, onların ezanlarını duyduklarını ve namazlarını gördüklerini haber vermişlerdi. Sabah olunca Hazreti Halid bizzat Mustalik oğullarına gitmiş; onların kat’iyen isyan etmediklerini, biatlarını koruduklarını, zekatı bir vazife bildiklerini ve onu îfâ etmeye gönülden razı olduklarını görmüştü. Şahit olduğu manzara karşısında çok memnun kalan Hazreti Halid durumu Rasûlullah’a iletince, Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ) “Tedbirli davranmak Allah’tan, acele ise şeytandandır.” buyurmuştu. İşte, bu olayın akabinde hükmü kıyamete kadar kalacak ve benzer meselelerde müslümanlara hep ışık tutacak olan söz konusu ayet indirilmişti. Bu video 20/10/2013 tarihinde yayınlanan “Girdili-Çıktılı Aktarmalar ve Suizan Virüsü” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/15/20245 minutes, 47 seconds
Episode Artwork

MEDENİLERE GALEBE İKNA İLEDİR

MEDENİLERE GALEBE İKNA İLEDİR by
1/13/20244 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

Onları Sürpriz Şekilde Salıver Allah'ım | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Onları Sürpriz Şekilde Salıver Allah'ım | M. Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/12/20243 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Siz Güzel Bir Söz Söylersiniz Fakat... | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Şeytan, en olumlu işlerin içine girdiler yaparak onu bulandırmaya/karartmaya çalışır. Ehl-i dünya da bazen “girdi” bazen de “çıktı” yapmak suretiyle insanları aldatmaktadır. Siz güzel bir söz söylemiş, güzel bir tevcihte bulunmuşsunuzdur; fakat, başından sonundan onları biraz kırpınca kuyruğu gitmiş, kulakları kesilmiş, dudağı burnu koparılmış bir şey kalır ortada. (09:15) *Aramızda “Haziran Fırtınası” şeklinde maruf bulunan, “bant furyası” ya da “intikam almak için fırsat kollayan kimselere sünuh eden mevsim” de denebilecek olan günlerde girdili çıktılı montajların en çirkinleri hazırlanmıştı. Mesela; C, birilerinin nazarında çizgisi olmayan, istediği gibi yaşayan kafirin teki; fakat sen diyorsun ki “Arkadaş, ‘C kafirdir’ diyemezsiniz!” Sadece oradan o “diyemezsiniz”i kırptığında ne kalıyor geriye?!. “Falan kafirdir” kalıyor. (10:10) *Yine mesela bazı gazetecilerle otururken elektronik levhada bir cümle çıkıyor: “Bazen güç ve kuvvet insanı kör ve sağır hale getirebilir.” Tam o esnada gazetecilerden biri soruyor, “O ne demek?” Siz de “Bazen güç ve kuvvet insanı başkalarını hesaba katmaz hale getirebilir.” diyorsunuz. Fakat, onlar kendi duygu ve düşüncelerine göre, hakaret sayılabilecek bir tabirle, bunu ifade edince, karşı taraf “Nasıl böyle bir şey der?” diyor. Oysa ki siz belli bir cümleye bağlı olarak, farklı bir münasebetle, konjonktür farklılığı içinde bir şey söylüyorsunuz ama o şeyin yeri değiştirilince, konjonktür kayması olunca, atmosfer farklılaşınca o mesele farklı manalara geliyor. O mesele o farklı manalarla sunulunca bir sürü gönlü yıkmış oluyorsunuz. (12:00) *Biri hakkında kötü düşüncelere sahip olmaya “sû-i zan” denir. Cenâb-ı Hak, bir ayet-i kerimede, sû-i zannın çirkinliğini ifade sadedinde, “Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı (ism) günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın.” (Hucurât Sûresi, 49/12) buyurmuştur. Bundan dolayıdır ki Nur Müellifi, dört büyük hastalığı sayarken, yeis, ucb ve gurur ile beraber sû-i zannı da zikretmiş ve insanın hüsn-ü zanna memur olduğunu belirtmiştir. Bu video 20/10/2013 tarihinde yayınlanan “Girdili-Çıktılı Aktarmalar ve Suizan Virüsü” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/12/20246 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Yürüdüğünüz bu yolda, daima kendinizi yenilemeniz gerekir! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

*Bayezid-i Bistâmî Hazretleri der ki: “Bütün iç dinamizmimi kullanarak Cenâb-ı Hakk’a tam otuz sene ibadet ettim. Sonra gaybdan, ‘Ey Bâyezid, Cenâb-ı Hakk’ın hazineleri ibadetle doludur. Eğer gayen O’na ulaşmaksa, Hak kapısında kendini küçük gör ve amelinde ihlâslı ol!’ sesini duydum ve tembihini aldım…” (12:20) *Zikredilen hadis-i şerif ahiret yolcusu için adeta bir manifestodur. Bununla beraber, Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in bu mübarek beyanı bir de hizmet-i imaniye ve Kur’aniye açısından değerlendirilmelidir. Gemi, yol, azık, yük, sarp yokuş ve ihlas gibi hususların adanmış ruhlar için neler ifade etmesi gerektiği üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. (14:15) * جَدِّدِ السَّفِينَةَ فَإِنَّ الْبَحْرَ عَمِيقٌ Gemini restorasyona tâbi tut, sağını solunu gözden geçir; tamir isteyen yanlarını onar ve bakımını tamamla. Çünkü, ruhlar âleminden Cennet’e uzanan uçsuz bucaksız ummanda dağvârî dalgalarla karşılaşman kaçınılmazdır. Gemin sağlam olmalıdır ki, uzun sefere, hırçın dalgalara ve korkunç fırtınalara dayanabilsin. Küçük bir gölde tenezzüh için kullanılan kayık ile okyanus geçilemez; tekne ile açık denizde uzun süre yol alınamaz. Gemini öyle yenile, o kadar geliştir ve o denli bakımlı tut ki, bir transatlantiğin üzerinde ilerliyormuş gibi aşabilesin en zorlu engelleri!.. Bu hususun bir de iman hizmetine bakan yanı vardır. Adanmış ruhlar, kendi çağlarını ve içinde bulundukları şartları çok iyi okumalı; ona göre olgunluğa ermeli ve metafizik gerilimlerini hep korumalıdırlar. (14:33) Bu video 27/10/2013 tarihinde yayınlanan “Adanmışın Manifestosu” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/12/20245 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

Müjdelenen Peygamber | Sonsuz Nur Vaazları 3 | M. Fethullah Gülen

Müjdelenen Peygamber | Sonsuz Nur Vaazları 3 | M. Fethullah Gülen by
1/11/202446 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Yalan söylemek hangi hallerde caizdir? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Yalan söylemek hangi hallerde caizdir? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/10/20244 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Sırtındaki yükünü hafif tut! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

* وَخَفِّفِ الْحِمْلَ فَإِنَّ الْعَقَبَةَ كَئُودٌ Azığını eksiksiz al ama yol boyunca sana lazım olmayacak yükleri boş yere yanında taşıma. Cehennem’e yakıt olacak bütün dünyevîlikler yüktür insanın sırtında. Küfür, fısk, isyan yüktür; her bir günah ve hata yüktür. Bu itibarla, yükün hafifletilmesinden maksat, mâsiyetten sıyrılmak ve günahlardan arınmaktır. Önündeki zorlu engelleri, aşılması güç geçitleri ve sarp yokuşları düşün; belini bükecek ağırlıklarla katedemezsin o uzun mesafeyi. Elli, yüz, yüz elli kiloluk bir ağırlığı belki birkaç adım taşıyabilirsin; fakat, onunla kilometrelerce yürüyemezsin, onca yükle hedefe varmaya güç yetiremezsin. Öyleyse, öteye adım atarken dünyevî ağırlıklarından kurtulmalı, ahirette işine yaramayacak hiçbir şeyin hamallığını yapmamalı ve yükünü hafif tutarak yürüyüşünü kolaylaştırmalısın. Hele dava adamıysan, iffet, ismet ve istiğna kahramanı olmalı, dünyevî ağırlıklardan kurtulmalı, elindeki bir çantacığınla dünyanın neresi nasipse oraya hicrete hazır olmalısın. Tek bir elbiseyle bazen üşüyen bazen de buram buram terleyen Hazreti Ali gibi yaşamaya rıza göstermeli ve hizmetlerini asla dünyevî çıkarlara vasıta yapmamalısın. (23:39) *وَأَخْلِصِ الْعَمَلَ فَإِنَّ النَّاقِدَ بَصِيرٌ Yaptığın her işte doğru, samimî, katışıksız, dupduru, riyadan âzâde ve öz yürekli ol; amellerini sadece Allah’a tahsis et. Gönül safvetini ve fikir istikametini her zaman koru; Allah ile münasebetlerinde dünyevî garazlardan uzak kal. Vazife ve sorumluluklarını, sırf O emrettiği için yerine getir; bunu yaparken de yalnızca O’nun hoşnutluğunu hedefle ve O’nun uhrevî teveccühlerine yönel. Şüphesiz, her şeyi görüp gözeten, sadece cisimlere, suretlere değil kalblere ve niyetlere de nazar eden ve her ameli zâhir-bâtın yanlarıyla küllî olarak değerlendiren Rabb-i Rahîm senin yapıp ettiklerine de muttalidir. Allah Teâlâ ne yapıp ettiğini gördüğü gibi, onu nasıl bir niyetle ortaya koyduğunu da bilmektedir. Mevlâ-yı Müteâl, çok iş ve çok semereden ziyade, her işte rızasının gözetilmesine önem vermektedir. Evet, O’nun nezdinde “Bir dirhem ihlâslı amel, batmanlarla hâlis olmayana tercih edilir.” (29:25) *Hazreti Sâdık u Masdûk Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) جَدِّدُوا إِيمَانَكُمْ بِلَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ “İmanınızı ‘Lâ ilâhe illâllah’ ile yenileyiniz.” buyurmaktadır. Şu kadar var ki, Allah Rasûlü’nün bu nasihati, sadece dil ile Kelime-i Tevhidi söylemeye hamledilmemelidir. Bu mübarek beyan dil ile telaffuz edilirken, aynı zamanda vicdanda da duyulmalıdır ki, iman tecdîd edilmiş olsun. Bu itibarla da, “Lâ ilâhe illallah deyin” sözü, “Bu kelimeleri vicdanınızda duyun; din ve iman adına her an daha bir derinleşme peşinde olun; devamlı kendinizi yenileyin ve yaratılış gayesine ulaşma uğrunda sürekli mesafe katedin!..” demektir. İmanı yenileme meselesi devamlılık isteyen bir husustur. Bu yenilenme, mü’minin tabiatının bir yanı, fıtratının bir parçası hâline gelmelidir ki, o devamlı surette imanını derinleştirsin ve nihayet tahkikî imana erişsin. Evet, imanı tecdîd etme ve böylece ruhen yenilenme, kavlî olarak “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah” demekle başlayıp, onun mahz-ı mârifet hâline getirilmesiyle devam eder; sonra da mârifetin muhabbeti, muhabbetin aşk u şevki ve aşk u şevkin de cezb u incizâbı netice vermesiyle en ileri seviyeye ulaşır. Mektubat’ta da vurgulandığı üzere, nefis, hevâ, vehim ve şeytan az-çok her insana hükmetmekte; onun gafletinden istifade ederek, pek çok hile, şüphe ve vesveseyle iman nurunu karartmaktadır. Onun için, her gün, her saat, hatta her vakit, imanı cilalamaya ihtiyaç vardır. Her fırsatta cilalanmış, sürekli parlak tutulmuş ve tahkik ufkuna ulaştırılmış bir iman gemisiyle, değil dünyevî okyanuslar, Cehennem gayyaları bile rahatlıkla geçilebilecektir. Bu video 27/10/2013 tarihinde yayınlanan “Adanmışın Manifestosu” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/10/20248 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Cennet’in Etrafındaki Sur | 27.08.2007

Soru: “Cennet çepeçevre mekârihle sarılmış, cehennem de şehevâtla kuşatılmıştır.” mealindeki hadis-i şerifte nazara verilen “mekârih” ne demektir? Mekârihe neler dahildir? -Mekârih, “mekruh” kelimesinin çoğuludur; nefsin hoşuna gitmeyen şeyler; dertler, sıkıntılar ve meşakkatler demektir. Şehevât ise, “şehvet” kelimesinin cem’idir; nefsin aşırı istekleri ve cismanî arzular manasına gelmektedir. (00.15) -Cennet, aklın zahirî nazarına göre nahoş ve nefse ağır gelen şeylerle kuşatılmıştır. Abdest almak, namaz kılmak, hacca gitmek, zekat vermek, mücahede etmek, Allah yolunda zorluklara katlanmak, yer yer cemiyet içinde bir parya muamelesine tâbi tutulmak, her türlü insanî haklardan mahrum bırakılmak… işte Cennet bunlarla kuşatmıştır. (02.23) -Dinin bazı emirlerinde zâhiren bir meşakkat görünse bile, onlar da aslında hakiki meşakkat değildir; hikmetleri açısından ya bizzat güzeldir ya da neticeleri itibarıyla hayırlıdır. Onlar, uzun bir yolculuğa çıkmış bulunan insanın hedefine sağ-salim varabilmesi için yol azığı mesabesindedir; ileride çıkması muhtemel tehlike ve engellere karşı birer korunma vesilesidir. (04.00) -Cihad da mekârihin bir şubesidir; İslam’da harbin bazı esasları ve hiçbir dinde olmayan kaideleri vardır. Günümüzdeki canlı bombaların İslam’ın dırahşan çehresini karartmaya matuf olduğu âşikârdır. (06.40) -Cehennem, cismanî hevesleri ve şehevî arzuları kendisine tuzak yapmış bir cadıdır. Çoğu kimseler, biraz sonra hayatına mâl olacağından habersiz, tıpkı sineklerin bala koşması gibi, o cadının elindeki zehire koşmaktadırlar. (10.24) -Rehber-i Ekmel Efendimiz (aleyhi ekmelüttehâyâ) bize ibadet ü taati tabiatın bir yanı haline getirmeyi öğrettiği gibi, şehevanî duygulardan kaçınmayı da tabiatın bir derinliği kılmayı talim buyurmuştur. (11.11) -Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in, “Evlenin, çoğalın; zira ben, kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” hadis-i şerifindeki “iftihar” ifadesi hangi manaya gelmektedir? (13.08)
1/9/202418 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Söylediklerinizi yaşamadıkça inandırıcı olamazsınız! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

وَخُذِ الزَّادَ كَامِلاً فَإِنَّ السَّفَرَ بَعِيدٌ Azığını eksiksiz al, yol boyunca ihtiyaç duyabileceğin her şeyi tedarik et. Sahilden ayrıldıktan sonra artık erzak bulmakta oldukça zorlanırsın, hatta hiç bulamazsın; öyleyse henüz vakit varken ve gemin demir almamışken önündeki uzun seferde muhtaç olacağın levâzımâtı iyi düşün, güzelce hesapla ve tastamam hazırla! Hadis-i şerifteki, “zâd” kelimesi, yiyecek, içecek, giyecek, binecek ve sair ihtiyaçlar demektir; dilimizdeki “azık” sözcüğünün karşılığıdır. İnsan için iki yolculuk mukadderdir; ilki dünyada yolculuktur; ikincisi ise, dünyadan yolculuktur. Dünyada yolculuk için yiyecek, içecek, giyecek ve gerektiğinde harcayacak mal lazım olduğu gibi, dünyadan yolculuk için de azık lazımdır. İşte, ilkinden daha hayırlı olan bu zahîre, takva ve amel-i sâlih azığıdır. Hizmet insanının çağın şartlarına göre çok donanımlı olması da bir nevi azıktır. Bu video 27/10/2013 tarihinde yayınlanan “Adanmışın Manifestosu” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/9/20245 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Müeyyidat Serisi 2 | 2.11.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

Müeyyidat Serisi 2 | 2.11.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/8/202458 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

En Büyük Kayıp, Kazanma Kuşağında Kaybetmedir! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

En büyük kayıp, kazanma kuşağında kaybetmedir. Kaybedenler zaten kaybediyordur, Allah kurtarsın; fakat, mü’minlerin kaybetmesi çok acıdır. *Şeytan, bir parça dahi olsun iyilik düşünmeyen, tamamen fesada kilitlenmiş ve kötülük duygularıyla dopdolu bir varlıktır. Cenâb-ı Hakk’a başkaldırdığı andan itibaren o, insanın en büyük düşmanı olmuştur. Şeytan ve insî-cinnî yardımcıları beşere en büyük zararı verebilmek için öncelikle insanlara en faydalı olan şahısları hedef alır ve onlara hücum eder. Bu hususla ilgili bir menkıbe anlatılır: Ehl-i dünya veya bînamaz bir insan camiin bahçesinden geçiyormuş. O esnada elinde bir sürü gem olan birisini görmüş. Yanına sokularak kim olduğunu sormuş. O da, “Ben şeytanım!” diye cevap vermiş. Bu sefer elindeki gemlerin ne işe yaradığını sormuş. Bunun üzerine şeytan: “Şu camide gönlünü Allah’a vermiş âbid insanlar var. Dışarıya çıktıklarında, onları o atmosferden uzaklaştırıp kendi peşimden sürüklemek için bu gemleri elimde tutuyorum.” demiş. Adam kendisi için de bir gemin olup olmadığını merak etmiş ve şeytana, “Benim gemim hangisi?” diye sormuş. Şeytan, “Senin için geme lüzum yok ki, sen zaten küçük bir işaretle arkamdan koştura koştura geliyorsun!” demiş. *Şeytan, bir kısım kimselerin etrafında kötü bir atmosfer oluşturur; orada laubalîlik estirir, bâtılı tasvir ettirir, nefret hislerini alevlendirir ve insanın mahiyetindeki şehevî, gazabî duyguları harekete geçirir; böylece ağına düşürdüğü o şahısların bakışlarını bulandırır, başlarını döndürür. Evet, o vesveselerini sürekli üfler durur; onun insî borazanları da o üflemeleri yaldızlı sözlerle ve diyalektiklerle sese dönüştürürler. Aldatmak için yaldızlı (içi bozuk, dışı süslü ve aldatıcı) sözler söylerler. Yani vahyeder gibi seri bir ima ve işaretle öyle süslü, yaldızlı sözler telkin ederler ki, bunların sadece dışındaki süsüne bakanlar aldanır ve onların şeytanlıklarına meftûn olurlar. Bu açıdan da insî cinnî şeytanlardan gelebilecek hücumlara karşı latifelerimizi güçlendirmemiz, onlardaki nefsanî/şeytânî tuzaklara tepki gücünü artırmamız ve bu konuda Kur’an-ı Kerim’in talim buyurduğu üzere Allah’a sığınmamız gerekmektedir: وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ “Sen de ki: Ya Rabbî! Şeytanların vesveselerinden, onların yanımda bulunmalarından (atmosferimi kirletmelerinden) Sana sığınırım!” (Mü’minûn Sûresi, 23/97-98) Nitekim, “Kur’ân okumak istediğin zaman, o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” (Nahl Sûresi, 16/98) mealindeki ayet-i kerime, İlahi Beyan’dan tam istifade edebilmenin bile öncelikle istiâzeye bağlı olduğunu ifade etmektedir. Bu video 20/10/2013 tarihinde yayınlanan “Girdili-Çıktılı Aktarmalar ve Suizan Virüsü” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/7/20248 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

DİNE HİZMETTE KENDİMİZİ NEREYE KOYMAMIZ LAZIM

DİNE HİZMETTE KENDİMİZİ NEREYE KOYMAMIZ LAZIM by
1/7/202411 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

Rabbim Hizmetten Ayırmasın!

Rabbim Hizmetten Ayırmasın! by
1/6/20246 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Karanlıktan Aydınlığa | Sonsuz Nur Vaazları 2 | M. Fethullah Gülen

Karanlıktan Aydınlığa | Sonsuz Nur Vaazları 2 | M. Fethullah Gülen by
1/5/202448 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

Hz. Ebû Zerr (r. anh), tam bir zühd kahramanıydı! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hazreti Ebû Zerr (radiyallahu anh), tam bir zühd kahramanıydı. (06:42) *Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), Ebû Zerr hazretlerinin şahsında bütün ümmet-i Muhammed’e şöyle buyurmuştur: جَدِّدِ السَّفِينَةَ فَإِنَّ الْبَحْرَ عَمِيقٌ وَخُذِ الزَّادَ كَامِلاً فَإِنَّ السَّفَرَ بَعِيدٌ وَخَفِّفِ الْحِمْلَ فَإِنَّ الْعَقَبَةَ كَئُودٌ وَأَخْلِصِ الْعَمَلَ فَإِنَّ النَّاقِدَ بَصِيرٌ “Gemini bir kere daha elden geçirerek yenile, çünkü deniz çok derin. Azığını tastamam al, şüphesiz yolculuk pek uzun. Sırtındaki yükünü hafif tut, çünkü tırmanacağın yokuş sarp mı sarp. Amelinde ihlâslı ol, zira her şeyi görüp gözeten, tefrik eden ve hakkıyla değerlendiren Allah senin yapıp ettiklerinden de haberdardır.” Bu video 27/10/2013 tarihinde yayınlanan “Adanmışın Manifestosu” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/5/20247 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

Münacat-M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Münacat-M.Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/4/20241 minute, 37 seconds
Episode Artwork

Allah Teâlâ her yüz senede bu dini tecdîd edecek bir insanı gönderir! | Mizan | M. Fethullah Gülen

İnsanların sürekli kendilerini yenilemeleri, duygu ve düşünce formatlarıyla oynamaları, kendi çağlarına göre her gün daha farklı bir zaviyeden hakikatlere bakıp “tecdîd” peşinde olmaları lazımdır. (01:16) *Allah Teâlâ, enbiyâ-yı izâmla nübüvvet çerçevesinde hep “tecdîd” yapmıştır. Nübüvvetin sona ermesinden sonra da “tecdîd” büyük evliya ile devam etmiştir. Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Allah Teâlâ her yüz senede bir, bu dini tecdîd edecek bir insanı gönderir.” *Aslında toplum hayatında olduğu gibi fert itibarıyla da sürekli tecdîde ihtiyaç vardır. Herkesin hem de her sabah yeni bir günün idrakiyle, dinini bir kere daha engince duyması lazımdır. Evet, Hak ve hakikat her gün daha bir derin duyulmalı, hissedilmeli ve o, vicdanlarda hep terütaze kalmalıdır. Bu video 27/10/2013 tarihinde yayınlanan “Adanmışın Manifestosu” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/4/20246 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

Zaman İhtiyarladıkça Hz. Muhammed (sav) Gençleşiyor | Sonsuz Nur Vaazları 1 | M. Fethullah Gülen

Zaman İhtiyarladıkça Hz. Muhammed (sav) Gençleşiyor | Sonsuz Nur Vaazları 1 | M. Fethullah Gülen by
1/3/202445 minutes, 29 seconds
Episode Artwork

Ümmühât-ı hulukun dördüncüsü adalettir! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Ümmühât-ı hulukun dördüncüsü ise “adalet”tir. Dengeli olma, aşırılığa düşmeme, herkesin ve her şeyin hakkına riâyet etme, zulme girmeme mânâlarına gelen “adl” ve “adalet”, İslâm dininde ahlâkî ve hukukî yanlarıyla fevkalâde önemli bir esastır. (41:33) *“Mukabele-i bilmisil”de bulunmaya (bir davranışa aynıyla karşılık vermeye) din ruhsat tanımıştır. Fakat, öyle zaman olur ki, bir kötülüğe karşı siz de aynıyla mukabele ederseniz, çok daha olumsuz hadiselere sebebiyet verebilirsiniz. Bu açıdan, o ruhsatı günümüzün insanları kullanmamalıdır. Nitekim, Kur’an-ı Kerim’de düşmana ancak yaptığı kadarıyla karşılık verilebileceği beyan buyurulduktan sonra, “Eğer sabrederseniz, bu, sabredenler için daha hayırlıdır” (Nahl Suresi, 16/126) denmekte ve inananlar sabra teşvik edilmektedir. (41:52) *İman ve Kur’an hizmetinin gönüllüleri her zaman şu ayetin ışığında hareket etmelidirler: وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ اِدْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ “İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet Suresi, 41/34) (44:38) *“Zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah’ı var / Bugün halka cevretmek kolay, yarın Hakk’ın divanı var.” demişler. Fakat bence size zulmedenlerin Hakk’ın divanında cezaya çarptırılmaları isteğinde de bulunmayın. Sizi karşı cepheden görüp 40-50 sene en olumlu işlerinizi dahi sorgulayan insan hakkında bile “Allah seni cehennemle cezalandırsın!” demeyin. İlle de bir şey diyecekseniz, “Allah benim kalbimi de senin kalbini de ıslah eylesin!” deyin. (45:37) *Sabrın, sabırdan daha ötesine sabredeceğimi bileceği ana kadar dişimi sıkıp sabredeceğim. Bu video 03/11/2013 tarihinde yayınlanan “Ahlakın Esasları: Hikmet, Şecaat, İffet ve Adalet” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/3/20249 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Kabe'nin kutsallığı hakkında bilgi verir misiniz? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Kabe'nin kutsallığı hakkında bilgi verir misiniz? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/2/20244 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

İffetin çok önemli bir buudu, istiğna ve beklentisizliktir. | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

İffetin çok önemli bir buudu, istiğna ve beklentisizliktir. Gerçek insanlık ve beklentisizlik ufkuna doğru dikey yükselenlerden biri olan Amr ibn As (radıyallahu anh) kendisine ganimet verilmek istendiğinde: “Ya Rasûlallah, ben ganimet için Müslüman olmadım!” demiştir. Onunla aynı ruh halini paylaşan bir sahabîye de İnsanlığın İftihar Tablosu (aleyhissalâtü vesselâm) ganimetten hissesini vermek istediğinde, o zat, “Ya Rasûlallah! Ben bunu kabul edemem. Ben (boğazını göstererek) şuradan bir ok yiyeyim de şehit olayım diye Müslüman oldum.” demiş ve neticede arzu ettiği gibi şehit olup ötelere yürümüştür. Kim bilir onların içlerinde daha kaç yüz tane öyle müstağni insan vardı ama kendilerini ifşâ etmediklerinden dolayı isimleri siyer ve megazi kitaplarına girmedi. Bu video 03/11/2013 tarihinde yayınlanan “Ahlakın Esasları: Hikmet, Şecaat, İffet ve Adalet” isimli bamtelinden alınmıştır.
1/2/20245 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Allah’ın Yardımını Nasıl Kazanabiliriz

Allah’ın Yardımını Nasıl Kazanabiliriz by
12/31/202311 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

Bu İplikten Aldığımız Para Yenir Mi

Bu İplikten Aldığımız Para Yenir Mi by
12/30/20236 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Hocaefendi Bizim İçin Bir Cesaret Örneği | Hizmetten Özel

Hocaefendi Bizim İçin Bir Cesaret Örneği | Hizmetten Özel by
12/29/202310 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

Hakka Adanmış Bir Hayat

Hakka Adanmış Bir Hayat by
12/28/202343 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

Ey Mekke! Eğer beni çıkarmasalardı, senden ayrılmazdım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

"Seni o kadar çok seviyorum ki, eğer beni çıkarmasalardı vallahi senden ayrılmazdım!” *Bütün tehlike dolapları herkesten önce İnsanlığın İftihar Tablosu’nun mübarek başında dönüp durmuştur. Kur’an-ı Kerim, Müslümanlar hakkında kurulan komploları âdetâ Efendimiz’e tahsis etmiş ve şöyle demiştir: وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُاللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ “Bir vakit de o kâfirler senin elini kolunu bağlayıp zindana mı atsınlar veya öldürsünler mi, yahut seni ülke dışına mı sürsünler diye birtakım tuzaklar planlıyorlardı. Onlar tuzak kuradursunlar, Allah da tuzaklarını başlarına doluyordu. Zaten Allah’tır tuzakları boşa çıkarıp onları kuranların başlarına dolayan.” (Enfal, 8/30) Görüldüğü üzere, elini kolunu bağlayıp zindana atma, öldürme ya da belde dışına sürme gibi mekrin değişik dalga boyundaki zuhurları olan bütün komplolarda gayr-i sarih mef’ul Efendimiz’dir; bütün planlar O’nun üzerine yapılmıştır. *İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz hicret esnasında Sevr sultanlığından ayrılıp yola revân olacağı an, yaşlı gözlerle son bir kere daha doğup büyüdüğü topraklara bakmış ve “Ey Mekke! Seni o kadar çok seviyorum ki, eğer beni çıkarmasalardı vallahi senden ayrılmazdım.” buyurmuşlardı. *Şayet en mübarek insanlar hırpalanmışlarsa, preslerden geçmişlerse, dibeklerde adeta dövülmüşlerse ve siz bundan âzâde, vâreste tutuluyorsanız, bence kendi durumunuzdan şüphe duymanız lazım. Bu video 19/04/2015 tarihinde yayınlanan “Mukaddes Çile ve İnfak Kahramanları” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
12/27/20235 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

İslam dininin tüm şart ve zamanlarda yaşanabilir olduğu nasıl ispat edilebilir? | F. G. Hocaefendi

İslam dininin tüm şart ve zamanlarda yaşanabilir olduğu nasıl ispat edilebilir? | F. G. Hocaefendi by
12/26/20233 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

Sızıntı'lı Günler | Özlenen Günler | Hatıralar Kuşağında

Sızıntı dergisinin 30. yılında dergininin isminin konulması ve ilk faaliyete başlama sürecini ve hatıraları Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin kendi anlatımlarıyla istifadelerinize sunuyoruz.
12/25/20233 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

İTAAT KONUSU NASIL ANLAŞILMALIDIR

İTAAT KONUSU NASIL ANLAŞILMALIDIR by
12/24/202315 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

ALDANMA NOKTALARINDAN NASIL KURTULABİLİRİZ

Aldanma noktalalarından nasıl kurtulabiliriz? 00:24 Kuran insan tarafından yorumlanınca bir derinliğe ulaşır 01:12 Yeniden her yerde beş-on deliyle işe başlamak lazım! 02:52 Çok aldanma noktaları var 03:16 Bundan sonraki zor günler geçmişteki zor günleri mumla arattıracaktır 04:15 Bize o büyük saltanat, o büyük icraat karşısında kendimize sadece sıfır demek düşer 06:19 Çok bilmek değil, bildiğimiz kadar Allah’a kul olmak… 08:02 Her mümin, her arkadaşımız tıpkı bu işin pazarlamacısı gibi her yerde O’nu anlatmalı 11:52 Kendi kutuplarını gösteren pusuladaki ibreler gibi hep O’nu göstermek lazım 12:28 Zikzak çizenler çok yoruldalar da yol alamazlar!
12/23/202312 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

Hz. Âişe (R.A.) Vâlidemizin Evlilik Yaşı

Hz. Âişe (R.A.) Vâlidemizin Evlilik Yaşı by
12/21/20231 hour, 17 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

Allahım, medrese-i Yusufiye misafirlerini salıver! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“Allahım, medrese-i Yusufiye misafirlerini salıver ve onları en çabuk zamanda sevdiklerine kavuştur!..” *Bazılarınız çeker, bazılarınız da onların çektiğini paylaşır, onların ızdıraplarını ruhunda duyar; yapılması gerekli olan şeyler mevzuunda bir küheylan gibi şahlanır, bir üveyk gibi kanatlanır Allah’ın izni inâyetiyle; işte o zaman paylaşıyor demektir. *Evet, birileri içeride medrese-i Yusufiye yaşarlar; berikiler de dışarıda oturur kalkar onlara dua ederler: “Onları en çabuk zamanda, çok rahatlıkla salıver Allahım! Salıver ve onlarla beraber bir sürü aileyi, kırk bin tane aileyi, elli bin tane aileyi, yüz bin tane aileyi; belki on milyon aileyi sevindir Allahım!” Bu on milyon ailenin sevinmesi, mele-i âlânın sakinlerinin de sevinmesi demektir. Bu arada bir şirzime-i kalîl “Niye böyle oldu?” diye üzülecekler. İnşaallah, iman ediyorlarsa Allah’a, o üzülme de onların günahlarına kefaret olur. Biz onu da düşünürüz: Allah onların da günahlarına kefaret olabilecek şeylere onları hidayet eylesin. Genel ahlakımız bu!.. *Bazı densizler bir mülâaneyi, bir mübâheleyi, bir muhâveleyi beddua kabul edip böyle bir meseleden dolayı, incir çekirdeği nevinden meseleleri dava mevzuu yaparak, “Acaba bununla bunlara bir örgüt diyebilir miyiz?” düşüncesine daldılar. Bu yaptıkları mesâvîden dolayı bize düşen şey “Allahım bunlara da hidayet eyle!” demektir. Bir de sabredemediğimiz takdirde “Allah Allah, cinnetin bu seviyesi de varmış!.” demektir. Ama ben bu mülahazaya girmenizi de istemem. Mukaddes Çile Nöbeti Sizlerdeyse… *Dünden bugüne sizin çizginizde hareket eden insanlar hep çekmişlerdir. Yüce mefkûrelerini, gaye-i hayallerini, dünyanın dört bir yanında bir bayrak gibi dalgalandırmaya odaklanmış insanlar hep musibetlere maruz kalmışlardır. Başka mülahazaları olmayan, dünya adına bir kazanım peşinde koşmayan, ölürken “Varım ol Dost’a verdim hânümânım kalmadı / Cümlesinden el yudum pes dü cihanım kalmadı.” (Ahmedî) diyerek Allah’a yürümeyi planlayan, farklılığını fark etmeyen; el-âlem hizmetini alkışlarken “Allah Allah bunlar neyi alkışlıyor?” diyen, kendini tamamen bu işe adamış, başkalarının başka şeyleri sıfırlamalarına mukabil o kendini sıfırlamış; el-âlem göklere çıkarsa bile kendisini yeryüzünde debelenen bir “dâbbe” ve Cenâb-ı Hakk’ın küçük, hakîr, zavallı, kıtmir bir varlığı olarak gören insanlar… Cenâb-ı Hak kendimizi öyle görmeye muvaffak eylesin; bu Allah’ın büyük bir hidayetidir. Başka türlü görme, Allah’ın, insanın firavunlaşmasına fırsat vermesi demektir. *Evet, insanın, kendini diğer insanlardan büyük görmesi ve “ben şuyum, buyum” demesi bir mekr-i ilahidir; Allah’ın o insanın firavunlaşmasına müsaade etmesi demektir. Verdiği imkânların onda istidraç şeklinde tesir göstermesi demektir. İstidraç, nimet şeklinde gelen, insanı Allah’tan uzaklaştıran nıkmettir. *Madem Hak yolun en kıymetli yolcuları enbiya, mukarrebin, asfiya ve evliya hep musibetlere maruz kalmış ve çileler çekmişler, bizim de başımıza gelenleri tabii kabul etmemiz, öfkelenmememiz ve hale rıza göstermemiz lazım. Bu video 19/04/2015 tarihinde yayınlanan “Mukaddes Çile ve İnfak Kahramanları” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
12/20/20237 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Ülfet nedir? Nasıl aşılır? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ülfet nedir? Nasıl aşılır? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
12/19/20235 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Melekût Âlemi-10 | Melek ve Ruh | 5 Mayıs 1978, Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

• Meleklerin vazifeleri nelerdir? • Seyyar meleklerin yeryüzünde teveccüh ettikleri yer. • Melekler insanın yaratılışını nasıl karşıladılar? • Cenab-ı Hakk'ın insana melekten daha çok değer vermesi. • Meleklerin girip girmeyeceği yerler, hoşlandığı veya hoşlanmadığı şeyler nelerdir? • İnsanın teheccüd namazıyla meleklerle muhatap olması. • Cihad yolunda gidenlere meleklerin yardımı ve Bedir'e katılmalarının ayrıcalığı. • Ölüm meleklerinin mümin ve kafire muameleleri. • Mümin yeryüzünde nasıl muvazene unsurudur? • Zamanımıza kadar 124 bin peygamber geldiğine göre Konfiçyüs ve Buda gibi kimseler peygamber olabilirler mi?
12/18/20231 hour, 28 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Modern Hayatın Uzağında Komşuluk

Modern Hayatın Uzağında Komşuluk by
12/14/202347 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

O’nu bulan neyi kaybetmiş ki!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah’a kul olmak ne güzel!.. Sadece O’nun karşısında eğilmek ne hoş!.. *Allah ile münasebetimize bakınca, bu karınca halimizle diyoruz ki: “Ne kadar bahtiyar insanlarız! Bu küçük halimizle O’nunla bir çeşit münasebet içindeyiz. Bunun lezzetine, halavetine, zevkine doyulmaz!” Kim bilir o meseleyi zirvede duyanlar daha neler duyuyordur neler! Çobanlar meseleyi böyle duyuyorsa, kim bilir sürü sahibi meseleyi nasıl duyuyordur! Tabii İnsanlığın İftihar Tablosu bu mevzuda her sözden vârestedir. O, duyuşu, hissedişi, ihsası ve ihtisaslarıyla adeta semâvîdir. O, belki bazı hususları melâike-i kirâmın bile duyamayacağı seviyede duyuyordu. Evet, O müstesna!.. *Bir de zılliyet planında Hakk’ın mükerrem ibâdı var. Onlar da bize göre müstesna insanlar. Ne var ki, hemen her seviyede insan, O’nun ile münasebeti açısından çok şey duyar, çok şey hisseder; böyle âvâre, sergerdân kimselerin durumunu nazar-ı itibara alınca, kendi bahtiyarlığına tebessümler yağdırır. “Oh be!.. Müslümanlık ne güzelmiş! İnsanlığın İftihar Tablosu’nun arkasında Allah deyip kemerbeste-i ubudiyet içinde ayakta durmak ne latifmiş! İki büklüm olup tevazuun birinci faslını eda etmek, Allah karşısında eğilmek ne zevkli bir şeymiş! Yüzünü yerlere sürmek ne derin haz kaynağıymış!..” der. Cenâb-ı Hak o zevki derinlemesine duymaya muvaffak eylesin! “O’nu bulan neyi kaybetmiş ve O’nu kaybeden neyi bulmuştur ki?” *İnsanın, küçük çapta, zıllıyet/gölge planında, çok küçük nispetler perspektifinde bile olsa, böyle bir mazhariyet ve zevk hemhemesi, demdemesi iradelerinize ait yönüyle hemheme, öbür taraftan, O’nun vâridâtına mazhariyeti itibarıyla demdeme içinde bulunması çok önemlidir. Bu açıdan da bu arada başımıza ne gelirse gelsin, onun yanında hafif kalır. *Madem O’nu bulduk, bir yönüyle artık bulacağımız bir şey yok ve kurtulduk!.. “Seni buldum ve kurtuldum!” diyebilirsiniz.“O’nu bulan neyi kaybetmiş ve O’nu kaybeden neyi bulmuştur ki?” demiyor mu Ataullah İskenderânî?!. Evet, O’nu bulan ne kaybetmiştir?!. O’nu kaybeden, yani kendi düşünce dünyasında kendini uzaklara atan, kendini O’nun yokluğuna, daha doğrusu O’nsuzluğa, “ene”sini “Hüve”sizliğe salan kimse ne bulmuştur ki?!. *Binaenaleyh, böyle cevheri bulmuş bir insan huzur, mutluluk, şâd ve hürrem olma gibi şeylere hiç gönül kaptırmaz. Bunlar, bakırcılar çarşısında bile elde edilebilecek şeylerdir; cevherlerin alış-verişinin yapıldığı, sarrafların bulunduğu yerde olan şeyler değildir. Bu itibarla da bazı şeylere katlanmalı!.. Ve katlananlar bu mülahaza ile katlanmışlardır. O katlanma işi de tarihî tekerrürler devr-i daimi içinde hiç eksik olmamıştır. Bu video 19/04/2015 tarihinde yayınlanan “Mukaddes Çile ve İmfak Kahramanları” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
12/13/20236 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Efendimiz'in (sav) vefatı, yıkanması, defni nasıl oldu? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Efendimiz'in (sav) vefatı, yıkanması, defni nasıl oldu? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
12/12/20235 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Melekût Âlemi-9 | Melek ve Ruh | 28 Nisan 1978, Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

• Ayetler ve hadisler ışığında melekler ve vazifeleri. • Melek ve şeytan dünyevi işlerde nereye kadar müdahale edebilir? • Ayetlerle hesap gününe ait enteresan tablolar. • Hak hesabına kurulan meclislere meleklerin ve Allah'ın (cc) bakış açısı buna dair misaller. • Cuma günü salat-ü selam getirmenin ehemmiyeti.
12/11/20231 hour, 11 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

ÜMİDİM ÇOK ÜST SEVİYEDE

ÜMİDİM ÇOK ÜST SEVİYEDE by
12/10/20239 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

KÂMİL MANADA NAMAZ NASILDIR

KÂMİL MANADA NAMAZ NASILDIR by
12/9/202315 minutes, 47 seconds
Episode Artwork

Müeyyidat Serisi 1 | 26.10.1979 | Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hayata istikamet verecek müeyyideler, cihada giriş. Kişinin inandığı Resulüllah (sav) hayatını yaşaması ve anlatması.
12/8/20231 hour, 7 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Peygamber Tavsiyeleri ile Sağlıklı Hayat

Peygamber Tavsiyeleri ile Sağlıklı Hayat by
12/7/202344 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Allah insafsız zalimlere insaf ihsan eylesin! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bin Tanemizi Öldürseler de Bu Kervan Yine Yürüyecek!.. *Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hicretlerine tekaddüm eden günlerde, “Dâru’n-Nedve” denilen kulüpte toplanan Mekke müşriklerinin arasında, Necidli bir ihtiyar kılığında şeytanın bulunduğu da rivayet edilir. Müşrikler İslam’ın boy atıp intişar edişini engellemekten aciz kalınca, insî ve cinnî şeytanlar, Allah Rasûlü’nü (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve ashabını imha için bir plan yapmak üzere bir araya gelmişlerdi. Evet, Necidli bir ihtiyar kılığında Şeytan da onların aralarına katılmıştı. İhtimal müşrikler, işin idaresini ellerinden kaçırdıklarını anlamaya başlamış ve âdeta panik içindeydiler. Acaba ne yapmalıydılar? İşte onları bir araya getiren gündemin ana maddesi buydu. Sonunda “Her kabileden birer ikişer genç seçelim. Onları organize edelim. O’nun üzerine hep beraber saldırsınlar ve O’nu hep beraber öldürsünler. Böyle yaparsak Hâşimoğulları kan iddia edemezler. Bütün kavim ve kabilelerle savaşmayı da göze alamazlar.” teklifinde anlaşmışlardı. *İnanın günümüzde de aynı şeyler yaşanıyor. Burada ısrarla “Amanın o ahşap binada durmayın, problem var!” falan dediler. Bu kadarını açayım, bilin. Oysaki biz kim oluyoruz?!. Vifak ve ittifak içinde yürekleri çarpan, bu davaya gönül vermiş milyonlarca insan var. Bir buçuk seneye yakın bir zamandır, sürekli baskılar altında preslendikleri halde, hizmetlerinde bir duraklamaya girmeyen babayiğitler var. Bizim bin tanemiz ölse bile Allah’ın izni ve inayetiyle o kervanı durduramayacaklar. *Bir kimse Allah için olur ve O’nun teveccühünü, yakınlığını, dostluğunu, muhabbetini, maiyyetini, korumasını ve yardımını gönülden dilerse, Allah onu katiyen hasımlarına teslim etmez, himaye ve sıyanet buyurur. Himaye ve sıyanet buyuruyor! Himaye ve sıyanet buyuracaktır, endişe duymayın. Şayet ille de endişe duyacaksanız, belli bir dönemde mabette sizinle beraber namaz kıldıkları halde yanlış bir yola girmiş, yanlışlığın dili ve tercümanı olmuş ve birileri de dilini yutmuş, sessiz şeytanlığı tercih etmiş kimselerin su-i akıbetleri adına endişe duyun. Öylelerinin bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün, bir su-i akıbete maruz kalacaklarında hiç şüpheniz olmasın! Dünyadaki bütün eşrar, füccar, mekkar, küyyad ve a’danın da aynı şeye maruz kalacaklarında hiç tereddüdünüz olmasın! *Allah (celle celaluhu) inâyetini, riâyetini, kilâetini bizimle beraber eylesin. İnsafsız zalimlere insaf ihsan eylesin. Yanlış yolda yürüyerek doğru bir yere varacaklarını zanneden o insanları Cenâb-ı Hak yanlışlarından döndürsün, sırat-ı müstakime hidayet eylesin. Vesselam… Bu video 26/04/2015 tarihinde yayınlanan “En Büyük Tehlike ve Boykot” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
12/6/20238 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Hayır Ve Şer Allahtan Geldiğine Göre Kaderin Uygulayıcısı Olan Insan Neden Sorumlu Oluyor

Hayır Ve Şer Allahtan Geldiğine Göre Kaderin Uygulayıcısı Olan Insan Neden Sorumlu Oluyor by
12/5/20234 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Melekût Âlemi-8 | Melek ve Ruh | 21 Nisan 1978, Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

• Gayba maneviyata inanmanın gerekliliği. • Görünen âlemle görünmeyen âlemlerin farkı. • Meleklerin vasıfları ve Allah'a (cc) karşı yakınlıkları. • Meleklerin insanla münasebetleri ve muhafazası. • Meleklere inanma ve yakinen onları hissetme. • Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) arz ve semadaki vezirleri kimlerdir? • Meleklerde vazife, Rabb'e karşı ubudiyetleri. • Cennet ve Cehennem; Hâzin meleklerin durumları. • İnanan insanın imanında ve hayatında hasbi olması nelere bağlıdır ve vazifesi nedir? • Asım bin Ebi Ehvel'in hasbiliği. • Bedir'e çıkış ve sahabenin hasbiliği, Sa'd b. Muaz'ın (ra) hitabı. • Hasbilikte itaat ve nasıl olunması gerektiği.
12/4/20231 hour, 20 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

'’Pozitif Ebeveynlik’' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (17.BÖLÜM)

Bir kişi için ebeveyn tutumları neden önemli? Pozitif ebeveynliği oluşturan davranışlar ya da bileşenler nelerdir? Sınır koymanın önemi nedir? Neden zorlayıcı bir alana dönüştü? Teknoloji ile ilgili ailede uygulanacak pozitif yaklaşımlar nelerdir?
12/1/202341 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Herkes dilsiz şeytanlık durumuna düşmeseydi, keşke!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Cesur Münevverler Çıkmadı, Bari Bugün de Bir Emile Zola Olsaydı!.. *Keşke günümüzde de entelektüellerden Dreyfus Davası’ndaki Emile Zola’nın yiğitliği gibi ki aslında bizim tarihimizde öyle binlercesi vardır ama bu konu açılınca ilk planda batıya bakmanın neticesi olarak o akla gelir bir yiğitliği gösterenler olsaydı. İnsan ne kadar arzu ederdi, alnını yere koyan, secde eden insanlardan bir kaç tanesi, en azından Mekke’deki müşrikler gibi, binlerce ailenin yüreğini sızlatan, binlerce insanı vazifelerini yaptığından dolayı gadre uğratan zalimler güruhuna karşı “yeter artık” falan deyip entelektüelce bir tavır sergileseydi, samimi bir ses yükseltseydi, herkes dilsiz şeytanlık durumuna düşmeseydi, keşke!.. İnsan ne kadar arzu ederdi!.. Ahiretlerini kurtaracaklardı. Maalesef aynı cürmün cezasını paylaşacaklar; birileri cürüm işleyerek, diğerleri de cürüm karşısında sessiz kalarak o cürme iştirak ettiklerinden dolayı, o cürmün cezasını müşterek olarak çekecekler öbür tarafta. Ve yine bizim canımız yanacak, onları öyle gördükçe, yüreğimiz sızlayacak; ciğerimize zıpkın saplanmış gibi bir acı duyacağız. Cenâb-ı Hak tez zamanda aklını yitirmiş kimselerin tutulmuş akıllarının zincirlerini, bağlarını çözsün, doğruyu göstersin, hakiki imana ulaştırsın, zulümden vazgeçirsin. *O üç insanla boykota son verildi ama işkence ve çileler bi’set-i seniyyenin on üçüncü senesine kadar öyle devam etti. “Acaba algı operasyonlarıyla bu insanları inandıkları şeyden vazgeçirebilir miyiz? Haydi bir fasıl daha, haydi bir fasıl daha!..” Kullanmadıkları argüman kalmadı: İnsan öldürmeden alın da, mahrum etmeye, zincir vurmaya, bir kaç günde sadece bir su sunmaya… kadar işkencenin en utandırıcılarını yaptılar. Fakat hiçbir Müslümanı sindiremediler . *Ashab-ı Kiram eziyet ve işkencelere boyun eğmedi zira onların insibağı çok güçlüydü. Sanki Allah (celle celaluhu) İnsanlığın İftihar Tablosu’nu hususi bir donanımla gönderdiği gibi, O’na hakiki ümmet olabilecek o babayiğitleri de hususi O’nun için hazırlamış. Bu açıdan da sahabeyle kimse boy ölçüşemez. Cenâb-ı Hak bizi onların arkasından yürüyenlerden eylesin. Bu video 26/04/2015 tarihinde yayınlanan “En Büyük Tehlike ve Boykot” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
12/1/20234 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

'’Çocukların İlkokul Dönemlerinde Nelere Dikkat etmeliyiz?'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (16.BÖLÜM)

1. 7-12 yaşta ailelerin dikkat etmesi gereken noktalar nelerdir? Ve diğer dönemlerden farkları nelerdir? 2. Bu yaş dönemi ile birlikte okul dönemi başlıyor. Bu konu ile ilgili özellikle dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir? 3. Pozitif ebeveynlik ile ne anlama geliyor? 4.Değer odaklı olmayı nasıl başarabiliriz? Bize ne kazandırır? Sorularına cevap arıyoruz.
11/30/202343 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

“Lanet olsun bu insanlara!..” denecek... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Dünyada Sıfırlamak Yetmez, Öbür Aleme Giderken Hesapları Sıfırlamış Olmalı!.. *Varsın başkaları sizi saraylarda yatıyor ediyor zannetsinler. El-âlem biliyor, kendimize göre kirasını veriyor, burada öyle duruyoruz. Onu da kitaplardan gelen telifle ödüyoruz. Fakat hırsızlar herkesi kendileri gibi hırsız zannederler; çalanlar herkesi kendileri gibi çalıyor zannederler. İki huyları vardır onların: Eğer onlara “hırsız” derseniz, hemen sizi hırsız gibi yakın takibe alırlar. Bir de âlemi nasıl bilirsin, kendin gibi; herkesi de kendileri gibi çalıyor çırpıyor bilirler; bir elleri balda bir elleri kaymakta, işte ona göre yiyip içip hayvan gibi kulakları üzerine yatıyor zannederler. *Oysaki biz: “Râyete meylederiz kâmet-i dilcû yerine / Tûğa dil bağlamışız kâkül-i hoş-bû yerine Heves-i tîr-u keman çıkmadı dilden, asla / Nâvek-i gamze-i dil-dûz ile ebrû yerine Severiz esb-i hüner-mend-i sabâ reftârı / Bir perî-şekl sanem bir gözü âhû yerine” Yani; gönül alıcı (sevgilinin) boyuna değil biz sancağa meylederiz. Hoş kokulu kâkül yerine tuğa gönül bağlamışız. Sevgilinin kalbe saplanan gamze oku ile kaşlarına bedel ok ve yay hevesi bizim gönlümüzden asla çıkmadı. Gözleri ceylana benzeyen peri suretli bir sanem yerine, rüzgâr gibi giden hünerli atı severiz. (Gazi Giray) *Cennetin hurileri gelse vallahi, billahi, tallahi ayağımın ucuyla iterim ben onları. Mesleğim, davam, ruh-u revân-ı Muhammedî’nin şehbal açması, dünyada bana bin tane Cennet’ten daha leziz geliyor. Ve şimdiye kadar hayatımın büyük kısmı garibane medreselerde geçti; yirmi yaşlarında cami penceresinde üç senem; sonra iki metrelik tahta kulübede altı senem geçti. Bazen üç dört gün ekmek bulamadığım da olmuştur. Ben bunlarda hiç olumsuzluk görmedim. Olumsuzluğu şunda gördüm: Bir gün o talebeler için açılan çeşmelerden abdest almışsam, ben ondan dolayı korkarım. Bir lokma yemeklerini ağzıma koymadım ve orada yedi-sekiz saat mesai yapıyorum diye bir kuruş para da almadım. *Elden geldiğince öbür âleme hesapları sıfırlayarak gitmek lazım. Meseleleri dünyada sıfırlamak yetmiyor; çünkü onu Allah görüyor, maşeri vicdan ona şahit oluyor, günümüzde kaydeden şeyler onları kaydediyor. Siz bugün onları baskı altına alsanız da yarın tarihin sayfalarına simsiyah dökülecek ve her satırıyla bir kere lanet okunacak onlara; “Lanet olsun bu insanlara!..” denecek. Bunu dedirtmemek lazım; birer yâd-ı cemîl olarak, arkada çok hayırlı şeyler bırakarak, Allah’ın izni ve inayetiyle, yüz ak alın açık Allah’ın huzuruna çıkmaya bakmak lazım. Bu video 26/04/2015 tarihinde yayınlanan “En Büyük Tehlike ve Boykot” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/30/20234 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

His Felcinin Sebepleri | 20.08.2007

Soru: Bazılarımız itibarıyla dünkü hassasiyetlerimizi bugün kaybetmekte olduğumuz ve bir ölçüde duyarsızlaştığımız görülüyor. Tanıma bahtiyarlığına erdiğimiz ulvî hakikatleri herkese duyurmaya gayret ederken farkında olmadan başkalarına benzemeye başlıyoruz. Bu hal, hizmet dairesinin genişlemesine ve dünyaya açılmasına nazaran normal mi karşılanmalıdır, yoksa nasıl değerlendirilmelidir? -Kur’an hizmeti hesabına yapılan bütün hayırlı faaliyetler Allah’ı daha iyi tanımak ve O’nun marifetinin hasıl ettiği heyecanı her gün daha canlı duymak içindir. Şayet, yazıp çizdiğimiz şeyler ve yapıp ettiğimiz işler bizi marifet yolunda bir-iki adım daha ileri götürmüyorsa, onların hepsini bir çukura dökmek ve üzerine de taşlar yığmak gerekir. Çünkü, o zaman işin şeklî ve surî yanını öne çıkarmış, özünü ve ruhunu unutmuşuz demektir. (02.05) -“Heyecan yorgunluğu” ve “his felci” sözleri hangi manalara gelmektedir? (02.31) -Allah yolunda yürüyenler marifet, aşk ve iştiyakın sarhoşları olmalıdırlar; fakat, maalesef bugün çokları alkışların sarhoşu oluyorlar. (03.01) -İnsan nasıl çarpılır; kaç türlü çarpılma vardır? (03.33) -“Ben” diyenler rahmet kapısından içeri giremezler. Nitekim, birisi kapıya vurup “Kim o?” sualine muhatap olunca “Ben ben” dediği için Allah Rasûlü ona kapıyı açmamış ve onu içeriye almamıştır. (05.50) -Gerçek dava adamının dünya düşüncesi ve maddî-manevî beklentisi olmaz; bir insan dinine hizmet karşılığında bir beklentiye ve korunup kollanması gerektiği mülahazasına girerse, o kudsî vazifeyi kirletmiş sayılır. (08.33) -Amerika’da kariyer yapanlar arasında takdire şayan biricik insan kim? (11.03) -İslamiyet helal ve haramdan ibarettir; helal-haram bilmeyen bir kimse “Ben Allah’a ve ahirete inanıyorum!” diyorsa, yalan söylüyor demektir. (11.32) -Vatana-millete hizmet ediyor olmak hizmet müesseselerinden yiyip içmeyi helal kılmaz; ahirete inanan insan hakkı olmayan bir şeye asla el uzatmaz. (12.42) -Senelerce talebe okuttum ama karşılığında bir çay bile beklemedim; talebeye ait yemekten bir kaşık olsun yemedim. Hatta öz kardeşlerimin evinde yediğim yemeğin dahi parasını verdim. Hakkım olmayan bir şeyi yemekten ve ötede onun hesabını verememekten korktum. (15.57) -Osmanlı, bir mefkure topluluğuydu. Osman Gazi hazretleri yoklukta varlık cilvesi gösterdi; Fatihleri, Yavuzları, Kanunileri netice veren bir nesil yetiştirdi ama kendisi bir çadırda ruhunu Allah’a teslim etti. (18.39) -Dünyanın dört bir yanına giden ilk sevgi kahramanları da bu beklentisizliği ve mefkûre ruhunu ortaya koydular. (19.12) -Herhalde bana bir mağaraya çekilip hayatımın geri kalan kısmını orada geçirmek düşüyor!.. (20.24) -Biz gerçekten müslüman mıyız? (24.58) -Şefkat Peygamberi’nin (sallallahu aleyhi ve sellem) bizim hakkımızdaki endişesi neydi? (26.42) -Kur’an-ı Kerim’in füruata ait meselelerde detaya girmesinin ve tavzihte bulunmasının hikmetlerinden biri… (29.16) -Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in zahidâne hayatı, mütevazı hane-i saadeti.. Zübeyr Gündüzalp gibi Kur’an talebelerinin hasbîlikleri.. ve halimiz!.. (30.31)
11/29/202336 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Varsın Karun gibi yaşasın!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmet-i imaniye ve Kur’aniye adına en çok korkulacak husus şudur: Bir gün hafizanallah bazılarının bugün bir kısım kimselerin yaptığı gibi bazı kazanımlarını kendi refahları, huzurları, mutlulukları, saadetleri adına kullanırken rakip saydıkları insanları ezmeyi de haklarıymış gibi görmeleridir. Öyle olmasın inşaallah!.. İçimizde o duygu varsa, kuyruğunu dikip bizi zehirlemeden evvel, Cenâb-ı Hak emanetini alsın, öbür dünyaya götürsün!.. *Meşru dairede, ticaretle, yatırımla kazandığımız şeyleri kazanmış olabiliriz. Fakat Kur’an’a, imana gönül vermiş insanlar olarak, giderken arkada bir dikili taş bırakmadan gitmeye Cenâb-ı Hak hepimizi muvaffak eylesin!.. Varsa imkânlarınız şurada burada sakladığınız bir kefen parası hariç vasiyetnamenize yazın, onu da mutlaka bir hayır müessesesine vakfedin, hibe edin, bağışlayın. Tâ öbür tarafa öyle saray maray, kapıkulları, halayık, şöhret, debdebe, ihtişam, değişik giysiler… gibi hesabının altından kalkılamayacak şeylerle gitmemeye bakın!.. *İç çekişmeler bitmeyen çekişmelerdir, sonu gelmeyen çekişmelerdir; ona düşmemek için bizim rehabiliteye, kalbî ve rûhî hayata yönlendirilmeye çok ihtiyacımız var. “Dünya bir pislik yığınıdır. Onun arkasından koşanlar da kelblerden başkası değildir!” buyuruyor İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem). Ticaretiyle, yatırımıyla, içte ve dışta yaptığı işlerle meşru dairedeki kazanımlar müstesnadır bu mevzuda. Tek Arpanın Hesabıyla Öbür Tarafa Giderseniz… *Fakat kendini hizmete adamış, “Ben milletime hizmet ediyorum!” diyen ve bu kategoride olan insanlar, öbür tarafa giderken Allah’ın izni ve inayetiyle öyle kalbî ve ruhî bir hayat seviyesinde bir ufukla gitmelidirler ki üzerlerinde tek bir arpanın hesabı bile olmasın. Düşünün, tek bir arpa!.. Gayr-ı meşru dairede ağzınıza tek bir arpa koydunuz mu? Koydu iseniz, kime aitse, ta Fizan’da bir insan da olsa, gidin elini öpün onun, o arpadan dolayı “Hakkını helal et!” deyin. *Bu daire içinde bulunanlar, Hazreti Rasûl-ü Zişan’a iktida edenler, Hazreti Pir-i Mugan’ın arkasından gidenler, tek bir arpanın hesabıyla öbür tarafa giderlerse, benim olmasa bile birinin iki eli onların yakasında olacaktır. Tek bir arpa!.. Hizmete adanmış ruhların zerre kadar dünyayla irtibatları olmamalıdır!.. *“Hikmet-i dünya ve mâ fîhâ bilen ârif değil / Ârif oldur bilmeye dünya ve mâ fîhâ nedir.” (Fuzuli) Öbür tarafa öyle gitmeli ki, Münker Nekir kabirde baktıkları zaman “Ne soracağız buna, adamın hiçbir şeyi yok ki?” desinler. Bu bizim yolumuz. Bu duygu inşaallah sizi bir araya getirecek ve bu duygu etrafında kümelenen sizleri dünyaya ait hiçbir cazibedar güzellik koparamayacaktır. Varsın başkaları gırtlağına kadar dünyaya gömülsün, hayatlarını debdebe içinde sürdürsün, Karun gibi yaşasın; dünya onların olsun, Allah bize yeter, Rasûlullah bize yeter. Rasûlullah’ın yolunda olanlar bize yeter!.. Bu video 26/04/2015 tarihinde yayınlanan “En Büyük Tehlike ve Boykot” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/29/20235 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

İslam'da dini nikah var mıdır? | Fethullah Gülen Hocaefendi

İslam'da dini nikah var mıdır? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
11/28/20232 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

En Zavallı Kimseler Mü’minken Zalimleşenlerdir!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

En Zavallı Kimseler Mü’minken Zalimleşenlerdir!.. *Fakat kanaat-i acizânemce, bu çekmelere belki insan katlanabilir. Şu anda birilerinin sizi preslemeleri, alıp sağa sola savurmaları, insanî haklardan mahrum etmeleri, adalet gözetmeden hakkınızı yemeleri ve hukukunuza tecavüz etmeleri… Bunlar, zalimin, gaddarın, hainin yaptığı çok hafif şeylerdir. Ayrıca, zulüm zirve yaptığı zaman, Allah (celle celâluhu) cezalandırır. Dünyada en acınacak insanlar, hele bir de mü’min iseler, başkalarının hukukuna tecavüz eden zalimlerdir. Çünkü size zulmetmişlerse, çok yakın bir gelecekte, Allah (celle celâluhu) onları tepetaklak edecek ve cezalandıracaktır. Bu defa o mazlumlar (!) karşısında sizin içiniz cız edecek, acı duyacaksınız; çünkü insansınız! Zalim insanlığını yitirmiş; siz insanlığınızı yitirmediğinizden dolayı, insanlara karşı alaka duyacak ve acıyacaksınız. *“Allah insanlara zulmetmez. İnsanlar kendi kendilerine zulmediyorlar.” (Yunus, 10/44) Zulmetmek suretiyle zulüm muamelesine çağrıda bulunuyorlar. Birilerinin hakkını yemek suretiyle, bir gün bütün haklarının ellerinden alınmasına kendilerini mahkûm ediyorlar. Olmazsa burada, çok yakın bir gelecekte.. can hulkuma geldiği halden başlayarak kabirde Münker ve Nekir’e cevap vermeye, ondan berzah hayatındaki ve mahşerdeki azaba kadar, çok yakın bir gelecekte.. öyle azaplara duçar olacaklar ki, orada, o ezilmişlik içinde şefkat dilenircesine, gözlerini sizin gözlerinizin içine dikecek, “Ne olur hakkınızı bize helal edin!” diyecekler.. ama geçmiş olacak artık o mesele!.. En Ağır İmtihan: Dava Arkadaşlarının Birbirleriyle Yaka Paça Olmaları *İşte bütün bunlardan daha kötü bir tehlike var: Bir gün bütün dünyanın size açılması.. hizmet eden bazı arkadaşların, kendi ettikleri hizmetin altında kalmaları.. hizmetlerine bakarak “ben” demeleri.. “Bana da şu denmeli! Ben de şöyle gösterilmeliyim! Ben de bir yerden geçerken, millet bana kıyam etmeli, tazimde bulunmalı!..” mülahazaları.. Cenâb-ı Hakk’ın eltâf-ı Sübhâniyesi karşısında herkesin kendine bir pay çıkarması.. kendine nispet ettiği şeylerden dolayı bir beklentiye girmesi.. ve aynı dava, aynı daire içinde bulunan insanların birbiriyle yaka-paça olmaları… Bu öyle ağır bir musibettir ki; Bedir’deki savaştan daha ağırdır; Uhud’daki savaştan daha ağırdır; Huneyn’deki savaştan daha ağırdır. *Hizmet-i imaniye ve Kur’aniye adına en çok korkulacak husus şudur: Bir gün hafizanallah bazılarının bugün bir kısım kimselerin yaptığı gibi bazı kazanımlarını kendi refahları, huzurları, mutlulukları, saadetleri adına kullanırken rakip saydıkları insanları ezmeyi de haklarıymış gibi görmeleridir. Öyle olmasın inşaallah!.. İçimizde o duygu varsa, kuyruğunu dikip bizi zehirlemeden evvel, Cenâb-ı Hak emanetini alsın, öbür dünyaya götürsün!.. *Meşru dairede, ticaretle, yatırımla kazandığımız şeyleri kazanmış olabiliriz. Fakat Kur’an’a, imana gönül vermiş insanlar olarak, giderken arkada bir dikili taş bırakmadan gitmeye Cenâb-ı Hak hepimizi muvaffak eylesin!.. Varsa imkânlarınız şurada burada sakladığınız bir kefen parası hariç vasiyetnamenize yazın, onu da mutlaka bir hayır müessesesine vakfedin, hibe edin, bağışlayın. Tâ öbür tarafa öyle saray maray, kapıkulları, halayık, şöhret, debdebe, ihtişam, değişik giysiler… gibi hesabının altından kalkılamayacak şeylerle gitmemeye bakın!.. *İç çekişmeler bitmeyen çekişmelerdir, sonu gelmeyen çekişmelerdir; ona düşmemek için bizim rehabiliteye, kalbî ve rûhî hayata yönlendirilmeye çok ihtiyacımız var. “Dünya bir pislik yığınıdır. Onun arkasından koşanlar da kelblerden başkası değildir!” buyuruyor İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem). Ticaretiyle, yatırımıyla, içte ve dışta yaptığı işlerle meşru dairedeki kazanımlar müstesnadır bu mevzuda. Bu video 26/04/2015 tarihinde yayınlanan “En Büyük Tehlike ve Boykot” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/28/20237 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Melekût Âlemi-7 | Melek ve Ruh | 14 Nisan 1978, Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

• Ruhlarla irtibat kurma, cinlerle uğraşma vs gibi mevzularla iştigal etmenin önemi var mı? • Temsil âlemine dair Kitap ve Sünnetten deliller. • Bakara ve Al-i İmran surelerinin temsil âlemine bakan yönü. • İşlenen her günahta küfre giden bir yol vardır. • "Cenab-ı Hakk'ın iclalinden korkmak" ne demektir? • Allah korkusundan titreyen bir kalbe sahip olmak ve bu haşyetle yaşamak. • Allah'a karşı en saygılı olanlar Allah'ı (cc) hakkıyla bilenlerdir. • Meleğin beşer ile sıkı münasebeti. • Allah'a giden yollar bütünüyle açıktır. • Allah yolunda sarf edilen hiçbir gayret boşa gitmeyecektir. • Hz. Ebu Bekir'e (ra) büyük müjde. • Meleklerin eliyle gömülmeye hak kazanan sahabi Amir ibni Fuheyr.
11/27/20231 hour, 23 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Doğru yolda iseniz çekersiniz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

En Azılı Düşman!.. *Bir dönemde dinsizle ve imansızla yaka-paça olursunuz. Doğrudan doğruya inancınıza ve Allah ile münasebetinize karşı cephe oluşturmuşlardır; Hazreti Rasûl-u Zîşân’a ve O’nunla münasebetlerinize karşı cephe oluşturmuşlardır. Bunlar bir yönüyle belki sizde bir kısım olumsuz gerilimler hâsıl eder. Onlar da size karşı olumsuz tecavüzlerinde sürekli metafizik gerilim içindedirler. Siz hiçbir şey yapmasanız, el kaldırmasanız, bir sözle mukabele etmeseniz bile, sözleriyle, tavırlarıyla, davranışlarıyla sürekli sizi presler geçerler üzerinizden. Bir dönemde öyledir! Ama bunlar görünen düşmanlar olduğu için, bilirsiniz bunları; onlardan ne geleceğini de bilirsiniz. Akrebin ısırdığını bilirsiniz. Dolayısıyla yanınızda dolaşsa bile, kuyruğunu size sokmamasına dikkat edersiniz; problemi kuyruğundadır onun. Bazılarının problem olan yanları da ağızlarındadır, dişlerinin dibindedir; ısırırlar ve zehirlerini dökerler. Fakat bunların ikisi de mübarek mahlûktur, çünkü ne oldukları bellidir. Gördüğünüz zaman bunlara karşı hemen müdafaa vaziyetine geçersiniz. *Fakat bir de zehir saçan sinekler vardır; keneler vardır; çok küçük şeyler vardır. Her sene bir virüs, bir mikrop çıkıyor ortaya; mikroskopla ancak görebilirsiniz. Nereden geleceği, sizi nasıl vuracağı belli değil. Bunlar içinizde dolaşırlar böyle ve siz hiç fark edemezsiniz bunları. Çarparlar sizi, felç ederler, kolunuzu kanadınızı kırarlar. Bu açıdan da düşmanın açıktan açığa cephe teşkil edip üzerinize gelmesi kötü bir şeydir ama bir yönüyle savulacak bir tehlike olması itibarıyla çok da kötü değildir. Savabilirsiniz onu; bir cephe, bir mevzi, bir tabye oluşturursunuz; ona göre bir strateji geliştirirsiniz ve def edersiniz. Fakat kendi içinizde bir mikrop ya da virüs olursa hafizanallah bilemeyebilirsiniz. Zaaflarımız kuyruk diken akrep gibi aramızda dolaşırsa, yılan gibi diş gösterip dilini sarkıtarak üzerimize gelirse; içimizde olan, evimizde barındırdığımız hubb-u cah hissi, korku hissi, tenperverlik hissi, bohemlik hissi, makam mansıp hissi, servet hissi, rahatlık hissi, yiyip içip yan gelip kulağı üzerine yatma hissi gibi duygular benliğimizi sararsa, işte asıl böyle bir musibet çok tehlikelidir. *Bu açıdan, öteden beri insanların başına hep belalar musallat olagelmiştir. Ondan ne enbiyâ kurtulmuştur, ne evliyâ kurtulmuştur, ne asfiyâ ne müctehidîn ne de müceddidîn kurtulmuştur. Çileye maruz kalmayan bir tane bile peygamber yoktur. Çekmeyenler akıbetlerinden endişe etsinler; çekmeleri öbür âleme ertelenmiş demektir. Doğru yolda iseniz çekersiniz; o işten kaçış yoktur. Şu kadar var ki, bazısı doğrudan doğruya preslenir; bazıları da o preslenmeyi görür, vicdan azabı çeker, içten içe ağlar, “Nasıl yapayım? Ben buna yardım etmeliyim ama yardım edemedim. Nasıl vefasız bir insanım?” der, o da öyle çeker. Herkes seviyesine, donanımına, insanî alakalarına ve derinliğine göre çeker. Bu video 26/04/2015 tarihinde yayınlanan “En Büyük Tehlike ve Boykot” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/27/20236 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

'’7-12 Yaş Arası Çocuğuma Nasıl Davranmalıyım?'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (15.BÖLÜM)

- 7 - 12 yaş çocuklar da fiziksel ve sosyal gelişim nasıl oluyor, nasıl gelişir? - 7 - 12 yaş çocukları da görülebilecek davranış problemleri nelerdir? - 7 - 12 yaş çocuklarda dikkat edilmesi gerekenler neler? Sorularına cevap arıyoruz.
11/24/202336 minutes
Episode Artwork

Yaka-paça olma tabiat-ı insaniyede var! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bir Duygu Birliği Oluşturup Asgari Müştereklerde Buluşmalı!.. *“Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır, anlaşabilir.” (Hazreti Mevlana) Dolayısıyla duygu birliği oluşturmak, en azından asgari müştereklerde buluşmak lazım: İnsanız hepimiz! Hepimiz Allah’ın sanatıyız; Kendini bizimle ifade ediyor; bizi varlığına, birliğine, esmâ-i İlâhiyesine, sıfât-ı Sübhâniyesine şeffaf birer ayna haline getiriyor; kalblerimizi tecelligâh-ı ilâhî yapıyor. Bunlar yetmez mi?!. *Sinek kanadı kadar ayrıştırıcı hususlar var ve gördüğünüz gibi bunlar, fil kadar müştereklerin yerini alarak hükümlerini icra ediyorlar. Çok önemsiz şeylerden dolayı insanlar birbirleriyle adeta yaka-paça oluyorlar. *Yaka-paça olma tabiat-ı insaniyede var. İnsan iman, İslam, ihsan şuuru, ihlas telakkisi, rıza yörüngesi ve Allah’a karşı aşk u iştiyak duygusu ile o olumsuz hisleri baskı altına alabilir; kurutabilir onları. Dolayısıyla da kurumuş bu çekirdekler, şeytandan gelen sinyalleri almaz artık. Fakat o duygular canlı ise, şeytandan gelen o türlü esintileri, sinyalleri duyarlar; onları deşifre edip çözerler ve sizin çok ulvi duygularınız üzerinde tesir icra etmeye başlarlar hafizanallah. *Muktezâ-yı beşeriyeti inkâr etmeye kalkmamak lazım, tabiatımızda var! Fakat Allah Teâlâ o tabiatı tadil etmeye matuf Enbiyâ-ı İzâm’ı göndermiş; onlara kitaplar vermiş; sonra onları uygulatmış, bize yol yöntem öğretmiş. Hallerinde görmüşüz onları, Cenâb-ı Hak gerçekten görmeye muvaffak eylesin, temsillerinde şahit olmuşuz. Bu açıdan da, o olumsuz hisleri baskı altına almak için lazım gelen dinamiklerin hepsi mevcut. Bu video 26/04/2015 tarihinde yayınlanan “En Büyük Tehlike ve Boykot” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/24/20234 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

Evlerdeki Rahat Metafizik Gerilimimizi Kaybettirmesin!

“Evlerdeki rahat ve rehavet bizi alıp bağrında eritebilir ve böylece metafizik gerilim kaybolabilir. Çok şiddetli gerilim isteyen bu mevzu, gerilimini kaybettiği bu insanlar tahakkuk ettirilemez. Biz zindeliğimizle, neşatımızla, canlılığımızla inşallah Resulullah'a ulaşacağız."
11/23/20232 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

Olumlu şeyleri yıkmayı kendisine vazife edinmiş, çağın Ebû Lehebleri! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Ebû Leheb, Bedir’e iştirak edememişti. Bedir’de Müslümanların zaferi Mekke’ye ulaşınca, sinir krizleri geçirmeye başladı. Gelen haberci, hiç beklenmedik bir hâdiseden, Müslümanlara yardım eden sarıklı askerlerden bahsediyordu. O güne kadar imanını gizlemiş olan Ebû Râfi de denilenleri dinleyenler arasındaydı. Bu sözü duyunca dayanamadı ve “Vallahi bunlar melekler!” dedi. Bunun üzerine Ebû Leheb çıldıracak hâle geldi ve Ebû Râfi’nin üzerine yürüyerek onu ayaklarının altına aldı ve çiğnemeye başladı. Ebû Râfi, Hazreti Abbas’ın kölesiydi. Hazreti Abbas’ın hanımı Ümmü Fadl, koşarak geldi ve Ebû Leheb’in başına elindeki sopayı indiriverdi. “Efendisi yok diye bir köleyi dövüyorsun değil mi?” dedi. Ebû Leheb kardeşinin karısına seslenmedi. Başından akan kanla evine gitti ve bir daha dışarıya çıkamadı. Bu darbenin tesiri, aldığı haberin elemiyle birleşince veya başka bir sebeple “Adese” denilen bir hastalığa yakalanmıştı. O gün, bu hastalık vebadan daha tehlikeli kabul ediliyordu. Malı vardı, evlâtları vardı; fakat hiçbirinin Ebû Leheb’e faydası olmuyordu. Yedi gün kıvrandı durdu. Tek başına kaldı. Öldüğü zaman başucunda kimsecikler yoktu. Ölüsünü almaya dahi giren olmuyordu. Nihayet utandılar. Çölden birkaç bedevî tuttular ve kokuşmuş cesedi bir çukura atarak üzerine taş yığdılar. Kazanma Kuşağında Büyük Kayıp ve Odun Taşıyıcısı Ümmü Cemil *Kabile ve soy olarak en uzak kimseler en erken gelip Allah Rasûlü’ne karabet ve yakınlık kurmaya gayret ederken, Ebû Leheb aksine uzaklaşmayı âdeta kendine bir vazife bilmişti. Nasıl bir kördü ki, yanında doğan ve yükselen Nur Menbaı bir Güneşi görmüyordu. Talih kuşu başındayken onu uçurmuş, kendisini talihsizliğe mahkûm etmişti. O’nun eteğinden tutsaydı, Hazreti Abbas ve “Allah’ın Arslanı” Hazreti Hamza gibi arş-ı kemalât-ı insaniyete çıkması mukadderdi. Fakat o, büyük kazancı ayağının ucuyla itti, aslında böylece kendisini cehenneme itti. *Kur’an-ı Kerim, Ebû Leheb’in hanımı Ümmü Cemil için de “hammâlete’l-hatab – odun taşıyıcısı” diyor ve onun da kocasıyla beraber Cehennem’e yuvarlanacağını bildiriyor. Onlar “Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş” denecek türdendi; biri diğerini destekliyordu; ikisi de küfürde yarışırcasına koşuyor ve aralarında kin, nefret, intikam, gayz, küfür sinerjisi oluşturuyorlardı. Kadın, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) geçeceği yollara diken atıyordu ayağına batsın diye. Bu çok kavi, sahih rivayetlerde olmasa da menkıbe kitaplarında naklediliyor. Bu açıdan “odun taşıyıcısı” denmesi, Efendimiz’in geçeceği yollara odun, çalı çırpı taşıması dolayısıyla olabilir. Bir diğer yandan da yaptığı şeyler itibarıyla sırtında cehennem ateşini tutuşturacak odunları taşıması cihetiyle odun taşıyıcısı denmesi muhtemeldir. *Diğer taraftan, Peygamber Efendimiz’in öz amcası ve onun eşi olan iki şahsın, açık açık Kur’ân’ın tehditlerinden nasibini alması, Nebiler Serveri’nin her yönüyle vahye/risalete dayandığını ve kendisine vahyedileni aynıyla insanlara bildirdiğini de göstermektedir. Cehennem’de Şeker Şerbet Musluğu Nasıl Olur? *Ayrıca, Cenâb-ı Hakk’ın, Tebbet Sûresi’yle gayet açık bir şekilde, Ebû Leheb ve hanımının Cehennem’e gireceklerini ilan etmesi gaybî bir mucizedir. Çünkü, Kur’ân’ın, Ebû Leheb’in bu kötü sonunu haber verdiği dönemde, ufuklarda bu neticeye emare sayılabilecek en küçük bir iz dahi yoktu. Bu âyetlerin nazil olmasından –yaklaşık– on sene sonra Müslümanların Bedir’de galibiyeti ve müşriklerin mağlubiyeti karşısında küfrü, gayzı, nefreti ve hasedi içinde, tam Kur’ân’ın haber verdiği gibi imansız olarak ölmüş ve bu şekil ölümüyle o da Kur’ân’ın Allah kelâmı olduğunu doğrulamıştı. Bu video 10/05/2015 tarihinde yayınlanan “Yakın Körlüğü ve Ebu Leheb” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/23/202313 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Kalb Kasveti ve İnşirah Vesileleri | 13.08.2007

Soru: Her kabz hali bir günahtan dolayı mıdır? Kabz dönemlerini kısaltmak ne ile mümkün olur? -Kabz u bast, kalbe gelen değişik boy ve renkteki ilahî tecelli dalgalarının tesirinde, kalbin neşeyle atması veya kasvetle kasılması demektir. Kabz u bast, Yaradan’ın tasarrufunda, gecelerin gündüzleri, gündüzlerin de geceleri takip etmesi misillü birbirini takip eder durur. (00.10) -Kabz ve bast dönemlerini uzatıp kısaltmak bir yönüyle insanın iradesine vâbestedir. (01.05) -Kabz dönemini daraltıp kısaltmak ve bast dilimini de genişletip uzatmak her şeyden önce sağlam bir imana ve Allah’la irtibata bağlıdır. (03.24) -İbadet ü taat de kabz karanlığını boğup ışık alanını genişleten faktörlerden birisidir. (05.10) -Gönül darlığını aşmanın önemli bir vesilesi de yüreğini yırtarcasına dua etmek ve Cenâb-ı Hak’tan marifet, muhabbet, aşk u iştiyak istemektir. (06.14) -Hadis-i şerifin ifadesiyle; insanı boğan gam, keder, tasa ve iç darlığı gibi huzursuzluklar günahlara biçilen cezalardandır. Öyleyse insan, herhangi bir günah çukuruna düşmemek için hata ve kusur alanlarından da uzak durmalıdır ki, masiyetten kaynaklanan tasa ve gam atmosferinde boğulmasın. (08.58) -Bazı ham ruhlar, bast halinde gaflet ve gevşekliklere düşebilirler; kimileri de bir teyakkuz faslı sayılan kabzı yanlış yorumlayıp ümitsizliğe sürüklenebilirler. Halbuki gerçek mü’min, her hali kendi çerçevesi içinde değerlendirip semere almasını bilen insandır. (14.40)
11/22/202317 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Kolu Kanadı Kırılsın Ebû Leheb’in, Kırıldı da!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bir Yakın Körü Prototipi: Ebû Leheb Soru: Muhterem efendim! Müşrik ve münkir onca şahıs varken Ebû Leheb ve hanımı hakkında müstakil bir sûre indirilmiş olmasının hikmetleri nelerdir? Bu sûre-i celile ile verilmek istenen mesajlar sadedinde neler söylenebilir? *Ebû Leheb’in asıl adı Abduluzza’dır. “Ebû Leheb” sözlük itibarıyla alevli, kızgın ateşin babası demektir. Bu türlü lakaplar aslında Araplar’da özel tabir ve bir üsluptur; birinin bir şeye iltisakından, fevkalade münasebetinden dolayı öyle derler. Mesela, bir defasında Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), Hazreti Ali’yi mescidde kumun üzerinde yatarken görünce, ona Ebû Turab (toprak babası) şeklinde hitap etmiştir. Bu itibarla da Kur’an-ı Kerim, kötü akıbeti ve alevli ateşe girmesi açısından Abduluzza adındaki şahsı “Ebû Leheb” lakabıyla zikretmiştir. Bir de zayıf rivayetlerde yüzü ve yanağı kırmızı olduğundan dolayı Ebû Leheb dendiği de söylenmiştir. *Rasûl-ü Ekrem’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) amcası olmasına, O’nun ne kadar nezih yetiştiğine şahitlik etmesine, O’nu çoklarından daha iyi tanımasına ve tanıyan herkes gibi “emin” bilmesine rağmen Ebû Leheb, o Nur’dan istifade edememişti. Dahası, en azılı düşman kesilmişti. Çünkü onda çok ciddi bir yakın körlüğü vardı. *Aynı çağda, aynı toplum içinde, aynı muhitte, bazen de aynı ailede neşet eden insanı görmezlikten gelme, beşerin tabiatında vardır ki buna yakın körlüğü diyoruz. Bu yakın körlüğü en temiz, en nezih ruhlarda bile olabilir. “Emsal arasında tenâfüs olur!” sözü de bir açıdan bunu anlatmaktadır; yani birbirlerine yakın olan insanların yarışmada birbirlerine dirsek vurmaları gibi hafif bir hazımsızlık bulunabilir. Fakat bu tenafüs hissinin önü alınmazsa ve o duygu dengelenmezse, tehlikeli bir rekabete ve körlüğe dönüşebilir. İşte Ebû Leheb’de de Efendimiz’e karşı bir tenafüs hissi vardı; “Bizim Muhammed” diyordu. Böyle bir bakış onu kör etmişti ki bu yakın körlüğü dediğimiz marazdı. *Bir de daha önce değişik vesilelerle ifade edildiği gibi kibir, bakış zaviyesindeki inhiraf ve ataları/öndekileri körü körüne taklit, imana girmeye mani ve imandan çıkmaya sebep olan virüslerdir ki bunların üçü de Ebû Leheb’de vardı. *O mütekebbir, mağrur ve neye nasıl bakacağını bilemeyen Ebû Leheb, servetiyle sarhoş olmuş; sarayıyla, villasıyla, yalısıyla zehirlenmiş bir insandı. Kolu Kanadı Kırılsın Ebû Leheb’in, Kırıldı da!.. *Cenâb-ı Hak, en büyük vazife olan tebliğ hususunda, “Önce en yakın akrabalarını uyar.” (Şuarâ, 26/214) buyurarak, Allah Rasûlü’nün evvela yakınlarından başlamasını emretmişti. Bu ayet indirildiğinde Peygamber Efendimiz ailesinin bütün fertlerini, akraba ve yakın komşularını Ebû Kubeys tepesinde toplamış ve “Ey Abdulmuttalip oğulları! Ey Fih oğulları! Ey Lüeyy oğulları! Ben şimdi şu dağın öbür yamacında düşman süvarilerinin bulunduğunu ve size saldırmak üzere olduklarını söylesem bana inanır mısınız?” diye sormuştu. Onlar, “evet inanırız” deyince Efendimiz sözlerine şöyle devam etmişti: “Ben şiddetli bir azaptan önce size gönderilmiş bir uyarıcıyım.” Bunun üzerine, Ebû Leheb öfkeden yerinde duramaz hâle gelmiş, –hâşâ ve kellâ– “Ağzın kurusun. Sırf bunun için mi bizi buraya çağırdın?” deme ve “tebben leke” sözünü tekrar etme küstahlığında bulunmuştu. “Tebben leke” helak olasın, kolun kanadın kırılsın manasına geliyordu. Bunun üzerine Tebbet (Mesed) Sûresi nazil olmuş ve Kur’an-ı Kerim ona kolu kanadı kırılası, helak olası, hüsrana uğrayası, mahv u perişan olası, tepetaklak gidesi, gayyaya yuvarlanası, ateş babası demişti: “Elleri kurusun (kolu kanadı kırılsın) Ebû Leheb’in ve kurudu (kırıldı) da. Malı da kazandıkları da hiçbir işe yaramadı. Alevli bir ateşe gidip yaslanacak.. karısı da.. odun taşıyıcı olarak.. hem boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu hâlde. Bu video 10/05/2015 tarihinde yayınlanan “Yakın Körlüğü ve Ebu Leheb” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/22/202313 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

Toprak, su, maden ve gıdanın devletleştirilmesinin İslam'da yeri var mıdır? | Fethullah G Hocaefendi

Toprak, su, maden ve gıdanın devletleştirilmesinin İslam'da yeri var mıdır? | Fethullah G Hocaefendi by
11/21/202310 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

Böylelerine sadece acınır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Böylelerine sadece acınır.. acınır.. ve yine acınır!.. *Yıkılıp tepetaklak gidecek insanların defolup gitmeleri için gayretlere girmemeli; aksine size kötülük yapanlara acımalısınız ki asıl yiğitlik de odur. Hazreti Mesih der ki: “İyilik sana karşı iyilik yapana iyilik yapmak değildir. Sürekli başından aşağıya kötülük yağdırana iyilik yapmak, işte asıl iyilik odur.” *“Koğuculuk yapanlar, söz götürüp getirenler, insanları dedi-koduyla birbirine düşürenler katiyen cennete giremezler!” buyuruyor Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem). Jurnallere bakın, neler yapılıyor!.. Bence Cennet’e giremeyecek kimseye acımak lazım. Siz öyle birini Sırat’tan tam dökülecekken görüyorsunuz, siz de yanından geçiyorsunuz; bir tekme vurup “Bir an evvel düş!” mü dersiniz, yoksa “Yahu bu adam bir müddet bizimle beraber yürümüştü, elinden tutayım!” diye mi düşünürsünüz?!. Sonra nazarınızı da O’na, Her Şeyin Sahibi’ne çevirirsiniz, “Müsaade buyuruyor musun Allahım?!.” dersiniz. *Bizim mesleğimiz: Düşene tekme vurmak değil, düşenin elinden tutup kaldırmak. Düşmüşler.. düşünceleriyle düşmüşler.. beyanlarıyla düşmüşler.. ettikleri şeylerle düşmüşler… Zahiren düşmeleri de mukadder, kaçınılmaz, en yakın zamanda. Böylelerine sadece acınır.. acınır.. ve yine acınır!.. Bu video 10/05/2015 tarihinde yayınlanan “Yakın Körlüğü ve Ebu Leheb” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/21/20234 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Melekût Âlemi - 6 Melek Ve Ruh 7 Nisan 1978, Bornova Fethullah Gülen Hocaefendi

• Berzah âlemi ile bu âlem arasındaki sıkı alâka. • Habis ruhların insanlar üzerindeki etkisi. • "Sözü kalbe dinletme" sözünden ne anlamalıyız? • "Ruh çağırma" habis ruhların veya cinlerin bir ameliyesidir. • Maddî-manevî problemler karşısında müminin tavrı nasıl olmalıdır? • Allah'a (cc) kul olma dışında bütün maksatlara sırt çevirmek. • Kadere rıza göstermek, zorluklar karşısında sabır kadem olmak. • Muvakkat yıkılışlar karşısında ruh bütünlüğünü muhafaza etme kararlılığı. • Allah hakkında ümitsizliğe düşmemek. • Dünya hayatı ile ahiret hayatı arasındaki sıkı bağlantı. • İç-dış münasebetinde hassas olunmalı mı? • Hz. Peygamber'in ahirete iritihalinden sonra Ashab-ı kiram'ın O'nu (sallallâhu aleyhi ve sellem) rüyada görmeleri.
11/20/20231 hour, 22 minutes, 1 second
Episode Artwork

Yalancının mumu zannediyorum yatsıya kadar da yanmayacak! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok!..” *Fakat yalancının mumu yatsıya kadar yanar; zannediyorum yatsıya kadar da yanmayacak, akşam güneşin batmasıyla tam muma ihtiyaç duyulduğu zaman sönecektir o. Şimdi, kendi kendine sönecek olan şeyleri söndürme gayretine girmemek lazım. Bitmiş, yapıştığı tahtaya gelip dayanmış, artık ne fitili kalmış ne mumu!.. Tepetaklak gidecek insanlarla hiç meşgul olmamalı ve kendi meselelerimize yoğunlaşmalıyız. *Yüce bir mefkûreye dilbeste olmuş ve başka mülahazalardan belli ölçüde tecerrüd etmiş, sıyrılmışsınız. Varsın bazıları sizi hayattan tecrid etmeye çalışsınlar!.. Siz mâsivadan alâkanızı kesip Allah’a ve hakka hizmete öyle müteveccih olmuşsunuz ki, böyle bir tecerrüd karşısında onların tecridleri ne yazar Allah aşkına?!. Allah’la irtibatınızı pekiştirmişseniz, onların tecridleri ne yazar?!. O’nun maiyyetiyle beraber başka maiyyetlerin ne kıymeti olur?!. Hazreti Pir’in İhlas Risalesi’nde dediği gibi: “Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.” Bu video 10/05/2015 tarihinde yayınlanan “Yakın Körlüğü ve Ebu Leheb” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/20/20238 minutes, 29 seconds
Episode Artwork

İSLAMIN RUHUNDAKİ ENGİNLİK NASILDIR?

İslamın ruhundaki enginlik nasıldır? 02:03 Allah kan döktürmek istemiyordu 03:50 O İslamın ruhundaki bir şey 04:52 Allah ahlakıyla ahlaklanın
11/18/20235 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

'’Anne, Allah Nerede?'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (14.BÖLÜM)

Çocuğun Dini Eğitimi Ne Zaman Başlar? Çocuklara Allah'ı nasıl anlatmak gerekir? "Allah nerede oturuyor? Allah'ın evi var mı? Allah'ı neden göremiyoruz?" "Allah nerede?", " Allah'ı niçin göremiyoruz?" gibi sorulara nasıl cevap verilmeli? Allah’ın Nasıl Bir Varlık olduğu nasıl anlatılmalı? Çocuklarımızı İbadete ve Duaya Nasıl Alıştırabiliriz? Korkutarak Değil, Sevdirerek nasıl anlatırız? Dini sorular nasıl cevaplanırken nelere dikkat edilmeli? Sorularına cevap arıyoruz.
11/17/202349 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Çok uzun vadede içten dıştan engellemeler olacaktır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Zift Vadileri *Hayatınızı tamamen sevgi atkıları içinde, göz kamaştırıcı bir dantela gibi işlemek mümkünken nefret, kin, intikam, hemz u lemz (insanları çekiştirip dille yaralamak ve kaş-göz, el-kol hareketleriyle onlarla alay etmek) ve gayz vadilerinde dolaşmak çok büyük hüsrandır. Bütün bunlar birer zift vadisidir; kin bir zift vadisi, nefret bir zift vadisi, haset bir zift vadisi, adavet bir zift vadisi, korkunç rekabet bir zift vadisi, intikam bir zift vadisi, ibâde (herkesi kökten kazıma, yok etme) duygusu bir zift vadisi, tehcir bir zift vadisi, insanların mahkûm edilmesini istemek bir zift vadisi, istintâka ve tevkife (sorgulamaya ve tutuklamaya) zorlamak bir zift vadisi… Tamamen sevgiye kilitlenmiş insanlar, gönüllerini bu tür ziftlerle kirletmemelidirler. Hatta başkaları böyle bir kirlenme ve kirletme içinde bocalayıp dursalar bile onlar onun zerresini dahi yapmamalı ve mukabelenin en küçüğüyle dahi mukabelede bulunmamalıdırlar. *Çok uzun vadede içten dıştan engellemeler olacaktır. Bir taraftan dış, kuşkuyla karşılayacak; temsil ve hal diliyle o kuşkuları gidermeye çalışacağız. Bir taraftan da içtekiler şimdiye kadar kendileri beceremediklerinden, gelip gelip dünyevîliklerine takıldıklarından, yapacakları her şeyde dünyevi bir beklentiye girdiklerinden ve yüzlerine gözlerine bulaştırdıklarından dolayı hazımsızlıkla çelme takmaya çalışacaklar. Dünyevî beklentilere bağlanmış en büyük fedakârlıkların bile fiyaskoyla neticelenmesi kaçınılmazdır; onlar da fiyasko yaşadıkça efkârı ifsat etmeye çalışacaklar. Bu video 10/05/2015 tarihinde yayınlanan “Yakın Körlüğü ve Ebu Leheb” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/17/20235 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Gerçek İman Muamelatta Zuhur Eder

“Hakiki Müslümanlık ancak muamelatta belli olur. Alışın, verişin, aile münasebetlerinin, insanların münasebetlerinin ve diyaloğun bunlarda ne kadar istikamet içindesin işte sen o kadar Müslümansın. Çünkü bu işi amelî yanıdır... Gerçek iman muamelatta zuhur eder.
11/16/20231 minute, 5 seconds
Episode Artwork

Allah’ı ve Rasûlü’nü Sevmek ve Sevdirmek... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah’ı ve Rasûlü’nü Sevmek ve Sevdirmek *Allah Rasûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) fazileti ve üstünlüğü için bir had, bir sınır yoktur. Olmadığından dolayı hiçbir nâtık kimse O’nu gerektiği gibi dillendiremez, ifade edemez; “Sen şu konumun insanısın!” diyemez. O, Cenâb-ı Hakk’ın yarattığı en mümtaz varlık ve insan-ı kâmildir. *Bize düşen de O’nu (sallallâhu aleyhi ve sellem) sevdirmek, dünyanın dört bir yanında takdirle yâd edilmesini sağlamaktır. *Hadis-i şerifte, “Allah’ı kullarına sevdirin ki Allah da sizi sevsin.” buyurulmaktadır. Meseleyi İnsanlığın İftihar Tablosu’na bağlayarak şöyle de diyebiliriz: “Peygamberi ümmetine/insanlığa sevdirin ki O da sizi sevsin.” O’nun sevdikleri hiçbir zaman dağidar ve perişan olmaz, dökülüp yollarda kalmaz ve katiyen derbederlik yaşamaz. Bu video 10/05/2015 tarihinde yayınlanan “Yakın Körlüğü ve Ebu Leheb” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/16/20236 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

Secde İzindeki Tehlike | 30.07.2007

Soru: “Onların alâmeti, simalarındaki secde izidir.” (Fetih, 48/29) mealindeki ayet-i kerimede işaret edilen “secde izi”ni nasıl anlamalıyız? -Ahiretle alâkalı meseleleri bu dünyanın kıstaslarıyla değerlendirirsek yanlış neticelere ulaşmamız kaçınılmaz olur; mesela, burada söyleyeceğimiz “Elhamdulillah” sözünün bir Cennet meyvesine dönüşmesini fizikî ölçülerle açıklamaya kalkışırsak hatalı yorumlardan kurtulamayız. (00.30) -Çok namaz kılan insanların alınlarında tabiî olarak bir iz belirebilir; fakat, insan kendini ifade etme fırsatları kollayan nefs-i emmâreye malzeme vermemek için, mümkünse öyle maddî bir secde alâmetinin ortaya çıkmasına mani olmalıdır. (04.12) -Hem çok namaz kılma hem üzerinde onun izinin görünmemesini sağlama, hem çok ibadet etme hem ibadet yorgunluğu ortaya koymama, hem çok oruç tutma hem beti benzi atmış görünmemeye çalışma… böyle derin olup sığ görünme, hâlis bir mü’minin şiarıdır. (07.14) -Alındaki secde izi, uhrevî ve melekî bir güzelliktir; o manevî bir alâmet ve farklı buuddaki bir gökçekliktir; onu Cenâb-ı Allah, melekler ve ruhânîler görürler. (09.23) -Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz alınların nasırlaştırılmaması gerektiğini beyan buyurmuştur; dolayısıyla, icap ederse yumuşak bir seccade kullanılmalı ve nefsin riya için sûiistîmal edebileceği bir izin oluşması engellenmelidir. (12.12) -Seher vaktinde uyuyanları görünce çok buruklaşıyorum; adeta ayaklarımın bağı çözülüyor ve yıkılıyorum. Mevlâ-yı Müteâl’in “İsteyen yok mu vereyim, dua eden yok mu icâbet edeyim, af dileyen yok mu bağışlayayım!” çağrısının mukabelesiz kalışına çok üzülüyorum. (16.00)
11/15/202320 minutes
Episode Artwork

İnsan dininin gücü ölçüsünde imtihana tabi tutulur! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hazreti Aişe Validemizin İmtihanı: İfk Hadisesi *Efendimiz’in hane-i saadetlerinde Hazreti Aişe validemiz de büyük bir imtihana tabi tutulanlardandır. Mevlana Şibli’nin tahkikiyle on dört, on beş yaşlarındayken, idrake adımını attığı an Efendimiz’in hane-i saadetine de adımını atıyor. Gözünün içine haram girmiyor ve vahyin sağanak sağanak yağdığı bir hanede ömrünü geçiriyor. Annemiz, Müreysî vakasından dönülürken bir aralık ihtiyaç için ayrılınca kafileden geri kalıyor. Arkadan gelen bir sahabi onu getiriyor. Bu hadise münafıkların serrişte etmesi için yetip artıyor. Münafıkların başı Abdullah ibni Übeyy ibni Selûl, iftirayı yayıyor; zift medyası gibi propaganda yapmasını öyle biliyor ki, ona bir kısım mü’minler bile inanıyorlar; üç beş kişi de olsa o mevzuda kayan mü’minler de oluyor. *Anamız, Hazreti Meryem gibi iffetli, gözlerinin içine, hayaline haram girmemiş. O iftira çok ağırına gidiyor, hatta yatağa düşüyor. Öyle bir imtihan ki, Allah (celle celaluhu) Nur Sûresi’ndeki ilgili ayeti hemen indirebilirdi ama Tebük’e iştirak etmeyenlerin elli gün bekledikleri gibi imtihan günlerce sürüyor. İnsanlığın İftihar Tablosu da vahiy gelmeyince, meselenin gerçek yüzü kendisine Hak tarafından bildirilmeyince, kutsi bir hayret ve dehşet yaşıyor. Efendimiz haşa kendi keyfine söz söyleyemez ki; o zamanki hali de O’nun peygamberliğine delalet eder. O çekiyor, Hazreti Ebu Bekir çekiyor, anamız çekiyor. Bu dünya dar-ı imtihan ve hizmettir, dar-ı ücret ve mükâfat değildir. İmanına ve seviyesine göre herkes bazı şeylere maruz kalacaktır. O validemiz de maruz kalıyor. O validemizin başına gelen de zannediyorum toptan heyet-i umumiyemizin başına gelseydi, çil yavrusu gibi sağa sola savrulur giderdik. Elmas ile Kömür Ruhluların Ayrılmaları İçin Çok İnce Eleklerden Geçiriliyorsunuz/Geçirileceksiniz!.. *Yolumuzun cilvesi bu!.. Şayet bu yolda yürüyorsanız, önceden olduğu gibi şimdi, şimdi olduğu gibi de gelecekte bazı şeylere maruz kalacaksınız. Hazreti Pîr’in dediği gibi, çok eleneceksiniz, ince eleklerden geçirileceksiniz; elmas ile kömürün birbirinden ayrılması için çok defa eleneceksiniz. *“İnsan dininin gücü ölçüsünde imtihana tabi tutulur.” buyuruyor Efendimiz. İnsan, dininde kavi ise, imtihanı çok ağır olur. Zayıf, kenarından köşesinden meseleye sarılan, yeni yetme, Hazreti Pîr’in ve sizlerin bela ve musibetlere maruz kaldığı dönemde ekmeğe “pepe” diyen çocukların bunu anlamaları mümkün değildir. Onlar dünyayı zevk u sefa yeri olarak görecekler ve bütün zevk u sefalarını dünyada yaşayacaklar; ahiretlerini, Allah’la olan münasebetlerini karartacaklar. Allah ıslah eylesin, kalblerine iman ilkâ etsin ve bize de bu dünyanın dar-ı imtihan olduğunu ihsas buyursun (hissettirsin/duyursun). Bizi iman-ı kamil, amel-i salih, rıza-yı etemm ve ihlas-ı etemm ile serfiraz eylesin. Bu video 10/05/2015 tarihinde yayınlanan “İmtihan Dünyası” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/15/20237 minutes, 41 seconds
Episode Artwork

İslam tam anlamıyla hayata hakim olup yaşandıktan sonra, küfür nasıl yayılıyor? | F.G. Hocaefendi

İslam tam anlamıyla hayata hakim olup yaşandıktan sonra, küfür nasıl yayılıyor? | F.G. Hocaefendi by
11/14/202310 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Bu ne müthiş imtihandır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Haya Âbidesi Hazreti Meryem’in İffet İmtihanı *Cenâb-ı Allah’ın, “İffet ve namusunu gerektiği gibi koruyan Meryem’i de an. Biz ona rûhumuzdan üfledik, hem onu, hem oğlunu cümle alem için bir ibret yaptık.” (Enbiya, 21/91) diyerek yücelttiği Hazreti Meryem bütün insanlık için tam bir iffet örneğidir. Öyle ki, temiz ve nezih bir atmosferde, iffetli ve şerefli bir şekilde yetişen Meryem validemiz, o paklardan pak mahiyetiyle adeta mücessem iffet haline gelmiştir. Hazreti Meryem, daha doğmadan ana-babası tarafından mâbedin hizmetine vakfedilmiş bir kutludur. Mâbede adanmış olması sebebiyle çocukluğunu ve gençliğini hep orada geçirmiştir. Zaman gelmiş o, lâhûtî âlemden gönderilen nimetlerle perverde edilmiştir. Bazı camilerimizin mihraplarının üstünde yazılı bulunan, “Zekeriya, onun yanına mâbede ne zaman girse, beraberinde yiyecekler bulurdu. ‘Meryem, bu yiyecekleri nereden buluyorsun!’ deyince de o, ‘Bunlar Allah tarafından gönderiliyor. Muhakkak ki Allah dilediğine sayısız rızıklar verir.’ derdi.” (Âl-i İmrân, 3/37) âyeti, bu harikulâde hususların ifadesidir. İşte böylesi mânevî atmosferde günlerini geçiren ve lâhûtî âlemin maddî ve mânevî nimetleriyle perverde olan iffet ve namus âbidesi bir kadın, en hassas olduğu konuda bir imtihana tabi tutulur; birden sebepler üstü denecek şekilde hamile kalır. *Bu ne müthiş imtihandır. Hazreti Meryem, kavmine bunu nasıl izah edecektir? Kavminden uzak bir yere çekilmeye karar verir. Aslında onu uzlete çeken şey, iffeti ve namusudur. Doğum sancıları onu kıvrandırmaya başladığı anda, Hazreti Meryem sevk-i ilâhî ile bir hurma ağacına yaslanır ve başına gelen şeyler karşısında derin derin düşüncelere dalar; dalar ve “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!” (Meryem, 19/23) der. “Keşke ölseydim.. unutulup gitseydim!” sözleri her şeyden önce onun iffet duygusunun ifadesidir. *“Keşke bundan evvel ölseydim!” diyor anamız. Evet, öyle bir imtihan ki dağların başına konsa, zannediyorum dağlar toz duman olur. Eğer birine imtihandan azade olarak hem burayı Cennet gibi yaşama hem de öbür tarafta Cennet’e gitme meselesi söz konusu olsaydı, o mübarek validemize olurdu. Fakat gördüğünüz gibi Hazreti Mesih’e ana olmak için, Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’la öbür tarafta bir araya gelmek için presleniyor, presleniyor, presleniyor!.. Bu video 10/05/2015 tarihinde yayınlanan “İmtihan Dünyası” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/14/20235 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

Melekût Âlemi-5 | Melek ve Ruh | 31 Mart 1978, Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

• İnsanlığın boğulduğu maddi kıstaslardan sıyrılıp, vahyî kıstaslara bel bağlaması kurtuluşunun habercisidir. • Ruh çağırma mevzuu nasıl anlaşılmalıdır? • Görmediğine inanmama, ruhaniyete dair mevzuları inkar mümkün mü? • Ervah-ı habisenin bazı hastalıklara sebep olması mümkün müdür? • İyi ruhlar iyilerle kötü ruhlar da kötülerle uğraşırlar. • Her devirde insanlar kendi ruh haletlerine göre bazı haller müşahede edebilirler. • İslâmi fetihlerde asıl maksat ne idi? • Rüyay-ı sadıkalar insanlara bazı şeyleri ilham edebilir. • Bitmez tükenmez ihtiyaçlar karşısında insanın durumu.
11/13/20231 hour, 30 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Bütün zevklerinizi dünya hayatınızda kullanıp tükettiniz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Ahiret Endişesi ve Kuru Ekmeğini Zeytinyağına Bandırmakla Yetinen Devlet Başkanı *Dünyada kendini hep emniyet içinde gören insanlar, ahiret emniyetini burada kullanıyorlar demektir. Niye bunu böyle dedin? Ben demiyorum; kudsî hadis diye rivayet edilen mübarek beyanda, Allah (celle celaluhu) şöyle buyuruyor: لاَ أَجْمَعُ عَلَى عَبْدِي خَوْفَيْنِ وَ أَمْنَيْنِ “Kuluma iki emniyeti birden vermem, iki korkuyu da birden vermem.” Burada emin, güven içinde, rahat, bir eli balda bir eli kaymakta, saraylarda, villalarda, yalılarda, yatlarda, tenezzühlerde, gezilerde, yazlıklarda, kışlıklarda ve “Gözün üstünde kaşın var!” dedirtmemede olanlar emniyeti dünyada yiyip bitiriyorlar demektir. *Ömer b. Abdülaziz, çok defa şu âyeti okuyup kendinden geçerdi: أَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ فِي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا وَاسْتَمْتَعْتُمْ بِهَا “Bütün zevklerinizi dünya hayatınızda kullanıp tükettiniz, onlarla sefa sürdünüz.” (Ahkâf, 46/20) Siz dünya hayatında, bütün yaptığınız iyiliklerin karşılığını gördünüz, mükâfatınızı aldınız, sanki dünya için gelmiş gibi her şeyinizi dünyada yiyip bitirdiniz ve ahirete bir şey bırakmadınız. *Ömer b. Abdülaziz, Hazreti Ebubekir efendimize çok benzer; zühdü, takvası, idari kabiliyeti ve adaletinden dolayı onu beşinci halife olarak sayarlar. Onun döneminde hazineler öyle dolup taşıyor ki, hazinedarlar gelip diyorlar: “Efendimiz, hazine çok fazla veriyor, yığıldı kaldı burada; ne yapacağız?” Diyor ki: “Bütün fukaraya dağıtın.” Dağıtıyorlar. “Dağıttık, insanların hepsi nisaba mâlik oldu, zekât verecek hale geldiler. Şimdi ne yapalım?” sorusuna karşılık Halife “Rüştünü idrak etmiş insanları evlendirin!” diyor. Devlet, böyle bir devlet; Emevî’de devletin zirveleştiği dönem. Servet öyle; bal da akıyor kaymak da. Fakat Hazret’i yakından tanıyanlar diyorlar ki: “Sabah kahvaltı ve öğlen yemek olduğunda tabağın içinde bir parça zeytinyağı ve bir de kuru ekmek; ekmeğini yağa batırıp ağzına götürüyor.” O büyük insan, “Ben ne yaparım, ‘Allah’ın size ihsan ettiği iyilik ve güzellikleri dünya hayatında yiyip bitirdiniz!’ denirse?” mülahazasıyla zühde bağlı yaşıyor. Musibetler Karşısında Kaza ve Kadere Rızasızlık Hissinin Başına Balyoz İndirmeli!.. *Evet, dünya dar-ı imtihan ve hizmettir, dar-ı ücret ve mükâfat değildir. Şayet, duygunuz, düşünceniz, mefkûreniz, gaye-i hayaliniz ve kendinizi bağladığınız idealiniz itibarıyla bazılarınız dedikodu sıkıntısına maruz kalıyorsanız, bazılarınızın adı bazı şeylere karışıyorsa, bazılarınızın haklarında kırmızı bülten çıkarılıyorsa, gönül koymamanız ve darılmamanız lazım. Bu türlü şeylere maruz kalınca, her defasında رَضِينَا بِاللهِ رَبًّا وَبِالْإِسْلَامِ دِينًا وَبِمُحَمَّدٍ رَسُولًا “Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, rasûl olarak da Hazreti Muhammed’den (sallallâhu aleyhi ve sellem) razı olduk.” sözüyle içimize şöyle böyle gölgesi düşmüş rızasızlık hissinin başına bir balyoz indirmeli, kendi sesimizi kesmeli, iç dürtüleri bununla susturmalı ve iç konuşmaların ağzına fermuar vurmalıyız. Bu video 10/05/2015 tarihinde yayınlanan “İmtihan Dünyası” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/13/20236 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

KADINA ÖYLE HÜRMET EDERDİ Kİ!...

Kadına öyle hürmet ederdi ki!... 01:36 Hayatında bir kerecik ‘hayır’ demedi 02:53 Esen bir rüzgar gibi eline geçen her şeyi sağa sola saçarlardı 03:20 Kadına öyle hürmet ederdi ki!... 06:45 Şeytan insanın damarlarında kanla dolaşır 08:47 Güven insanına karşı güvenimizi koruyacağız
11/12/20239 minutes
Episode Artwork

ADANMIŞLIĞIN SIRLARI NELERDİR?

Adanmışlığın sırları nelerdir? 02:43 Kendini hiç o işe katmayacaksın 04:02 Çünkü O’nun hakkıdır bunlar ve benim için de bir sorumluluktur 04:52 Zevk-i ruhani bile ayağının dibine gelse bana lazım değilsin demelisin 05:40 Bir kapıkulu başkasına kul olamaz! 07:20 Ahiret hayatında kullanabileceğiniz sermayeyi burada yetip bitirdiniz! 09:00 Hakkın değilse gelemezsin oraya! 09:51 Bu hizmet-i imâniye ve kuraniyede, hak yolunda yakın kayrılmaz! 10:46 Hizmetten bazı şeyler aparan münafığın tekidir! 12:28 Münafıklar da namaz kılıyordu, oruç tutuyorlardı, hacca gidiyorlardı, savaşlara da katılıyorlardı…
11/11/202313 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

YENİ ’Çocuğumun İlk Yıllarında Nasıl Bir Ebeveyn Olmalıyım - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (13.BÖLÜM)

Çocuğumun İlk Yıllarında Nasıl Bir Ebeveyn Olmalıyım? Çocuklarda 3- 6 Yaş Dönemi Bilişsel Gelişimi İçin Ebeveynler Neler Yapabilir? Bedensel (Motor) Gelişimi İçin Ebeveynler Neler Yapabilir? Duygusal-Sosyal Gelişim İçin Ebeveynler Neler Yapabilir? Dil Gelişimi İçin Ebeveynler Neler Yapabilir? Sorularına cevap arıyoruz.
11/10/202344 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Dünya imtihan yeridir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir; lezzet, ücret ve mükâfat yeri değildir.” *İnsan her zaman imtihanda olduğunu hiç hatırdan çıkarmamalı. O, imtihanda ya ikrama mazhar edilir veya orada hor ve hakir olur. “Bu dünya bir dar-ı imtihandır!” deniyor. Ayrı bir ifadeyle, bu dünya dar-ı hizmettir, dar-ı ücret ve mükâfat değildir. Biz ücret ve mükâfatımızı almışız: Var olmuşuz, insan olmuşuz, Müslüman olmuşuz, Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’a ümmet olmuşuz, Kur’an’la tanışmışız, onun adesesiyle kâinata bakmışız, inananlar için Cennet vaadiyle şereflendirilmişiz, su-i akıbetten inzar edilmişiz… *“Meşru dairedeki zevkler ve lezzetler keyfe kâfidir.” der Üstad Hazretleri. Meşru daire ile iktifa eder, gayr-ı meşru daireye karşı bütün kapılarınızı, pencerelerinizi kapatırsınız. Fakat her şeye rağmen, unutmamak lazım ki, yürekten Allah’a inanıyorsanız, yürekten Allah’a inananlarınki gibi sizin imtihanlarınız da eksik olmayacaktır. Belki de imanınızın derecesine, Allah’la münasebetinizin enginliğine, mefkûreye gönül vermenize ve İnsanlığın İftihar Tablosu’na (sallallâhu aleyhi ve sellem) gönülden inkıyad etmenize göre çok ağır imtihanlara tabi tutulacaksınız. Bu video 10/05/2015 tarihinde yayınlanan “İmtihan Dünyası” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/10/20235 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

''Cuma Namazı Bir Cemaat Namazıdır...''

“Cuma namazı bir cemaat namazıdır. Yani Müslümanlar kendi kendilerine cemaat haline geldikten sonra cuma namazı kılmaya başlamışlardır. Fertler bir araya geldikleri zaman çok büyük farklı müşterekleri ile bütünleştikleri zaman onların ferdi namazlarının yanında bir de cemaat namazları olacaktır...Bunda bir bütünlük olurdu, dağılma olmazdı. Devlet politikası değil, fakat ehli sünnet ve cemaat düşüncesi ve solukları orada ifade edilirdi. Bir bütünlük olurdu. Cemaat namazı cemaatle eda edilirdi. Şimdi kısmen bu cumalarda eda ediliyor. Daha büyük çapta bayramlarda eda ediliyor. En büyüğü de bunun Hac'da eda ediliyor, Arafat’ta eda ediliyor...Orada rabbimin bize bir bakışı bir teveccühü vardı ki başka yerde onu bulamayız. O fırsatı o ganimeti kaçırmak istemedim... Bugün cemaat içinde kalacak, Ondan gelenlere katlanacak. Onların içinde birine bir şey anlatmaya çalışacak, bataklık içinde bulduğunu tutup çıkaracak ve katiyen cemaat içine iftirak tohumları saçmadan sakıncaksın.”
11/9/20236 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

Belanın En Çetini Peygamberlere, Sonra... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Belanın En Çetini Peygamberlere, Sonra Velilere, Nihayet Derecesine Göre Mü’minlere Gelir!.. *Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) hususiyetlerine rağmen sürekli preslenmiş ise, arkasındaki insanlar da preslenebileceklerini hesaba katmalılar. Bu açıdan, maruz kalınan musibetler karşısında sarsılmamalı; haşa ve kella içten küskünlüklerle Allah’ın kazasına karşı rızasızlıkla mukabelede bulunmamalı!.. Rızasızlığın rüyasını bile görmemeli; ima yoluyla ya da kelam-ı nefsî ile dahi onu konuşmamalı!.. *Herkes belli ölçüde çekecektir; en büyükler en ağırına maruz kalacaklardır. Bu zaviyeden de eğer herkes inancının seviyesine göre imtihana tabi tutulacaksa, belanın en çetini, en zorlusu başta Enbiya-i izâma, sonra Hak dostlarına ve seviyesine göre diğer mü’minleredir. O zaman, dininden ve diyanetinden ötürü dünyada bir tokat yemeyen insanlar kendi akıbetlerinden endişe etmeliler. Nedendir ki acaba şeytan ve şeytanın avenesi onlarla çok meşgul olmuyor?!. *Nedendir ki acaba İnsanlığın İftihar Tablosu’na yeryüzünde yaşama hakkı verilmiyor? Nedendir ki Hazreti Ebubekir (radıyallahu anh) boy hedefi haline geliyor? Nedendir ki Hazreti Ömer efendimiz bir Persli münafık tarafından şehit ediliyor.. Hazreti Ali efendimiz bir münafık tarafından şehit ediliyor.. Hazreti Osman efendimiz şeytanın dürtüsüyle bir kısım gafil insanlar tarafından şehit ediliyor?!. Nedendir ki Hazreti Hasan efendimiz zehirleniyor, şehit ediliyor? Nedendir ki o dönemin Yezitleri tarafından Seyyidina Hazreti Hüseyin Kerbela’da şehit ediliyor? Nedendir?.. İmanlarının kuvvetinden, Allah’la olan irtibatlarından, bu dünyanın dar-ı imtihan olduğu hakikatini göstermelerinden… Bu video 10/05/2015 tarihinde yayınlanan “İmtihan Dünyası” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/9/20235 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Hâcet Namazına Çağrı | 16.07.2007

Soru: Hâcet duası denilince dünyevî ihtiyaçlar akla geliyor. Uhrevî meseleler için de hâcet namazı kılınır mı? Hâcet duası yaparken hangi mülahazalar içinde bulunmak gerekir? -Cenâb-ı Allah’a arz edilen ihtiyaçlar, el açanların himmet hislerine göre farklılaşır. Kimileri, hayırlı eş, salih çocuk, geniş ev, bol rızık gibi isteklerinden dolayı hâcet namazı kılarlar; adanmış ruhlar ise, gece gündüz i’lâ-yı kelimetullah hesabına yalvarıp yakarırlar. -Bir ihtiyacı, sıkıntısı, derdi ve isteği olan kimse dört rekât namaz kılar, Cenâb-ı Allah’ı sena eder, Peygamber Efendimiz’e (aleyhissalâtü vesselâm), Enbiya-ı İzâm’a, Melâike-i Kiram’a ve selef-i salihîne salat ü selâm getirir, ümmet-i Muhammed’e dua eder, sonra şöyle yakarışa geçer ve ardından da ihtiyacını zikreder: لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ الْحَلِيمُ الْكَرِيمُ سُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ أَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ وَالْعِصْمَةَ مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ وَالْغَنِيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالسَّلَامَةَ مِنْ كُلِّ إِثْمٍ لَا تَدَعْ لِي ذَنْبًا إِلَّا غَفَرْتَهُ وَلَا هَمًّا إِلَّا فَرَّجْتَهُ وَلَا حَاجَةً هِيَ لَكَ رِضًا إِلَّا قَضَيْتَهَا يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ اَللّهُمَّ أَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ لاَ إِلهَ إِلاَّ اللَّهُ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ لاَ إِلهَ إِلاَّ اللَّهُ الْحَلِيمُ الْكَرِيمُ سـُبْحَانَ رَبِّ السَّـموَاتِ السَّـبْعِ وَرَبِّ الْعَـرْشِ الْعَظِيمِ اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ اَللّهُمَّ كَاشِـفَ الْغَمِّ مُفَرِّجَ الْهَمِّ مُجِيبَ دَعْوَةِ الْمُضْطَرِّينَ إِذَا دَعَوْكَ رَحْمانَ الدُّنْيَا وَاْلاخِرَةِ وَرَحِيمَهُمَا فَارْحَمْنِي فِي حَاجَتِي هذِهِ بِقَضَائِهَا وَنَجَاحِهَا رَحْمَةً تُغْنِينِي بِهَا عَنْ رَحْمَةِ مَنْ سِوَاكَ “Halîm ü Kerîm Allah’tan başka ilah yoktur. Arş-ı Azîm’in Rabbi Allah’ı tesbih ederim. Hamd alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Rabbim, Senden, rahmetinin gereklerini, merhametini celbedecek şeyleri, gerçekleşmesi muhakkak olan mağfiretini, günahtan korunmayı, her türlü iyiliği kazanmayı, her türlü günahtan da selâmette olmayı istiyorum. Bende bağışlamadığın hiçbir günah, gidermediğin hiçbir keder, Senin rızana muvafık olup da karşılamadığın hiçbir ihtiyaç bırakma Ya Erhamerrahimin. Allah’ım, Sen kullarının ihtilaf ettikleri şeylerde hüküm verirsin. Yüce ve Azim Allah’tan başka ilah yoktur. Halîm ve Kerîm Allah yegâne ilahtır. Yedi semanın ve Arş-ı Azîm’in Rabbi Allah’ı tesbih ederim. Hamd alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Ey kederleri gideren, tasaları kaldıran, Sana dua ettiklerinde çaresizlerin duasına icabet eden Allahım, ey dünya ve ahiretin Rahman ve Rahîm’i! Şu ihtiyacımın giderilmesi ve tamamlanması hususunda beni başkalarının merhametinden müstağni kılacak bir şekilde bana merhamet et.” -Onulmaz gibi görünen bir derdi, bir hastalığı olan kimse de abdest alır, iki rekât namaz kılar; hamd ü sena, salat ü selam ve ümmete dua ettikten sonra şu tevessülün akabinde ihtiyacını dile getirir: اَللّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ وَأَتَوَجَّهُ إِلَيْكَ بِنَبِيّـِكَ مُحَمَّدٍ نَبِيِّ الرَّحْمَةِ، يَا مُحَمَّدُ إِنِّي أَتَوَجَّهُ بِكَ إِلَى رَبِّي فِي حَاجَتِي هَذِهِ لِتُقْضَى لِي، اَللّهُمَّ فَشَفّـِعْهُ فِيَّ “Allah’ım Sen’den diliyor ve dileniyorum, Rahmet Peygamberi Hazreti Muhammed’i vesile edinerek Sana teveccüh ediyorum. Ya Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm) şu hacetimin yerine getirilmesi için seni vesile yaparak Rabbime yöneliyorum. Allahım, Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’i hakkımda şefaatçi eyle.”
11/8/202331 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

O’nun sevdirilmesi Allah’ın sevdirilmesi demektir. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

-Muhterem Hocaefendi, merhum Mehmet Akif’in “Bir Gece” şiirini okuyor: “On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi, Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi! Lâkin o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler; Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi! Nereden görecekler? Göremezlerdi tabiî: Bir kere, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi; Bir kere de, ma’mure-i dünyâ, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi. Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi! Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zemînin Salgındı, bugün Şark’ı yıkan, tefrika derdi. Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz, Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi! Bir nefhada kurtardı insanlığı o ma’sum, Bir hamlede kayserleri, kisrâları yere serdi! Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi; Zulmün ki, zevâl aklına gelmezdi, geberdi! Âlemlere, rahmetti, evet, Şer’-i mübîni, Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi. Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep; Medyûn ona cemiyyeti, medyûn ona ferdi. Medyûndur o masûma bütün bir beşeriyyet… Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.” (31:0anlatırken, Rasûl-ü Ekrem onu gözyaşları içinde dinlemiş ve etrafındakilere İslam’ın insanları hangi vahşiliklerden kurtardığını hatırlatmıştı. (29:00) -Muhterem Hocaefendi, merhum Mehmet Akif’in “Bir Gece” şiirini okuyor: “On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi, Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi! Lâkin o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler; Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi! Nereden görecekler? Göremezlerdi tabiî: Bir kere, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi; Bir kere de, ma’mure-i dünyâ, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi. Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi! Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zemînin Salgındı, bugün Şark’ı yıkan, tefrika derdi. Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz, Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi! Bir nefhada kurtardı insanlığı o ma’sum, Bir hamlede kayserleri, kisrâları yere serdi! Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi; Zulmün ki, zevâl aklına gelmezdi, geberdi! Âlemlere, rahmetti, evet, Şer’-i mübîni, Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi. Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep; Medyûn ona cemiyyeti, medyûn ona ferdi. Medyûndur o masûma bütün bir beşeriyyet… Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.” (31:00) Bu video 14/04/2013 tarihinde yayınlanan “Kutlu Doğum ve İnsan Onuru” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/kutlu-...
11/8/202313 minutes, 1 second
Episode Artwork

Müceddit kime denir? Görevleri nedir? Şimdiye kadar gelenler kimlerdir? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Müceddit kime denir? Görevleri nedir? Şimdiye kadar gelenler kimlerdir? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
11/7/202316 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Nifak Ehlinin Peşine Takılmış Hasta Ruhlar! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Nifak Ehlinin Peşine Takılmış Hasta Ruhlar *Bir de o ölçüde münafık değilse de onların arkasında imanları tabiatlarına mal olmamış kimseler vardır. Belki dünyevî ve maddî cihetle bir irtibatları da vardır: Onlardan geçiniyorlardır, ihaleleri alıyorlardır, onlar korunuyor kollanıyorlardır, KPSS’siz memur oluyorlardır; dolayısıyla o istikamette tercihte bulunuyorlardır. *Kur’an-ı Kerim münafıkların kalblerinde de maraz bulunduğunu anlatır. Şöyle buyurur: {فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضاً وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ} “Kalblerinde bir hastalık vardır. Allah, onların hastalıklarını daha da artırdı. Bu yalancılık (ve samimiyetsizlikleri) sebebiyle bunlara gayet acı bir ceza vardır.” (Bakara, 2/10) Evet, kalblerinde maraz vardı; o marazın gereği temayüllerine uydular, onların arkasından sürüklendiler; bu sebeple, Allah marazlarını daha da artırdı. *Efendimiz’in (aleyhissalâtü vesselam) mübarek bir hadis-i şerifiyle meseleye ışık tutabilirsiniz. Buyuruyor ki: İnsan bir günah işlediği zaman kalbde bir leke olur; istiğfar, tevbe, inabe, evbe ile çabuk onu silmezse, o günah başka bir günaha çağrıdır, davetiyedir; adeta “Burası müsait bir ortam, sahipsiz, burayı kapatabilirsiniz, gelseniz kapatsak burayı!..” falan der. Her bir günah arkadan gelecek bir günaha çağrıdır. Hazreti Bediüzzaman “Her bir günah içinde küfre giden bir yol vardır.” der. Günah işleyen bir insan, küfre doğru bir adım atmış demektir. Bu böyle çoğala çoğala kalbi bütünüyle karartır. *Soruda okunan ayet-i kerimede münafıklar ve kalbinde maraz bulunanlar ayrı ayrı zikrediliyor. Mealen şöyle buyuruluyor: “Hani (hatırlayın o vakti ki) münafıklar ve kalblerinde hastalık olanlar, ‘Allah ve Rasulünün bize zafer vâd etmesi, meğer bizi aldatmak içinmiş/aldatmaktan başka bir şey değilmiş!’ demişlerdi.” (Ahzâb, 33/12) *Münafıklar.. ve bir de kalbinde maraz bulunanlar. Belli bir noktada bunların bir ortak paydaları oluyor. Ya bir çıkar, ya da kendilerince bir zarardan kaçınma adına bir ortak nokta oluyor. Bu itibarla ikisi de aynı mütalaayı paylaşıyorlar. Haşa ve kella, “Allah ve Rasûlü bize sadece gurur, bizi aldatabilecek şey vadetti.” diyorlar. Küstahlık zirve yapıyor burada; bir kısım sarsıntıları görünce, “Allah’ın vaadi haşa bir aldatmadan ibaret” deme küstahlığında bulunuyorlar. Belki her dönemde olmuştur, ama bazıları bunu ifade etmeyebilir. Mesela koşturur dururlar hep dünya için, başkalarını tahkir ve tezyif ederler, hemz u lemzde bulunurlar, tehcire, tenkile, ibadeye tabi tutarlar. Akıllı gibi davranırlar. Tam başarının zirvesine ulaşacakları bir yerde, Allah (celle celaluhu) tepe taklak getirir. İşte o zaman açıktan açığa söylemeseler bile, haşa ve kella “aldatıldık” derler. Bu video 31/05/2015 tarihinde yayınlanan “Nifakın Güdümündeki Marazlı Kalbler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/tag/kirmizi-bu...
11/7/20237 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

Melekût Âlemi-4 | Melek ve Ruh | 24 Mart 1978, Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ruhların mevcudiyeti hakkında bazı kimselerden müşahhas misaller ile hissi kablel vuku (bir şeyi önceden sezme) hakkında. • Fizik ve tabiat, fizikötesi bir kuvvetin tesirindedir. • İnsanlar fizik ötesini bilebilir mi? • Mi'rac hadisesi, madde ile izah edilemez. • İşleri gören hep duyu organları mıdır? • Ruh, bedenden ayrılıp dolaşabilir mi? • Hadiseler olmadan önce hissedilebilir mi? • Gelecekten verilen haberlerden misaller. • Gelecekten haber vermek mümkün müdür? • Her şeyin anahtarı Allah'ın elindedir. • Allah yoluna girenlerin melekler dahi arkasında koşacaktır. • Üseyd b. Hudayr'ın (ra) Kur'an okuyuşuna meleklerin gelmesi. • Savaşa cünüpken koşan Hanzala'nın (ra) cenazesini meleklerin yıkaması.
11/6/20231 hour, 21 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Münafıklar Her Zaman Zelildir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Zulme Uğrayıp Ezilirken Dahi Aziz ve Üstünsünüz!.. *Ayet-i kerimede ifade edildiği gibi; {وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنْتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ} “Gevşeklik göstermeyin, tasalanmayın; eğer iman ediyorsanız üstünsünüz.” (Âl-i Imrân, 3/139) Tasalanmayın, gevşekliğe kendinizi salmayın! Allah’a imanınız tamsa, üstün sayılırsınız. Ezilirken dahi, başına basılırken dahi, zulme uğrarken dahi, gadir yaşarken dahi, nefyedilirken dahi, istintaka tabi tutulurken dahi, mahkemeye gönderilirken dahi, tahkim emirleri verilirken dahi, olmadık şeylere muhatap olurken dahi, sen azizsin. Esas, senin başına basan Nemrutlar, Şeddadlar, Sezarlar, Napolyonlar, zelil olanlar onlardır. Zillet Allah karşısında zillettir. Allah karşısında O’na kul olma şeref ve itibarını koruyabiliyorsanız, O’na kulluk sayesinde değişik şeylere kulluktan sıyrılabiliyorsanız, zilletten sıyrılmış ve izzeti ihraz etmiş sayılırsınız. İzzet Allah’a aittir, Rasûlullah’a aittir ve O’na intisab etmiş mü’minlere aittir. İzzet Allah’ın, Rasûlünün ve Mü’minlerindir; Münafıklar Her Zaman Zelildir *Kur’an-ı Kerim, kendilerini aziz, mü’minleri zelil sayan münafıkları şöyle anlatır: {يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ} “Hem derler ki: ‘Medine’ye bir dönelim; göreceksiniz aziz olan, zelil olanı oradan dışarı atacaktır.’ Oysa, izzet, Allah’ın, Rasûlünün ve mü’minlerindir. Ne var ki münafıklar bunu bilmezler.” (Münâfikûn, 63/8) *Mü’minler azizdir; çünkü değişik kulluklardan sıyrılmışlardır; makama kulluktan, imkâna kulluktan, güce kulluktan, rahata kulluktan, korkuya kulluktan, dünyada ebedi kalmak gibi tul-i emele kapılma duygusundan sıyrılmışlardır. Allah’a gerçek kulluk, bütün kulluklardan sıyrılmaya bağlıdır. Bu türlü kulluklardan sıyrılmayanlar “Ene Abdullah – Ben Allah’ın kuluyum!” dedikleri zaman bile hafizanallah başka bir yalan söylüyorlardır. *Cenâb-ı Allah sizi böyle bir izzetle aziz ve payidar kılmışsa bence alacağınız bir şey kalmamıştır. Allah’a intisaptan daha büyük paye, Hazreti Rasûl-ü Zişan’a intisaptan daha büyük bir mansıp yoktur. Varsın bu uğurda Cenâb-ı Allah sizi bir imtihandan başka bir imtihana, bir sürgünden başka bir sürgüne, Amerika’dan Çin’e, Çin’den Maçin’e.. nereye sürgün ederse etsin!.. Bu intisabı devam ettiriyorsanız, hep kazanma kuşağında yaşıyorsunuz demektir. Bu video 31/05/2015 tarihinde yayınlanan “Nifakın Güdümündeki Marazlı Kalbler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/6/20237 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

BU MESELEYE BİR NAMUS HASSASİYETİ GÖSTERİYORDU

BU MESELEYE BİR NAMUS HASSASİYETİ GÖSTERİYORDU by
11/5/20237 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

HAYATTA GAYEMİZ NE OLMALIDIR?

HAYATTA GAYEMİZ NE OLMALIDIR? by
11/4/202312 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

'’Çocuğunuz Yeni Kardeşe Hazır Mı?’' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (12.BÖLÜM)

Çocuğunuz Yeni Kardeşe Hazır Mı? Çocuğu Yeni Doğacak Kardeşe Nasıl Hazırlamalıyım? Çocuğuma kardeşi olacağını ne zaman söylemeliyim? Çocuğum kardeşiyle ilgili hazırlıklara ne ölçüde dahil olmalı? Doğum zamanı yaklaştığında neler yapmalıyım? Doğum sonrasında çocuğumun sorun yaşamamasını nasıl sağlayabilirim? Yeni doğan bebekle ilgilenmem çocuğumun düzenini etkiler mi? Sorularına cevap arıyoruz.
11/3/202338 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Zulme Uğrayıp Ezilirken Dahi Aziz ve Üstünsünüz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Zulme Uğrayıp Ezilirken Dahi Aziz ve Üstünsünüz!.. *Ayet-i kerimede ifade edildiği gibi; {وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنْتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ} “Gevşeklik göstermeyin, tasalanmayın; eğer iman ediyorsanız üstünsünüz.” (Âl-i Imrân, 3/139) Tasalanmayın, gevşekliğe kendinizi salmayın! Allah’a imanınız tamsa, üstün sayılırsınız. Ezilirken dahi, başına basılırken dahi, zulme uğrarken dahi, gadir yaşarken dahi, nefyedilirken dahi, istintaka tabi tutulurken dahi, mahkemeye gönderilirken dahi, tahkim emirleri verilirken dahi, olmadık şeylere muhatap olurken dahi, sen azizsin. Esas, senin başına basan Nemrutlar, Şeddadlar, Sezarlar, Napolyonlar, zelil olanlar onlardır. Zillet Allah karşısında zillettir. Allah karşısında O’na kul olma şeref ve itibarını koruyabiliyorsanız, O’na kulluk sayesinde değişik şeylere kulluktan sıyrılabiliyorsanız, zilletten sıyrılmış ve izzeti ihraz etmiş sayılırsınız. İzzet Allah’a aittir, Rasûlullah’a aittir ve O’na intisab etmiş mü’minlere aittir. İzzet Allah’ın, Rasûlünün ve Mü’minlerindir; Münafıklar Her Zaman Zelildir *Kur’an-ı Kerim, kendilerini aziz, mü’minleri zelil sayan münafıkları şöyle anlatır: {يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ} “Hem derler ki: ‘Medine’ye bir dönelim; göreceksiniz aziz olan, zelil olanı oradan dışarı atacaktır.’ Oysa, izzet, Allah’ın, Rasûlünün ve mü’minlerindir. Ne var ki münafıklar bunu bilmezler.” (Münâfikûn, 63/8) *Mü’minler azizdir; çünkü değişik kulluklardan sıyrılmışlardır; makama kulluktan, imkâna kulluktan, güce kulluktan, rahata kulluktan, korkuya kulluktan, dünyada ebedi kalmak gibi tul-i emele kapılma duygusundan sıyrılmışlardır. Allah’a gerçek kulluk, bütün kulluklardan sıyrılmaya bağlıdır. Bu türlü kulluklardan sıyrılmayanlar “Ene Abdullah – Ben Allah’ın kuluyum!” dedikleri zaman bile hafizanallah başka bir yalan söylüyorlardır. *Cenâb-ı Allah sizi böyle bir izzetle aziz ve payidar kılmışsa bence alacağınız bir şey kalmamıştır. Allah’a intisaptan daha büyük paye, Hazreti Rasûl-ü Zişan’a intisaptan daha büyük bir mansıp yoktur. Varsın bu uğurda Cenâb-ı Allah sizi bir imtihandan başka bir imtihana, bir sürgünden başka bir sürgüne, Amerika’dan Çin’e, Çin’den Maçin’e.. nereye sürgün ederse etsin!.. Bu intisabı devam ettiriyorsanız, hep kazanma kuşağında yaşıyorsunuz demektir. Bu video 31/05/2015 tarihinde yayınlanan “Nifakın Güdümündeki Marazlı Kalbler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/3/20234 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Allah'a karşı kimseyi tezkiye edemeyiz

“Allah'a karşı kimseyi tezkiye edemeyiz. Ancak sizlere olan hüsn-ü zannım çok kavidir.. Bütün hayatınıza Ramazan nazarıyla bakıyorsunuz. Siz bütün seneye sahip çıkarsanız, o zaman Ramazan sizin için ilahi bir ulufe günü olur...”
11/2/20231 minute, 51 seconds
Episode Artwork

“Bu ölsün de bu iş bitsin!” diyorlar... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Osmanlıca ifadesiyle “isabet-i ayn”, yani (göz değmesi) vardır ve vâkidir. Bazı insanların gözü, baktığı şeye büyük bir hasret ve iştiyakla bakar; erişilmesi güç bir mazhariyet ve nâiliyet hissiyle nazar eder. Böyle derin hasret ve arzu ile bakışlardan sonra bakılan o şeyde bir arıza meydana gelebilir, bir rahatsızlık söz konusu olabilir. Buna isabet-i ayn, yahut göz değmesi denir. Rasûl-ü Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), nazarın hak olduğunu bildirdiği bir hadis-i şerifinde, “Nazar deveyi kazana, insanı mezara girdirir.” buyurmuşlardır. *Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) nazar değmesine karşı, Âyetü’l-Kürsî’yi, İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini okumuş, Ashabına da bunları okumalarını tavsiye buyurmuştur. Ayrıca meşâyih ve ehl-i keşf, nazarın etkisinden korunmak veya nazar isabet etmiş ise kurtulmak için Kalem Sûresi’nin 51. ve 52. âyetlerinin okunmasını tavsiye etmişlerdir. Kalem Sûresi’nde, zikri geçen âyetlerin metni ve anlamı şöyledir: وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ “O kâfirler Zikr’i (Kur’ân’ı) işittikleri zaman, hırslarından neredeyse bakışlarıyla seni kaydıracak, âdeta gözleriyle yiyecekler! Ve o ‘delinin teki!’ derler. (Delilik nerede, o nerede! Kur’ân’ın hiç delilikle ilgisi mi olur?) Kur’ân olsa olsa, sadece bütün insanlara bir derstir.” “Allah’ın yürüttüğünü kimse durduramaz!..” *Termitler, kubbeler yaptığından dolayı, eserlerine bakıp onları gergedan sanan kimseler var. Yahu Allah yaptırıyor; termitin ne haddine?!. Termitin diğer türleri karıncalar yerin altında bir delik bulur başlarını sokarlarsa, sultanlık sayıyorlar; kendilerini ak sarayda mı, pembe sarayda mı, turuncu sarayda mı zannediyorlar! O termitlere gelince, Selçuklu kubbeleri gibi onlar kubbeler yapıyorlar. Termitin kubbesine bakan onu fil gibi görüyorsa, o kendi zavallı yanılgısına ağlasın. Biz katiyen inanıyor ve biliyoruz ki, Türkiye’deki on beş milyon insanın hepsi on sekiz saatini bu işe vererek aktif hale gelse, yine de Cenâb-ı Hakk’ın inayeti söz konusu olmadan dünyanın yüz yetmiş ülkesinde 1300 okul açılmaz. Vallahi açılmaz. Kültür lokalleri açılmaz.. yurtlar açılmaz.. pansiyonlar açılmaz.. televizyonlar açılmaz.. radyolar açılmaz.. gazeteler çıkmaz.. okuyucu elde edilemez. İnâyet-i ilahiye olmayınca olmaz. *“Bu ölsün de bu iş bitsin!” diyorlar. Yanılıyorsunuz!.. Bir işi Allah sevk ve idare buyuruyorsa ve insanların ihsasları, daha doğrusu iç hamleleri diyebileceğimiz ihtisasları o Allah’ın meşiet-i sübhaniyesiyle ve irade-i sübhaniyesiyle oluyorsa, vallahi billahi tallahi onu kimse durduramaz. Onu Bizans da durduramaz, Pers de durduramaz.. Bizansça hareket edenler de durduramazlar, Persçe hareket edenler de durduramazlar, Allah’ın izniyle. Allah’ın yürüttüğünü kimse durduramaz!.. Bu video 17/05/2015 tarihinde yayınlanan “Rabbimize Sığınıyoruz” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/2/20237 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

İstişare mi Dayatma mı? | 02.07.2007

Soru: Bazen dayatmaları, kıdemi kullanmayı, hoşumuza giden fikrin arkasında durup onun tatbikine yönelik tahşidâtı istişare zannediyor, bazen de istişare öncesi kulislerle toplantıları kendi fikirlerimiz etrafında örgüleyebiliyoruz. Bütün bu açılardan, dinin özüne ve hizmetin ruhuna uygun istişare nasıl olmalıdır? -İstişareye hislerin karıştırılmaması, heva ve hevesin akıl ve mantık yerine konmaması için insan, aklının, kalbinin ve hislerinin sâlim olduğu bir anda meşveret mevzularını bir kenara yazmalı ve arz edeceği meselelerin çerçevesini önceden iyi belirlemelidir. (00.43) -Meşverette her zaman hakkın hatırı âli tutulmalıdır; orada hiçkimse turnikeye önce girmiş olmasını, kıdemini, adını-unvanını ve izafî makamını birer dayatma unsuru yapmamalı, kendi fikrinin kabul edilmesi için diretmemeli ve asla işi inada dökmemelidir. (03.53) -Sahabe-i Kiram efendilerimiz illa kendilerinin dinlenmesini istemiyor, yaşça kendilerinden çok küçük olan kimselere bile hep söz hakkı veriyor ve tabiînden de olsa Hasan Basri gibi bir Hak eri konuşunca “Bu genç varken, niye bize soruyorsunuz ki?” diyecek kadar hakperest ve mütevazı davranıyorlardı. (07.11) -Sabah akşam göklerle münasebet içinde bulunan Rasûl-ü Ekrem Efendimiz, istişareye hiç ihtiyacı olmadığı halde hemen her meseleyi ashabıyla meşveret ediyor ve ümmetine meseleleri ortak akılla değerlendirerek hizmetleri umuma mal etme ahlakını öğretiyordu. (12.07) -İstişare meclisinde aynı hak ve hakikati söyleyecek başka kimseler varsa, insan susmasını bilmeli; kendisi söyleyince şahsından dolayı hakikate karşı da bir tepki hasıl olacaksa, onu başkasının ifade etmesini sağlamalı ve asla bir reaksiyona sebebiyet vermemeli. (17.00) -Gönüllüler hareketinin sevgi erleri pek çok mazhariyete nail olmuşlardır ama bir kısım küfür ahlakından bir türlü kurtulamamışlardır. Bu küfür ahlakının bir şubesi de manevi hayatı felç eden gıybettir. (20.05)
11/1/202325 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Dünya'nın dört bir tarafına yayılacaksınız! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Dünyayı Sevgi, Merhamet ve Şefkat Alınıp Verilen Bir Pazar Haline Getireceksiniz *Bir kısım ulvî değerlere sahipseniz ve kendi dininizden, ruh ve mana köklerinizden, örf ve adetlerinizden kaynaklanan bu değerlere yürekten inanıyorsanız, neden dünyanın bu gül bahçesinin güllerinden istifade etmesini sağlamıyorsunuz? Neden her tarafa birer gül atmıyorsunuz? Neden her tarafın ıtriyat çarşısı gibi gül kokmasını sağlamıyorsunuz? Belki de siz bazılarınız itibarıyla iradî olarak bunu yapmadığınızdan dolayı, cebr-i lutfî, yani yine bir lütuf, bir ihsan, lütuf tecelli dalga boyunda bir ihsan olarak hicrete zorlandınız. Cebr-i lutfî olarak gideceksiniz, oralara tohum olacaksınız. Dünyanın dört bir tarafına yayılacaksınız, ruhunuzda taşıdığınız değerleri saçacaksınız oralara!.. Alacağınız şeyler de olacak, vereceğiniz şeyler de olacak. Alışveriş yapacaksınız; sevgi, alaka, irtibat, şefkat adına bütün dünyayı adeta bu işlerin alındığı verildiği bir pazar haline getireceksiniz. Şefkat alacaksınız muhabbet vereceksiniz; muhabbet alacak şefkat vereceksiniz… Alacaksınız, vereceksiniz; dünyayı bir yönüyle sevginin, güzelliğin, aşkın, şevkin, kucaklaşmanın çarşısı, pazarı haline getireceksiniz. *Burada çıkarılan o (kırmızı) bültenler var ya, öbür tarafta meleklerin ellerinde ahiret rengini alacak; “Arkadaş, biliyor musun, bunlar senin beraat fermanın; bu uğursuzluğa el uzatanların da mahkumiyet fermanıdır!..” diyecekler. Güzel mi bu alışveriş?!. Ona talip olalım o zaman!.. Bu video 31/05/2015 tarihinde yayınlanan “Nifakın Güdümündeki Marazlı Kalbler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/1/20238 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Kâbe kavseyn nedir? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Kâbe kavseyn nedir? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
10/31/20236 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

Her Şeyi Cenâb-ı Hakk’ın Hoşnutluğuna Bağlamalı! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, haftanın Bamteli sohbetinde özetle şunları söyledi: Her Şeyi Cenâb-ı Hakk’ın Hoşnutluğuna Bağlamalı *Asıl mesele, her şeyi Cenâb-ı Hakk’ın muradına ve memnuniyetine bağlamaktır; bu, cihanların fethinden daha mualla bir meseledir. Bu açıdan, bir şey söylerken, anlatırken ve bir vesileyle insanlara faydalı olmaya çalışırken “Acaba murad-ı sübhanîsine uygun mu? İstediği ve dilediği de o muydu?” şeklinde çok ince ayarla meselenin üzerinde durmak ve değişik şerarelerden tecrid ederek o sinyali dosdoğru almaya çalışmak lazımdır. *Nazarlarımız hep Efendimiz’de olmalı!.. Selef-i salihînden geri kalmamalı!.. Zılliyet planında, onları takip edenlerin daire-yi halkaları içinde bulunmaya çalışmalı; “Bu da o halkanın içinde vardı!” dedirtmeli: “İhlas diye inliyordu, rıza diye sızlanıyordu, iştiyak ilallah diye kendinden geçiyordu.” Cenâb-ı Hak müyesser kılsın. Bir karadelik tarafından çekildiklerinin farkında değiller!.. *Enaniyetin, hodgamlığın, bencilliğin başını alıp gittiği günümüzde, nefisperestliğin, tenperverliğin, ikbal duygusunun esirip durduğu bir dönemde insanların bu saf, bu duru duygulara ulaşması çok zor. Güzergâhlar çok kirli, köprüler çok tehlikeli, karşımızdaki manzaralar çok kafa karıştırıcı, baş döndürücü, bakış bulandırıcı. Selamet-i kalbiye, selamet-i ruhiye, selamet-i hissiye Allah’ın inayeti olmazsa korunacak gibi değil. *Görenek ve tiryakilikle, âlem ne yapıyorsa insanlar da şuursuzca onun arkasından sürükleniyorlar. Niceleri bu kıstasları ayarlayamamış, kalibre edememiş; bir yönüyle, sesin ve mesajın doğrusunu alamamış veya doğrusunu alıp tabiatına mal edememiş, aldığı şeyleri tabiatının bir derinliği haline getirememiş!.. Bunlar yığın yığın dünya zevk u sefası arkasından koşuyorlar ve bunun için bütün uhrevî varidatı harap ediyorlar, feda ediyorlar, ayaklar altına alıyorlar. Derdimiz Dermandır Bize *Bize, halimize razı olmak düşer. “Arifin gönlün Huda gamgîn eder şâd eylemez!” Allah’la azıcık münasebetiniz varsa ve O’nu, rızasını, rıdvanını az biliyorsanız, irfana adım atmış sayılırsınız. Onun için de gönlünüzü hep gamgîn eder şâd eylemez. “Bende-yi makbulunu Mevlası âzâd eylemez.” Efendinin hoşuna gitmişsen şayet, âzâd edip seni hürriyete kavuşturmaz. O sana bakar, sen de hep ona bakarsın. Bu karşılıklı bakış Cennet nimetlerinden, Cennet lezzetlerinden daha leziz, daha taravetlidir. Allah ona erdirsin. *Onun için, çekilen şeylerden rahatsızlık duymamak lazım. Dertliyim dersen bela-yı dertten âh eyleme; ah edip nadanı ahından agah eyleme. Kendi içinde mağmalar gibi fokur fokur kayna dur, dert küpü ol fakat dışarıya hiçbir şey sızdırma; el-âlem “Ne zevkli, ne şevkli, ne ümitli, ne pür neşe insan!..” desinler. Bu video 31/05/2015 tarihinde yayınlanan “Nifakın Güdümündeki Marazlı Kalbler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/31/20236 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

Melekût Âlemi-3 | Melek ve Ruh | 17 Mart 1978, Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

• Melaike-i Kiram ve ruhanilerin mevcudiyetine inanmanın ehemmiyeti. • Melekler vefat ederler mi? • Melek ve ruh âlemlerine inanmanın, insana kazandırdığı faydalar. • Meleklerin dünyadaki değişikliklerde tesirleri olur mu? • Peygamberlerin, meleklerle ve ruhaniyatın mevcudiyetini ispat. • Medyumların verdiği haberler. • Batılı ilim adamlarının tecrübeleri. • Vefat eden insanın ruhu ne olur? • Ruhun varlığı laboratuvarda tespit edilebilir mi? • Ruhların fotoğrafı çekilebilir mi? • İnsanlar melekleri görebilirler mi? • İnsan, hak ve hakikate teveccühü nispetinde teveccüh görecektir. • Sa'd b. Muaz'ın (ra) vefatında arzın sallanıp, cenazede meleklerin hazır bulunmaları. • Mus'ab b. Umeyr'in (ra) vefatı üzerine, bir meleğin onun yerine savaşması.
10/30/20231 hour, 22 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Büyü ve Nazara Karşı Felak ve Nas Sureleri | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

İhlâs sûre-i celilesi, Cenâb-ı Hakk’ın lâzım-ı Zâtiyesi olan sıfât-ı kemal ile tavsifi ve Zâtına münâfî noksan sıfatlardan da tenzihi ifade etmesi açısından tevhid-i ulûhiyeti takrir eder. Kâfirûn sûresi ise, ibadet ve perestişin ancak ve ancak şerîk ve nazîri bulunmayan Allah’a mahsus olmasını ifade etmesi açısından tevhid-i ubûdiyeti takrir eylemektedir. *Felak ve Nâs sûrelerinin ikisine birden “Muavvizeteyn” denilir; bu ifade “Allah’a sığınmayı gösteren, O’na iltica ettiren, Hakk’a sığınmaya vesile, kendisiyle Rabb’e istiâze edilen” iki sûre demektir. Bu sûrelerde Allah Teâlâ, görünen ve görünmeyen, bilinen ve bilinmeyen, afakî ve enfüsî, insî ve cinnî bütün korkunç ve zararlı şeylerden kendisine sığınmamızı emretmiştir. *Felak Sûresi قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ “De ki: Sığınırım şafak vaktinin Rabbine: Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfleyip büyü yapan büyücü kadınların şerrinden ve haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden.” Büyü ve Nazara Karşı Felak ve Nas Sureleri *Ehl-i Sünnet âlimlerine göre, sihir bir gerçektir ve onun bazı türlerinin fizikî dünyaya tesirleri de söz konusudur; ancak bu tesir sihirbazın değil, onun sebepleri yerine getirmesi neticesinde Allah’ın yarattığı bir tesirdir. Buhârî ve Müslim gibi sahih hadis kitaplarında, Allah Rasûlü’ne de (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ) büyü yapıldığından bahsedilir; böylelikle meselenin olabilirliği vurgulanmış ve ondan kurtulmanın çaresi gösterilmiştir. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) kendisine büyü yapıldığının farkına varınca dua etmiş ve Cenâb-ı Allah’tan şifa dilemişti. Çok geçmeden Hazreti Cibrîl ve Mikâil (aleyhimesselam) gelerek işin hakikatini Efendimiz’e haber vermiş; Allah Rasûlü’nden alınan bir tarak saç-sakal ile hurma çiçeği kullanılarak Lebîd İbn-i A’sam tarafından yapılan büyünün Zervan kuyusuna atıldığını söylemişlerdi. Rasûl-ü Ekrem, bazı ashâbıyla beraber o kuyuya gitmiş ve kuyuyu kapatmışlardı. Hazreti Aişe, “Ya Rasûlallah, sihri çıkardınız mı?” diye sorunca Efendimiz, “Hayır çıkarmadım. O sihri çıkarıp çözmekle halk arasında sihrin şuyû bulmasından endişe ettim.” buyurmuş; Cenâb-ı Hakk’ın, kendisine şifa verdiğini ve şifa bulmak için illâ sihri çözmek gerekmediğini belirtmişti. (Buhari, Tıbb 47,49,50, Nesai, Tahrim 20) *Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) nazar değmesine karşı, Âyetü’l-Kürsî’yi, İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini okumuş, Ashabına da bunları okumalarını tavsiye buyurmuştur. Ayrıca meşâyih ve ehl-i keşf, nazarın etkisinden korunmak veya nazar isabet etmiş ise kurtulmak için Kalem Sûresi’nin 51. ve 52. âyetlerinin okunmasını tavsiye etmişlerdir. Kalem Sûresi’nde, zikri geçen âyetlerin metni ve anlamı şöyledir: وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ “O kâfirler Zikr’i (Kur’ân’ı) işittikleri zaman, hırslarından neredeyse bakışlarıyla seni kaydıracak, âdeta gözleriyle yiyecekler! Ve o ‘delinin teki!’ derler. (Delilik nerede, o nerede! Kur’ân’ın hiç delilikle ilgisi mi olur?) Kur’ân olsa olsa, sadece bütün insanlara bir derstir.” Bu video 17/05/2015 tarihinde yayınlanan “Rabbimize Sığınıyoruz” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/30/202311 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

HZ EBUBEKİR VE HZ ÖMER DÖNEMİNDE HRİSTİYANLIK ALTIN DÖNEMİNİ YAŞADI

01:24 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer döneminde Hristiyanlık altın dönemini yaşadı. 02:16 O gün kiliseler sabahtan akşama kadar hristiyanların, papazların, ruhani reislerin dualarıyla inledi durdu. 02:46 Cami olduğu yerde kalsın ve kiliseye ilişilmesin! 04:59 İnsanlığın muhtaç olduğu o şeyi insanlığa vereceksiniz. 06:09 Gelecekte de inşallah en ali manada emniyeti temsil edecek ve insanlığı huzura kavuşturacaksınız.
10/29/20236 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

MÜSLÜMAN TERÖRİST OLABİLİR Mİ

Müslüman Terörist Olabilir mi? 0:57 Bir müslüman Allah rızası için hareket eder 02:00 Meşru gayenin vesileleri gayr-ı meşru olamaz! 03:06 Hiçbir zaman devlet kurma bir insan için gaye olamaz! 04:42 Müslüman terörist olamaz!.. 04:48 Hiçbir terörist de Müslüman değildir!!! 06:15 Masum insanları öldürmeyi müslümanlıkla telif etmek mümkün değildir 06:58 İstanbul halkının cennete girmesi için bir tek adam öldüremez! 08:13 Terörizmi İslamiyetle telif etmek mümkün değildir
10/28/20239 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

'’İlk Adımlar - 2. Bölüm’' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (11.BÖLÜM)

9 ayın sonunda sağlıkla dünyaya gelen bebeğinizle artık tanışma zamanı.. -Çocuklarda ‘Ayrışma ve bireyselleşme’ kavramlarını açıklar mısınız? -Ayrışma ve Bireyselleşme neden önemlidir? -Ayrışma ve bireyselleşmenin sağlıklı olabilmesi için babaya ne gibi sorumluluklar düşmektedir? -Bu sürecin sağlıklı atlatılabilmesi için neler yapılabilir?
10/27/202339 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Bazı şeylerde geç kalmışız, ahesterevlik etmişiz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Mü’min yeryüzünde emniyet ve güvenin teminatçısıdır. İnsanlığın İftihar Tablosu, emniyet ve güven telkin edenlerin en başta geleni, zirve emniyet ve güven telkin edenidir. Bundan dolayıdır ki nübüvvetle serfiraz kılınmadan evvel de O’na Muhammedü’l-Emin diyorlardı (sallallâhu aleyhi ve sellem). Kırk yaşına kadar, adından daha çok dillere pelesenk edilen unvan “Muhammedü’l-Emin” idi. O emniyetiydi ki, ilk başta Hazreti Sıddık’lar için referans oldu. *Üzerinize gelindikçe, metafizik geriliminizi bir kat daha artırmak düşer size. Bazı şeylerde geç kalmışız, ahesterevlik etmişiz. Tizreftar olmamız lazımmış ayağa paçayı, eteği dolaştırmadan; bu da mantığın, teyakkuzun, temkinin gereğidir. *İhmal ettiğimiz şeyler olmuş bugüne kadar, bu mâfâtı telafi için herhalde hızımızı artırmamız, vitesi değiştirmemiz lazım. Bunu yaparken de tedbir ü temkinde kusur etmememiz lazım. Kimseyi rahatsız etmeme, başkalarını gıpta ve hasede sevk etmeme, elin-âlemin farklı düşüncelerine karşı savaş ilan etmeme konularında çok dikkatli davranarak, elden geldiğince güzergâh emniyetini tehlikeye atmadan vitesi ikiye katlamak lazım. İşte birbirine zıt gibi görünen bu iki hususu at başı götürürseniz, Allah’ın izni ve inayetiyle, kimse size ilişemeyecektir. *Kim Allah içinse, Allah (celle celaluhu) onları kendi başlarına, yapayalnız bırakmaz. “Allah bize kâfidir. Allah bize yeter!” mülahazalarına sığınarak, sa’ye sarıl; gayretten, cehdden, aksiyondan geri durma!.. Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol!.. Yaptığın her şeyin altı dolu olsun, mantıkla çelişmesin, hissiyât-ı insaniyeye mütenakız düşmesin, insani değerlerle mütenakız hale gelmesin.. hikmet odur!.. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!.. Bu video 17/05/2015 tarihinde yayınlanan “Rabbimize Sığınıyoruz” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/27/20236 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Mühim Olan İnsanın Bütün Hayatını Ramazan Yapmasıdır

“Ramazan, Allah ayıdır, müminler için bir vazife mevsimidir. Fakat mühim olan mesele Ramazan'ın on bir ay içinde istikbal edilmesi ve bir insanın bütün hayatını Ramazan yapmasıdır. Siz yaparsanız Allah böyle bir lütfu sizden esirgemez..”
10/26/20231 minute, 43 seconds
Episode Artwork

Bir yerde bir avuçluk bir hırsızlık yaparsanız... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Kendini yüce mefkûreyi ikâmeye adamış insanların nazarında başka en önemli şeylerin bile sinek kanadı kadar kıymeti yoktur. Cenâb-ı Allah’ın rızası, Rıdvan’ı, rü’yeti ve vadettiği ebedi saadet karşısında Hazreti Pîr’in de Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’den nakille ifade ettiği gibi dünyanın sinek kanadı kadar kıymeti yoksa şayet, kendini bu işe adamış insanların nazarında da dünya ve mafihanın bir sinek kanadı kadar kıymeti olmamalıdır. *“Hikmet-i dünya ve mâ fîhâ bilen ârif değil / Ârif oldur bilmeye dünya ve mâ fîhâ nedir.” (Fuzuli) *Âlemi nasıl bilirsin? Kendin gibi!.. Dünyaya perestiş eden insanlar, sizin bu koşmalarınızı da o türlü şeylerin arkasından koşma gibi değerlendirebilirler. Sizi de kendileri gibi görebilirler. “Acaba şimdi değilse bile gelecekte bunların da sarayda, saraycıkta, gemide, gemicikte, villada gözleri var mı?” diye düşünebilirler. Cahildir onlar, mazur görün onları. Onlar için de hidayet dilek ve temennisinden dûr olmayın. Keramet Sahibi Değil İstikamet Eri Olmaktır Marifet!.. *Hiç kimse gönlünüze girdiğinde ayakta kalacağı endişesine kapılmamalı. Mutlaka orada herkesin bir sandalyesi, bir koltuğu olmalı; geldiğinde gönlünüzde kendine bir yer bulmalı. Bu fiilî bir duadır. Cenâb-ı Allah onu fiilî bir dua kabul buyurur. Bakarsınız, bütün bütün istidadı körelmemiş insanlar, sağda-solda yalpa yapsalar bile, patikalarda yürüseler bile, dağ-dere-tepe düşe kalka emekleseler bile, bir gün döner gelir, Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) güzergâhında yürümeye dururlar. *Önemli olan bizim o güzergâhta yürümeyi devam ettirmemizdir. Küçük bir zikzak çizme, yolun kenarına gitme, bazen patikada yürüme, bazen trafiğe göre yürünmeyecek yerde yürüme, başkalarının kafalarında tereddüt hâsıl eder. İstikamet çok önemli bir faktördür. Sadakat Allah kapısında çok önemli bir faktördür, fakat bunların en önemli, en inandırıcı referansı devam ve temadîdir. Bu, o istikamet içinde yürümekten daha önemlidir. Çünkü bu halinizle kimseyi aldatmamış olursunuz. *Bir gün uçuyor gibi olabilirsiniz.. gidip Kâbe’yi tavaf ediyor olabilirsiniz.. Ravza-yı Tahire’ye yüz sürebilirsiniz.. yüreğiniz İnsanlığın İftihar Tablosu’nun aşk u heyecanıyla çarpabilir. Fakat bir yerde bir avuçluk bir hırsızlık yaparsanız, o ölçüde bir rüşvete girerseniz ve halk nazarında o ölçüde bir itibar kaybına uğrarsanız, o güne kadar yaptığınız bütün güzellikler gümbür gümbür yıkılır. Ve ne yaparsınız siz? Kendi düşünce ve inanç dünyanıza itimadı yıkmış olursunuz. Bu video 17/05/2015 tarihinde yayınlanan “Rabbimize Sığınıyoruz” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/26/20238 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

Anne-Babanın Üslûbu | 02.07.2007

Soru: Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Hazreti Fâtıma’nın (radiyallahu anha) bir işaretiyle hemen onun evine gitmesi, her haliyle ilgilenmesi nazar-ı itibara alınırsa, anne-babaların evlenen çocuklarına karşı tutumları nasıl olmalıdır? Günümüzde evlenen gençler, anne-babaların, kayınpeder ve kayınvalidelerin alâkalarını kendilerine müdahale gibi anlıyorlar; bu konuda sırat-ı müstakim esasları nelerdir? – İnsanlığın İftihar Tablosu, Cenâb-ı Allah’ın “benzersiz ve örneksiz yaratan” manasına gelen “el-Bedi” ism-i cemîline de mazhar olduğundan her meseleyi evveli ve âhiriyle birden görüp hep en uygun şekilde hareket etmiştir. (00.52) – Rehber-i Ekmel Efendimiz, dünyevî işler için bir yardımcı isteyen Hazreti Fâtıma annemize ukbanın yamaçlarını göstermiş ve onun nazarlarının sürekli ahirete müteveccih olması gerektiğini işaret etmişti. (05.14) – Hazret-i Fâtıma’nın hazîn sözleri ve gözyaşları… (06.00) – Anne-babalar, çocuklarının uygun olmayan isteklerine nasıl mukabele etmeliler? (11.31) – Anne-baba, çocuklarına karşı öyle şefkatli davranmalı ve bu konuda öyle istikrarlı bir tavır sergilemelidir ki, çocuk, onların her zaman kendi yanında olduğuna ve ne yaparlarsa yapsınlar onun iyiliğini düşündüklerine imanın bir rüknü gibi inanmalıdır. (16.45) – Evde, çocukların görüp duyabileceği şekilde tartışan ve kavga eden anne-babalar birbirlerinin kredilerini bir anda tüketmiş, itibarlarını yiyip bitirmiş ve çocuklarını da güvensizliğe, saygısızlığa, aileden uzaklaşmaya itmiş olurlar. (19.23)
10/25/202325 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Nefsinden emin olan, kendi emniyetini yitirmiş demektir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah’a güvenen, sa’ye sarılan, hikmete râm olan mutlaka zaferyâb olur. Burada olmasa orada olur.. can hulkuma girdiği zaman, kabre girdiği zaman olur.. ötede olur. *Nefsinden emin olan, kendi emniyetini yitirmiş demektir; emin olmamak lazım. Hazreti Pir’in ifadesiyle, nefs-i emmâre pılını pırtısını toplayıp gittiği zaman bile vazifesini âsâba devrediyor; onlarla da aynı fonksiyon eda ediliyor; şeytanın aynı madikleri insan için yine söz konusu olabiliyor. Bu açıdan taleplerimizin ne ölçüde nefs-i emmâreden azade olduğunu bilememekle beraber, her şeye rağmen istiyoruz ki: İki üç asırdan beri ağlayan Müslümanların yüzü gülsün. Hususiyle yutkunup duran ve sineleri ızdırap içinde kıvranıp duran Müslümanlar, o sıkıntıdan, ızdıraptan, kalaktan, heymandan sıyrılıversinler!.. O’nun rahmetinin vüs’atine ve fazlının enginliğine güvenerek bunu istiyoruz. Şu kadar var ki, istediklerimizi isterken, “Allahım Senin muradın!..” demeyi de ihmal etmemek lazım. Bu video 17/05/2015 tarihinde yayınlanan “Rabbimize Sığınıyoruz” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/25/20235 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

İnsanlar kendilerine fayda getirmeyeceğini bilmesine rağmen put-yıldıza neden taparlar?

İnsanlar kendilerine fayda getirmeyeceğini bilmesine rağmen put-yıldıza neden taparlar? by
10/24/20236 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

Hayr, Allah Teâlâ’nın ihtiyar buyurduğu husustadır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hayr, Allah Teâlâ’nın ihtiyar buyurduğu (seçtiği) husustadır!” deyip, Cenâb-ı Hakk’ın takdîrinin her zaman en isabetli, bereketli, faydalı, sevaplı ve akıbet itibarıyla da en hayırlı tercih olduğuna inanmalı ve takdir-i ilahîye gönülden teslim olmalıdır. O, neyi murat buyurmuşsa, hayr ondadır. Dua ederken “Herkesi Cennet’e koy, herkesin kalbini imanla doldur, imanla şahlandır.” gibi bir talepte dahi bulunsam, bütün bunlardan sonra hemen “Allahım bunlar Senin murad-ı sübhânîne uygun olsun.” deme lüzumu hissediyorum. Çünkü O’na saygı çok önemlidir. *Allah’ın ihtiyar buyurduğu şeyde hayr vardır. Biz O’nun takdirlerini rıza ile karşılarsak, o rıza bize öyle razı olma şeklinde döner ki!.. Aslında İslamî sistemdeki rıza, Cenâb-ı Hakk’ın rızasından başlar. Ehlullah meseleye tedellî (en âlâdan başlayıp aşağı doğru gitme) zaviyesinden yaklaşmış ve “Allah sevmeyince siz sevemezsiniz; O sizden razı olmayınca, siz rıza ufkuna ulaşamazsınız.” demişlerdir. Onlar biraz da eşyanın perde arkasına göre hüküm verdiklerinden dolayı, Cenâb-ı Allah’ın rızasının önce geldiğini, kulun Allah’tan hoşnut olmasının ise onu takip ettiğini söylemişlerdir. Nitekim ayet-i kerimelerde “Allah onlardan, onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır.” (Maide, 5/119; Beyyine, 98/8) denilmiş ve önce Allah’ın hoşnutluğu zikredilmiştir. *Biz, رَضِينَا بِاللهِ رَبًّا وَبِالْإِسْلَامِ دِينًا وَبِمُحَمَّدٍ رَسُولًا “Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, rasûl olarak da Hazreti Muhammed’den (sallallâhu aleyhi ve sellem) razı olduk.” derken, bunu gönlümüzden koparak diyorsak, bu O’ndan geliyor demektir. Aslında her şey O’ndan geliyor. مَا شَاءَ اللهُ كَانَ وَمَا لَمْ يَشَأْ لَمْ يَكُنْ “Olmasını dilediği hemen olur, olmamasını dilediği de olmaz.” Olan da olmayan da, inkişaf eden de etmeyen de O’nun irade-i sübhâniyesine vabestedir. Bu video 24/05/2015 tarihinde yayınlanan “Tazyiklerden sonra sürpriz inkişaflar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/24/20234 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Melekût Âlemi-2 | Melek ve Ruh | 10 Mart 1978, Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

• Her şey aklın terkib ve tahlilinden ibaret değildir. • Mümin fizikötesi hadiselere göre hayatına istikamet verebilir mi? • İnsan etrafında olup bitenleri nasıl değerlendirmelidir? • Melekleri inkârın neticeleri nelerdir? • Meleklerin varlığının ispat edilmesi. • Kur'an-ı Kerim'in 100 ayetinin haber vermesi. • İlim adamlarının medyumların vs müşahedeleri. • Ruhun misallerle ispatı. • Temessülat âlemi nedir? • Uzaktan kumanda ile tedavi mümkün müdür? • Allah'ın inayeti her şeyi kazandırabilir. • Kendinden geçme ve kendini aşma nasıl olur? • Allah'ın (cc) rızası tüm işlerin anahtarıdır. • Razı oldukları Allah, melekleri yardıma gönderir. • Bedir savaşında meleklerin yardımı.
10/23/20231 hour, 30 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Tevfik-i ilahinin vesilesi vifak ve ittifaktır. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Her balyozlanmanın ardından hem kemmiyet hem de keyfiyet açısından inkişaf ettiniz!.. *Gördüğünüz gibi bir buçuk senedir balyozlanıyoruz. Belki daha eski yıllara da gidebilir; 60’lı yıllar balyoz, 70’lı yıllar balyoz, 80’li yıllar balyoz, 28 Şubat balyoz. Hep böyle sürekli balyoz gelmiştir; fakat sanki balyozlanmalar hem kemmiyet hem de keyfiyet açısından sizin daha fazla inkişafınıza vesile olmuştur. *Bir taraftan Zât-ı ulûhiyete teveccüh-ü tamla teveccüh etmek suretiyle ciddi bir metafizik gerilime geçmişsinizdir. Diğer taraftan, böyle bir dönemde bünyan-ı marsus haline gelmek gerektiğini görmüş, Hazreti Pir’in “Tevfik-i ilahinin vesilesi vifak ve ittifaktır.” sözüne itimat ederek saflarınızı sıklaştırmışsınızdır. Hadiseler, cebrî vifak ve ittifaka sizi zorlamış, adeta size “derlenin toparlanın” demiş. Bir kısım zayıf karakterli insanlarda dökülme olabilir fakat siz derlenip toparlanmışsınız. O da sağanak sağanak tevfikât-ı sübhaniyesini başınızdan aşağı yağdırmıştır. *Bu açıdan da böyle bir tazyik size yeni yeni kapıların açılmasına vesile olabilir. Oturur derin derin düşünürsünüz: Kim bilir, belki halk ifadesiyle diyeceğim işlerin tıkırında gitmesi bizi ülfet ve ünsiyete düşürmüştü; duygu, düşünce ve meselelere bakış açısından matlaşmaya sevk etmişti. Şimdi yapılan şeyleri bir kere daha ülfet üstü gözden geçirerek “Şu da yapılabilir, bu da yapılabilir!” dersiniz. Bu itibarla da belli bir yolda yürüyorken, Cenâb-ı Allah bizi o yolun kenarlarında yeni şehrahlar oluşturmaya sevk ediyordur. Cebr-i Lutfî Açılımlar ve İlahî Takdire Rıza *Evlerde tazyik gördüğünüz zaman yurda sıçradınız.. bir tazyikle yurtları okullar haline getirdiniz.. bir gün geldi, okullar dünya okulları haline geldi; belki binlerce, belki milyonlarca insan size sempati duymaya başladı; ihtida eden insanların sayısını da Allah bilir. *Cenâb-ı Hak böyle bir şeye eğer bunları vesile kılıyorsa, o mevzudaki tazyikleri, balyozları, mızraklanmaları da yine bir yönüyle rahmet tecellisi gibi görmek lazım. Hazreti Pir, buna kendi terminolojisi içinde “cebr-i lutfî” diyor. Bu video 24/05/2015 tarihinde yayınlanan “Tazyiklerden sonra sürpriz inkişaflar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/23/20238 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

ZALİMLERİ KİM TEDİP EDECEK!

Zalimleri kim tedip edecek! 01:48 Zalimleri kim tedip edecek? Allaaaah! 03:16 Demokrasi yamaçlarında yetişse bile demokratik düşünceye ulaşamayan insanlar var! 03:56 İman teslimi, teslim tevekkülü, tevvekkül saadet-i dareyni netice verir 06:38 Peygamberi öldüren de cehennemliktir, peygamberin eliyle ölen de cehennemliktir.
10/22/20237 minutes, 1 second
Episode Artwork

DİNİN RUHU NEDİR

Dinin ruhu nedir? 0:44 Dünya ve içindekilere bir tekme vurduğunuzda yol genişliyor 03:50 Bu kavga dimin kavgası değildir!.. Nefsinizin kavgasıdır bu kavga! 06:34 Dine fatura edilemez bu mesele! 07:56 Her ne istiyorsa verin, hakkını bana helal etsin
10/21/20239 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Cennet’in göbeğine otağını kurmak isteyenler... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“Ne helva ne de selvâ, illâ rü’yet-i Mevlâ!..” *Mukteza-yı beşeriyet, hatalarımız ve nisyanlarımız olmuş olabilir. Fakat dünya adına bir talebimizin olmadığı bellidir. *İnsan gibi ahsen-i takvime mazhar bir varlık, Allah’tan ve O’nun rızasından başka hiçbir şeyi gaye-i hayal yapmamalı, hiçbir şeyi ideal haline getirmemeli. İlle de bir mefkûre arkasında koşacaksa, Cenâb-ı Hakk’ın rızası, teveccühü ve cemâl-i bâkemâlini görme için koşmalı. *Ne helva ne de selvâ, illâ rü’yet-i Mevlâ!.. Ne kudret helvası isterim ne de bıldırcın eti; benim muradım yalnızca Cenâb-ı Hakk’ın rü’yeti!.. Râbia Adeviyye validemiz, kendisine dünyevî nimetler teklif edenlere “Allah Allah, beni niye böyle hakaret zeminine çağırıyorsunuz. Ben ‘İlle rü’yet-i Mevlâ.. ille rıza-yı ilahî!..’ diyorum.” şeklinde cevap verirmiş. “Münacât-ı Seheriyye” adıyla meşhur duasında da görüldüğü üzere şöyle nida edermiş: إِلهِي، لَسْتُ فِي الْبَلْوَى، وَلَا أَشْكُو مِنَ الْبَلْوَى، مُرَادِي مِنْكَ يَا سُؤْلِى بِلَا مَنٍّ وَلَا سَلْوَى، وَإِنْ أَعْطَيْتَنِي الدُّنْيَا وَإِنْ اَعْطَيْتَنِي الْعُقْبَى، فَلَا أَرْضَى مِنَ الدَّارَيْنِ إِلَّا رُؤْيَةَ الْمَوْلَى “Allahım! Hamd ü sena olsun ki, belâlar içinde değilim ve Sana belâlardan şikâyet etmeyeceğim. Ey muradımı gerçekleştirmeye kâdir yüce Rabbim; Senden istediğim ne “kudret helvası”dır ve ne de bıldırcın eti. Bana dünyâyı da versen âhireti de, her iki âlemi bağışlasan bile, yine razı olmam; ben Seni dilerim Rabbim, ancak rüyetinle hoşnutluğa ererim.” * Allah Teâlâ şimdiye kadar “Ne helva ne de selvâ, illâ rü’yet-i Mevlâ!..” diyen hiç kimseyi hiçbir zaman yolda bırakmamıştır; onlardan yolda takılıp kalanlar olmamıştır. Yürüyüp gidenler de otağlarını götürüp cennetin göbeğine kurmuşlardır. Beş on dâhi dimağına sahip olmaktansa her meseleyi üç beş insanla istişare etmek daha kıymetlidir!.. *Heyet içinde olunca insan yanılmaz ya da yanılgıya çok az düşer. Ben yanılabilirim, bir başka fert de yanılabilir, yanılma hepimiz için söz konusudur; fakat kafa kafaya vermiş, her meselesini ortak aklın süzgecinden geçiren insanların yanılma nispetleri çok azdır. Çünkü orada birinin fikri, diğerinin fikrini rötuşlar, onu bir yönüyle istikamete çağırır. *Onun içindir ki Rasûl-ü Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor: “Cennet’in göbeğine otağını kurmak isteyenler cemaatten ayrılmasınlar.” Toplu halde hareket etsin, düşüncelerini o toplum içinde nazar-ı itibara alsın ve değerlendirsinler; analizlerini, sentezlerini toplumla yapsınlar; herkesin aklına, düşüncesine saygılı olsunlar; meselelerini kendi darlıkları içinde ele almasınlar. *İnsan, dâhi bile olsa, hatta on dâhi dimağını bile taşısa, bu beş tane düz insanla istişare etme kıymetinde değildir ve başarıları da o nispette olur. Arkadaşların bu çizgiyi takip ettikleri istikametinde kanaatimiz tamdır. Öyle olmasaydı zaten, Allah bütün bütün tokatlar ve dağıtırdı. Bu video 24/05/2015 tarihinde yayınlanan “Tazyiklerden sonra sürpriz inkişaflar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/20/20235 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Kim bilir sırada nasıl bir lütuf var! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Sıkıntı ve musibetler, Cenâb-ı Hakk’a yürekten teveccüh çağrısıdır!.. *Şimdiye kadar yaşadığımız her tazyik dönemini Allah’ın izni ve inayetiyle sürpriz açılımlar takip etmiştir. Bu tazyiklerden sonra da Cenâb-ı Allah nasıl bir yöne yönlendirir onu bizim kestirmemiz mümkün değil. Ancak biz önümüze, arkamıza, sağımıza, solumuza çok iyi bakarak, bulunduğumuz konumu rantabl değerlendirmeye çalışmalıyız. *İçinde bulunduğumuz hadiselerin tazyiki karşısında hemen paniklememeli!.. Mevlâ, şimdiye kadar eltâf-ı sübhaniyede bulundu, kim bilir sırada nasıl bir lütuf var. Belki öyle bir lütfa hazırlamak için, büyükleri yaptığı gibi, bizim gibi küçükleri de bir tazyikten geçiriyordur. *Allah Teâlâ, büyükleri, derecelerinin yükselmesine vesile olsun ve temsil ettikleri konumun hakkını versinler diye, tabir-i diğerle arş-ı kemalâtlarına uygun şekilde bir tazyike maruz bırakmıştır. Zılliyet planında o işi götürenleri de bu türlü tazyiklere maruz bırakarak, Kendisine daha yürekten yönelmelerini istiyordur. Muzdarr olmayınca, yani sebepler bütün bütün uçup elden gitmeyince, Müsebbibü’l-esbab’a yönelme çok defa zor olur. İnsan başka zamanlarda şeklen yönelse, el kaldırsa, başını yere koysa, yalvarsa da ızdırar halinde, sebeplerin bütün bütün çekip gittiği anda, Hazreti Pir’in ifadesiyle, nur-u tevhid içinde sırr-ı ehadiyetin zuhur etmesi çerçevesinde, ölçüsünde, seviyesinde O’na yönelemeyebilir. *Bu açıdan da o tazyikler, yürekten, bütün benliğimizle, kendimizden sıyrılarak, O’nunla aramızda bir hüsufa, bir küsufa sebebiyet vermeden Müsebbibü’l-esbâb’a yönelebilmemiz; bize gelen şuaların önünü kesmeden, daha rahat, aydınlık içinde ileriye doğru yürümemiz için cebr-i lutfîdir. Zikredilen neticelerin husulü için Allah Teâlâ böyle muvakkat bir ızdırar haline itebilir. O ızdırar hali içinde, geleceğe bakarsınız ızdıraplarınız rahmet şualarına dönüşür Allah’ın izni ve inayetiyle. *İnsanlar öteden beri yanılarak hep böyle kitle psikolojisiyle sağa-sola saçılmış ve savrulmuşlardır. Fakat şöyle-böyle saçılıp savruldukları gibi, akılları başlarına gelince derlenip toparlanmaları da katlanarak olmuştur. Bu video 24/05/2015 tarihinde yayınlanan “Tazyiklerden sonra sürpriz inkişaflar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/19/20234 minutes, 44 seconds
Episode Artwork

Melekût Âlemi-1 | Melek ve Ruh | 3 Mart 1978, Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

• Ahirete inanan insanın diğer insanlardan farkı ne olmalıdır? • Madde ötesine ve meleklere inanmanın önemi. • Meleklerin dereceleri. • Meleklerle insanların mukayesesi. • Meleklerin kulluğu mu, yoksa insanların kulluğu mu üstündür? • İnsanlar melekleri görüp bilebilirler mi? • Meleklerin özellikleri nelerdir? • Meleklerin insana faydası olabilir mi? • İnsanın her yaptığı melekler tarafından yazılıp tespit edilmektedir. • Her meseleye kendi yoluyla gidilir. • Her meselede bazı temel şartlar vardır ki onlar sız hiç bir iş halledilemez. • Dupduru bir gönülle Cenab-ı Hakk'a teveccüh. • Bunların ötesinde Allah'ın (cc) yardımı. • Allah melekleri insanlara yardımcı olarak gönderir.
10/18/20231 hour, 29 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Belayı ve musibeti ne kadar minimize ederseniz... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Seleften Allah razı olsun halefe ne kadar çok iş bırakmışlar. Sizin döneminizde Hazreti Pir-i Muğan Şem-i Taban, Mısır’da bir başkası, Suudi Arabistan’da bir başkası, Pakistan’da bir başkası; herkes kendi ufku ve ufkundaki enginliği ölçüsünde ortaya bir şeyler koymuştur. Arkadan gelen nesillere bu doneleri değerlendirmek düşmektedir. Bunu yapmak suretiyle kendi dünyanızın rengini dünyaya aksettirin, o mükemmel dantelayı bütün dünyaya gösterin, onlarda imrenme duygusu uyarın. Belayı ve musibeti ne kadar minimize ederseniz, Allah’ın izni ve inayetiyle, insanlık o kadar huzurlu bir dünyada yaşamış olur. *Evet, geçmişte kavgaya, gürültüye, patırtıya sebebiyet vermiş hadiseleri deşelemek suretiyle günümüzde yeni kavga unsurları oluşturmamak, aksine güzergâh emniyeti adına herkese açık durmak lazım. Kardeş, dost, taraftar, muhip, sempatizan, ilişmeyen ve arafta (bir o tarafa bakan, bir de bu tarafa bakan, bazen dökülen bazen de siz kalkıp yürüdüğünüz zaman çıkarları o istikamette olduğundan dolayı sizin yanınızda) bulunanlara kadar alaka dairesini geniş tutmak lazım. *Hazreti Mevlana’nın ifadesiyle “Bir ayağım İslam’ın merkezinde, öbür ayağım yetmiş iki millet içinde!..” Hazret öyle diyor, öyle bir daire çiziyor. Böyle engin bir vicdanla insanlığa bakmak lazım. Zira kinlerin, nefretlerin, gayzların, öfkelerin şimdiye kadar insana bir şey kazandırdığı hiç görülmemiştir. Geleceği Omuzunda Bayraklaştıracak Genç Nesiller *Düne kadar Türkçe Olimpiyatları adıyla, şimdilerde Dil ve Kültür Festivali unvanıyla yapılan faaliyetleri yasak ettiler; “Burada olmasın!” dediler, “Yaptırmayacağız!..” dediler. Sağ olsunlar, hidayet defterlerine yazılsın bu, kaydedilsin!.. Bu sene yirmi yerde yapıldı. Yirmi yerde Türkiye’de olandan daha parlak icra edildiği için, arkadaşların bu mevzuda aşk u iştiyakları daha bir arttı. Diyorlar ki: “Yahu 40 ülkede de yapmak mümkünmüş bunu! Niye 40 ülkede yapmadık?!.” Öyleyse gelecek sene 40 ülkede yapacak şekilde bu meseleyi projelendirelim Allah’ın izni ve inâyetiyle. Nasıl olsa varidat, semalar ötesinden geliyor. Nasıl olsa, Cenâb-ı Hak vüdd vaz ederek, kalbleri size tevcih ediyor. *Geleceği omuzunda bayraklaştıracak genç nesiller.. siyahı, esmeri, mavi gözlüsü, kara gözlüsü, kıvırcık saçlısı, düz saçlısı, uzun saçlısı, kısa saçlısı… birbiriyle öyle mezc oldu, öyle kaynaştı, öyle bütünleştiler ki, bunlar geleceğin eliti olmak üzere yürüyorlar ve geleceğin huzur dünyası adına her birisi adeta inandıran çok önemli bir mesajdır. Aslında olan şeyler, gelecekte olacak şeylerin en inandırıcı ve en yanıltmayan referansıdır. Bu video 07/06/2015 tarihinde yayınlanan “Tarih Şuuru ve Sulh Ruhu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/18/20237 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

Lütfunda da Hoş, Kahrın da! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 04/03/2018 tarihinde yayınlanan " MUSİBETLERİN EKŞİ ÇEHRESİ VE HİKMETİN GÜZEL YÜZÜ" isimli bamtelinden alınmıştır. Yayının tamamını buradan izleyebilirsiniz :http://herkul.org/bamteli/bamteli-mus.... Bela ve musibetler, dış yüzleri itibarıyla çirkin, sevimsiz, iç bulandırıcı ve aynı zamanda insanın nöronlarına, Hipofiz bezine, Talamus bezine gelip çarpan şeytanî şerâreler mahiyetinde duyulur, hissedilir. Fakat meselenin sonucuna/neticesine bakmak lazımdır. Bu bakış açısı da aslında size, bize ait değildir, Kur’ân’ın fermanıdır: وَعَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَعَسَى أَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ “Olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da o şey hakkınızda hayırlıdır; bir şeyi seversiniz ama o şey de hakkınızda şerlidir.” (Bakara, 2/216) Mesela, i’lâ-i Kelimetullah istikametinde çekilen çileler.. o mevzuda bir yönüyle duygu-düşünce açısından kıvamın önemli bir unsuru olan manevî cihadlar, mücahedeler, manevî savaşlar.. Allah Rasûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) “cihâd-ı ekber” dediği şey… Antrparantez arz edeyim: “Günümüzde maddî kılıç, kınına girmiştir; Kur’an’ın elmas düsturları, elmas prensipleri hükümfermadır.” Küreselleşen bir dünyada o türlü şeylere gitmek, katliamlara sebebiyet verir, ardı arkası kesilmeyen savaşlar fâsid dairesine sebebiyet verir, vuruşmalar kısır döngüsüne sebebiyet verir. Hele günümüzdeki o korkunç silahlarla?!. 1945’lerdeki, 50’lerdeki Japonya’nın başına patlayan silahlar değil; bunlar, bugün bir yerde patladığı zaman, Amerika’nın yarısını alıp götürecek kadar korkunç silahlar!.. Bir Batılı düşünürün dediği gibi: “Bir üçüncü cihan savaşında, maktûl mezara, kâtil de yoğun bakıma kalkar!” Şimdi buna karşı sizin kalkanınız, sütreniz, siperiniz, insanî değerleri öne çıkarma, sevgiyi öne çıkarma, kucaklaşmayı öne çıkarma olmuştur/olmalıdır. Burada bir şey soracağım, vicdanlarınızla cevap verin: Sizler ve sizin arkadaşlarınız dünyanın değişik yerlerine açılırken, bunun (sevgi, kucaklaşma ve insanî değerlerin) dışında ne götürdünüz? Efendim, “Biz renk körüyüz!” dediniz. Efendim, “Duyma sağırıyız!” dediniz. Dolayısıyla elin-âlemin değişik anlayışsızlıklarına karşı, anlayışlı davrandınız. Duymaları gerekli olan “mesmûât”ın yanında farklı duyuşları duyucu oldunuz. Elin-âlemin farklı dil kullanmasına karşılık, siz, gönülleri yumuşatacak bir dil kullandınız. Kalbiniz gül gibi oldu; gezdiğiniz caddeler, sokaklar, çarşı-pazar da ıtriyat çarşısına döndü. Bağırlarını açtılar. Size yol verdikleri zaman da eşrârın şerrinden emniyet adına yol verdiler: “Gidin, koruyamayacağız sizi!” dediler ama zannediyorum yüreklerine kan damlıyordu. Evet, bir gün şartlar/konjonktür müsait olduğu zaman dönüp gideceğinizi/geleceğinizi bekleme sevdası ile zannediyorum bir intizar içindeler şu anda da. İnşaallah, Cenâb-ı Hak, o günleri de gösterir; eşrârın er geç akîm kalacak o hâinâne gayretlerini, sa’ylerini, himmetlerini akîm bırakır, inşaallah teâlâ. Evet, bazen dış yüzü itibarıyla, kabuğu itibarıyla çirkin görünen şeyler vardır; fakat iç yüzü itibarıyla çok lâtiftir. Başta, konuya başlarken, Alvar İmamı’nın sözüyle ifade ettik: Seyyidinâ Hazreti Âdem’in yaşadığı, bir zelle idi. Bir zelle idi ki, ثُمَّ اجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَتَابَ عَلَيْهِ وَهَدَى “Ama sonra Rabbisi O’nu seçti de, tevbesini kabul buyurdu ve O’nu hidayetine mazhar kıldı.” (Tâhâ, 20/122) Sonra Allah, onu seçti, seçkinlerden yaptı ve arkadan gelen nesiller “Mustafeyne’l-Ahyâr”dan saydılar. Ne dediler? “Âdem, Safiyyullah!” dediler. “Hakikî şecerenin hikmeti / Dünyaya gele Muhammed Hazreti.” Hazreti Âdem, Cennet gibi bir güzellikler otağından ayrıldı fakat bir yönüyle, o otağa insanlığı çağırabilecek, Hazreti Rûh u Seyyidi’l-Enâm gibi bir “İnsan”a baba olma şerefi ile taçlandırıldı. ثُمَّ اجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَتَابَ عَلَيْهِ وَهَدَى Cenâb-ı Hak, öyle eylesin, inşaallah!..
10/17/20235 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

Bugün onların dedikodusunu etmek... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

İslam’ın savaşları yüzde doksan müdafaa harbi olarak vuku bulmuştur. *Geçmişte olan hadiseleri, yeniden deşelemek suretiyle, günümüzde yeni kavga vesileleri yapmanın hiçbir faydası yoktur. Bugün onların dedikodusunu etmek, onları dillendirmek ve bâtılı tasvir etmek suretiyle safi zihinleri idlal etmek, yeni kavga vesileleri oluşturmak demektir. Kin duygusuna, nefret duygusuna, gayz feveranına sebebiyet verebilecek hususları tarihin bağrına gömmek ve üzerine de kocaman kocaman kayalar koymak lazım; onları unutmak ve onların yeni kavga vesileleri haline gelmesine fırsat vermemek lazım. Bu biraz hazım sisteminin sağlam işlemesine bağlı. Sindireceksiniz bunları, yoksa hepimizde vardır: Niye bu kötülüğü yaptılar, neden İslam dünyasını işgal ettiler, neden onun genel ahengini bozdular?!. Bunları bugün söylemenin bir âlemi yok. *Derlenirsiniz, toparlanırsınız, yine ruh ve mana kökleri üzerinde kendi ruh abidenizi ikame etmeye çalışırsınız. Bunu yaparken de etrafı tahrik etmemeye ve yeni yeni düşman cepheleri oluşturmamaya dikkat edersiniz; tabir-i diğerle, güzergâh emniyetini tehlikeye atmazsınız. Yürüyeceğiniz yollarda borazanla canavarları uyarmak, üzerinize saldırtmak akıllı insan işi değildir. *Herkesle iyi geçinerek, bir huzur dünyası oluşturma istikametinde elden gelen her şeyi yapmak lazım. Hasım gibi görünen insanların evine gitmek suretiyle “Sizi de bekliyoruz, bağrımız size de açık!” demek lazım. *Öyle engin bir vicdana sahip olmalı ki, o vicdana giren kimse ayakta kalacağı endişesine kapılmasın. Herkesin oturacağı bir sandalye olsun sizin kalbinizde!.. Bu video 07/06/2015 tarihinde yayınlanan “Tarih Şuuru ve Sulh Ruhu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/17/202310 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

MİNBERDEN ÇAĞA SESLENİŞ

Çağın idrakine seslenen bir ses.. Samimiyetle bestelenmiş duru bir nefes.. Gözyaşı ile tanıştı camiye gelen herkes.. Bülbül şakımasının heyecanı vardı sesinde.. Evladını kaybetmiş bir annenin feryadı vardı iniltisinde.. Bir derdi vardı. Derdini derdi bilecek birilerini arıyordu.. Minberden yükselen o ses, gözyaşına karışıp gönül dünyamızın yeşermesine vesile oluyordu.. Çoraklaşmış ruhlar o sesin ihtizâsıyla yeniden diriliyordu.. Gönül kâsesini kevserle dolduranlar, gittikleri beldelerde ab-ı hayat oluyorlardı..
10/16/20231 hour, 20 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

Güçlü bir gelecek bekliyorsanız... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Kendisine, “Sen hep maziden bahsediyorsun; sen bir harabîsin; gözün mazidedir, âtî değilsin…” diyenlere karşı Yahya Kemal, “Ne harabîyim ne harabatîyim / Kökü mazide olan âtîyim!” diye cevap vermiştir. Evet, bugünü değerlendirmek için dünü bilmek iktiza etmektedir. Güçlü bir gelecek bekliyorsanız sağlam bir kökünüzün olması lazımdır. *Geçmişsiz bir gelecekten bahsedilemez. Geçmiş bir kök gibidir. Gelecek onun üzerinde ser çekmiş, budak salmış ve yayılabilme ölçüsünde yayılabilmiş bir ağaç gibidir. Mutlaka kökümüzle irtibatımızı korumamız lazımdır. Ruh ve mana kökü diyoruz buna; hususiyle bizi biz yapan değerlere.. Üstad Necip Fazıl “Bu milleti gerçek millet yapan İslam’la tanışması olmuştur.” derdi. Biz bir yönüyle o blokaj üzerinde Allah’ın izni inayetiyle gökdelenler gibi yükselmişiz. Değişik dönemlerde devletler muvazenesinde bir muvazene unsuru olmuş ve sözümüzü âleme dinletmişiz. Kur’an-ı Kerim’den Enfes Bir Misal *Geçmişi olmayanların, sağlam bir geçmişe ve geçmiş blokajına bina edilmeyen şeylerin geleceği olması söz konusu değildir. Onlar âtîsiz insanlardır; her şeyi bugüne ve şartlara göre yaparlar. *Kur’an-ı Kerim’in şu teşbihleri sağlam blokaja dayanıp istikbal vad eden ya da köksüzlüğe yenilip kuruyup giden nesiller açısından da değerlendirilebilir: أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاءِ تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْأَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ “Görmedin mi Allah nasıl bir benzetme yaptı: Güzel söz, kökü yerin derinliklerinde sabit, dalları ise göğe doğru yükselmiş bir ağaç gibidir ki Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Düşünüp ders çıkarsınlar diye Allah insanlara böyle temsiller getirir. Kötü söz ise, gövdesi toprağın üstünden kolayca çıkarılabilen, kökleşip yerleşmeyen değersiz bir ağaca benzer.” (İbrahim, 14/24-25) Bu video 07/06/2015 tarihinde yayınlanan “Tarih Şuuru ve Sulh Ruhu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/16/20236 minutes, 47 seconds
Episode Artwork

''Kul, ellerini Allah'a kaldırırsa aşağıya inerken boş dönmez''

“Cenâb-ı Hakk, her zaman el açan kulların ellerini hadisin ifadesiyle sıfır olarak geriye döndürmez. "Kul, ellerini Allah'a kaldırırsa aşağıya inerken boş dönmez." diyor... Allah, her zaman kalkan ellere müspet cevap verir.... Allah kulunun tövbesine tahminlerin üstünde, tasavvurların fevkinde ferah duyar..”
10/13/20234 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

“Bugün milleti kurban edenler, yarın olurlar millete kurban!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Cüneyd-i Bağdadî hazretleri şöyle der: “(Ey Nefsim!) Heva kapısından girmek dilersen, kolayca girersin. Ne var ki, dışarı çıkmak istersen, pek zordur bilesin.” Hevâ kapısından girmek.. nefsin dürtülerine uymak.. şeytanın dürtüleriyle yanlış yollara sapmak.. bu çok kolaydır. Fakat bir kere de içine düştün mü, çırpındıkça batarsın, çırpındıkça batarsın, çırpındıkça batarsın. Zira Hazreti Pîr’in dediği gibi: “Her bir günah içinde küfre giden bir yol vardır.” “Bugün milleti kurban edenler, yarın olurlar millete kurban!” *“Bir adaletgâh-ı vâsidir bu dâr-ı imtihan / Bugün milleti kurban edenler yarın olurlar millete kurban!” Geniş bir dâr-ı imtihan bu dünya. Bugün kötülük yapanlar, yarın öyle kötülüklere maruz kalacaklardır ki, hiç şüpheniz olmasın, ettiklerinin on katıyla Cenâb-ı Hak onlara azap edecek. Kıvranacak, gözlerini dikip sizin yüzünüze bakacaklar; medet dilenecekler kendilerini çok güçlü görenler. *Firavun da kendini çok güçlü görüyordu; Hazreti Musa (aleyhisselam) ve bir avuç Musevî karşısında gark olup giderken, döndü sığındı ama artık iş işten geçmişti. Kur’an diyor ki: “Şimdi mi?” Sen ondan evvel hep başkaldırdın, serkeşlik yaptın durdun. Ama madem o kadar dedin, senin bedenine necat vereceğim. O da sana yaramayacak da, arkadan gelenler için; senin gibi Nemrutların, Şeddâdların, Firavunların akıbetine şahit olmaları için; lâşelerini koruyacağım onların. “Lâ şey” olduklarının farkına varmadıklarından ve kendilerini bir şey zannettiklerinden dolayı “lâ şey” ve “lâşe” oldular; lâşe korundu, arkadan gelenlere bir ibret tablosu sunuldu. “Bugün milleti kurban edenler yarın olurlar millete kurban!” Hiç tereddüdünüz olmasın!.. Bu video 07/06/2015 tarihinde yayınlanan “Tarih Şuuru ve Sulh Ruhu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/13/20234 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Hicap İçinde İki Büklüm Yanınıza Geldiklerinde… | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“Küfür devam eder ama zulüm devam etmez!” Küfür mahkeme-i kübraya kalır; Allah kendi huzur-u kibriyasında onu cezalandırır; fakat zulüm umumun hukukuna tecavüz, masum insanların hukukuna tecavüz olduğundan dolayı er-geç dünyada cezasını bulur. Zulmedenler cezalarını bulurlar. Hicap İçinde İki Büklüm Yanınıza Geldiklerinde… *Bir gün birileri ettikleri zulümden hicap duyacaklar, utanacaklar, yanınıza gelecekler. Şu sözü çok vird-ü zeban edin: “لَا تَثْرِيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ يَغْفِرُ اللّٰهُ لَكُمْ وَهُوَ اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ” (Daha önce yaptıklarınızdan dolayı bugün size kınama yoktur. Allah, sizi de affeder. O, Merhametlilerin En Merhametlisi’dir.) Hazreti Yusuf (aleyhisselam) söylemişti kardeşlerine karşı. Yusuflar Yusufu (sallallâhu aleyhi ve sellem) da Mekkelilere karşı söylemişti bunu. Bu video 02/08/2015 tarihinde yayınlanan “Yürekler Acısı Dünya ve Diriltici Ruh” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/12/20236 minutes, 49 seconds
Episode Artwork

Kazanma da Var Kaybetme de! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 25/02/2018 tarihinde yayınlanan "SADÂKAT İKSİRİ VE DURAĞANLIK ZEHRİ" isimli bamtelinden alınmıştır. Yayının tamamını buradan izleyebilirsiniz :http://herkul.org/bamteli/bamteli-sad... Kur’an-ı Kerim, çok yerde الَّذِينَ آمَنُوا “iman edenler” dedikten hemen sonra وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ “imanları istikametinde sağlam, yerinde, doğru ve ıslaha yönelik işler yapanlar” vasfını nazara veriyor. İman ve sâlih amel. Biz, kendi dilimiz ile “amel” diyoruz fakat Üstad Necip Fazıl, konferansında “İman ve Aksiyon” demişti. Aksiyon kelimesi “amel”i tam karşılar mı; yoksa “fiil”in karşılığı mı? “Fiil” ile “amel” birbirinden farklı şeylerdir; “fiil”, bir iş yapma demektir; “amel” ise, meselenin şuurunda olarak bir mükellefiyeti yerine getirmektir. Şimdi, Allah’a iman ettikten sonra, insanın, imanını teminat altına alması onun hareketine/aksiyonuna bağlıdır. Aksiyon olmadığı takdirde, iman zamanla solar; bir yönüyle taklit yollarına gidilir, bir yönüyle şekle gidilir, bir yönüyle surete gidilir. Nitekim günümüzde “sizin” demeyelim de “benim” gibi çoklarında mesele tamamen şekil, suret ve taklit vadilerinde bocalayıp durmaktan ibaret bir hal almıştır. Ancak “amel” ile, “hâlis amel” ile, “ihlasa iktiran eden amel” ile, “rıza hedefli amel” ile, “aşk u iştiyak en son gaye, aşk u iştiyâk-ı likâullah hedefli amel” ile insan canlı kalabilir. Onun için insanda ister “iman” adına, isterse de “İslam” adına bir durağanlık olduğu zaman, bu durağanlık sebebiyle o insanın hazan vurmuş yapraklar gibi savrulup gitmesi kaçınılmaz olur. Ağacın başında salınıp durma, şebnemlere bağrını açma, aynı zamanda bülbüllere karşı tebessüm etme var iken savrulup giden yapraklar gibi insan da toprağın bağrına savrulur, gübre olur! İnançta, duyguda, düşüncede “amel” ile “iman”ın böyle bir münasebeti olduğu gibi.. onda meselenin durağanlığa tahammülü olmadığı gibi.. iş, durağanlığa gittiği zaman, gidip taklide incirâr ettiği gibi.. aynı zamanda hizmet-i imaniye ve Kur’aniye adına da durağanlık bir felakettir. Bu durağanlık, bazen ülfetten, ünsiyetten dolayı olur. Hazreti Pîr, ona da temas ediyor: Ülfet ve ünsiyet bazen insanı köreltir; o alışkanlık, bazen “Böyle de oluyor!” dedirtir. Oysaki insan, sürekli taşan bir bardak gibi Akif ifadesiyle sürekli bir “lebrîz” içinde olmalı; sürekli bir şey dolmalı oraya ve sürekli o taşmalı. Ve taşanlardan da başkaları istifade etmeli, sürekli. Sürekli taşıp duran bir insan olmalı; his ve heyecanı, herkese yetecek kadar taşıp durmalı sürekli. Hizmet-i imaniye ve Kur’âniyede de öyle… Bir, böyle olur; ülfetten ve ünsiyetten dolayı insan, farkına varmadan durağanlığa girer; ülfet ve ünsiyete yenik düşer. Kalb, bunlar ile renk atar; “latife-i Rabbâniye” artık fonksiyonunu edâ edemez hâle gelir. Bakarsınız bunların gözyaşları da kupkurudur. O konuda “Allah’ım, yaşarmayan gözden Sana sığınırım!” buyurmuş İnsanlığın İftihar Tablosu. Vakıa İmam Gazzâli, “Ağlayan da bazen kaybeder, ağlamayan da!” demiş. Ama bence ağlayıp kaybedenler, işin içine riya katanlar, gözyaşlarını “Âlem görsün!” diye dökenlerdir. Fakat aşk u iştiyaktan dolayı ağlayanlar, âkıbetinden endişe edip ağlayanlar, Cehennemden endişe edip ağlayanlar, “Allah’tan uzak düşeceğim!” diye korkup ağlayanlar, her an onu yürekten hissetmeme, kalbinin ritimlerinde hep “Allah, Allah, Allah!” sesi duymama endişesinden korkup ağlayanlar da vardır. Bunlar kazanır; öbürleri kaybeder. Kazanma da var, kaybetme de var orada. O mevzuda bile durağanlık öldürücü bir zehirdir esasen, kahreden bir zehirdir. Nefis, bunları kullanır; bir yönüyle şeytanı istikbal eder ve şeytan da onun araladığı kapılardan senin latife-i Rabbâniyene senin değil, yani insanın latife-i Rabbâniyesine nüfuz eder, hâkimiyet kurar orada. Orası esasen Cenâb-ı Hakk’ın tecelligâh-ı Sübhâniyesidir: “Dil, beyt-i Hudâ’dır, anı pâk eyle sivâdan / Kasrına nüzul eyleye Rahman, gecelerde.” diyor Hak dostu.
10/11/20235 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Hoş gör! Hoş göremezsen bari nâhoş görme! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

*Vifak ve ittifak, sizin aranızda problemleri çoğaltmama adına da önemlidir. Çünkü insanın belli ölçüde bir enerji kapasitesi vardır. Onu dağıtacak olursanız, asıl vazifenizi gereğince eda edemezsiniz. Hazreti Pîr’in ifadesiyle, iki elimiz var; dört elimiz olsaydı dahi bu hizmete yetmezdi. Öyle dağılırsak, konsantre olamazsak, en basit işlerde bile başarı sergileyemeyiz, başarılı olamayız. Kendimiz, kendimiz olma çizgisinde kendimizi ifade edemediğimizden dolayı, başkalarına da bir şey anlatamayız. *Hazreti Üstad, “Vifak ve ittifak tevfîk-i ilâhinin en büyük vesilesidir.” diyor. Bir dua!.. Siz birleşirseniz, Allah da muvaffakiyetlerini sağanak sağanak başınızdan aşağıya yağdırır. “Hoş gör!.. Hoş göremezsen bari nâhoş görme!.. Nâhoş görsen de dillendirme!..” *Kötülükleri dahi iyilikle savmaya çalışmak bir mü’min ahlakıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu husus farklı şekillerde nazara verilmektedir. Bu cümleden olarak şöyle buyurulmaktadır: وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ اِدْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ “İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet, 41/34) *Hoş gör!.. Hoş göremezsen bari nâhoş görme!.. Nâhoş görsen de dillendirme!.. En azından bu mertebelerden, bu yörüngelerden birinde yol almaya bakmak lazım. *Yanlış bulduğum bir Türk atasözü var: “Kendisine iyilik yaptığın insanın şerrinden sakın!” Belki gerçekten öyle namert insanlar, cibilliyeti bozuk olanlar bulunabilir. Ama o sözün yerine esasen sizin düşünce dünyanızı aksettiren şu söz daha uygun: “Şerrinden korktuğun, kötülüğünden endişe duyduğun kimseye dahi bir damlacık bile olsa iyilikte bulun.” (…) Endişe duyduğunuz insanların o endişe verici hislerini, gayzlarını, kinlerini, nefretlerini bu istikamette kırmaya çalışmak lazım. Böyle yapıldığı takdirde, siz karşınıza çıkacak problemleri de azaltmış olursunuz. Tabir-i diğerle, güzergâh emniyetini de sağlamış olursunuz. Bu video 02/08/2015 tarihinde yayınlanan “Yürekler Acısı Dünya ve Diriltici Ruh” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/11/20239 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

“Kur’an’da Cariye Konusu'' - RASİM HANER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

“Kur’an’da Cariye Konusu'' - RASİM HANER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
10/10/20236 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Allah’ın Rahmet ve Bereketi Birleşen Gönüller Üzerine Yağar! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Çölleri Cennetlere Çevirmenin Biricik Yolu *“Ey kupkuru çölleri cennetlere çeviren gül!..” İslam dünyasına o kadar gülmüştün; etrafa güller saçmış, gül kokuları neşretmiştin; bir kere daha niye olmasın ki?!. Evet, günümüzde güle, gül kokusuna, gül gibi olmaya çok ihtiyaç var. Gönlümüz gül gibi olursa, gezdiğimiz her yer de Allah’ın izniyle ıtriyat çarşısı gibi hep gül kokar. *Elin-âlemin sağa sola levsiyât savurmasına, kerih kokular neşretmesine bakmamak ve ona takılmamak lazım. Aynı şeyleri yapmakla mukabelede bulunmak, İslamî konumumuz ve duruşumuz itibarıyla bize yaraşmaz, yakışmaz. Güllerin Sultanı da onu hoş karşılamaz. O zaman size karşı yapılan bütün taarruzları güzel bir tavırla savmaya çalışın. El-âlem, hatta sizinle aynı safta bulunan ve aynı kıbleye yönelen insanlar yaylarını gerip size zehirli oklarını atmaya çalıştığında, siz yayınızı gerin, okunuzun ucuna bir gül yerleştirin ve onlara bir gül atın; duygu ve düşüncelerinizi bu tavırla ortaya koymaya çalışın. Allah’ın Rahmet ve Bereketi Birleşen Gönüller Üzerine Yağar!.. *Allah’ın ümmet-i Muhammed’e en büyük lütuflarından bir tanesi, onların kalblerini te’lif etmesi, onları bir araya getirmesidir. Gönülleri birbirine ısındırmak çok zordur. Kalbleri telif edecek, insanları birbirine sevimli kılacak ve dostluk köprülerinin kurulmasını sağlayacak olan sadece Allah’tır. Nitekim İlahî Kelam’da “Şayet sen dünyada bulunan her şeyi sarf etseydin, yine de onların kalblerini birleştiremezdin; fakat, Allah onları birleştirdi. Çünkü O Aziz’dir, Hakîm’dir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir).” (Enfâl, 8/63) buyurulmuştur. Evet, kalbleri birbirine ısındırmak, insanları bir araya getirmek ve onlardan bir vahdet örgülemek için dünya dolusu altın, gümüş sarfedilse yine de yeterli olmaz. Te’lif belki ittihattan ve vifaktan evvel gelir. Bu, en basitinden, en seviyesizce bir araya gelmeye denir. Bunun üstünde esas vifak ve ittifak vardır. *Vifak ve ittifak, sizin aranızda problemleri çoğaltmama adına da önemlidir. Çünkü insanın belli ölçüde bir enerji kapasitesi vardır. Onu dağıtacak olursanız, asıl vazifenizi gereğince eda edemezsiniz. Hazreti Pîr’in ifadesiyle, iki elimiz var; dört elimiz olsaydı dahi bu hizmete yetmezdi. Öyle dağılırsak, konsantre olamazsak, en basit işlerde bile başarı sergileyemeyiz, başarılı olamayız. Kendimiz, kendimiz olma çizgisinde kendimizi ifade edemediğimizden dolayı, başkalarına da bir şey anlatamayız. Bu video 02/08/2015 tarihinde yayınlanan “Yürekler Acısı Dünya ve Diriltici Ruh” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/10/20237 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

'’İlk Adımlar’' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (10.BÖLÜM)

-Çocuklarda ‘Ayrışma ve bireyselleşme’ kavramlarını açıklar mısınız? -Ayrışma ve Bireyselleşme neden önemlidir? -Ayrışma ve bireyselleşmenin sağlıklı olabilmesi için babaya ne gibi sorumluluklar düşmektedir? -Bu sürecin sağlıklı atlatılabilmesi için neler yapılabilir?
10/9/202334 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

Dünden bu güne “doğru” dediğiniz şeyde elif gibi dimdik durun! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Adanmış ruhlar, aldırmazlar tezvirlere ve hep elif gibi dimdik dururlar!.. *Elin-âlemin şöyle böyle demesine bakmayın, aldırmayın. Bir tanesi paranoyanın gereği kalkmış “paralel” demiş, “haşhâşî” demiş… “Âlemi nasıl bilirsin? Kendin gibi!” Bunlara aldırmamak lazım. Aldırılması ve üzerinde kemal-i hassasiyetle, ölesiye durulması gerekli olan husus, mefkûre kaymasına maruz kalmamaktır. *Bu açıdan da zalimin zulmü karşısında eğilmeden, cebbarın cebbariyeti karşısında yol yön değiştirmeden ve “Giderken şunu bırakalım, bunu bırakalım!” mülahazasına girmeden Allah’ın izni ve inayetiyle hizmetlerimize yoğunlaşmalıyız. “İlla geride bir şey bırakacaksam, canım dâhil her şeyimi o mübarek milletim, Anadolu insanı için bırakmalıyım. Yüreğim atıyorsa, hep onun için atmalı, onun dışında bir şey düşünmemeliyim. Orada teşekkül eden o ruh ve manayı bütün dünyaya duyurmaya çalışmalıyım. Bir de ahir zaman herc ü mercini elden geldiğince önlemeye gayret göstermeliyim!..” mülahazalarına bağlı bulunmalıyız. *Evet, hakkınızda denen şeylere bakmayın. Çünkü diyenler bile onların yalan ve iftira olduğunu biliyorlar. Kendi kendilerine konuştuklarında, kendi dediklerine kendileri de gülüyorlardır. Komik duruma düştüklerinin farkındalar. Önemli olan aynı duruma sizin düşmemenizdir; dünden bu güne “doğru” dediğiniz şeyde elif gibi dimdik durmanız, dosdoğru hareket etmeniz ve bu halinizi her şeye rağmen devam ettirmenizdir. Bu video 02/08/2015 tarihinde yayınlanan “Yürekler Acısı Dünya ve Diriltici Ruh” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/9/20236 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Aşk ve Heyecanımızı Onlara Borçluyuz

“Allah için, Resulullah için, günahlarına ağlayan insanları görmediğim zamanlar çok oldu... Hıçkırıkları içinde boğulmuş, gözyaşlarını ceyhun etmiş insanları da arardım. Aşk ve heyecanımızı onlara borçluyuz... Sahabi aşk ve heyecan insanıydı.. Heyecan, aşk, yürekteki sızı insanın inancı ölçüsündedir..”
10/8/20232 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

KARANLIK TABLOLARDAN NASIL SIYRILACAĞIZ?

Karanlık Tablolardan Nasıl Sıyrılacağız? 01:58 Bunlar bizim arkadaşlarımız için gelip geçici şeylerdir 03:47 Hakka yapışan herkes aynı gerçeğe yapışmıştır. O da kopmayacaktır! 05:01 O’nun havl ve kuvvetiyle sizin olmaz gibi gördüğünüz şeyler olur 06:33 Bir hamlede insanlığı kurtardı o Masum Bir nefhada kayserleri, kisraları yere serdi 07:18 Vade vefa önemlidir. Bunu hiç unutmamak lazım!
10/7/20238 minutes, 6 seconds
Episode Artwork

Allah Aşkına; Bari Bir Teheccüd, Bir Hâcet Duası! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah aşkına; bari bir teheccüd, bir hâcet duası!.. *Dünyevî olduğumuzdan dolayı yer yer dünya ilelmerkez cazibesiyle bizi bağrına çekebilir. Fakat hemen bir tezekkür, tedebbür ve tefekkürle kendimize gelmeli; yeniden o urve-i vüskâya, kopmayan urgan mı, halat mı, zincir mi diyelim, işte ona sımsıkı sarılmalıyız! Maalesef bazılarımız Allah karşısında durumunu her zaman ayarlayamama gibi bir olumsuz tavır sergilemekte ve başkalarına da kötü örnek olmaktadırlar. *Sadece Türkiye perspektife alınsa dahi bence vicdanı ve muhakemesi olan insanlar gözyaşı dökerler. O mübarek Anadolu insanını seven, gönlüyle ona bağlı olan ve onun potansiyel gücünü gaye-i hayallerini gerçekleştirmek için yeterli bir güç, bir dinamizm sayan insanlar hâlihazırdaki manzara karşısında yirmi dört saat ağlasalar, yine de işin hakkını vermemiş sayılırlar. *Otursun kalksın, ağlasınlar! Allah aşkına, hiç olmazsa bir teheccüde kalksınlar ve sekiz rekât teheccüd namazı kılsınlar. Sonra hâcet namazı kılmış gibi hâcet duası okusunlar; ellerini kaldırsınlar: “Allah, idare ediyorum diye problemler çıkaranları ıslah eylesin! Hidayet eylesin! Allah akıl fikir versin! Ve muvâzene unsuru olmaya namzet o milletimizi bir dönemde olduğu gibi muvâzene unsuru haline getirsin!” diye yalvarsınlar. “Yıldız”lar yıldızlarımızı kaydırdı, “fener”ler fenerlerimizi söndürdü!.. *Bari siz, hizmete gönül vermiş insanlar!.. Keşke yaptığınız hizmet karşılığında “Vallahî, billahî, tallahî”lerle ne dünyevî ne de uhrevî hiçbir beklenti mülâhazasına, zihnen dahi olsa ilelebed girmeseniz. Zira hizmetlerini belli bir dünyevî menfaat ve çıkara bağlamış insanların kendi milletlerine faydalı olduğu hiç görülmemiştir. Siz de katiyen inanmayın!.. Parayla, villayla, yatlarla, gemilerle peylenebilecek, alınıp satılan insanlarla insanlığa kalıcı hiçbir hayır armağan edilememiştir. *Bizim yükselme ve zirvede kalma dönemlerimiz, bir büyük mürşidin beyanıyla, “Hizmette en önde, ücrette en arkada!..” bulunan yiğitler vesilesiyle gerçekleşmiştir. “Yatlar, gemiler milletin olsun; yükselen millet olsun; yıldızı parlayan millet olsun; bana bir kulubecik yeter!..” diyen insanlar sayesinde itilâ (yücelme, yükselme) dönemlerimiz yaşanmıştır!.. Yıldızlar, fenerler ve emsali saraylar bizim aktivitemizi felç etmiş, kuvve-i maneviyemizi kırmış, metafizik gerilimimizi kaybettirmiştir. Saltanat ve debdebe içinde bulunan insanların samimâne, halisâne, muhlisâne, mülhemâne Allah ile irtibat içinde millete hizmet etmeleri düşünülemez. Ben vallahi buna inanmıyorum. Siz inanırsanız buna, safderunluk etmiş olursunuz. İnanmayın!.. İnandığınız ölçüde zannediyorum onlardan ihanet görürsünüz. Bu video 02/08/2015 tarihinde yayınlanan “Yürekler Acısı Dünya ve Diriltici Ruh” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/6/202310 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Şu mefkurenden vazgeç! denilse... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

insanın fiyatı olsa olsa Allah’ın rızasıdır; o Cennet’e de satılsa, ucuza gitmiş sayılır!.. *Bu açıdan da yüce bir gayeye gönül vermiş, yüksek bir ideale bağlı bulunan insanlar dünyevî, bayağı şeylere dilbeste olmamalıdırlar. Dünyalar dolusu altın bile olsa, insan onun karşısında peylenmeyecek kadar kıymetlidir. Hazreti Ali’nin (kerremallahu vechehu) “Kendini küçük bir cirim görüyorsun; hâlbuki bütün âlemler sende gizlidir. Sen bütün kâinatın bir fihristisin.” der. M. Akif, seyyidina Hazreti Ali’nin sözünü nazmen ilaveleriyle şöyle ifade etmiştir: “Haberdâr olmamışsın kendi zâtından da hâlâ sen / “Muhakkar bir vücûdum!” dersin ey insan, fakat bilsen. / Senin mâhiyyetin hattâ meleklerden de ulvîdir: / Avâlim sende pinhandır, cihanlar sende matvîdir.” *Sen, şu kevn u mekânların bir fihristisin; sana bakan, bütün kâinatı ve tekvinî emirleri okuyabilir. O mahiyette yaratılmışsın. Dolayısıyla hiçbir şey senin fiyatın olamaz; Cennet bile olamaz. Kendini Cennet karşısında peylesen, ucuza peylemiş olursun. Senin fiyatın olsa olsa Allah’ın rızası olur. *Dünyada hiçbir şey karşısında peylenmemeye kararlı durmalı. Viyana’nın anahtarları, Belgrad’ın anahtarları, Roma’nın anahtarları getirilse, sana verilse, “Şu mefkurenden vazgeç!” denilse; yani, “O yüce duygunu dünyaya duyurmaktan, ruhunun ilhamlarını başkalarına aşılamaktan vazgeç!” denilse, bunun karşısında az bir tereddüt geçirirsen, ben sana dönek nazarıyla bakarım; “Seni gidi dönek, müzebzeb, zıp orada zıp burada!..” derim. Bu video 02/08/2015 tarihinde yayınlanan “Yürekler Acısı Dünya ve Diriltici Ruh” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/5/20235 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Dünyaya Gönül Kaptırmayacağız

“Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem dünyayı hiç terk etmemiştir ama halk içinde daima Hak ile beraber olmuştur... Dünyaya gönül kaptırmayacağız. Madden ve manen füyüzat hislerinden fedakarlıkta bulunacağız...”
10/4/20234 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Zaman Eğlenecek Zaman Değil, Az Gülün Çok Ağlayın! M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Aç ellerini içini O’na dök her zaman / Kes ağyâra dil dökmeyi, O’ndan dile aman / Eremez emâna gafletle gülen oynayan / “Velyebkû kesiran”la bunu istiyor Kur’ân!..” *Mukaddes hüzne bağlı ağlamanın rabbânîlere mahsus bir hâl olduğunu hatırlatan ve hayatı oyun eğlence sanıp ömürlerini gülüp oynamakla geçirenler hakkında ikazlarda bulunan Kur’ân-ı Kerim, şu irşadıyla ağlamanın önemine farklı bir gönderme daha yapar: فَلْيَضْحَكُوا قَلِيلاً وَلْيَبْكُوا كَثِيرًا جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ “Gayrı bunlar kazandıkları onca negatif şeyden ötürü az gülsün ve çok ağlasınlar.” (Tevbe, 9/82) Zaman eğlenecek zaman değil, az gülün çok ağlayın!.. *Az gülün çok ağlayın!.. Hiç kimseyi incitmeyen İnsan (sallallâhu aleyhi ve sellem) kendi aralarında oturup laf u güzafla birbirlerini güldürenleri görünce, mübarek ayağının ucuyla birinin canını yakmayacak bir yeri olan kasığına dürtüyor. Şöyle buyuruyor: “Öteden, varacağınız yer itibarıyla, bişaret mi aldınız?” Vakıa, sonra “Kısas yap!” diyor ama oradaki mütalaa şudur: Sizi bekleyen onca dâhiye (felaket, afet, bela) varken, bu gülüp eğlenmek de neden?!. *Gamgîn olup sürekli somurtmak da değil; fakat bir murâkabe insanı gibi yüzümüzdeki çizgilerin kalbin çarpışlarının ifadesi olması!.. Kalbimizle dış davranışlarımız arasında bir koordinasyon bulunması!.. Kalb sürekli O’nun için çarpmalı; latîfe-i Rabbaniye hep ayakta olmalı; ruh, o canlılığı duymalı; sır, temâşâ edeceği erişilmezleri o rasathâneden temâşâ etmeye çalışmalı!.. Öbür türlü, önemsemediğimiz, umursamadığımız bazı şeyler başımıza büyük dertler açabilir! Öyle demişler: “Günahı umursamama en büyük günahtır. Gafleti umursamama en büyük gaflettir! Dalgınlık, Allah’tan kopuştur!” *Dünyanın, bilhassa İslam dünyasının değişik yerlerinde insanlar inlerken bizim gülmemiz, eğlenmemiz, keyif için tenezzühe gitmemiz ayıp olmaz mı? Çünkü zaman öyle bir zaman değil! Oturup gözyaşı dökecek bir zamandır! Bu video 02/08/2015 tarihinde yayınlanan “Yürekler Acısı Dünya ve Diriltici Ruh” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/4/20237 minutes, 44 seconds
Episode Artwork

''Öz Şefkat Nedir? Ne Değildir?'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (8.BÖLÜM)

''Öz Şefkat Nedir? Ne Değildir?'' 02:13 Öz Şefkat Nedir? Ne Değildir? 05:30 Öz Şefkatli Ebeveyn Nasıl Olunur? 32:04 Öz Şefkat Molası ve Uygulaması
10/3/202346 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Beklentisizlik, insanın yükünü hafifletir... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu simada yalan yok!..” *Allah Rasûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) her tavrında Hak nümâyandı. Bakışlarında, kulak kabartışında, ağzını açışında, dilini ve dudaklarını hareket ettirişinde dahi hep Allah’a inanmışlığın hakikatleri görülürdü. Bir şair, O’nun halini, كُلَّمَا سَجَدَ تَجَلَّي اللهُ فِيهِ “Her secde ettiğinde onda Allah mütecelli olurdu.” sözleriyle ifade etmiştir. Yani O’na bakan bir insan, O’nun silinip gitmesi karşısında adeta Allah’la karşı karşıya kalıyordu. Hâşâ bunun manası, zat-ı nübüvvette, Zat-ı Ulûhiyet tasavvur etme değildir. Bilakis O’nun her tavır ve davranışıyla Allah’ı ifade ettiğini vurgulamaktır. Dolayısıyla böyle bir Nebiyy-i Muhterem’in huzurunda bulunan sahabîler hiç şüphesiz ayrı bir insibağ yaşıyorlar; neye nasıl teveccüh etmeleri gerektiğini çok iyi belirleyip hayatlarını o çizgide sürdürüyorlar ve bu halleriyle sonraki nesillere de hüsn-ü misal oluyorlardı. *İnsanlığın İftihar Tablosu’nun siması ve ahvâli öyle inandırıcıydı ki, Abdullah İbni Selâm Hazretleri, Peygamber Efendimiz’in huzuruna gelince, sadece O’na bakmış ve başka bir şey arama lüzumu hissetmeden, “Bu simada yalan yok.” deyip kelime-i şehâdet getirerek İslam’a dehalet etmişti. Öbür taraf aydınlıklar aydınlığı bir dünya; burası ise, görenler için fevkalade loş!.. *Öyle bir rehberin rehnümâlığı arkasında, öyle gayeler üstü bir gayeye ulaşma yolunda bulunanlar, onun karşılığında dünya sultanlığı bile olsa, ona dönüp bakmamalılar. Çünkü Aksaraylar, kara saraylar, Yıldızlar, Çırağanlar, Dolmabahçeler ve diğerleri O’nun teveccühünün gölgesinin gölgesinin gölgesinin… gölgesi yanında sadece sineğin kanadı gibi kalırlar. *“Sineğin kanadı” sözü şu hadisi hatırlattı: “Şayet dünyanın Cenâb-ı Hak nezdinde bir sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı, kâfirler ondan bir yudum su bile içemezlerdi.” *Dünyanın kıymeti, Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinin bir aynası ve ahiretin tarlası olmasındadır. Gerisi boş!.. Öbür taraf aydınlıklar aydınlığı bir dünya; burası ise, görenler için fevkalade loş. Eğer o Rehber-i pişuvânın projektörü altında yol almaya bakmazsanız, bu loş dünyada yürüyeceğiniz yolu şaşırırsınız; Allah muhafaza, düz yolda şaşkınlığa düşer ve dökülür yollarda kalırsınız. Beklentisizlik, insanın yükünü hafifletir *Beklentisizlik, insanın yükünü azaltır. Celâl ve cemâli bir görmek, yükü hafifletir. Yunus’un ifadesiyle, “Gelse Celâlinden cefa / Yahut Cemâlinden vefa / İkisi de cana safa.. / Lütfun da hoş, kahrın da hoş…” Cenâb-ı Hak lütfettiği zaman, metafizik gerilimle gerilirsin; “Oh be, elhamdülillah!” der, şükre vesile olacak davranışlarına yenilerini ekler ve “Birkaç sarp yokuş daha aşmalıyım!” düşüncesiyle yola koyulursun. Kahrı da gördüğünde, “Galiba bazı imkanları rantabl değerlendirmediğimden dolayı şefkat tokadıyla kulağım çekiliyor!” diye düşünürsün; “Dikkatli ol, sen burada misafirsin, burası senin evin değil; misafir, bir yerde mukim gibi davranamaz!..” tembihini almış gibi olursun. *Hâsılı, şu fâni dünyaya aldanmamalı. Aziz Mahmud Hüdâî hazretleri ne hoş söyler: “Yalancı dünyâya aldanma yâhû / Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez / İki kapılı bir virânedir bu / Bunda konan göçer, konuk eğlenmez.” Alvarlı Efe Hazretleri de şöyle der: “Acib bir karûbân hane bu dünya / Gelen gider konan göçer bu elden / Vefası yok sefası yok fani hülya / Gelen gider konan göçer bu elden.” Bu video 09/08/2015 tarihinde yayınlanan “Sen Tohum At Git” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/3/20238 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Beni Sıfırlama - M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin "Beni Sıfırlama" başlığındaki bu özel sohbetinde aşağıdaki konuları bulabilirsiniz: Yanlış yapan insan nasıl davranmalı, ne yapmalı? İnanmış insanın vasfı nasıl olmalı? Şekil, şekil, şekil... Namazı, yatağımdaki cima kadar lezzetli buldum diyecek kaç mümin vardır? Evradı ezkar ve Muhasebe... Işık Evler içindekilerle Işık Evler'dir.. Kafalara çivi çakmak.. Hocaefendi "Gelecekte bunları daha iyi anlayacaksınız" dediği konu. Gelecekteki zor günlerin konusu ne olacak?
10/2/202317 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Sen bir ağaç ol, etrafına gölgeler sal! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Sen bir ağaç ol, etrafına gölgeler sal; o gölgeye sığınmayan sığınmasın!.. *Sen toprak ol, bağrına tohum atmayan atmasın. Sen su ol, ak mecranda; içmeyen içmesin. Sen güneş ol, şualarınla başları okşa; ondan istifade etmeyenler etmesin. Sen bir ağaç ol, etrafına gölgeler sal; o gölgeye sığınmayan sığınmasın. Asıl mesele, olmaktır, senin olmandır; sen öyle olunca, esas kazanmış sayılırsın. Bugün olmazsa yarın, bir kısım kadirşinas insanlar, o çağlayana dudaklarını uzattıkları, o ağacın gölgesinde oturdukları zaman “Allah sizden razı olsun!” derler. *Bu ufuk, peygamberlerin ve Raşit Halifeler’in ufkudur. O ufka yönelmeyen insanlar kazanma yolunda hep kaybetmişlerdir. Öyleyse insan neye ne ölçüde teveccüh edeceğini iyi belirlemelidir. *Dünyaya dünya kadar, ukbaya ukba kadar teveccüh etmeli. Birazı çocuklukta, bir miktarı uykuda geçen; bir kısmı da yaşlılıkta geçen mi, yoksa insanı sürüm sürüm eden mi, işte böyle bir dünya! Bu kaç para eder? Bunun karşısında öbür tarafı düşünün, ebediyet. Rakamlara sığmayan bir süre. Aslında süre sözü ifade etmez onu, belki ona süresizlik demek lazım. Evvel, âhir, zâhir, bâtın orada iç içe… Şu halde, dünyaya dünya kadar, ukbaya da ukba kadar… Şahsımıza nefsaniyet itibarıyla, şahsımız kadar; Kendisiyle şahısların mukayese edilemeyeceği o Zât’a karşı da namütenâhîliğine göre teveccüh içinde bulunmak lazım. Bu video 09/08/2015 tarihinde yayınlanan “Sen Tohum At Git” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/2/20238 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

İnsan Sebepleri Hiçe Sayarsa Dalâlet Hırkasına Girer

“Esbaba riayet etmek icap ediyor. Sebeplere riayet dairesinde insan, sebepleri hiçe sayarsa cebrî olur, dalâlet hırkasına girer. Kur'an'dan istifadenin yolu âyât-ı tekviniyedeki kanunları hesaba katmaktır...”
10/1/202359 seconds
Episode Artwork

NASIL ÇÜRÜMEDEN KALABİLİRİZ

Nasıl çürümeden kalabiliriz? 00:50 Dünyada en zor şey insanları çürümeden oldukları gibi kalmaları hatta işi ileriye götürmeleridir 02:02 Allah’ın marziyatına kilitlenip onun dışında her mülahazayı tali mülahaza sayma 04:11 Yüzen gezenler nasibini alamazlar!
9/30/20234 minutes, 49 seconds
Episode Artwork

Erkek 4 kadınla evleniyorken kadın neden 4 erkekle evlenemiyor? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Erkek 4 kadınla evleniyorken kadın neden 4 erkekle evlenemiyor? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
9/29/20232 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Ne gelip başımın ucunda dursunlar, ne bir türbe sayıp bez bağlasınlar | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

İradenin hakkını ver ve sırf Hak rızası için gayret göster!.. *İnsanlar mefkûreleri uğrunda yapacakları şeyleri iradî olarak yapmalılar; yapmalılar ve şahısları adına semeresini dermeyi de düşünmemeliler, bırakıp gitmeliler. Sevap iradî olan şeylere terettüp eder. Gayr-ı iradî şeyler Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinin farklı bir tecelli dalga boyuyla insana bir şey kazandırabilirse de asıl insana sevap kazandıran husus, amelin iradî yapılmış olmasıdır. *Bu açıdan da iradî şekilde yapıp etmek, sonra da arkaya dönüp bakmadan çekip gitmektir esas olan. Sen tohum at git, kim hasat ederse etsin!.. “Semeresini ille ben dereceğim.. mükafatını göreceğim.. yapacağım şeyden dolayı alkış toplayacağım.. takdire mazhar olacağım.. yâd-ı cemil olarak anılacağım!..” demeden, hiç o türlü taleplerde bulunmadan vazifeni sırf Allah rızası için yap!.. “Benim mezarımı bir-iki has talebemden başkası bilmemeli!..” *Bazı enbiya-i izâmın yâd-ı cemil olmayı dilemeleri kendi kutsiyetlerine yaraşır, yakışır ve ufuklarına uygun şekildedir. Bir ayet-i kerimede Hazreti İbrahim’in şöyle dua ettiği anlatılır: وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي اْلآخِرِينَ “Bana sonrakiler içinde bir lisân-ı sıdk (ve bir yâd-ı cemîl) lütfeyle!” (Şuarâ, 26/84) İbrahim Aleyhisselam ve diğer peygamberlerin bu türlü talepleri, onların misyonları icabıdır. *Hazreti Pir-i Mugan, “Benim mezarımı bir-iki has talebemden başkası bilmemeli!..” diyor; yani ne gelip başımın ucunda dursunlar ne bir türbe sayıp oraya bir bez bağlasınlar ne de bir bardak su döksünler!.. *Allah’la irtibatın kuvvetli olarak ahirete gitmişsen, o senin için yeter ve artar; başkasının o mevzuda seni desteklemesine ihtiyacın yoktur. Bu itibarla da yâd-ı cemil olmayı bile talep etmemek, Hizmet Hareketi’ne gönül vermiş adanmışlar için çok önemli bir husustur. Cenâb-ı Hak, insan iradesine büyük değer veriyor *Yaptığın şeyler sen yâd edilmeden de sana kazandıracağı şeyi kazandırır. Şu kadar var ki, sevaplar, iradeye terettüp eder. *Allah (celle celâluhû), şart-ı adî planında, insanın iradesine çok değer veriyor. Mesela; “فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ – Beni anın ki Ben de size anayım.” (Bakara, 2/152) buyuruyor: Beni ibadet ü tâatle anın, Ben de sizi lütuflarımla anayım. Beni, üzerinizdeki nimetlerimle anın; Ben de yeni nimetler vermek suretiyle sizi yâd edeyim. Siz, Beni yeryüzünde mükellefiyetler çerçevesinde anın; Ben de sizi mele-i âlânın sakinleri arasında anayım. *Yine Allah Teâlâ, insanın vefasını bir sözleşme maddesi gibi kabul ediyor; “وَأَوْفُوا بِعَهْدِي أُوفِ بِعَهْدِكُمْ – Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki Ben de size karşı ahdimi yerine getireyim.” (Bakara, 2/40) buyuruyor. Bu, insana ve onun iradesine değer verme demektir; onu, Kendi icraat-ı sübhâniyesi için âdeta bir esas kabul etmektir: Bana karşı verdiğiniz sözü tutun, Ben de mukabelede bulunayım! Söz tutma neymiş, onu size göstereyim. Biri, namütenahinin insana karşı va’di; diğeri, minnacık bir karıncanın ortaya bir şey koyması. Katiyen bir tenasüp söz konusu değil ama Allah öyle muamele yapıyor. *O’nun öyle muamele yapacağına yürekten inanmalı. Başkalarına el açma ve dilencilikte bulunma zilletine düşmemeli. Zira insan mahlûkata el açmayacak kadar aziz yaratılmıştır. Mahlûkattan bir şey beklemek insanın şahsına karşı en büyük hakaret ve en büyük saygısızlıktır. Hatta insanın, sanat-ı ilahî olması itibarıyla, başkalarına el açması, Allah’ın sanatına karşı saygısızlık sayılır. O, âleme dilencilik yapmayacak kadar aziz yaratılmıştır; isteyeceğini yalnızca Allah’tan istemelidir. Bu video 09/08/2015 tarihinde yayınlanan “Sen Tohum At Git” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/29/20237 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

Sahabenin Rehberliği | 25.06.2007

Soru: Sahabe efendilerimizin, -kıvamlarına rağmen- bazı hususlarda ikaz edildikleri göz önünde bulundurulursa, bizim bunca kusurumuz karşısında maruz kaldığımız musibetler az bile sayılabilir. Bu açıdan, onların dini delicesine yaşamalarına mukabil bizim sadece işin kenarından tutuyor gibi olduğumuz nazar-ı itibara alındığında hâlâ hakkımızda ümit vesileleri var mıdır? – Cenâb-ı Hakk’ın teveccühlerinin ve Allah Teâlâ ile münasebetin seradan süreyyaya kadar basamakları, farklı farklı daireleri vardır. (00.23) – Hasan Basrî Hazretleri diyor ki: “Siz Sahabeyi görseydiniz deli sanırdınız; onlar da sizin iyilerinizi görselerdi artık ahlakın kalmadığına hükmeder, kötülerinizi görselerdi onların hesap gününe bile inanmadıklarını söylerlerdi.” (03.29) – Ashab-ı Kiram ve Tabiîn-i İzam efendilerimiz gibi selef-i salihînin örnek hayatlarına bakıp nefsimizi sorgulamalıyız; fakat, kendimizi onlarla kıyaslayarak asla ümitsizliğe düşmemeli, aksine onların ulaştığı zirvelere çıkabileceğimiz ümidiyle şahlanmalı ve onlara benzemeye çalışmalıyız. (05.20) – İnsan hangi mertebelere ulaşırsa ulaşsın, yine de sürekli hayatının muhasebesini yapmaz ve nefsinin kusurlarıyla meşgul olmazsa, şeytan onu kendisinin mükemmel olduğuna inandırır ve hep başkalarının eksiklikleriyle uğraştırır. (09.37) – Ashab-ı Kiramı tenbih sadedinde nazil olan bazı ayet-i kerimeler… (14.39) – “Sübjektif mükellefiyet” ne demektir? (18.17) – “Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenasi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.” sözüyle anlatılmak istenen nedir? (22.31) – Kıdem, tecrübe, benlik ve aidiyet mülahazası… bunlar, “Önden Giden Atlılar”ın günümüzdeki izdüşümlerini tehdit eden en büyük tehlikelerdendir. (24.07)
9/28/202326 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Bu yol uzaktır, menzili çoktur! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Sarp yokuşlarla dolu bu yol azık, teyakkuz ve temkin istiyor!.. *Yunus Emre’nin deyişiyle, “Bu yol uzaktır, menzili çoktur, geçidi yoktur, derin sular var.” Bu yolda kat’ edilmesi gereken nice mesafe, geçilmesi gereken nice derya ve aşılması gereken nice tepe mevcuttur. Zorlardan zor bu meşakkatli yolculukta maddî-mânevî hiçbir engele takılıp kalmamak, dünyanın aldatıcı cazibedar güzelliklerinin ağına düşmemek ve yol yorgunluğu yaşamamak için her zaman ciddi teyakkuz ve temkine ihtiyaç vardır. *Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), Ebû Zerr hazretlerinin şahsında bütün ümmet-i Muhammed’e şöyle buyurmuştur: جَدِّدِ السَّفِينَةَ فَإِنَّ الْبَحْرَ عَمِيقٌ وَخُذِ الزَّادَ كَامِلاً فَإِنَّ السَّفَرَ بَعِيدٌ وَخَفِّفِ الْحِمْلَ فَإِنَّ الْعَقَبَةَ كَئُودٌ وَأَخْلِصِ الْعَمَلَ فَإِنَّ النَّاقِدَ بَصِيرٌ “Gemini bir kere daha elden geçirerek yenile, çünkü deniz çok derin. Azığını tastamam al, şüphesiz yolculuk pek uzun. Sırtındaki yükünü hafif tut, çünkü tırmanacağın yokuş sarp mı sarp. Amelinde ihlâslı ol, zira her şeyi görüp gözeten, tefrik eden ve hakkıyla değerlendiren Allah, senin yapıp ettiklerinden de haberdardır.” *Bayezid-i Bistâmî Hazretleri der ki: “Bütün iç dinamizmimi kullanarak Cenâb-ı Hakk’a tam otuz sene ibadet ettim. Sonra gaybdan, ‘Ey Bâyezid, Cenâb-ı Hakk’ın hazineleri ibadetle doludur. Eğer gayen O’na ulaşmaksa, Hak kapısında kendini küçük gör ve amelinde ihlâslı ol!’ sesini duydum ve tembihini aldım.” Bu video 23/08/2015 tarihinde yayınlanan “Hal ve Ümit” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/28/20237 minutes, 47 seconds
Episode Artwork

Dünyayı ahiretin mezrası olarak görüyor ve seviyoruz

“Dünyayı ahiretin mezrası olarak görüyor ve seviyoruz. Allah'ın verdiği bütün lütuf ve imkanlar ile ahiret yurdunu araştıracaksın... Bütün hayatın boyunca şu faniyat içinde dahi Bâki sermediye gidecek yolları arayacaksın. Bu yönüyle dünya sevilir ve takdir edilir... Rabbim hakikati kameti kıymetine idrak etmeye bizleri muvaffak eylesin.”
9/27/20232 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

Tarihin sayfalarına birer leke halinde kaydedilecekler! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Son dönemde şahit olduğumuz çekmeler, ızdıraplar, tehcirler, tehditler, tenkiller, ibadeler, mahkûmiyetler, mağduriyetler, mazlumiyetler, mevkufiyetler, mustantakiyetler… Bütün bunlar bizi üzebilir. Bunları da şefkat tokadı veya kulak çekilmesi şeklinde mülahazaya almak lazımdır. İhtimal ki biz yürüdüğümüz bu yolda yolun âdâbına tam uyamadık; Hazreti Mevlâ da kulağımızdan hafif tuttu ve çekti. Onca eltaf-ı İlahiye karşısında hukuka riayet etmek, istikameti korumak, dimdik durmak ve sarsılmadan meseleyi götürmek gerekirken bazen bunlar gereğince gözetilmemişse, bu, hafif bir kulak çekilmesine sebebiyet vermiş olabilir. Hadiselere böyle bakarsak, Allah’ın izni ve inayetiyle, o da bizi tevbe, inâbe ve evbeye sevkeder. Rabbimizin razı olmadığı ve sevmediği ne varsa, hepsinden dolayı “Estağfirullah” deriz. İstiğfar da O’na teveccühün, tevbenin, inâbenin ve evbenin mebdeidir. Tarihin sayfalarına kapkara lekeler halinde yazılacak kimselere sadece acınır!.. *Böyle bir bakış aynı zamanda bizi kin ve nefretten de uzak tutar. Hizmet’e zulmü reva gören, uğradığı her yerde efkârı aleyhimize çevirmeye çalışan ve “Kapatın bu okulları; kapatamıyorsanız yıkın!..” diyen kimselere karşı bakışımızı tadil eder. Meseleye bir yönüyle bizim istihkakımız nazarıyla bakacak olursak; onları da musallat olmuş birer kılıç gibi görür ve Allah’ın onlarla gözlerimizi açtığına, bizi tedip ettiğine ve istiğfara, tevbeye, inâbeye, evbeye yönlendirdiğine inanırsak, onlar hakkındaki mülahazamız da birdenbire kinden, nefretten, misliyle mukabele düşüncesinden sıyrılarak şefkate ve acımaya döner. Acırız onlara; çünkü tarihin sayfalarına birer leke halinde kaydedilecekler. Evet, hizmetinizle alakalı menfi propaganda yapan kimselere sadece acıma duygusuyla bakmak lazım. Bu video 23/08/2015 tarihinde yayınlanan “Hal ve Ümit” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/27/20235 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

'’Bakışların Dansı’' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (9.BÖLÜM)

'’Bakışların Dansı’' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (9.BÖLÜM) by
9/26/202338 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Günümüzün zalimleri de çer-çöp gibi savrulup gidecekler! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bir de meselenin gayretullaha dokunma kertesi var. Menkıbelerin aslına değil faslına bakılır ve onlardan ibret alınır. İşte ibretlik bir menkıbe: Bir deve kervanı yola koyulmuş giderken fakir bir derviş önlerine çıkar ve kervancıbaşına kendisini de aralarına almaları ricasında bulunur. Kervancıbaşı adamcağızın isteğini kabul eder ve beraberce yola revan olurlar. Bir zaman sonra haramiler kervana saldırır ve gariplerin bütün eşyalarını alırlar. Bir aralık, eşkıyânın reisi, dervişe de malı olup olmadığını sorar. Hak dostu, “Benim hiç param yok, ama kervancıbaşının bürümcek bir gömleği vardı, onu almayı unutmuşsunuz.” der. Haramîler hemen koşar, kervancıbaşının heybesini, üstünü başını yeniden arar ve pek değerli gömleğine de el koyarlar. Uzun süre hiçbir şey söylemese de dervişe karşı kervancıbaşının gönlü çok kırılır. Öyle ya; onca iyiliğine mukabil maruz kaldığı tavır kolay kolay kabul edilebilecek cinsten değildir. Bütün sermayelerini kaybeden mazlumlar, çaresiz bir halde yürürlerken devletin askerleri çıkagelir; haramilerin hepsi derdest edilmiştir. Nihayet, gasbedilen mallar sahiplerine geri verilir. İşte o zaman kervancıbaşı dervişe yaklaşır ve der ki, “Baba aşkolsun! Ben sana o kadar iyilik yaptım, sen de tuttun, benim biricik gömleğimi de şakîlere haber verdin.” Hak dostunun cevabı düşündürücüdür: “Oğul, niyetim sana kötülük yapmak değildi; bu haramiler halka o kadar gadretmişlerdi ki, baktım zulümlerinin gayretullaha dokunmasına dört parmak kalmış.. senin gömleğinin işte o dört parmak yerine geçmesiydi muradım.” Günümüzün zalimleri de çer-çöp gibi savrulup gidecekler!.. *Gayretullaha dokunduğu zaman, günümüzün zalimleri de çer-çöp gibi savrulup gidecekler, hiç tereddüdünüz olmasın. Takvim vermek ve zaman belirlemek, bu mevzuda karanlığa taş atmak olur; bu, Allamu’l-guyub Allah’a karşı bir saygısızlıktır. Bir zaman veremeyiz ama bildiğimiz bir âdet-i ilahiye, âdet-i sübhaniye var. Cenâb-ı Hak, zalimlere hep öyle yapmıştır: Nuh kavmi, Hud kavmi, Salih kavmi, Şuayb kavmi, Lut kavmi, Seyyidina Hazreti Musa’nın kavmi… Hepsi hazan yemiş yapraklar gibi savrulup gitmiş, ağaçların başındayken toprağın bağrında gübre haline gelmişlerdir. Hiç tereddüdünüz olmasın, endişe etmeyin. Bu video 16/08/2015 tarihinde yayınlanan “Yol Adabı ve Gayretullah” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/26/20237 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

“Hiç Başımı Okşayan Olmadı” - MEHMET YILDIZ / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

“Hiç Başımı Okşayan Olmadı” - MEHMET YILDIZ / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
9/25/202311 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

Ye’se düşmek de ne demek! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Ye’se düşmek de ne demek?!. *Acz, fakr, şevk ve şükür! Kendini aciz görme; adeta eli hiçbir şeye yetmeyen ve hiçbir şeye sahip bulunmayan biri olarak kabul etme. Genel kabulümüz ve genel durumumuz odur. Bu düşüncemiz bir yönüyle kendi konumumuzu çok iyi bilme sayılır; diğer yandan da şevk ve şükür vesilesi olur: Cenâb-ı Hakk’ın sağanak sağanak lütufları geliyor. Her şey O’ndan geldiğine göre hiç ye’se düşmemek ve sürekli şevk içinde olmak lazım! Madem O’ndan geliyor ne diye ye’se düşeceğim?!. Şayet yolu açan O ise, güzergâhı gösteren O ise, güzergâh emniyetini sağlayan O ise ve yol boyunca gulyabânileri bertaraf edecek O ise, niye ye’se düşeyim ki?!. *Meseleye şu şekilde bakılsa mahzuru yok: “Allah Allah, kaderî bir plan var, senaryo gibi. Bizi hiç farkına varmadan birer figür, birer ırgat, birer amele gibi sahneye sürüyor; ‘Bu şeyi tamir etmede, onarmada sizi çalıştırıyorum!’ diyor.” Böyle bakarsanız, “Ona binlerce hamd ü sena olsun. Bizi böyle güzel işlerde koşturuyor. Acaba işin hakkını tam verebiliyor muyuz? Acaba konumumuzu rantabl olarak değerlendirebiliyor muyuz? Fakat ona binlerce hamd ü sena olsun, her şeye rağmen bizi güzel işlerde istihdam ediyor!” dersiniz. Zalim, Allah’ın kılıcıdır; mazlumiyet de bazen şefkat tokadıdır!.. *Fakat bazen farkına varmadan zikzaklar olabilir. Doğru yolda doğru yürüme hususiyetlerini koruyamayabiliriz; hafizanallah, kaymalar yaşayabiliriz. Ondan dolayı da şefkat tokatlarına ve kulak çekmelerine maruz kalabiliriz. Allah, birilerini musallat edebilir. Ümmet-i Muhammed (aleyhissalatü vesselam) cezalandırılmayı hak ettiğinde Allah (celle celâluhu), onlara karşı tedip unsuru olarak bir kısım zalimleri kullanır. Zalim, Allah’ın kılıcıdır. Allah, önce onunla intikam alır; sonra da döner ondan intikam alır. *Son dönemde şahit olduğumuz çekmeler, ızdıraplar, tehcirler, tehditler, tenkiller, ibadeler, mahkûmiyetler, mağduriyetler, mazlumiyetler, mevkufiyetler, mustantakiyetler… Bütün bunlar bizi üzebilir. Bunları da şefkat tokadı veya kulak çekilmesi şeklinde mülahazaya almak lazımdır. İhtimal ki biz yürüdüğümüz bu yolda yolun âdâbına tam uyamadık; Hazreti Mevlâ da kulağımızdan hafif tuttu ve çekti. Onca eltaf-ı İlahiye karşısında hukuka riayet etmek, istikameti korumak, dimdik durmak ve sarsılmadan meseleyi götürmek gerekirken bazen bunlar gereğince gözetilmemişse, bu, hafif bir kulak çekilmesine sebebiyet vermiş olabilir. Hadiselere böyle bakarsak, Allah’ın izni ve inayetiyle, o da bizi tevbe, inâbe ve evbeye sevkeder. Rabbimizin razı olmadığı ve sevmediği ne varsa, hepsinden dolayı “Estağfirullah” deriz. İstiğfar da O’na teveccühün, tevbenin, inâbenin ve evbenin mebdeidir. Bu video 23/08/2015 tarihinde yayınlanan “Hal ve Ümit” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/25/20238 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

SOLUKLARINA MUHTACIZ!

Soluklarına Muhtacız! 00:50 Beşer O’nunla (S.A.V) emniyete kavuştu… 1:38 Güven bizim yamaçların gülü, çiçeğidir 3:35 Allah’ın himayesine hala sığınmayacak mısınız? 5:06 Hayatında yalan olmayan insan, hıyanet görülmeyen insan, emniyete riayet eden insan, güvenin temsilcisi insan, Muhammedü’l Emin (S.A.V) 6:50 Bir kerecik olsun yalanına şahit olmamışlardı! 7:00 İnsanlığın kurtuluşu bahis mevzuysa şayet onu Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) gerçekleştirecektir
9/24/20237 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

ÜÇ HASTALIK VE KURTULUŞ YOLLARI NELERDİR

Üç Hastalık ve Kurtuluş Yolları Nelerdir? 0:09 Bizim üç önemli hastalığımız vardır. Bu hastalıklardan bir tanesi cehalettir 0:44 İnsanlık cehalet denen bu yüz karasından mutlaka sıyrılmalıdır 1:36 Bizim ikinci hastalığımız da fakirliktir 2:15 Fakirlik neredeyse küfürdür! 3:43 Zühd, insanın kendi vicdanında duyacağı şeydir 4:30 Üçüncü hastalığımız da bizim iftiraktır 5:49 Herkesi müsbet hizmetinde, Allah yolundaki tavrında alkışlamalı, ona sahip çıkmalı 6:32 İçinde olmadığınız yerde size söz vermezler
9/23/20237 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Allah her yerde hazır nazır ise Peygamberimiz(sav) neden Miraç'ta arşa (gökyüzüne) çıktı?

Allah her yerde hazır nazır ise Peygamberimiz(sav) neden Miraç'ta arşa (gökyüzüne) çıktı? by
9/22/20236 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

Sana hakkıyla ibadet edemedik ey Ma’bûd | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

*Konumumuza göre bir tavır belirlemeye ihtiyacımız var; yoksa hiç farkına varmadan Cenâb-ı Hakk’ın ekstradan lütuflarını kendimize mâl etme gibi bir hataya düşmüş olabiliriz. Vifak ve ittifaka sağanak sağanak gelen tevfîk-i ilâhîyi, şahsî kabiliyetlerimize ve istidatlarımıza nisbet etmeye kalkarız. Bu da bir yönüyle şirk sayılır, ondan sakınmak lazımdır. Oysaki üzerimizdeki ilahi ihsanlar, vifak ve ittifak mevzuunda gösterilen cehde Cenâb-ı Hakk’ın ayrı bir lütuf tecellisidir. Üstad Hazretleri de “Vifak ve ittifak, tevfîk-i ilâhînin vesilesidir.” diyerek bu hususa dikkat çekmektedir. Sana Hakkıyla Kulluk Yapamadık!.. *Cenâb-ı Hakk’ın bu fevkalâdeden lütufları karşısında bize düşen vazife, oturup kalkıp sürekli “eşşükrulillâh” ve “elhamdülillah” demektir. Aslında, biz sabahtan akşama kadar ibadet yapsak, her gün yüz rekât namaz kılsak, bir gün oruç bir gün yeme şeklinde savm-ı Dâvud veya aralıksız olarak savm-ı visal tutsak ve her sene hacca gitsek, yine de “مَا عَبَدْنَاكَ حَقَّ عِبَادَتِكَ يَا مَعْبُودُ – Sana hakkıyla ibadet edemedik ey Ma’bûd” demeliyiz. *Cenâb-ı Hakk’ın lütufları karşısında aklımıza “Bir şeyler yaptık” mülahazası geldiği zaman hemen o düşüncenin başını “mâ abednâ”, “mâ arefnâ”, “mâ hamidnâ”, “mâ şekernâ”, “mâ sebbahnâ” (ibadetin, marifetin, hamdin, şükrün, tesbihin hakkını veremedik) duygusuyla ezmeliyiz. “Ey ibadete layık yegâne Ma’bud, Sana hakkıyla ibadet edemedik!.. Ey bütün mahlûkat tarafından bilinen Rabbimiz, Seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık!.. Ey her dilde meşkûr olan Rabbimiz, Sana gereğince şükredemedik! Ey yerde ve gökte her varlık tarafından adı anılan ve tesbih edilen Rabbimiz, şanına lâyık zikr u tesbihi yapamadık!” deyip O’na gerektiği gibi kullukta bulunamadığımızı, O’nu hakkıyla bilemediğimizi, ululuğu ölçüsünde zikredemediğimizi ve şükür vazifesini tam yerine getiremediğimizi avaz avaz ilan etmeliyiz. Bu video 23/08/2015 tarihinde yayınlanan “Hal ve Ümit” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/22/20239 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

İbadet İştiyakı | 18.06.2007

Soru: Günümüzde, iman hizmetine gönül verenler arasında bile âbidlerin çok az sayıda olduğunu ifade ediyorsunuz. Bu nedret, şahısların dûnhimmetliliğinden midir, yoksa zamanın şartlarından mı kaynaklanmaktadır? Mânileri defedip âbid olmak ve âbidler, zâhitler yetiştirmek için hangi hususlara dikkat etmek gerekir? -İman zaafı, amelde de bir kısım eksiklik ve kusurlara sebebiyet verir. (00.30) -Bunca zamandır bazı hakikatları heceleyen insanların, gözleri ötelere açılmalı ve kalbleri Allah sevgisiyle dolmalı değil miydi? (01.44) -İnsan ancak nazarî bilgilerini amel ile destekleyip derinleştirdikten sonra marifete erebileceği içindir ki, Kur’an-ı Kerim imanı zikrettiği hemen her yerde ameli de nazara vermektedir. (05.38) -Hazreti Masum (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz’in günde en az yetmiş defa istiğfar etmesi –hâşâ– herhangi bir günahından dolayı değildi; O, her gün marifet ufkunda biraz daha yol alıyor ve dönüp geriye baktığında bir önceki durağı görüp muvakkaten de olsa oraya uğramış olmasından dolayı istiğfar ediyordu. (06.55) -İnsan için en ciddi mesele sağlam iman etmesi ve o imanı salih amel ile payandalayıp sağ salim ötelere gidebilmesidir; dolayısıyla o, bütün ömrünü bu ciddi iş etrafında programlamalıdır. (13.53) -İyi birer kul olabilmemiz için teâvün düsturunu çok iyi işletmeli ve birbirimize hayırhahlık yapmalıyız. (15.18) -Hakiki imana ulaşma ve ibadet ufkunu yakalama yolunda asla “olmuyor” dememeli, sürekli oldurmak için ısrar etmeli!.. (20.56) -Gençlik veda edip gitmeden, dizler tutmaz olup bel bükülmeden insan yapabildiği kadar ibadet yapmalı ve kırk yaşına varmadan gönlünde ciddi bir ibadet iştiyakı oluşmasına gayret etmelidir. (23.20)
9/21/202327 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

Sen mi yoksa ümidin mi yüreksiz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Ashab-ı Kirâm’ın İman ve Ümidi *Allah Rasûlü’nün hayat-ı seniyyeleri ümit tablolarıyla doludur. Mesela, Hendek Müdafaası. Mü’minler karşısında teker teker tutunamayacaklarını anlayan kavim ve kabileler, Hicret’in 5. senesinde bir araya gelip tek vücut olmaya ve bu defa bütün güçlerini bir merkezde toplayıp Medine’ye öyle hücum etmeye karar vermişlerdi. Rasûl-ü Ekrem (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, durumdan haberdar olunca, ashabını toplamış, harp tekniği hakkında onlarla istişare etmiş, değişik teklifler arasında Hazreti Selman-ı Farisî’nin fikri Peygamber Efendimiz’in düşüncesine muvafık gelince düşmanın taarruz etmesinin muhtemel olduğu yerlere hendekler kazılmasına ve böylece müdafaa harbi yapılmasına karar verilmişti. *Rehber-i Ekmel Efendimiz, ashabıyla beraber hendek kazmaya başlamıştı. Bir aralık büyükçe bir kaya çıkmıştı karşılarına; Ashab-ı Kiram’dan güçlü kuvvetli insanlar bile o kayayı parçalayamamışlardı. Onlar, en küçük dertlerini dahi Allah Rasûlü’ne söylerlerdi; bu büyük kayayı da O’na haber verdiler. İnsanlığın İftihar Tablosu, manivelası elinde geldi ve onunla taşı parçalamaya başladı. O, manivelasını indirdikçe taştan kıvılcımlar fışkırıyor.. ve sanki aynı esnada Allah Rasûlü’nde de vahiy ve ilham kıvılcımları çakıyordu. Her vuruşta bir müjde veriyordu: “Bana şu anda Bizans’ın anahtarları verildi. İran’ın anahtarlarının bana verildiğini müşâhede ediyorum… Bana Yemen’in anahtarları verildi; şu anda bulunduğum yerden San’â’nın kapılarını görüyorum.” *Hazreti Sâdık u Masdûk Efendimiz, asla parçalanmaz gibi görülen büyük devletlerin fethini müjdelediği o esnada karşısındaki 24.000 kişilik tam donanımlı düşman ordusuna karşı sadece 3.000 Müslümanla müdafaa harbine hazırlanıyordu. Fakat dünyevi ölçüler açısından insanı dehşete düşürmesi beklenen o anki şartlar Peygamber Efendimiz’i tesiri altına alamadığı gibi, mü’minlerin de ancak imanlarını artırıyordu. İman ve ümit idi bu. Böyle bir atmosfer içerisinde, İnsanlığın İftihar Tablosu, dünyanın iki süper gücünün tarumar olacağı bişaretini veriyordu, Allah’ın bildirmesiyle. O yüksek imanıyla, o bütün insanlığa dağıtılsa herkesin Firdevs’e girmesine yetecek kadar mükemmel imanıyla bişaret veriyor ve sahabe-i kiram efendilerimiz de o iman ve ümitle şahlanıyorlardı. Sen mi yoksa ümidin mi yüreksiz!.. *Ümitle uzun yollar aşılır; ümitle kandan irinden deryalar geçilir ve ancak ümitle dirliğe ve düzene erilir. Ümit dünyasında mağlup olanlar, pratikte de yenilmiş sayılırlar. Kim bilir, belki de hasımlarınız sizi ye’se atıp ellerinizi kollarınızı bağlamak için uğraşıyorlardır. İnşaallah, siz Kur’an’ın ve evrensel insanî değerlerin elmas düsturlarına sarılarak, insanların gönüllerini fethetme mevzuunda sarsılmayan bir ümitle, hep ileriye doğru yürüyeceksiniz. Allah’ın izni ve inayetiyle, içteki hasetçileri aşacaksınız; dıştaki muhtemel tehlikelere ve badirelere de takılmadan yol alacaksınız. *Merhum M. Akif’in ifadeleriyle noktalayalım: “Ey dipdiri meyyit! ‘İki el bir baş içindir.’ Davransana… Eller de senin, baş da senindir! Kurtulmaya azmin, niye bilmem ki süreksiz? Kendin mi senin, yoksa ümidin mi yüreksiz?” Bu video 23/08/2015 tarihinde yayınlanan “Hal ve Ümit” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/21/20239 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

İhsan Şuuruna Sahip İnsanların Aleyhinde Olanlar, Onları Tenkit Edenler İflah Olmazlar

''Arkadaşlarınız, sizin abi diyeceğiniz insanlar arasında üç beş insan biliyorum ki, ihtimal ihsan şuurunu paylaşıyorlardır. Bu açıdan da bu insanlar aleyhinde olanlar, onları tenkit edenler iflah olmazlar. İmanlarına da mal olabilir. Çünkü birileri onlar için bir şey biliyorsa, benim de bildiğim bazı şeyler vardır ve ben onu açmaya mezun değilim..''
9/20/20232 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Dünya onların, ahiret de bizim olsun! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hal Dili ve Peygamber Efendimiz *İnsanlığın bugün beklediği bir şey var ki maalesef o bir iki asırdır bizim yitirdiğimiz şeydir: Hâl ve temsil! Hâl ile halledilmeyecek problem yoktur. Rasûl-ü Ekrem ve Sahâbe-i Kirâm efendilerimizin belki en müessir yanları, onların hâl ve temsilleriydi. Onları derinden derine tetkik eden insanlar, “Vallahi çehresinde, tavır ve davranışlarında yalan yok!” diyorlardı. *Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz söylediği her hakikati öncelikle kendi hayatına tatbik ediyordu. Mesela, zühd, tevazu ve mahviyet tavsiye buyuruyorsa, her güzel ahlakta olduğu gibi, önce kendisi o hususta zirveyi tutuyordu. *Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in (aleyhissalatü vesselam) hasır üzerinde istirahat buyurması ve hasırın da vücudunda iz bırakması sebebiyle Hazreti Ömer’in gözleri dolu dolu, “Yâ Rasûlallah! Sasaniler şöyle, Romalılar böyle…” diyerek O’nun da dünya nimetlerinden biraz istifade etmesi gerektiğini ima etmesi üzerine Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğu rivayet edilir: “İstemez misin, yâ Ömer! Dünya onların, ahiret de bizim olsun!” *Ayrıca Efendimiz şunu söyler: مَا لِي وَمَا لِلدُّنْيَا مَا أَنَا فِي الدُّنْيَا إِلَّا كَرَاكِبٍ اسْتَظَلَّ تَحْتَ شَجَرَةٍ ثُمَّ رَاحَ وَتَرَكَهَا “Benim dünya ile ne alâkam olabilir ki! Benim dünyadaki hâlim, bir ağacın altında gölgelenip azıcık dinlendikten sonra yoluna devam eden bir yolcunun hâline benzer.” Bu video 23/08/2015 tarihinde yayınlanan “Hal ve Ümit” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/20/20238 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

''Öz Şefkat Nedir? Ne Değildir?'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (8.BÖLÜM)

''Öz Şefkat Nedir? Ne Değildir?'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (8.BÖLÜM) by
9/19/202346 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Allah’ın rahmetinden asla ümidinizi kesmeyiniz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah’ın rahmetinden asla ümidinizi kesmeyiniz!.. *Ümit denilince genellikle, وَلَا تَيْأَسُوا مِنْ رَوْحِ اللهِ إِنَّهُ لَا يَيْأَسُ مِنْ رَوْحِ اللهِ إِلَّا الْقَوْمُ الْكَافِرُونَ “Allah’ın rahmetinden asla ümidinizi kesmeyiniz. Çünkü kâfirler güruhu dışında hiç kimse Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez. ” (Yusuf, 12/87) ayet-i kerimesi akla gelmektedir. *Aslında daha pek çok ayet-i kerime ümit zaviyesinden ele alınabilir: Mesela; Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَإِنَّ اللّٰهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَ “Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah, hep iyilik peşinde koşan ehl-i ihsanla beraberdir.” (Ankebut, 29/69) Mücahede, kalblerin Allah’la münasebeti için aradaki engelleri bertaraf etmek demektir. Bu, iktiza ettiğinde müdafaa harpleri gibi bir savaşla da olabilir. Fakat esas olan, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) “büyük cihad” dediği cihaddır; nefisle mücahede, Allah’a yönelme işi. Bu video 23/08/2015 tarihinde yayınlanan “Hal ve Ümit” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/19/20239 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-14 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah Rasülünün (sallallahu aleyhi ve sellem) misal teşkil eden tevazuu... Mü'minlere karşı mütevazi, kafirlere karşı ALİ olmalı Kendine :'Miskinlerden bir miskin' diyen Hz. Süleyman.
9/18/202316 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Hele bir “Allah” de yürekten, bak nasıl cevap veriyor! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Günümüzün çoğu Müslümanları yüce dinimiz İslamiyet’e hüsuf küsuf yaşatıyorlar!.. *Peygamber Efendimiz ve selef-i salihîn tarafından ortaya konan hal ve temsil bugünün müminlerince de gerçekleştirilirse, Allah’ın izni ve inayetiyle, adeta bir yerde ütopik bir dünya oluşmuş gibi başkaları ona koşup gelecektir. Yoksa İslam’ın mübarek çehresine zift saçan şer odakları varken ve Müslümanlık çoklarınca kötü temsil ediliyorken kimsenin ona karşı imrenme duyması mümkün değildir. *Müslümanlığın aynası ve bir yönüyle temsilde onun figüranı olan bizler, onu mükemmeliyet içerisinde, gerektiği gibi temsil edemediğimizden ve hâl ile ortaya koyamadığımızdan dolayı, onun o dırahşan çehresini, pırıl pırıl güneşlerden aydın imrendiren çehresini karartmış oluyoruz. İslamiyet’e hüsûf ve küsûf (ay ve güneş tutulması gibi tutulma) yaşatıyoruz. İslamiyet ile insanlar arasında biz bulunduğumuzdan dolayı, bize bakıyor, bizimle İslamiyet’i değerlendiriyorlar. *Hakk’ı anlatmak ve i’lâ-yı kelimetullah mülahazası içinde yaşamak gibi bir mefkûre ve gâye-i hayal, insanın kendi benliğinden uzaklaşması ve bencilliğinden kurtulması için de çok önemlidir. Çünkü insan, bir gâyeyi bütün varlığıyla sahiplenirse, artık hareket, tavır ve davranışlarını o gâye istikametinde değerlendirmeye çalışır. Üstad Hazretleri bu hakikati şöyle ifade eder “Gâye-i hayâl olmazsa veyahut nisyan veya tenâsi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.” Demek ki, benlikten tecerrüt etmenin, her şeyi bencilliğe bağlamaktan kurtulmanın yolu, O’na bağlanmak ve her şeyi O’nunla alakalı bir hususa bağlamaktır. “Sen Mevlâ’yı seven de Mevlâ seni sevmez mi?” *Şayet siz, “Allah’ın izniyle Nam-ı Celil-i Muhammedî’yi (sallallâhu aleyhi ve sellem) güneşin doğup battığı her yere ulaştıracağız. Bir stratejiye, bir plana, bir projeye mukabil on tane alternatif yol oluşturacağız. Oturup kalktığımız her yerde “bismillah” der gibi sohbet-i Canan deyip meseleleri O’nunla başlatıp O’nunla noktalayacağız.” mülahazasına bağlı olur ve o istikamette gayret gösterirseniz, Allah da (celle celaluhu) yolunuza su serpecektir. *Alvarlı Muhammed Lutfî Efendi hazretleri ne hoş söyler: “Sen Mevlâ’yı seven de / Mevlâ seni sevmez mi? / Rızasına iven de /Hak rızasın vermez mi? Sen Hakk’ın kapısında / Canlar feda eylesen / Emrince hizmet etsen / Allah ecrin vermez mi? Sular gibi çağlasan / Eyyub gibi ağlasan / Ciğergâhı dağlasan / Ahvalini sormaz mı? Derde dermandır bu dert / Dertliyi sever Samed / Derde dermandır Ehad / Fazlı seni bulmaz mı?” *Hele bir “Allah” de yürekten, bak nasıl cevap veriyor!.. Sen “Ya Rab!” deyince, “lebbeyk” diyor. Oysaki aşağıdan yukarıya doğru tazim ifadesi olarak, biz gönüllerimizin heyecanını bu kelimeyle O’na karşı ifade ediyoruz. Allah kuluna tenezzül tecelli dalga boyunda “lebbeyk” diyor. “Kulcağızım bir isteğin mi var?” Böyle bir Rab sizin o güzel isteklerinizi intizar buyuruyorsa şayet, hep O’na karşı dilekte bulunmak lazım. Zaten, bir hadis-i şerifte ifade edildiği üzere; bir kimse, Allah’tan bir şey istemezse, isteklerini Allah’a sunmazsa, gazab-ı ilahîye maruz kalır. Kur’an-ı Kerim’de de Hazreti Üstad’ın mealiyle “Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var.” buyurulmaktadır; yani, ne yazarsınız ki duanız olmazsa?!. Bu video 23/08/2015 tarihinde yayınlanan “Hal ve Ümit” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/18/20237 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

KİME EMANET

Kime emanet? 3:18 Diyemedim ama yolunda olmaya çalıştım 4:58 Mümin emniyeti temsil eden insan demektir. 6:08 Mümin içinde yaşadığı toplum adına emniyeti temsil eden demektir. 8:00 Emanetini alacağın güne kadar bizleri emanette emin kıl
9/16/20238 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Vehhabilik nedir? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Vehhabilik nedir? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
9/15/20233 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Zannediyorum bu dönemde yerinde sabit-kadem olan insanlar... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Sadece Allah rızasını maksat yapanlar fırtınalar karşısında sabit-kadem olabilirler/olabildiler!.. *En büyük isteğimiz O (celle celaluhu) olmalı!.. İnancımızda, ibâdet ü tâatımızda, bir şey söylememizde, bir şey yazıp çizmemizde, bir yere gitmemizde hep ihlas!.. Hazreti Pîr diyor ki: “İhlaslı bir zerre amel, batmanlarla hâlis olmayana müreccahtır.” *Evet, Allah’ın rızası en önemli, en yüksek, en zor ulaşılan bir hedeftir. Ona talip olma, ona kilitlenme, onun berisinde her şeyi bayağı görme!.. Sonra halis aşk ve iştiyak onun zirvesi; bu, büyüklerin, ekrabu’l-mukarrabînin talep ettiği ufuk; Hazreti Mevlana gibi, ruhunun ufkuna yürümeyi şeb-i arûs sayma. *Her işimizi ihlas, rıza ve aşk u iştiyaka bağlamamız lazım. O zaman öyle bir şeyi peylemiş veya öyle bir şeyin arkasına düşmüş oluruz ki, dünyanın bütün zevkleri, lezzetleri bir araya gelse, onun yanında yine deryada damla kalır. *Zannediyorum bu dönemde yerinde sabit-kadem olan insanlar, Cenâb-ı Hakk’ın murad-ı Sübhânîsinden, ihlastan ve rıza-yı ilahîden başka bir şey düşünmüyorlardır. Düşünmesinler Allah’ın izniyle.. ve bu düşünmemede sabit-kadem olsunlar. Bu video 23/08/2015 tarihinde yayınlanan “Hal ve Ümit” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/15/20239 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Yıkık Yuvalar ve Ebedî Yetim Çocuklar | 11.06.2007

Soru: Günümüzde aile müessesesinin ciddi yaralar almış olması, sahipsiz bir sürü çocuğun da ortada kalmasına ve sokaklara düşmesine sebebiyet verdi. Aile sıcaklığından mahrum kalan ve gayz, kin, nefret duygularıyla beslenen bu çocukların, toplumu huzursuzluğa sürükleyen birer tehdit unsuru haline gelmemesi için bize ne gibi vazifeler düşmektedir? -Bugün aile içerisinde huzursuzluğa sebebiyet veren ve eşleri birbirinden koparan sebeplerin başında özgürlüğün yanlış yorumlanması ve mutlak hürriyet mülahazası gelmektedir. (00.30) -Babası ölene yetim, annesi ölene de öksüz denir; fakat, bugün anne-babası var olduğu halde, onların görüp gözetmesinden ve sevgisinden mahrum kalan o kadar çok çocuk var ki, bunlara dense dense “ebedî yetimler” ya da “derbeder yetimler” denir. (03.35) -Yuva bir toplumun molekülüdür; onun yıkılması toplumun yıkılması demektir. (05.07) -Çoğunlukla sokak çocukları kullanılarak işlenen suçları engellemek için polisiye tedbirler ve zecrî uygulamalar mutlaka faydalıdır; ama bunlar meseleyi muvakkaten defetmeye matuftur. Meselenin temelden halledilebilmesi nesillerin kalb ve kafalarına birer yasakçı koymak, yani onları Allah korkusuyla ve haşre iman duygusuyla doldurmaktır. (06.38) -Sıhhatli bir topluma kavuşabilmek için çocukların mutlaka ahlak dersleriyle yetiştirilmeleri şarttır; bugün güçlü devletler suçları önlemek ve mücrimleri topluma kazandırmak için dinin gücünü de kullanmakta, hapishanelerinde dahi her dinden bilgili insanların gelip mahkumlara ders yapmasına müsaade etmektedirler. (12.53) -Bizim ülkemizde de, birer suç aleti haline gelen zavallı insanların cürümlerine mani olmak ve onları topluma kazandırmak için bir sürü yol ve metod denendi; ne olurdu sanki bir de dinin gücü ve ahlak eğitimi denenseydi! (18.47) -Savaşlarda esir düştükten ya da bir köle olarak satıldıktan sonra samimi mü’minlerin yanında öz evlat gibi yetiştirilen ve akabinde hürriyetine kavuşturulan insanlara İslâm literatüründe “mevâli” denilmiştir. Mevalinin eğitilmesi ve görülüp gözetilmesi hususunda selef-i salihînin ortaya koydukları güzel misaller incelenirse, bugünün sahipsiz çocuklarının yetiştirilmeleri hususunda önemli ipuçları bulunabilir. (22.26)
9/14/202328 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Nereden başlayacağınızı çok iyi belirlemeniz lazım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bir diğer hayati mesele de üslupta tedrîcîliktir: Tedrîc; adım adım, azar azar, derece derece ilerlemek manasına gelir. Hadiselerin yavaş yavaş, mertebe mertebe, zaman zaman ve belli bir vakte bağlı şekilde cereyan etmesine “tedrîciyye” (tedrîcîlik) adı verilir. Tedrîcîlik, Kur’an-ı Kerim’in tenzil keyfiyetinin ve Efendimiz’in tebliğdeki üslubunun da önemli bir derinliğidir. *Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) beşerin efendisi olduğu gibi, İnsanlığın Efendisi’nin sözleri de insan sözlerinin efendisidir. O’nun lâl u güher gibi dudaklarından dökülen kelimeler gönülleri fetheder. Fakat o Söz Sultanı söyleyeceklerini tek fasılda söylememiştir; insanları rehabilite ede ede hakikatleri dile getirmiştir. Mesela, içki dört fasılda yasak edilmiş; kati yasak da Bedir’den sonra gelmiştir. *Her mefkure kahramanının, kainatta bir nizam dahilinde meydana gelen hâdiselerden ders alması, sebep ve netice münasebetini gözetmesi ve eşyâ arasında bulunan tertibe riayet etmesi gerekir. Bu ilahî ahlakın, Kur’an-ı Kerim’in ceste ceste inen ayetlerinde ve İnsanlığın İftihar Tablosu’nun tebliğ metodunda da kendisini gösterdiğine dikkat etmesi icap eder. Evet, emir ve yasaklar, bir başka ifade ile teklifî hükümler birden bire değil, belli zaman aralıkları ile nazil olmuştur; ilahî emirlerden önce adeta kalb ve kafalar rehabilite edilerek her şeyi kabule hazır hale getirilmiştir. Mürşit ve mübelliğler de dile getirecekleri hususlarda bu tedrîcîliğe riayet etmelidirler. *Çok önem arz etmeyen veya ehemmiyet arz eden esasa nispeten nisbî önemi bulunan meseleleri öne çıkardığınız zaman tepki alırsınız, reaksiyonlarla karşı karşıya kalırsınız. Bu itibarla da, nereden başlayacağınızı çok iyi belirlemeniz lazım. Onun için Hazreti Pir, daha ziyade iman mevzuunu işliyor, namaz gibi ibadet u tâati nazara veriyor. Bu video 30/08/2015 tarihinde yayınlanan “Tebliğde Dört Esas” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/14/20237 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

İyi Arkadaşları Seçip Onlarla Haşr-u Neşr Olun

''Huzurlu insanların yanında namaz kılmak insana huzurgah olur. Onun için cemaat tavsiye olunmuştur. Ferdin iç mukavemeti huzuru temin etmek için tek başına yetmeyebilir. İyi arkadaşları seçip onlarla haşr-u neşr olun. Rabbim dünyada ve ukbada sizi onlarla beraber edecektir..''
9/13/20232 minutes
Episode Artwork

Hâl ile halledilmedik problem yoktur! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Mefkûre muhacirleri ortaya koydukları temsil sayesinde tesirli oldular *Evet, temsil çok önemlidir! Tebliğ ancak onunla inandırıcı olur! Firdevsî edasıyla veya Câmi inceliğiyle ya da Mevlana içtenliğiyle talâkatlı, belagatli hutbeler îrad etseniz de, temsildeki bu güç kadar çevrenizde müessir olamazsınız. *Eğitim faaliyetlerinde bulunmak ve sulh adacıkları kurmak için dünyanın dört bir yanına açılan arkadaşlarınız, yirmi küsur senedir temsildeki bu güç sayesinde hüsn-ü kabul görmüşlerdir. Sahabe-i Kiram’ın ve selef-i salihînin ortaya koydukları temsilin kaçta kaçını uyguladılar; onu Allah bilir. Fakat gönüllere öyle otağlar kurdular ki, Allah’ın izni ve inayetiyle, bir iki senedir kafalar karıştırıldığı halde, ev sahibi insanlar çağırdılar sizin arkadaşlarınızı ve dediler ki: “Hakkınızda ne derlerse desinler, bakmayın onların dediklerine. Biz onlarla da aramızı bozmak istemiyoruz ama siz işinize devam edin!” Hatta o mevzuda ifsâdat kabardıkça, köpürdükçe, onlar “Birkaç tane daha okul açsanız iyi olur!” dediler. Ne onların eliyle gelen talebeler pişmanlık duydu, ne de sizden oraya havariler gibi giden insanlar adem-i kabul ile karşı karşıya kaldılar. Bu video 30/08/2015 tarihinde yayınlanan “Tebliğde Dört Esas” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/13/20233 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

''Lohusalık Sendromu Nedir Ne Değildir?'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (7.BÖLÜM)

''Lohusalık Sendromu Nedir Ne Değildir?'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (7.BÖLÜM) by
9/12/202339 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Tebliğde önemli bir husus merak uyarmaktır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

*Tebliğde önemli bir husus da merak uyarmaktır. Sunacağınız mesaj etrafında merak uyaracaksınız. Hem ele alacağınız, anlatacağınız mevzuları çok iyi belirleyecek hem de temsilinizle “Böyle iyi ve güzel insanlar olmanızın vesileleri nedir? Şunu neden böyle yapıyorsunuz?” dedirteceksiniz. Merak-âver meselelerle başlayarak onların içinde bir öğrenme arzusu tutuşturmaya çalışacaksınız. *Ulvi hakikatlere ilgi ve merak uyarmak kadar o alakaya cevap verebilecek bir donanıma sahip bulunmak da lazımdır. Mübelliğ ve rehber diyebileceğimiz şahısların, dinin temel kaynakları olan Kitap ve Sünnet’e muttali olmaları gereklidir. Aynı zamanda onlar gittikleri yerlerdeki muhataplarını kendi karakteristik çizgileri ve ana hatlarıyla bilmelidirler. Bütün bunların yanında belli ölçüde fünun-u müspeteye vâkıf olmalı, yani az buçuk fizik, kimya, riyaziye, antropoloji gibi ilimleri yudumlamalıdırlar. Evet, rehberlik yapacak insan, gittiği yere mükemmel yetişmiş bir fert olarak gitmelidir. Bu video 30/08/2015 tarihinde yayınlanan “Tebliğde Dört Esas” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/12/20239 minutes, 41 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-13 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Kuran , insan olmanın yolunu gösteriyor... Kur'an ahlakıyla insan, insanlık tahtına oturur. Hz. Ömerin,salahattin Eyyubinin tevazuu... Dünyada en büyük işleri, dünyayı misafirhane sayan insanlar yapacaktır...
9/11/202320 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

Nafile ibadetler eksikleri kapama vazifesi görür! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

İnsanlığın İftihar Tablosu, kulluğun ve hizmetin her çeşidinde her zaman en öndeydi!.. *İnsan farz ibadetleri keyfiyetlerine uygun şekilde yerine getirerek Cenâb-ı Hakk’a yaklaşır. Farzlarla kurbeti yakalama en sağlam bir yoldur. Çünkü farz dediğimiz şeyler, dindeki zaruriyattır, olmazsa olmaz esaslardır. Hakikî zaruriyât imân esasları; bir manada zaruriyât da İslâm’ın şartlarıdır. Evet, farzlar çok önemli birer kurbet vesilesidir ki; farzları hakkını vererek eda etmek suretiyle Hak yakınlığına ermeye “kurbet-i ferâiz” denir. *Nafile ibadetler ise “cebren linnoksan” yani, “eksikleri kapama, yarayı sarma, gedikleri tıkama” vazifesi görürler. Farzlarında eksiği, gediği, kusuru olan insan nafilelerle onları telafi ettiği için, arzuladığı neticeye nafilelerin desteğiyle ulaşabilir. Öyleyse, ana atkılar yine farzlardır; nafileler ise, onların üzerindeki dantela gibi işlenmiş nakışlardır. Bu itibarla da, farzları nafilelerle tamamlayıp derinleştirme vesilesiyle Hakk’a yakınlık kesbetmeye “kurbet-i nevâfil” denmektedir. *İnsanın mükellef olduğu farzlar için, Hazreti Pîr’in de ifade ettiği gibi, abdest ile beraber günde bir saat kafîdir. Fakat İnsanlığın İftihar Tablosu’na gelince, O bize mükellefiyet adına teklif buyurduğu bu ibadetlerin on katını yapıyordu. Ümmetine objektif mükellefiyeti emrediyor ve kimseyi farzların ötesine zorlamıyordu ama kendisi ayakları şişinceye kadar namaz kılıyordu. *Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) her zaman vazife başında, hizmette önde ve her hayırlı faaliyetin bizzat içinde olmuştu. “Allah’ın arslanı” lakabıyla tanınan şecaat kahramanı Hazreti Ali, “Biz savaşın kızıştığı, gözlerin yuvalarından fırladığı zamanlarda Rasûlullah’ın arkasına sığınır, o sayede korunurduk” der. Huneyn Savaşı’na bakarsanız bu sözün en güzel misalini görürsünüz: Bir ara karşı cephenin askerleri zafer sarhoşluğuyla koşarken Allah Rasûlü Müslümanlara, “Nereye gidiyorsunuz ey insanlar! Yalan yok, ben Rasûlullahım; Ben Abdülmüttalib’in torunu, Abdullah’ın oğlu Muhammedim!” diye seslenir. Bu çağrı üzerine mü’minler derlenip toparlanır. Allah Rasûlü, “İşte ocak şimdi kızıştı” buyurur, yerden bir avuç toprak alıp düşmanların üzerine fırlatır; saldırıya geçilirken yine en önde O vardır. *İnsanlığın İftihar Tablosu, orada önde olduğu gibi hizmetin her çeşidinde her zaman önde bulunmuştur. Bundan dolayı da, bütün tehlike dolapları herkesten önce O’nun başında dönüp durmuştur. Bu böyle devam ettiği sürece de bizim ikbal yıldızımız adeta kutup yıldızı gibi hep kendi çevresinde dönmüş, hiç yer değiştirmemiş, hiç batmamıştır; belki de bütün yıldızlar onun etrafında tavaf ediyor gibi dönmüştür. İkbal yıldızımız!.. Emevî döneminde de böyle, Abbâsî döneminde de böyle, Osmanlı’da da böyle!.. Bu video 30/08/2015 tarihinde yayınlanan “Tebliğde Dört Esas” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/11/20238 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

İMAMLARIMIZA NASIL ISINABİLİRİZ

İmamlarımıza nasıl ısınabiliriz? 0:50 Bir yerde üç kişi bulunursa biri imam olsun. 2:27 Müminin mümini gıybet etmesi düşünülemez! 5:12 İmama düşen vazife birlikte hizmet ettiği kimselerin her meselede düşüncelerini almasıdır. 8:12 Medine’de taş taşın üstünde kalmayacağını bilmeseydi dahi çıkacaktı. 9:09 İmam bunu yapmıyorsa vazifesini suistimal ediyor. Allah’a hesap verir. Yakasını kurtaramaz! 10:54 Seyyidül kavmi hadimühüm: İnsanların efendisi onlara hizmet edendir. 11:23 Her iki taraf çok makul davranırsa işlerimiz ahenkle yürür. 13:27 Bu hizmetin hatırına birbirimizin ayaklarını niye öpmeyelim ki! 17:16 Bizler boş bir dönemin çocuklarıyız.
9/10/20233 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

SİZDEN BİR İSTİRHAMIM VAR

Sizden bir istirhamım var 00:36 Bari ağlamalarımız olsun! 03:22 Dünyada benim hiçbir muradım olmadı!
9/9/20237 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

Cin nedir? Nasıl çağrılır? | Fethullah Gülen Hocaefendi

B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Cin nedir? Nasıl çağrılır?
9/8/202313 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

Tebliğin Temsil ile Derinleştirilmesi | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Peygamber Efendimiz’in Fetanetinin Bir Buudu: İnsanları Doğru Yerde İstihdam *Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) fetanetinin farklı bir derinliği de kimi nerede istihdam ettiyse o mevzuda milimi milimine isabet buyurmasıdır. Evet, O, tayin ve tavzifte bulunduğu insanlardan hiçbirini değiştirme lüzumu duymamıştır. Çünkü kimi nereye tayin etmişse o orada başarılı olmuştur. Bu da vazife verirken insanları çok iyi okumaya, çok iyi test etmeye ve karakterlerini çok iyi keşfetmeye bağlıdır. Günümüz şartları içinde kabiliyetlerin doğru okunması ve onların yerli yerinde istihdam edilmesi ise bir yönüyle müşterek akla ve kolektif şuura vâbeste bir durumdur. *Evet, Allah Rasûlü’nün gönderdiği insanlar hep başarıyla dönmüşlerdir. Bir kısım muvakkat hezimet türü sarsıntılar ve sürçmeler yaşanmışsa, O’nun dediğinin hilafına hareket edildiğinden dolayıdır. Örnek olarak, Uhud Savaşı’nda okçular tepesini terk eden insanların durumunu düşünebilirsiniz. Şu kadar var ki, Kur’an-ı Kerim’de ilahi af, mağfiret ve rahmete mazhar olduklarına işaret edilen o insanları suçlamaya kalkmamalısınız; onların zellelerini bir içtihad hatası olarak kabul etmelisiniz. *Allah Rasûlü, Yemen halkının İslam’a büyük hayırları dokunacağını biliyor; onlara ihtimam gösteriyordu. Bir gün Rasûl-i Ekrem Efendimizin meclisinde herkes yerini almış otururken Cerîr İbni Abdullah el-Becelî hazretleri içeri girmişti. Hazreti Cerîr, kavminden 200 kişiyle birlikte Yemen’den Medine’ye gelerek müslüman olmuş saygıdeğer bir insandı. Genç, heybetli, güzel yüzlü ve imrendirici bir hâli vardı. Peygamberimizin huzuruna kim önce gelmiş ve nereye oturmuşsa orası onun hakkı idi; günümüzün nakil vasıtalarındaki numarasız koltuklarda olduğu gibi önce gelen arzu ettiği yere otururdu. Cerîr İbni Abdullah (radıyallahu anh) içeri girince oturacak yer bulamamıştı ve kendisine yer gösteren de olmamıştı. Bu durumu farkeden Peygamber Efendimiz, hemen cübbesini çıkarmış, künyesiyle ona seslenmiş “Ey Ebû Amr, al onu, üzerine otur!” demişti. Sonra da, çevresindekilere dönerek, “Bir topluluğun kerem ve şeref sahibi büyüğü yanınıza geldiği zaman, ona ikramda bulunun ve hürmet edin.” buyurmuştu. *İnsanlığın İftihar Tablosu, değişik dönemlerde Yemen’in farklı bölgelerine çok büyük sahabileri vazifelendirmişti. Onlardan biri de Muaz bin Cebel (radıyallahu anh) olmuştu. Sahiden onun Yemen’e gidişiyle alakalı hadisler dikkatlice mütalaa edildiğinde özellikle dört vasfın öne çıktığı görülür: Temsil, merak uyarma, meraka cevap verecek donanım ve üslupta tedricîlik.
9/8/20237 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Türkçe Olimpiyatları’nın Hatırlattıkları | 04.06.2007

Soru: 5. Uluslar arası Türkçe Olimpiyatları’nı hayranlık hisleriyle ve gözyaşları içinde izledik. Olimpiyatların şu haliyle kemale ulaşmış olduğu söylenebilir mi? Hem şimdiye kadarki gayretlerin hem de bundan sonra gerçekleşmesini ümit ettiğimiz daha büyük ve güzel hizmetlerin zat-ı alinize hatırlattığı hususlar nelerdir? -Ehl-i dünyanın ancak mucize diyerek ifade edebileceği ve sizin de ikrâm-ı ilahî sözüyle adlandırabileceğiniz bu büyük hizmetler ne zaman söz konusu olsa hemen “sevk-i ilahi”yi nazara vermelisiniz. (01.11) -Küçük bir ev açmaya sevkettiği günlerden şimdiye kadar, size her dönemdeki şartlara ve konjonktüre göre ayrı bir hizmet imkanı lutfeden Cenâb-ı Allah, şayet çizginizi muhafaza ederseniz, sizi daha büyük muvaffakiyetlere de ulaştıracaktır. (05.57) -Yaşa, başa, kıdeme ve mansıba takılmadıklarını umduğum o genç öğretmenler ve onların çırakları –inşaallah– “yaşlılık hastalığı” diyebileceğimiz “kendini ifade etme” marazından uzak kalacak ve sadece kendi vazifelerine bakacaklardır. (08.06) -Çilekeş olma ve muzdarip yaşama nebilerin ve velilerin yoludur. Evet, sahabe mesleğinin de cilvelerinden birisi olan ızdırap, aynı zamanda dava adamı için bütün kilitli kapıların da anahtarıdır. (14.28) -Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in hayatı hep ızdırapla yoğrulmuştur; Mevla-yı Müteâl, O’nun ızdıraplarını paylaşıp kendisine hakiki bir yol arkadaşı olması için Hazreti Hatice’yi tayin buyurmuştur. (16.44) -Ne mutlu size ki Şefkat Peygamberi’nin gölgesi hâlâ sizin üzerinizdedir. (21.26)
9/7/202323 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

Tarih boyu diktatörlerin değişmeyen bahaneleri… | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِي أَقْتُلْ مُوسٰى وَلْيَدْعُ رَبَّهُ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَنْ يُظْهِرَ فِي الْأَرْضِ الْفَسَادَ Bu âyet-i kerime, Firavun ailesi içinde neş’et edip, Hazreti Musa’ya en kritik anda destek veren bir mü’minin (Mü’min-i âl-i firavn) adının verildiği Mü’min Sûresi’nde geçmektedir. Firavun’un “Bırakın, ben Musa’yı öldüreyim; varsın o da Rabb’ine yalvarsın. Doğrusu ben onun, sizin dininizi değiştirmesinden ve bu yerde, bu ülkede fesat çıkarmasından korkuyorum.” dediğini anlatmaktadır. *Mekke müşriklerinin Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) için, “Ailelerimizi bölüyor, bizi atalarımızın yolundan döndürmeye çalışıyor.” dedikleri gibi; Firavun da kendi kavmine, “Dininizi, sisteminizi değiştirmesinden, sizi birbirinize düşürüp, bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum.” diyor ve kendi müfsitliğini gizleme gayreti içinde, eskiden beri bütün tiranların, diktatörlerin, tağutların yaptığı gibi davranıyordu. *Evet hak karşısında yenilince ya kuvvete ya da demagojiye başvuran, dünyanın kaderine hâkim bütün mütekebbirler, despotlar gibi, Firavun da kuvvet gösterisinde bulunmak istiyor, bunun için halka sığınarak kamuoyu oluşturma gayretleriyle demagojiler yapıyor ve “Onun, dininizi/sisteminizi değiştirmesinden veya ülkede fesat çıkarmasından korkuyorum.” diyordu; diyor ve sanki o âna kadar her şey yolundaymış, toplum da müreffeh ve mesutmuş da Hazreti Musa her şeyi karıştırmış, halkı kargaşaya sürüklemiş gibi bir imaj uyarmaya çalışıyordu. Mütekebbir zorbalardan Rabbimize sığındık!.. *Firavun’un gittikçe çöküp, nihaî bir kaybetme noktasına doğru hızla ilerlemesine karşılık, Hazreti Musa fevkalâde rahattı ve Firavun’un tehditleri karşısında en ufak bir sarsıntı bile hissetmiyordu. Bu itibarla da hemen cevabını yapıştırmıştı: وَقَالَ مُوسَى إِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ “Ben, hesap gününe inanmayan her mütekebbir (gururlu, kendini beğenmiş zorba)dan benim ve sizin Rabbinize sığındım.” (Mü’min, 40/27) diyerek, bir yandan Hakk’a güvenini ortaya koyarken diğer yandan da bütün insanların Rabbinin sadece Allah olduğunu bir defa daha ihtar etmişti. *Bu ayet-i kerimelerle, bir tarafta Firavun’un tiz perdeden atıp tutması, ölüm tehditleri savurması, ölüm tehditleri savururken de içten içe aklî, mantıkî ve kalbî tutarsızlıklarının şuurunda olarak tedirginliği, telaşı ortaya konuyor. Ayrıca, böyle bir tedirginlik ve telaş karşısında, daha evvel horlayıp hakir gördüğü teb’anın gücünü yanına almaya çalışması ve bu uğurda onların dinî hissiyatlarını istismar etmesi anlatılıyor. Dahası her devirde olduğu gibi, kendisi fesat çıkarıp dururken başkalarını fesatla karalaması, her fırsatta mü’minlere düşmanlık yapmasına mukabil dindarların dinin ruhunu değiştirdiklerinden ve değiştireceklerinden dem vurması nazara veriliyor. Diğer taraftan da bütün bunlara karşı Hazreti Musa’nın fevkalâde bir temkin içinde halka bedel Allah’a sığınması ve Firavun’un kibrini, gururunu onun yüzüne vurması hatırlatılıyor. Bu video 13/09/2015 tarihinde yayınlanan “Fitneler Asrı ve Sulh Çizgisi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/7/20236 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Mü'min Allah'ın (C.C.) Huzurunda Nasıl Olmalı?

“Mümin abdestle namaza hazırlanırken kafasındaki maleyaniyatı atacak. Namaza geleceği ana kadar nefsini boğazlamış olacak. Allah'ın huzurunda Miraç vazifesini eda ediyor gibi tekbir alacak. Secdeler sayılacak olursa bizler namazla birlikte günde 80 defa dize geliyoruz...”
9/6/20233 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Bölünmeyin, parçalanmayın! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bir insanın imandan nasibi mahlûkata şefkati ölçüsündedir. Siz bir ölçüye kadar o şefkati sergileyen insanlarsınız. Yaprağı dökülecek bir ağacın yaprağını bile vaktinden evvel dökmeyi cinayet sayacak insanlar.. karıncaların otağ kurdukları yerde gezerken “aman birine basarım” diyenler.. kendi üzerlerine gelmeyen, sokma endişesi olmayan, ısırma endişesi olmayan yılana, akrebe, çıyana bile kıymayanlar.. böyle bir kıymayı bile cinayet sayanlar… *Evet, şefkat kahramanları, bu şefkati dünya çapında bir ölçüde sergilediklerinden dolayı gönüllere tahtlar kurdular. İki senedir onlar hakkında yapılan tezvirat belki daha önce de kapalı şekilde vardı; hazımsızlıktan kaynaklanıyor, gizli gizli yapılıyordu. Adanmış ruhların takdir ve mükâfat beklentileri yoktu. Adanmışlık ruhuyla hareket ediyorlardı ama sultanlar gibi semereler ortaya koyuyorlardı. Kendilerine sultanlık yakışırdı, fakat hiçbir zaman kendilerini amelenin üstünde görmediler. Açtıkları okullarda sıvacılık yaptılar, duvar ustalığı yaptılar; tahtayı sırayı masayı derlediler, toparladılar, kurdular. Sadece mektebe bunları kurmakla kalmadılar, gönüllere tahtlar kurdular. Onun için iki senedir süren tezvirat iki sene daha devam etse, sonra iki sene daha devam etse, Allah’ın inayetiyle gevezelerin gevezeliği yanlarına kâr kalacak. O insanlar diyecekler ki: “Bakmayın onların dediklerine, biz üç tane daha okul açmanızı istiyoruz.” *Bölünmeyin, parçalanmayın; Allah’ın kudret eli sağlam bir heyet-i içtimaiyeyle beraberdir. Vifak ve ittifak, Cenâb-ı Hakk’ın tevfikat-ı sübhaniyesinin en büyük vesilesidir. Bir ve beraber olur, hadisin ifadesiyle, bünyan-ı marsus gibi bir hal alırsanız, Allah da eltâf-ı sübhaniyesini başınızdan aşağıya sağanak sağanak yağdırır. Bu video 13/09/2015 tarihinde yayınlanan “Fitneler Asrı ve Sulh Çizgisi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/6/20236 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

'’Ailemizin Yeni Üyesi’' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (6.BÖLÜM)

'’Ailemizin Yeni Üyesi’' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (6.BÖLÜM) by
9/5/202342 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Hazreti Üstad’a denilenler size de denilmiş; çok mu? | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Evvelki gün öyle olduğu gibi dün de öyle oldu. Hazreti Pir de kendisinden evvelkiler gibi aynı güzergâhtan geçti, aynı zulümlere maruz kaldı. “Şeriat devleti kuracak” demediler mi?!. “Haşhaşi” demediler mi?!. Onu haşa Karmati şeklinde muameleye tabi tutmadılar mı?!. Çağınıza ışık tutan, nurefşan insan, Pir-i Mugan, Şem-i Tâbân… Bugün de onu istismar etmek istiyorlar; kenardan köşeden yalancılıkla sahip çıkıp ona taraftar olanları cephelerine çekmek için uğraşıyorlar. Evet, ona da her şeyi söylediler; otuz sene zindanlarda, sürgünlerde hayatı zehir zemberek haline getirdiler. Size demişler çok mu? “Paralel” demişler, “haşhaşi” demişler, “karmati” demişler… *Allah’la irtibat tamam ise, O’nun, riayeti, hıfzı, emniyet ve güveni altındaysanız, ne derlerse desinler, ne herze yerlerse yesinler; yürüdüğünüz yolda sarsıntı geçirmeden Allah’ın izni ve inayetiyle yürüyeceksiniz. Karıncaya basmayan insanlara “terörist” diyenlerin asıl kendileri o levsiyatın içindedirler!.. *Zaten o uydurukça dedikleri şeylere bütün dünya gülüyor. Karıncaya basmayan adamlara “terörist” diyorlar. Hayatlarında arpa kadar haram yememiş insanlara diyorlar. Yeryüzünde dikili bir taşı olmayanlara diyorlar. Kendileri sultanlar gibi yaşadıkları halde, paryalar gibi yaşayan fakat halinden şikâyet etmeyen insanlara söylüyorlar bunları. Evet, iffetinizi, ismetinizi koruyarak nazarî imanınızı amelî imana çevirmiş iseniz, bütün varlığı, insanlığı bir Mevlana edasıyla şefkatle kucaklayabiliyorsanız ki kucaklıyorsunuz insanlık size her zaman bağrını açacaktır. Ve bu türlü herzegû (lüzumsuz, manasız, saçma sapan konuşan) insanların söyledikleri herzelere de güleceklerdir ve gülüyorlar. Şimdi gizli gizli gülüyorlar, kapalı kapılar arkasında gülüyorlar: “Allah Allah, kime terörist diyorlar!” *Terörist olmayan, hayatını melekler gibi sürdüren insanlara terörist diyenler, asıl kendileri o levsiyât içinde bulunan insanlardır. Bunlar bir gün tarihin sayfalarına simsiyah yazılarla kaderlerinin gereği olarak yazılacaklar. Tarih ve gelecek nesiller onlara diyecek: Sohbeti yalan ve iftira olana, konuşması yalan ve iftira olana, yazısı çizisi yalan ve iftira olana, oturduğu yer itibariyle başkalarına sinyaller göndermek suretiyle başkalarını yalan ve iftiralarla idlal edenlere yuf olsun!.. *Bırakın o şefkat mahrumu, merhamet mahrumu insanlar kendi gayzlarıyla, nefretleriyle, kinleriyle yaşayadursunlar. Onların da o kadar yaşamak hakkı var. Siz şimdiye kadar kendi üslubunuza göre yaşadınız, bundan sonra da üslubunuzu koruyarak yaşamaya bakınız. Mahlûkatı şefkatle kucaklayınız. Bu video 13/09/2015 tarihinde yayınlanan “Fitneler Asrı ve Sulh Çizgisi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/5/20235 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-12 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Gerçek yarış, Allah için yapılan yarıştır.
9/4/202315 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Yiğit belli değil mert belli değil! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

iman, muameleyle belli olur. Yoksa nazarî olarak söylersiniz; en ileri seviyede “Ebubekrizm” diyebilirsiniz; ya da nisbet “ye”si ile söyleyelim, “Ebu Bekrî, Ömerî” diyebilirsiniz. “Bizim insanlığa takdim etmek, yaşamak ve yaşatmak istediğimiz bunlardır!” diyebilirsiniz. Fakat muâmelâtınızda bu hassasiyeti milimi milimine ortaya koymuyorsanız, yalancının, sahtekârın, dümencinin tekisiniz demektir. Özür dilerim, sözüm size değil, öyle olanlara. Günümüzde öyle olanların da emsali çok. *Âşık Ruhsati der ki: “Bir vakte erdi ki bizim günümüz / Yiğit belli değil mert belli değil / Herkes yarasına derman arıyor / Deva belli değil dert belli değil.” Bu sözü, biraz değiştirip şöyle diyeceğim: Bir vakte erdi ki bizim günümüz. Mü’min belli değil münafık belli değil. Herkes problemine çare arıyor. Dert belli değil derman belli değil. Yâr belli değil ağyâr belli değil. Dolayısıyla hadiselerin çok girift olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Sizinle camiye gelip namaz kılabilir ve size ait bazı şeyleri icra edebilir. Fakat belki de o, çok güzide, çok yüksek firasetli, üstün fetanet abidesi sayılan insanlardan bile kendisini saklayacak kadar münafıklıkta profesyonel olan Abdullah ibni Übeyy ibni Selül gibidir. İfk Hadisesi’nin Ardında da Münafıkların Reisi ve Nifak Ehli Vardı *Münafıkların önderi Abdullah İbn Übey İbni Selül, nifakta bir prototip idi. Peygamberimizin hicretinden önceki liderlik konumu sarsıldığı için, ömrünün sonuna kadar O’nu çekemedi. Her fırsatta mü’minler arasında fitne çıkarmaya çalışır, onların kuvve-i maneviyelerini kırmaya uğraşır, günümüzdeki moda tabirle sürekli algı operasyonları yapardı. “İfk hadisesi” olarak bilinen, Hazreti Aişe validemize iftira atılması olayında da bühtanı yaymada başı çeken Abdullah ibni Übeyy ibni Selûl’dü. Zift medyası gibi, propaganda yapmasını öyle biliyordu ki, ona bir kısım mü’minler bile inanmışlardı. *O Aişe validemiz ki, hafizanallah hayat-ı seniyyelerinde olumsuzluğun rüyasını dahi görmemiştir. Çünkü “ben benim, ben bir kadınım” dediği andan itibaren gözlerini Efendimiz’e açtı. Vahyin sağanak sağanak yağdığı yerde neşet etti ve Sahabe-i Kirâm’ın en çok hadis rivayet edenlerinden birisi oldu. Kadınlık âlemine dair problemleri çözen müşkilküşâ bir valide oldu. Olumsuzluğun rüyasını görmemiştir benim anam. Fakat hiç utanmadan, hayâ etmeden onun için de dediklerini dediler. Bu açıdan da size bir şey denmişse, çok görmeyin. Öteden beri nifak düşüncesi taşıyanlar hiç denmeyecek şeyleri demişlerdir. Aldırmayın!.. Bir gün Allah (celle celâluhu) hükmünü verecek, kimin ne olduğunu ortaya çıkaracaktır. Nitekim o mübarek validemizi de doğrudan doğruya semâvî beyan tezkiye etmişti; falanın filanın şahitliği değil; hatta Efendimiz’in yüksek fetânetinin müşâhedesi de değil. Allah adeta diyordu ki Peygamberimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Ya Muhammed, Rasûl-ü Zîşân’ım (aleyhissalatü vesselam) Ben onun tezkiyesini, tasfiyesini sana bırakmam; Ben vahyimle onu tezkiye ederim!” Bu video 13/09/2015 tarihinde yayınlanan “Fitneler Asrı ve Sulh Çizgisi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
9/4/20239 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

TİCARETİMİZ NASIL OLMALI?

Ticaretimiz nasıl olmalı? 1:47 Büyük iş yerleri açın, süpermarketler açın, büyük işler tesis edin, müşterek işler yapın… 3:30 Türkiye’de ve Türkiye’nin dışında her yerde arkadaşlarımız müteşebbis olmalılar 5:37 Elinizdeki bütün imkanlarla ortaklıklara iştirak etmeyin 6:55 Hiçbir şey almayın şirketten, hiçbir beklentiniz olmasın
9/3/20237 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

BAŞINA ZALİMLER MUSALLAT EDİLDİ!

Başına zalimler musallat edildi! 01:39 Başına zalimler musallat edildi! 02:16 Kemal-i samimiyetle Hakk’ın kapısına yönelme… 06:42 Bana ne hediye getirdin? 07:39 Günahına ağlamış insanların göz yaşını getirdim
9/2/20238 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Çizgimizde Yürüyüp Gidelim | 31.08.2023

Çizgimizde Yürüyüp Gidelim | 31.08.2023 by
9/1/20236 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Gerçek mü’min sözleriyle değil, muameleleriyle belli olur! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok.” *Büyük işler yapmalı fakat sonra hemen arkaya çekilip gizlenmeli. Edip eylenen, ortaya konulan başarılarla görünmemeli. Onlarla takdir edilme, alkışlanma arkasına düşmemeli. İnsan, herkesten daha iyi bilen birisinin mevcudiyetine yürekten inanıyorsa, O’nun bilmesini yeterli bulmalı. Evet, O biliyorsa, yeter!.. Kayda değer buluyorsa, yeter!.. Kıymet atfediyorsa, yeter!.. O bildikten, bulduktan, kıymet atfettikten sonra bütün dünya reddetse, ehemmiyeti yoktur. Peygamber Yolunda Taklitten Tahkîke, Nazarîden Amelîye *Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) din-i mübîn-i İslâm’ı bize emanet ederken, فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتيِ وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ، عَضُّوا عَلَيْهَا بالنَّوَاجِذِ “Siz, Benim ve doğru yolda olan Raşid Halifeler’in yolunu yol edinin. Bu yolu, azı dişlerinizle tutar gibi sımsıkı tutun.” buyurmuş; nazarları Hulefa-yı Râşidîn’in yoluna çevirmiştir; çünkü o yol Peygamber yoludur. Hadis-i şerifteki “Azı dişleriyle tutma” tabiri, Arapça’da kullanılan bir ifade tarzı, bir idyumdur. Şu manaları ihtiva etmektedir: Benim ve Raşid Halifeler’in yolunu hiçbir zaman bırakmayacak şekilde âdeta bir kerpetenle tutar gibi sımsıkı tutun; ona sımsıkı sarılın. Sadece ellerinizle, pençelerinizle değil, azı dişlerinizle de sıkı tutun; onu elden kaçırmamaya çalışın. *İnsanların hayatında nazarî Müslümanlığı amelî Müslümanlığa çevirmek, taklit ortamında elde edilen Müslümanlığı tabiatın bir derinliği haline getirmek Raşid Halifeler’in yolu sayesinde olmuştur. Onlar, temsillerini deyip ettiklerinin on adım önünde götürmüşlerdir. Aslında bir mü’minin bir numaralı hedefi de bu olmalıdır: Mü’min, yetiştiği kültür ortamından elde ettiği o taklidî ve nazarî imanı, amelî ve tahkikî iman seviyesine yükseltmeye çalışmalıdır. *Bir insanın, herhangi bir araştırma lüzumu duymadan, görüp duyduğu gibi inanması ve netice itibarıyla da davranışlarını ona göre ayarlaması bir taklittir. Bu türlü davranışta muhakeme ve dolayısıyla da “ilm-i yakîn” bulunmadığından, kitlelerin akışına, hârîcî müessirlerin ağır basmalarına göre, sık sık yer ve yön değiştirmeler olabilir. Ayrıca, fen ve felsefeden gelen dalâlet ve küfran karşısında taklit Müslümanları mukavemet edemezler. Bu bakımdan da bilhassa günümüzde tahkîkî imana ulaşma yollarının araştırılmasına ve bu konuda insanların uyarılmasına ihtiyaç hatta zaruret vardır. Gerçek mü’min sözleriyle değil, muameleleriyle belli olur!..
9/1/202310 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

Tabiata Yabancı Nesiller | 21.05.2007

Tabiata Yabancı Nesiller | 21.05.2007 by
8/31/202324 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

Yalan kâfir sıfatıdır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

*Dövene elsiz, sövene dilsiz ve gönülsüz gerek. Hazreti Mesih, “Sağ tarafına bir tokat vururlarsa, dön bir tokat da sol tarafına vursunlar!” buyurur. Tokat atana tokatla mukabelede bulunma! Kendi hıncını alsın orada. Nedameti yaşayacak odur: “Yahu hiçbir şey demedi, ne insanmış meğer abide şahsiyetmiş.” Eğer iki tokat yemekle birini hizaya getirebileceksen, onu denemek lazım. Mü’min, sokak insanı olamaz, tahripkâr davranamaz!.. *Ahsen-i takvime mazhar olan insan, karşısında meleğin serfüru ettiği abide şahsiyet, öyle olmamalı!.. O sokak insanı olamaz! O şurayı burayı harap eden insan olamaz! Araba yakan insan olamaz! Sövüp sayan insan olamaz! Mübarek kelimeleri ağzında istismar ederek “Bismillah, Allahu Ekber, Lâ ilahe illallah” deyip şenaat ve denaet işleyen insan olamaz! Onlara insan dediğiniz zaman veya o tavırlara İslam tavrı dediğiniz zaman Allah hesabını sorar. *Şahısları es geçelim fakat her mü’minin her sıfatı mü’min değildir; bazı mü’minler çok kâfir sıfatı taşırlar. Taşkınlık kâfir sıfatıdır. Birine zarar vermek kâfir sıfatıdır. Yalan kâfir sıfatıdır. İftira kâfir sıfatıdır. Birine zift atmk kâfir sıfatıdır. Kendi yaptığı şeyi başkalarına mal etmek kâfir sıfatıdır… Ve Allah hükmünü sıfatlara göre verir. Hadis-i şerifte buyurulduğu üzere; Allah sizin şekillerinize falan millet, filan hizip, falan cemaat, filan camia bakmaz ve lakin Allah sizin kalblerinize bakar. Kalb, Allah’a müteveccih mi; Allah’a müteveccih olanlara o da müteveccih mi, Allah ona bakar. “Fırsat ele geçerse biz de aynı şeyleri yaparız!” mülahazası rüyamıza bile girmemeli!.. *Siz mülahazalarınızı mealiyâta (yüce hakikatlere, yüksek gayelere) bağlı götürüyorken birileri kalkıp size münasebetsizce “paralel” diyebilir, “haşhaşî” diyebilir, “terör örgütü” diyebilir, hatta bıçak taşımayan insanlara “silahlı terör örgütü” diyebilir. İki sene insanları içeride tutabilir, iddianame hazırlamayabilir, “çeksinler” diyebilir. Onlar hakkında hakkın, adaletin, istikametin gereği hüküm veren insanları da içeriye atabilir. Fakat bütün bu şenaatler, denaetler, densizlikler sizi aynı olumsuzluklara sevk etmemeli. “Fırsat ele geçerse biz de aynı şeyleri yaparız!” mülahazası rüyamızda bile aklımızın köşesinden geçmemeli. *“Mukabele-i bilmisil”de bulunmaya din cevaz vermiştir fakat şefkat kahramanları misliyle cezalandırma ruhsatını dahi kullanmamalıdırlar. Hazreti Pir’in bu düşünceye bağlı anahtar ifadelerinde biri “mukabele-i bilmisil” için “kaide-i zalimâne” tabirini kullanmasıdır. Evet, Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Ceza verecek olursanız, size yapılan azap ve cezanın misliyle cezalandırın. Ama eğer bu hususta sabrederseniz, bilin ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.” (Nahl, 16/126) Demek ki, eğer size ikab ederlerse, işkence yaparlarsa, eziyette bulunurlarsa, misliyle mukabele hakkınız vardır. Bu, hakkın, adaletin, doğru olmanın, dini doğru yaşamanın gereğidir. Fakat bir mü’minin mukabele de olsa asla yapamayacağı davranışlar söz konusudur. Bununla beraber ayet-i kerime bize daha yüksek bir ufuk göstermektedir: “Dişinizi sıkar sabrederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Bu video 13/09/2015 tarihinde yayınlanan “Fitneler Asrı ve Sulh Çizgisi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/31/20237 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Tenasüh (reekarnasyon) Kuran'da var mı? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Tenasüh (reekarnasyon) Kuran'da var mı? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
8/30/202314 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Seksen küsur senelik hayatımda... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Zalimlere boyun eğmediğimiz gibi, üç beş günlük bir dünya için karakterimizden de taviz vermeyeceğiz!.. *Hizmet gönüllüleri, her şeye rağmen, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da hep kendi karakterlerini korumalı; üç beş günlük bir dünya için baş yarmamaya, göz çıkarmamaya, kem söz söylememeye, gönül kırmamaya ve herkese sevgi çağrısında bulunmaya azami dikkat etmelidirler. Onlar, Hazreti Üstad’ın şu sözlerindeki manalara bağlı kalmalıdırlar: “Senelerden beri çektiğim bütün ezâ ve cefâlar, maruz kaldığım işkenceler, katlandığım musîbetler, hepsi de helâl olsun!.. Seksen küsur senelik hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, memleket hapishanelerinde geçti. Aylarca ihtilâttan men edildim. Divan-ı Harplerde bir cânî gibi muamele gördüm. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, türlü türlü ithamlarla mahkûm etmek isteyenlere ve zindanlarda bana yer hazırlayanlara hakkımı helâl ettim.” *Karakterimiz böyle ve bağlı olduğumuz hakikatler bunlar ise, bize zulmedenlerin zulüm ve kötülükleri bizi onlara karşı tenkîle, ibâdeye, gıybete, iftiraya ve işledikleri aynı şenaatleri işlemeye sevk edemez. *Peygamber Efendimiz, “Kim mü’min kardeşini ayıplarsa, aynısını işlemedikçe ölmez.” buyurur. Evet, şayet bir kimse bir kardeşini bir ayıpla ayıplarsa, ölmeden mutlaka onun başına da gelir, diğeri o ayıbı işlemiş bile olsa. Öyleyse hiç tereddüdünüz olmasın; “paralel” diyenler, bir gün mutlaka öyle denmeye müstahak olurlar.. “sülük” diyenlere mutlaka “sülük” denir.. “terör örgütü” diyenlere bir gün “terörist” denir!.. Bu video 13/09/2015 tarihinde yayınlanan “Fitneler Asrı ve Sulh Çizgisi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/30/20234 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

''Öz Şefkat Nedir? Ne Değildir?'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (8.BÖLÜM)

''Öz Şefkat Nedir? Ne Değildir?'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (8.BÖLÜM) by
8/29/202346 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Allah’ın adaletine inanıyorum! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

İsterseniz yemin bile edebilirim. Neden? Çünkü Allah’ın adaletine inanıyorum! Ne kadar inanıyorum? O’nun varlığına inandığım gibi.. Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın nübüvvetine inandığım gibi.. Kur’an’ın Allah’tan geldiğine inandığım gibi.. Râşid Halifeler’in hak olduğuna inandığım gibi inanıyorum!.. Yemin bile edebilirim. Şiddetli bir fırtına ile devrilen ağaçlar gibi bir bir, üst üste devrilecekler. Hazana maruz yapraklar gibi savrulup gidecekler. Kendilerini bir şey görenler, yapraklar gibi toprağa gübre olarak dökülecekler!.. *Keşke onlar giderlerken, sizin içinizde kendilerine bir Fatiha okuma ve bir “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn” deme duygusu oluştursalardı!.. Keşke bu kadar kalbî irtibat köprülerini kursalardı ve siz onları hayırla yâd etseydiniz!.. Yâd etseydiniz de İnsanlığın İftihar Tablosu’nun şu beyanına uygun içinizden gele gele hareket edebilseydiniz. Edemeyeceksiniz, zorlanacaksınız. “Ölmüş gitmişlerinizin iyi ve güzel yanlarını yâd edin, kötülüklerini sayıp dökmekten sakının!” Fakat çok zorlanacaksınız!.. Sövmüşler, saymışlar, üzerinize zift püskürtmüşler. Bunları birer birer gördüğünüz zaman bir kere daha, muktezâ-yı beşeriyet, tabiatınızdaki tepki, harekete geçecek. Sürekli içinizde reaksiyon hissi duyacaksınız. İşte o zaman iradenin hakkını kullanarak, bütün o olumsuz, negatif duyguları baskı altına almakta zorlanacaksınız. *Evet, Kur’an’ın talim buyurduğu, “Rabbimiz!.. Bizi ve bizden önce iman etmiş bulunan bütün (Din) kardeşlerimizi bağışla ve iman edenlere karşı kalbimizde herhangi bir kötü duygunun uyanmasına meydan verme. Rabbimiz, muhakkak ki Sen, şefkati pek engin, (bilhassa mü’minlere karşı) hususî rahmeti pek bol olansın.” şeklindeki duayı onlar hakkında yapmak, bu âlicenapça duyguyu yakalamak için çok zorlanacaksınız. Dövene elsiz, sövene dilsiz ve gönülsüz gerek!.. *Fakat o gün de o iç tepki ve reaksiyonlarınızı, iradenin hakkını vermek suretiyle baskı altına alacak, onlar hakkında katiyen kötü düşünmeyecek, tel’inde bulunmayacak ve “Hakkımızı helal etmedik!” demeyeceksiniz. Sizin sinelerinizin de bu duyguyla attığına hükmetmek istiyorum. *Dövene elsiz, sövene dilsiz ve gönülsüz gerek. Hazreti Mesih, “Sağ tarafına bir tokat vururlarsa, dön bir tokat da sol tarafına vursunlar!” buyurur. Tokat atana tokatla mukabelede bulunma! Kendi hıncını alsın orada. Nedameti yaşayacak odur: “Yahu hiçbir şey demedi, ne insanmış meğer abide şahsiyetmiş.” Eğer iki tokat yemekle birini hizaya getirebileceksen, onu denemek lazım. Bu video 13/09/2015 tarihinde yayınlanan “Fitneler Asrı ve Sulh Çizgisi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/29/20235 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-11 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Mü'min misal olur öyle çıkar insanların karşısına... Herkes kimin sıfatını taşıyorsa onunla bereberdir...
8/28/202318 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

“Yazık oldu!” diyeceksiniz... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Şefkat abidelerine sükunet, temkin ve teyakkuzun temsilcisi olmak düşüyor!.. *Böyle bir dönemde sükûnet, sekîne, temkin ve teyakkuzun temsilcisi olan insanlara, çok ağır başlı ve okkalı düşünceli olmak düşüyor. Tedbir ve temkin bütünüyle onlara düşüyor. Fitne tsunamileri ve fesat seylapları karşısında göğsünü gerecek, onları önlemeye çalışacak akl-ı selîm, kalb-i selîm, hiss-i selîm, ruh-u selîm sahibi insanlara.. mülahaza ve beyanları selim insanlara.. vurulduğu, dövüldüğü anda bile el kaldırmayacak ve karıncaya dahi basmayacak kadar şefkat abidelerine… Belki böyle davrananlar dünya cihetiyle kaybedebilirler fakat öbür tarafta Sahabe efendilerimizle ve Enbiyâ-ı izamla haşrolurlar. Allah onlarla haşreylesin!.. “Osmanlı” derken, hatta Kelime-i Tevhid ile gürlerken, ahireti kaybediyorlar!.. *Dünyevî kaybetme önemli değildir; asıl musibet, ahireti kaybetmektir. Bazıları daha şimdiden ahireti kaybetmiş gibi görünüyorlar. İnsan öldürmekle, öldürme ortamı hazırlamakla, öldürmeye zemin hazırlamakla bir şeyler elde etme peşinde koşuyorlar. Genel atmosferi kendi istikballerini garanti altına alma adına kullanıyorlar. Dolayısıyla ahireti kaybediyorlar. Kimileri mabette ahireti kaybediyorlar.. bazıları Allah karşısında yer yer el pençe divan da duruyor ama namaz kılarken ahireti kaybediyorlar.. “Lâ ilâhe illallah” derken ahireti kaybediyorlar.. “Muhammedun Rasûlullah” derken ahireti kaybediyorlar.. “Sahabe” derken ahireti kaybediyorlar.. “Osmanlı” derken ahireti kaybediyorlar!.. *Fakat unutmayın, ahireti kaybetmekle kalmayacaklar!.. Allah âdil-i mutlaktır! Küfür devam eder, mahkeme-i kübraya, ma’dele-i ulyâya kalır ama zalim cezasını dünyada bulur. Çok yakın bir gelecekte kaderin şiddetli tokatlarıyla derbeder olup gidecekler!.. *Bugün bu zulüm tablolarını hazırlayanlar, insanları birbirlerine karşı zulme sevk edenler, birbirine musallat edenler; kanda, irinde, gözyaşında kendi istikballerini imar etmeye çalışanlar… Bu mimar bozuntularının çok yakın bir gelecekte derbeder olup gittiklerini, kaderin şiddetli tokatlarıyla onlara “yeter artık!” dendiğini göreceksiniz. Entelektüel buna “yeter” demedi; birkaç tane elit bunlara “yeter” demedi; kendi içlerinden inanan gibi görünen bazı kimseler de “Bu kadarı fazla!” demedi. Onlar demedikleri için, dediği hora geçen ve mutlaka olan “Kün fekân” Sultanı dediği zaman zîr ü zeber olacaklarında tereddüdünüz olmasın. *Fakat o zaman da şu anda içinizde yaşattığınız o şefkat duygusuyla belki onlara acıyacaksınız, ızdırap duyacaksınız; “Keşke” diyeceksiniz “vaktinde iyiyi, güzeli, doğruyu keşfetselerdi; doğru yolda kaybedenlerden olmasalardı; sırât-ı müstakimde trafik kazası yapmasalardı; sırât-ı müstakimde şeytanın oyuncağı haline gelmeselerdi.” Fırtınaya maruz kalmış ağaçlar gibi yıkılıp gittiklerinde onlar için üzülen yine siz olacaksınız!..
8/28/20237 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

BU İŞİN ÇARE - İ YEGANESİ

BU İŞİN ÇARE - İ YEGANESİ by
8/27/20237 minutes, 29 seconds
Episode Artwork

BELA VE MUSİBET ZAMANINDA NASIL DUA ETMELİYİZ

BELA VE MUSİBET ZAMANINDA NASIL DUA ETMELİYİZ by
8/26/202313 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

İyi Arkadaşları Seçip Onlarla Haşr-u Neşr Olun

İyi Arkadaşları Seçip Onlarla Haşr-u Neşr Olun by
8/25/20232 minutes
Episode Artwork

Günümüzün Harûrîlerinin de düşünceleri, dilleri, elleri kanlı!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“Çeşm-i insaf gibi kâmile mizan olmaz / Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.” (Talibî) Zannediyorum işte orada tökezliyor, hata ve kusurlarımıza insaf nazarıyla bakmıyoruz. Hâlbuki kendi noksanlarımızı görmemiz, onları gidermemiz adına çok önemli bir husustur. İnsan, eksiğini gediğini görmüyorsa, kendisiyle yüzleşmiyor/yüzleşemiyorsa, kendinde kusur bulunduğunu kabul etmiyorsa, o hiçbir zaman irfana eremez, kendi kusurlarını göremez. Kendi kusurlarını görmeyenler de günümüzde olduğu gibi başkalarında kusur arar dururlar; sürekli başkalarına ok atar, onları yaralarlar. Günümüzün Harûrîlerinin de düşünceleri, dilleri, elleri kanlı!.. *Hadis kitaplarında “Kitabü’l-fiten ve’l-melâhim” başlığıyla bazı bölümler yer almaktadır. “Fiten” kelimesinin tekili (müfredi) olan “fitne”nin imtihan, meşakkat, sıkıntı, bela, musîbet, rezalet ve azap gibi mânâları vardır. Zamanla bu kelime küfür, günah, ihtilâf, düşmanlık, rüsvaylık ve fısk gibi her türlü kötülük için kullanılmaya başlamıştır. Melâhim ise; melhame kelimesinin çoğuludur; melhame, savaş meydanı demektir. Hadis kaynaklarında “fiten ve melâhim” başlıkları altında, ileride gelecek olaylardan, özellikle âhir zamanda cereyan edecek olan dehşetli hadiselerden bahsedilmiş; bunlara karşı müslümanın nasıl tavır takınması gerektiği belirtilmiştir. *Hâricî (Harûrî) fitnelerinin daha sonra neleri netice vereceği o gün kestirilemediği gibi, bugünkü fitne ve fesat şebekelerinin, fitne ve fesat tohumlarının da ne zaman neşv ü nemâ bulacağı, toplumu daha korkunç şekilde nasıl karşı karşıya getireceği, vuruşturacağı belli değil. Maalesef, ağızlardan adeta kan dökülüyor; bakışlar kinle nefretle bakıyor; yürekler kinle nefretle atıyor. Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek mesabesindedir!.. *Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek mesabesindedir! Kur’an diyor bunu; bir insanı öldürenin, potansiyel olarak başka insanları da öldürebileceğini vurguluyor. Bu açıdan, bir cinayet bin cinayet demektir. Fakat gördüğünüz gibi günümüzde millet gözünü kırpmadan bu şenaatleri, bu denaetleri, bu cinayetleri irtikâp ediyor. *Bir hadis-i şerifte, “Âhir zamanda yaşları küçük, akılca kıt birtakım gençler zuhur edecek. Yaratılmışın en hayırlısının sözünü söylerler, Kur’an’ı okurlar. Fakat imanları, gırtlaklarından öteye geçmez.” buyurulmakta; böyle insanların yaşadığı devir, “Ölen ne için öldüğünü bilmeyecek, öldüren de neden onu öldürdüğünü bilmeyecek!” sözüyle anlatılmaktadır. *Bazı kimseler el ayak hareketleri yapıyor, yalan söylüyorlar. Bir zümre başka bir zümreyi taklit ediyor, onun işaretini kullanıyor; suçu onlara atmak istiyor. Başka bir densiz, kendini bilmez, yeni yetme de şimdiye kadar karıncaya basmamış insanlara kendi yaptıkları şenaat ve denaetleri nispet etmeye kalkışıyor. *Bu kötülükleri yapanlar, o yobaz, alabildiğine şuursuz, şeklî Müslümanlığa bağlanmış Harûrîlerden, Hâricîlerden daha vahşi, Yezid’den daha vahşî, Haccâc’dan daha vahşidirler.
8/25/20235 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Vazifeye En Ehil Kim? | 28.05.2007

Vazifeye En Ehil Kim? | 28.05.2007 by
8/24/202325 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Şu saray senin, bu saray benim! diyenler... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Müslümanlık adına öyle bir fakr u zaruret yaşıyoruz ki hiç sormayın! Müslümanlık açısından dilencilerden daha fazla dilenciyiz. Maalesef böyle bir ortamda neşet ettik! Buna rağmen Allah’ın verdiğine hamd u sena olsun! Binlerce hamd u sena olsun ki küfür gayyasına yuvarlanmadık, rüşvet almadık, haram yemedik, saraylara dilbeste olmadık; evlatlarımızı, eşlerimizi, çoluk çocuklarımızı, torunlarımızı kayırma ve yakınlarımızı kollama sevdasına düşmedik!.. *Hazreti Esved, ruhunun ufkuna yürüdükten sonra rüyada görüyorlar; “Orada ne muamele gördün, nasıl karşılandın?” diye soruyorlar; “Vallahi, nübüvvetle aramda dört parmak bir mesafe kalmış gibi muamele ettiler.” cevabını veriyor. *Hakiki kulluğu Esved bin Yezid gibi büyüklerin anlayışında aramak lazım!.. Şeklî Müslümanlıkla iktifa etmemek lazım!.. Şekilde, surette ve kültür Müslümanlığında takılıp kalmamak, marifet adına hep “Daha yok mu?” demek ve sürekli derinleşme peşinde olmak lazım. *Bir kudsî hadiste “İki korkuyu cem etmem, iki emniyeti de birden vermem” buyuruyor Allah (celle celalühu). Korkusunu dünyada yaşamış, burada o hissesini kullanmış insanlar, öbür tarafta öyle bir şeye maruz kalmazlar. Burada sere serpe, hep emniyet ve güven içinde yaşayan, “Şu villa senin, bu villa benim; şu saray senin, bu saray benim!” deyip ömrünü hep bohemce zevk u safada geçiren insanlar, korkuyu ötede duyarlar. “Keşke falanı dost, rehber, serkar edinmeseydim!” deyip inleyecekler!.. *Korkuyu ötede yaşayacak olan insanlar “keşke”lerle inleyecekler. İnleyecek, parmaklarını ısıracak ve şöyle diyecekler: “Eyvah! Keşke o Peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Eyvah! Keşke falanı dost edinmeseydim! Vallahi bana gelen öğütten (Kur’ân’dan) beni o uzaklaştırdı.” (Furkan, 25/27-29) *Evet böyle feryat edecekler: “Keşke falanların arkasına düşmeseydik, filanları desteklemeseydik, falanların yalanlarına, iftiralarına inanmasaydık; hiç olmazsa medenice, entelektüelce başkaldırsaydık, ‘Yeter artık!’ deseydik, nankörlük yapmasaydık…” Böyle diyecekler ama bu yakarışları bir fayda vermeyecek. *Ne acıdır ötede böyle bir nedamete düşmek: “Beni yoldan çıkardılar: Villalar verdiler, insanlığımı satın aldılar. Paralar verdiler, ahsen-i takvime mazhariyetimi satın aldılar, Allah’la münasebetimi satın aldılar, Efendimiz’le münasebetimi satın aldılar. Yalanlarla beni kandırdılar, vadettikleri şeylerle başımı döndürdüler, bakışımı bulandırdılar da doğru yolu bıraktım ve ben de onların arkasına düştüm; yanlışlarında bile onları alkışladım, baştacı ve serkar yaptım, arkalarından gittim; gittim ama kendime ettim!..” Böyle inleyecekler ama oradaki pişmanlık hiç fayda vermeyecek. Bu video 20/09/2015 tarihinde yayınlanan “Yüce Hedefe Kilitli Ruhlar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/24/20235 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

3. şahsa selam götürmenin hükmü nedir? | Fethullah Gülen Hocaefendi

3. şahsa selam götürmenin hükmü nedir? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
8/23/20231 minute, 10 seconds
Episode Artwork

“Ben ölünce kimseye haber vermeyin! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“Ben ölünce kimseye haber vermeyin, kefenleyin ve cesedimi bir çukura atıverin!” *Allah rızası unvanlı yüce hedefe kilitli o büyük insanlar ibadet, ubudiyet ve hatta ubûdette fani olmuşlardı; Allah kapısının azat kabul etmez bendeleri gibi oturup kalkıp her zaman Hakk’ı hecelemiş, hep Hak’la gecelemişlerdi; fakat yapıp ettiklerini asla yeterli görmemişlerdi. *Hadis ilminin büyük imamlarından, A’meş lakabıyla meşhur Süleyman b. Mihran (rahimehullah) hazretleri tabiîn tabakasının mümtaz simalarındandı. Misafirperverlik gibi güzel hasletlerde numune-i imtisal, fıkhî meseleleri çözmede müşkilküşâ bir fakih ve Efendimiz’in (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ) lâl ü güher sözlerini sonraki nesillere ulaştıran en güvenilir ravilerden biriydi. Hayatı bütünüyle amel-i salihle geçen, aynı zamanda hiçbir tûl-i emeli de olmayan A’meş hazretleri, bütün faziletleriyle beraber, kendisini bir hiç olarak görürdü. Vefatına yakın hastalanmıştı. Yanındakiler “Bir doktor çağıralım” deyince “Yahu ne tabibi! Benim için değmez. Beni bana bıraksalar kendimi bir ateşten korun içine bırakıverirdim; elimde olsaydı kendimi şuradaki mezbeleliğe atıverirdim. Siz de öyle yapın. Ben ölünce kimseye haber vermeyin, kefenleyin ve cesedimi bir çukura atıverin!” demişti. *Bir A’meş hazretlerinin bu hissiyatını, bir de “Acaba benim cenazeme de çok iştirak olur mu?” diyen günümüzün bencil, egoist, egosantrist, narsist insanlarını düşünün!.. Öncekiler, göz açıp kapayıncaya kadar günaha girmemişler ve dinin temel disiplinlerini bizlere intikal ettirme mevzuunda sürekli beyinlerini zonklatmış, Üstad Necip Fazıl’ın ifadesiyle, öz beyinlerini burunlarından kusmuşlar. Fakat kendilerine de işte öyle bakmışlar. “Günahlarımdan ya da ölümden değil, küfür üzere ölmekten korkuyorum.” *Bir de Esved b. Yezîd en-Nehaî var ki, aşk derecesinde gönlümün onunla irtibatı olduğu kanaatini taşıyorum. Alkame, İbrahim ve Esved, Nehaî ailesinin abide şahsiyetleri. İmam Rabbani hazretlerinin, “Hakikat-i Ahmediye’yi (aleyhissalatu vesselam) arızasız temsil eden Ebu Hanife’dir” dediği İmam-ı Azam bu Nehaî ekolünde, medresesinde, mektebinde yetişmiş. *Esved b. Yezîd hazretleri bütün hayatını dini omuzunda taşımakla ve halis kullukla geçirmiş. Her zaman dini hecelemiş, hep dinle gecelemiş, başka hiçbir şey düşünmemiş. Ruhunun ufkuna yürüme mevsimi gelince, iki büklüm olmuş, ağlamaya durmuş; endişesi yüz kıvrımlarında, gözünün irisinde okunuyormuş. Demişler ki; “Nedir bu hıçkırıklar, günahlarından mı yoksa ölmekten mi korkuyorsun?” Bunun üzerine o büyük Hak dostu, “Hayır hayır, iş çok ciddi; ben günahlarımdan ya da ölümden değil, küfür üzere ölmekten korkuyorum.” demiş.
8/23/20236 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

''Lohusalık Sendromu Nedir Ne Değildir?'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (7.BÖLÜM)

''Lohusalık Sendromu Nedir Ne Değildir?'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (7.BÖLÜM) by
8/22/202339 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

“Acaba, kıyamet günü ailenizi hatırlar mısınız?” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Tâbiînin büyüklerinden, meşhûr tefsîr ve hadîs âlimi Şu’be bin Haccâc bin el-Verd o ibadet âşıklarından biriydi. Kütüb-i Sitte’de yüzlerce rivayeti bulunan Hazreti Şu’be, Basra’da sistemli hadis tasnifini ve ricâl tenkidine dair bilgi toplayıp değerlendirme faaliyetini başlatmıştı. Kendinden sonra gelen, hadis metin ve senet nakkâdı olan büyük âlimlerin kullanacağı sistemi o kurmuştu. Şayet Batı’da o düşünce ve o seviyede bir insan bulunsaydı, büyük filozof olarak kabul edilirdi. İlim, duygu ve düşünce itibariyle o kadar derindi; diğer taraftan ibadet ü tâatte de o ölçüde engindi. Hadisle iştigal etmediği vakitlerde sürekli namaz kılardı. *Hazreti Şu’be bin Haccâc’ın rivayet ettiği binlerce hadis ve yetiştirdiği binlerce talebe var. O insanlar nasıl bir bast-ı zaman yaşıyorlar anlamak mümkün değil. Adeta onlar için dakika saat oluyor, saat günler oluyor, günler de haftalar oluyor. Bast-ı zaman hakikati sofilerce çok malum bir hakikattir. Bize gelince, biz bir kabz-ı zaman yaşıyoruz. Yirmi dört saati 24 saat kadar bile değerlendiremiyoruz. Yirmi dört saati 24 gün gibi değerlendirmişler adamlar ve mübarek bir miras bırakmışlar arkadan gelenlere. Her şeyi hazırlamışlar, paketlemişler; zümrüt, zebercet ve yakutla süslü ambalajlarla ambalajlamışlar. Tepkiye, reaksiyona sebebiyet vermeyecek şekilde arkadan gelen nesillere bırakmışlar; “Alın bunu, biraz daha öteye götürün; biz bir yere kadar getirdik, öteye siz götürün.” demişler. *Bir örnek olması için Şu’be bin Haccac’ı söyledim. Bu konuda yüzlerce binlerce misal göstermek mümkündür. İbadet ve ubudiyette fani olmuş kulların başında da Ashab-ı Kiram gelir. Onlardan da bir örnek vermek istiyorum ama önce hadiseyi nakleden Urve bin Zübeyr’den (radıyallahu anh) bahsedeyim. Kesilen Bacağına “Allah’a yemin ederim ki seninle hiç harama yürümedim!” Diyebilen Kahraman *Büyük sahabi Hazreti Zübeyr’in oğlu olan Urve’nin annesi, mü’minlerin anası Hazreti Aişe validemizin kız kardeşi, yani Hazreti Ebu Bekir’in diğer kızı Esma’dır. Gerek baba, gerekse ana tarafından iman abidesi bir ailenin çocuğu olan Hazreti Urve, teyzesi Hazreti Aişe validemizin terbiyesiyle büyümüştür. *Urve bin Zübeyr, o seferden sonra hep şöyle hamd edermiş: “Allahım! Sen bana yedi oğul verdin, birisini alsan da altısını bana bıraktın; bana dört âzâ verdin birisini aldın ama üçünü bana bıraktın. Sana hamd ü sena ederim!” “Acaba, kıyamet günü ailenizi hatırlar mısınız?” *İşte bu büyük insan, Urve hazretleri anlatıyor: “Sabahları evden çıkınca teyzem Hazreti Aişe’nin evine uğrar ve ona selam verirdim. Yine bir gün erkenden ona uğradım. Baktım ki, namaz kılıyor, Cenâb-ı Hakk’ı tesbîh u tazimde bulunuyor; sürekli “Biz dünyada, ailemiz içinde iken sonumuzdan endişe ederdik. Ama şükürler olsun ki Allah bize lutfetti ve bizi, o kavuran ateşten korudu” (Tur, 52/26-27) mealindeki ayetleri okuyor (bazı rivayetlerde ve belki başka zamanlarda farklı ayetleri sürekli okuduğu da nakledilir); bu ayetleri durmadan tekrar ediyor, Rabbine dua dua yalvarıyor, ağlıyor ve adeta gözyaşlarıyla yüzünü yıkıyor. Onu o halde görünce, ben de kalkıp namaza durdum. Fakat o okumasını bir türlü bitirmeyince daha fazla dayanamayıp bir ihtiyacımı görmek için çarşıya gittim. Döndüğümde ne göreyim; Hazreti Aişe yine namazda ve kıyamdaydı; aynı ayetleri tekrar ediyor, ağlıyor ağlıyordu.”
8/22/202312 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-10 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Her nimetin bir adi şartı vardır Huzurlu bir toplum için bu ADİ şart: Cemaat şuurunun teşekkülüdür.
8/21/202314 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

Allahım Senden Senin rızanı istiyoruz | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bizim için Cennet isteği bile tâlî bir taleptir; çünkü pek âlî bir talebe bağlanmışız!.. *Hâlbuki Hizmet erleri, dünyevî hiçbir talebin arkasında olmayan, adanmışlık ruhuyla hareket eden, güzel amelleri Cennet’i elde etmeye bile bağlamayan ve onu bile hedefine almayan insanlardır. Onlar Cennet’i sadece Allah’ın lütfu, keremi ve fazlı olarak ister; onu Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve Sahabe-i Kirâm’ın (radiyallahu anhüm ecmaîn) şefaatlerine bağlayarak talep ederler. *Evet, Cennet isteği dahi tâlî bir taleptir bizim için. Bizim tâlî talep yerine âlî bir talebimiz vardır: “Allahım Senden sadece amelde ihlas istiyoruz; yaptığımız şeylerde Senin rızanı hedefliyoruz; Senin ve Rasûlü’nün iştiyakını arzu ediyoruz. Zaman geçip durdukça, ebedlere kadar, her halimizde ve her şe’nimizde bu mülahaza ile oturup kalkmayı bize müyesser kılmanı diliyoruz!” *Böyle ulvî bir gayeye dilbeste olmuş, onu hedeflemiş, bütün kabiliyet, istidat, muhakeme ve mantık gezi gözü arpacığıyla böyle kutsal bir hedefe yönelmiş birisi, sağa sola, tavşana tilkiye kurşun sıkmaz. Onun hedeflediği şey çok yücedir. Onun berisinde başka şeylere gözü gönlü kayarsa, birkaç adım insanlıktan geriye gitmiş olur. *İnsan mükerrem bir varlıktır. Bu mükerremiyeti Hazreti Ekremü’l-Ekremîn’in, Ahsenü’l-Hâlikîn’in, Erhamu’r-Rahimîn’in yolunda değerlendirdiği zaman, tam hedefine yönelmiş, “gez göz arpacık” deyip atışını isabetli yapmış olur. Yoksa hafizanallah çok basit şeylere peylenmiş olur. Bu video 20/09/2015 tarihinde yayınlanan “Yüce Hedefe Kilitli Ruhlar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/21/20236 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

BOŞA GİTMEYECEK!

BOŞA GİTMEYECEK! by
8/20/20236 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

İŞLERİN ÇOKLUĞUNA RAĞMEN MANEVİYAT VE HİZMETLERİMİZE NASIL YÖNELEBİLİRİZ

İŞLERİN ÇOKLUĞUNA RAĞMEN MANEVİYAT VE HİZMETLERİMİZE NASIL YÖNELEBİLİRİZ by
8/19/202310 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Mü'min Allah'ın (C.C.) Huzurunda Nasıl Olmalı?

“Mümin abdestle namaza hazırlanırken kafasındaki maleyaniyatı atacak. Namaza geleceği ana kadar nefsini boğazlamış olacak. Allah'ın huzurunda Miraç vazifesini eda ediyor gibi tekbir alacak. Secdeler sayılacak olursa bizler namazla birlikte günde 80 defa dize geliyoruz...”
8/18/20233 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Dar zihinli insanlar ufkunuzu karartmasın! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Dar zihinli, kara bakışlı insanlar ufkunuzu karartmasın; dünya, aydınlığı sizin yolunuzda arıyor!.. *Müslümanlar olarak, yitirdiğimiz değerlerin yerlerini başka şeylerle doldurmaya kalktığımızdan dolayı çelişkilerden kurtulamamışız. Bir taraftan ilâhî nizamlar mecmuasını başta oryantalistler olmak üzere insanlara çirkin göstermişiz. Diğer taraftan arkadan gelen teröristler de Müslümanlığın dırahşan çehresini bütün bütün karartmışlar, karartıyorlar. *Cenâb-ı Hak sizlere dünyanın değişik yerlerine açılma ve meselelerin doğrusunu gösterme fırsatı verdi. Beraber oturur kalkarsanız, evinize çağırırsanız, evlerine çağrılma zemini hazırlarsanız ve elinizin altındaki çocukları iyi birer çırak olarak çıkarırsanız, yüksek hakikatleri insanlara duyurabilir ve evrensel değerler etrafında bir hâle teşkil edebilirsiniz. *Bunları ezbere bir kısım hülyalar ve kuruntular gibi görenler olabilir. Ama şu Türkçe Olimpiyatları’nda siyahın beyazla, beyazın siyahla nasıl sarmaş dolaş olduğunu hepiniz gördünüz. Bu bir araya getiricilik adeta evrensel bir mesele halini aldı ve dünya çapında bir ümit uyardı. O güzergâhta yürüyen ve o işe kendini vakfeden adanmış ruhlar, belli ölçüde şimdilik belki dar bir dairede dünya için ümit kaynağı oldu. *Bu açıdan lokal olarak bazı kimselerin bağışlayın salya atmaları, diş göstermeleri, farklı ad ve unvanlarla takbihe, tahkire kalkmaları sizi müteessir etmesin. Dar bir alanda, dar zihinli bazı kimseler, bakışlarındaki siyah görmeye bağlı olarak sizi kara görseler ve göstermeye çalışsalar bile bütün dünya, aydınlığı sizin etrafınızda arıyor. Onca ifsâdâta rağmen dünyada devrilen insan sayısı o kadar az oldu ki!.. Allah’ın lütuf ve inayetiyle, şimdiye kadar çok büyük insanların etrafında hâleler oluşturan kimseler içinde olduğu kadar dökülme olmadı. Zayıf bir kısım karakterler, alınıp satılabilecek mahlûklar; bir villaya, iki villaya, üç villaya veya bir mandaya, iki mandaya satılabilecek kimseler ise her zaman çıkagelmiştir. *Kendi ülkenizde bir kısım kimseler hasetlerinden, kıskançlıklarından ve yapamadıkları şeyleri siz yaptığınızdan, pek çok yerde Nam-ı Celîl-i İlâhî’nin duyulmasına ve Ruh-u Revân-ı Muhammedî’nin (sallallâhu aleyhi ve sellem) dünyanın dört bir yanında şehbal açmasına vesile olduğunuzdan dolayı hazımsızlık gösterdiler. Allah’ın inayetiyle ortaya koyduğunuz hizmetler onların yapamadıkları şeylerdi; hazmedemediler!.. Bir de kendilerine iğnenin ucuyla az dokunulunca, mesavîleri biraz deşilince, mesavî irinlerine bir çuvaldız batırılınca, irinleri dışarıya akınca kendi irinlerine kendi mideleri bozuldu. Dolayısıyla da istifra etmeye ve etrafı da istifra ile kirletmeye başladılar. Fakat zannediyorum, bu halleriyle onlar kamuoyunda kendilerini gülünç duruma düşürdüler. Bu video 20/09/2015 tarihinde yayınlanan “Yüce Hedefe Kilitli Ruhlar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/18/202310 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Şeffaf Hareket ve Anlatmaktan Bıkmamak | 14.05.2007

Şeffaf Hareket ve Anlatmaktan Bıkmamak | 14.05.2007 by
8/17/202323 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Yürüdüğünüz yolda Allah sizi sabit-kadem kılsın! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Mesajlarınız insanlarda yeni bir dünya görüşü ve hayat felsefesi oluşturacak Allah’ın izni ve inayetiyle. İşte bunun hatırına, cihan sulhu ve salahı, umum insanların birbirini sevmesi, herkesin birbirine kucak açması ve topun tüfeğin susması adına her türlü musibete katlanılır. *Arzulanan bu neticeler bütünüyle hâsıl olur mu olmaz mı, bu bizi alakadar etmez. Bizim o yolda olmamız önemlidir. O hayır yolunda atacağımız her adımla Allah (celle celaluhu) neticede lütfedeceği şeyleri lütfeder. Çünkü müminin niyeti, amelinden hayırlıdır. Niyetin amelle desteklenmesi, mücerret niyetten de hayırlıdır. O amelin ihlasla desteklenmesi, rızayla enginleştirilmesi, halis aşk u iştiyak talebiyle derinleştirilmesi ondan da hayırlıdır. Allah’ın cemalini müşahede yanında Cennet bal-kaymağı biber gibi kalır ve onun için her şeye katlanılır!.. *Allah uzun ömür versin, hizmetinizi katlayarak devam ettirmeye muvaffak kılsın; fakat siz bütün zorluklarına rağmen bu yolda olursanız, öbür âleme gittiğinizde bir de bakarsınız Cebrail (aleyhisselam) yanınıza geliyor ve size hitap ediyor: “Kardeşim nasılsın? Orada biraz sıkıntı çektiniz ama görüyorsunuz ya buraya adımınızı atar atmaz o günleri bütünüyle unuttunuz. Kafanızı silktiniz, o levsiyât bütünüyle döküldü. Dupduru duygularınızla şimdi burada Cenâb-ı Hakk’ı müşahedeye doğru yürüyorsunuz; Firdevs’e gideceksiniz, Cuma yamaçlarına yükseleceksiniz; Zat-ı ulûhiyeti perdesiz, hâilsiz müşahede edeceksiniz ve O, kelam-ı mübîniyle ‘Ben sizden razıyım!..’ diyecek. İliklerinize kadar öyle bir zevk zemzemesi içinde kendinizi duyacak ve hissedeceksiniz ki, balı-kaymağı dudağınıza değdirdiğiniz zaman ‘Allah Allah!.. Bu biber de ne oluyor O’nun cemalini müşahede etmenin yanında?!.’ diyeceksiniz!..” *Evet, o zulümler, o gadirler, o tagallüpler, o tahakkümler, o esaretler, o zindanlara atmalar… Bunlar bütünüyle unutulur gider ve öbür tarafta hakkınızda birer hayra inkılap eder Allah’ın izni ve inayetiyle. Öyleyse, doğru tercihte bulunmak lazım; O’nu mu öbürünü mü?!.. *Cenâb-ı Hak, bugüne kadar size istikamet içinde önemli hizmetler gördürdü, gördürüyor. Allah’ın size şimdiye kadar gördürdüğü hizmetler ileride gördüreceklerinin de en inandırıcı referansıdır. İlahi adet öyledir. Bugüne kadar dünyada yüz yetmiş küsur ülkeye girip kendinizi ifade etme imkânını size veren Allah’ın, gelecekte kısa zamanda bin dört yüz okulunuzu iki bin sekiz yüz yapmayacağını ne biliyorsunuz!.. *Bakmayın şunun bunun çelmelerine. Onlar zavallı insanların çelmeleri. Şimdiye kadar hazımsızlar, hased girdabına düşmüş ve hemz u lemz akıntısına kendisini kaptırmış kimseler binlercesine bunları yaptılar fakat her şey netice itibarıyla aleyhlerine döndü. Yaptıklarına bin pişman oldular ama fayda vermedi. *Yürüdüğünüz yolda Allah sizi sabit-kadem kılsın. Bu video 27/09/2015 tarihinde yayınlanan “Terakki Rampası Tazyikler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/17/20236 minutes, 1 second
Episode Artwork

Bazı alimlerin yazdığı eser sayısı ile yaşam süresi nasıl orantısız oluyor? | F. Gülen Hocaefendi

Bazı alimlerin yazdığı eser sayısı ile yaşam süresi nasıl orantısız oluyor? | F. Gülen Hocaefendi by
8/16/20237 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

'’Ailemizin Yeni Üyesi’' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (6.BÖLÜM)

'’Ailemizin Yeni Üyesi’' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (6.BÖLÜM) by
8/15/202342 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-9 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ümmet içindeki iftirak, iradelerimizle aşılabilir. Destanlaşan ENSAR-MUHACİR kardeşliği ve beyin donduran vak'alar.
8/14/202311 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

İÇİMİZDEN SİLDİKLERİ ŞEY…

İÇİMİZDEN SİLDİKLERİ ŞEY… by
8/13/20235 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

HİZMETİN YAYILMASINDA BİZİM DURUŞUMUZUN ÖNEMİ NEDİR?

Hizmetin yayılmasında bizim duruşumuzun önemi nedir? 0:25 Allah’ın bize bakış ve bekleyişi çok farklıdır 1:24 Sizin hepinizin üzerinde Allah’ın engin lütufları ve keremleri vardır 1:58 Allah verdiği şeylerin hesabını soracak size 3:21 Ben orayı kendi hesabıma fethedilmiş kabul ediyorum 5:54 Üstadım kitapları bastıracak parayı bulduk, sevinebilirsin 7:01 Devam edin, sizlerle beraberiz
8/12/20239 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Gençliğimizin İmdadına Koşmak İçin İmkanları Temin Etme Zekatların Başında Gelir...

Nesillerin insanlığa yükseltilmesi istikametinde, gençleri koruyacak yurtlara, müesseselere eğilme, gençliğimizin imdadına koşmak için imkanları temin etme zekatların da, sadakaların da başında gelir...
8/11/20231 minute, 50 seconds
Episode Artwork

"Gelin biat edin!" diyorsunuz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Karakterinize ihanet edip hürriyetinizi satarsanız, ebediyyen felah bulamazsınız!.. *Kimseyi rahatsız etmeden ve endişeye mahal vermeden hizmet etme konusunda Kur’an-ı Kerim “telattuf” disiplinini nazara vermektedir. …وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ أَحَدًا إِنَّهُمْ إِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ يَرْجُمُوكُمْ أَوْ يُعِيدُوكُمْ فِي مِلَّتِهِمْ وَلَنْ تُفْلِحُوا إِذًا أَبَدًا “…Bir de gayet nazik ve tedbirli davransın, varlığınızı ve bulunduğunuz yeri sakın hiç kimseye hissettirmesin. Çünkü onlar size galebe çalarlarsa ya taşa tutar, ya da kendi dinlerine döndürürler, bu takdirde de ebediyyen felah bulamazsınız.” (Kehf, 18/19-20) Kur’ânî bir esas olan “telattuf” disiplinini biz, başkalarını endişeye sevk etmeden, zihinlerde tereddüt oluşturmadan, hiç kimseye rahatsızlık vermeyecek şekilde, gürültü ve görüntüden uzak bir keyfiyette, tedbirli hizmet etmek şeklinde anlıyoruz. *“Eğer galebe çalarlarsa sizi taşa tutarlar, recmederler.” Hakkınızda iftiralarda bulunurlar, yalan söylerler, tezvirlere girerler; haset ederler ve ellerindeki bütün imkânları mesela modern çağda medyayı aleyhinizde kullanırlar. *“Gelin biat edin! Kurtulursunuz, siz de birer villaya sahip olursunuz. Siz gözünüzü çok çok uzaktaki şeylere takmışınız, ‘Cennet’ diyorsunuz. Öleceksiniz.. mahşere gideceksiniz… Binlerce sene sonrakine kafanızı takmışınız. Aptal mısınız siz?!. Hazır, dünyada rahat yaşama varken, yiyip-içip yan gelip kulağın üzerine yatma varken, ne diye ayaklarınız üzerinde duruyorsunuz?!. Çok uzaktaki şeylere kafasını kaptırmış kafasız insanlarsınız siz!..” derler. (Bu birisi tarafından söylendiği için naklediyorum.) *Aslında böyle bir biat çağrısı, “Tâbî olun, kendi şahsiyetinizden fedakârlıkta bulunun, karakterinize ihanet edin, kendiniz olmaktan çıkın, Allah’ın hür kulu olmaktan çıkın, hürriyetinizi satın, esir olun; boynunuzda pranga, ayaklarınızda zincir, başkalarının vesayetinde, onların gözünün içine bakan zavallılardan olun!..” demektir. Oysa hürriyet insanın en önemli yanıdır. İnsanın kendi olarak, Allah’ın yarattığı gibi kalması çok mühimdir. Şayet insan o çağrıya uyar, başkalaşır ve onlardan olursa, işte o zaman katiyen kurtuluşa eremez, ebediyen felah bulamaz. Yolunda bulunursanız, neticeye muvaffak olmuş gibi mükafat kazanırsınız!.. *Bu açıdan adanmış ruhlar maruz kaldıkları musibetleri iğne ucuyla dürtülme şeklindeki ikazlar olarak görmeliler. Demek ki onlardan gelecekteki muhtemel rahatsızlıkların önünü almaları adına nöronlarının bütününü çalıştırmaları ve üzerinde yürüdükleri peygamber yolunun zorluklarına hazır olmaları isteniyor. *Mesajlarınız insanlarda yeni bir dünya görüşü ve hayat felsefesi oluşturacak Allah’ın izni ve inayetiyle. İşte bunun hatırına, cihan sulhu ve salahı, umum insanların birbirini sevmesi, herkesin birbirine kucak açması ve topun tüfeğin susması adına her türlü musibete katlanılır. *Arzulanan bu neticeler bütünüyle hâsıl olur mu olmaz mı, bu bizi alakadar etmez. Bizim o yolda olmamız önemlidir. O hayır yolunda atacağımız her adımla Allah (celle celaluhu) neticede lütfedeceği şeyleri lütfeder. Çünkü müminin niyeti, amelinden hayırlıdır. Niyetin amelle desteklenmesi, mücerret niyetten de hayırlıdır. O amelin ihlasla desteklenmesi, rızayla enginleştirilmesi, halis aşk u iştiyak talebiyle derinleştirilmesi ondan da hayırlıdır. Bu video 27/09/2015 tarihinde yayınlanan “Terakki Rampası Tazyikler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/11/20238 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

En Önemli Vazife | 07.05.2007

En Önemli Vazife | 07.05.2007 by
8/10/202323 minutes, 6 seconds
Episode Artwork

Sevr Sultanlığı’nda İtminan Solukları | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

*Hicret esnasında Allah Rasûlü’nün yolu Sevr Sultanlığı’na uğramıştı. Oraya ve Hirâ’ya hep “sultanlık” dedik. “Mağara” demeyi yakıştıramıyorum. Evet, bir kayanın deliği bile olsa, oraya bir kere şeref-kudûm buyurmuşsa İnsanlığın İftihar Tablosu, orası Firdevsler kadar kıymet kazanmıştır. Onun için Hirâ, sultanıktır; Sevr, sultanlıktır. Adımını bastığı her yer sultanlıktır. *Kendisini takibe koyulan Mekke müşrikleri bir aralık gölgeleri içeriye düşecek ve tehditleri Sevr Sultanlığı’nın duvarlarına çarpıp yankılanacak kadar yaklaşmışlardı. Arada bir metrelik mesafe ya vardı ya da yoktu ve Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh) telaş içindeydi. Çünkü o esnada Allah Rasûlü’nün, kendisine emanet olduğunu düşünüyor ve O’nun adına endişe ediyordu. Hâlbuki Allah Rasûlü’nün dudaklarındaki tebessümde en küçük bir değişiklik yoktu. O itminan ve emniyet insanı, dostunu teselli ederek, “Tasalanma! Allah bizimle beraberdir.” diyor ve ekliyordu: “İki kişi hakkındaki zannın nedir ki, onların üçüncüsü Allah’tır.” *Hazreti Âdem’den (aleyhisselam) günümüze kadar her dönemde, Hak dostları en zor şartlar altında ıztırar diliyle Cenâb-ı Hakk’a teveccüh edince çok geçmeden kara bulutlar dağılmış ve o salih insanlar ilahi maiyetle inşiraha kavuşmuşlardır. Hazreti Yunus ve Hazreti Musa’nın (aleyhimesselam) mucize kurtuluşlarında olduğu gibi, İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in hayat-ı seniyyelerindeki pek çok hadisede de Üstad’ın ifadesiyle, sırr-ı ehadiyet içinde nuru tevhidin inkişaf ettiği görülmüştür. Her sıkıntı ve tazyik bir inşiraha gebedir!.. *Kalbleriniz O’nunla beraberse, O sizinle beraberdir. Şayet siz maiyyete talipseniz, Allah (celle celaluhu) o isteği karşılıksız bırakmaz. Bir hadis-i şerifte ifade edildiği gibi, kul “Rabbim” deyince Allah (celle celaluhu) anında “Lebbeyk!..” diyor. Bu, “buyur” manasına gelir. Dil inceliği açısından buna “mukabele” veya “müşakele” diyebilirsiniz. Yani, siz Cenâb-ı Hakk’a teveccüh ediyorsunuz, teveccühünüze O da mukabelede bulunuyor; “Nedir isteğin, is’af edeyim?” buyuruyor. Bu video 27/09/2015 tarihinde yayınlanan “Terakki Rampası Tazyikler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/10/202311 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Ölen kişide kalan hak nasıl ödenir? | Fethullah Gülen Hocaefendi

B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Ölen kişide kalan hak nasıl ödenir?
8/9/20231 minute, 38 seconds
Episode Artwork

Allah’ı bulan neyi kaybetmiştir ki! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah’ı bulan neyi kaybetmiştir ki?!.” *Allah’ın maiyyetine eren insan başka beraberliğe ihtiyaç duymaz. O’ndan kopan kimseler de, Kur’an-ı Kerîm’in ifade buyurduğu gibi, doğru yoldan ayrılınca o kadar yamuk yumuk yolla karşılaşırlar ki, yol değiştirir durur ama hep eğri büğrü yürürler. Yol O’nun yolu, yöntem O’nun yöntemidir. Ataullah İskenderânî hazretlerinin ifadesiyle, “O’nu bulan neyi kaybetmiş ve O’nu kaybeden neyi bulmuştur ki?” Bu mülahazayla çokları virdlerinde, كُنْ لَنَا وَلَا تَكُنْ عَلَيْنَا “Bizim için ol, aleyhimizde olma!” demişlerdir. Allah muhafaza, biz O’ndan koparsak, değişmeyen âdet-i sübhâniye olarak, her şey aleyhimize döner. *O’nunla kavî bir irtibat içine girenler, muvakkaten sarsıntılar yaşayabilirler fakat imtihanı verdikten sonra er geç o işin içinden sıyrılırlar Allah’ın izni ve inayetiyle. Öyle olduğundan dolayı şeytan bir kısım zalimleri, gaddarları, hattarları, müfsitleri, kötülük düşüncesiyle oturup kalkanları onlara musallat edebilir. Hatta denebilir ki, O’nun izniyle gelen o sıkıştırmaların bile “hüsün ligayrihi” bir güzelliği vardır. Aydınlanmanın Başladığı Nokta *Tazyikler neticeleri itibarıyla güzeldir çünkü birileri her zaman yürüdüğünüz yolu kesince, sizler yeniden kendinize göre yürüyebileceğiniz, güzergâh emniyeti sağlam yollar yöntemler oluşturmaya çalışırsınız. Kafanızın içindeki atıl nöronları harekete geçirir, tabiî düşüncenin içinde faik düşünceye sahip olursunuz. Iztırar ve ızdıraplar sizi bugüne kadar yürüdüğünüz yolun yöntemin dışında çok daha rahat edebileceğiniz iklimlere taşır. Bir yeri namüsait gördüğünüz zaman, müsait ortamlar araştırırsınız; o müsait ortamlara ulaşmak için de dimağlarınızı daha aktif hale getirirsiniz. Evet, her zaman dendiği gibi, kararmanın son noktası aydınlanmanın başlangıcıdır. *İlk Müslümanlar, müşrikler tarafından işkencenin her türüne maruz bırakılmışlardı. Bazıları güneşin altında adeta çarmıha geriliyordu; bazıları taşa tutuluyordu; bazıları yetmiş-seksen derece hararetin olduğu o sıcak kumda ki öyle yerde beyin kaynar, öyle bir beyin kaynamasında insan delirir, felç olur vücutlarından daha ağır kayalar üzerlerine konuyordu ve bu her gün tekerrür ediyordu. Fakat Ashab-ı Kiram eziyet ve işkencelere asla boyun eğmemişlerdi. Şeytan dün Necidli bir yaşlı kılığında entrika üretiyordu, bugün de kılıktan kılığa… *Bütün tehlike dolapları herkesten önce İnsanlığın İftihar Tablosu’nun mübarek başında dönüp durmuştur. Kur’an-ı Kerim, Müslümanlar hakkında kurulan komploları âdetâ Efendimiz’e tahsis etmiş ve şöyle demiştir: وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ “Bir vakit de o kâfirler senin elini kolunu bağlayıp zindana mı atsınlar veya öldürsünler mi, yahut seni ülke dışına mı sürsünler diye birtakım tuzaklar planlıyorlardı. Onlar tuzak kuradursunlar, Allah da tuzaklarını başlarına doluyordu. Zaten Allah’tır tuzakları boşa çıkarıp onları kuranların başlarına dolayan.” (Enfal, 8/30) Görüldüğü üzere, elini kolunu bağlayıp zindana atma, öldürme ya da belde dışına sürme gibi mekrin değişik dalga boyundaki zuhurları olan bütün komplolarda gayr-i sarih mef’ul Efendimiz’dir; bütün planlar O’nun üzerine yapılmıştır.
8/9/202311 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

'’Anne ve Baba Adayları Mutlaka İzlesin’' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (5.BÖLÜM)

''’Anne ve Baba Adayları Mutlaka İzlesin’'
8/8/202337 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Mefkûre kahramanları, her mevsim ürün veren bereketli ağaç gibidir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Mefkûre kahramanları, her mevsim farklı bir ürün veren kelime-i tayyibe veya bereketli ağaç gibidir!.. *Mefkûre insanları, birer kelime-i tayyibe gibi her mevsim farklı bir ürün/meyve vermesini bilmelidirler. Cenâb-ı Hak, İbrahim Suresi’nde şöyle buyurur: أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاءِ تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْأَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ “Görmedin mi Allah nasıl bir benzetme yaptı: Güzel söz (kelime-i tayyibe), kökü yerin derinliklerinde sabit, dalları ise göğe doğru yükselmiş bir ağaç gibidir ki Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Düşünüp ders çıkarsınlar diye Allah insanlara böyle temsiller getirir. Kötü söz ise, gövdesi toprağın üstünden kolayca çıkarılabilen, kökleşip yerleşmeyen değersiz bir ağaca benzer.” (İbrahim, 14/24-25) *“Kelime”yi, ağzınızdan çıkan bir söz, davranış olarak ortaya koyduğunuz bir tavır, arkada bıraktığınız bir eser, sebebiyet verdiğiniz olumlu veya olumsuz bir şey şeklinde şümullü anlamak lazım. “Habis kelime”nin misali, yeryüzünün derinliklerine doğru kök salmadığından sürekli oynayıp duran, değişik fırtınalar karşısında savrulan ve hatta devrilen ağaç gibidir. Yeryüzünde onun için hiç karar yoktur. Güzel kelimenin misali ise, tertemiz, kendisine güve musallat olmamış, küfe maruz kalmamış, yerin derinliklerine doğru kök salmış, sabitkadem, dimdik, yukarılara doğru ser çekmiş bir ağaç gibidir. *Madem mü’min de bir Allah kelimesidir; o da işte öyle güzel bir ağaç gibi olmalı ve her mevsimde o mevsime göre bir kısım meyveler vermelidir. Öbür tarafta Cenâb-ı Hakk’ın inayet elinin damlayı derya, zerreyi güneş yapıp iade etmesi için burada her mevsimi en iyi şekilde değerlendirmelidir. Bu video 04/10/2015 tarihinde yayınlanan “Hizmet Mevsimleri ve Himmet Meyveleri” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/8/20239 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-8 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Dünya ahiretin tarlasıdır. Mümin her halinde denge insanı olmalıdır.
8/7/202318 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Eğer inayet bekliyorsanız... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah’a karşı fiilen sunulmuş öyle icâbete şayeste bir duadır ki, Allah böyle duaları hiçbir zaman geriye çevirmemiş, bu yolda yürüyenleri de hiçbir zaman yolda bırakmamıştır. Hani bir Türk atasözü vardır: “Dede, himmet!” demiş; “Oğul, hizmet!” demiş. Eğer himmet bekliyorsanız, inayet bekliyorsanız, riayet bekliyorsanız, bilesiniz ki, mele-i âlânın sakinlerince sizden beklenen de hizmettir. Bu açıdan da sizi hiçbir şey yıldırmamalı!.. *Geriye çevrilmeyecek dualardan biri de âlem-i İslam’ın her tarafının kan seylaplarıyla dopdolu olup taştığı bu dönemde ızdırar ruh hali içinde ızdırap ve hüzün yudumlamaktır. Hal-i hazırda dünyanın değişik yerlerinde kan seylapları birer kütük gibi insanları önüne katıp sürükleyip götürüyor. İnsanın bu korkunç hadiseler karşısında duyarsızlığı, onun nezd-i ulûhiyette kıymetsizliğini ifade eder. Müslümanların dertlerini dert edinmeyen ve paylaşmayan onlardan değildir; yani açıkça Müslüman değildir. *Mefhum-u muhalifi: Bir kimse Müslümanların dertlerini paylaşıyorsa, acılarını içinde duyuyorsa, ızdıraplarına gözyaşı döküyorsa ve yıkılan her şey onun içinde de bazı şeylerin yıkılması şeklinde kendisini hissettiriyorsa, işte o, Müslümanlardandır. Arkadaşlarımızın bu çizgide Müslüman olduğunda şüphem yok; fakat bizim her zaman bu istikamette teyid ve rehabilitasyona ihtiyacımız vardır. Bu video 04/10/2015 tarihinde yayınlanan “Hizmet Mevsimleri ve Himmet Meyveleri” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/7/20236 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Otuz Senede Kat Edilecek Mesafeyi On Beş Seneye Sığdırmak Mecburiyetindeyiz...

Normal beşeri yürüyüşle otuz senede kat edilecek mesafeyi on beş seneye sığdırmak mecburiyetindeyiz... Öyleyse Rabbim bize ne kadar imkan vermişse bütün bu imkanları Onun yolunda sarf ederek birlerimizi bin yapacak, Rabbimiz'in hoşnutluğunu kazanacağız...
8/6/20232 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Gençliğimizin İmdadına Koşmak İçin İmkanları Temin Etme Zekatların Başında Gelir...

Nesillerin insanlığa yükseltilmesi istikametinde, gençleri koruyacak yurtlara, müesseselere eğilme, gençliğimizin imdadına koşmak için imkanları temin etme zekatların da, sadakaların da başında gelir...
8/5/20231 minute, 50 seconds
Episode Artwork

''Cennete İlk Adım: Anne Oluyorum'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (4.BÖLÜM)

''Cennete İlk Adım: Anne Oluyorum'' - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (4.BÖLÜM) by
8/4/202337 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Her dönemde hep böyle olmuştur! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmet erleri yedikleri tekmelere rağmen yeni okullar açıyor, açılımlar yapıyorlar!.. *Mazlumiyet ve mağduriyetler karşısında katiyen sarsıntı yaşamamak ve asla paniklememek lazım. Tekme yemeler olabilir; M. Âkif de “…tekme yerim, çifte yerim” diyor. Şimdiye kadar tekme yemedik hizmet insanı da olmamıştır; hep tekme yemişlerdir, çifte yemişlerdir. Fakat sarsılmayanlar ve yerinde duranlar kazanmış; tekme ve çifte atanlar da kaybetmişlerdir. *Onun için, değişik vesilelerle ifade etmeye çalıştığım gibi, bugüne kadar hizmetimizi kaç vitesle götürüyor idiysek, şimdi onu ikiye katlamamız lazım. Zaten bu işe gönül vermiş arkadaşlar bunu yapıyorlar. Onlar mesajlarını öteden almışlar, bizden değil; Allah ile irtibat sayesinde, sanki Cenâb-ı Hak onlara ışık tutuyor, onlar da o yolda yürüyorlar. Sürekli okulların sayısını arttırıyorlar, yeni üniversiteler açıyorlar. Allah’la irtibatın gücünü bilemeyenler, adanmış ruhları korkutabileceklerini zannettiler!.. *Aslında böyle krizli gibi görünen her dönemde hep böyle olmuştur. Az geriye doğru giden insanlar 27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı,12 Eylül’ü ve 28 Şubat’ı da hatırlarlar. O dönemde de aynı yaveler minarelerin başından ilan edilir gibi medya yoluyla ilan edildi. Birileri bütün güç ve kuvvetlerini sizi sarsmak ve dağıtmak için kullandılar. İmkânları elinizden almak ve sizi panikletmek istediler. “Korkutursak millet bunlardan kopar, bizim yanımıza gelir.” dediler. Korkmamaya karar vermiş insanların hiçbir zaman korkmayacaklarını düşünemediler, bilemediler ve bilemezlerdi de!.. Çünkü o ruh haletini taşımıyorlardı!.. Çünkü Allah ile irtibatın insana çok önemli bir enerji kaynağı olduğunu bilemiyorlardı! Hazreti Rasûl-i Zîşân ile irtibatın mü’minde nasıl bir metafizik gerilim hâsıl ettiğini bilemiyorlardı!.. *Son maruz kalınan zulümler, bu işe dilbeste olmuş insanlarda o metafizik gerilimi biraz daha artırdı. Arkadaşlar daha bir kenetlendiler Allah’ın izni ve inayetiyle. Daha bir birleşme oldu ve bu, olanın üstünde bir sinerji hâsıl etti. Bugüne kadar Cenâb-ı Hak sizde o metafizik gerilimi muhafaza buyurdu. *Öyleyse, bundan sonra da hiç sarsılmadan, bir küheylan gibi koşmaya bakmalıyız. Ana yurdumuzda olan ve dünyanın değişik yerlerinde bulunan arkadaşlarımızla hepimiz, vites yükseltmeli ve düne kadar yapageldiğimiz hizmetlerimizi katlayarak sürdürmeliyiz. Bir gayeye gönül vermiş insanlar dünyayı ellerinin tersiyle iter ve dönüp ona bakmayı Allah’a karşı terbiyesizlik bilirler!.. *Hizmet adına neyimiz vardı bizim? Okul faaliyetlerimiz vardı. Toplumun değişik kesimleri arasında “diyalog” münasebetlerimiz vardı! Herkesin ayağına gidiyor, herkesi ziyaret ediyor, herkesin çayını içiyor, herkese çay içiriyorduk; bir yönüyle sarsılmış, kırılmış, örselenmiş o uhuvvet ruhunu ihya etmeye çalışıyorduk. Hiçbir şey olmamış gibi bunu yeniden devam ettirmemiz lazım! *Evet, o beşerî münasebetleri engin bir gönül şefkatiyle yeniden ihya etmek lazım. Mefkûre insanına, gaye-i hayal insanına düşen şey budur. Onlar yüksek bir gayeye dilbeste olmuşlardır. Dünyevî saltanat ve debdebeyi ellerinin tersiyle itmişlerdir. Saraylarla, yatlarla, yalılarla karşılarına çıksanız bile, onlar sağda solda ırgatlık yapmak suretiyle ruhlarının âbidesini ikâme etmekten başka bir şey düşünmezler. Mefkûrelerinden başka bir şey düşünmeyi kendilerine karşı saygısızlık sayarlar. Allah’a karşı terbiyesizlik sayarlar. Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’a karşı da edepsizlik sayarlar. *Mefkûre insanları hep dik dururlar. Dünyaya ait şeyleri dünya kadar kabul ederler. “Tatmaya izin var, doymaya yok!” diyen Hazreti Pîr-i Mugân’ın “Dünya lezzetleri zehirli bala benzer, lezzeti nispetinde elemi de vardır.” sözünü hep hatırda tutarlar. Bu video 04/10/2015 tarihinde yayınlanan “Hizmet Mevsimleri ve Himmet Meyveleri” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/4/20238 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Rüyalar ve Yorumları | 30.04.2007

Soru: Bazı kimseler rüyaya, yakazaya, tevafuklara, keşf ü kerâmete çok açık oluyorlar. Daha gözlerini yumar yummaz adeta metafizik alemlerle münasebete geçebiliyorlar. Bazıları bunları şekerleme türünden birer ikram-ı ilâhî olarak kabul edip ketmederek adeta geçiştirirken bazıları da rüya ve yakazalara haddinden fazla değer atfedebiliyorlar. Bunları ifrat ve tefritlere girmeden değerlendirmede istikamet çizgisi nasıl olmalıdır? -Rüyada görülen hemen her şey birer semboldür; onların Kur’an ve hadis çerçevesinde te’vil edilmeleri gerekmektedir. (01.07) -Bazı kimseler maneviyâta açık olur; bu açıklığı da kültür ortamı besler ve o istidadı ortaya çıkarır. (03.26) -İnsan sürekli “Allahım ne olur, bana istidadımı aşkın bir marifet ufku nasip eyle” der ve bunu gönülden isterse, Cenâb-ı Hak bu yakarışı kat’iyen boşa çıkarmaz. (05.30) -Tevafuklar, Allah Teâlâ’dan bilinmeli ve insan onlardan dolayı kendisine asla pay çıkarmamalıdır. (08.15) -Bu rüyalar, bu yakazalar, peşi peşine gelen bu tevafuklar mekr-i ilâhî olmasın! Bunlar ya birer istidrac ise… (10.59) -Şeytan gönlünüze bir yalanı ilka etmek için size yüz tane doğru gösterebilir ama sonra sizi o yalanına mutlaka inandırıp başaşağı getirebilir. (14.24) -Bizim için esas olan Kitap ve Sünnet gibi temel referanslardır; rüya, yakaza, keşif ya da kerâmet sübjektiftir ve herkesi bağlayıcı değildir. (15.37) -“Ne olur Allahım, bana keşf ü kerâmet verme; Abdülkadir Geylanî hazretlerinin ayağına paspas olurum ama bana Abdülkadir Geylanîlik de verme. Ben sana sıradan bir kul olmak ve hep düz zeminde kalmak istiyorum!” (16.45) – Kayma ihtimali olmayan bir zeminde durmayı tercih edin!.. (17.35) -Ashab-ı Kirâm’ın peşine düştüğü en büyük pâye nedir? (19.09) -Kazanma kuşağında kaybetmemek için mebdede de müntehada da teyakkuz ve temkin insanı olmak lazım. (20.17)
8/3/202325 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Her işin bir mevsimi vardır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hak Nezdinde Makbul İki Dua *Evet, her işin bir mevsimi vardır. Mevsimler rantabl olarak değerlendirilmelidir. Anadolu insanının ruhunun abidesini, ruh ve mana köklerimizi yeniden ikâme etmek için buna ihtiyaç var. Her mevsimde ne yapılıyorsa, ne yapmak icap ediyorsa şayet, onun üzerinde yoğunlaşarak, konsantre olarak, bütün himmetimizi ona sarf etmemiz lazım. *Bu, Allah’a karşı fiilen sunulmuş öyle icâbete şayeste bir duadır ki, Allah böyle duaları hiçbir zaman geriye çevirmemiş, bu yolda yürüyenleri de hiçbir zaman yolda bırakmamıştır. Hani bir Türk atasözü vardır: “Dede, himmet!” demiş; “Oğul, hizmet!” demiş. Eğer himmet bekliyorsanız, inayet bekliyorsanız, riayet bekliyorsanız, bilesiniz ki, mele-i âlânın sakinlerince sizden beklenen de hizmettir. Bu açıdan da sizi hiçbir şey yıldırmamalı. Bu video 04/10/2015 tarihinde yayınlanan “Hizmet Mevsimleri ve Himmet Meyveleri” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/3/20238 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

''Ebeveyn Stresi ve Bu Stresi Azaltma Yolları''-DR. FATMA YEŞİLYURT - HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

''Ebeveyn Stresi ve Bu Stresi Azaltma Yolları''-DR. FATMA YEŞİLYURT - HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
8/2/20234 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Sahabe yolunda yürürseniz... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Sahabe yolunda yürürseniz, bütün engelleri aşarsınız ve hiçbir tiran da sizi engelleyemez!.. *Dünya bütün debdebe, şaşaa ve ihtişamıyla karşımıza gelse, hâlihazırdaki durumumuzu ona tercih edecek kadar kararlı durmalıyız. Aziz Mahmud Hüdâî hazretleri gibi “Yalancı dünyâya aldanma yâhû / Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez / İki kapılı bir virânedir bu / Bunda konan göçer, konuk eğlenmez.” demeliyiz. Sultanlık teklif edilse, günümüzde sıradan bir insan olarak dünyanın dört bir yanında hizmet etmeyi o sultanlığa tercih etmeliyiz. *Cihanı, iki hükümdar için az gören Yavuz, dünyanın dört bir bucağını velveleye veren fatih ordusuyla, krallara taç verip taç aldığı günlerde, Ridâniye zaferini müteakip İslâm dünyasının biricik hükümdarı unvanıyla İstanbul kapılarına kadar gelmişti. Teb’anın alkış ve alâyişini görmemek için halkın uykuda olduğu bir saati kollayıp payitahta sessizce girmeyi tercih etmişti. “En iyisi biz geceyi Üsküdar’da geçirelim de halk uyurken sessizce Topkapı’ya gireriz.” demiş ve öyle de yapmıştı. *Kanuni Sultan Süleyman’ın 46 senelik bir saltanatı vardır. Bu zat yarım asırlık bir zamanda meseleyi dorukta tutmuş, dünya devletlerine “eyaletim”, “vilâyetim” nazarıyla bakmıştır. Fakat ihtişamın zirvesinde olduğu bir dönemde zaferle neticelenen bir seferden dönerken, “Nefsime biraz gurur geldi.” demiş ve yatağının izbede serilmesini istemiştir ki, işte asıl büyüklük ve imrenilecek yiğitlik buradadır. *Bu çizgi Raşid Halifeler’in çizgisidir. Öyle yürürseniz, bütün engelleri aşarsınız, hiçbir mânia ve hiçbir tiran sizi engelleyemez. Trenler, tırlar gelip üzerinizden geçse, tiranlar bütün hiddetleriyle size saldırsa, Allah’ın izin ve inayetiyle, yürürsünüz yolunuza ve vereceğiniz şeyleri verirsiniz insanlığa!.. *Dünyevî herhangi bir beklentiye girerek hizmet etmek bünyeye düşmüş bir güve gibidir; er geç onu delik deşik eder, iflahını keser. Dünyevî beklentiye girmeden hizmet etmeye Allah muvaffak eylesin!.. Bu video 11/10/2015 tarihinde yayınlanan “Muhasebe Ufku ve Sahabe Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/2/20238 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Ahlaki karakter zaman ve zemine göre değişir mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ahlaki karakter zaman ve zemine göre değişir mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
8/1/202312 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

Hesabını vereceğin âna kadar seni dinlemiyoruz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“Hesabını vereceğin âna kadar seni dinlemiyoruz ve sana itaat etmiyoruz!..” *Hazreti Ömer (radıyallâhu anh) bir gün üzerinde yeni bir elbiseyle hutbeye başlayıp “Dinleyin ve itaat edin!..” deyince, cemaatten biri “Ey Ömer, seni dinlemiyoruz ve sana itaat de etmiyoruz!” diye bağırmış ve sözüne şöyle devam etmişti: “Ganimetten herkese eşit kumaş düştüğü halde, ben o kumaşı evde evirdim çevirdim kendime bir elbise çıkartıp diktiremedim. Ama bakıyorum ki sen kendine o kumaştan bir elbise diktirebilmişsin. Milletin malından bana yarım, sana tam; bu nasıl oluyor?” Hazreti Ömer, minberde hiç tavrını bozmadan meseleyi açıklaması için oğlu Abdullah’a söz vermiş; o da, babasına kendi hissesini verdiğini ve bu iki pay birleştirilerek halifeye bir elbise diktirildiğini anlatmıştı. İtiraz eden adam bu açıklamayla tatmin olmuş, adeta coşmuş ve memnuniyetle “Şimdi konuş ey Ömer, artık seni dinler ve sana itaat ederiz!” demişti. *Uyaran böyle medeni cesarete sahip, tam entelektüeldi. İşin başındaki serkâr da o kadar hakperest ve adalete saygılıydı. Bu video 11/10/2015 tarihinde yayınlanan “Muhasebe Ufku ve Sahabe Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
8/1/20236 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-7 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-7 | Fethullah Gülen Hocaefendi by
7/31/202310 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

“Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Kendisiyle yüzleşmeyen ve kendini yerden yere vurmayan bir insan, debbağın deriye yaptığı gibi yerden yere vuracağı bir mücrim arar. O hep günah çaşıtı, mütecessisi haline gelir; “Acaba falan nasıl baktı, ne konuştu, ne etti?” deyip bunları zihnine kaydeder; sırası geldiği zaman bu dosyaları değerlendirmeyi düşünür ve böylece günaha girer. Günaha girmemenin yolu, insanın kendisiyle meşgul ve kusurlarının farkında olmasıdır. *İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem) mâsum ve masûn olduğu halde bazen bir mecliste yetmiş ya da yüz kere istiğfar ederdi; kendi ufku itibarıyla, seyyidü’l-mukarrebin olması açısından ve imamlığı zaviyesinden, dualarında adeta nefsini yerden yere vururdu. *Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Ne mutlu o kimseye ki, defterinde çok istiğfar bulunur.” Muhasebe Duygusu ve Hazreti Ebu Bekir’in Vasiyeti *Hazreti Ömer’e nispet edilen bir sözde حَاسِبُوا أَنْفُسَكُمْ قَبْلَ أَنْ تُحَاسَبُوا “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” buyrulmaktadır ki, bu da, nefis muhasebesinin öte dünyadaki hesaba çekilme inancıyla doğrudan doğruya irtibatlı olduğunu göstermektedir. Zaten büyük zatların evrad ve ezkarına bakıldığında, mahkeme-i kübrada hesap verme endişesinden kaynaklanan ciddi bir nefis muhasebesiyle hayatlarını geçirdikleri görülür. *Hazreti Ebû Bekir (radıyallahu anh) halife seçildikten sonra da komşularının koyunlarını sağarak geçimini sağlamaya devam etmişti. Bir müddet sonra, önde gelen sahabe efendilerimizin ısrarları üzerine, bütün zamanını müslümanların ihtiyaçlarına ayırabilmek için cüz’î bir maaşa razı olup koyun sağmaktan vazgeçmişti. Hizmetine mukabil maaş almak ona çok ağır gelmesine rağmen devlet işlerini aksatmamak için buna katlanmıştı. Bununla beraber, kendisine takdir edilen parayı kullanırken elleri titrerdi. *Hazreti Ebu Bekir, ahirete göçtüğü zaman, “Benden sonraki halifeye verilsin!” diyerek geride küçük bir testi bırakmıştı. İkinci Halife Hazreti Ömer’in huzurunda açılan testiden küçük küçük paracıklar ve bir de mektup çıkmıştı. Kısacık namede şöyle deniyordu: “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah’a karşı hayâ ettim; zira bu, halkın malı olduğu için devletin hazinesine katılmalıdır.” Hazreti Ömer, bu manzara karşısında gözyaşlarını tutamamış ve “Ey Ebu Bekir, bize yaşanmaz bir hayat bıraktın.” demişti. Demişti ama onun hayatı da selefininkinden geri kalır gibi değildi. Bu video 11/10/2015 tarihinde yayınlanan “Muhasebe Ufku ve Sahabe Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/31/202312 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

ALLAH SİZİ BOŞLUKTA BIRAKMAYACAKTIR!

İnsanlardaki sevgi Allah sevgisinin bir emaresidir Allah sizi boşlukta bırakmayacaktır Annem, babam ve tatlı canım Sana feda olsun! Babasına da, kızına da tatlı canlarımız feda olsun!
7/30/20239 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

BU KADIN DELİ GİBİYDİ!

- Benim maşukum Sensin - Senin bana olan alakanı şefaatçi yapıyorum - Muhabbetin sadık olsaydı sen Allaha itaat ederdin - O’nu bulduysan her şeyi buldun!
7/29/20238 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

"Kalplerimiz Birleşiyor" - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (3.BÖLÜM)

"Kalplerimiz Birleşiyor" - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (3.BÖLÜM) by
7/28/202341 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

Merhum Turgut Özal’ın Emaneti | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

*Rahmetlik Turgut Özal özüyle, sözüyle dört başı mamur bir müslümandı. Yakından tanıma imkânı oldu. Ve çok vefalı davrandı. Kıtmir’in ne haddine Çankaya’ya davet edilmek ama defaatle davet etti; “Ben seni arka kapıdan içeri alırım!” diyordu, öyle bakıyordu meseleye. Fakat size zarar verir diye kabul etmedim, hiçbirini kabul etmedim. Yakında birisinin öyle bir teklifini de yine onun için kabul etmedim. Şimdi biri sizinle görüşünce, ona hemen bir nam takılıyor; o da o mülahazayla mahkûm ediliyor. Onu öyle bir duruma düşürmemek için kabul etmedim. *1980’den 86 senesine kadar dolaştım sağda solda, kaçmadım… O dönemde askerlik yapan ne kadar arkadaşımız varsa, bazıları için iki üç defa, askeri kışlaya gidip hepsini ziyaret ettim. Billboardlarda resmim vardı, ismim de yazılıydı. Umursamadım onu. Belki de arkadaşlarıma “Boş verin, bu da geçer yahu!” demek için askerî kışlaların içine girdim, onlarla görüştüm. En son Burdur’daki arkadaşı ziyaret etmiştim. Demek o zaman deşifre olmuşuz, yakın takibe almışlar. Sonra ikinci kez, Hazreti Üstad’ın “Benim vekilim!” dediği o mübarek talebesi, yakın tarihte vefat eden merhum Mustafa Sungur’un oğlu Nur Sungur’u ki o bir dönemde Kestanepazarı’nda Kıtmir’in talebesiydi ziyarete gittim. Tespit etmişler, derdest ettiler; silah dayadılar karnıma, içeriye götürdüler. *O zaman rahmetlik Turgut Özal başbakandı. Evet, o da başbakandı, başkaları da başbakan; hakkı olmayanlara Allah o fırsatı vermesin!.. O gece dahiliye vekilini, hariciye vekilini, adliye vekilini hususi olarak topluyor; “Fethullah Hoca’yı falan yerde derdest etmişler, derhal salıversinler!..” diyor. Sabah bizi uyandırdılar, ifadeye çağırdılar, biraz sonra birisi geldi, dedi ki: “Yahu bu gece bütün tel hatları birbirine karıştı. Başımıza iş açacağız, bırakalım bunları, gitsinler!..” Sonra “Burdur aramıyor, bunları İzmir arıyormuş, oraya götürelim.” dediler. “Olur” dedik. İzmir’e götürdüler. Beni arayan şef, istihbarat müdürü, hepsi geldi, elimi sıktılar, “Hocam, çok geçmiş olsun!” falan dediler. “Hani siz beni arıyordunuz?” deyince, “Biz aramıyoruz sizi!” dediler. Merhum Turgut Özal ağırlığını koymuştu; bu insanca bir ağırlık koymaydı. Allah onu da Efendimiz’le beraber Firdevs ile sevindirsin. Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit’in Civanmertlikleri *Süleyman Bey, nereye koyarsanız koyun, cumhurbaşkanı iken, belki otuz tane devlet başkanına mektup yazdı. Neden? Milletimize müyesser olmuş böyle bir hizmetin devam ve temadisi adına. Nereye koyarsanız koyunuz!.. İnsanlık damarıyla, bir yönüyle dine olan saygısı damarıyla, kendi vatanında meydana gelen fedakâr bir kısım kimselerin hizmetlerini alkışlama hesabına rahatlıkla bu mektupları yazmıştı. Onun açısından da bu mesele bir emanettir. Bir de Süleyman beyi ahirette hakkınızda davacı haline getirmeyin!.. “Ben elli tane mektup yazdım, siz niye bu işi yarı yolda bıraktınız? Yürüdüğünüz doğru yolda neden takılıp kaldınız?” der. O yaptığı iyi şeyler de inşaallah onun vesile-i saadeti olmuştur. Herkes hakkında hüsn-ü zannımız var. *Bir garip şey daha anlatayım size: Bülent Ecevit. Yetiştiği kültür ortamı itibarıyla bahiste bulunmayacağım. Ankara’daki ve İstanbul’daki evine gittim. Ben bir kıtmirim sadece, fakat 30-40 sene cami kürsülerinde halka bir şeyler anlatmaya çalıştım; o da bunun hatırına, yemin ederim size, ceketinin düğmelerini düğmeleyerek karşıladı. Televizyona geldi, aynı saygıyla karşıladı. Dikenliklerde boy atanlar gül bahçelerinden rahatsızlık duyarlar!..
7/28/202311 minutes, 1 second
Episode Artwork

Kulluk Geçmişte mi Kaldı? | 23.04.2007

Soru: Selef-i salihîn efendilerimizin hayatlarına bakınca, onların ibadet ü taate aşk derecesinde tutkun olduklarını görüyoruz. Onlara, bu aşk u iştiyakı kazandıran hususlar nelerdir? Bu ufku, günümüzün şartlarında bizim de yakalayabilmemiz nasıl mümkün olur? -Seleflerinize karşı saygılı olursanız, arkadan gelenler tarafından da siz hürmet görürsünüz. (00.54) -Her şeyden evvel başarmamız gereken husus nazarî müslümanlığı amelîye çevirebilmemizdir. (03.38) -Nur İnsan’ın ve arkasındaki ilk saftakilerin namazı duyuş gayretleri bile görenleri hayran bırakmaya kâfî idi. (05.00) -Namazda iradî olarak sallanmak ve farklılık tavırları ortaya koymak riyâdır ve bir nevi şirktir. (06.24) -Selef-i salihînin ufkunu yakalama bizim için bir gâye-i hayal olmalı!.. (09.01) -Azmedip arkasına düştüğünüz ubudiyet burcuna erişmek için acele etmeyin; iç yakarışlarınızı sürdürün ve gerekirse elli sene aktif bir şekilde bekleyin. (10.51) -Hakiki âbidler ve gerçek zâhidlerin yetişmesinde aile ortamı ve çevre şartları da çok önemli birer faktördür. (12.02) -Allah karşısında titrememezlik olmaz ki!.. (13.16) -İçinde yaşadığımız zamanın da bir avantajı var. (14.42) -Bir insan günde kaç saat uyumalı! (16.13) -İyi bir kul ve başarılı bir insan olmanın şartlarından biri vaktin güzelce tanzîm edilmesidir. (17.35) -Kahvehanelerde ömür tüketmekle, oyun ve eğlence peşinde koşup durmakla ve güzelim dakikaları çayın buğusuna karışan lakırdılarla harcamakla ibadet insanı olunamaz. (20.25)
7/27/202322 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Emanete hıyanet münafıklık sıfatıdır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz “Benim adım güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır!” buyuruyor. Bütün hayatı, dünya ve mâfîhâyı istihkar edecek fedakâr insanlar sayesinde namının bir gün güneşin doğup battığı her yere ulaşacağına işaret ediyor ve gayb-bîn gözüyle bunun olacağına dair bilgi veriyor. Aynı zamanda kendisine inanan aklı başında insanlara hedef gösteriyor; adeta “Ben bunu diyorum, siz de bunu gerçekleştirmeyi gâye-i hayal edinin!” diyor ve bizden Hazreti Fatih’in “ne güzel kumandan” müjdesi ve hedefi peşinde koşması gibi, oturup kalkıp hep bu gayeyi düşünmemiz gerektiğine işaret buyuruyor. *Üzerimizde öyle bir emanet bulunuyor ki, Raşit Halifeler’den müceddidlere, müçtehitlere kadar bir hayli babayiğidin, kâmil insanın bu hizmette dahilleri vardır. Bunların hepsini saymak saatler alır; onu yüksek irfanlarınıza havale ederek, meseleyi sadece günümüze getirip arz etmek istiyorum. Hazreti Üstad ve halis talebeleri “Niçin emanete hıyanet ettiniz?” demezler mi?!. *Hazreti Bediüzzaman, bu emaneti sonraki nesillere sağlam ulaştırabilme yolunda çeşitli bahanelerle senelerce zulüm görmüştür. “Seksen küsur senelik hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir cani gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilattan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere maruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.” diyecek kadar acı ve ızdırap yudumlamıştır. *Binaenaleyh, Hazreti Üstad’ın ve halis talebelerinin de bizim üzerimize yükledikleri bir emanet yükü vardır. Ötede “Biz kendi dönemimizde hıyanet etmedik buna, değişik korumalarla bunu size intikal ettirdik. Sonraki emin ellere teslim etmek size düşüyordu. Niye ihanet ettiniz? Emanete hıyanet münafıklık sıfatıdır.” diyebilirler. Bu açıdan da onların emanetine hıyanet etmeden bu meseleyi samimiyetle götürmek lazımdır. Bu video 18/10/2015 tarihinde yayınlanan “Emanet” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/27/20236 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

“Kalpler ve Zihinler'' - RECEP ATICI / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

“Kalpler ve Zihinler'' - RECEP ATICI / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
7/26/20237 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

Allah, size bambaşka lütuflarda bulundu!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez.” *Nimetlerin en küçüğü karşısında bile Cenâb-ı Hakk’a karşı gürül gürül şükretmeli; “Küfür ve dalâletten (sapıklıktan) başka her türlü hal için Allah’a hamd olsun!” demeli. *Allah Rasûlü (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, şöyle buyurmuştur: مَنْ لَمْ يَشْكُرِ الْقَلِيلَ لَمْ يَشْكُرِ الْكَثِيرَ وَمَنْ لَمْ يَشْكُرِ النَّاسَ لَمْ يَشْكُرِ اللّٰهَ “Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez. İnsanlara teşekkürde bulunmayan Allah’a da şükretmez.” *Hakiki bir mü’minin en önemli özelliklerinden birisi bela ve musibetlere karşı sabır, nimetlere de şükür ameliyesi içinde olmasıdır. Bu manayı ifade eden bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: عَجَبًا لِأَمْرِ الْمُؤْمِنِ؛ إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ، وَلَيْسَ ذٰلِكَ لِأَحَدٍ إِلَّا لِلْمُؤْمِنِ إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ فَكَانَ خَيْرًا لَهُ، وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَكَانَ خَيْرًا لَهُ “Mü’minin her hali şâyân-ı takdir ve güzeldir. Onun her işi hayırdır ve bu da mü’minden başkası için söz konusu değildir. Çünkü o, herhangi bir nimete mazhar olunca şükreder, bu onun için hayır olur; herhangi bir sıkıntıya maruz kaldığında da sabreder, bu da yine onun için hayır olur.” *Meseleye bu açıdan bakınca, zannediyorum, bazen fırtınaların şiddetli seyretmesi, bazen dalgaların tsunamiye dönmesi ve bazen ağaçların yerinden söküleceği şekilde hortumların esmesi karşısında “Allah var, ne gam var!..” deriz. “O’nu bulan neyi kaybetmiş ve O’nu kaybeden neyi bulmuştur ki?” demiyor mu Ataullah İskenderânî?!. Allah, size bambaşka lütuflarda bulundu!.. *Cenâb-ı Hakk’ın size, bu heyete ekstradan çok önemli lütufları oldu. Bunları görmezlikten gelmemek lazım. Allah Teâlâ size, vefalı Anadolu insanına bugüne kadar istikamet içinde önemli hizmetler gördürdü, gördürüyor. Raşid Halifeler müstesna, şefkatleriyle, re’fetleriyle, insanî değerlere saygılarıyla, başkalarını doğru okumalarıyla, çok ciddi empatileriyle bütün dünyada hüsn-ü kabule mazhar olmuş başka bir hareket göstermek neredeyse zordur. *Yürüdüğünüz yol peygamber yolu olduğu sürece.. yürüdüğünüz yol sahabe yolu olduğu sürece.. makama, mansıba, payeye dilbeste olmadığınız sürece.. dünyevî çıkarlar karşısında peylenmediğiniz/satılmadığınız sürece.. birilerinin vesayeti altına girmediğiniz sürece.. yaşatma duygusunu yaşamanın önünde gördüğünüz sürece.. bir manada, dünyaya bakarken gözlerinizi aşağıya doğru eğip öbür tarafa bakarken kemal-i hassasiyetle gözlerinizi yukarıya diktiğiniz sürece.. ve hep güneşe müteveccih bulunup gölgeye takılmadığınız sürece Allah’ın izin ve inayetiyle bu iş de devam eder. *İnşaallah siz bu ihlas-ı etemmi ve ihsan-ı etemmi belli ölçüde sergilemişsinizdir, Cenâb-ı Hak da ondan dolayı sizi bu lütufla serfiraz kıldı. Düşünün ki mübarek milletimiz, ister gaye-i hayal bayrağını, ister dil bayrağını, ister kültür bayrağını, isterse de insanî değerlere saygı bayrağını yüz yetmiş küsur ülkede böyle bin dört yüz tane okulla hiçbir zaman temsil etmemiştir. Nefis cümleden ednâ, vazife cümleden a’lâ!.. Allah, termite kubbeler yaptırtıyor; O’na binlerce hamd ü sena olsun. Bu video 18/10/2015 tarihinde yayınlanan “Emanet” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/26/20238 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

Temel imani konularda özet bilgi verir misiniz? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Temel imani konularda özet bilgi verir misiniz? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
7/25/202311 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Dünyayı kesben değil, kalben terketmek lazım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

*Allah’a bağlı ve tamamen ahirete müteveccih yaşamak esastır. Bu arada, ticareti olanlar veya baştan öyle bir kaynaktan gelenler, o mevzuyu daha ileri götürebilirler, elverir ki onu gönüllerine yerleştirmesinler, onun delisi, sevdalısı olmasınlar. Hazreti Pir’in ifadesiyle, dünyayı kesben değil, kalben terketmek lazımdır. Bütün dünya senin olsa sevinmemen; bütün dünya elinden gitse gamlanmaman, kederlenmemen!.. Asıl mesele budur ve bu, peygamber yoludur. *Yoksa hafizanallah dünyaya bağlanmışsan, adeta ona tapıyorsan, “elimden gidecek” diye yapmadığın kötülük kalmaz. Herkesi yıkarsın, herkesi yakarsın; herkesin canını yakarsın “Aman, benim dünyama dokunurlar!” diye. Böyle vehmî şeyleri, paranoyaları realite gibi değerlendirir, her türlü kötülüğe girersin. Kuvvetlendikçe daha bir zehirlenirsin; kuvvetlendikçe daha bir deliliğe kendini salarsın; egoist, egosantrist, narsist hale gelirsin. *Bu zehir zemberek cendereye düşmemek için müstağni olmak lazım. Beni Âdem için istiğna kadar büyük bir servet yoktur. Müstağni olan insan hiçbir şeye sahip olmasa bile dünyanın en zengin insanıdır. Zenginlik odur ki, insanın kimsenin elindekinde gözü olmaz; o, Allah’ın lütfettiği şeylerle yetinir, kanaat eder. Cenâb-ı Allah bizi öyle eylesin. Öbür türlü, yanlış yollara sapma ihtimali vardır hafizanallah. Bu video 01/11/2015 tarihinde yayınlanan “Muhalif Rüzgârlar ve Mümince Duruş” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/25/20237 minutes, 44 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-6 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-6 | Fethullah Gülen Hocaefendi by
7/24/202317 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Dünyayı Ahirete Bilerek Tercih Edenlerin Çağı... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Dünyayı Ahirete Bilerek Tercih Edenlerin Çağı *Kur’an-ı Kerim tevehhüm-ü ebediyete müptela, gafil insanların bir özelliği olarak şu hususu nazara verir: اَلَّذِينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ “Onlar dünya hayatını bile bile âhirete tercih ederler!..” (İbrahim, 14/3) Hazreti Üstad, mezkûr ayetin bu çağa baktığını da ifade ederek şöyle diyor: “Bu asrın bir hassası şudur ki, hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı bakiyeye bilerek tercih ettiriyor. Yani, kırılacak bir cam parçasını baki elmaslara, bildiği halde tercih etmek bir düstur hükmüne geçmiş.” *Evet, mezkûr ayet Süfyan çağına bakıyor: Müslüman göründüğü halde tam nifak urbasını sırtından atamamış, nifak külahını başından kaldırıp savuramamış; namazda bulunmuş, bazen oruç da tutmuş, “Müslümanım” da demiş, “Müslümanlık” da demiş ama bilerek dünya hayatını ahiret hayatına tercih etmiş; işte böyle kimselerin çoklukla bulunduğu nifak çağına… Bu video 01/11/2015 tarihinde yayınlanan “Muhalif Rüzgârlar ve Mümince Duruş” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/24/20238 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

MUTLAKA ONUN KARŞILIĞINI GÖRECEK

-Bir kimse bir kötülük yaparsa mutlaka onun karşılığını görecek -Musibetler günahlara kefaret olacak -Allah alem-i islama dirilişe giden yolları göstersin -Kaç tane böyle talihli gece vardır?
7/23/20237 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

ALLAH NURUNU NE ZAMAN TAMAMLAYACAK?

Allah Nurunu Tamamlayacaktır! 03:25 Yeryüzünde nur yayılıp, yükseldikçe; o nura muhtaç gönüller ona koştukça… biz onu daima tamamlanıyor görüyoruz. 06:03 Son hüsuf ve küsuf gönemi gelmeden yeniden bir kere daha sahabe-i kiram devrinde olduğu gibi nur yayılacaktır.
7/22/20236 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

"Eşimi Seçiyorum" - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (2.BÖLÜM)

"Eşimi Seçiyorum" - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (2.BÖLÜM) by
7/21/202331 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

Sevda ölçüsünde tek bir derdimiz vardır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Belanın en çetini, en zorlusu ve en amansızı başta enbiyaya, sonra da imanının derecesine göre diğer mü’minlere gelir. Mü’min hadiselere bakıp değerlendirirken “Niye böyle oluyor?” demez; onları gönül hoşnutluğuyla karşılar. Musibete maruz kalınca, her defasında رَضِينَا بِاللهِ رَبًّا وَبِالْإِسْلَامِ دِينًا وَبِمُحَمَّدٍ رَسُولًا “Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, rasûl olarak da Hazreti Muhammed’den (sallallâhu aleyhi ve sellem) razı olduk.” der: Allahım Rab olarak Sen’den razıyız!.. Rabbü’l-âlemîn Sensin. Rububiyetine bakan bütün tasarrufatına “elhamdülillah” diyoruz; el verir ki, bizi sapıklığa, küfre ve dalalete sürüklemeyesin!.. Sevda ölçüsünde tek bir derdimiz vardır; o da, herkesin Allah’a ve Rasûlullah’a yönelmesi!.. *Bir münasebetle dendiği gibi; bazen dünyevî hâdiseler ve dünyalılar yol vermezler insana; bazen de başa gelenler, altından kalkılmayacak şekilde çetin cereyan eder. Ne var ki, Hak’tan fermanlı gönüller, görüp duydukları bu şeyler karşısında ne sarsılır, ne sendeler ne de tereddüde düşerler. Her hâdiseyi müteâl iradenin bir muamelesi kabul ederek, başa gelenleri imtihan sayar, imtihanları tevekkül ve teslimiyetle göğüsler, yol kesen töre bilmezlere insanlık dersi verirler. Her hareket ve davranışlarını ötelerden gelen emirlere uyma inceliğiyle değerlendirir; bir gözleri kendi tavırlarında diğeri o müteâl kapının aralığında yürürler himmetlerini dağıtmadan yücelerden yüce hedeflerine doğru –Hak rızası olan o hedefe canlarımız kurban olsun– ve hayallerini bile her zaman pâk tutarlar ağyâr düşüncesinden. İşte bu çerçevedeki sadakat erlerinin sevda ölçüsünde tek bir dertleri vardır; o da, herkesin Allah’ı bulup O’na yönelmesi, değişik kulluklardan kurtulup sadece O’nun bendesi olması. *Yolumuz doğruysa, bu yolda her şeye katlanmamız lazım. Eksiği gediği ya da şüphelendiğimiz yanları varsa, bu mevzuda bizi ikaz edenlerin ikazına kulak vererek, o eksiğimizi ve gediğimizi de gidermeliyiz. Bu çağın insanında olduğu gibi, bilerek dünya hayatını ahiret hayatına tercih eden Süfyaniyyun’dan olmamalıyız. Bu video 01/11/2015 tarihinde yayınlanan “Muhalif Rüzgârlar ve Mümince Duruş” isimli bamtelinden alınmıştır.
7/21/20237 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Vahşet! | 22.04.2007

Soru: Son senelerde özellikle bazı marjinal gruplar Türkiye’de misyonerlik faaliyetlerinin arttığını ve ülkenin elden gitmekte olduğunu dillendiriyor ve adeta din ve vatan sevgisini yanlış yorumlayan bir kısım saf kimseleri tahrik etmeye çalışıyorlardı. Nitekim, güzel vatanımız bu tahrikleri akla getiren ard arda cinayetlerle sarsıldı. Maalesef, geçen gün bu silsileye çok kanlı bir halka daha eklendi. Olup biten bu hadiseleri nasıl değerlendiriyorsunuz? -Malatya gibi güzel bir ilimizin adını çok çirkin şekilde gündeme getiren bu hadise düpedüz bir terördür! (00.44) -Bir mü’min, mü’min olduğu halde cinayet işleyemez. (02.08) -Dinimizde böyle bir vahşetin yeri asla yoktur! (04.07) -Bizim tarihimizde de böyle bir vahşilik mevcut değildir; aksine, “Ben Salahaddin’den insanlık öğrendim!” diyen düşman komutanı gibi, gayr-i müslimler bizim genel ahlakımızın destanını kesmek zorunda kalmışlardır. (05.10) -Bazıları sırf hasetlerinden, bazıları da hıyanet düşüncesiyle diyalog faaliyetlerine karşı çıktılar; hatta diyalog yolunu benimseyen samimi mü’minleri kilise evleri açmakla, İncil dağıtmakla ve misyonerlere yardım etmekle suçladılar, olmadık iftiralarda bulundular ve böylece bazı safdil kimseleri kışkırtmaya çalıştılar. (07.23) -İslam’ı terkedip Hristiyan olanlar gerçekten çok mu? Bu konuda resmi raporlar ve anketler ne diyor? (08.36) -Devletimiz hem ülkemizin hem de dinimizin itibarını korumak için içimizdeki azınlıkların korunması adına her türlü tedbiri almak zorundadır. (10.31) -“Derin”lerdeki kan dökme meyli (11.13) -Türkiye sevgisi nasıl olmalı? (13.25) -Utansın Efendimiz’i mahcup edenler!.. (15.09) -Aynı zamanda, böyle bir cinayet, yurtdışında yaşayan bütün vatandaşlarımızı tehlikeye atma manasına gelen büyük bir cürümdür! (15.39) -İncil dağıtılmasından rahatsız olan (!) kimseler muhataplarına Kur’an’ı ve İnsanlığın İftihar Tablosu’nu anlatmayı hiç denediler mi acaba? (17.54) -Diyalog yolu en katı kimselerin bile gönlüne girmek için yegane köprüdür; kendi değerlerine güvenenlerin başka dinlerin temsilcileriyle biraraya gelmekten korkmaları düşünülemez. (18.58)
7/20/202322 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Zalim ne yaparsa yapsın! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Zalim ne yaparsa yapsın; her şey yok olsa, “Vira Bismillah!..” der, yeniden başlarız!.. *Bir şart-ı âdî olarak vifak ve ittifakınız bu muvaffakiyetlere bir vesile teşkil etmiş olabilir. Birliğiniz, beraberliğiniz, kenetlenmeniz, bünyân-ı marsûs gibi birbirinize bağlanmanız tevfik-i ilahinin vesilesi olması açısından, Allah sağanak sağanak tevfikini başınızdan aşağıya yağdırmıştır. *Bu açıdan gezerken, otururken, kalkarken, hiç durmadan “Elhamdülillah alâ külli hâl…” desek, yine de bu büyük nimetin şükür, hamd ve senasını yerine getirmiş olamayız. *Duyguda, düşüncede, histe, ihsasta ve ihtisasta bu mülahazayı koruduğumuz sürece Cenâb-ı Hak kim bilir daha ne lütuflarda bulunacaktır. *Bakmayın şimdi muhalif esen rüzgarlara.. tsunamiye dönüşen dalgalara.. zalimlerin hayhuyuna.. mazlumların iniltisine… Takılmayın bunlara!.. Allah sizinle beraberse, bunların hepsi çok yakın zamanda savrulup gidecektir hazan yemiş yapraklar gibi!.. *Hazreti Sâdık u Masdûk (aleyhi ekmelüttehâyâ) buyurur ki: “Allah zalime mehil üstüne mehil verir; fakat bir kere de onu derdest etti mi, artık iflah etmez.” *Kaldı ki, bugün birileri her şeyi yok etseler; hizmet yuvalarını seddetme gayreti içine girenler tam tehcîre, tenkîle, ibâdeye, ta’yire, tahfîfe giderek düşündükleri şeylerde başarılı olsalar; meleklerin alkışladığı bütün hayır müesseselerini kapatsalar; Anadolu insanının samimiyet zemini ve samimiyet kuvve-i inbâtiyesinde neşv ü nema bulan bu hizmeti bütünüyle yok etseler, Allah’ın izni ve inayetiyle, bu işe gönül vermiş insanlar “Vira Bismillah!..” der, yeniden başlar ve üç beş sene sonra meseleyi aynı kerteye ulaştırırlar. Bu video 18/10/2015 tarihinde yayınlanan “Emanet” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/20/20236 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Musibet, Çile ve Izdırap! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hazreti Üstad, ruhunun talebini şöyle dile getirir: “Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahmân’a teslim eyledim; gayr istemem. İsterim, fakat bir Yâr-ı Bâki isterim. Zerreyim, fakat bir Şems-i Sermed isterim. Hiç ender hiçim; fakat bu mevcudatı birden isterim.” *İnsan ebed için yaratılmıştır, ebedden, ebedî Zât’tan ve ebediyet gamzeden şeylerden başka hiçbir şeyle de tatmin olmaz. “Kalbler, ancak Allah’ı anmak, vird-i zeban etmek, tabiatının bir derinliği haline getirmekle itminana, oturaklaşmaya ulaşır!..” (Ra’d, 13/28) Böyle oturaklaşmış bir kalbin sahibi, Hz. İsrafil Sûr’u dudağında görünse ve küreler birbirine çarpsa, ihtimal ki, onu da takdirkâr bir nazarla seyreder, “Allahu Ekber” der, “Allahım ne büyüksün, bunları nasıl çarpıştırıyor, vuruşturuyor veya ahengi koruyorsun!” diye ilave eder. O’nun azametini, icraatının büyüklüğünü ve meşiet-i sübhaniyesinin şümulünü görür, O’na karşı hayranlığı artar. Musibet, Çile ve Izdırap yürüdüğümüz yolun kaderidir!.. *Yürüdüğümüz yol, peygamberlerin, selef-i salihînin ve Ashab-ı Kiram’ın yoludur; Allah bu yoldan ayırmasın. Bu yolda ayağa diken batabilir, bir şey ısırabilir, insan bir salyayla karşılaşabilir. Fakat mümin, beklediği, ümit ettiği, dilbeste olduğu konular karşısında bunların çok önem arz etmediğini de bilir, güler geçer bütün olup biten şeylere. *Cennet’e uzanan peygamberler yolunun kendine göre bazı meşakkatleri vardır. Kur’ân-ı Kerim’de bu hususa şöyle dikkat çekilmiştir: أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَاءُ وَالضَّرَّاءُ وَزُلْزِلُوا حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللهِ أَلاَ إِنَّ نَصْرَ اللهِ قَرِيبٌ “Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara mâruz kalmadan Cennet’e gireceğinizi mi sandınız?.. Evet onlar öyle ezici mihnetlere, zorluklara dûçar oldular ve öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ve yanındakiler, ‘Allah’ın vaad ettiği yardım ne zaman yetişecek?’ diyecek hale geldiler. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara, 2/214) Sizden evvel gelenlerin başlarına gelen dâhiyeler, gaileler başınıza gelmeden, o sarsıcı yıldırımlar başınızda dönmeden, hatta iş nebi ve beraberinde bulunanlar “Allahım yardımın ne zaman?” diyeceği kerteye varmadan Cennet’e gireceğinizi mi zannediyorsunuz?
7/20/20237 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

''Ebeveynlerin Yaşadıkları Stresler'' - DR FATMA YEŞİLYURT - HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

''Ebeveynlerin Yaşadıkları Stresler'' - DR FATMA YEŞİLYURT - HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
7/19/20235 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

İnsanlar bilerek dünya hayatını ahiret hayatına tercih ediyorlar! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Âlemi nasıl bilirsin? Kendin gibi!.. Birileri istikbal delisi, ikbal delisi, şöhret delisi, yan gelip kulağı üzerine yatma delisi… Sadece dünyevî geleceğini mamur edip ahireti unutmuş deliler, “âlemi nasıl bilirsin; kendin gibi” fehvasınca sizi de öyle bilebilirler. Ama her şeyin doğrusunu bilen birisi var ve bir gün onları ortaya koyacak izn-i ilahisiyle, lutf-u ilahisiyle, vüs’at-i rahmetiyle. Bunu gösterecek ve birileri hicaptan iki büklüm olacaklar. Ve siz de şükranla yine asa gibi büküleceksiniz. Birileri hicap hissiyle iki büklüm olurken siz de “Allah’a binlerce hamd u sena olsun, bize bu hayırları yaptırdı!.. Her şey Senden, Sen Ganisin, Rabbim Sana döndüm yüzüm!” diyeceksiniz. *Allah, sizi sevkettiği biraz sarp, biraz geçilmez deryaları olan, biraz yokuşları, uçurumları bulunan bu yolda işi sonuna kadar götürmeye muvaffak kılsın. Yezidlere, Haccaclara, Nemrutlara ve onların arkasındaki, dünya için, ikbal için, istikbal için kitle psikolojisiyle sürüklenmiş şuursuz, mantıksız, muhakemesizlere rağmen Allah (celle celaluhu) sizi yürüdüğünüz yolda muvaffak eylesin. İnayetini üzerinizden eksik etmesin. Bütün terör örgütlerinin de masum insanlara terörist diyenlerin de Allah belasını versin!.. *Nikbîn her şeyi iyi, bedbîn her şeyi kötü görür. Bunların ikisi de zararlıdır. İyiyi iyi, kötüyü de kötü görmek hakikatbînliktir. Allah sizi bizi hakikatbînlikle serfiraz kılsın. *Evet, günümüzde dünyanın cazibedar güzellikleri karşısında yol-yön değiştirmeden Kur’ânî çizgiyi koruma adına sabır da çok mühimdir. Çünkü bu asırda insanlar bilerek dünya hayatını ahiret hayatına tercih ediyorlar. Bunu zavallı bir kısım safderun, muhakemesiz, müsvedde Müslümanlar da yapıyorlar. Kendisi “müsvedde” olduğundan dolayı başkalarına da müsvedde diyor; çünkü “âlemi nasıl bilirsin; kendin gibi”; o aynada kendini görüyor. Müsvedde Müslümanlar, dünyanın cazibedar güzellikleri karşısında kayıp gidiyorlar. İşte, onlara takılmadan, alicenâbâne, himmetperverane, “Allah” deyip, “Rasulullah” deyip yürümek ve kat’iyen dünyaya ve ehl-i dünyaya serfüru etmemek lazımdır. *Hâşimî ne hoş söyler: “Âkil isen rızk için gerdûn-ı duna eğme ser / Âsyâb-âsâ yürü var ekmeğin taştan çıkar” Yani, akıllıysan rızkın için alçak dünyaya baş eğme; yürü, değirmen misali, rızkını taştan çıkar. *Dünyanın o cazibedar güzelliklerine kapılmadan, aşağı insanlara boyun eğmeden, kendi düzenini kurarak, i’la-yı kelimetullah için, milli ruhu yüceltmek için, ruhunun abidesini ikame etmek için koşmak lazım. Bu süfyaniyet asrının süfyanlarının arkasından gitmeden… Aslî süfyanlar, zıllî süfyanlar, izafî süfyanlar vardır. Bunlar, yapamadıkları şeyleri başkaları yapıyorsa, hazımsızlıktan, hasetten, çekememezlikten dolayı onu yıkmaya çalışmışlardır. Bugünkü tahribatın arkasındaki temel düşünce budur. Yoksa ne terör örgütü var ne de devlete talip olan var. *Bütün terör örgütlerinin Allah belasını versin!.. Pakraduni Terör Örgütü’nün Allah belasını versin!.. Pers Terör Örgütü’nün Allah belasını versin!.. Terör örgütü olmayana, “terör örgütü” diyenlerin Allah belasını versin!.. Paralel olmayana “paralel” diyenlerin de Allah belasını versin!.. Umduklarının aksiyle onları tokatlasın, yerle bir etsin, hazan yemiş yapraklar gibi savursun, gübreler gibi toprağın bağrına devirsin, gübre kılsın hepsini!..
7/19/20239 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

İslam'ı duymamış Hristiyan Cennet-Cehenneme girer mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi

İslam'ı duymamış Hristiyan Cennet-Cehenneme girer mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
7/18/20236 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Helal dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Kur’an-ı Kerim, “Mü’min erkeklere söyle: (Kendilerine nikâh düşen kadınlar ve başka erkeklerin avret yerleri gibi, bakmaları haram manzaralar karşısında) bakışlarını kıssınlar ve mahrem yerlerini açmaktan ve gayrı meşrû ilişkilerden korusunlar. Böyle yapmaları, kendileri için en nezih ve en uygun davranış şeklidir. Muhakkak ki Allah, onların her davranışından, yaptıkları her hareketten hakkıyla haberdardır.” (Nur, 24/30) buyurmakta ve bir sonraki ayette aynı emirleri kadınlar için de tekrar etmekte; böylece inananları iffetli yaşamaya çağırmaktadır. Şu halde, her mümin elini, ayağını, gözünü, kulağını Allah’ın istemediği şeylere karşı korumak zorundadır. *Bediüzzaman Hazretleri “Helal dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur!” der. Mümin, meşru daire içinde yaşayıp gayr-i meşru sahaya nazar etmemeli, el uzatmamalı, adım atmamalıdır. İffetli bir insan, göz, kulak, el, ayak gibi bütün âzâların helal dairedeki lezzetleriyle iktifâ etmeli, hiçbir şekilde ve hiçbir yolla haram işlememeli, izzet ve haysiyetine dokunacak durumlardan da sakınmalıdır. Evet, o harama elini uzatmamalı, rüşvete tenezzül etmemeli; elini, ayağını, gözünü, kulağını, dilini, dudağını dünya sevdasıyla kullanmamalıdır. Mümin, Allah’ın verdiği o uzuvları ve nimetleri bütün himmetiyle O’na ulaşma istikametinde kullanmalıdır. *Hususiyle çoklarının dünyaya taptığı bu fesat asrında, “mü’minim” dedikleri halde dünyaya taptıkları, villalar arkasında koştukları, yattan yata geçtikleri, bir sarayı az görüp çeşitli sarayları kendileri adına dizayn ettikleri ve nifakın diz boyu, belki gırtlakta bir seviyeye ulaştığı bir dönemde, kendini iman ve Kur’an hizmetine adamış, milli ruhun ikamesine adamış, ruh ve kalb abidesini ikameye adamış insanlara düşen şey, başkalarının deli diyeceği kadar, dünya ve mâfihâyı elinin tersiyle iterek, ukbaya ve cemalullaha ölesiye bir iştiyakla müteveccih olmaktır. “Cennet çepeçevre nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle kuşatılmıştır.” *Cennet insanın nefsaniyetine ağır gelecek şeylerle kuşatılmıştır. Onları aşacaksın. Dikenli tarlaları geçerken ayağına dikenler batacaktır fakat “Ohh, ayağıma diken battı ama Allah yolunda, Rasûlullah’la aynı sofrada, aynı yemeğe kaşık çalma yolunda, Cebrail ile el ele tutma yolunda, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali ile aynı sofrayı paylaşma yolunda!..” diyeceksin. Meseleyi hep neticeye göre değerlendirdiğinizde dikenlerin batması bile size sunulmuş güller gibi gelecektir Allah’ın izniyle. *Evet, bu yolda mekârih (aklın zâhirî nazarına göre nâhoş, zor, çetin şeyler) yok demek değildir. Ama hedefte mekârihi hiçe indirecek ve sıfırlayacak öyle şeyler var ki!.. “Gelse Celâlinden cefa, yahut Cemâlinden vefa; ikisi de cana safa, lütfun da hoş kahrın da hoş.” diyecek ve Allah yolunda yürüyeceksiniz.
7/18/20235 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-5 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-5 | Fethullah Gülen Hocaefendi by
7/17/202315 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Hizmet Erleri İbadette Derinleşmeli! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Sürekli öteler iştiyakıyla nefes alıp veren Hak dostlarının, vazifelerini tamamlayana kadar dünya hayatına katlanmaları ve gönüllerindeki vuslat arzusunu mesuliyet duygusuyla bastırmaları ancak seçkin kullara özel bir sabırdır. “Vuslata karşı sabır” da diyebileceğimiz mukarrabine has bu sabır çeşidi, Hak dostlarının can ü gönülden cemâl-i İlahiyi arzu etmelerine rağmen dine hizmeti kendi nefislerine tercih ederek burada kalıp vazifeye devam etmeleri, her ânı “Ne zaman Allahım, vuslat ne zaman?!.” mülahazalarıyla geçirdikleri halde O’nun takdirine rıza göstererek ölümü değil O’nun hoşnutluğunu istemeleri ve dava düşüncesiyle dünyaya bir süre daha katlanmalarıdır. *Kemalâtın her şubesinde olduğu gibi vuslata karşı sabrın zirvesini tutan da yine İnsanlığın İftihar Tablosu’dur. Allah Rasûlü, cismanî âlemdeki son anlarında, mübarek başının ağrısının dinmesi için, başına sımsıkı sargı sarmıştı. Hazreti Âişe Vâlidemiz, böyle hallerde Allah Rasûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) ellerinden tutar ve O’na dua ederdi. Hazreti Âişe, yine dua etmek üzere o mübarek elleri tutmak istediğinde, bu defa Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) elini çekmiş ve اَللّٰهُمَّ الرَّفِيقَ الْأَعْلٰى “Allah’ım yüce dostluğunu istiyorum.” demişti. Yani Allah Rasûlü, artık murad-ı ilâhînin öteye müteveccih bir istikamette olduğunu anlamış; “Seni çağırıyorum ey Habibim, gel!..” mesajını almış ve kendi ruhunun ufkuna seyahate yönelmişti. “Hayır hayır! Siz, peşin gelir olarak (gördüğünüz dünyanın) arkasındasınız ve onu tercih ediyorsunuz.” *Hususiyle dinin tamamen siyasi güdüme girdiği, çoklarının dinî duyguları, dinî hissiyatı, dinî argümanları dünyada bir yere varmak için kullandığı, kitleleri arkalarından sürüklemek isteyen insanlar arasında “görünme dindarlığı”nın yaygınlaştığı günümüzde ibadet u taate karşı sabır çok önemlidir. Evet, bugün camiye gelirken, oruç tutarken, başını örterken, “din-diyanet” derken bütün mülahazaları tamamen dünyayı hedeflemek olan bir sürü insan var. *Her hal ve hareketiyle dünya peşinde koşan kimselere Kur’an şu şekilde hitap ediyor: كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ “Hayır hayır! Siz, peşin gelir olarak (gördüğünüz dünyanın) peşindesiniz ve onu tercih ediyorsunuz. Âhiret’i ise bir kenara koyuyorsunuz.” (Kıyâme, 75/20-21) Hayır, siz dünyaya gönlünüzü kaptırmışsınız, ahireti elinizin tersiyle itmişsiniz. Hesaptan haberiniz yok; kabirden, münker-nekirin sualinden haberiniz yok; mizandan haberiniz yok. Gırtlağınıza kadar günah içindesiniz fakat hala kendinize göre dinden bahsediyorsunuz. *Dinin böylesine kalıplaştığı, müsemmasız bir isim veya sadece kılıf ve zarf haline geldiği, mazrufunun, içinin, özünün yitirildiği, tekkeden zaviyeye, ondan camiye kadar her şeyin fersudeleştiği bir dönemde, din-i mübinin usulüne, füruuna, ferâizine ve nevâfiline yürekten bir bağlılık göstererek, o mevzuda aşk ve iştiyakı canlı tutmak -zannediyorum-günümüzün hakiki mü’minlerine düşen en önemli vazifelerden biridir. Hizmet Erleri İbadette Derinleşmeli!.. *İnsan farz ibadetleri keyfiyetlerine uygun şekilde yerine getirerek Cenâb-ı Hakk’a yaklaşır. Farzlarla kurbeti yakalama en sağlam bir yoldur. Çünkü farz dediğimiz şeyler, dindeki zaruriyattır, olmazsa olmaz esaslardır. Hakikî zaruriyât imân esasları; bir manada zaruriyât da İslâm’ın şartlarıdır. Evet, farzlar çok önemli birer kurbet vesilesidir ki; farzları hakkını vererek eda etmek suretiyle Hak yakınlığına ermeye “kurbet-i ferâiz” denir.
7/17/20237 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Her Türlü Şartta İşittik Ve İtaat Ettik Allahım!

40:39 Gökte ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır 45:48 Allah ne kadar büyük, siz ne kadar küçükseniz o kadar korkun 48:25 Her türlü şartta işittik ve itaat ettik Allah’ım 50:38 Allah (c.c.) kimseye gücünün üstünde vazife yüklemez
7/16/202312 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

Dikenli Tarlalarda Uçmak İçin Marifete İhtiyacımız Var

Dikenli Tarlalarda Uçmak İçin Marifete İhtiyacımız Var 30:42 İman sağlam bir marifeti gerektirir 31:24 Allah’ı hakkıyla takdir edemediniz, bilemediniz 32:23 O’nu idrak edememe tam idraktir 33:00 Sınırlı aletlerle sınırsız ihata edilemez, kavranamaz 34:38 Dikenli tarlalarda uçmak için marifete ihtiyacımız var 37:45 İman teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni netice verir 38:30 Allah’ı tanıyan ve bilen her türlü huzursuzluk karşısında cehennemleri dahi cennete çevirir.
7/15/20239 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

"Yolun Başındayken" - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (1.BÖLÜM)

"Yolun Başındayken" - ÇOCUĞUMLA BÜYÜYORUM (1.BÖLÜM) by
7/14/202338 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

“Allah sabredenlerle beraberdir!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“Allah sabredenlerle beraberdir!..” *“Allah her sabredenin yardımcısıdır” deniyor. Sabır, Cenâb-ı Allah’ın bize mükellefiyet olarak yüklediği şeylere dişini sıkıp sonuna kadar, ölesiye katlanmak… Bela ve musibetler karşısında sarsılmamak.. tıpkı arzın üstünde yüz, iki yüz metre boy atmış ve yerin derinliklerine doğru da yüz, iki yüz metre kök salmış ağaçlar gibi dimdik durmak… Günahların ve masiyetlerin çağlayanlar haline gelerek çoklarını seylaplar önünde sürüklenen kütükler gibi önüne katıp sürüklediği dönemde bohemliğe düşmemek, garize-i beşeriyeye esir olmamak, şehevât-ı nefsaniyenin güdümüne girmemek, bedenin güdümünde yaşamamak… Hep mealiye müştak, gözleri O’nda, O’nun nazarının kendi üzerinde olduğu mülahazasıyla yaşamak. Bunların hepsi, sabır çeşitlerindendir. *Evet, sabredilen konular itibarıyla sabır çeşit çeşittir; ibadetlere devam hususunda sabır, günahlara girmeme mevzuunda sabır ve musibetlere karşı sabır en çok bilinen sabır çeşitleridir. Dünyanın göz alıcı güzellikleri karşısında duygu ve fikir değişikliğine düşmeme, düşünce kaymaları yaşamama ve hep Kur’ânî çizgide yol alma da farklı bir sabır türüdür. Bunlara ilaveten bir de zaman isteyen ve bir vakte bağlı cereyan eden işlerde, “zamanın çıldırtıcılığına karşı sabır” söz konusudur. Zamanın Çıldırtıcılığına Karşı da Sabretmeli!.. *Öyle meseleler vardır ki, arzulanan netice kader tarafından belli bir takvime bağlanmıştır ve o takvim bizim için gizli tutulmuştur. Böyle bir projeyi realize etmeye çalışırsınız fakat o çok zaman isteyebilir. Zamanın uzunluğu kısalığı biraz da insanların gücü-kuvvetiyle, yani manevi immün sistemiyle, iman-ı billah, marifetullah, zevk-i ruhani, aşk u iştiyak ve yakin-i tam gibi donanımlarıyla mebsuten mütenasiptir (doğru orantılıdır). Bu açıdan da zaman isteyen hadiselere karşı dişini sıkıp sabretmek lazımdır. *Cenâb-ı Allah, bir yumurtanın civcive dönüşmesini bile haftalara yaymış ve bize bu konudaki ilâhî ahlâkı talim etmiştir. Şayet bu tedricîliği ve zaman faktörünü hesaba katmaz, kuluçkaya yatmış tavuğu yumurtaların üzerinden vakitsiz kaldırırsanız sağlıklı civcivler elde edemezsiniz; dahası, yumurtaların da cılkını çıkartmış olursunuz. Aynen öyle de, bir milletin özüne dönmesi, yığınların insanî değerlere yönelmesi, ideal insanın, ideal neslin ve ideal toplumun yetişmesi birkaç ayda, birkaç senede olabilecek şey değildir. *İnsanlığın İftihar Tablosu, cihanda eşi-menendi görülmemiş, melekutî bir mimardı; duygu ve düşünce dünyamızı, Allah’la münasebetimizi, ebedi hayata ait her şeyimizi ve kalbî hayatımızı imar eden, Allah’ın seçkin mimarıydı. Beşerin En Mükemmeli’nin (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ) eliyle şekillenen ve Kur’an’ın mucizesi olan ısmarlama bir cemaatle bile yeni tip bir insanlığın oluşması ve huzur toplumunun olgunlaşması ancak yirmi üç senede gerçekleşebilmişti. Eğer böyle bir meselenin doğumu bile yirmi üç senede olmuşsa, onun “ba’sü ba’de’l-mevt”i de bu zaviyeden değerlendirilmeli ve bu mevzuda kat’iyen acûliyete girilmemelidir. İşte bu da ayrı bir sabrı gerektirmektedir. Bu video 08/11/2015 tarihinde yayınlanan “Allah, Sabredenlerin Yardımcısıdır!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/14/20238 minutes, 1 second
Episode Artwork

Seni Kim Sözcü Seçti? | 16.04.2007

Soru: Heyet içinden bir kişinin bir sözü ya da davranışı heyetin genel kanaati ve umumi üslubu gibi anlaşılabiliyor. Dünyanın dört bucağında binlerce insanın el emeği, alın teri ve hakkı bulunan Gönüllüler Hareketi’ne zarar vermemek için fertler bu hususta nelere dikkat etmelidirler? -Cemaat sözüyle kastedilen nedir; niçin “Gönüllüler Hareketi” diyoruz? (01.37) -Sizi bir cemaat olarak kategorize edenler, siz istemeseniz de herbirinizi bu cemaatin bir sözcüsü gibi görebilir ve sözlerinizi o açıdan değerlendirebilirler. (03.59) -“Duyduğu her şeyi uluorta konuşması bir insana günah olarak yeter!” (06.52) -“Bir kimse bir başkasını bir kusurundan dolayı ayıplıyorsa, ayıpladığı o husus kendi başına gelmeden ölmez!” (08.15) -Bir fert koca bir heyet adına asla konuşmamalı ve kesinlikle istişaresiz iş yapmamalıdır! (10.54) –Bilmediğimiz meselelerde “bilmiyorum” diyebilmeliyiz. (14.12) -Nasıl yürüyor bu işler? (16.01) -Anadolu insanı seni sözcü mü tayin etti? (17.39)
7/13/202319 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

İnsan, bütün kâinatın fihristi mahiyetindedir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Dünya bir yandan çok kıymetli ve değerlidir; diğer taraftan ise o, hadislerde bir cîfe, bir leş yığını olarak tarif edilmekte ve onun talipleri de köpeklere benzetilmektedir. Hazreti Üstad bu ikilem gibi gözüken meseleyi “dünyanın üç yüzü” vardır diyerek açıklığa kavuşturuyor. *Hazreti Bediüzzaman şöyle diyor: “Dünyanın üç yüzü var: Birinci yüzü, Cenâb-ı Hakk’ın esmâsına bakar. Onların nukûşunu gösterir. Mâna-yı harfiyle, onlara âyinedarlık eder. Dünyanın şu yüzü, hadsiz mektubât-ı Samedaniyyedir. Bu yüzü gayet güzeldir. Nefrete değil, aşka lâyıktır. İkinci yüzü, âhirete bakar. Âhiretin tarlasıdır. Cennet’in mezraasıdır. Rahmetin mezheresidir. Şu yüzü dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir. Tahkire değil, muhabbete lâyıktır. Üçüncü yüzü, insanın hevesâtına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel’abe-i hevesâtı olan yüzdür. Şu yüz çirkindir. Çünkü: Fânidir; zâildir, elemlidir, aldatır. İşte hadiste vârid olan tahkir ve ehl-i hakikatın ettiği nefret bu yüzdedir. Kur’ân-ı Hakim’in kâinattan ve mevcudâttan ehemmiyetkârane, istihsankârane bahsi ise, evvelki iki yüze bakar. Sahabilerin ve sair ehlullahın mergub dünyaları, evvelki iki yüzdedir.” “Sıfatlar Zât’ın ne aynı, ne de gayrıdır.” *Geçmişten bugüne İslâm uleması, o baş döndüren cehd ve gayretleriyle, enbiya-i izâmın esmâ ve sıfat mevzuunda beyan buyurdukları hususları biraz daha açmış, meselenin vuzuhu adına şerhler yapmış, o hususları bizim daha iyi anlayacağımız hâle getirmiş ve netice itibarıyla Zât-ı Ulûhiyet hakkında yanlış telakkilere düşmekten bizi sıyanet etmişlerdir. Bütün bunlara rağmen, mesela sıfatlar Zât’ın aynı mı gayrı mı diye münazara ve münakaşalar söz konusu olmuştur. *Malum olduğu üzere, ilim, hayat, sem’, basar, irade, kudret, kelâm, tekvîn gibi sıfatların Zât’ın aynı olarak kabul edildiğinde, bu sıfatların da tek tek kadim olmuş olacağı, dolayısıyla taaddüd-ü kudemâ lazım geleceği, bunun ise Allah’ın vahdaniyeti hakikatine aykırı olacağı ifade edilmiştir. Buna karşılık sıfatlar Zât’ın gayrı olarak görüldüğünde ise, sıfat-ı sübhaniyenin Allah’ın gayrında mülâhazaya alınmış olacağı, bunun ise Allah’ı hâdis (sonradan meydana gelmiş) bir şeyle ittisaf mânâsına geleceği, dolayısıyla bu durumun da kabul edilemeyeceği söylenmiştir. İşte bu mülâhazalarla ortaya konan vartalara düşmemek için Ebû’l-Hasen el-Eş’arî Hazretleri, “Sıfatlar Zât’ın ne aynı, ne de gayrıdır.” diyerek işin içinden sıyrılmak istemiştir. Bu izahın kaçamak bir yanı olduğu söylenebilir, ancak böyle bir ifadenin ulûhiyet hakikatine duyulan bir saygının neticesi olduğu muhakkaktır. Bu meseleler beşer idrakini aşan mevzular olduğundan, vahyin bize bildirdiğinin ötesinde kesin ve net bir şey söylememiz mümkün değildir; söyleme cüretinde bulunanlar ise bir sürü çarpık anlayış ve tenakuzun içine düşmüştür/düşmektedir. İnsan, varlığın özü, usâresi; kâinatların fihristi ve hülâsasıdır. *Cenâb-ı Hakk’ın isimlerine bakan yanıyla dünya mektubât-ı Samedaniyyedir, çok güzel ve sevgiye layıktır. Bu yönüyle dünyaya bakınca ağaca sarılır öpersin, “Benim Rabbim’in bir kelimesi!” dersin. İnsana sarılırsın, aşkla-iştiyakla kucaklarsın, “Benim Rabbim’in ahsen-i takvimi bu!..” dersin. Bütün insanlığa bakarken “Bunlar benim Rabbim’in kelimeleri, cümleleri, paragrafları, kitapları!..” dersin. Kitap kadar mana ihtiva eder insan, çünkü insan bütün kâinatın fihristi mahiyetindedir. Bu video 15/11/2015 tarihinde yayınlanan “Ey İnsan!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/13/202311 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

“Senin Ağzına da Bir Parmak Bal Çalındı mı Hiç?'' - M. YAVUZ ŞEKER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

“Senin Ağzına da Bir Parmak Bal Çalındı mı Hiç?'' - M. YAVUZ ŞEKER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
7/12/20237 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Allah ve Rasûlü için hicret edenler... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Kayıp gibi gördüğünüz şeylerde bile yemin ederek söyleyebilirim, hep kazanıyorsunuz. Hep kazanıyorsunuz çünkü mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır. *İnsan yüce bir gaye-i hayale bağlanmalı; yüksek hedeflerin peşinden koşmalı ve himmetini hep âli tutmalıdır. Öyle ki, mefkûre muhacirleri bir anda dünyanın çehresini değiştirebilecek kadar yüksek gaye-i hayaller peşinde olmalıdırlar. Zira himmetler âli ise, davranışlarla ona yetişilemediği durumlarda bile Allah, niyetlerle o boşluğu doldurur ve kişiyi hayalinde kurguladığı hedefe göre mükâfatlandırır. Yani insan, realize edilemeyen güzel niyetlerinin bile sevabını alır. *Hakk’ı anlatmak ve i’lâ-yı kelimetullah mülahazası içinde yaşamak gibi bir mefkûre ve gâye-i hayal, insanın kendi benliğinden uzaklaşması ve bencilliğinden kurtulması için de çok önemlidir. Çünkü insan, bir gâyeyi bütün varlığıyla sahiplenirse, artık hareket, tavır ve davranışlarını o gâye istikametinde değerlendirmeye çalışır. Üstad Hazretleri bu hakikati şöyle ifade eder “Gâye-i hayâl olmazsa veyahut nisyan veya tenâsi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.” Demek ki, benlikten tecerrüt etmenin, her şeyi bencilliğe bağlamaktan kurtulmanın yolu, O’na bağlanmak ve her şeyi O’nunla alakalı bir hususa bağlamaktır. Allah ve Rasûlü için hicret edenler, gittikleri yerde mutlaka Rabbimizin rızasını ve Efendimiz’in hoşnutluğunu bulurlar!.. *İmam Buhari Hazretleri’nin Sahih’inde ilk hadis şu mübarek beyandır: إِنَّمَا اْلاَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ وَإِنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ فَهِجْرَتُهُ إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ وَ مَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ لِدُنْيَا يُصِيبُهَا أَوِ امْرَأَةٍ يَنْكِحُهَا فَهِجْرَتُهُ إِلَى مَا هَاجَرَ إِلَيْهِ “Ameller (başka değil) ancak niyetlere göredir ve kişinin niyeti neyse, karşılık olarak onu bulur. Dolayısıyla kimin hicreti, Allah ve Rasûlü’nün rızasını kazanma istikametindeyse, onun hicreti Allah ve Rasûlü’ne olmuş demektir. Yine kim nâil olacağı bir dünyalık veya nikâhlanacağı bir kadına ulaşma uğruna hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği şeye olmuştur (orada onu bulur).” *Tavsiye ederim; gidin Afrika’da yatırım yapın. Oralarda belli zeminler oluşturun. Türkiye’nin zenginliğine zenginlik katın. Dünyanın zenginleri haline gelin. Ve gittiğiniz yerlerde kendi irfan dünyanızı takviyeye bakın. Orada isterseniz okullar yapın, üniversiteler açın, talebelere bakacağınız yurtlar açın. *Enaniyetten uzaklaşmanın, kendine takılmamanın, Allah’la arasındaki şeylerde hüsufa-küsufa sebebiyet vermemenin tek yolu vardır. Altından, zebercetten, zümrütten döşeli bir yolu vardır o da budur, yüksek bir gaye-i hayale dilbeste olmak, gönlünü kaptırmak. Bu video 15/11/2015 tarihinde yayınlanan “Ey İnsan!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/12/20239 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

Bize Tebliğden Başka Vazife Yoktur

“Bize tebliğden başka vazife yoktur. Dünyanın sonuna kadar tebliğ edeceğiz bu vazifeyi.
7/11/20232 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

Enaniyet öyle bir Allah belası ki! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Cenâb-ı Hak, Hazreti Adem’i yaratacağı zaman, melekler, istifsar (işin aslını sorup öğrenme, meselenin açıklanmasını isteme) niyetiyle “Yeryüzünde kan dökecek ve fesat çıkaracak bir mahlûk mu yaratacaksın (ca’l edeceksin)?” (Bakara, 2/30) diye suâl tevcih etmişlerdi. İşin aslını ve Hakk’ın hikmetini öğrenince ise, سُبْحَانَكَ لَاعِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ “Sübhansın ya Rab! Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan Sensin” (Bakara, 2/32) demiş ve Hazreti Adem’e secde emrini yerine getirmekte bir an bile tereddüt etmemişlerdi. *Haddizatında bu secde Allah’a (celle celâluhu) yapılıyordu. Kâbe mihrap olarak önümüze konduğu gibi, o zaman meleklerin önüne de Hazreti Âdem (aleyhisselâm) konmuştu. Burada secde, Allah’ın isimlerinin en câmi aynası olan insanda odaklaşan esmâ-i ilâhiyeye ve hilâfet unvanlı o büyük mânâya müteveccihen oluyordu. Şeytan ise bu hassas dönemde virajı alamamış ve uçurumdan aşağıya yuvarlanmıştı. Emre itaatteki inceliği anlaması lazım gelen yerde, “Ben çamurdan yarattığına hiç secde eder miyim? Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten O’nu topraktan yarattın.” (A’râf, 7/12) demişti. Bu, küstahlık ve bir su-i edepti ki, ondaki kibir, haset ve hazımsızlığa delâlet etmekteydi. Belli ki şeytanın içinde bir hastalık vardı da Hazreti Âdem’e (aleyhisselâm) secde bahane olmuş ve bununla şeytanın küfrü açığa çıkmıştı. Kibrine takılan Şeytan hak ve hakikati bile bile inkar etti; çağlar boyu onun tuzağına düşenler de!.. *Şeytan emre itaatteki inceliği anlamadığından fahre, gurura, kibre, enaniyete kapıldı. Kendi enaniyet gayyasında boğuldu. Her devirde enaniyet gayyasında boğulanlar gibi… Firavunlar gibi, Şeddadlar gibi, Nemrutlar gibi, Tiranlar gibi… Onlar enaniyet gayyasında, ziftinde boğuldukları gibi Şeytan da boğuldu gitti ama manen öldü. Öyle ki, hak ve hakikati bildiği halde “Öldükten sonra diriltilecekleri Gün’e kadar bana süre tanı!” (A’raf, 7/14) dedi ve insanları yoldan çıkarma kasdıyla mühlet istedi. *Demek enaniyet öyle bir Allah belası ki, İblis hakikati gördüğü halde, yine de gelip gelip ona takılıyor. Çünkü o enaniyetin menfur meşcereliğinde kibir neşv ü nema buluyor, gurur neşv ü nema buluyor, müşarün bilbenan olma (parmakla gösterilme) mülahazası neşv ü nema buluyor, takdir edilme mülahazası neşv ü nema buluyor, herkes tarafından alkışlanma mülahazası neşv ü nema buluyor, rahat etme mülahazası neşv ü nema buluyor, saray mülahazası neşv ü nema buluyor… Enaniyet dediğimiz, Allah belası böyle bir meşcerelik!.. *Şeytan gerçekleri gördüğü halde “Bana fırsat ver, uğraşayım bunlarla!” dediği gibi, bugün de bir kısım insanlar bütün hakikat önlerinde olduğu halde bakıyorlar ama göremiyorlar. Görüyor gibi oluyorlar ama değerlendiremiyorlar. Nur’a “zulmet” diyorlar. Ruh-u Revan-i Muhammedi’nin şehbal açmasına, kendilerine karşı açılmış bir bayrak nazarıyla bakıyorlar. O’nun mübarek namının yükseltilmesini, kendi kadir ve kıymetlerini yere çalma şeklinde yorumluyorlar. Bakın aynı körlük Amnofis devrinde, Ramses devrinde, Hitler devrinde, Stalin devrinde, Lenin devrinde, Jul Sezar devrinde devam ettiği gibi, bütün çağlar boyu da hep devam edegelmiştir. Allah, bu bakıp da göremeyen insanların gözlerini açsın!.. Bu video 15/11/2015 tarihinde yayınlanan “Ey İnsan!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/11/20238 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-4 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-4 | Fethullah Gülen Hocaefendi by
7/10/202316 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

Vicdanların öldüğü bir dönemde yaşıyoruz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

*İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem), namaz kılarken sakalı ile oynayan birisini görünce, لَوْ خَشَعَ قَلْبُهُ لَخَشَعَتْ جَوَارِحُهُ “Şayet bu adamın kalbi haşyetle dolsaydı, organları da huşu duyardı.” Evet, kalbinde haşyet olanın tavır ve davranışlarında da haşyet olur. Bu şekilde iç-dış bütünlüğünü yakalayan bir insan, diliyle olduğu gibi haliyle de hak ve hakikate tercümanlık eder; görenlere Allah’ı hatırlatır. *Vicdanların öldüğü bir dönemde yaşıyoruz. Bazıları cankeş, bazıları sarhoş, bazıları yoğun bakımda. Bütün bütün kaybetmiş değiller; şöyle bir himmet eli uzandığı zaman zannediyorum onlar yeniden cana gelecekler. Kalb durmalarında yapılan spazm müdahalesi neyse, zannediyorum bu mevzuda da ruhumuzu okuyan, düşüncelerimizi okuyan, bize doğruyu gösteren, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) yolunu gösteren, Sahabe yolunu gösteren, dediklerini yaşayan ve yaşadıklarını söyleyen rehberlerin mualecesi de aynı şeydir. “Ey iman edenler! Niçin yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmadığınız şeyleri söylemek, Allah’ın en çok nefret ettiği şeylerdendir.” (Saff, 61/2-3) ikazını bir tokat gibi kabul eden, “Amanın, yaşamadığım şeyi söylememeliyim; söylediğim her şey yaşadıklarımın ifadesi ve hecelemesi olmalı; hatta sarih, açık delaletle de değil, hecelemesi olmalı tavırlarımın!” diyen, ne kadar derin olursa, o kadar da mütevazi, mahviyet ve hacalet içinde bulunan, halinden “Bu hakikatler kim, ben kim? O doğruluk kim, ben kim?” mülahazası dökülen insan inanın adeta bir sinerji kaynağı olur. Bu video 15/11/2015 tarihinde yayınlanan “Ey İnsan!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/10/20236 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

HAC KURBANI SADECE HAREMDE Mİ KESİLİR

HAC KURBANI SADECE HAREMDE Mİ KESİLİR by
7/9/20239 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

İLİM ADAMININ KAFİR OLMASINI ANLAMIYORUM

İlim Adamının Kafir Olmasını Anlamıyorum 00:29 BİZ MUHABBET FEDAİLERİYİZ 01:32 YERDE İZLER GÖRSENİZ ORADA BİRİNİN YÜRÜDÜĞÜNE DELALET EDER 04:16 İLİM ADAMININ KÂFİR OLMASINI ANLAMIYORUM 05:33 ALLAH’TAN ANCAK ÂLİM OLAN KİMSELER KORKAR
7/8/20237 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

Ey meşveretsiz iş yapan Yezidler! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hudeybiye Antlaşması, Müslümanlara çok ağır gelmişti. Öyle ki, herkes öldüren bir gerginlik içine girmişti. Bu arada Allah Rasûlü, kendisiyle umreye gelenlere, kurbanlarını kesmelerini ve ihramdan çıkmalarını emretmişti. Ancak sahabe, acaba verilen kararda bir değişiklik olur mu diye, meseleyi biraz ağırdan alıyordu. Allah Rasûlü, emrini bir kere daha tekrarladı. Ancak, sahabedeki o ümitli bekleyiş tavrı değişmedi. Aslında bu ağırdan alma, Allah Rasûlü’ne karşı asla bir muhalefet değildi; sadece başka bir alternatifin olup olmadığını öğrenmekti. Zira Kâbe’yi tavaf etmek üzere yola çıkmışlardı ve bu mülâhaza ile Hudeybiye Antlaşması’ndaki şartlarda bir değişiklik beklentisi içinde bulunuyorlardı. İki Cihan Serveri, sahabedeki bu durumu sezince hemen çadırına girdi ve zevcesi Ümmü Seleme validemizle istişarede bulundu. Bu ufku geniş annemiz, istişarenin hakkını vermek için fikrini beyan etti. Çünkü o da biliyordu ki, Allah Rasûlü onun diyeceklerine muhtaç değildi; ne ki, böyle bir istişare ile bize içtimaî bir ders veriyordu. Validemiz, Allah Rasûlü’ne şu mealde sözler söyledi: “Yâ Rasûlallah! Emrini bir daha tekrar etme. Belki muhalefet eder ve mahvolurlar. Fakat Sen, kendi kurbanlarını kes ve onlara bir şey demeden ihramdan çık. Onlar verdiğin emrin kesinliğini anlayınca, ister istemez Sana itaat edeceklerdir.” Allah Rasûlü de zaten böyle düşünüyordu. Hemen bıçağını eline aldı ve çadırından çıkarak kendine ait kurbanları kesmeye başladı. Onu böyle gören sahabe de kendi kurbanlarını kesmeye koyuldu. Çünkü artık verilen karardan dönüş olmadığını anlamışlardı. *Ey meşveretsiz iş yapan Yezidler, Haccaclar, Tiranlar, Nemrutlar; bildiğine hareket eden ve müstebidâne hareket eden bahtsızlar; tagallüpte, tahakkümde, tasallutta bulunan, haknâşinas, hak bilmez talihsizler!.. Bu tablolar nuranî birer levha gibi sizin kör gözlerinize, sağır kulaklarınıza sokulsun!.. Belki kalblerinizde İslamî bir heyecan uyarır; yanlışlardan vazgeçer ve istikamete yönelirsiniz!.. Bu video 22/11/2015 tarihinde yayınlanan “Hakkın Hatırı Âlîdir!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/7/20237 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

''Elbet Bir Gün Bu Kış Gider Yaz Gelir'' - İSMET MACİT / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

''Elbet Bir Gün Bu Kış Gider Yaz Gelir'' - İSMET MACİT / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
7/6/20237 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Her türlü şerrin anahtarı kibirdir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

İkinci Halife devrinde bir ara Mekke ve Medine kuraklıkla kavruluyor ve günler geçmesine rağmen bir türlü yağmur yağmıyordu. Hazreti Ömer çok zaman, başını yere koyar, gizli-açık, sesli-sessiz münacaat ve tazarruda bulunurdu. Yanından ayırmadığı Eslem onun halini anlatırken diyor ki, “Hazreti Ömer’i çok defa secdede hıçkırıklarla kıvranırken ve tir-tir titrerken görüyordum; şöyle niyaz ediyordu: Öyle zannediyorum yağmursuzluk benim günahlarım sebebiyle! Allahım! Ümmet-i Muhammedi benim günahlarımdan dolayı mahvetme!..” *Evet, kuraklık ve kıtlık uzayınca, halk Hazreti Ömer’e müracaat etti. Yağmur duasına çıkmasını istediler. Hazreti Ömer birden, bir şey hatırlamış gibi koştu. Gitti, Hazreti Abbas’ın evine vardı. Kapısını vurdu. “Gel benimle” dedi. O’nu bir tepeye çıkardı. Orada, Hazreti Abbas’ın ellerini tutup, yukarıya kaldırdı. Sonra dudaklarından şu sözler döküldü: “Allahım! Bu Senin Habibinin amcasının elidir. Bu el hürmetine bize yağmur ver.” Sahabi diyor ki, “O el, daha aşağıya inmeden yağmur yağmaya başladı. Biz yağmurla, selle birlikte evlerimize döndük.” İşte Hazreti Ömer’in bu tavrı, öncelikle mahviyet ve tevazuundan kaynaklanmaktaydı; sonra da Hazreti Abbas’a karşı hüsn-ü zannının, onu Hakk’ın muradı görmesinin neticesiydi. Mütekebbir, herkesi tasmalı köle gördüğünden en küçük muhalefeti ihanet sayar!.. *Her türlü şerrin anahtarı kibir, her türlü hayrın anahtarı da tevazudur. Hazreti Pir-i Muğan’ın ifadesiyle, büyüklerde büyüklüğün emaresi tevazu ve mahviyettir; küçüklüğün emaresi de tekebbürdür, burnunu dikmektir, kendini kast sistemine göre en üst basamakta saymak ve başkalarını da halayık gibi, kapıkulu gibi, tasmalı köleler gibi görmektir. Dolayısıyla da mütekebbir, kendisine muhalif bir şey söylenince veya yanlış bir davranışı yüzüne vurulunca, onu ihanet saymak suretiyle intikamkârâne bir duygu ve bir düşünceye kapılır; ifrit gibi o insanların üzerine saldırır. Allah parçalayıcı bir diş verse onu bile kullanmak suretiyle, bir salya verse onu da yüzlere atmak suretiyle intikam almak ister; bu hisle çok ciddi bir gerilime geçip yürür. Bu da kibrin, büyüklenmenin, egoizmin, egosantrizmin, narsisizmin dışa vurmasıdır. Bu video 22/11/2015 tarihinde yayınlanan “Hakkın Hatırı Âlîdir!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/6/20236 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Şu ana kadar getirdiğiniz işin ikmal ve itmamını Allah’tan isteyin.

*Bir kere başta her bir arkadaşımız, arkadaşlardan ayrılmamaya azm-ü cezm-ü kast eyleyecek. Evvela azmettim. Sonra da bu işi kesip attım ki yani aksini hiç düşünmüyorum. Sonra da ‘niyetim budur demek’ bu sözün manası budur. Arkadaşlardan ayrılmayacak. “Yalnız kalırsanız kurt yer sizi”. *Her akşam bir yerde arkadaşlarla bir araya 3-5 gelecek, bize ait meseleleri görüşeceksiniz. Reçetenin birinci maddesi bu. İhmaliniz sizi uzaklaştırır farkına varamazsınız. Sonra da kendi içinizden kurarsınız, “sanki bir araya geliyorlarsa ne oluyor?” günahın birinci basamağı. “Sanki şimdiye kadar ne yaptınız?” ikinci basamak. “Siz bu halinizle dünyayı mı kurtaracaksınız?” üçüncü basamak. “Dünyayı kurtarmak size mi kaldı?” dördüncü basamak. Kademe kademe merkezden uzaklaşıyor, şeytanı sevindiriyor, Hafizanallah. *Her gün gideceğim arkadaşlarımın yanına dinleyeceğim, duyacağım, doyuracağım, dolacağım toplumun içine girecek ve bir şeyler anlatacağım. Evim açık olacak, barkım açık olacak kardeşlerime ve inşallah daima hizmet içinde bulunacağım. Reçetenin birinci maddesi.
7/5/20232 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

Meşveretin hakkını vermek! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Kur’an-ı Kerim, وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ “Onlar (öyle kimselerdir) ki, Rabbilerinin çağrısına icabet eder ve namazı dosdoğru kılarlar; onların işleri kendi aralarında şûrâ iledir; kendilerine rızık olarak verdiğimizden de infakta bulunurlar.” (Şûrâ, 42/38) beyan-ı sübhanisiyle, meşvereti namaz ve infakla birlikte zikretmek suretiyle onun, mü’min bir toplum için en hayatî bir vasıf ve ibadet ölçüsünde bir muamele olduğunu hatırlatmıştır. “Seni dinlemiyoruz ve sana itaat etmiyoruz!..” *Hazreti Ömer (radıyallâhu anh) bir gün üzerinde yeni bir elbiseyle hutbeye başlayıp “Dinleyin ve itaat edin!..” deyince, cemaatten biri “Ey Ömer, seni dinlemiyoruz ve sana itaat de etmiyoruz!” diye bağırmış ve sözüne şöyle devam etmişti: “Ganimetten herkese eşit kumaş düştüğü halde, ben o kumaşı evde evirdim çevirdim kendime bir elbise çıkartıp diktiremedim. Ama bakıyorum ki sen kendine o kumaştan bir elbise diktirebilmişsin. Milletin malından bana yarım, sana tam; bu nasıl oluyor?” Hazreti Ömer, minberde hiç tavrını bozmadan meseleyi açıklaması için oğlu Abdullah’a söz vermiş; o da, babasına kendi hissesini verdiğini ve bu iki pay birleştirilerek halifeye bir elbise diktirildiğini anlatmıştı. İtiraz eden adam bu açıklamayla tatmin olmuş, adeta coşmuş ve memnuniyetle “Şimdi konuş ey Ömer, artık seni dinler ve sana itaat ederiz!” demişti. *Seyyidina Hazreti Ömer, evlilik akdi esnasında tesbit edilen mehir miktarı hakkında üst sınır belirlenmesi gerektiğini söylüyordu. (Bu, Ömer’ce bir zühul sayılabilir, bize göre bir zühul da değildir. Çünkü evlenmeyi kolaylaştırmak adına çok önemli bir husus olduğundan bunu hemen her aklı başında insan düşünmüştür.) O, bunu mehir miktarının evliliğe engel olmaması için yapıyordu. Bir hutbe esnasında mescidde irad edilen bu beyan karşısında, bugün adını sanını dahi bilmediğimiz bir kadın şöyle demişti: “Ya Ömer! Bu konuda Efendimiz’den duyduğun bir söz, senin bilip de bizim haberdâr olmadığımız bir ifade mi var? Çünkü Cenâb-ı Allah, Kur’an’da, وَإِنْ أَرَدْتُمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَكَانَ زَوْجٍ وَآتَيْتُمْ إِحْدَاهُنَّ قِنْطَارًا (Nisâ, 4/20) buyuruyor. Demek ki, kantar kantar mehir verilebilir.” Hazreti Ömer, o kadının itirazını yerinde bulmuş; kendi kendine “Yaşlı bir kadın kadar dahi dinini bilmiyorsun!” diyerek sözünü geri almış ve hak karşısında hemen boyun eğmişti. Bu video 22/11/2015 tarihinde yayınlanan “Hakkın Hatırı Âlîdir!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/5/202311 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Bir Mümin Kardeşimizi Çekiştirmeden Yılandan Kaçıyor Gibi Kaçmalıyız

“Bir mümin kardeşimiz hakkında bir şey denir mi denmez mi dinin bu konuda açık seçik beyanları vardır. Müminin gıybeti edilmez. Kur’an-ı Kerim gıybeti ölü eti yemeye benzetiyor. Ne semtine gitmeli ne de onu kullanmalı. Bize ait ait meseleler değil onlar...”
7/4/20232 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Mü’min, doğru karşısında geri adım atabilmelidir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

İzafi bir sarsıntının her şeyi allak bullak ettiği, bir insan olması yönüyle kalb-i nebevînin inkisara uğrayabileceği, pek çok gönlün de rencide olduğu esnada Allah (celle celâluhu) çok yumuşak bir emirle meselenin yeniden meşveret edilmesini emretmişti: Habib-i Edibim! Sen zaten katı kalbli, hırçın ve haşin olamazsın, değilsin. Öyle olsaydın bu insanlar zaten Senin etrafında kümelenip savaş meydanına kadar gelmez, etrafında hiç toplanmaz ve dağılır giderlerdi. Ey Habib-i Edibim! Bir de onların içtihat hataları oldu. Dolayısıyla فَاعْفُ عَنْهُمْ Sen affet onları! وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ Ve onların affedilmeleri için Allah’tan mağfiret dile! *Kur’ân-ı Kerim’in, إِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوا “Yaptıkları bazı şeylerden dolayı şeytan onların ayağını kaydırdı.” (Âl-i İmrân, 3/155) ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, Efendimiz’in çevresindeki o seçkin sahabî topluluğu yaptıkları içtihatta hata etmişlerdi. Âyet-i kerimede, yapılan hata için “iktisap” değil de, “kesp” tabirinin kullanılması da, hatanın bir içtihat hatası olduğunu göstermektedir. Evet, okçular tepesindeki sahabe efendilerimiz, emre itaatteki inceliği kavrayamamışlardı ve neticede muvakkat bir hezimet yaşanmıştı. Fakat, her şeye rağmen Cenâb-ı Hak istişareyi emretmişti: وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ Meseleyi bir kere daha meşveret masasına yatır, müzakereye arz et ve yapılması gerekeni etrafındaki insanlarla bir kere daha görüş!.. *Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), yaşanan bu muvakkat hezimeti zafere çevirmişti. Düşünün ki, Uhud’un hemen akabinde Ebû Süfyan, ordusunu toplamış ve Mekke’ye doğru yola koyulmuştu. Fakat bir ara müşrik ordusu içerisinde Müslümanları tamamen yok etmek için Medine’ye yeniden hücum fikri ortaya atılmıştı. Bu esnada Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ilahi emir gereği ashabıyla yine meşverette bulunmuş, onların gönüllerinin itminanla dolmasına vesile olmuş ve Uhud’a katılan ashabıyla müşrik ordusunu takibe koyulmuştu. Arkadan yara-bere içinde Müslümanların geldiğini gören Ebû Süfyan ise, “Geriye dönüp de yeniden başımıza iş açmayalım. Elde ettiğimiz bu zafer gibi bir şeyle gidip Mekkelileri sevindirelim.” diyerek tekrar Müslümanların karşısına çıkmaya cesaret edememişti de Mekke’nin yolunu tutmuştu. Mü’min kendisinin rağmına olsa da mutlaka hakka boyun eğmeli ve doğru karşısında geri adım atabilmelidir!.. *Görüleceği üzere, İnsanlığın İftihar Tablosu meşverete riayet ederek kendi düşüncesinden tabiri caizse geriye adım atıyor. Bize ne olmuş ki bir kısım doğrularımızdan geriye adım atmayalım?!. Bu, başka insanlara saygı göstermenin, onların da doğru düşünebileceğini ve o düşüncelerin de bir işe yarayabileceğini kabul etmenin ifadesidir. Bu video 22/11/2015 tarihinde yayınlanan “Hakkın Hatırı Âlîdir!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/4/20236 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-3 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) bize ahlaktaki önderliğine misaller. Darılmama, gücenmeme, dönmeme, davaya sonuna kadar sadık kalmada Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) hayatından tablolar....
7/3/202315 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

Fazîlet hissi Allah korkusundandır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Fazîlet hissi Allah korkusundandır!” *Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Hikmetin başı Allah korkusu, Allah saygısıdır.” M. Akif bu hakikati nazmen dile getirir: “Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır / Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır / Yüreklerden çekilmiş farzedilsin havfı Yezdân’ın / Ne irfanın kalır te’sîri kat’iyyen, ne vicdanın.” *İnsanı a’lâ-yı illiyyîn-i kemâlâta çıkaracak olan vesile onun her zaman Allah’la münasebet halinde bulunmasıdır; her zaman O’nun huzurunda bulunuyor olma mehabetiyle, mehafetiyle oturup kalkma derinliği sergilemesidir. *Mehâfetullah, mehâbetullah, Allah saygısıdır ki insanı gerçekten zirveleştirir ve kâmil bir insan haline getirir. Hareketlerde denge istiyorsanız o sayede olur. O sayede insan yanlışından geriye döner. O sayede insan hakka saygılı olur. O sayede insan âdil olur; hak ve adaleti her şeyin üstünde tutar; “Hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra feda edilemez!” der. Kolektif şuura ve istişare ruhuna saygılı olma, peygamberlerin ahlakıdır *Allah ile irtibatı olan insan da zaman zaman yanlış yapabilir. Fakat o bir yanlış yaptığı zaman hemen geriye adım atmasını bilir. Hatta o, şayet heyet-i İslamiye-i ictimaiyeye, heyet-i İslamiyeye ve insaniyeye zarar verme meselesi söz konusu değilse, kendi doğrularından geriye adım atmasını bilir. “Ben böyle doğru biliyordum bunu; Kitab’ı, Sünnet’i de böyle anlamıştım. Ama kalbine, düşüncelerine, ufkuna inandığım bir insan bana şöyle dedi. Bu benim kabulüme göre doğru değil gibi ama insaniyete ve İslamiyete çok ciddi bir zarar olmadığına göre, ben burada geri adım atmalıyım.” demesini bilir. Zira başkalarının fikrine, hususiyle kolektif şuura, istişare şuuruna saygılı olma, peygamberlerin ahlakıdır. *Allah Teâlâ, Âl-i İmran Suresi’nin 159. ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor: فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللهِ لِنْتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي اْلأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللهِ إِنَّ اللهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ “İnsanlara yumuşak davranman da Allah’ın merhametinin eseridir. Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi. Öyleyse onların kusurlarını affet, onlar için mağfiret dile ve işleri onlarla müşavere et. Bir kere de azmettin mi, yalnız Allah’a tevekkül et. Allah muhakkak ki kendisine dayanıp güvenenleri sever.” (Al-i İmran, 3/159) *Bu âyet-i kerime Uhud Savaşı esnasında yaşanan geçici bir sarsıntı sonrası en kritik bir anda şeref-nüzul olmuştur. Şöyle ki: Allah Rasûlü, her meseleyi ashabıyla istişare ederek onların düşünce ve görüşlerini alıyor, planladığı her işi mâşerî vicdana mâl ediyor ve onun hissiyat, duygu ve temayüllerini âdeta blokaj gibi kullanarak, karar verdiği işlere mukavemet açısından ayrı bir güç kazandırıyordu. Yani yapılması planlanan işlere, herkesin ruhen ve fikren iştirakini sağlayarak projelerini en sağlam statikler üzerinde gerçekleştiriyordu. *Hatta Allah Rasûlü’nün (aleyhissalâtü vesselam) ashabının görüşünü kendi fikrinin önüne alıp onlara göre hareket ettiği de az değildi. Mesela, Uhud Savaşı öncesi ashabı ile meşveret etmişti; kendi görüşü, Medine’de kalıp müdafaa harbi yapma istikametindeydi. Ancak, yapılan istişare sonucu, Medine’nin dışına çıkılarak taarruz harbi yapılmasına karar verilmişti. İşte ashabından özellikle gençlerin ısrarı neticesinde Uhud’a çıkan Allah Rasûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) yaralandığı, yüzünden mübarek kanlarının aktığı, yetmişe yakın sahabe-i kiramın da (radıyallâhu anhüm) şehit edildiği bir zamanda Cenâb-ı Hak yukarıda zikredilen âyet-i kerimeyi indirmişti. Bu video 22/11/2015 tarihinde yayınlanan “Hakkın Hatırı Âlîdir!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
7/3/202310 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Kurban Bayramı Duası 1976 l Bir Yakarış l M. Fethullah Gülen

M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 2 Aralık 1976'da Bornova'da Kurban Bayramı münasebetiyle yaptığı dua...
7/1/202321 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

1975 Kurban Bayramı Vaazı l M. Fethullah Gülen

Kurban Bayramı, 13 Aralık 1975 – MANİSA Işığa Doğru - 8 FEDÂKÂR GÖNÜLLER - Kurban Bayramı’nın mânâ ve ehemmiyeti... - Kurban Bayramı’nda getirilen tekbirlerin önemi... - Kurban Bayramı’nda bizden istenen fedakârlıklar... - Kurban Bayramı’nın iki önemli yönü vardır: a- Fedakârlık - Kurban Bayramına “Udhiyye” denir. Bu, fedakârlık mânâsına gelir. İnsanlar mukaddes bildikleri dava uğrunda seve seve mallarını, mülklerini feda ederler. - Uhud savaşı öncesi Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi vesellem gördüğü rüya ve Uhud meydanında ashabın (r.anhüm) yaptığı fedakârlıklar.... b- Nefsini Hesaba Çekme - Nimetlerin farkına varmamızın en güzel yolu, devamlı muhasebe içinde olmaktır. - Konuyla alâkalı olarak “Sigaya çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekin.” hadisi izah ediliyor. - Amr İbn As’ın (r.a.) Hudeybiye anlaşmasından sonra Müslüman oluşu.. Afrika’yı fethi.. ve vefat ederken yaptığı o müthiş nefis muhasebesi... - Dua
6/30/20231 hour, 20 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Kurban Sohbeti 1. Bölüm I 10 Haziran 1990 Sarıyer

𝐊𝐮𝐫𝐛𝐚𝐧 𝐒𝐨𝐡𝐛𝐞𝐭𝐢 𝟏. 𝐁𝐨̈𝐥𝐮̈𝐦 I 𝟏𝟎 𝐇𝐚𝐳𝐢𝐫𝐚𝐧 𝟏𝟗𝟗𝟎 𝐒𝐚𝐫ı𝐲𝐞𝐫
6/29/202327 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Avans mı İmtihan mı? | 09/04/2007

Avans mı İmtihan mı? | 09/04/2007 by
6/28/202321 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Kurban Bayramı vaazı (31 Ekim 1979)

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 31 Ekim 1979 tarihli Kurban Bayramı Vaazı
6/28/20231 hour, 2 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Kurban Bayramı Duası 1989 l Bir Yakarış

Bu dua, M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 13 Temmuz 1989'da Üsküdar Valide-i Cedid Camii'nde Kurban Bayramı münasebetiyle yapmış olduğu duadır.
6/27/202314 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

Kevser suresinde emredildiği halde kurban kesmek neden vacip oluyor? | Fethullah Gülen Hocaefendi

B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Kevser suresinde emredildiği halde kurban kesmek neden vacip oluyor?
6/27/20233 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-3 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) bize ahlaktaki önderliğine misaller. Darılmama, gücenmeme, dönmeme, davaya sonuna kadar sadık kalmada Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) hayatından tablolar....
6/26/202315 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

ALLAH SİZİ TERKETMEDİ

19:14 Biz sevgiden başka bir şey düşünmedik. 20:11 Bir sürü karanlık ruh sevgiden de rahatsızlar. 22:22 Bari bir dua diyelim. Bari Hakkın kapısını dövelim! 23:17 Allah sizi terk etmedi, Allah size darılmadı. 23:45 Topun tüfeğin füzenin yapamadığını yaptırtır Allah (c.c.)
6/24/20235 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

“Gayen Kadar Büyüksün” - MEHMET YILDIZ / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

“Gayen Kadar Büyüksün” - MEHMET YILDIZ / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
6/23/202314 minutes
Episode Artwork

İstemez misiniz, Dünya onların olsun! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

İstemez misiniz dünya onların olsun, ahiret de bizim?!. *Nebîler Serveri’nin eşleri de birer beşerdi; her insanda bulunan bazı duygular onlarda da zaman zaman hükmünü icra ediyordu. Hane-i Saadet’te vahiyle besleniyor olmalarına rağmen, dünya nimetlerine karşı tabii alâka onların içlerinde de bir ölçüde canlılığını koruyordu. Gerçi, o huzur atmosferinde, bugünkü evlerden yükselen şikâyet edalı sesler hiçbir zaman duyulmamıştı; fakat birkaç kere, onların da günde bir-iki öğün yemek yeme ve herkesin istifade ettiği kadar dünyadan istifade etme arzuları ve bu arzularını açığa vuran imaları olmuştu. Cenâb-ı Hakk’ın mü’minlere bol bol nimetler lütfettiğini görünce, Ezvâc-ı Tâhirât da kendilerine verilen nafakanın arttırılması hususunda Gönüllerin Efendisi’ne başvurmuşlardı. Fakat Ufuk İnsan (aleyhissalâtü vesselam) zevcelerinin bu müracaatından hiç memnuniyet duymamış; bilakis, oldukça üzülmüş ve hoşnutsuzluğunu belirtmişti. Hatta Habîb-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz, eşlerinin daha fazla nafaka talep etmelerinden dolayı o kadar hüzünlenmişti ki, hücre-i saadetine kapanmış ve bir süre hiç kimseyle görüşmek istememişti. Allah Rasûlü’nün eşlerine karşı bu şekilde tavır ayarlamasına ve hücre-i saadetine kapanmasına bir yönü itibarıyla “Îlâ Hâdisesi” denmiştir. *Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in (aleyhissalâtü vesselam) hasır üzerinde istirahat buyurması ve hasırın da vücudunda iz bırakması sebebiyle Hazreti Ömer’in gözleri dolu dolu, “Yâ Rasûlallah! Sasaniler şöyle, Romalılar böyle…” diyerek O’nun da dünya nimetlerinden biraz istifade etmesi gerektiğini ima etmesi üzerine, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) “İstemez misin, yâ Ömer! Dünya onların olsun, ahiret de bizim olsun!” buyurmuştu. “Bir şem’a ki Mevla yaka, üflemekle sönmez!” Söndüremeyecekler, Allah’ın inayetiyle!.. *Önemli olan, Hazreti Pir’in ifadesiyle, dünyayı kalben terk etmektir, kesben değil. Çünkü ahiret adına dünyanın çok önemi vardır. Kârun kadar bile zengin olabilirsiniz. Fakat iktiza ettiği dönemde, hiç tereddüt etmeden, “Alın bunu, götürün, bir yerde üç-dört tane üniversite açın!” diyebiliyorsanız, bir yönüyle dünyayla Cennet’i peyliyorsunuz demektir. Gününüzde sizin zenginlerinizin çoğu bu felsefeye göre hareket ediyorlar; Allah adetlerini çoğaltsın, birlerini bin etsin. *Başkaları bundan rahatsızlık duyuyor, baskınlar yapıyor ve yapılan himmetlerin önünü almaya çalışıyorlar. Fakat “Takdir-i Hudâ kuvve-yi bâzû ile dönmez / Bir şem’a ki Mevla yaka, üflemekle sönmez!” (Ziya Paşa) Bu yol peygamber yoluysa, bu yol sahabe yoluysa, bu yol Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali yoluysa, bu yol Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin, Hazreti Fatıma yoluysa Allah bu yoldan bizi ayırmasın bunu değil öyle zayıf insanlar, Nemrutlar, Firavunlar, Şeddatlar, Amnofisler, İbnüşşemsler bile önleyemeyeceklerdir. *Hizmet Hareketi bir kere çağlamış gidiyor, Allah’ın izni ve inayetiyle. Dünya ve mâfîhâyı kafalarından silip atmış insanlar da kendilerini o çağlayana salmışlar. Deryaya, deryalara boşalacağı âna kadar da bu akıntı devam edecektir. Bunun önünü, falan yerdekiler de, filan yerdekiler de alamayacaklardır. *Sadece bir şeyden endişe ediyorum: Bahreyn’den gelen ganimetler oldukça çoktu. Dünya nimetleri Sahabenin gözünün önüne dökülünce, Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) mübarek parmaklarıyla ganimet mallarını işaret buyurdu; “Ben şu düşmandan, bu düşmandan, şundan bundan endişe duymuyorum; fakat bir gün bunun karşısında tenafüse girip birbirinizle rekabet etmenizden korkuyorum.” dedi. Evet, bu mübarek hareketin gönüllüleri, bu Peygamber yolunda yürüyenler, bu sahabe yolunda hizmet edenler, peylenemeyen bu insanlar peylenememeyi devam ettirirlerse, Allah’ın izni ve inayetiyle, bu iş de devam eder gider. Ama birileri dünyaya meylederlerse, dökülür yollarda kalırlar hafizanallah!.. Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/23/20239 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

İhmaliniz sizi uzaklaştırır farkına varamazsınız

*Bir kere başta her bir arkadaşımız, arkadaşlardan ayrılmamaya azm-ü cezm-ü kast eyleyecek. Evvela azmettim. Sonra da bu işi kesip attım ki yani aksini hiç düşünmüyorum. Sonra da ‘niyetim budur demek’ bu sözün manası budur. Arkadaşlardan ayrılmayacak. “Yalnız kalırsanız kurt yer sizi”. *Her akşam bir yerde arkadaşlarla bir araya 3-5 gelecek, bize ait meseleleri görüşeceksiniz. Reçetenin birinci maddesi bu. İhmaliniz sizi uzaklaştırır farkına varamazsınız. Sonra da kendi içinizden kurarsınız, “sanki bir araya geliyorlarsa ne oluyor?” günahın birinci basamağı. “Sanki şimdiye kadar ne yaptınız?” ikinci basamak. “Siz bu halinizle dünyayı mı kurtaracaksınız?” üçüncü basamak. “Dünyayı kurtarmak size mi kaldı?” dördüncü basamak. Kademe kademe merkezden uzaklaşıyor, şeytanı sevindiriyor, Hafizanallah. *Her gün gideceğim arkadaşlarımın yanına dinleyeceğim, duyacağım, doyuracağım, dolacağım toplumun içine girecek ve bir şeyler anlatacağım. Evim açık olacak, barkım açık olacak kardeşlerime ve inşallah daima hizmet içinde bulunacağım. Reçetenin birinci maddesi.
6/22/20231 minute, 24 seconds
Episode Artwork

Mal mülk arzusu ve para hırsı! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bugün peylenen kimseler de söz konusu marazlardan bir ya da birkaçına müptela olduklarından dolayı bir meta gibi alınıp satılmaktadırlar. Meselâ, bohemlik, makam tutkusu, açgözlülük, başkasının malına göz dikme, görünme hissi, bencillik duygusu, şöhret tutkusu ve para/mal düşkünlüğü tehlikeli birer marazdır; bunların yalnızca biri bile insanın iradesini felce uğratabilir. *Mal mülk arzusu ve para hırsı tarih boyu insanların büyük çoğunluğunun en büyük zaaflarından biri olmuştur. Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde bu hakikati şu ifadeleriyle beyan buyurur: “Âdemoğlunun bir (diğer rivayette iki) vadi dolusu altını olsa bir vadi daha ister, onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz, gözünü doyurmaz. Şu kadar var ki, Allah tevbe edenin tevbesini kabul buyurur.” Evet, doyma bilmeyen bir hırsla sürekli daha fazlasını isteme ve her şeyi ele geçirme gayreti içine girme çoğunluğun zaafı olan bir husustur. Esasında toplumdaki pek çok kavga ve çatışmanın arkasında da böyle bir menfaat yarışı yer almaktadır. “Paranoya ne demek; toplumsal bir cinnet yaşanıyor!..” *Böylelerine “deli” nazarıyla bakabilir ve onların arkasından koşanlara da “deli” hükmünü verebilirsiniz. Genel manada bakar, görür, değerlendirirsiniz; eğer sonunda bir de kendi ülkenize bakacak olursanız, zannediyorum, yeryüzünde o ölçüdeki delileri istiâb edebilecek bir tımarhanenin olmadığı kanaatine varırsınız. On beş-yirmi sene evvel, Hizmet Hareketi için pozitif düşündüğünü zannetmediğim, sizin de bildiğiniz meşhur gazetecilerden bir tanesiyle aynı sofrada oturuyorduk. Bir aralık “Bu ülkede günümüzde korkunç bir paranoya yaşanıyor!” demiştim. O, “Hocam paranoya ne demek? Toplumsal bir cinnet yaşanıyor!” dedi. Şu uyumuşluğa ve uyuşmuşluğa bakılınca, sahiden bir cinnet hali müşahede ediliyor. *İnsanın zaafa açık noktalarından birisi de “tûl-i emel” duygusudur. Tûl-i emel; hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya bağlanmak; sonu gelmez isteklerin, bitmez tükenmez arzuların, önü alınamaz hırsların ve tamahın peşine düşmek demektir. Tûl-i emelin menşei ise tevehhüm-ü ebediyettir. Tevehhüm-ü ebediyet, insanın kendisini ebedî ve lâyemût (ölmeyecek) zannetmesi, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya bağlanması, peşin zevk-safa ve ücretlerle avunarak sadece hâlihazırı yaşaması, geçmiş ve geleceği umursamaması demektir. *Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğu rivayet edilir: مَا لِي وَمَا لِلدُّنْيَا مَا أَنَا فِي الدُّنْيَا إِلَّا كَرَاكِبٍ اسْتَظَلَّ تَحْتَ شَجَرَةٍ ثُمَّ رَاحَ وَتَرَكَهَا “Benim dünya ile ne alâkam olabilir ki! Benim dünyadaki hâlim, bir ağacın altında gölgelenip azıcık dinlendikten sonra yoluna devam eden bir yolcunun hâline benzer.” Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/22/20238 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Helal-Haram Hassasiyeti ve Zehirli Lokmalar | 02/04/2007

Helal-Haram Hassasiyeti ve Zehirli Lokmalar | 02/04/2007 by
6/21/202321 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Bu yolu, sımsıkı tutun! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

ataları/öndekileri körü körüne taklit etmek de sağlam imanın önündeki engellerden biridir. Kur’ân-ı Kerim pek çok yerde müşrik ve kâfirlerin bu tutumunun yanlışlığına dikkat çekmiştir. Mesela bir ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır: “Onlara Allah’ın indirmiş olduğu şeye tâbi olun denildiğinde, ‘Hayır, biz atalarımızı hangi yol üzerinde bulmuş isek o yola uyar gideriz.’ derler.” (Bakara, 2/170) Tarih boyu, inanmayanlar, inanmak istemeyenler kendilerine göre bir ata, bir tiran bulmuş ve kör bir taklitle onun arkasından gitmişlerdir. Bu mukallitlere göre, ataları taşa, ağaca, helvadan yapılmış putlara tapsa da onlar “lâyüs’el”dir; yani sorgulanamazlar. Onların söyledikleri ve yaptıklarında hiçbir zaman yanlışlık aranmaz. İşte bu da kaybettiren, imandan mahrum bırakan çok tehlikeli bir marazdır. *Taklit ve geçmişlerin izinde yürüme bütün bütün mezmum değildir, peygamberler ve hak dostları gibi taklit edilmesi faydalı hatta gerekli olan şahıslar da vardır. Bu, özleri sâfi, düşünceleri duru, kafaları Hak’la halk arasında büyük gerçeğin haliçesini ören müstesna insanları taklit doğruya yönlendirici ve maddî ma’nevî huzura erdiricidir. Kendisine, “Sen hep maziden bahsediyorsun; sürekli Osmanlı çeşmelerini, camilerini dile getiriyorsun; sen bir harabîsin, harabatîsin” diyenlere karşı Yahya Kemal, “Ne harabîyim ne harabatîyim / Kökü mazide olan âtîyim” diye cevap vermiştir. Evet, bugünü değerlendirmek için dünü bilmek iktiza etmektedir. Zararlı taklit ise, akl-ı selim kâle alınmadan, müspet fenlerin ortaya koyduğu neticeler düşünülmeden, insanın, yine kendisi gibi insanların düşüncelerini benimsemesi ve onların hareketlerini tekrarlamasından ibarettir. Böyle bir taklit, insanlık mânâsına hakarettir; insanı, iman-ı kâmilden uzak tutar ve kendi gibi aciz zayıf varlıklara köle yapar. *Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) din-i mübîn-i İslâm’ı bize emanet ederken, فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتيِ وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ، عَضُّوا عَلَيْهَا بالنَّوَاجِذِ “Siz, Benim ve doğru yolda olan Raşid Halifelerin yolunu yol edinin. Bu yolu, azı dişlerinizle tutar gibi sımsıkı tutun.” (Ebû Davud, Sünnet 5) buyurmuştur. Hadis-i şerifteki “Azı dişleriyle tutma” Arapça’da kullanılan bir ifade tarzı, bir idyumdur. Dolayısıyla lafzî mânâdan ziyade Arapların bu sözü söylerken kastettiği mânâyı anlamaya çalışmak gerekir. Bu açıdan bakıldığında “Azı dişlerinizle tutun.” ifadesini “Dini hiçbir zaman bırakmayacak şekilde âdeta bir kerpetenle tutar gibi sımsıkı tutun.” şeklinde anlayabiliriz. *İnsanlığın İftihar Tablosu (aleyhissalâtü vesselâm), أَصْحَابِي كَالنُّجُومِ فَبِأَيِّهِمْ اِقْتَدَيْتُمْ اِهْتَدَيْتُمْ “Benim ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uysanız, hidayeti bulursunuz.” buyurarak, sahabe-i kiramın takip edilmesi gereken rehberler olduğuna ve ulaşılmaz konumlarına dikkat çekmiştir. Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/21/20237 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Tepeleri Aşmak İçin Daha Güçlü Bir Kardeşliğe İhtiyaç Var

“Bir kardeşliğimiz vardır. İnşallah bu kardeşlik, şefaat ederek Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem'in şefaat ufkuna ulaşmaya bizi götürebilecektir ve O'nun hamd san altında toplanmaya vesile olacaktır.”
6/20/20232 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Bakış açısını doğru ayarlayamayanlar! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bakış zaviyesindeki inhiraf ve meselelere yanlış açılardan bakma da bir küfür sebebi olagelmiştir. Bazen fizikî kıstaslarla metafiziği ölçme, bazen sadece metafiziğe ait mülahazalarla fiziği tartmaya kalkma insanı yanlış neticelere götürür. Rabb’i tanıma yolunda, bakış açısının çok iyi ayarlanması şarttır. Yoksa Firavun’un, yüksek kuleler yapıp, o kulelerin başından Allah’ı bulmaya çalışması; Nemrud’un gökyüzüne ok atarak O’nu vuracağını sanması hep yanlış bir bakış açısı ve niyet bozukluğunun sonucudur. 20. asırda, firavunca bir düşünceyi de Gagarin seslendirmiş ve dünyanın etrafında tur atıp geriye döndüğü zaman, “Allah’a rastlamadım” diyebilmiştir. O’nun bu hezeyanına karşılık Necip Fazıl’ın şu sözü çok manidardır: “A be ahmak! Allah’ın fezâda dolaşan bir balon olduğunu sana kim söyledi?” *Mekke müşrikleri, İnsanlığın İftihar Tabosu’na bakarken sadece Abdülmüttalip’ten Ebu Talib’in himayesine kalmış bir yetim görüyorlardı. (O yetime canlarımız kurban olsun!..) Onun maddeten fakirliğini haşa bir eksiklik sayıyorlardı. Mekke’de Velid b. Muğire’yi, Taif’te de Urve b. Mesud’u kastederek, “Bu Kur’ân, Mekke’de ‎veya Taif’teki iki şerefli insandan birine inmeli değil miydi?” diyorlardı. Evet, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), maddî açıdan fakir ‎birisiydi. Ebû Talib’in himayesinde yetişmişti. Dolayısıyla O’nu, o günkü toplum telâkkisine takılarak ‎kabullenemiyor ve hazmedemiyorlardı. Günümüzde Sadece “Hücûmat-ı Sitte” Değil, Belki “Hücumât-ı Sittîn” Mevcut *Maddî virüsler için sürekli bir değişim söz konusu olduğu gibi, manevî hastalıklara sebep olan virüsler de zamana ve şahsa göre değişiklik arz edebilir. Nur Müellifi, “Hücumât-ı Sitte” adıyla meşhur risalesinde şeytanların en tehlikeli altı tuzağını nazara vermiş; “hubb-u cah, korku, tama’, ırkçılık, enâniyet ve tenperverlik” olarak sıraladığı bir kısım şeytanî hücumlara karşı müdafaa yollarını göstermiştir. Günümüzde “hücumât-ı sittîn”den de bahsedilebilir; yani o altı asla irca edilebilecek belki altmış hastalık mevcuttur. Bu türlü virüs, zaaf ve boşlukların biri ya da birkaç tanesi her insanda bulunabilir. İnsan, Allah’ın rızasına ve ahiret saadetine yürüdüğü yol güzergâhını emniyete alabilmek için bu boşluklarının farkında olmalı ve her adımını dikkatle atmalıdır. Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/20/20237 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-2 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) dünyaya gönderiliş hikmeti. Ahlakın rasih bir huy halini getirme keyfiyeti. Ahlak'ı aliye ile ahlaklanmanın zarureti ve yolları. Allah korkusunun kalblerde makes bulması ve neticeleri.
6/19/202310 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Kibir, kirli gönüllerin kiridir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Tekebbür, kip itibarıyla büyüklendikçe büyüklenmek demektir; tabiatında büyüklük bulunmayan, zatında büyük olmayan, sıfır ibn-i sıfır, sıfır ibn-i sıfır birinin kibirlenmesidir. Aslında küçük olan insanlar bir aşağılık duygusunun gereği olarak büyük görünme kompleksine girerler. *Aslında kelam-ı kibâr olan ama hadis diye şâyi bulunan “Et-Tekebbürü ale’l-mütekebbiri sadakatün – Mütekebbire karşı tekebbür sadakadır.” sözü yanlış yorumlanmakta ve uygulanmaktadır. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in beyanları arasında böyle bir söz yoktur. Eğer bir büyük tarafından söylenmişse, ona da makul bir mahmil bulmak lazımdır: Şayet birisi seni hor hakir görüyor ve sana tepeden bakıyorsa, ona zillet göstermek insanlığına karşı saygısızlıktır. Fakat bu sözü haşa ve kellâ “Biri geldi, ayağını ayağının üstüne attı; o halde ben de atayım. Çünkü kibirlenen birine karşı kibir tavrı sergilemek sadaka sayılır!” deyip o şekilde davranmak doğru değildir. Rica ederim, dünyanın süper güçlerinden vezir seviyesinde elçiler, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun huzuruna gelip kendilerine göre bir tavır aldıklarında O (aleyhissalâtü vesselam) Şah İsmail’in tahtı gibi bir tahta kurulup ayağını ayağının üstüne mi attı?!. Öyle yapmadığı gibi, dışarıdan gelen insanlar çoğu zaman O’nu cemaat içinde tefrik dahi edemiyorlardı. Allah Rasûlü, “taayyün-i evvel”in kahramanıydı ama insanlardan bir insan olarak yaşardı!.. *İnsanlığın İftihar Tablosu, büyüklüğüne ve faziletlerine rağmen (Hazreti Ali’nin dile getirdiği) كُنْ عِنْدَ النَّاسِ فَرْدًا مِنَ النَّاسِ “İnsanlar içinde insanlardan bir insan ol!” düsturunu haliyle temsil ediyordu. Belki çoğu kimselerde Abdullah İbn-i Selam’daki firaset yoktu; o, Efendimiz’i görür görmez, “Vallahi bu simada yalan yok!” deyivermişti. Doğrusu, Allah Rasûlü’nün güzellerden güzel cemalini gören bir ehl-i basiret O’nu hemen fark ederdi. Fakat o firasette olmayan, o ölçüde kıvamı bulunmayan kimseler İnsanlığın İftihar Tablosu’nu ilk bakışta tefrik edemezlerdi; zira O aralarında bulunduğu insanlardan farklı bir duruş ve hareket ortaya koymazdı. Mesela; Hicret esnasında Kubâ’da istirahat buyurduğu esnada Allah Rasûlü’nü ziyaret için koşan insanlar ancak Hazreti Ebu Bekir’in işaret etmesiyle Kendisine yöneliyorlardı; zira o farklılık ifade eden hiçbir tavır sergilemiyordu. *Ruh-u Seyyidi’l-Enâm (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, tasavvufî ifadesiyle “taayyün-i evvel”in kahramanıdır; “Sen olmasaydın, şu âlemleri yaratmazdım” kudsî hadisinin mazharıdır. Bu hadis, hadis kriterleri açısından sahih olmasa bile mânâ itibarıyla doğrudur; çünkü o “Muarrif” olmasaydı, bu âlemlerden de, bu kitaptan da hiç kimse bir şey anlamayacaktı. O halde bu hadisin mânâsı şudur: “Ey Rasûlüm! Bu kitapların okunması da, mânâlarının şerhi de senin sayende oldu. Öyleyse sen elindeki Kur’ân’la her şeyin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhısın.” *Kibir, kirli gönüllerin kiridir. Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyuyor ki: “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan Cennet’e giremez!” Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır.
6/19/20239 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

KURBANIN HİKMETLERİ NELERDİR?

Kurbanın hikmetleri nelerdir? 00:45 Amir olan hazreti Allah aynı zamanda hakîmdir, emrettiği her şeyde hikmet de vardır. 01:11 Mesela namazın pek çok hikmeti vardır. 02:33 Cenab-ı Hakk’ın bir lütfu ve ihsanı olarak bir koçun hediye edilmesi. 03:24 Malımızın bir parçasını, bunu zekat halinde verdiğimiz gibi kurban halinde de veririz. 04:23 Biz ubudiyet anlayışı, kulluk inkıyat havası içinde Rabbimizden gelen emirlere teslim olacak ve itaat edeceğiz.
6/18/20234 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

KURBAN KESMEK FARZ OLMALI DEĞİL Mİ?

Kurban kesmek farz olmalı değil mi? 00:37 Farz esasen; delil kat’i, delalet de kat’i olursa farz olur 01:34 Kur’an-ı Kerim’de bulunan her mesele farz, vacip demek değildir 02:18 “Kur’an-ı Kerim’de bulunan bütün emirler esasen farzdır” hükmü çıkarılamaz.
6/17/20233 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Ey Sevgili Hoşgeldin!..| 30/03/2007

Ey Sevgili Hoşgeldin!..| 30/03/2007 by
6/16/202311 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Beklentisizlik Peygamberlik Mesleğinin Şiarıdır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah her halükârda istikâmetten ayırmasın; önemli olan, odur. Fırtınalar karşısında savrulmama, devrilmeme.. selin önündekia bir kütük gibi sürüklenmeme.. toprağa düştüğü zaman hemen çürümeme.. çürüdüğü zaman ise başağa yürüme.. ya da bir ağaç gibi ser çekme yolunda olma.. ve sürekli değişip durma fakat iyiliğe doğru değişip durma; her tebeddül ve tagayyürle, tebeddül ve tagayyür etmeyen Zat’a birkaç adım daha yaklaşma… İşte bunlar bizim yolumuzun gereğidir. İrşat Yolunun Şiarı Beklentisizlik ve İstiğnadır *Beklentisizlik Peygamberlik mesleğinin şiarıdır; insanları kurtarmak için kendi hayatını istihkâr ederek her gün ölüp ölüp dirilme, sürekli çalışma, hep koşturma, zahmet çekip meşakkatlere katlanma ama bütün bunlara bedel hiçbir ücret istememe irşat yolunun hususiyetidir. *Allah Rasûlü (aleyhissalâtü vesselam) bir yahûdîden veresiye yiyecek satın almış ve borcuna mukabil demirden mâmul zırhını rehin bırakmıştı. Hâlbuki Nebîler Sultanı’nın uğrunda ruhlarını dahi feda etmeye âmâde bulunan Ashab-ı Kiram efendilerimiz küçük bir işaret görselerdi, bütün varlıklarını çok rahatlıkla verebilirlerdi. Fakat İstiğnâ İnsanı (aleyhi ekmelüttehâyâ vetteslimât) Sahabe-i güzine borçlansaydı, onlar, verdiklerini kat’iyen borç olarak görmez ve onu asla geri almazlardı. Hele Hazreti Sâdık u Masdûk’un zırhını borcun teminatı olarak ellerinde tutmaya hiç yanaşmazlardı. İşte, İnsanlığın Medâr-ı Fahrı, böyle bir minnet altında kalmaya kesinlikle razı olamayacağından dolayı, Ashâb-ı Kiram’dan değil de bir yahûdîden borç istemiş ve karşılığında kalkanını rehin bırakmıştı. *Daha da önemlisi, Nezâhetin Hülâsâsı (aleyhissalâtü vesselam) ashabından borç almayı istiğna anlayışına muvafık bulmamış; onlardan hiçbir dünya malı istememeyi, risâlet vazifesine karşılık ücret beklememe esasının icabı saymıştı. Din-i Mübîni tebliğ ve temsil etmesine, insanlara saadet-i dareyn vesilelerini bildirmesine ve hususiyle Sahabe’ye Cennet yolunu göstermesine mukabil en küçük bir menfaat talep etmediğini bu vakıayla bir kere daha ortaya koymuş ve dava-yı nübüvvetin vârislerine yine hüsn-ü misal olmuştu. “Mütekebbire karşı tekebbür sadakadır” Sözünün Aslı *Ashab-ı Kiram efendilerimiz mütevazı yaşadıklarından büyük oldular. Hazreti Sâdık u Masduk’a isnad edilen bir hoş sözde: مَنْ تَوَاضَعَ لِلَّهِ رَفَعَهُ اللهُ وَمَنْ تَكَبَّرَ وَضَعَهُ اللهُ “Yüzü yerde olanı Allah yükselttikçe yükseltir, kibre girip çalım çakanı da yerin dibine batırır.” denmektedir. *Tekebbür, kip itibarıyla büyüklendikçe büyüklenmek demektir; tabiatında büyüklük bulunmayan, zatında büyük olmayan, sıfır ibn-i sıfır, sıfır ibn-i sıfır birinin kibirlenmesidir. Aslında küçük olan insanlar bir aşağılık duygusunun gereği olarak büyük görünme kompleksine girerler.
6/16/20237 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

''Her Şey Bir Tebrik Mesajı ile Başladı'' - PROF. DR. MEHMET ATEŞ / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

''Her Şey Bir Tebrik Mesajı ile Başladı'' - PROF. DR. MEHMET ATEŞ / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
6/15/20236 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

“Ya sabır” değil, “Yâ Sabûr!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Ya sabır” değil, “Yâ Sabûr!..” *“Bir zamanlar bu dünya çok mutlu ve şirindi / Gün geldi bu pak iklimde şeytanlar gezindi / Her yanı vahşet sardı, vahşet çok derindi / Derken ufkumuzda ak bir güvercin belirdi!..” Ak bir güvercinin ufkumuzda belireceği ânı intizar ediyoruz. Hele mesele ızdırar durumuna gelince, Hazreti Pir’in ifadesiyle “Esbab bilkülliye sukut edip de nur-u tevhid içinde sırr-ı ehadiyet zuhur edince”, Yunus ibn-i Mettâ gibi balığın karnında veya dişleri arasında ya da Seyyidina Hazreti Yusuf gibi çıkılmaz kuyunun dibinde, bütün esbabı elinizin tersiyle iterek “لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ – Ya Rabbî! Yegâne ilah Sensin, Senden başka hakiki ma’bud yoktur. Sübhânsın, bütün noksanlardan münezzehsin, Yücesin. Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Affını bekliyorum Rabbim!” (Enbiya, 21/87) diyorsanız, o mutlaka sebepler üstü inayet-i sübhaniyesi ile size de bir kova salacak veya bir ip uzatacaktır. Siz de ona tutunacak, dışarıya çıkacak, sonra Mısır’da, Kıptiler ülkesinde din-i mübin-i İslam’ı neşreden bir mürşid-i azam haline geleceksiniz Allah’ın izni ve inayetiyle. Hele biraz daha sabır!.. Sabır, kurtuluşa ermenin sırlı anahtarıdır. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyuruyor: “Sabreden kimse zaferyâb olur.” *Sabır çeşitlerinden hangisine tutunursanız, Hazreti Sabûr’la irtibatınızı güçlendirmiş olursunuz. Hazreti Ebu Hüreyre rivayeti içindeki Esmâ-i Hüsnâ’nın en son ismi Sabûr’dur. Yâ Sabûr!.. Kendini bilgili gören bazı cahiller canları sıkılınca “Ya sabır” diyorlar. Bu, sabırdan medet umma demektir ki cehaletin ta kendisidir. “Ya sabır!” Sabır kim? Onu bile demesini bilmiyor nâdân!.. Allah’ın “sabır” diye bir ismi yok, “Sabûr” var. “Yâ Sabûr!..” demek, “Ey Sabûr olan Allahım! Sen, beni sabırla te’yid buyur!” manasına, nidâyı O’na yöneltmek demektir. Bu inceliği bilemeyecek kadar cahil, nâdân ama kalkıp başkalarına “müsvedde” diyecek kadar da izhar-ı küstahlıkta bulunuyor!.. *“Nâdanlar eder sohbet-i nâdanla telezzüz / Nâdanların hemdemi hep nâdan gerektir.” Nâdanların güftügûlarından yüz çevirip hep pozitif mevzulara kulak vermeli. Ahlak-ı âliye-i İslamiye ile mütehallık olma yolunda şakak zonklatmalı. Zira “Ahlâk iledir kemâl-i âdem / Ahlâk iledir nizâm-ı âlem.” Cenâb-ı Hak, Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm için, وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ “Şüphesiz Sen, ahlâkın Kur’ân buudlu, ulûhiyet eksenli olması itibarıyla ihâtası imkansız, idraki nâkabil en yücesi üzeresin.” (Kalem Sûresi, 68/4) buyuruyor. Allah bizi o ahlak ile mütehallık eylesin.
6/15/20235 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Estağfirullah! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Başımıza gelen her şeyde, kendi içimize dönüp kalb saffetini arama mecburiyetindeyiz. Dupduru olabilecek şekilde bir kalb saffeti… Hayalimizin ucuna ortasına değil, hepsine değil, ucuna bulaşan bir hor bakış, bir çirkin söz, bir çirkin mesmûâta kulak verme, bir gıybet sahnesinde olup onu dinleme, bir iftiraya baş sallama “Olabilir, ihtimal!” deme… Bunlar, ciddî ruh kirlenmesine, duygu-düşünce kirlenmesine sebebiyet verir; bu kirlenme de bela ve musibete çağrıdır, davetiyedir; böyle bir çağrıya bini birden iştirak eder bela ve musibetlerin. Peygamber Efendimiz bazen bir mecliste yetmiş ya da yüz defa istiğfar ederdi; biz de hiç olmazsa günde yedi veya on defa gönülden bağışlanma dilesek; kendimizle yüzleşip kalb saffeti arayışına girsek!.. Bu açıdan, başa gelen her şeyde, رَبَّنَا لاَ تُعَذِّبْنَا بِذُنُوبِنَا “Allah’ım! Bizi günahlarımızla azaba maruz bırakma! Yarlığa bizi yâ Gaffâr!.. Ört ayıplarımızı yâ Settâr!.. Affet bizi yâ Afüvv (celle celâluhu)!..” demelidir. Bu istiğfar beyanlarını ve mülahazalarını, onların tepesine balyoz gibi indirmeli ve bir daha hortlamalarına meydan vermeme cehdiyle vurmalıdır. Unutmamak lazım; elli defa onlar balyoz yeseler, elli defa nakavt etseniz ve onları yere serseniz de öyle bir hortlama istidadı vardır ki onlarda, ölürler, yine dirilirler; ölürler, yine dirilirler; ölürler, yine dirilirler!.. Onun için Hazreti Rûh u Seyyidi’l-Enâm, günde yetmiş bazen yüz defa “Estağfirullah!” diyordu; “hiç olmaz”lara seralar oluşturuyor, surlar çekiyordu. Anlayanlara ders… Anlamayanlara, bir şey anlatmak mümkün değil! Allah Rasûlü bu hal ve beyanıyla âdeta şöyle buyuruyordu: “Ben böyle yapınca, sizin nasıl yapmanız gerekli, onu oturup bir kere daha derin derin düşünün ve yapın!” O dersi almak ve olumsuzluklara karşı sürekli mesafeli durmak lazım. Buyurmuyor mu? اَللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَايَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ “Allah’ım, mağrip ile maşrığı (batı ile doğuyu) birbirinden uzaklaştırdığın gibi beni de hatalarımdan uzak tut.” Hata; bir insanın, doğru yolda yürürken sürçmesi gibi, zellesi gibi şeyler. Fakat Kur’an-ı Kerim, Bakara Sûre-i celîlesinin son iki ayetinde, رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِنْ نَسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا “Unuttuk, bir halt karıştırdık, hata ettik, bir halt karıştırdık ise, Sen, onlardan dolayı bizi muaheze etme!” duasını öğretiyor. Ve İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem), bu iki ayeti okumadan da yatmıyordu. Biz de yatsı namazının sünnet tesbîhinden sonra mutlaka o iki ayeti okuyoruz. Farz değil fakat farz niyetiyle, bizim için çok lüzumlu mülahazasıyla okumak lazım, madem O (sallallâhu aleyhi ve sellem) okumadan yatağa girmemiş!.. Evet, “Allah’ım, hatalarımızdan dolayı bizi muaheze etme!” mülahazası… Hata konusunda böyle… Hafizanallah, ya el-ayak, göz-kulak, dil-dudak ile işlenen günahlar var ise şayet?!. Onlar, kalb ile Allah arasında öyle sütreler oluşturur ki, kalbin Allah ile münasebeti kesilir; “Var mı, yok mu?” bilemez insan. Ona ibadet yaparken bile şeklen, yatar-kalkar; ne his, ne heyecan?!. Akif’in sözüyle; “His yok, hareket yok, leş mi kesildin?” diyor. “Leş” diyor; hissize, hareketsize “leş!” diyor. “His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin? / Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin. // Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz? / Kendin mi senin, yoksa ümidin mi yüreksiz?” Evet, şâirâne ifade.
6/14/20235 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Mevlâ görelim neyler! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Gâsıplar kitaplara uzandı! Bir-iki dili susturdular ama Allah ona bedel yüz dil lütfeyledi. *Bir dönemde de Pir-i Muğân, Şem’-i tâbân, Ziya-ı himmet’in kitaplarına güve gibi musallat oluyorlardı. Kütüphaneleri basıyor, kitaplara el koyuyor, müsadere ediyorlardı. Değişen bir şey yok tarihi tekerrürler devr-i dâimi içinde. Bugün de aynı şeyleri “hareket” veya “cemaat” dedikleri ve ille de kendilerine biat etmesini istedikleri insanlara karşı yapıyorlar/yapacaklar. Fakat onlar öyle davrandılar da ne oldu? O Hazret’in o güzide, nur-efşân eserleri dünyanın dört bir yanında değişik dillerle neşredildi. Dünyada ulaşmadığı yer kalmadı. Şayet siz, belli, aydınlık bir çizgide projektörler altında yürüyorsanız, aslında o zatın ortaya koyduğu dinamikler ve doneler sayesinde yürüyorsunuz, Allah’ın izni ve inayetiyle. O anilmerkez hareketin çağlayanı içinde siz de ırmaklar gibi akıp gidiyorsunuz. Evet, onlar o mevzuda baskı yaptıkça, Allah (celle celaluhu) intişarı artırdı. Nitekim günümüzde de öyle. Bir yerde, bir mekânda, dar bir alanda sizin üzerinize gelindikçe, Allah (celle celaluhu) dünyaya açılmanıza vesile kıldı onu. İster iş adamlarınız, ister entelektüelleriniz, isterse de muallimleriniz dünyanın değişik yerlerinde daha fazla açılma kaydettiler. Belki bir-iki dili susturdular fakat ona bedel Allah (celle celâluhu) yüz tane dil lutfeyledi. *Üstad hazretleri, “İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktiza eder.” buyurmuştur. Sofilerin yaklaşımına göre, bu yolun sonunda “tefviz” ve “sika” karargâhları vardır. Kalbin Zümrüt Tepeleri’nde genişçe üzerinde durulduğu gibi, Allah’a güven ve itimat ile başlayıp, kalben her türlü beşerî güç ve kuvvetten teberri etme kuşağında sürdürülen ve neticede her şeyi Kudreti Sonsuz’a havale edip vicdânen tam bir itmi’nana ulaşma ile sona eren rûhanî yolculuğun başlangıcına “tevekkül”, az ötesine “teslim”, iki adım ilerisine “tefviz” ve son durağına da “sika” denilegelmiştir. Her şeyi bütün bütün Allah’a havale edip, yine her şeyi O’ndan bekleme makamı sayılan “tefviz”in hulâsası, İbrahim Hakkı Hazretleri’nin “Tefviznâme”sinde şöyle seslendirilmektedir: “Hak şerleri hayreyler / Sen sanma ki gayreyler / Ârif ânı seyr eyler / Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler. Sen Hakk’a tevekkül ol / Tefviz et ve rahat bul / Sabreyle ve râzı ol / Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler.”
6/14/20236 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

''Kadınlık Aleminin Sultanı Hz. Hatice (R.A)'' - DÜNDEN BUGÜNE KUTUP YILDIZLARI

İlkler unutulmaz. İlklere toz kondurulmaz. İlklerin önünde yalnız düğme iliklenir. Çünkü onlar ilktir, ilk ipi göğüsleyendir. Eş olmanın hakkını en iyi verendir. İlklerin anasıdır o. İnsanlığın anası, musibet meteorlarını göğüsleyen kadın. Efendimizin (sav) teselli kaynağı, hem çocuklarının hem de kendisine tabi olan mü’minlerin anası olduğu gibi, tüm zamanların en üstün kadınıdır. Cennet annelerinin sultanıdır. “İki cihanın kadın sultanı.” En sevgiliye eş olma bahtiyarlığına erişmiş yüce bir kamet.. İncilerden inci, incelerden ince Hazreti haticedir O..
6/13/202356 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

“Küfür devam eder ama zulüm devam etmez!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hased, böyle bir tahribata vesile olabilecek bir maraz-ı ruhîdir ve her devirde olmuştur. Firavun, Hazreti Musa’yı çekememiştir. Bilmem hangi mel’un, Hazreti Nuh’u çekememiştir. Nemrut, Hazreti İbrahim’i çekememiştir. Daha başkaları başka enbiya-ı izâmı çekememiş, onları değişik eza ve cefaya maruz bırakmışlardır. Hazreti Zekeriyya’nın başına erre koyanlar, vücudunu testereyle ikiye biçenler, o zatı şehit etmişlerdir. Hased, küfür ve zulüm kıyamete kadar da ilahî adet olarak, tarihî tekerrürler devr-i daimi içinde hep kendisini gösterecektir; doğru yolda olan insanların başına çekiç ya da balyoz şeklinde inecek, gelip onların sinelerine mızrak gibi saplanacak, sürekli onlarla uğraşacak, onları incitecek ve o yoldan döndürmek için her şeyi yapacaktır. Eğer bu türlü musibetler sizin başınıza da geliyorsa, O’nun yolunda yürüdüğünüzden emin olabilirsiniz. Allahım, bize dünyada ve ahirette hasene ver; kalblerimizi dininde perçinle!.. *İmanda sâbit-kadem olma ve yol yön değiştirmeme mevzuunda sürekli Cenâb-ı Hakk’a tazarru ve niyazda bulunmak ve O’nun himayesine sığınmak lazımdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ), اَللَّهُمَّ يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِي عَلَي دِينِكَ “Ey kalbleri evirip çeviren Allahım! Benim kalbimi dininde sabitleyip perçinle!”, اَللَّهُمَّ يَا مُصَرِّفَ الْقُلُوبِ صَرِّفْ قُلُوبَنَا اِلَي طَاعَتِكَ “Ey kalbleri halden hale koyan Rabbim, kalblerimizi ibadet ü tâatine yönlendir!” dualarını dilinden hiç düşürmemiştir. *Allah’tan bela ve musibet istenmez, hep O’nun afv ve afiyeti, mağfiret ve merhameti, dünya ve ahiret selameti talep edilir. Bu konuda Kur’an ve Sünnet’te zikredilen dualar yapılır ve kul olmanın icabı, zorluklara karşı gerekli tedbirler alınır. Fakat eğer her şeye rağmen musibet gelirse, ona da sabredilir ve ilahî takdire rıza gösterilir. *Evet, her zaman hem dünya hem de ahiret için “hasene” niyaz ederiz; şu kadar var ki, başımıza bela ve musibet geldiğinde de onu yürüdüğümüz yolun kaderi ve hakkaniyetine emare sayarız. İnanırız ki, bela ve musibetler, geldikleri gibi bir gün mutlaka gidecekler. Onları getirenlerle, başımıza musallat edenlerle beraber onlar da savrulup gidecekler, Allah’ın izni ve inayetiyle. Çünkü küfür devam etse de zulüm sürekli olmaz. Binlerce insanı sürgün etme, binlerce insanın hukukunu çiğneme, binlerce insana karşı adaletsizlik yapma ve binlerce insanı haklarından mahrum etme gibi zulümlerin hiçbiri devam etmez. Zulüm, bir gün geldiği gibi, yarın, öbür gün veya iki gün ya da bir hafta sonra gidecektir Allah’ın izni ve inayetiyle; onu getirenleri çıldırtsa bile gidecektir, hiç tereddüdünüz olmasın. *Ehl-i tahkik, “Küfür devam eder ama zulüm devam etmez!” demiştir. Küfür, mahkeme-i kübrâya kalır; Allah kendi huzur-u kibriyâsında onu cezalandırır; fakat zulüm, umumun hukukunu çiğneme ve masum insanların hukukuna tecavüz olduğundan dolayı er-geç dünyada cezasını bulur. Evet, zulmedenler burada da az çok onun karşılığını bulurlar. Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/13/20236 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Hutbe-1 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Doğruyu, doğrunun ölçüsünü kimden öğreneceğiz? Bunun misallerle izahı. Aklın korkunç isyan ve tuğyanı. Su-i istimal edilmiş aklın 20.asrı ifsad edişi. AKIL-RUH izdivacında Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) ve misaller.
6/12/202325 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Tut elimizden... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hased Kanserine Yenilmişlerin Prototipi Ebu Cehil *Bir de hased, inançsızlığa inzimam ederse, tehlikeyi muzaaf, hatta muk’ap hale getirir; iki buutlu, üç buutlu, dört buutlu düşmanlığa sebebiyet verir. Bunun prototipi Ebu Cehil’dir; onun için kendisine devr-i risalet-penahide, ışık çağında, gül asrında “cehaletin babası” denmiştir. *Hased, kıskançlık ve hazımsızlık gibi hastalıkların “takdîr-i ilâhîye rıza göstermeme” ile çok yakın irtibatı vardır. Hased, olumsuzluklara sebebiyet verme açısından bazen küfrün önüne geçer ve ondan daha fazla negatif tesir icra eder. Nitekim Ebu Cehil, Allah Rasûlü’nün emin olduğuna gönülden inanıyordu fakat hasedini bir türlü aşamıyordu. Hatta bir gün şöyle diyordu: “Aslında biliyorum ki, O peygamberdir. Fakat Hâşimîlerle eskiden beri aramızda bir rekabet var. Onlar, ‘Rifâde (Mekke’ye gelen hacıların fakir olanlarını doyurup onlara ikramda bulunmak) bizde, sikâye (hacca gelenler için su/zemzem temin etmek) bizde, hicâbe (Ka’be’nin anahtarlarını taşıma ve muhafızlığı) bizde!..’ diye övünüp duruyorlar. Bir de ‘Peygamber de bizden’ derlerse, işte ben buna dayanamam.” *Hased, böyle bir tahribata vesile olabilecek bir maraz-ı ruhîdir ve her devirde olmuştur. Firavun, Hazreti Musa’yı çekememiştir. Bilmem hangi mel’un, Hazreti Nuh’u çekememiştir. Nemrut, Hazreti İbrahim’i çekememiştir. Daha başkaları başka enbiya-ı izâmı çekememiş, onları değişik eza ve cefaya maruz bırakmışlardır. Hazreti Zekeriyya’nın başına erre koyanlar, vücudunu testereyle ikiye biçenler, o zatı şehit etmişlerdir. Hased, küfür ve zulüm kıyamete kadar da ilahî adet olarak, tarihî tekerrürler devr-i daimi içinde hep kendisini gösterecektir; doğru yolda olan insanların başına çekiç ya da balyoz şeklinde inecek, gelip onların sinelerine mızrak gibi saplanacak, sürekli onlarla uğraşacak, onları incitecek ve o yoldan döndürmek için her şeyi yapacaktır. Eğer bu türlü musibetler sizin başınıza da geliyorsa, O’nun yolunda yürüdüğünüzden emin olabilirsiniz. Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/12/20237 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

KİMLER KURBAN KESMELİDİR

-Kendisine zekat düşen herkese kurban da düşer. - Kurban için sene zekattaki gibi bir sene beklenmez.
6/11/20231 minute, 34 seconds
Episode Artwork

Mesele Çok Ciddi!

-Ruh-u Revân-ı Muhammedî bayrak gibi şehbal açıyordu. -Daima zirvelerde olmanın altında hep aynı dinamikler vardır. -Mesih bizim için azizdi, Hz. Meryem de bizim için büyük bir azizeydi. -Resulü Ekrem’in peygamberlerin ruhuna namaz kıldırıp miraca yükseldiği mescit, boynunda bu tasma varken ben nasıl gülerim. -Mesele çok ciddi. -Şark’ın şanlı sultanı ruhun şâd olsun. -Kendinizi bulunuz, özünüzü bulunuz, yabancılaşmadan uzaklaşınız, ruhunuzla bütünleşiniz.
6/10/202311 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

“Acaba bize ne zaman sıra gelir?” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Mü’minlerden öyle yiğitler vardır ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirip sadâkatlerini ispat ettiler. Onlardan kimi adağını ödedi, canını verdi; kimi de şehitliği (sıranın kendisine gelmesini) gözlemektedir. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.” (Ahzâb, 33/23) *Evet, bazıları verdikleri sözün gereğini yerine getirdi, bazıları da beklemeye durdular: “Acaba bize ne zaman sıra gelir?!.” Ashâb-ı Kirâm dönemi itibarıyla, insanlar, Mus’ab bin Umeyr, Abdullah ibn-i Cahş, Sa’d ibn-i Rebi’, Mikdat bin Amr gibi sahabîlerin, atlarını mahmuzlayıp adeta ateşin üzerine sürüyor gibi yiğitçe gittiklerini görünce “Acaba bize ne zaman sıra gelir?” dediler. Bu “Bize ne zaman sıra gelir?!.” düşüncesi, kıyamete kadar, o rehberlerin arkasında yürüdüğüne inanan insanların genel mülahazasıdır. Mazluma En Çok Benzeyen Zalim *Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde, إيَّاكُمْ وَالْحَسَدَ فَإِنَّ الْحَسَدَ يَأْكُلُ الْحَسَنَاتِ كَمَا تَأْكُلُ النَّارُ الْحَطَبَ “Hased etmekten sakının! Zira ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi hased de iyilikleri yer bitirir.” buyurur. Evet, hased insanın amelini, hatta emellerini, beklentilerini cayır cayır yakar, yok eder; tıpkı ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi. *“Hased”, bir kimsenin, başkalarının mazhariyetlerini çekemeyip, onlara nasip olan nimet ve faziletler karşısında hazımsızlık göstermesi, diğer insanlardaki nimetlerin ve iyi hallerin yok olmasını ve hepsinin kendine verilmesini arzu etmesi demektir. Bu, insanı batıran, mahveden bir duygudur. Hasan Basrî hazretleri, “Ben hased edenden daha ziyade mazluma benzeyen bir zalim görmedim!” der. Hazreti Pir de şöyle söyler: “Hased, evvela hâsidi yakar bitirir, mahsûd hakkında zararı varsa da çok azdır.” Hased Kanserine Yenilmişlerin Prototipi Ebu Cehil *Bir de hased, inançsızlığa inzimam ederse, tehlikeyi muzaaf, hatta muk’ap hale getirir; iki buutlu, üç buutlu, dört buutlu düşmanlığa sebebiyet verir. Bunun prototipi Ebu Cehil’dir; onun için kendisine devr-i risalet-penahide, ışık çağında, gül asrında “cehaletin babası” denmiştir. *Hased, kıskançlık ve hazımsızlık gibi hastalıkların “takdîr-i ilâhîye rıza göstermeme” ile çok yakın irtibatı vardır. Hased, olumsuzluklara sebebiyet verme açısından bazen küfrün önüne geçer ve ondan daha fazla negatif tesir icra eder. Nitekim Ebu Cehil, Allah Rasûlü’nün emin olduğuna gönülden inanıyordu fakat hasedini bir türlü aşamıyordu. Hatta bir gün şöyle diyordu: “Aslında biliyorum ki, O peygamberdir. Fakat Hâşimîlerle eskiden beri aramızda bir rekabet var. Onlar, ‘Rifâde (Mekke’ye gelen hacıların fakir olanlarını doyurup onlara ikramda bulunmak) bizde, sikâye (hacca gelenler için su/zemzem temin etmek) bizde, hicâbe (Ka’be’nin anahtarlarını taşıma ve muhafızlığı) bizde!..’ diye övünüp duruyorlar. Bir de ‘Peygamber de bizden’ derlerse, işte ben buna dayanamam.” Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/9/20238 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Bu musibetler onları yollarından alıkoyamadı! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bir cefâkeş aşıkem, ey Yâr, Senden dönmezem!..” *Unutmamamız gereken husus: Her zaman “Gelse Celâlinden cefa / Yahut Cemâlinden vefa / İkisi de cana safa.. / Lütfun da hoş, kahrın da hoş!..” deyip ilahî takdîri rıza ile karşılamak, ciddi bir metafizik gerilimle iradenin hakkını vermek, kavlî-fiilî duada ısrar etmek ve aktif sabrın gereğini sergilemektir. *Nahoş bir şey varsa, o da O’ndan gelen musibetlere karşı şikâyet tavrı içinde olmaktır. O, tecellileriyle esse savursa, ateşlere atsa kavursa, yine “Senden dönmezem!..” demelidir. “Bir cefâkeş aşıkem, ey Yâr Senden dönmezem / Hançer ile yüreğimi yar Senden dönmezem / Ger Zekeriya tek beni baştan ayağa yarsalar / Başıma koy erre Neccâr Senden dönmezem / Ger beni yandırsalar, toprağımı savursalar / Külüm oddan çağırsalar Settâr Senden dönmezem.” (Nesîmî) *Hakk’ın makbul ibâdı, Allah’la münasebetlerini başlarına gelen bela ve musibetlerle değerlendirmişlerdir. Nitekim Peygamberlik semasının güneşi Efendiler Efendisi de أَشَدُّ النَّاسِ بَلَاءً اَلْأَنْبِيَاءُ ثُمَّ الْأَمْثَلُ فَالْأَمْثَلُ “Belânın en zorlusuna maruz peygamberlerdir; sonra da derecesine göre diğer makbul insanlar.” buyurmuşlardır. *Bazen küfür, bazen ilhad, bazen zulüm, bazen makam tutkusu, bazen dünya sevgisi ve bazen de küfre eşdeğer hased ve kıskançlık sebebiyle muzır mahlûklar gerçekten inanmış insanlara musallat olurlar. “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!” *Kur’an-ı Kerim’de, iman kuvveti ve Allah’a teslimiyet sayesinde asla sarsıntı yaşamayan mü’minler sena edilmekte, ezcümle şöyle denmektedir: الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ “Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine, ‘Düşmanlarınız olan insanlar size karşı ordu hazırladılar, aman onlardan kendinizi koruyun!’ dediklerinde, bu tehdit onların imanlarını artırmış ve ‘Hasbunallahu ve ni’me’l-vekil – Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!’ demişlerdir.” (Âl-i İmrân, 3/173) *Sonraki ayet-i kerimede de şöyle buyurulmaktadır: فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللّهِ وَاللّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ “Sonra da, kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah’tan (önemli sonuçlara açık) bir nimet ve fazladan lütuflarla döndüler; Allah’ın rızası istikametinde hareket etti onlar. Allah, çok büyük fazl sahibidir (karşılıksız lütf u ihsanda bulunmada pek cömerttir).” (Âl-i İmrân, 3/174) *O mü’minler bela ve musibetlerin çehresinde, Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine bakışını okudular. Sağanak sağanak musibetlerin çehresinde Allah maiyyetini, inâyetini, riâyetini, kilâetini okudular ve teselli oldular. Bu açıdan da ne bela ve musibetlerin şiddeti, dehşeti, ürperticiliği ne de bazılarının çekememezliği, hazımsızlığı, sindirememesi onları yürüdükleri yoldan alıkoyabildi. Bu musibetler onları yollarından alıkoyamadı, günümüzün mü’minlerini de alıkoyamamalıdır. Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/8/20236 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Kendini tenkide vermiş, tenkide kilitlenmiş insanların akıbetinden endişe ediyorum.

*Kardeşlerini çok tenkit eden bunlar iş yapamıyor, iş beceremiyor, yanlış iş yapıyorlar deyip sürekli onların yanlışlarını nazara veren çok yakın bir gelecekte kendi yanlışları altında kalıp, ezileceğinden endişe ediyorum. Hatta Hafizanallah herkesi tenkit ediyor, herkeste kusur arıyorsa bir gün dalalete yuvarlanacağı endişesini taşıyorum. Kendini tenkide vermiş, tenkide kilitlenmiş insanların akıbetinden endişe ettiğimi tekrar ediyorum. Hafizanallah bu, küfre ve dalalete düşeceklerinden endişe ediyorum demektir. Bu açıdan arkadaşlarımız ağızlarını kirletmemelidirler. *Ağzın kirlenmesi biraz kalbin kirliliğinden olur. Fesad-ı Kalp olmasa Fesad-ı Lisan olmaz. İçi bozuk olanlardır ki, dilleri sürekli tenkitte ve gıybettedir. Kalp temizliği temiz kelime üretir, temiz düşünce üretir. Yapıcı alternatif olumlu düşünceler üretelim ve düşüncelerimizi toplum içerisinde meşveret meclislerinde ortaya koyalım. Usulüne uygun münazara adabına uygun, onların müdafaasını yapalım. Hüsnü kabul görmediği zaman bir başka zaman yeniden onu bir başka üslupla anlatalım. Fakat gıybet ve tenkit etmeyelim.
6/7/20232 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

Zekat verilmeyince... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Zekât verilmeyince, işin yümün ve bereketi belki bütünüyle zâyi oluyor. Toplumun değişik kesimleri arasında kopmalar meydana geliyor. Servet sahipleri ile fakr u zaruret içinde bulunanlar iyice kopuyor. Sosyal ihtilaller tarihine baktığınız zaman, asırlarca Avrupa’da kapitalistlerle işçi sınıfı arasında yaşanmış mücadeleleri görürsünüz. Bu iki zümrenin birbirinden kopması, aralarındaki bütün köprülerin yıkılması ve tarafların birbirine düşman haline gelmesi, Doğu’da ve Doğu’nun da doğusunda bir kısım felaketlere sebebiyet verecek şekilde çok farklı sistemlerin oluşmasına yol açmıştır. İki sınıf arasında, Hazreti Pir’in ifadesiyle, yukarıdan aşağıya hep baskı olmuştur; aşağıdan yukarıya da mızrak sallama, top atma, gülle fırlatma ve düşmanlık duygularını coşturma gibi şeyler vuku bulmuştur. *Hazreti Üstad, zekât müessesesinin işletilmemesinin neticesini şu sözlerle ifade eder: “Bu yüzdendir ki, aşağı tabakadan yukarı tabakaya ihtiram, itaat, muhabbet yerine ihtilâl sadaları, hased bağırtıları, kin ve nefret vaveylâları yükselir. Kezalik yüksek tabakadan aşağı tabakaya merhamet, ihsan, taltif yerine zulüm ateşleri, tahakkümler, şimşek gibi tahkirler yağıyor. Maalesef tabaka-i havastaki meziyetler, tevazu ve terahhuma sebeb iken, tekebbür ve gurura bâis oluyor. Tabaka-i fukaradaki acz ve fakirlik, ihsan ve merhameti mûcib iken, esaret ve sefaleti intac ediyor. Eğer bu söylediklerime bir şahid istersen âlem-i medeniyete bak, istediğin kadar şâhidler mevcuddur.” (İşaratü’l­İ’caz, Sayfa 49) Haccın ve ondaki hikmetlerin ihmali, sadece musibeti değil, gazap ve kahrı da celb eder! *Bilindiği gibi hac ibadeti Müslümanlar arasında yapılan yıllık bir kongre ve bir kurultay niteliğini taşır. Hac vazifesini eda edenler, aynı zamanda âlem-i İslâm’ın kaderini düşünerek evrensel bir kongre akdediyor olma şuurunda bulunsalar, haccın teşriindeki çok önemli esaslardan birini daha yerine getirmiş olacaklardır. Fakat maalesef zamanımızda bu kongrede, eda edilmesi gerekli ibadetlerin yanında, gözetilmesi lazım gelen meseleler gözetilmediğinden, yeryüzünde tam bir İslâmî heyetin oluştuğu söylenemez. *Hacdaki ihmalin ve onun cezasının büyüklüğüne dikkat çeken Hazreti Üstad, şöyle buyurmaktadır: “Haccın ve ondaki hikmetin ihmali, musibeti değil, gazap ve kahrı celb etti. Cezası da keffâretü’z-zünub değil, kessâretü’z-zünub oldu. Haccın bahusus taarrüfle tevhid-i efkârı, teavünle teşrik-i mesaiyi tazammun eden içindeki siyaset-i âliye-i İslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i içtimaiyenin ihmalidir ki, düşmana milyonlarla İslâmı, İslâm aleyhinde istihdama zemin ihzar etti.” Her ibadetin pek çok hikmeti ve her muâmelenin de taabbudî derinliği vardır. *İslam’da amelî hükümler, ibadetler ve muâmelât olmak üzere iki başlık altında toplanabilir. Sözlükte, boyun eğme, itaat etme, tapınma, kullukta bulunma manalarına gelen ibadet, Allah rızasını kazanmak için yapılan, Allah’a yakınlık kazandıran ve şekli/esasları Allah tarafından belirlenmiş bulunan, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek gibi şuurluca ortaya konan fiillere denir. Muâmelât ise, evlenme, boşanma, akit, ceza, miras, şahitlik, alış-veriş ve davalar gibi, ibadetlerin dışında kalan ve insanların gerek birbirleriyle gerekse toplumla olan münasebetlerini düzenleyen hususları ihtiva eden hükümlerdir. *Taabbudîlik; ibadetleri sadece ubudiyet anlayışı ve kulluk şuuruyla yerine getirme, ibadetlerin arkasında emr-i ilahîden başka değişik sebepler aramama, onları zamanına, şekline ve keyfiyetine riayet ederek ifa etme ve neticesini de ahirette Allah’tan beklemeli... Bu video 13/12/2015 tarihinde yayınlanan “İbadetlerin İhmali ve Savaş Endişesi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/7/20237 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-14 | Fethullah Gülen Hocaefendi

5 Eylül 1980 -Bornova/İzmir - Hak ve hakikatin mübelliğ Nebîlere başkaldırmak büyük bir cinnettir. - En büyük cinnet: 'İnkar' - Meşru dairedeki rızıklar keyfe kafidir. - Kibir ve zilletin orta yolu: 'Vakar' - Hayatımızı dizayn etmede üstadımız Hz. Muhammed'dir (sav) - Allah Rasûlü'nün (sav), kibirli Kureyş büyüklerine verdiği cevap! - Fani ve zâil olan kibrin saikleri. - Ruh ve kalb, bilgiyle doğru orantılı yükselmez ise insan gülünç hala düşer. - Efendimizin (sav) ve İslam büyüklerinin tevazuu..
6/6/20231 hour, 1 minute, 30 seconds
Episode Artwork

İbadetlerdeki ihmaller, değişik musibetlere davetiyedir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

İbadetlerdeki ihmaller ve işlenen günahlar değişik musibetlere davetiyedir!.. *Hazreti Bediüzzaman meseleye öyle bakıyor ve özellikle Sünuhat Risalesi’nde bu husus üzerinde genişçe duruyor. Şöyle diyor: “Zira yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Hâlık Teâlâ bizden istedi. Tembellik ettik; beş sene yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrikle bir nevi namaz kıldırdı. Hem senede yalnız bir ay, oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık; kefâreten beş sene oruç tutturdu. Ondan, kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl ettik, zulmettik; O da bizden müterakim zekâtı aldı.” *Belli günahlar, kaht kelimesiyle ifade edilen kıtlık, kuraklık, susuzluk, yağmurun kesilmesi ve açlık gibi değişik musibetlere davetiye mahiyetindedir. Şu anda İslam dünyasında da böyle musibetler yaşanıyor. Merceğe veya teleskoba lüzum yok; kendi ülkenize baktığınız zaman her gün değişik yerlerde farklı felaketler olduğunu göreceksiniz. Aslında yağmur, kar, dolu hep gökten geliyor ve rahmet olarak iniyor; fakat masiyetlerimiz onlara kendi renklerini ve boyalarını çalıyor; dolayısıyla bu nimetler rahmet iken nıkmet haline dönüşüyor ve değişik felaketlere sebebiyet veriyor. Ayrıca, zelzeleler oluyor, yoksulluklar yaşanıyor, toplumda herc ü merc meydana geliyor ve değişik fitneler başgösteriyor. Kısacası, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem), âhir zamanın ve kıyamete yaklaşmanın alameti olarak ifade buyurduğu, hadis kitaplarında Kitâbü’l-fiten ve’l-melâhim bölümlerinde haber verilen hemen her hadise İslam dünyasında cereyan ediyor. En büyük musibet, musibetin musibet olduğunu görememektir!.. *Bu musibetlerden daha büyük bir musibet varsa, o da bu musibetlerden bir ders çıkarmama musibetidir. Zelzele, sel, tsunami birer musibettir. İnsanların birbirine düşmeleri ve birbirine güve olmaları da bir musibettir. Fakat bunlardan daha büyük bir musibet vardır o da musibetlerin musibet olduğunu görmeme musibetidir. *Namazın terkedilmesinin çağırdığı bir çeşit musibet vardır. Allah (celle celaluhu) boş yere yatırtır kaldırtır sizi, Cihan Harbi’nde olduğu gibi. Cepheden cepheye koşturur durursunuz “musibetleri bastıracağız” diye. Her bastırma hareketiniz değişik komplikasyonlara sebebiyet verir, yeni musibetler hortlar ondan. “Falan musibeti bastıralım!” dersiniz. Bastırma esnasındaki yanlış tavır, davranış ve günahlarınızdan dolayı o bastırma işi kine nefrete dönüşür, daha büyük bir musibet haline gelir ve siz kendinizi bir musibetler sarmalı içinde bulursunuz. Yirmi sene, otuz sene, kırk sene mücadele edersiniz ona karşı fakat Allah sizi yatıp kalkmaya mahkûm etmiştir, çünkü namazınız namaz değildir. Bu video 13/12/2015 tarihinde yayınlanan “İbadetlerin İhmali ve Savaş Endişesi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/6/20237 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

Mümince Duruş ve Yol Mülahazaları

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 1 Haziran 2023 tarihinde misafirlerimizle olan hasbihalini siz kardeşlerimizle paylaşıyoruz.
6/5/20239 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

Dünya'yı başıma ateş yapsanız! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bütün çile, mihnet ve tehlike dolapları herkesten önce İnsanlığın İftihar Tablosu’nun mübarek başında dönüp durmuştur. Alvar İmamı’nın ifadesiyle, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun başına gelen musibetler dağların başına inseydi, dağlar paramparça olurdu. Fakat bir gün Allah, O’na müşriklerin arasından çıkıp gitme, hicret etme izni/emri verdi. “Ey Mekke! Seni o kadar çok seviyorum ki, eğer beni çıkarmasalardı vallahi senden ayrılmazdım.” buyurduğu beldeden ayrıldı gitti. Evet, Allah Rasûlü de doğduğu yerden ayrıldı gitti. Bakmayın, “Falanlar, filan yerde ne arıyorlar?” diyenlere. Ayrıca, o zaman pasaport yoktu ki, iptal etsinler. Şayet pasaport söz konusu olsaydı, iptal ederlerdi onlar da; onlar bunlardan aptal değildi!.. *Rehber-i Ekmel (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, gidip Ebu Cehillere, Utbelere, Şeybelere, İbni Ebi Muaytlara “Ben ayrılmıştım ama arıyormuşsunuz; zahmet etmeyin!..” falan filan demedi. Onların çoğu Kalîb-u Bedr’e (Bedir Harbi’nin yapıldığı yerdeki kuyulara) yuvarlandılar. Yine bir gayzla, bir nefretle köpürmüşlerdi. Tenkîl ve ibâde mülahazasıyla oraya kadar varmışlardı. “Bunları bitirmeyince bize hayat yok!” diyorlardı. “Tehcir yetmedi, bunları buradan sürüp çıkarmak yetmedi, en iyisi mi köklerini kesmek, kurutmak lazım!..” diye homurdanıyorlardı. Bakın, psiko-sosyolojik açıdan kefere, fecere, zaleme, feseka ve münafikîn nasıl aynı çizgide hareket ediyorlar!.. Varsın şehit olsun Hüseyinler Kerbela’da; Allah, Yezid olmaktan muhafaza buyursun!.. *Cenâb-ı Hak, sizi imtihan ettiğinden dolayı sevinmelisiniz. Çünkü yolunuz Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın yolu, Ebu Bekr u Ömer u Osman u Ali’nin yolu, Hasan ve Hüseyin’in yolu. *Varsın şehit olsun Hüseyinler Kerbela’da; Allah, Yezid olmaktan muhafaza buyursun!.. Varsın bir hayli Müslüman, tâbiîn şehit olsun Haccâc’ın eliyle; Allah, Haccâc olmaktan muhafaza buyursun!.. *Bunların kavgaları dünyada kendi hesabına bir düzen kurma ve çocuklarına onu intikal ettirme; yalı, villa peşinde koşma!.. Bilmiyorum o zaman yatlar da var mıydı, olsaydı mutlaka onlar da onu değerlendirirlerdi. Onun peşinden koşmaydı dertleri!.. Öbürlerinin dileği ise, sadece insanları Cenâb-ı Hakk’a ulaştırma, Allah ile kalbler arasındaki engelleri bertaraf ederek kalblerin Allah’la buluşmasını sağlamaktı. Sizin misyonunuz ve vazifeniz de budur. *Varsın bazı densizler sizi huzursuz etsinler, önemi yok. Siz, “Şayet geleceğin dünyası huzura kavuşacak, rahat nefes alacak ve senelerden beri oksijensiz kalmış insanlar gibi ‘ohh’ deyip oksijen yudumlayacaksa, her şey helal olsun!” diyeceksiniz. “Dünyayı başıma ateş yapsanız hakikat-i Kur’âniyeye feda olan bu baş size eğilmeyecektir!..” *Hazreti Pir’in ifadesiyle diyeyim: Kuvvet haktadır, hak kuvvette değildir. Kuvvetin hakta olduğuna binaen, dünyayı başıma ateş yapsanız, hakikat-i Kur’aniye’ye feda olan bu baş burayı biraz değiştireceğim falan oğlu falana, filan oğlu filana, bir kısım dahîle, sızmış yeni yetmelere baş eğmeyecektir, Allah’ın izni ve inayetiyle!.. *Biz ölümü “şeb-i arûs” görüyoruz. Ne zaman bize “gel” diyecek, tezkeremizi dolduracak?!. O ânı iştiyakla bekliyoruz. Şimdilik belli ölçüde bir ihsan şuuruyla maiyyetini duyduğumuz Cenâb-ı Hakk’ın, bir de Cemâl-i bâkemâlini görerek mest u mahmur olacağımıza inandığımız o ânı “şeb-i arûs” sayarak intizar ediyoruz. Bu video 20/12/2015 tarihinde yayınlanan “Mihneti Zevk Edinmişlerin Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/5/202310 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

DİNİ MESELLER

- İlmin belli sınırları vardır. -Müslümanın akıl açısından meseleyi ele alması vahyin, ilhamın ışığı altında aklın rehberliğiyledir. -Kainat Allah’ın mevcudiyetini gösteriyor. -Mühim olan Allah’ın anlatılması meselesidir.
6/4/202310 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

ONLAR DÜNYANIN ÇEHRESİNİ DEĞİŞTİRDİLER

-Dünyanın çehresini değiştirmeye talip olanların yolu budur. -Hakiki mümin mükellef (sorumlu) olduğu şeyleri kemal-i hassasiyetle yaşayan insandır. -Ey iman edenler! Takva dairesine hakkıyla giriniz.
6/3/202311 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

''Yusuf’un Kokusunu Alıyorum'' - DÜNDEN BUGÜNE KUTUP YILDIZLARI

Yusuf’un hasreti yakar kalbi olan herkesi Kavuşmadan önce kokusu gelir sabır ve şefkatin zirveleştiği hengamda. Babaya uğrayan Yusuf’un kokusu günümüze kadar gelir. Yusuf’ların hasretiyle yananların ruhunda müjde olarak kendini gösterir. Yusuflara kavuşmak belki de pek yakındır. Herkes Yusuf olamaz Yakup olamaz. O kokunun ulaştığı güller ise asla solmaz
6/2/202353 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

Ne diye zalimin işini kolaylaştırıyorsun? | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bir yerde Nemrutlar üzerinize geldiği zaman oradan çıkıp gidebilirsiniz; Hazreti İbrahim’in yoludur bu. Selefleriniz, seleflerinizin selefi öyle yapmıştır. “Orada duralım da bunlar bizi arama rahatsızlığına düşmesinler. Gidip boş evlere baskın yapmasınlar, şurayı burayı kurcalama zahmetine girmesinler. Veya ayaklarına gidip ‘Efendim beni arıyormuşsunuz, onun için geldim!..’ diyelim!..” Bu doğru düşünce değildir. Mü’minin kendisine zulmeden birisinin işini kolaylaştırması Allah’a karşı terbiyesizliktir. Ne diye zalimin, hainin işini kolaylaştırıyorsun?!. *Hazreti İbrahim zalemenin, fecerenin, fesekanın, ehl-i nifakın baskılarından, tazyiklerinden dolayı ayrılıp gitmiş; başka yerlerde bağlar, bahçeler oluşturmuş; kurumaya yüz tutmuş ve dikenler tarafından işgal edilmiş yerleri bostan ve bağistan haline getirmiş; nice hâristanları gülistana çevirmiştir. Tarih boyu Firavunlar aksini iddia etseler de insanın kendi milleti için var olan müesseselere girmesine “sızma” değil, “hakkını arama” denir. *Bir milletin ferdi, kendi milleti için var olan müesseselere sızmaz; hakkıdır, girer oraya. Bir insan kendi ülkesinde bir yere giriyorsa, hayatın değişik birimlerinde yer alıyorsa, buna “sızma” denmez. Buna sızma diyen kimseler, kendileri sızmışlardır da ondan dolayı öyle diyorlardır. “Âlemi nasıl bilirsin? Kendin gibi!..” Ona “sızma” denmez; ona,” hakkını arama” denir, ona “kendi olma” denir, ona “ülkesini yabancılara, sızmışlara kaptırmama” denir. *Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِي أَقْتُلْ مُوسٰى وَلْيَدْعُ رَبَّهُ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَنْ يُظْهِرَ فِي الْأَرْضِ الْفَسَادَ Bu âyet-i kerime, Firavun ailesi içinde neş’et edip, Hazreti Musa’ya en kritik anda destek veren bir mü’minin (Mü’min-i âl-i firavn) adının verildiği Mü’min Sûresi’nde geçmektedir. Firavun’un “Bırakın, ben Musa’yı öldüreyim; varsın o da Rabb’ine yalvarsın. Doğrusu ben onun, sizin dininizi değiştirmesinden ve bu yerde, bu ülkede fesat çıkarmasından korkuyorum.” dediğini anlatmaktadır. *Mekke müşriklerinin Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) için, “Ailelerimizi bölüyor, bizi atalarımızın yolundan döndürmeye çalışıyor.” dedikleri gibi; Firavun da kendi kavmine, “Dininizi, sisteminizi değiştirmesinden, sizi birbirinize düşürüp, bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum.” diyor ve kendi müfsitliğini gizleme gayreti içinde, eskiden beri bütün tiranların, diktatörlerin, tağutların yaptığı gibi davranıyordu. *Evet, hak karşısında yenilince ya kuvvete ya da demagojiye başvuran, dünyanın kaderine hâkim bütün mütekebbirler, despotlar gibi, Firavun da kuvvet gösterisinde bulunmak istiyor, bunun için halka sığınarak kamuoyu oluşturma gayretleriyle demagojiler yapıyor ve “Onun, dininizi/sisteminizi değiştirmesinden veya ülkede fesat çıkarmasından korkuyorum.” diyordu; diyor ve sanki o âna kadar her şey yolundaymış, toplum da müreffeh ve mesutmuş da Hazreti Musa her şeyi karıştırmış, halkı kargaşaya sürüklemiş gibi bir imaj uyarmaya çalışıyordu. Günümüzdeki misallerine de bakarsanız, bütün tiranların aynı kuvvet, şiddet ve demogojiye sığındıklarını görürsünüz. Bu video 20/12/2015 tarihinde yayınlanan “Mihneti Zevk Edinmişlerin Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/2/20238 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

''Baharın Habercisi Kış Kampları'' - İSMET MACİT / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

''Baharın Habercisi Kış Kampları'' - İSMET MACİT / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
6/1/20236 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

Haset, bazen küfrün yaptırmadığını yaptırtır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Öyleyse günümüzde bazı kimselerin sinek veya haşerat ısırması nev’inden ısırmaları karşısında sarsılmamak lazım. Durduğunuz yerin tamamen hakkaniyet ve adalet zemini olduğuna inanıyorsanız, orada sâbit-kadem olun!.. İnadın hikmet-i vücudu, hakta sebattır; Allah inat duygusunu hakta sâbit-kadem olmamız için vermiştir. Hakkı ve adaleti bulmuşsanız, bin fırtına esse, bin tane tayfun gelse bağışlayın, halk ifadesiyle diyeceğim size vız gelir ve dimdik durursunuz Türkiye’nin çınarları gibi; Allah’ın izniyle hiçbir şey deviremez sizi!.. *Devlettir, idaredir, sızmadır… Siz, bunları aşağılık ve kompleks sayarak, elinizin tersiyle iter ve Allah’a doğru yürürsünüz. Bu yürümeyi bugüne kadar Cenâb-ı Hak lütfetti ve sizi çok muvaffak kıldı. En güçlü devletler bile yirmi küsur senede yüz yetmiş ülkede maarif yuvaları açamadı. En güçlü devletler bile… Ne Batılı devletler ne bizim o mübarek, başımızın tacı olan Devlet-i Aliyye!.. Zaten şimdikilerin zerre kadar bir şey yaptığı söz konusu değil; yapamadılar! *Allah, lütuf buyurdu ve halkın himmetiyle bunları yaptırdı. Kime yaptırdı? Kendisini hiçlemiş insanlara yaptırdı. Kendini sıfır görenlerin sol taraflarına bazen bir rakamı koydu, on oldu; bazen iki koydu, yirmi oldu; bazen üç koydu, otuz oldu; bazen dokuz koydu, doksan oldu; bazen bir sıfır daha koydu, dokuz yüz oldu. Allah’ın inayeti, tamamen sevk-i ilahî. Mü’minin kendisine zulmeden birisinin işini kolaylaştırması Allah’a karşı terbiyesizliktir. *Birileri Hizmet faaliyetlerini ve muvaffakiyetlerini çekemediler, hazmedemediler. Âcizane hep arz ediyorum: Haset bazen küfrün yaptırmadığını yaptırtır. Ne Türkiye’deki dil olimpiyatlarınızı hazmedebildiler ne de Türkiye’de yasak edince yirmi ülkede belki kırk yerde farklı şekilde aynı aktivitelerin icrasını sindirebildiler. Sindiremediler, çünkü enzim yoktur onlarda. O işin enzimi, iman-ı billah, marifetullah, muhabbetullah, zevk-i ruhânî ve iştiyak likâullah’tır. Bunların hepsi zirvede değilse, bu türlü şeyleri hazmedemezler. *Bir yerde Nemrutlar üzerinize geldiği zaman oradan çıkıp gidebilirsiniz; Hazreti İbrahim’in yoludur bu. Selefleriniz, seleflerinizin selefi öyle yapmıştır. Bu video 20/12/2015 tarihinde yayınlanan “Mihneti Zevk Edinmişlerin Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
6/1/20236 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Şeffaf Hareket ve Anlatmaktan Bıkmamak | 14/05/2007

Soru: Gerçekten dünya barışından ve insanlığın saadetinden başka bir şey düşünmememize, siyasî, idarî ve dünyevî hiçbir gayeye bağlanmadan sadece Allah rızası için dine ve millete hizmet etmemize ve bunu yaparken de alabildiğine şeffaf davranmamıza rağmen hâlâ bazı insanlar tarafından suçlu muamelesine tabi tutulmamızı ve yer yer mercek altına alınmamızı nasıl değerlendiriyorsunuz? -Sizin ruh dünyanızdan ve değer ölçülerinizden haberdâr olmayanların ve hiçbir beklentiye girmeden millet için fedakarlık yapmayı hayat boyu hiç tatmayanların sizi anlamaları kolay değildir. (01.12) -Her şeye rağmen bize, asıl niyetimizi her fırsatta anlatmak, herkesle oturup kalkarak biricik hedefimizin Hak rızası olduğunu Ebu Cehil ruhlulara bile duyurmak ve doğrulara tercüman olmaktan asla bıkmamak düşüyor. (02.24) -80’li yıllara ait bir hatıra… (05.45) -Gerçekten o asıl hedefe bağlılığımız devam ediyor mu, yoksa ara sıra kaymalar mı yaşıyoruz? Bazı musibetler bu kaymalarımız sebebiyle yol bulup üzerimize geliyor olmasın!.. (08.34) -Biz şeffaf hareket etmeli, gizli-saklı bir şeyimiz olmadığını âleme göstermeli ve başkalarının yanlış yorumlarla farklı manalara çekeceği söz ve tavırlardan da uzak durmalıyız. (11.43) -Rasûl-ü Ekrem Efendimiz başına ne gelirse gelsin sadece kendi vazifesine bakıyor, üzerine düşeni yapıp neticeyi Cenâb-ı Allah’a bırakıyordu. (16.09) -Allah Teâlâ, Peygamber Efendimizi bütün şerirlerin şerlerinden muhazafa buyurdu; çizgisini koruyup peygamberâne bir tevekkül ve teslimiyetle vazifesini eda etmeye çalışan sevgi erleri de Allah’ın hıfz ü himayesine mazhar olacaklardır. (18.51)
5/31/202323 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Bir toplum özündeki güzellikleri değiştirmedikçe... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Mü’minler, tekvînî ve teşriî emirlerin mana, muhteva ve özünde bitevî derinleşmeli; böylece, değişimi daha bir olgunlaşma şeklinde anladıklarını ortaya koyarak iç içe inkişaflar gerçekleştirmelidirler. Ne var ki, kendi kimliklerinden uzaklaşma, farklı kültürlerin tesirlerinde kalarak başkalaşma ve içten içe çürüyüp öze yabancı bir hal alma anlamlarına gelen bir “değişim”den korkmalı; bu manadaki bir değişikliği bozulma saymalı ve kendilerini ondan korumak için farklı vesilelere sığınmalıdırlar. *Zira, böyle bir deformasyon, nimetlerin bütün bütün kesilmesine ve toplumun ilahî azaba uğramasına sebebiyet verebilir. Kur’an-ı Kerim, “Bir millet kendilerinde bulunan güzel ahlâk ve meziyetleri değiştirmedikçe Allah da onlara verdiği nimeti, güzel durumu değiştirmez.” (Enfal, 8/53); “Bir toplum özündeki güzellikleri değiştirmedikçe, Allah Teâlâ da onlara lütuf buyurduğu nimetlerini ve iyi hali tağyir etmez.” (Ra’d, 13/11) buyurarak bu hususa dikkat çekmektedir. *Evet, bir toplum, kendisine bahşedilen nimetlere mazhar olduğu andaki iman, marifet, safvet, samimiyet, azim, kararlılık ve hasbîlik gibi yüce hasletlerini yitirmedikten sonra, ilahî âdete göre o nimetlerin alınması ve o toplumun derbederliği asla söz konusu değildir. Ne var ki, dünden bugüne farklı farklı döneklikler olagelmiş; Cenâb-ı Hak da dönekleri götürüp yepyeni insanlar ve toplumlar getirmiştir. Şu ayet bu hakikati ifade etmektedir: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لآئِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ “Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, (bilsin ki), Allah öyle bir kavim getirecek ki, O, bu kavmi sever, onlar da O’nu severler. Mü’minlere karşı başları yerde, kâfirlere karşı ise onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler ve kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah, atâsı, ihsanı çok bol olandır ve her şeyi en iyi şekilde bilendir.” (Mâide, 5/54) Bu video 20/12/2015 tarihinde yayınlanan “Mihneti Zevk Edinmişlerin Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
5/31/20237 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

İlk gelen dinlerle dinimiz arasında ibadetlerde fark var mıdır? | Fethullah Gülen Hocaefendi

İlk gelen dinlerle dinimiz arasında ibadetlerde fark var mıdır? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
5/30/20233 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Bu tahribatı çeyrek asırdan evvel tamir edemezler! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Şekle ve surete takılıp kalma, günümüzde Müslümanları şekil ve suret Müslümanı haline getirdi. Siret olmadı, derinlik olmadı, kalbî ve ruhî hayat olmadı. Hususiyle günümüz İslam dünyasında, idare edenlerin icraatıyla öyle bir anlayış yayıldı ki, hırsızlık yapınca da Müslüman oluyor, rüşvet alınca da Müslüman oluyor, milletin hukukuna tecavüz edince de Müslüman oluyor, zulmedince de Müslüman oluyor, itibarına dokunanları ezince de Müslüman oluyor. Bu, Müslümanlık adına öyle korkunç bir tahribattır ki, size yeminle teminat veririm, Haçlılar’ın tahribatı bu kadar olmamıştır. *Çünkü o devirde inananlar, karşılarına çıkan kimselerin farklı bir anlayış ve farklı bir inanç taşımalarından dolayı onlara tavır aldılar. Dolayısıyla, Haçlılar böylesine bir deformasyona ve dejenerasyona sebep olamadılar. Onların karşısında Alparslan gibi kıvamlılar kıyam ettiler; Kılıçarslanlar, Melikşahlar, Nureddin-i Zengîler, Selahaddin’in amcası Şîrkûhlar ve Selahaddin Eyyubîler karanlık karşısında ışığın kıyamı gibi kıyam ettiler. Bu, karanlık karşısında ışığın başkaldırması, “Hayır, buraya kadar!” falan demesiydi. Fakat bugün Müslümanlıkla beraber bütün levsiyât ve mesâvî de olabilirmiş gibi bir telakki yayıldı. Bu sebeple İslam Dünyası’nda korkunç bir deformasyon ve dejenerasyon yaşanmaktadır. Hal-i hazırdaki tahribat çeyrek asırdan evvel tamir edilemez; meğer ki ekstradan bir inayet-i ilahiye ola!.. *En dahi ve en güçlü insanlar böylesine bir deformasyonu reforma ve bu tahribatı tamire kalksalar, Hazreti Pîr-i Mugân’ın “Asırlardan beri rehnedar olan bir kalenin tamiriyle mükellefiz.” buyurduğu o kaleyi tamir etmeye çalışsalar, inayet-i ilahiyeyi de yanlarına aldıkları zaman, çeyrek asırdan evvel bunu gerçekleştiremezler. İslam dünyasında tahribat işte bu derece korkunçtur. *Müslümanlık bir yönüyle münafıklık derekesine indirilmiştir. “Her mesâvîyi irtikâp edebilir, her meâsîyi irtikap edebilir fakat yine de halis, muhlis Müslümandır; onu şöyle-böyle sorgulayan insan da dinden çıkmıştır, kafirdir!” Böyle bir tarz-ı telakki, öyle bir deformasyon ve dejenerasyona sebebiyet vermiştir ki, şu bir buçuk milyara yakın İslam dünyası, himmetlerini inzimam ettirseler, Hac’da bir araya geliyor gibi bir araya gelseler, duygu ve düşüncelerini Ka’be mihrabından ifade etmeye kalksalar, nadide dimağlar ve yüksek fetanet erleri yetişse, onlar seslerini, soluklarını günümüzün teknolojisiyle dünyanın her tarafına ulaştırsalar, yine de hal-i hazırdaki bu tahribatı çeyrek asırdan evvel tamir edemezler. Meğer ki ekstradan bir inayet-i ilahiye ola!.. Bu video 20/12/2015 tarihinde yayınlanan “Mihneti Zevk Edinmişlerin Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
5/30/20237 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-13 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-13 | Fethullah Gülen Hocaefendi by
5/29/202352 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

Bütün ülkelerin sultanlığını verseler! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

İman, İslam, belli ölçüde bir ihsan, küçük çapta da olsa bir ihlas, yüzde biri kadar bile bulunsa bir rıza mülahazası ve o kadarcık bir iştiyâk likaullah… Bunlar Cenâb-ı Hakk’ın öyle lütuflarıdır ki, bu dünyayı bütün cazip güzellikleriyle verseler, bunların onda birine tekâbül etmez. Değil bir ülke, bütün ülkelerin sultanlığını verseler, bu ihsanların onda birine karşılık gelmez. *Şekle ve surete takılıp kalma, günümüzde Müslümanları şekil ve suret Müslümanı haline getirdi. Siret olmadı, derinlik olmadı, kalbî ve ruhî hayat olmadı. Hususiyle günümüz İslam dünyasında, idare edenlerin icraatıyla öyle bir anlayış yayıldı ki, hırsızlık yapınca da Müslüman oluyor, rüşvet alınca da Müslüman oluyor, milletin hukukuna tecavüz edince de Müslüman oluyor, zulmedince de Müslüman oluyor, itibarına dokunanları ezince de Müslüman oluyor. Bu, Müslümanlık adına öyle korkunç bir tahribattır ki, size yeminle teminat veririm, Haçlılar’ın tahribatı bu kadar olmamıştır. Bu video 20/12/2015 tarihinde yayınlanan “Mihneti Zevk Edinmişlerin Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır.
5/29/20238 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Mevlana’yı hem müslümanlar hem de kâfirler seviyor. Neden?

Hz. Mevlana gibi büyük bir insanı hakikaten kâfir de sevmeli, mümin de sevmeli, cin de sevmeli, şeytan da sevmeli. Mevlana, hem edebi, tasavvufi hem de tefekkür cephesi ile çok harikulade bir zattır, tesir sahası çok geniştir. İki çeşit Mevlana vardır. Bir dual Mevlana anlayışı karşısında mümin, hangi Mevlana’dan yana olduğunu çok iyi tayin etmeli.
5/28/20235 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

Ölüm ansızın gelir! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Ölüm ansızın gelir 00:37 Hassas iradelerinizle, duyarlı şuurunuzla, irade insanı ve şuur insanı olarak yaşamaya bakacaksınız 01:51 Mümin ciddiyet insanıdır 03:05 “Benim rahmetim, gazabımdan çok öncedir” 04:35 Ölüm ansızın gelir ve kabir amel sandığıdır 06:48 Günahın, kötülüğün en küçüğüne dahi vize vermeme 07:09 Günahlara kapılar sürmeli olmalı 07:54 Helal dairesi keyfe kâfidir, harama girmeye lüzum yoktur
5/27/20238 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

''Kadere Razı Gelen Mısır'a Sultan Olur'' - DÜNDEN BUGÜNE KUTUP YILDIZLARI

Asırlardır yaşanmış sırlı bir yolculuk, her dönem ve herkese kendi konumuna göre iz düşüm yaşatır. Çocuklukta, gençlikte ve olgunlukta çeşitli merhalelerden geçen insanlık, sabırla, iffetle ve ferasetle asli vazifesini ihmal etmezse, zirvelerde dolaşmaya namzettir. Hakiki bir iman, güçlü bir irade ile buluşursa aşamayacağı hiçbir engel olamaz Allah'ın izniyle
5/26/202349 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Çok yakın bir gelecekte! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Muhalif rüzgârlar karşısında sarsılmadan, eğilmeden, devrilmeden yola devam etmek lazım. İnşaallah siz sarsılmadınız, eğilmediniz, devrilmediniz. Sizi eğmeye, devirmeye, yıkmaya çalışan kimseler, sizi kendilerine benzettiler, korkuttukları zaman dağılıp kaçacağınızı zannettiler. Vâkıa savrulan bazı kimseler oldu, onlar zaten iğreti duruyorlardı. Fakat Allah’ın izni ve inayetiyle, sizi bir yerde sıkıştırdılar, siz tohumlar gibi dünyanın değişik yerlerine saçıldınız; kuvve-i inbâtiyesi çok yüksek olan yerlerde geleceğin başaklarının tohumları oldunuz. Çok yakın bir gelecekte, dünyanın dört bir yanında, İslam’ın evrenselliğine uygun, o tohumlar başağa yürüyecek; o fideler çınar olmaya, selvi olmaya yürüyecek; ser çekecek, dal budak salacak, meyvelerle salınacak; bugün sizin yaptığınız şeylerle dünyanın yüzü gülecek, insanlık ütopyalarda aradığını sizin bugün yaptığınız o hizmetin sonucunda görecek. Dünyevîler, dünyaya tapanlar, sizi değişik ad ve unvanlarla karalamaya çalışanlar bunu anlamasalar bile!.. Zaten anlayamazlar… Karanlığa kilitlenmiş, güneşe sırtını dönmüş, Allah’tan kopmuş, Peygamber’den uzaklaşmış kopuklar anlamasalar bile her şeyi anlayan, bilen bir Zât var; O mutlaka sizi beklediğinizin çok çok üstünde ihsanlarla lütuflandıracak. Şeytana tâbi olmuş kimselerden yalan, iftira ve entrikadan başka bir şey beklemeyin!.. *“Ne dünyadan safa bulduk, ne ehlinden recâmız var / Ne dergâh-ı Huda’dan maada bir ilticamız var.” (Nef’î) Ezseler de, üzseler de, yaralasalar da, değişik iftiralar atsalar da, uçaklar icat etseler de, yalancı biletler icat etseler de, bir yerden başka bir yere kaçıyor gibi gösterseler de, olmadık yalanlarla değişik senaryolar oluştursalar da, telefonlarla falana filana emir veriyormuş gibi “Filanın hakkından gelin!” dedirtseler de, bir dönemde belli şekilde kullanıp mesâvîler irtikap ettirdikleri bazı kimseleri muratları hasıl olduktan sonra partal eşya gibi kaldırıp bir kenara atsalar da.. dergâh-ı Huda’dan maada bir ilticamız yok!.. Böyle davransalar ve bunların senaryolarını yapsalar bile şeytana tâbi olmuş insanlardan başka şey beklemeyin. *Allah’a tâbi olan insanlar, insanların bu zaaflarını bilmelidirler. Hazreti Rasûl’e tâbi olan insanlar, O’nun yolunda olmalı fakat aynı zamanda şeytana tâbi olan kimselerin öyle diyeceklerini, öyle düşüneceklerini, öyle kararlar vereceklerini, öyle çığırtkanlık yapacaklarını da nazardan dûr etmemelidirler. Bir mü’min bir delikten bir kere ısırılır. Hüsn-ü zannınıza yenik düştünüz, yılanlar tarafından ısırıldınız! Bir kere ısırılma aklınızı başınıza getirdiyse, inşaallah bir daha ısırılmazsınız. Allah inayetini, riayetini, kilâetini eksik etmesin sizden!.. Vesselam!..
5/26/20236 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Gerilimin kaybolmaması için okumaya çok önem verme mecburiyetindeyiz.

*Arkadaşlarımız mutlaka bir şeyler okuyacaklar. Kendilerini Ameliyat-ı Fikriye’ye götürecek; ruhta, kafada bir ameliyat yaptırtabilecek şeyler okuyacaklar. Allah kâinat kitabını sayfa sayfa önümüze sermiş. Bunu anlamayız diye nebiler göndermiş, bu Kitab-ı Ahkem-i’yi muhkem olan Kuranı ile bize anlatmış. Aradan zaman geçti, peygamberin sesi soluğu uzaktan duyulmaya başlayınca, bunlar duymaz demiş ve mücedditler göndermiş. Gelen herkes Kuran-ı Kerim’i soluklarıyla soluklamış ve bunu yeniden bize duyurmuş. *Kuran yeni yeni kitaplar haline gelmiş; şerhiyle, tefsiriyle elimize verilmiş. Kainat kitabını okuyarak fikir istikametinde bir fikir operasyonuna gitmek lazım. Düşüncede daima yenilikleri takip etmek lazım. Her gün kalbimizde iman peteğine yeni ballar göndermek lazım. Ballar balı da Yunus’un diliyle böyle bulunur. Onu bulacak ve her şeyden kurtulacağız. Gerilimin kaybolmaması için okumaya çok önem verme mecburiyetindeyiz.
5/25/20231 minute, 27 seconds
Episode Artwork

Bu hizmette, yalnız Cenâb-ı Hakk’ın rızası olmalı! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Ben neye müteveccihim, onlar beni neye müteveccih görüyorlar ve gösteriyorlar!” der. *Günümüzün o kadar çok körü, sağırı, kalbsizi var ki, mabedde başını yere koyarken bile hakikati göremiyor. İhsan ruhundan habersiz.. ihlas ruhundan habersiz.. iştiyak likaullahtan habersiz… Sadece kendilerine iliştiğiniz zaman, kovanına ilişilen arıların birden hücum edip sokmaya kalkışmaları gibi, balını kaptırmamak üzere harekete geçip saldırıyorlar. Ballar balını bulamamış, “Ballar balını buldum kovanım yağma olsun!” (Yunus) duygusunu hiç tatmamış zavallılar, hemen sizi sokmaya kalkıyorlar. “Bunları sokar, zehirler, öldürürsek, dünya bütünüyle bize kalır. Şayet onlara hakk-ı hayat tanımazsak, onları tenkile uğratır, tehcir eder, ibâdede (kökten kazımada) bulunursak, dünya bütün hezâfiriyle, göz kamaştırıcı güzellikleriyle bize kalır.” diyorlar. Hâlbuki gönlünü dünyaya kaptıran, “dünya” deyip oturan “dünya” deyip kalkan kimseler ahiret adına bütün azıklarını dünya hesabına kullanmış ve gidecekleri mezara zâdsız zahîresiz gitmiş olurlar. Sizi bir yerde sıkıştırdılar ama siz dünyanın değişik yerlerine saçıldınız, geleceğin başaklarının tohumları oldunuz!.. *Yaptığınız her şeyde ihlasa yapışır, Allah’ın rızasını gözetir ve O’na iştiyakla başka şeylerden kalbî alakanızı kesmeye çalışırsanız, çok iyi bir şeyi avlamış sayılırsınız. Hazreti Üstad bu hakikati ne güzel ifade eder: “Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakk’ın rızasını esas maksat yapmak gerektir.”
5/25/20235 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

En Önemli Vazife | 07/05/2007

Soru: Allah’ın adının gönüllere nakşedilmesi ve İslam dininin şanına uygun bir şekilde başkalarına da anlatılması diyebileceğimiz “i’lây-ı kelimetullah” vazifesinin diğer farz ibadetlerin önüne geçtiği dönemler var mıdır? Bu vazife, sadece belli şahıslarla mı alâkalıdır; yoksa mesleği ne olursa olsun ferden ferdâ herkesin omuzundaki bir mesuliyet midir? -İyiliği emredip kötülükten sakındırma ve dinî hakikatleri anlatıp onları güzelce temsil etme vazifesi günümüzde farzlar üstü bir farzdır. (01.13) -Fazilet hissinin kaynağı Allah sevgisi ve O’ndan cüdâ düşme korkusudur. (02.37) -Bugün biz imanın gönülde hasıl ettiği heyecanı derinden duymaya muhtacız ve o heyecanı bütün kalblere duyurma sorumluluğuyla karşı karşıyayız. (05.57) -İslam, zorlama ile kabul edilen (mükreh) imanı makbul saymadığı gibi, cebr u şiddetle yaptırılan işleri de onun ruhuna aykırı bulmuştur. (11.31) -İman hizmetinden el çekmenin ve irşad vazifesini başkalarından beklemenin bir mazereti olabilir mi? (12.26) -Allah’ın dinine hizmet etmek O’nun sıyanetine girmenin en önemli vesilesidir. (16.25) -Zirvedekilerin hasmı şeytanların en büyükleridir. (18.54)
5/24/202323 minutes, 6 seconds
Episode Artwork

Dünyaya, dünya kadar; ukbâya da ukbâ kadar! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hak ve hakikatlere tercüman olmaktan daha büyük bir vazife yoktur; o, dünyada yüz tane imparatorluk kurmaktan çok daha önemlidir. Hem zaten sizin böyle pes bayağı şeylere karşı teveccühünüzün olduğu/olacağı kanaatinde değilim. Biz dünyayı Zât-ı ulûhiyete ve Esmâ’sına bakan yönüyle öper başımıza koyarız; ahiretin mezrası ve koridoru olması yönüyle öper başımıza koyarız. Fakat dünyanın hevâ-i nefsimize, bedenimize, garîze-i beşeriyemize, cismaniyetimize, hayvaniyetimize, tûl-i emelimize, tevehhüm-ü ebediyetimize bakan yönleriyle “Dünya bir cife, bir pislik yığınıdır. Onun arkasından koşanlar da sadece kilâbdır (köpeklerdir)!..” beyanını esas alırız. *Alvarlı Efe Hazretleri der ki: “Öyle bir dildâre dil ver, eyleye dilşâd seni / Öyle bir dâmeni tut ki, ede ber-murâd seni!” Yani, öyle bir sevgiliye gönül bağla ki, gönlünü şâd etsin. Öyle bir eteğe yapış ki, seni muradına erdirsin. Öyle birine talip olmalı ki, sizi olmazlara, ulaşılmaz zirvelere ulaştırsın. “Az ağrı, âsân ölüm, tekmil iman, Kur’an; akıbet Firdevs-i Cinân ve rü’yet ü Rıdvan.” *Cennetin binlerce sene mesudâne hayatı bir dakika rüyet-i cemaline mukabil gelmeyen Hazreti Cenâb-ı Hakk’ın mübarek rü’yetine, rızasına ve Rıdvan’ına müteveccih olan insanlar, başka teveccüh aramaktan vazgeçmeliler, vazgeçerler. Görmezler dünyayı, buğulu görürler onu. Dünya bütün parlaklık, ihtişam ve debdebesiyle görünse de flulaşır onların nazarında, renk kaybeder, belki de hiç görmezler onu. Erzurumluların ifadesiyle, “Az ağrı, âsân ölüm, tekmil iman, Kur’an; akıbet Firdevs-i Cinân ve rü’yet ü Rıdvan.” Buna kilitlenmiş bir insanın etrafından altın, gümüş, zebercet saçılsa, o dönüp bakma lüzumunu duymaz; belki “Allah Allah, ne kadar komik insanlar bunlar! Ben neye müteveccihim, onlar beni neye müteveccih görüyorlar ve gösteriyorlar!” der.
5/24/20237 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Allah kainatı yaratmadan önce ne yapıyordu? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah kainatı yaratmadan önce ne yapıyordu? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
5/23/20232 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Dünyaya tapanların çağı! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 27/12/2015 tarihinde yayınlanan “Dünyaya Tapanların Çağı” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Günümüz ve çağımız dünyayı ahirete tercih edenlerin çağı. Camidekinin derdi de o, Kabe’ye gidenin derdi de o, Arafat’ta el kaldırıp yalvaranın derdi de o: “Dünyada bana şunu ver, şunu ver, şunu ver!..” Seslerine kulak verin, dinleyin; yanan yüreklerle Allah’a teveccüh var mı?. “Gönülden” demekle gönülden olmaz; “gönülden demek”le gönülden olur. Aşk, heyecan ve marifetin ses çıkarıcı bir mızrap gibi kalbe inmesi, o kalbin iniltisinin dil ve dudakla seslendirilmesi, yüreği çatlatacak bir hava içinde cehennemi söndürecek tek iksir olan gözyaşlarının ceyhun edilmesi ve bu hissiyatla “Allahım Sen.. Sen.. Sen!..” denmesi esastır. “Evlad u ıyâlim.. çocuklarım.. torunlarım.. ikbâlim.. istikbâlim.. geleceğim.. yalılarım.. yatlarım.. makamım.. mansıbım.. payem.. alkışlanmam.. kabul edilmem.. parmakla gösterilmem!..” Bu mülahazalardan bir tanesi o kulluğun içine, o Müslümanlığın içine katıldığı zaman, koskocaman, belki dünya hayatı çapındaki bir zülal bir yönüyle zehir haline getirilmiş, kirletilmiş ve tesiri kaybettirilmiş olur. *Fakat ne acıdır ki, bu çağ, dünyaya tapanların çağı.. bilerek dünya hayatını ahiret hayatına tercih edenlerin çağı.. camiden Kabe’ye, oradan Mina’ya, Müzdelife’ye ve Arafat’a kadar!.. Bütün kulluğu kirletecek şekilde dünyaya birinci sırada yer vermek, onu birinci tercih yapmak hafizanallah bu çağın vebadan, taundan, cüzzamdan, AIDS’ten daha tehlikeli bir hastalığıdır; o virüs kime musallat olursa, onu yere serer.
5/23/20236 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-12 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-12 | Fethullah Gülen Hocaefendi by
5/22/202348 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

Hz. Muhammed hürmetine bizi de affet! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 27/12/2015 tarihinde yayınlanan “Dünyaya Tapanların Çağı” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Allah Rasûlü, gaye ölçüsünde bir vasıtaydı, bir vesileydi; fakat O kendisini sıradan bir insan gibi görüyordu. Sadece vazifesi üzerinde hassasiyetle duruyordu; çünkü Allah O’na “Ey (şanı çok yüce, o en büyük) Rasûl! Rabbinden sana her ne indirilmişse onu eksiksiz tebliğ et! Eğer böyle yapmazsan risalet (elçilik) vazifeni yerine getirmemiş olursun. Allah, seni bütün insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu (senin aleyhindeki) hedeflerine ulaştırmaz.” (Mâide, 5/67) diyordu. Farzımuhal tek bir emri tebliğ etmemesi, vazifeden kaçma, askerlikten firar etme demekti. Dolayısıyla hassasiyetle onun üzerinde duruyor; “Vazifem, mesuliyetim, sorumluluğum!” diyor, onu vurguluyordu. *Kâdı Iyaz hazretleri, Hazreti Âdem’in tevbesini ve o tevbenin kabulünü şöyle bir tablo ile resmeder: Dergâh-ı İlâhîden uzaklaştırılması Hazreti Âdem’i o kadar üzmüştü ki, tam kırk sene mahcubiyetten başını kaldıramadı; dua dua yalvardı, gözyaşlarını ceyhun etti. Nihayet Cennet’ten aklında kalan bir hatıra onda yeniden dirilme ümidini şahlandırdı. Hazreti Âdem, henüz Cennet’te iken, Cennet kapısında gördüğü bir levhayı seyre dalmıştı. Levhada “Lâ ilâhe illallah Muhammedün rasûlullah” yazıyordu. Cennet’in girişi bu cümle ile süsleniyordu. Adetâ “Muhammed” ismi, birden Hazreti Âdem’in karşısında temessül etti. “Allahım beni Muhammed hürmetine affet!” dedi. Cenâb-ı Hak, “Sen O’nu nereden biliyorsun?” buyurunca, Hazreti Âdem: “Arş-ı A’zam’da Senin mübarek adının yanında O’nun isminin yazılı olduğunu görmüştüm. Bundan anladım ki, nezd-i ulûhiyetinde teklifsiz biri varsa o da o Zât’tır.” cevabını verdi. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, Hazreti Âdem’i affedip kurb-ı huzuruna kabul buyurdu.
5/22/20236 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Dünya Dışında Yaşayan Başka Canlı Var mı?

Dünya yüzünde yaşayan insanlardan başka insan var mı? 00:43 Varlığını müdafaa da var, yokluğunu iddia da var bu mevzuda 03:30 Hiçbir ilim adamı, hiçbir astronom bu mevzuda kesip atıp bir şey söyleyemez 04:44 İnsanlar hiçbir zaman o âlemle ittisal kuramazlar 05:42 Küre-i Arz’ın canlının yaşamasına müsait bulunduğu hale gelmesi için o kadar çok şart lazım ki 07:49 Canlının meydana gelmesini izah edememişiz biz daha bugüne kadar 08:07 Kimya hanelerde İlm-i Kimya, bir canlı meydana getirmeden acizdir
5/21/20239 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Batıl yolla hak neticeye varılamaz

Batıl yolla hak neticeye varılamaz 00:30 Her hak maksadın her vesilesi hak olmaz 01:22 Müminin hedefi meşrudur, hedefi mukaddestir 03:44 Hak bir neticeye batıl yollarla varılamaz 05:59 Allah (c.c) Sultan Mahmut’u bir zaman sakladığı gibi bu milletin nüvesini sakladı, korudu 06:45 Cihanın sizin sesinize ve soluğunuza ihtiyacı var 07:13 Kendi hüviyetinizle var olarak kendinizi ispat edeceksiniz
5/20/20238 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Biraz daha diş sıkmak lazım

*İmana ve Kuran’a müteallik meseleler bizim ana meselemiz. Bunlara ihtimam gösterilmesi gereken en hayati meselemiz nazarıyla bakacağız. Bir tavuk altına 40 yumurta koysanız kanatlarını açacak ve hiçbirini zayi etmeden, 20 gün sonra civciv çıkarmak için elinden gelen her şeyi yapacak. İnleyecek, yatıp kalkıp dönecek ve belki de şuuru olsa kanatları ile ihata edemediği, kavrayamadığı için bana niçin bu denli zahmet veriyorsunuz diyecek. Ben size hep böyle bakmak istedim. Kendisine tevdi edilen işin altında ezilmiş insan değil, bir kuluçka gibi yumurtalardan civciv çıkaracağım diye döne döne bir gün ölmüş olarak bulacağınız şekilde baktım. Yumurtalardan civciv çıksın da ben gidersem de olsun, zararı yok. *Eğer bugün varsa ve eğer bugün tülleniyorsa o günkü samimiyet üzerinde tülleniyordur. Size de böyle bir samimiyet ve içtenlikle, bu kadar sıcaklıkla, hasbîlikle, yaşatma ve diriltme arzusuyla kendini helak edecek nazarıyla baktım. Bakmaya da devam edeceğim. 50 defa o fecirlerle Fecr-i Kazip diye aldansam da bakmaya devam edeceğim. *Siz kadın erkek bu ölçüde hiçbir zaman ne beni ne de başkalarını aldatmadınız. Allah sizinle hizmete, Kuran’a ve imana çok şey kazandırdı. Biraz daha diş sıkmak lazım. Dünyanın sizin sunacağınız mesaja ihtiyacı var. Dünyanın böyle bir beslenmeye ihtiyacı var.
5/19/20236 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

O’nunla münasebeti kavi tutmak lazım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 27/12/2015 tarihinde yayınlanan “Dünyaya Tapanların Çağı” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Türkçe de söyleyebilirsiniz Arapça da; aynı mazmun çerçevesinde daha başka hususlar da katabilirsiniz; fakat bütün istekleriniz şu noktada temerküz etmeli: اللّهُمَّ تَوَجُّهَكَ وَنَفَحَاتِكَ وَأُنْسَكَ وَقُرْبَكَ وَمَعِيَّتَكَ وَحِـمَـايَـتَـكَ وَرِعَايَتَكَ وَكِـلَاءَتَـكَ وَنُـصْـرَتَـكَ وَحِفْظَكَ وَحِصْنَكَ الْحَصِينَ وَحِـرْزَكَ الْحَصِينَ وَالنُّـصْـرَةَ عَلَى أَعْدَائِنَـا مِنَ الْإنْسِ وَالْجِنِّ وَالْغُولِ وَالْغُولَةِ وَالسَّاحِرِ وَالسَّاحِرَةِ وَخَالِصَ الْعِشْقِ وَالْإشْتِيَاقِ اِلَى لِقَائِكَ وَاِلَى لِقَاءِ حَبِيبِكَ وَأَحِبَّائِكَ أَبَدَ الْآبِدِينَ وَدَهْرَ الدَّاهِرِينَ “Allahım, sevgi ve rahmetle bize teveccüh buyurmanı; ilâhî nefhalarınla, ötelerden esintilerinle gönlümüzü şâd kılmanı; dostluğun, yakınlığın ve yüce şanına yaraşır şekildeki beraberliğinle bizi yalnızlıklardan kurtarmanı; vekilimiz olarak bizi gözetip kollamanı, hıfz u sıyanetinle korumanı, aşılmaz manevî kalelerinin ve sağlam sığınaklarının içine almanı; yardımınla destekleyip insanlardan, cinlerden, türlü türlü habis ruhlardan, erkek veya kadın sihirbazlardan olan düşmanlarımıza karşı zafere ulaştırmanı diliyoruz. Her şeyden öte Zâtına karşı gönülden aşk u alaka, Sana kavuşma iştiyakı, Habîbine (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve sevdiklerine vuslat arzusu talep ediyoruz. Bunları ebedî, zaman üstü, zamanı aşkın olarak istiyoruz.” *Cenâb-ı Hakk’ın lütufları karşısında aklımıza “Bir şeyler yaptık” mülahazası geldiği zaman hemen o düşüncenin başını “mâ abednâ”, “mâ arefnâ”, “mâ hamidnâ”, “mâ şekernâ”, “mâ sebbahnâ” (İbadetin, marifetin, hamdin, şükrün, tesbihin hakkını veremedik!) duygusuyla ezmeliyiz. “Ey ibadete layık yegâne Ma’bud, Sana hakkıyla ibadet edemedik!.. Ey bütün mahlûkat tarafından bilinen Rabbimiz, Seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık!.. Ey her dilde meşkûr olan Rabbimiz, Sana gereğince şükredemedik! Ey yerde ve gökte her varlık tarafından adı anılan ve tesbih edilen Rabbimiz, şanına lâyık zikr u tesbihi yapamadık!” deyip O’na gerektiği gibi kullukta bulunamadığımızı, O’nu hakkıyla bilemediğimizi, ululuğu ölçüsünde zikredemediğimizi ve şükür vazifesini tam yerine getiremediğimizi avaz avaz ilan etmeliyiz. *O’nunla münasebeti kavi tutmak lazım. Dünyanın cazibedar güzellikleri baş döndürebilir. Hatta inanıyor gibi görünen insanlar bile bütün kalbleriyle dünyaya bağlı olabilirler. Hafizanallah, dünyayı seviyor, onu her şeye tercih ediyor ve bu açıdan da yanılıyor olabilirler. Yanılmamanın yolu, günde yüz rekât namaz kılsak ve yüz bin defa tesbih u takdis u tebcil u takdirde bulunsak da yine vazifemizi yerine getiremediğimize inanmamızdır. “Senin hakkını eda edemedik ey Mabûd-u Mutlak, ey Maksud-u bi’l-istihkak!” hissiyle dolu olmamızdır. Belki böyle bir mülahaza, rahmet-i ilahiyeyi harekete geçirerek bizim kulluk adına bıraktığımız boşlukları da doldurur ve öbür tarafta çok önemli, tam, hatta etemm teveccühlere mazhar oluruz. “Onlar dünya hayatını bile bile âhirete tercih ederler.”
5/19/20239 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

'' Yusuf Beklentisi '' - DÜNDEN BUGÜNE KUTUP YILDIZLARI

Yusuf gibi kalmak, Yusuf gibi olmaktan geçer. Komplolar kurulsa bile kimsenin aleyhinde olmamak, Yusuflar’a has bir keyfiyet. Bazen kutsi yolculuklar, bir rüya ile başlar. Maddi olarak ne varsa kaybedersin bu sırlı yolculukta. Ama pak olan ruhuna toz dahi konduramazlar. Bütün insanlığın ortak olarak yaşadıkları imtihanları yaşarsın tek başına. Ancak Yusuf gibi olursan üstesinden gelebilirsin bu zorluklardan. Her zamankinden daha çok Yusuf beklentisi var günümüzde. Belki yüzlerce binlerce on binlerce yusuflar yetişiyor şu anda kim bilir nerelerde.. “Sen Yusuf olmalısın Allah seni üstün kıldı bize” diyeceklerdir belki de yakın bir gelecekte..
5/18/202351 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Herkesin bir kemâlât arşı vardır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... İlâhî esrâra âşina olanlar, kendi ruh aynalarının kabiliyeti nisbetinde varlığı temâşâ ederken kâh İmam Rabbânî hazretleri gibi “şühûd”dan bahsederler, kâh Muhyiddin İbn-i Arabî hazretleri gibi “vücûd” mülahazalarını seslendirirler. Herkesin bir kemâlât arşı vardır ve herkes istidadı ölçüsünde zirvelere yükselir. “Herkesin istidadına vâbestedir âsar-ı feyzi / Ebr-i nisandan sadef dürdâne, ef’î semm kapar.” (Anonim) Herkes vicdanının enginliği ve inkişafı ölçüsünde esrâr-ı ilahiyeyi farklı şekilde duyar ve zevk eder. İmam Rabbânî hazretleri “Ben vücud rasathanesini çok gerilerde bıraktım, geçtim onu!” der. Bir başkası mesela Hazreti Bediüzzaman ise, “Ben o şühûd mertebesini de çok gerilerde bıraktım, geçtim; asıl meslek gayba imana bağlı sahabe mesleği ve Kur’an yoludur!” diyebilir. *Çokları “istidat ölçüsünde inkişaf” meselesini değişmez bir kural gibi yorumlar; insanın kabiliyet çeperini aşamayacağını düşünür ve meseleyi sadece yetenekten ibaret görürler. Cenâb-ı Hakk’ın âdiyât üstü tasarrufları hesaba katılmazsa bu düşünce doğru gibidir; ne var ki her varlığın kendi istidadıyla kayıtlı bulunmasının yanı sıra, Mevlâ-yı Müteâl’in bir ihsan-ı ilahî olarak bahşedebileceği lütuflar da her zaman söz konusudur. Bu düşünceyle, “Allahım, bize bizi aşan istidatlar ve o istidatlarda inkişaflar ver!” diye dua ediyoruz. Allah’ın izin ve inâyetiyle istidatların aşılabileceğine, yetenek ve kabiliyetlerin geliştirilebileceğine inanıyoruz.
5/18/20239 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Rüyalar ve Yorumları | 30/04/2007

Soru: Bazı kimseler rüyaya, yakazaya, tevafuklara, keşf ü kerâmete çok açık oluyorlar. Daha gözlerini yumar yummaz adeta metafizik alemlerle münasebete geçebiliyorlar. Bazıları bunları şekerleme türünden birer ikram-ı ilâhî olarak kabul edip ketmederek adeta geçiştirirken bazıları da rüya ve yakazalara haddinden fazla değer atfedebiliyorlar. Bunları ifrat ve tefritlere girmeden değerlendirmede istikamet çizgisi nasıl olmalıdır? -Rüyada görülen hemen her şey birer semboldür; onların Kur’an ve hadis çerçevesinde te’vil edilmeleri gerekmektedir. (01.07) -Bazı kimseler maneviyâta açık olur; bu açıklığı da kültür ortamı besler ve o istidadı ortaya çıkarır. (03.26) -İnsan sürekli “Allahım ne olur, bana istidadımı aşkın bir marifet ufku nasip eyle” der ve bunu gönülden isterse, Cenâb-ı Hak bu yakarışı kat’iyen boşa çıkarmaz. (05.30) -Tevafuklar, Allah Teâlâ’dan bilinmeli ve insan onlardan dolayı kendisine asla pay çıkarmamalıdır. (08.15) -Bu rüyalar, bu yakazalar, peşi peşine gelen bu tevafuklar mekr-i ilâhî olmasın! Bunlar ya birer istidrac ise… (10.59) -Şeytan gönlünüze bir yalanı ilka etmek için size yüz tane doğru gösterebilir ama sonra sizi o yalanına mutlaka inandırıp başaşağı getirebilir. (14.24) -Bizim için esas olan Kitap ve Sünnet gibi temel referanslardır; rüya, yakaza, keşif ya da kerâmet sübjektiftir ve herkesi bağlayıcı değildir. (15.37) -“Ne olur Allahım, bana keşf ü kerâmet verme; Abdülkadir Geylanî hazretlerinin ayağına paspas olurum ama bana Abdülkadir Geylanîlik de verme. Ben sana sıradan bir kul olmak ve hep düz zeminde kalmak istiyorum!” (16.45) – Kayma ihtimali olmayan bir zeminde durmayı tercih edin!.. (17.35) -Ashab-ı Kirâm’ın peşine düştüğü en büyük pâye nedir? (19.09) -Kazanma kuşağında kaybetmemek için mebdede de müntehada da teyakkuz ve temkin insanı olmak lazım. (20.17)
5/17/202325 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Sen Bilin Allahım! M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Günümüzde, Müslüman göründükleri halde münafık gibi davranan kimseleri, kâfirden daha tehlikeli buluyorum. Yalan söyleme, Müslümanlığı hakiki hüviyetiyle temsil eden insanlara iftirada bulunma, “Beni arkamdan hançerlediler” deyip din-i mübin-i İslam’ı dünyanın dört bir yanına götüren insanlara her gün ayrı bir bühtanla çamur atma… Bunlar o kadar korkunç şeylerdir ki, zannediyorum, koyu kâfir olanlar din-i mübin-i İslam’a bunları yapanlar kadar ihanet etmemişlerdir. *Liyakatleri bulunuyorsa, istidatları varsa ve murad-ı sübhanî de o istikametteyse, Cenâb-ı Hak en yakın zamanda onları da hak ve adalete hidayet buyursun, kalblerine merhamet ve yumuşaklık versin. “Allahümme leyyin kulûbehum – Allahım onların kalblerini yumuşat!” şeklinde hep dua ettiğimiz üzere, Allah onlara lüyunet (kalb yumuşaklığı) versin ve Müslümanlığa yürekten sahip çıkmış Hizmet insanlarını onlara sevdirsin. Şayet buna liyakatleri yoksa, bir yönüyle kirlenmişlerse, hakikati parçalamış, onu hüviyet-i asliyesinin dışında değişik şekillerde yorumlamış ve farklı göstermişlerse, ne yapalım, o halde bize şöyle demek düşüyor: “Allahım, o zaman bu insafsız nâdânları Sana havale ediyoruz!..” Anadolu’da bazı yerlerde kullanılan ifadeyle diyelim: “Sen bilin Allahım!..”
5/17/20237 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Kadının ilk eşi ölür yine evlenirse hepsi Cennet'e giderse ne olur? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Kadının ilk eşi ölür yine evlenirse hepsi Cennet'e giderse ne olur? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
5/16/20232 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Ahirete, ahiret kadar değer verilmeli! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *İnsanlarda dinî duygu ve düşünce, öncelikle telkinle başlar, sonra da taklitle benimsenir ve yaşanmaya devam eder. Belki hepimizin mebde-i hayatına inilse, çocukluk dönemine gidilse bir ilmihal bilgisi mahiyetinde Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe ve kadere imanın yanında kelime-i şehâdet getirmek, namaz, oruç, zekât ve hac gibi dinin temel rükünlerinin bizlere telkin edildiği, bizim de onları taklitle alıp zamanla benimsediğimiz görülür. Usûlüddin uleması (kelâmcılar), bu şekilde taklitle kazanılan inancın bile insanı kurtaracağını söylemiş ve bunu ıstılahî ifadesiyle, “Taklidî iman makbuldür.” şeklinde ifade etmişlerdir. Fakat her ne kadar böyle denmiş olsa da, inkâr ve dalâlet fırtınaları karşısında imanın ayakta kalabilmesi için taklitle benimsenen bu mülâhazaların, daha sonra altlarının doldurularak sağlam bir blokaja oturtulması ve içte hazmedilip sindirilmesi gerekir. Zira taklit, nazarînin başlangıç noktası olarak mebdede bir vazife eda etse de, onunla elde edilenlerin kalıcı hâle gelmesi tahkikle mümkündür. *Belki günümüzdeki bu iman zaafının, Allah’tan kopukluğun ve Efendimiz’den (sallallâhu aleyhi ve sellem) fersah fersah uzak bulunuşun arkasında bu taklit vardır. Bu açıdan da evvela imanın amelle, nazarî bilginin aksiyonla takviye edilmesi lazımdır. Sonra ikinci derecede, yaptığı amelleri şuurluca yapmak gelir. Bunun üzerinde ısrarla durmak lazımdır. Şayet iman, marifetle taçlandırılmazsa, insan yol yorgunluğundan kurtulamaz; sürekli imanı heceleyip dursa da onun semerelerine ulaşamaz. *Evet, iman, “vicdan kültürü” şeklinde de ifade edebileceğimiz marifet ile taçlandırılmalıdır. Ondan sonra bir aşk ve Allah’la münasebet dönemi gelir. Biliyorsanız, O’nu çok seversiniz. Bilen sever; bilmeyen sevemez. İyi biliyorsanız, içinizde O’na mülâkî olma iştiyakına kadar meseleyi götürebilirsiniz. “Bütün benliğinle ahirete yönel ve ahirete, ahiret kadar değer ver! Ehh bu arada dünyadan nasibini de unutma!..” *Dünyaya dünyalığı ahirete de ebedîliği ölçüsünde teveccüh etmek lazımdır. Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللهُ الدَّارَ اْلآخِرَةَ وَلاَ تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا “Allah’ın sana verdiği her şeyde âhiret yurdunu ara; ehh bu arada dünyadan da nasîbini unutma!” (Kasas, 28/77) Bu âyet-i kerimede Kur’ân, “Ahiret yurdunu ara” derken “ibtiğâ” fiilini kullanıyor ki bu, “Bütün benliğinle ahirete yönel ve ahirete, ahiret kadar değer ver!” demektir. Bundan da anlaşıldığı üzere, ahiret için bütün imkânlar seferber edilmeli, dünya için de “nasibi unutmama” esasına bağlı kalınmalıdır. *İnsanlar çok kitap okuyabilirler, çok kitap yazabilirler, belki çok güzel şeyler de konuşabilirler. Fakat imanlarını marifetle taçlandırmamışlarsa, marifetlerine muhabbet sorgucu takmamışlarsa, muhabbetlerini aşk u iştiyaka çevirememişlerse, bu mevzuda bir “Hel min mezîd – Daha yok mu?” kahramanı olarak yaşamamışlarsa, bir de dünyada bata çıka yürüdükleri halde mümin olduklarını iddia ediyorlarsa, yalan söylüyorlar demektir. Kur’an-ı Kerim, kuru bilgi, faydasız malumat ve amele dönüşmeyen nazariyat insanlarını “tıpkı ciltlerle kitap taşıyan bir merkebe” benzetir. (Cuma, 65/5) Ziya Paşa’nın şu sözü de bir yönüyle aynı hakikati ifade etmektedir: “Bed asla necâbet mi verir hiç üniforma? / Zer-dûz pâlân ursan, eşek yine eşektir.” Yani; özü kötü olan insanlara hiç giydiği üniforma (işgal ettiği makam) şeref verir mi? Nitekim sırtına altın semer vursan da eşek yine eşektir.
5/16/20237 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-11 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-11 | Fethullah Gülen Hocaefendi by
5/15/202359 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Kur'an Kâinatsız Edemez... | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Kur’an kâinatsız edemez 00:34 Allah’ın iki çeşit kanunu var 01:20 Tekvin-i ayetler, mucizeler bunlar 02:35 Bu Kitap da müminlerin hayatını tanzim kanunları mecmuasıdır 03:00 İnsan, kâinat dolaplarına takılıp kalmaması için insanın eline bir rehber vermiştir 03:46 Kâinat kitabı, kudret ve iradenin yazdığı bir kitap 04:18 Kur’an kâinatsız edemez, kâinat Kur’ansız edemez 05:25 Biz kâinat kitabına karşı kapılarımızı kapadık
5/14/20236 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Peygamberimiz neden çok evlilik yapmıştır? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

0:10 Peygamberimiz neden çok evlilik yapmıştır? 01: 27 Efendimiz (S.A.V) niçin 9 kadınla evlendi? 02: 38 Efendimiz (S.A.V) ‘in izdivaçlarının hiçbirinde şehevî ve beşerî bir duygu bahis mevzu değildir 06: 35 Efendimiz (a.s.m) Hz. Hatice ile 23 seneye yakın bir zaman beraber kaldı 07: 17 Efendimiz (a.s.m) evvela 48 yaşına kadar bir kadınla hayatını geçiriyor 08: 24 Efendimiz (S.A.V)’in bu çok kadınlarla evlenmesinde esas ümmetini talim ve irşad vardı 10: 12 Bunlar bir yönüyle Efendimiz (a.s.m)’in zevceleri, fakat esas vazifeleri itibariyle Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in talebeleri, tilmizleri ve kadınlık âleminin de mürşideleri, muallimeleriydi 11: 47 Efendimiz (a.s.m) ‘in zevceleri daha ziyade o saadet hanesinde birer talebe ve bize göre de birer mürşide muallimedir 14: 47 Efendimiz (a.s.m) zevceleri vesilesiyle birçok kabile ve cemaat ile akrabalık ilişkisi kurmuş oldu…. (özet başlık) 18: 51 Bir yönüyle de Efendimiz (a.s.m) ‘in bu çok izdivaçlarının her birisini bir yönde jeopolitik bir mücadelenin, bir muharebenin, bir kavganın ifadesi olarak görüyoruz 20: 10 Efendimiz (a.s.m)’in birden fazla izdivaç yapmasının hikmetleri…(özet başlık) 24: 05 Hz. Aişe (r.a) : Vallahi ben Allah ve Resulullahî isterim, aç da olsam susuz da olsam 25: 30 Eğer kadınlar hakikaten Allah’ın ahirette kendilerine vereceği payeyi bilebilseler, hakikaten bin tane kadın eğer cevaz olsa Resulü Ekrem’in nikahının altında ölmek için yarışa girmelidir
5/13/202325 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

''Kitap mı, Yoksa Sosyal Medya mı?'' - RECEP ATICI / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

''Kitap mı, Yoksa Sosyal Medya mı?'' - RECEP ATICI / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
5/12/20236 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

Hal ile halledilmedik mesele yoktur! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *“Hal ile halledilmedik hiçbir mesele yoktur” sözü sabit bir gerçektir. Temsilin te’siri, dünya kadar kitap okumaktan daha müessirdir. İnsanlığın İftihar Tablosu’nun en müessir yanlarından biri, belki en başta geleni, tebliğin yanındaki engin temsîlidir. *Allah Rasûlü (aleyhissalâtü vessellam) efendimiz ve Raşid Halifeler (radıyallahu anhüm ecmaîn) arkada dünya namına bir şey bırakmadıkları gibi idareci olarak yakınlarını da tavsiye etmediler. Mesela, çevresindekiler Hazreti Ömer’e oğlu Abdullah’ı tensip etmesini söylediler. Hazreti Abdullah dâhi bir insandı. İnsanlığın İftihar Tablosu’nu adım adım takip edenlerdendi. Abâdile-i Seb’a (Abdullah isimli yedi âlim sahabe) arasındaydı, belki onların serkârıydı. Halk “Ya Ömer, Abdullah!..” deyince, o, sırtından hançer yemiş bulunduğu, kanlar içinde ruhunun ufkuna doğru adım adım yürüdüğü ve Allah’a mülâki olacağı esnada, latifevârî şöyle diyerek meseleyi adeta savmıştı: “Bir evden bir kurban yeter!..” Kendisine yakın birinin, yerine geçmesini katiyen istememişti. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Osman ve Hazreti Ali efendilerimiz de istememişlerdi. *Müslümanlık diyorsak ve onların yolunda olduğumuzu iddia ediyorsak, hallerimizle hallerini mukayese edelim. Halimiz onlarınkine uyuyorsa, hakikaten Müslümanız demektir; yoksa rica ediyorum, yalan söylemeyelim. Aksi halde yalan söylüyoruz, Müslümanlığa iftirada bulunuyoruz ve farkına varmadan onu tahrip ediyoruz demektir.
5/12/20235 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

'' Ah Keşke Bilselerdi! '' - DÜNDEN BUGÜNE KUTUP YILDIZLARI

Bir tarafta dertliler, diğer tarafta benciller.. Bir tarafta insanları hakka çağıranlar, diğer tarafta düzenleri bozulmasın diye çaba sarfedenler.. Bir tarafta kullar ile Allah arasındaki engelleri kaldırmaya çalışanlar, diğer tarafta her an engel çıkartanlar.. Habibi Neccar‘ın üstün gayretleri ve sonunda şehit edilip Allah’ın mükafatını görünce “ah keşke kavmim bilselerdi” deyişi. Dünden bugüne tarih hep tekerrür edip duruyor.. Havarilerden sahabelere, sahabelerden günümüze bütün kutsilerin ortak bir derdi vardır. Foust ile mefistonun bir kavgasıdır devam eden aslında..
5/11/202350 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

O, münafığın ta kendisidir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Dindar olmayan olmayabilir; “Ben laikliği Fransızların anladığı manada anlıyorum!” diyenler diyebilirler. Onların da kendi düşünce ve inanç dünyalarına göre bir hayatları vardır. Onlara bir şey demeye hakkımız yoktur. Fakat bazı kimseler “din” dedikleri, “Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in yolu” dedikleri, “Hulefa-yı Raşidîn’in yolu” dedikleri halde onu tahrip ediyorlarsa, buna hakları yoktur. Beddua etmek tabiatıma uygun değil ama diyeceğim; Allah, böylelerinin kollarını, kanatlarını kırsın!.. Çünkü Müslüman göründükleri ve “Onu ikâme edeceğiz, toplumun temel düşüncesi haline getireceğiz; herkes ona göre yaşayacak!” dedikleri halde, şayet haram-helal tefrik etmiyorlarsa, gırtlaklarına kadar levsiyât içinde yaşıyorlarsa, bohemlikten sıyrılamıyorlarsa, fuhşiyâtı “mut’a nikâhı” adı altında tecviz ediyorlarsa, hatta bazıları itibarıyla bunu Kur’an-ı Kerim’in tefsiri içine sokmaya çalışıyorlarsa, bunlar öyle korkunç tahribâttır ki, zannediyorum, kâfirler bu ölçüde bir tahribâtta bulunmamışlardır. *Onun için, bu işe gönül vermiş insanlara düşen vazife, oturup kalkıp hep dinde takviyeye gitmek ve iman zaafını bertaraf etmektir. Hakiki mü’min, bir arpa ağırlığında haramı, bilerek ağzına koymaz. Şayet bir arpa ağırlığında haramı ağzına koyuyorsa, millete hizmet unvanı altında bir kısım çıkarları hedeflemişse, bir yönüyle hizmetini o türlü menfaatlere bağlamışsa ve bunlara rağmen “Ben Müslümanım!” diyorsa, yeminle diyeyim bunu, o münafığın ta kendisidir. Zaten hizmetlerini şahsî menfaatlerine bağlamış kimselerinin kalıcı bir şey ortaya koymaları mümkün değildir. Değil ihya hareketini gerçekleştirmeleri ve millete faydalı olmaları, ortaya kalıcı bir şey koymaları dahi mümkün değildir. Onlar dün koyuyor gibi oldukları şeyleri daha sonraki tahribat ahlaklarıyla yerle bir ederler.
5/11/20237 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Kulluk Geçmişte mi Kaldı?..| 23/04/2007

Soru: Selef-i salihîn efendilerimizin hayatlarına bakınca, onların ibadet ü taate aşk derecesinde tutkun olduklarını görüyoruz. Onlara, bu aşk u iştiyakı kazandıran hususlar nelerdir? Bu ufku, günümüzün şartlarında bizim de yakalayabilmemiz nasıl mümkün olur? -Seleflerinize karşı saygılı olursanız, arkadan gelenler tarafından da siz hürmet görürsünüz. (00.54) -Her şeyden evvel başarmamız gereken husus nazarî müslümanlığı amelîye çevirebilmemizdir. (03.38) -Nur İnsan’ın ve arkasındaki ilk saftakilerin namazı duyuş gayretleri bile görenleri hayran bırakmaya kâfî idi. (05.00) -Namazda iradî olarak sallanmak ve farklılık tavırları ortaya koymak riyâdır ve bir nevi şirktir. (06.24) -Selef-i salihînin ufkunu yakalama bizim için bir gâye-i hayal olmalı!.. (09.01) -Azmedip arkasına düştüğünüz ubudiyet burcuna erişmek için acele etmeyin; iç yakarışlarınızı sürdürün ve gerekirse elli sene aktif bir şekilde bekleyin. (10.51) -Hakiki âbidler ve gerçek zâhidlerin yetişmesinde aile ortamı ve çevre şartları da çok önemli birer faktördür. (12.02) -Allah karşısında titrememezlik olmaz ki!.. (13.16) -İçinde yaşadığımız zamanın da bir avantajı var. (14.42) -Bir insan günde kaç saat uyumalı! (16.13) -İyi bir kul ve başarılı bir insan olmanın şartlarından biri vaktin güzelce tanzîm edilmesidir. (17.35) -Kahvehanelerde ömür tüketmekle, oyun ve eğlence peşinde koşup durmakla ve güzelim dakikaları çayın buğusuna karışan lakırdılarla harcamakla ibadet insanı olunamaz. (20.25)
5/10/202322 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Müjdeler olsun gariplere! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Bütün hatalarımızın arkasında O’nun aydınlatmasıyla aydınlanmama var. Göklerin ve yerin nuru O’ndan. Kur’an-ı Kerim, doğrudan doğruya “Allah, göklerin ve yerin Nûru’dur.” (Nur, 24/35) diyor. O’nunla irtibatı olduğu ölçüsünde insan tenevvür eder; doğruyu doğru görür, eğriyi eğri görür. O’ndan uzaklaştığı ve koptuğu ölçüde de çok defa eğrilere “doğru” der, doğrulara da “eğri” der. Öylelerinin ne doğrusu bellidir, ne de eğrisi bellidir. Şayet onlar bir de toplumun önünde, serkâr, rehnümâ, pîşuvâ konumunda iseler, yığınlar yanlışı, doğruyu tefrik edemeden arkalarında sürüklenir giderler. *Öyle kimselerin tahribâtı kâfirin tahribâtından daha tehlikelidir. Çünkü iman zaafı ve imanı doğru anlayamama sebebiyle onlar münafık tavrı sergiler ve hep ikiyüzlülük yaparlar. Çok farklı diller konuşurlar; dün dediklerini bugün yalanlarlar, bugün söylediklerine de yarın başka türlü izahlar getirirler. Bağışlayın, halk ifadesiyle, kıvırır dururlar, sürekli çark yaparlar. *Günümüzde İslam dünyasında çok ciddi bir iman zaafı yaşanmaktadır. Hususiyle gözlerin üzerinde olduğu ülkelerdeki bu zaaf, dinin tahrip edilmesine yol açmaktadır. Mesela Türkiye’de böyle bir iman zaafı yaşanıyorsa, söz gelimi, çalıp çırpma, rüşvet alıp verme gibi günahlarda mahzur görülmüyorsa, hatta diyalektik nev’inden bir kısım izahlar getirilerek günahlar meşru gibi gösteriliyorsa, artık iş şirazeden çıkmış, kitleler aldatılmış ve Müslümanlık tahribata uğratılmış demektir. Günümüzde din garip, diyanet garip!.. *Bugün Müslümanlık öyle bir talihsizliğe maruzdur. İslâm, onu doğruluğuyla, hususiyetleriyle, arka planıyla bilmeyen insanların elinde yetimdir, öksüzdür. Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) hadis mecmualarında “Kitabü’l-fiten ve’l-melâhim” başlığıyla yer alan bölümlerdeki beyanlarında âhir zamanda dinin bir gurbet yaşayacağından bahsediyor. Fitnelerin ve cinayetlerin çağlayan haline geldiği o dönemde gerçek din ruhunu ihya edecek insanlara da müjdeler çekiyor. *Evet, insanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki din gariptir, diyanet gariptir. Emin ellerde değildir. Söz sahibi kimseler diledikleri gibi onda tasarruf yapıyorlardır; kesiyor, biçiyor, kendi hevesât-ı nefsâniyelerine göre ona bir şekil veriyorlardır. Gayr-i meşru şeyleri yakıştırıyor ve olmayacak şekilde onu yamalıyorlardır. Dini/diyaneti hüviyet-i asliyesine göre ihya etme yerine, kendi hevâ ve heveslerine göre bir kalıba sokuyor ve onu öyle sunuyorlardır. Böyle kimselerin ellerinde din gariptir. *Böyle bir dönemde dinine yürekten sahip çıkan insanlar da birer gariptir. Her yerde onlara saldırırlar, diş gösterirler, salya atarlar. Gezdikleri her yerde “Aman, yıkın bunları, iflah etmeyin! Aman söndürün bunların ışığını!” derler. Müjdeler olsun ıslah ehli gariplere!.. *Rasûl-ü Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm) Efendimiz şöyle buyurur: بَدَأَ اْلإِسْلاَمُ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ غَرِيبًا كَمَا بَدَأَ، فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ اَلَّذِينَ يُصْلِحُونَ مَا أَفْسَدَ النَّاسُ “İslâm garip olarak başladı (gariplerle temsil edildi) ve bir gün başladığı gibi yeniden bir gurbet dönemi yaşayacaktır. Herkesin bozgunculuk yaptığı dönemde, imar ve ıslah hamlelerini sürdüren gariplere müjdeler olsun!”
5/10/20239 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Allah'ın bizim ibadetimize ihtiyacı olmadığına göre neden keyfimize göre ibadet edemiyoruz?

Allah'ın bizim ibadetimize ihtiyacı olmadığına göre neden keyfimize göre ibadet edemiyoruz? by
5/9/20236 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

On düşünüp bir konuşmak lazım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 11/02/2018 tarihinde yayınlanan "SARP YOKUŞLAR VE MERHAMET" isimli bamtelinden alınmıştır. Yayının tamamını buradan izleyebilirsiniz :http://herkul.org/bamteli/bamteli-sad... On düşünüp bir konuşmak lazım. Hazreti Lokman’a (aleyhisselam) nispet edilir: “Bir varlığın en kıymetli uzvu hangisi?” diye sorulunca bazıları, şurasını-burasını getirirler veya söylerler en kıymetli uzuv olarak. Sonra O (aleyhisselam), “dil” ile “kalb”i getirir. “En kötü uzuv nedir?” diye sorulunca yine o iki uzvu getirir. Demek ki bu iki uzuv, iyi olmada da kötü olmada da insan için çok önemli unsurlar sayılıyor. Kalb, hep istikamet içinde atmalı; lisan da ona tercüman olmaya çalışmalı. İnsan, kalbinden gelmeyen şeyleri konuşmamalı; kalbinde de hep iyi şeyler kurgulamalı, güzel şeyler oluşturmalı ki, ağzından dökülen şeyler de öyle olsun!.. İnsan, kalbine bağlı yaşamaz ise, dilini kalbinin emrine vermez ise, hiç farkına varmadan, “Yapıyorum!” dediği yerlerde dahi çok yıkmalara sebebiyet verebilir. Bir söz var: “Kalbiniz gül gibi olursa şayet, gezdiğiniz her yer, ıtriyat çarşısı gibi kokar!” Fakat kalb, bir zakkum ağacı gibi olursa hafizanallah geçtiğiniz her yerde insanlara bir şeyler batırıverirsiniz. Bu açıdan, evvela kalb, kontrol altına alınmalı, şeytanın menfezleri kapatılmalı; sonra da lisan, onun emrine verilmeli. Aksi halde, “Yapayım!” derken, insan, yıkabilir, hafizanallah. Herhalde geçenlerde bir yazının içinde de vardı: “Kâbe bünyâd-ı Halîl-i Âzerest / Dil, beyt-i Hudâ-i ekberest!” (Bazı nüshalarda: “Dil nazargâh-ı Celîl-î ekberest”) Yani; Kâbe, Âzer’in oğlu Hazreti İbrahim’in binasıdır. Dil (gönül) ise, Allah’ın beytidir, nazargâh-ı İlahîdir; Allah, oraya tecelli eder. Bu tecelliyi, oraya “inme” veya “otağını kurma” şeklinde ifade ederler; fakat bunlar, müteşâbih ifadelerdir; Allah (celle celâluhu) zamandan, mekândan, hayyizden münezzeh ve müberrâdır. “Ne cism u ne arazdır, ne mütehayyiz ne cevherdir / Yemez, içmez, zaman geçmez, berîdir cümleden Allah // Tebeddülden, tagayyürden, dahi elvân u eşkâlden / Muhakkak ol müberrâdır, budur selbî sıfâtullah.” Bunlar, birer selbî sıfattır. Onlar, Zât-ı Ulûhiyete nispet edilmez. Bu açıdan da o müteşâbihi Cenâb-ı Hakk’ın tecellîsi şeklinde anlamak daha uygundur; “Öyle tecelli eder!”. Ama o tecelliler bir yönüyle bir güneşin tecellîsi gibi değildir; hatta bir nuranî varlığın, bir Cebrâîl’in, bir Mikâîl’in, bir İsrafîl’in (aleyhimüsselam) tecellîsi gibi de değildir. Zât-ı Ulûhiyetin azametine uygun bir tecellidir. Öyle bir tecellidir ki hakikaten o tecelli ile siz, O’nu (celle celâluhu) görüyor gibi olma ufkuna ulaşırsınız; lâakal (en azından) O’nun tarafından görülüyor olma durumunu ihraz edersiniz. Bu açıdan, kalbin kontrol altına alınması, onun bir “insanî kalb” haline getirilmesi, çok önemlidir. Bu hususların başında da zannediyorum şefkat, mülayemet, merhamet gelmektedir; Zât-ı Ulûhiyeti bilmenin yanında, bunlar çok önemli şeylerdir. Yine bir sözü hatırlatıyor bu: “İnsanın imandan nasibi, mahlûkata şefkatiyle mebsûten mütenâsiptir!” “Doğru orantılıdır.” Parantez içinde onu hep ifade ediyoruz. “İnsanın imandan nasibi, mahlûkata şefkati nispetindedir!” Varlığa karşı ne kadar şefkat duyuyorsa… Zannediyorum eko-sistemcilerin de bundan alacakları dersler vardır. Bir karıncanın hakk-ı hayatı çok önemlidir; bir sineğin hakk-ı hayatı çok önemlidir. Ne kadar yaşıyorlar onlar? İki ay mı yaşıyorlar, üç ay mı yaşıyorlar? O yaşama sürelerine saygılı olmak, tabiatın bir parçası olarak onları korumak, bir karıncaya ayağını basmamak… Hakk-ı hayatı var onun, yaşama hakkı var. Evet, insanın imandan nasibi, mahlûkata şefkatiyle mebsûten mütenâsiptir.
5/9/20235 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

Gerçek iman muamelatta zuhur eder

*Muamelatında öyle hassas olmalıdır ki, Ehli Tahkik şöyle demişlerdir: “Hakiki müslümanlık ancak muamelatta belli olur. 'Alışveriş, aile münasebetleri, insanlarla münasebetler ve diyalog' bunlarda ne kadar istikamet içindesin işte sen o kadar müslümansın. Çünkü bu işin amelî yanıdır. Diğeri sözdür, kolay söylersiniz. *Bütün hayat boyu davranışlarınızda, gözlerinizi açıp kapayıp Allah’ın rızasını araştırma çok zor, çok çetin, çok zorlayıcı bir şeydir. Ancak gerçek iman işte o zaman zuhur eder. Muamelatta zuhur eder. Bu itibarla da Ehli Tahkik muamelatında eğri büğrü insanlara münafık nazarıyla bakmışlar. Allah yeniden onlara istikamet vermezse, müslüman görünmeleri de uzun sürmez. Bir gün bir çukura yuvarlanır giderler. Muamelattır her şey.
5/8/20231 minute, 5 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-10 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-10 | Fethullah Gülen Hocaefendi by
5/8/20231 hour, 3 minutes, 41 seconds
Episode Artwork

Aya, yıldızlara, güneşlere bakınız... | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Aya, yıldızlara, güneşlere 00: 58 En hayırlı zâdü zahire (azık) takvadır 03: 06 Hakiki muttakî Peygamber Efendimiz (S.A.V)’ dir 04: 28 İttika edene Allah bir ferec, bir çıkış noktası ihsan edecektir 06: 37 Nebi’nin kendini kurtarması, başkalarını kurtarmasına bağlanmıştır 08: 15 İnsanların himmetine bir darbe vurdular, kolunu kanadını kırdılar 08: 46 İslam milletleri, İslam cemaatleri ardı arkası kesilmeyen bir çöküş, bir yıkılışla yıkıldı gittiler 09: 03 Allah’ın himayesinde yükselmeleri gerekli olan insanlar geridirler
5/7/20239 minutes, 44 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 16. BÖLÜM (ABDULLAH AYMAZ_1)

HUZURLU RAMAZANLAR 16. BÖLÜM (ABDULLAH AYMAZ_1) by
5/7/202312 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Takvalı olana Allah bir çıkış kapısı ihsan edecektir! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Takvalı olana Allah bir çıkış kapısı ihsan edecektir 01: 18 Şuur Hassasiyeti… 02: 06 Muttakiler gayba iman eden insanlardır 03: 29 Günahlara masiyete girmemek için bazen mubah şeyleri terk etme yolu da var 05: 55 O müminler felah buldular ki, namazlarını huşu ile eda ederler 08: 04 Allah’a dehaletten bir lahza geriye kalmamak 08:45 Hakiki muttakî Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V) dır 09: 36 Kalbin ziyası, ulum-u diniyedir
5/6/202310 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

''Doğuş Mucizesi'' - DÜNDEN BUGÜNE KUTUP YILDIZLARI

Bazı renkler vardır solmaz. Bazı izler vardır silinmez. Bazı değerler vardır ki, asırlar geçse de kıymetten düşmez. Akıllara ışık, kalplere ibret, ruhlara istikamet, duygulara letafet, Sonsuz Nurun ikliminden günümüze, tazeliğini kaybetmeden, duruşunu bozmadan gelip, yolumuzu aydınlatan ışıklar misali yüce kametleri “Dünden bugüne kutup yıldızları” programında, Mehmet Yıldız ve Harun Tokak Hocamla birlikte, o yüce ruhları biraz daha anlamaya çalışarak, bıraktıkları izlerden yeniden yeşeren düşüncelerle, bahar esintilerinin ruhlarımıza yansımasını sizlerle paylaşmak istiyoruz. Arzumuz şudur ki; bu paylaşım birlikte olsun, ruhlarımız beraberce coşsun.
5/5/202358 minutes, 6 seconds
Episode Artwork

Güzel Şeylerin Arefesinde Bulunuyoruz... M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 14/06/2015 tarihinde yayınlanan “Hızır Çeşmesi ve Ramazan” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... değişik güzel şeylerin arefesinde bulunuyoruz. Ama unutmayın, yine de oruç gibi bir sıkıntısı vardır arefenin… Yani o eltâfın, güzel şeylerin dalga dalga gelmesinden evvel bir kısım sıkıntılar da vardır. Fakat inşaallah şafaklar söker ve söken şafakları güneşler tulûlarıyla taçlandırırlar. Ümit ediyoruz. Baştan dendiği gibi, Allah bir kapı bend ederse, bin kapı eyler küşâd (açar.) Bin kapı küşâd edecekse, o bin kapının, milletimize, insanlık âlemine ve hizmetimize açılması için biz de o mevzuda bir şeyler (kavlî, fiilî ve hâlî dualar) yapalım!..
5/5/20236 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

20.BÖLÜM | '' Bize hicret beldelerimizi ve kardeşlerimizi sevdir'' GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Gönüllerin Efendisi programımızda Peygamber Efendimiz 'in (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Bu bölümde: MEDİNEDE İLK TAVSİYELER "Ey insanlar. Selamı yayın. Yemek yedirin. Akrabalık bağını koparmayın. İnsanlar uykudayken namaz kılın. Cennete de esenlikle girin." (Tirmizi, 3/313; MAce,3251, Darimi, 1/340) MEDİNEYE YAPILAN DUA Efendimiz (sav) ise yeni memleketleri Medine için o kadar dua ettiği toplansa belki bir kitap oluşur.. İşte o dualardan bir tanesi: “Allah'ım! Şüphe yok ki İbrahim (as) Senin kulun, halîlin ve peygamberindi. Ben de Senin kulun ve peygamberinim! O sana Mekke için dua etmişti. Ben de, Sana Medine için dua ediyor; onun Mekke için yaptığı duasında Senden dilediğinin bir mislini, bir kat daha fazlasıyla birlikbe Medine için Senden diliyorum” Ve daha bir çok detayı İsmet Macit Beyin anlatımıyla Gönüllerin Efendisi programında bulacaksınız.
5/4/202326 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Kur'an ile yeniden tanışmak lazım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 20/04/2020 tarihinde yayınlanan “ZULÜM, SALGIN ve RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/zulum-... Hani değişik vesileler ile arz etmişimdir: Doktor İkbal diyor ki: “Hep Kur’an-ı Kerim’i kemâl-i hassasiyetle okurdum.” Hakikaten de öyle okuyordur. Mesela İngiltere’de -zannediyorum- on altı sene kadar kalmış, teheccüdü bir kere kaçırmamış. Oysaki teheccüd, Türkiye’de unutulmuş; “teheccüd” diye bir namaz var mı, yok mu? Kaçırmamış onu orada. Hep Kur’an-ı Kerim’i okuyor, kemâl-i hassasiyetle. “Babam diyordu ki bana: Oğlum, Hazreti Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) inmiş Kur’an’ı, O’na inmiş bir Kur’an gibi değil, sana inmiş bir Kur’an gibi oku!” Öyle diyor. Şimdi işin esası, o; hep kendini muhatap olarak ele alma orada… Ama her şeyiyle kendini muhatap olarak alma… “Efendimiz’e ne demiş ise Cenâb-ı Hak, bana diyor bunu; fakat zılliyet planında, izafi planda bana diyor Allah (celle celâluhu) bunu!” Buna kimsenin itiraz etmeye hakkı da yoktur. Bu, öteden beri de öyle anlaşılmıştır. Yeni bir “Kur’an Çağı” yaşanabilir ama İlahi Beyan’ı hallaç edip onda derinleşecek ruh insanlarına ihtiyaç var!.. Şimdi bunu sürekli seslendirmek suretiyle, esasen, yeniden bir “Kur’an Çağı” olabilir, Allah’ın izni-inayeti ile, Hazreti Pîr-i Mugân, Şem’-i Tâbân gibi, bir yönüyle, o Kur’an-ı Kerim’i o ölçüde hallaç ederek… -Üstad Necip Fazıl, “eşya ve hadiseleri hallaç etme” tabirini kullanırdı; “tekvinî emirleri hallaç etme” derdi.- Kur’an-ı Kerim’i bu şekilde hallaç etmek suretiyle… آمَنْتُ بِاللهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ، وَبِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ مِنَ اللهِ تَعَالَى، وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ “Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah Teâlâ’dan olduğuna iman ettim. İnandım: Öldükten sonra dirilmek haktır.” Bu hakikatlerin hepsi, Kur’an-ı Kerim’de var. Bunların hepsini üç tane hakikate ircâ edebilirsiniz. Nitekim etmişler; Gazzâlî de, Hazreti Pîr de ircâ ediyor aynı zamanda. Ama Kur’an-ı Kerim’i öyle duyma çok önemlidir. Duyurma da Kur’an-ı Kerim’i duyanların vazifesidir. İnsan duymuş ise şayet, duyuracaktır onu. “Nasıl oluyor da insanlar -böyle- gâfilâne davranıyor; buna bakmıyorlar?” diyecektir; Sahabe-i Kiram gibi, Tâbiîn-i Izâm gibi düşünecektir: “O Kur’an’ı Kerim ama gözyaşları nerede? Kalbin heyecanı nerede? Kalbin titremesi nerede?!.” Evet, insanlarda o duyguyu oluşturmak lazım. Ölü ruhların elinden alarak onu, hakikaten “Yahu bir kere daha duyayım!” diye namaza koşma ruhunu canlandırmak lazım. Kur’an’ı eline alma, öpme, başına koyma… Ondan sonra da saygı ile onun karşısında iki büklüm olma… Bu, zannediyorum, günümüzde bu mevzuda uzman insanların yapabileceği bir iş… Uzman dediğim, kitapların satırlarında düktor (!), dû-cent (!), dû-cennet (!), profesör değil. Esasen ruh insanları, kalb insanları, his insanları, şuur insanları… Zannediyorum işte bu mevzuda çok ciddî tembihe ihtiyaç var, ısrarla tembihe ihtiyaç var. Önceki senelerde Ramazan boyunca Kur’an-ı Kerim’i meali ile beraber okuyorduk; sabah-akşam okumak suretiyle bir cüz okunuyordu, hiç olmazsa ayda bir kere bir hatim oluyordu. Böyle işleye işleye, belki başkalarına on beş günde bir hatim yapma duygusu aşılanmış olurdu. Hiç olmazsa ayda bir, senede on iki defa Kur’an-ı Kerim’i hatmetme aşılanmış olurdu. İmam-ı Ebu Yusuf hazretleri, “Nafile namazlarda Kur’an’a bakarak okumada mahzur yoktur.” diyor; onun özel fetvası, tercihi. Hani en azından Kur’an-ı Kerim’i öyle okuma… Hatta ondan evvel de bir mealine bakma, imkânı varsa; sonra namaz kılarken o ruhla okuma. Hani, mealini düşünerek okuma değil de en azından ondan anlayacağı şeyleri anlama mevzuu… Arkadaşlarımızın bazıları yapıyor, şu anda bunu yapıyorlar; yapmaya da devam etmek lazım.
5/4/20239 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Seni Kim Sözcü Seçti?..| 16/04/2007

Soru: Heyet içinden bir kişinin bir sözü ya da davranışı heyetin genel kanaati ve umumi üslubu gibi anlaşılabiliyor. Dünyanın dört bucağında binlerce insanın el emeği, alın teri ve hakkı bulunan Gönüllüler Hareketi’ne zarar vermemek için fertler bu hususta nelere dikkat etmelidirler? -Cemaat sözüyle kastedilen nedir; niçin “Gönüllüler Hareketi” diyoruz? (01.37) -Sizi bir cemaat olarak kategorize edenler, siz istemeseniz de herbirinizi bu cemaatin bir sözcüsü gibi görebilir ve sözlerinizi o açıdan değerlendirebilirler. (03.59) -“Duyduğu her şeyi uluorta konuşması bir insana günah olarak yeter!” (06.52) -“Bir kimse bir başkasını bir kusurundan dolayı ayıplıyorsa, ayıpladığı o husus kendi başına gelmeden ölmez!” (08.15) -Bir fert koca bir heyet adına asla konuşmamalı ve kesinlikle istişaresiz iş yapmamalıdır! (10.54) –Bilmediğimiz meselelerde “bilmiyorum” diyebilmeliyiz. (14.12) -Nasıl yürüyor bu işler? (16.01) -Anadolu insanı seni sözcü mü tayin etti? (17.39)
5/3/202319 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

Allah'ım! Sav bunları! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 20/04/2020 tarihinde yayınlanan “ZULÜM, SALGIN ve RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/zulum-... Şimdi şu anda bir virüs… Bunun beni ne kadar ağlattığını, Allah bilir. Her gün belki arkadaşlarıma diyorum: Dünyanın değişik yerlerinde dua, teveccüh, münâcaat koroları oluşturun; Cenâb-ı Hakk’a toptan teveccüh edin!.. Üstadımızın buyurduğu gibi: “Nasıl sadaka belayı ref’ eder; aynen öyle, ekseriyetin hâlisâne duası da ferec-i umumîyi cezbeder.” “Cezb” tabirini kullanıyor, “cezbeder” diyor. Dolayısıyla, değişik yerlerde -böyle- dua koroları oluşturmak suretiyle Cenâb-ı Hakk’a teveccühte bulunarak, insanlığa musallat ettiği şu şeyi bir an evvel kaldırmasını O’ndan dilemek… Bu, hem bütün insanlık için bir moral olur… “Hakikaten böyle bir açık kapı varmış meğer!” derler. Hem başkalarına da bir yol-yöntem öğretmiş olursunuz. Bakın, şimdi Yahudi, Hıristiyan, Hıristiyanlığın değişik mezhepleri, Yahudilerin değişik mezhepleri filan, sizin arkadaşlarınız ile değişik yerlerde secdeye kapanıyorlar, dua ediyorlar; “Allah’ım! İnsanlığı bu dâhiyeden, bu beladan, bu mesâibden halâs eyle!” diyorlar. Cenâb-ı Hak size bir başka yol ile bir sevap kazandırıyor, bunu yapmak suretiyle sevap kazandırıyor. Bu da böyle üç aylarda başladı; Recep, Şaban ve Ramazan işte geldi. Ramazan geldi-dayandı ama salgın/musibet devam ediyor. “Onun farklı versiyonları arkadan gelecek!” filan diyor bazıları. “Mutasyonlarla, değişikliklere uğrayarak, farklı bir formda yeniden karşınıza çıkacak, bu defa farklı şekilde sizi tırpanlayacak, hafizanallah, yere serecek!” diyorlar. Bütün bunlar karşısında o “Kuvve-i Kâhire”ye, “Kuvve-i Bâhire”ye, “İrâde-i Şâmile”ye, “İrâde-i Muhîte”ye teveccüh etmekten başka çareniz yok. Cenâb-ı Hakk’a teveccüh edeceksiniz; “Allah’ım! Sav bunları!” falan diyeceksiniz. Böyle mübarek aylarda, insanlık için, kendiniz için bu türlü tazarru ve niyazlarda bulunma mevzuu çok önemli bir şey. Allah, ona denk getirdi; hem Ramazan’ın sevabı, hem orucun sevabı, hem geceleri kalkıp ihya etmenin sevabı.. unutulmuş teheccüdleri kılmanın sevabı.. secdeyi derinlemesine duymanın, hadiste buyurulduğu üzere O’na (celle celâluhu) en yakın olma hâlini duymanın sevabı… Hakikaten başınızı yere koyduğunuzda, O’na en yakın olduğunuzu hissederek, “Allah’ım! Ne olur şunu lütfeyle, bunu lütfeyle!” deme mevzuu, Cenâb-ı Hakk’ın ayrı bir lütfu, ayrı bir ihsanı oluyor size. Bela ve musibetleri asla başkalarına fatura etmemeliyiz; bilakis kendimizden bilip hemen istiğfar ve tevbeye yönelmeliyiz!.. Bu arada, “Falanlar filanlara zulmetmişlerdi de, filanlar haksızlıkta bulunmuşlardı da, dolayısıyla onların bu zulümlerinden dolayı geldi!” gibi düşünce ve sözler ile bunları başkalarına fatura etmek suretiyle işin içinden sıyrılmaya çalışmamak lazım. Bu türlü bela ve musibetlerde -antrparantez arz ediyorum- elden geldiğince, insan, her şeyi kendinden bilmeli. Niye bu bela ve musibetler geldi? “Benim yüzümden olabilir. Ben, Cenâb-ı Hakk’ın bana lütfettiği o imkanları tam, yerinde, rantabl olarak değerlendirmedim. Onun için Cenâb-ı Hak, beni bu türlü şeyler ile yeniden bir arınmaya sevk ediyor: ‘Aklını başına topla, bak, Ben varım!’ diyor.” demeli ve böyle düşünmeli!..
5/3/20235 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Baba ile evlat birbirine dargın olabilir mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Baba ile evlat birbirine dargın olabilir mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
5/2/202327 seconds
Episode Artwork

Allah zalimi imhâl eder! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 20/04/2020 tarihinde yayınlanan “ZULÜM, SALGIN ve RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/zulum-... Günümüzde içinde bulunduğumuz bir kısım dâhiyeler, belâlar, musibetler… Hani başta birilerinin zulmüne maruz kalma, haksızlıklara maruz kalma… Bunları görmezden gelmek çok zordur. Ama elden geldiğince görmezden gelmeye çalışmalı; meseleyi Allah’a havale etmeli. Allah, âdil-i mutlaktır. Böyle, “Falan size şunu yaptı, filan size bunu yaptı!” Kalkıp böyle herkese kendinize göre bir ceza vermeye kalkarsanız, yerinde olmaz o bir kere, siz o cezayı veremezsiniz. Bazen o ceza, o kadar büyüktür ki, siz onu vermeye kalktığınız zaman, daire-i Ulûhiyete müdahale etmiş olursunuz, saygısızlıkta bulunmuş olursunuz. Bir de insanî kıvamınız açısından, insanî ufkunuz açısından o cezayı veremezsiniz. Herkes karakterinin gereğini sergiler. Karakteri kötülüklere açık bir insana, zorla iyilik yaptırtamazsınız; bir kere yaptırtsanız bile, bir başka zaman yine karşınıza kötülük duyguları ile çıkar; bir defasında belki insanca davranır, on defa karakterine göre hareket eder. Dolayısıyla, o türlü şeyler ile meşgul olduğunuz zaman, meşgul olacağınız şeyleri ihmal etmiş olursunuz. Bu türlü böyle dünyaya ait dertler olan şeyler ile çok meşgul olmamalı. Vardı, hani bir vecizede vardı: “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur!” Bence dünyaya ait hiçbir meseleyi dert edinmemek lazım; nasıl olsa gelip-geçicidir bunlar. Onlara ehemmiyet verir, onları gözünüzde büyütürseniz, onların altında kalır ezilirsiniz. Elden geldiğince o mevzuda temkinli olmalı ve görmezden gelmeli onları. Karakterlerinin gereğini yapıyor… كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَى شَاكِلَتِهِ “Her insan kendi seciye ve karakterine göre davranır.” (İsrâ, 17/84) يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لاَ يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar size zarar veremez.” (Mâide, 5/105) “Kendinize bakın!” diyor Kur’an-ı kerim. Kendi kusurlarınızı görmeye çalışın. Falan size zulmettiği zaman bile, “Acaba biz, Rabbimize karşı vazife ve sorumluluklarımızın hangisinde kusur yaptık ki, Cenâb-ı Hak, birilerini bize musallat etti!” Şu virüsü musallat eder Allah, zelzeleyi musallat eder, fay kırılmasını musallat eder, çekirgeyi musallat eder, güvercini musallat eder, eder eder, Allah celle celâluhu. Ancak Allah’ın (celle celâluhu) “imhal”leri vardır; “ihmal”leri değil, “imhal”leri vardır. Mehil verir, Erhamü’r-Râhimîn’dir O (celle celâluhu), Rabbü’l-âlemîn’dir. Herkes böyle bir kusur işlediğinde onu hemen cezalandırırsa, yeryüzünde -yine Kur’an-ı Kerim’in değişik yerlerde farklı ifadelerle beyan buyurduğu gibi- yürüyen bir tane canlı kalmaz. Evet, çünkü herkes şöyle-böyle bir günah işler, bir zulümde bulunur. Dolayısıyla Allah onu cezalandırınca, o gider; şunu cezalandırınca, o gider; bunu cezalandırınca, o gider; hiç kimse kalmaz. Oysaki öyle değil. Allah’ın (celle celâluhu) imhalleri vardır ki insan kendine gelsin, aklını başına alsın, o kusurdan vazgeçsin, sevaba yönelsin, arınmaya koşsun, Allah (celle celâluhu) da onu bağışlasın, affetsin. اَللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنَّا، يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ * اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا، يَا غَفَّارُ، يَا سَتَّارُ، اِغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا كُلَّهَا، وَاسْتُرْ عُيُوبَنَا كُلَّهَا “Allahım, şüphesiz Sen affetmek şanından olan Afüvv, ikram u ihsan denince akla gelen yegâne Kerim’sin; affetmeyi çok seversin. Bizi affeyle, ey Erhamerrahimîn. Bizi yarlığa, merhamet buyur bize. Ey Gaffâr, ey Settâr, günahlarımızın tamamını mağfiret buyur; bütün ayıplarımızı setreyle.
5/2/20234 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-9 | Fethullah Gülen Hocaefendi

18 Temmuz 1980 -Bornova/İzmir - İnsan olma, toplum içinde bulunma ve kardeşlik şuuruna erme çok büyük bir nimettir. - Sahabe arasında destanlaşan kardeşlikten kesitler. - Kardeşliğimizi zir ü zeber eden musibetler: Makam ve ganimet düşkünlüğü. - Hizmette önde ücrette geride kalma. - Müminin muhteremliği meselesi. - Allah'a giden yollar bizim inhisarımız altına alınamaz. - Allah indinde ehl-i kıble olma çok mühimdir.
5/1/20231 hour, 2 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

Şu üç haslet kimde bulunursa... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 14/06/2015 tarihinde yayınlanan “Hızır Çeşmesi ve Ramazan” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Sen kendine böyle bakarsan, O’nun sana bakışı çok farklı olur. Her zaman böyle bir arınma, yunma, temizlenme, pîr u pak olma mülahazası içinde yaşarsan, O’nun sana bakışı başka türlü olur. Öyle bir bakar ki, inan, sana toz kondurmaz O. İliştirmez sana, kulağını bile çektirmez. Bir fiske vurdurmaz sana O. Önemli olan, O’nun için olmaktır! Çünkü, kim Allah içinse, kendini Allah’a adamışsa, Allah deyip oturuyor Allah deyip kalkıyor, Allah’ı heceliyor, Allah ile geceliyorsa, Allah onu katiyen yalnız bırakmaz!.. İmanın Lezzetini Duymanın Üç Şartı *İnsanlığın İftihar Tablosu (aleyhissalâtü vesselâm) şöyle buyurmuştur: ثَلَاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ حَلَاوَةَ الْإِيمَانِ أَنْ يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا وَأَنْ يُحِبَّ الْمَرْءَ لَا يُحِبُّهُ إِلَّا لِلَّهِ وَأَنْ يَكْرَهَ أَنْ يَعُودَ فِي الْكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ “Şu üç haslet kimde bulunursa, o imanın tadını duyar: Allah’ı ve O’nun Rasûlü’nü her şeyden ve herkesten daha fazla sevmek; sevdiğini yalnız Allah rızası için sevmek ve Allah onu küfürden kurtardıktan sonra yeniden küfre düşmeyi ateşe atılmaktan daha kerih görmek.” *Evet, imanın tadını alan bir insan Allah’ı ve Rasûlü’nü her şeyden artık sever, onları andığı zaman adeta burnunun kemikleri sızlar. *Sevdiğini Allah için sever; Allah’a kulluğundan, O’na yakınlığından ve insanları Hakk’a ulaştırmaya gayret ettiğinden dolayı ona muhabbet besler. Diğer insanlara ve sâir mahlûkata karşı alâkası da hep Cenâb-ı Hak’tan ötürüdür. Hadisin bu bölümünde “mü’min” değil de “mer’ – kişi/herhangi bir insan” denmesi de dikkate şayandır. Demek ki, her mer’e (kişiye) karşı seviyesine ve Allah’la irtibatına göre kalbî alaka duymak lazımdır. Eğer insan bunu duyabiliyorsa, imanın zevkini tatmış demektir. Mefhum-u muhalifi şu: Bir kimsenin insanlara karşı alakası Allah’tan dolayı değilse, o da imanın tadından, neşvesinden, zevkinden habersiz, bigâne zavallıdır. *Bir de, Allah, Cehenneme yuvarlanma sebebi olan küfürden kurtarıp imana erdirdikten sonra yeniden küfre ve küfrün sebeplerine dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin görür, böyle bir âkıbetin hayaliyle bile ürperir ve tir tir titrer. Sürçmemek, düşmemek ve bütün bütün kaybetmemek için Gaffâr u Settâr’a sığınır; küfre açılan kapılardan da hep uzak kalmaya çalışır. İşte böyle bir insan, imanın tadını tatmış olur. Mefhum-u muhalifi: Meseleye böyle bakmıyorsa, küfre karşı setler oluşturmuyorsa, kapıları ardına kadar sürgülemiyorsa, hafizanallah kapı aralığı bırakıyorsa, o da imanın tadını tatmış sayılmaz.
5/1/20239 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

Nefsimize nasıl hakim olabiliriz? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Nefsimize nasıl hakim olabiliriz? 2: 56 Nefis, Cenab-ı Hakkın insanın mahiyetine koyduğu, insanın uyanık olması için insan vücudunda şeytanın vazifesini yapan bir manevi varlıktır 04: 53 İster sağdan gelsin ister soldan gelsin, nefsin gelişi insanın felaketi demektir 05: 30 Peygamberimiz (S.A.V) “Senin en büyük hasmın, en büyük düşmanın sağ ve solun ortasında senin nefsindir” buyurmaktadır 08: 40 Resulü Ekrem (asm) az yer, az uyur, hayrete varır, nefsine bir zimam vururdu 10: 21 İnsan, mâsiyetten içtinap ettiği nispette kalbinde imanın nurunu duyacaktır 13: 17 Her şey gibi bu lezzet ve zevklerin de fâni ve zail olduğunu düşünmekle de nefsi gemleyebiliriz 13: 35 Biz, bizimle alakalı her şeyi bir gün terk etme mecburiyetindeyiz 14: 02 Sen, yaptığın her şeyle Allah’ın huzuruna çıkacaksın
4/30/202315 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Mezhepler birleştirilmeli mi? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Ehlisünnet’e göre itikatta mezhep kaçtır? 00:27 Mezhep, bir yol demektir 01:44 Mezheplerin kendilerine has akideleri 02:54 Mezheplerin Allah’ın sıfatları üzerine farklı yorumları 04:27 Akide Mezheplerinin ortaya çıkışı 06:35 Hepsi ile Allah’a gidiliyorsa mezhepleri birleştirmeye lüzum yok
4/29/20237 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Önemli olan, O'nun için olmaktır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 14/06/2015 tarihinde yayınlanan “Hızır Çeşmesi ve Ramazan” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Bir köyde, o köyün serkârı (idarecisi, işin başında olanı) kim ise; bir nâhiyede, o nâhiyenin serkârı kim ise; bir kasabada, o kasabanın serkârı kim ise; bir vilayette, o vilayetin serkârı kim ise, onun orada olan bütün olumsuzlukları kendinden bilmesi, basiretinin ve Allah’ı biliyor olmasının ifadesidir. Onları başkalarından bilmesi ise, nankörlüğünün, körlüğünün ve küstahlığının ifadesidir. *Cenâb-ı Hakk’ın bunca hizmete muvaffak kıldığı bu hareketin içindeki insanlar eğer böyle düşünüyorlarsa, olumsuzluklardan kendilerini sorumlu tutuyorlarsa, çok iyi bilmeliler ki, şayet Cenâb-ı Hak onları muvakkaten bir kısım şefkat tokatlarına maruz bırakmışsa, tokatlıyorsa, bunlar gelip geçicidir. *Bu açıdan bize düşen: “Biz düzgünüz, istikamet içindeyiz.” dememektir!.. “İhtimal bir eğriliğimiz var; ihtimal Kendisine teveccüh-ü tam ile yönelememe gibi bir kusurumuz var; ihtimal imanda bir kusurumuz var; ihtimal amel-i salihte kusur ediyoruz!” şeklinde düşünmektir. Farzların yanında kırıkları sarma, eksikleri giderme manasına gelen kaç rekat nafile namaz meşru kılınmış ise, onu ikiye katlayarak; “Allah’ım bunlar Senin hakkındır, bizim de vazifemizdir.” diyerek; evvâbinden duhaya, duhadan da teheccüde koşarak; beş vakit namazı sünnetleriyle taçlandırarak ve tesbihatta kusur etmeyerek sürekli her vesileyi Cenâb-ı Hakk’ı anmak için değerlendirmektir. Kim Allah İçin Olursa, Allah Onu Yalnız Bırakmaz *O’nu anmakla zamanın parçalarını, parçacıklarını taçlandırmak; münevver ân-ı seyyâleyi yakalamaya çalışmak!.. Bütün bunlar pak ve tertemiz kalmanın çok önemli unsurlarındandır. Pak kalanlar böyle kalmışlardır.
4/28/20236 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

19.BÖLÜM | ''Ey şehir yüreğimi bıraktım sana.'' GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Hizmetten.com YouTube sayfasında her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Gönüllerin Efendisi programımızda Peygamber Efendimiz 'in (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Bu bölümde: -Allah Rasülün’e (sav) Hicret için ilahi izin geldiği anlarda müşriklerden müteşekkil yüz kişilik bir şebeke Allah Rasulün’ü nasıl öldüreceklerini ve davasını nasıl bitireceklerini konuşmak üzere Dar-ün Nedve’de toplanmışlardı. Aldıkları karara göre Efendimizin (sav) evini muhasara edip sabah olunca yatağında her kabileden seçtikleri bir müfreze ile katledeceklerdi. Efendimiz (sav) yatağına Hz Ali’yi (ra) yatırıp müşriklerin yüzüne bir avuç toprak atıp “Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler” (Yasin-9) ayetini okuyarak evinden ayrıldı. Göremediler... Ayetler inşirah veriyordu: “Daima muhafaza edileceksin” Ve daha bir çok detayı İsmet Macit Beyin anlatımıyla Gönüllerin Efendisi programında bulacaksınız
4/27/202327 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Ey esaret hayatı yaşayanları hürriyetine kavuşturan! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

İnlemeliyiz; bir yönüyle, içimizin sesi olarak, heyecanlarımızın bir mızrap gibi kalbimizin hassasiyet tellerine dokunması neticesinde çıkacak seslerle, aralanan gök kapılarını değerlendirmeye bakmalıyız. Bunu her fırsatta yapmalı… Teheccüd kılacaksanız, teheccüd esnasında.. gece sahura kalkacaksanız kalkacaksınız sahurda.. ve aynı zamanda Terâvîh’lerde. İki rekâtta bir selam vererek kıldığınız Terâvîh’in “tervîha”larında… Mübarek günlerde, mübarek saatlerde, çok mübarek ibadetler arasında, gök kapılarının aralandığı bir esnada, meseleyi o şekilde koro haline getirme, nezd-i ulûhiyette inşaallah kabule karin olur. Düşünün ki, hürriyetini yitirmiş, esarete düşmüş, mazlumiyet, mağduriyet yaşayan on binlerce insan var. Mallarına/mülklerine el konmuş, eğitim müesseselerine el konmuş, “münâfık”lar tarafından, “zâlim”ler tarafından… Tereddüt etmeden söylüyorum bunu; çünkü milletin alın teriyle kazandığı şeylere, himmetleriyle ortaya koyduğu şeylere, hiç kimsenin gelip el koyma hakkı yoktur; onun hesabını ötede Allah görecektir. “Zâlimin zulmü varsa, mazlumun Allah’ı var / Bugün halka cevretmek kolay, yarın Hakk’ın divanı var.” Bugün halka cevretmek kolay, çünkü güçlüsün, kuvvetlisin; yarın Hakk’ın divanı var, canına okuyacaklar; ya-rın Hak-kın di-va-nı var, ca-nı-na o-ku-ya-cak-lar!.. Bir taraftan sızlayan, inleyen bir gönül ile, yani heyecan mızrabını hassasiyet tellerine dokundurmak suretiyle çıkaracağımız seslerle, onlar için Cenâb-ı Hakk’a arzularımızı sunmalıyız. “Niyaz” edasıyla, “nâz” edasıyla değil, niyâz edasıyla. Bir taraftan, bu… Mazlumlar için dua dua yalvarın, Ramazan hürmetine Allah onları kurtarsın; zalimler için de ıslah-ı hal niyazında bulunun, Mevla onları da insan eylesin ve ahiretlerini karartmaktan halas etsin!.. Bir taraftan da bence himmeti âlî tutarak başkaları için de ıslah-ı hal duasında bulunmak… İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem), mübarek sinn-i şerifi düştüğü zaman, miğferi yarıldığı zaman, yanağı yaralandığı zaman, uğrunda başların-kolların verildiği zaman, hiç öfkelenmedi, kızmadı; şöyle dua etti: اَللَّهُمَّ اهْدِ قَوْمِي فَإِنَّهُمْ لاَ يَعْرِفُونَ “Allah’ım kavmimi hidayet eyle, bilmiyorlar beni; bilseler, yapmayacaklar!” Evet, bir taraftan da İslam dünyasına musallat olan münafıkların ve zalimlerin ıslahı için, içinizden gelircesine dua edin. Allah, onları da evvelâ insan eylesin! Sonra da şöyle-böyle Müslümanlık şerefiyle şerefyâb eylesin! Âhiretlerini karartmasın!.. Evet, terâvîh kılarken, o tervîhalar arasında şöyle de diyebilirsiniz: يَا مَنْ يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ اِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ؛ هَا نَحْنُ مُضْطَرُّونَ، قَدْ ضَاقَتْ عَلَيْنَا الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ، وَضَاقَتْ عَلَيْنَا اَنْفُسُنَا، وَأَنْتَ مَلْجَأُنَا وَرَجَاؤُنَا “Ey darda kalanların, canı gırtlağına dayananların, dergâh-ı ulûhiyetinin kapısının tokmağına dokunanların çağrılarına icabet buyuran Allah’ım! Hâl-i pür-melâlimiz Sana ayân.. canlarımız gırtlakta ve son kelime dudakta. Hak duygusunun gönlümüzde hâsıl ettiği heyecan ve hafakandan, bâtıl duygu ve düşüncesine karşı koyma cehdi ve gayreti sebebiyle, yeryüzü bütün genişliğine rağmen daraldıkça daraldı; sadırlarımız ve nefsimiz bizi sıktıkça sıkmaya başladı. Ne olursun bizlere tez zamanda ferec ve mahreç nasip buyur! Sensin yegâne sığınağımız ve ümit kaynağımız!..” demek suretiyle, halinizi arz edersiniz. Bir tervîhada bunu diyebilirsiniz. Bir tervîhada da يَا مَنْ هُوَ عِنْدَ الْمُنْكَسِرَةِ قُلُوبُهُمْ؛ هَا نَحْنُ مُنْكَسِرُو القُلُوبِ “Ey kalbi kırıkları maiyyetiyle şereflendiren! Ey ‘Gönlü mahzunların yanındayım!’ buyuran! Hâlihazırda gönüllerimiz paramparça, mahzun ve kederli. Ne olur, maiyyetini bizlere duyur! Bizi bize terk etmek suretiyle bizleri mahvettirme!” niyazını üç kere tekrarlar, sonunda da onu şu söz ile noktalarsınız; اُجْبُرْ كَسْرَنَا، وَاجْبُرْ كَسْرَنَا، وَاجْبُرْ كَسْرَنَا “Kırıklarımızı sarıp sarmala.. yaralarımızı iyileştir.. ve kırık döküklerimizi gider!..” dersiniz.
4/27/20237 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Avans mı İmtihan mı? | 09/04/2007

Soru: Gönüllüler hareketi dünyanın pek çok ülkesinde hüsn-ü kabul görüyor; gösterilen teveccüh açısından, yapılan hizmetleri te’yid manasına gelecek önemli hadiseler cereyan ediyor. Bu kadar çok te’yidâtın liyakatimizle te’lifi de mümkün görünmüyor. Bu durum hizmet erleri için bir avans mıdır yoksa imtihan mı? -Peygamberleri büyük yapan asıl unsurlar (2.48) -Peygamberâne vasıfların peşinde olma (05.55) -Cenâb-ı Hak bazen büyük işleri çok küçük kimselerle gerçekleştirir (07.30) -Şirke düşmemek için… (10.30) -Allah Teâlâ severse… (12.44) -Hiçbir nimet mütemadi değildir, nimetlerin devamı vasıflara göre gönderilir. (14.08) -Ulaşılan zirvenin yüksekliği nisbetinde derin bir çukura düşme tehlikesi söz konusudur. (17.00) -Kendimize yazık etmeyelim! (18.50)
4/26/202321 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

Bohemliğe karşı kararlı durma! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 03/05/2019 tarihinde yayınlanan “RAHMET, ÜMİT VE BEREKET AYI RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Bir delikanlı, çiçeği burnunda, görkemli, gösterişli; Hazreti İbn Abbas gibi, Mus’ab İbn Umeyr gibi. Geçerken daha panjurlar açılıyor, o güzelliği görmek için herkes ona bakıyor: “Yahu şuna bakın! Sanki yerde gezen bir melek!” Mus’ab İbn Umeyr de öyle idi; hayatının baharında Uhud’da, Allah Rasûlü’nün önünde, önce sağ kolu, sonra sol kolu ve bir kalkan kılıca karşı “Bir boynum kalmıştı, son; onu vur!..” Rasûlullah’ın önünde kalkan olmak üzere… Jalûziler sıyrılıyor, ona bakıyorlar; böyle bir delikanlı… Mescid-i Nebeviye giderken, Hazreti Ömer döneminde, birinin kapısının önünden geçiyor. Bir fettan, gönlünü ona kaptırmış. Takılıyor ona, değişik argümanları değerlendiriyor, fakat bir türlü istediğine eremiyor. Ağ atıyor ama avını avlayamıyor. Bir sürü, değişik ağlar atıyor, değişik yöntemler kullanıyor Nihayet, herhalde nefs-i emmâre veya şeytanın ona tasallutu neticesinde O da bir sahabî olabilir; Allah, lisanımızı günahtan korusun! bir felaket varmış gibi kapının arkasında bir çığlık koparıyor. Delikanlı, “Acaba ne var ki, yangın mı var?!” filan diye kapıyı tıklatıyor. “İmdada koşayım!” diye içeriye girince, kapı “Tık!” diye kapanıyor. Bu defa Zeliha’nın Hazreti Yusuf’a teklif ettiği teklif ediliyor orada. Birden bire o gencin diline şu ayet-i kerime vird-i zebân ediliyor: إِنَّ الَّذِينَ اتَّقَوْا إِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُوا فَإِذَا هُمْ مُبْصِرُونَ “Onlar ki takva dairesi içinde yaşarlar; kendilerine şeytandan bir tayf, bir vesvese geldiği zaman hemen Allah’ı hatırlar ve gözlerini hakka açarlar.” (A’râf, 7/201) İttikâ… Kendileri takva dairesi içinde, Allah’ın himayesine girmiş… “Şeytandan bir şeytanî tayf, bir dalga, bir esinti geldiği zaman, Biz, onun gözünü açarız!” Kadının zorlamaları karşısında, genç kendini dinleyince bakıyor ki, dilinde hep o ayet; hep o ayeti tekrar edip duruyor, hep o ayeti tekrar edip duruyor. Ve kalbi dayanamıyor, düşüyor ve ölüyor orada. Tabiî kadın kapıyı açıyor; arkadaşları, camiye gidip gelen bu insanı tanıyanlar, “Aman, bir yabancının evinde öldü. Ayıp olur; Emîru’l-mü’minîn görmesin bunu!” diyorlar. İlk saflarda duran birisi idi. Hazreti Ömer de orada yoklama yapmasını çok iyi bilirdi. Arkasında bin insan namaz kılıyor ise, biri var mı, yok mu, onu bilecek kadar mahrutî bir bakışa sahip idi. Ömer’e kurban olayım, radıyallâhu anh!.. Evet, “Aman duymasın, ayıp olur; bir yabancının evinde vefat etti..” deyip gizlice götürüyor, namazını kılıyor ve gömüyorlar. Hazreti Ömer efendimiz, işte o mahrutî bakış ile yaptığı yoklamalarında, onu göremeyince durduğu yerde, “Falan nerede?” diyor. Kem-küm ediyorlar önce; sonra da “Ya Emire’l-mü’minîn! Başına böyle bir şey geldi, ölü bulduk. Hem biz hicap ettik, hem de sizi mahcup etmemek için gizlice götürdük. Gömdük onu…” diyorlar. “Beni, mezarına götürün!” diyor. Mezarının başına dikiliyor: وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ “Buna karşılık, Rabbisinin (Rab olarak) Makamı’ndan korkan ve (Âhiret’te de) O’nun huzuruna çıkacak olmanın endişesiyle yaşayan için iki cennet vardır.” (Rahmân, 55/46) ayetini okuyor. “Allah mehâfeti ile, mehâbeti ile, korkusu ile hareket edene, iki cennet vardır, bir cennet değil. Arzı, tûlü (genişliği, uzunluğu) gökler genişliğinde cennetler vardır.” Birdenbire mezardan ortalığı lerzeye getirecek bir ses duyuluyor: “Yâ Emire’l-mü’minîn! Ben, onun iki katını buldum!” Allah, seni Cennetü’l-Firdevs ile sevindirsin! Ve bizi de sizin kıtmîrleriniz olarak orada haşr ü neşr eylesin!..
4/26/20235 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

“Kış Kampları'' - MEHMET YAVUZ ŞEKER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

“Kış Kampları'' - MEHMET YAVUZ ŞEKER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
4/25/20236 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Kur'anı herkes kendisine inmiş gibi okumalı! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 03/05/2019 tarihinde yayınlanan “RAHMET, ÜMİT VE BEREKET AYI RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Toplumumuzda âdet olmuş, mukabele yapıyoruz. Esasen, Kur’ân-ı Kerim’le meşguliyet bir aya münhasır olmamalı. Selef-i sâlihîne bakılınca görülüyor ki, onların Kur’ân’la irtibatı öyle Ramazan-ı Şerif’e münhasır değildi. Esasen, kütüb-i fıkhiyede de ifade ediliyor bu mesele; üç günde bir Kur’an-ı Kerim’i hatmetme meselesi var, her gün hatmetme meselesi var. Her gün hatmetme epey zor, onun için on beş saat ayırmanız lazım. Keşke insan manasını bilerek okusa!.. Cenâb-ı Hak’tan bize gelmiş bir mesaj. “İlahî mesaj, ne diyor; Allah, benden ne istiyor?” Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) inmiş gibi değil de herkes kendisine inmiş gibi okumalı. Evet, O’na inmiş ama aynı zamanda bana da inmiş gibi; o mülahaza ile okuma. Bu, biraz manayı bilmeye vâbeste. Fakat bizde öyle okunmadığından dolayı, mukabeleler âdettir bizim câmilerde; yani, ibadet edâlı bir âdettir câmilerde onu öyle karşılıklı mukabeleli okuma, birinin okuyup diğerlerinin dinlemesi. “Ne diyor Cenâb-ı Hak onun içinde?” Onu merak etme meselesi hiç söz konusu değil. Evet, selef-i sâlihîn arasında Kur’an-ı Kerim’i üç günde bir hatmedenler olmuş; lâakall (en azından) on beş günde bir hatmetmişler. “Otuz gün” diyen, ben görmedim. Fakat en azından otuz günde bir; yani, her gün bir cüz okumak suretiyle otuz günde bir hatim yapmalı, lâakall. Allah’ın Kelamı’nı, bu kadar zaman içinde tekrar etmeli, hatmi lâakall bir ay içine sığıştırmalı. Burada antrparantez bir hususu daha ifade edeyim: Hanefi fukahasınca, icmâ’a yakın şekliyle, “Namaz kılarken, Kur’an-ı Kerim’e bakarak okumak, namazı bozar!” deniyor. İmam Ebu Yusuf hazretleri, istisnaî olarak, diyor ki: “Nafile namazlarda, Kur’an-ı Kerim’e bakarak okumakta bir mahzur yoktur.” İmam Ebu Yusuf, çok önemli bir şahsiyet; Abbasî döneminde Şeyhülislamlık da yapmış bir insan. Ve “Kitâbu’l-Harâc”ı yazmış; o dönemde devlet adına çok önemli bir kitap o da. O zat, “Nafile namazlarda, Kur’an-ı Kerim’e bakarak okumakta bir mahzur yoktur.” diyor. Günde kıldığımız namazların şu kadarı da nafiledir; şu kadarı farz, şu kadarı nafiledir. Şu rahle gibi Burada da var mı? Şu rahle gibi. bir rahle üzerine koyarak, Mushaf’ı önümüzde bulundurup nafile namazlarda ona bakarak okuyabiliriz. İçinizde hafızlar var ise, hafızsanız onu sadece bir yönüyle fâtih olarak kullanırsınız, yani takıldığınız yerlerde göz ucuyla bir nigâh-ı âşinâ kılarsınız ve tıkanıklığı açarsınız, onunla by-pass yaparsınız. Diğerleri, bütün bütün bakarak okuyabilirler. Fakîr, en azından nafile namazlarda Kur’an’ın hatmedilmesini diliyorum. Allah aşkına, hiç olmazsa her ay Kur’an-ı Kerim’i öyle hatmetseniz; işte senede on iki defa hatmetmiş olacaksınız. Allah Kelamı…
4/25/20235 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-8 | Fethullah Gülen Hocaefendi

20 Haziran 1980 -Bornova/İzmir - Dilimizin dünya ve ahiretimiz adına getirdikleri ve götürdükleri. - Müminleri birbirine düşürme felaketi. - İslâma bir nokta kadar hizmet edene saygılı olma. - Müminler ve bilhassa liderler kendilerine gelen haberleri nasıl değerlendirmeliler? - Müminlere mürüvvetle davranma ve kafirleri idare etme. - Şeytanın sağdan yaklaşması. - Methetme ve çok soru sormada istikameti yakalama.
4/24/202354 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

Eğer biz terör örgütü isek... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 05/06/2016 tarihinde yayınlanan “Ramazan Oruç ve Takva” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Meseleleri hep kendi heva u hevesine göre ele alan kimseler hakkında Kur’ân, أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَى عِلْمٍ “Görmedin mi o hevâsını ilah edinip de Allah’ın da kendisini ilmine rağmen saptırdığı kimseyi?” (Câsiye, 45/23) buyuruyor. Bir insan Allah ve Rasûlü’ne ait beyanın olduğu bir yerde, heva, heves ve arzularına uyarak söz söylüyor veya hareket ediyorsa bilmesi gerekir ki, o, hevasını ilah edinmiş demektir. *Hesaplı yaşamak ve bir hata ile her şeyi batırmamak için Hazreti Üstad’ın şu ifadesine uygun davranmak gerekmektedir: “Mâdem öyledir, hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dâne, bir lem’a, bir işaret ve bir öpmekle batma! Dünyayı yutan büyük letâifini onda batırma.”
4/24/202310 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Ben bu davadan vazgeçmem! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

00:36 O’nda sizin için alınabilecek misaller vardır 01:09 Gösterdiği vefa itibariyle bütün peygamberleri unutturacak kadar bir vefa göstermiştir 01: 48 peygamberimiz’in (S.A.V) Taif’e gidişi 03:33 Allah resûlü her şeyi çekti fakat hiç ters yüz olmadı 05:58 Gerçek takva kapısı Resulullah’ın (S.A.V) kapısıdır
4/23/20236 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Otobüste farz namaz kılınır mı? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

00: 38 Otobüsün içinde kılınan namazda bu üç farz (Kıble, Kıyam, Secde) gitmektedir 1: 12 Uzun yolculuklarda Namaz… 01: 49 Namazı vaktinde kılmak farzdır, vaktinde kılmamak da büyük günahtır 02: 30 Uzun yolculuklarda Namaz… 03: 59 İnsan, vaktini seyahatine ayarlarsa, seyahati vaktine değil. Ona göre aksatmadan namazını kılabilir
4/22/20234 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

Cuma vaktinde Duaya hep birlikte Amin diyoruz...

Cuma vaktinde Duaya hep birlikte Amin diyoruz... by
4/21/202319 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

1973 Ramazan Bayramı Vaazı l M. Fethullah Gülen

Ramazan Bayramı Vaazı, 28 Ekim 1973 – Edremit / BALIKESİR Işığa Doğru - 1 RAHMET GÜNLERİ - “... Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün günahları bağışlar...” (Zümer sûresi, 39/53) âyeti izah edilerek bayramların, Allah’ın (c.c.) rahmetle tecelli ettiği günler olduğu dile getiriliyor. - Rasûlüllah’ın (s.a.s.) ümit atmosferinde kurtuluşa eren Sahabeler (r.anhüm)... - Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Allah’ın (c.c.) rahmetinin mücessem şeklidir. Cenâb-ı Hak (c.c.) O’nunla (s.a.s.) insanlara merhamet etmiştir. - Marifetullah’a erenlerin Cenâb-ı Hakk’ın (c.c.) huzurundaki halleri... - Günümüzde Müslümanların içinde bulundukları kötü durumlar ve bundan çıkış yolları.. - Şakî olduğunu bildiği halde Allah kapısından ayrılmayan bir Hak dostu... - Dua: Rabbimizin engin rahmetinden günahlarımızın affı ve milletçe kurtuluşumuzun niyazı... HUTBE - Cenâb-ı Hakk’a (c.c.) dönüşün ehemmiyeti...
4/21/20231 hour, 27 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

Evladını hizmete gönderen annelere...

Evladını hizmete gönderen annelere... by
4/20/202310 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Kazaya kalmış namazların yerine sünnetler kılınabilir mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi

B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Kazaya kalmış namazların yerine sünnetler kılınabilir mi?
4/20/20233 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

18 BÖLÜM ''Akabe biatları. Şeytanın çığlığı'' GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Bu bölümde: -Allah Resulü tebliğ vazifesini eda ederken kendisine destekçi arıyor Peygamber Efendimizin 1 Akabe biatı ve 2.Akabe biatı İnsanlığa derin bir mana katan cömertlik kahramanları mallarının kendilerinde emanet olduğu bilinciyle hareket ederler. Malları üzerinde ihtiyaç sahiplerinin hakkı olduğunu düşünür, paylaşarak çoğaltırlar insanlığı ve güzellikleri. Paylaştıkça insan olduklarının daha bir farkına varan bu yiğitler, Efendimizin (sav) “Mahlukata merhamet etmeyen merhamete mazhar olamaz.” tavsiyesini emir telakki etmiş ve yürümüşlerdir insanlığın kalbine. -2.Akabe biatında sonara şeytan çığlığı...
4/19/202326 minutes, 1 second
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-7 | Fethullah Gülen Hocaefendi

13 Haziran 1980 -Bornova/İzmir - Hüsn-ü zan mümkün olduğu müddetçe hüsn-ü zan etmeye memuruz. - Gıybet ve iftiranın tarifi. - Efendimizin (sav) yapılan kötü fiili şahsın yüzüne vurmayıp ortaya konuşması - Yazıyla, şekille, karikatürle, resimle ve şiirle gıybet etme. - Başkasına karşı öfkesini gıybetle gidermek isteyen Cennet'e giremez. - Müminler aleyhinde konuşan ya ahmak veya haindir. - Huzurlu cemaati, başkalarını çekiştirmeden meydana getirmeliyiz. - Asr-ı Saadette ayağı kayan müminin haysiyet ve şerefi nasıl muhafaza ediliyordu?
4/18/202348 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

1989 Kadir Gecesi Vaazı | M. Fethullah Gülen

M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 2 Mayıs 1989'da İstanbul Fatih Camii'nde Kadir Gecesi verdiği vaazdır.
4/17/20231 hour, 7 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

İmtihanların biri bin... | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Aya, yıldızlara, güneşlere 00: 58 En hayırlı zâdü zahire (azık) takvadır 03: 06 Hakiki muttakî Peygamber Efendimiz (S.A.V)’ dir 04: 28 İttika edene Allah bir ferec, bir çıkış noktası ihsan edecektir 06: 37 Nebi’nin kendini kurtarması, başkalarını kurtarmasına bağlanmıştır 08: 15 İnsanların himmetine bir darbe vurdular, kolunu kanadını kırdılar 08: 46 İslam milletleri, İslam cemaatleri ardı arkası kesilmeyen bir çöküş, bir yıkılışla yıkıldı gittiler 09: 03 Allah’ın himayesinde yükselmeleri gerekli olan insanlar geridirler
4/16/202310 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

İslamın tüm meseleleri akla ve mantığa uygun mudur? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

İslamın tüm meseleleri akla ve mantığa uygun mudur? 00:52 -- İslam’ın her meselesi makul ve mantıkîdir 02:10 – İlmin ulaştığı nokta ile Kur’an-ı Kerim’in söylediği şeylerin birleştiğini göreceğiz 03:18 – Allah kendi kelamında kâinatı, insanı ve kâinat-insan münasebetini anlatıyor 04:12 – Allah Kur’an-ı Kerim’de ferman-ı sübhânî olarak ne buyurmuşsa akıl, kalp, ruh hiçbir zaman onlarla mütenakız düşmeyecektir
4/15/20234 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Dua | Abdülkadir Geylani'nin (Kaddesallahu sırrahu) Bir Virdi

Dua | Abdülkadir Geylani'nin (Kaddesallahu sırrahu) Bir Virdi by
4/14/20238 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

''En küçük dairede ehemmiyetli ve daimî vazife var'' - RECEP ATICI / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

''En küçük dairede ehemmiyetli ve daimî vazife var'' - RECEP ATICI / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
4/13/20235 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

''Musibetler Karşısında Nebevi Duruş'' - GÖNÜLLERİN EFENDİSİ ÖZEL BÖLÜM

İnsanlığa derin bir mana katan cömertlik kahramanları mallarının kendilerinde emanet olduğu bilinciyle hareket ederler. Malları üzerinde ihtiyaç sahiplerinin hakkı olduğunu düşünür, paylaşarak çoğaltırlar insanlığı ve güzellikleri. Paylaştıkça insan olduklarının daha bir farkına varan bu yiğitler, Efendimizin (sav) “Mahlukata merhamet etmeyen merhamete mazhar olamaz.” tavsiyesini emir telakki etmiş ve yürümüşlerdir insanlığın kalbine.
4/12/202310 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Helal-Haram Hassasiyeti ve Zehirli Lokmalar | 02/04/2007

Helal-Haram Hassasiyeti ve Zehirli Lokmalar | 02/04/2007 by
4/11/202321 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-6 | Fethullah Gülen Hocaefendi

6 Haziran 1980 -Bornova/İzmir - 'İhdina's-sırate'l-müstakim' ayetinin şerhi. - Konuşurken Rabb'in hoşnutluğunu arama. - Nesir İslâm'a göre nazımdan daha makbul. - Mümin davasını çok iyi bilip anlatabilmeli - Fuhuş edebiyatı - Dile musallat olmuş bir hastalık: Sövüp sayma - Dişini kırsa bile mümine saldırmama - Tel'in, beddua, mizah ve şakanın İslâm'daki yeri - Müslümanların yolu: Sırat-ı müstakim.
4/10/20231 hour, 3 minutes, 6 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 19. BÖLÜM (KEMAL KARA_2)

HUZURLU RAMAZANLAR 19. BÖLÜM (KEMAL KARA_2) by
4/10/202313 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 18. BÖLÜM (KEMAL KARA_1)

HUZURLU RAMAZANLAR 18. BÖLÜM (KEMAL KARA_1) by
4/9/202313 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 17. BÖLÜM (ABDULLAH AYMAZ_2)

HUZURLU RAMAZANLAR 17. BÖLÜM (ABDULLAH AYMAZ_2) by
4/8/202311 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Peygamberimizin Hilmi Ve Yumuşak Huyluluğu | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hilm, Allah Resûlü'ne verilmiş ayrı bir altın anahtar durumundadır. O, bu anahtarla pek çok gönlü açmış ve onlara taht kurmuştur. Eğer O'nun bu hilmi olmasaydı, pek çok hazımsız gönül bir kısım sertliklerle karşılaşacak ve şimdi olduğunun aksine, kimileri İslâm'a cephe alacak, kimileri de belki bir hisle O'ndan uzaklaşacaktı. Ancak Allah Resûlü'nün hilmiyle ki, bütün bunların önü alındı.. ve koşan koşana herkes gelip İslâmiyet'e dehalet etti. Evet hilm, Cenâb-ı Hakk'ın Habibine verdiği en mümtaz sıfatlardan biriydi.. ve olduğu gibi rahmeti aksettiriyordu. Bu hususu anlatan bir âyette Cenâb-ı Hak aynen şöyle buyuruyor: فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنْتَ فَظّاً غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي اْلأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ إِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ "O vakit, Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet Sen, kaba, katı yürekli olsaydın, hiç süphesiz onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Şu hâlde onları affet, bağışlanmaları için duada bulun! (Umuma ait) işlerde onlara danış. Artık kararını verdiğin zaman da Allah'a dayanıp güven! Çünkü Allah, kendisine tevekkül olanları sever."[1] Âyetten de anlaşıldığı üzere hilm, rahmetten geliyor. Eğer Allah Resûlü, kaba ve haşin olsaydı –ki değildir– etrafında bulunanların hepsi dağılıp gidecekti. Cenâb-ı Hakk'ın engin rahmetidir ki, O'nu yumuşak huylu kıldı. Yani O'nun mâyesini öyle mükemmel ve mahiyetini de öyle halîm kıldı ki, O'na dokunan eller dahi hiçbir zaman incinmedi ve diken bekledikleri anlarda gül buldular. Nerede kaldı ki gönüllerine girdiği ve sinelerine taht kurduğu insanlar O'ndan incinmiş olsun! Bu âyet, Uhud muharebesi münasebetiyle nazil olmuştu. Allah Resûlü, ashabına, her türlü harp taktiğini ve tekniğini hem de en ince teferruatına kadar anlatmış olmasına rağmen, bazılarının emri dinlemedeki inceliği tam kavrayamayışı ve bulundukları mevzii, emir gelmeden terk edişleri, Müslümanların muvakkat mağlubiyetini netice verdi. Belki netice itibarıyla buna tam bir mağlubiyet denemezdi ama mutlak bir galibiyet olmadığı muhakkaktı... Allah Resûlü'nün öldürüldüğü şâyiası Müslümanların pek çoğunu paniğe sürüklemişti. Bu arada o gün orada Enes b. Nadr gibi düşünenler de vardı. Onlara: "Resûlullah'ın öldüğü yerde siz niye duruyorsunuz?" diye kükremiş ve gidip canlarını Allah için vermişlerdi.[2] Zaten yol da buydu; Resûl-i Ekrem'in öldüğü yolda koşup ruhlarını feda etmeliydiler.
4/7/20235 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 16. BÖLÜM (ABDULLAH AYMAZ_1)

HUZURLU RAMAZANLAR 16. BÖLÜM (ABDULLAH AYMAZ_1) by
4/7/202312 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Hizmet hareketinin Gaye-i hayali... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 05/06/2016 tarihinde yayınlanan “Ramazan Oruç ve Takva” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: حُفَّتِ الْجَنَّةُ بِالْمَكَارِهِ وَحُفَّتِ النَّارُ بِالشَّهَوَاتِ “Cennet çepeçevre nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle sarılmış, Cehennem de (bedenî arzu ve iştihâları kabartan) şehevâtla…” Evet, Cennet mekârihle, insana ters, ağır ve zor gelen bir kısım hadiselerle kuşatılmıştır. Onlara takılmadan ve o dikenli tarlalardan geçilmeden oraya ulaşılamaz. Cehenneme gelince, o da cismânî, bedenî, beşerî ve garizî hislerle, şehvetlerle, arzularla, bohemlikle, yemekle, içmekle, yan gelip yatmakla ve dünyada ebedî kalacakmış gibi davranmakla kuşatılmıştır. *Kaynaklarda, Hazreti Ömer’in (radıyallahu anh) gözünün nuru olan bir delikanlıdan bahsedilir. O genç ismet ufkunun temsilcilerindendir. Bir tuzağa düşüp günaha karşı hafif bir temayül gösterecek gibi olunca birdenbire “Allah’a karşı gelmekten sakınanlara şeytandan bir dürtü ilişince, hemen düşünüp kendilerini toparlar, basiretlerine tam sahip olurlar.” (A’raf, 7/201) mealindeki ayetin diline dolandığını fark etmiş; Cenâb-ı Allah’tan hayâ etmiş; gönlü Allah korkusundan hâsıl olan heyecana dayanamamış ve genç oracığa yığılıp kalmıştır. Hazreti Ömer, gencin ölüm sebebini anlayınca hemen gömüldüğü yere gider ve orada ona şu ayetle seslenir: “Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki Cennet vardır.” (Rahmân, 55/46) O, sözlerini bitirdikten sonra herkesin duyacağı şekilde mezardan şöyle bir ses yükselir: “Yâ Emire’l-Mü’minîn! Allah bana onun iki katını verdi.”
4/6/202310 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 15. BÖLÜM (AHMET ERSÖZ)

HUZURLU RAMAZANLAR 15. BÖLÜM (AHMET ERSÖZ) by
4/6/202311 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

HERKES, HERŞEYİ BİLİYOR ASLINDA...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 14. BÖLÜM

HERKES, HERŞEYİ BİLİYOR ASLINDA...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 14. BÖLÜM by
4/5/20234 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 14. BÖLÜM (HÜSEYİN KARA_2)

HUZURLU RAMAZANLAR 14. BÖLÜM (HÜSEYİN KARA_2) by
4/5/202312 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

CENNET SOFRASI...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 13. BÖLÜM

CENNET SOFRASI...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 13. BÖLÜM by
4/4/20232 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 13. BÖLÜM (HÜSEYİN KARA_1)

HUZURLU RAMAZANLAR 13. BÖLÜM (HÜSEYİN KARA_1) by
4/4/202312 minutes
Episode Artwork

İLK TUTUKLULUK, İLK SERÜVEN...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 12. BÖLÜM

İLK TUTUKLULUK, İLK SERÜVEN...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 12. BÖLÜM by
4/3/20235 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 12. BÖLÜM (HÜSEYİN YAĞMUR_2)

HUZURLU RAMAZANLAR 12. BÖLÜM (HÜSEYİN YAĞMUR_2) by
4/3/202312 minutes
Episode Artwork

ZİNDANDA RAMAZANLAŞAN RUHLAR...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 11. BÖLÜM

ZİNDANDA RAMAZANLAŞAN RUHLAR...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 11. BÖLÜM by
4/2/20236 minutes, 1 second
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 11. BÖLÜM (HÜSEYİN YAĞMUR_1)

HUZURLU RAMAZANLAR 11. BÖLÜM (HÜSEYİN YAĞMUR_1) by
4/2/202311 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

HIÇKIRIKLAR İÇİNDE TERAVİH NAMAZI...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 10. BÖLÜM

HIÇKIRIKLAR İÇİNDE TERAVİH NAMAZI...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 10. BÖLÜM by
4/1/20236 minutes, 1 second
Episode Artwork

AÇIK GÖRÜŞ...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 9. BÖLÜM

AÇIK GÖRÜŞ...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 9. BÖLÜM by
3/31/20233 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 9. BÖLÜM (AYHAN TEKİNEŞ_1)

HUZURLU RAMAZANLAR 9. BÖLÜM (AYHAN TEKİNEŞ_1) by
3/31/202311 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

CEZAEVİNDE MAKLUBE...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 8. BÖLÜM

CEZAEVİNDE MAKLUBE...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 8. BÖLÜM by
3/30/20235 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 8. BÖLÜM (MEHMET ELDEM_2)

HUZURLU RAMAZANLAR 8. BÖLÜM (MEHMET ELDEM_2) by
3/30/202311 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

ANTALYA CEZAEVİ'NDE BİR RAMAZAN...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 7. BÖLÜM

ANTALYA CEZAEVİ'NDE BİR RAMAZAN...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 7. BÖLÜM by
3/29/20235 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 7. BÖLÜM (MEHMET ELDEM_1)

HUZURLU RAMAZANLAR 7. BÖLÜM (MEHMET ELDEM_1) by
3/29/20238 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

SİLİVRİ CEZAEVİ'NDE RAMAZAN...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 6. BÖLÜM

SİLİVRİ CEZAEVİ'NDE RAMAZAN...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 6. BÖLÜM by
3/28/20233 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 6. BÖLÜM (HALİT ESENDİR_2)

HUZURLU RAMAZANLAR 6. BÖLÜM (HALİT ESENDİR_2) by
3/28/202312 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

ZİNDANDA RAMAZAN FARKSIZDIR ŞEVVALDEN...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 5. BÖLÜM

ZİNDANDA RAMAZAN FARKSIZDIR ŞEVVALDEN...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 5. BÖLÜM by
3/27/20236 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 5. BÖLÜM (HALİT ESENDİR_1)

HUZURLU RAMAZANLAR 5. BÖLÜM (HALİT ESENDİR_1) by
3/27/202310 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

ALLAH BİZE DE NASİP ETTİ CEZAEVİNE GİRMEYİ...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 4. BÖLÜM

ALLAH BİZE DE NASİP ETTİ CEZAEVİNE GİRMEYİ...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 4. BÖLÜM by
3/26/20235 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 4. BÖLÜM (İRFAN YILMAZ 2)

HUZURLU RAMAZANLAR 4. BÖLÜM (İRFAN YILMAZ 2) by
3/26/202312 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

BEKLENMEYEN BİR RÜZGARLA HAYATIMIZ DEĞİŞTİ...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 3. BÖLÜM

BEKLENMEYEN BİR RÜZGARLA HAYATIMIZ DEĞİŞTİ...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 3. BÖLÜM by
3/25/20236 minutes, 7 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 3. BÖLÜM (İRFAN YILMAZ)

HUZURLU RAMAZANLAR 3. BÖLÜM (İRFAN YILMAZ) by
3/25/20238 minutes, 49 seconds
Episode Artwork

SİNCAN'A YAKA PAÇA GETİRİLDİĞİMİZDE... MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 2. BÖLÜM

SİNCAN'A YAKA PAÇA GETİRİLDİĞİMİZDE... MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 2. BÖLÜM by
3/24/20234 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR 2. BÖLÜM (MUSTAFA BAŞARI)

HUZURLU RAMAZANLAR 2. BÖLÜM (MUSTAFA BAŞARI) by
3/24/202313 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

AAH AH ZİNDAN!...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 1.BÖLÜM

AAH AH ZİNDAN!...MEDRESE-İ YUSUFİYE'DE RAMAZAN 1.BÖLÜM by
3/23/20235 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

HUZURLU RAMAZANLAR - 1. BÖLÜM (MEHMET ATALAY)

HUZURLU RAMAZANLAR - 1. BÖLÜM (MEHMET ATALAY) by
3/23/202314 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Ey Sevgili Hoşgeldin!.. | 30/03/2007

Ey Sevgili Hoşgeldin!.. | 30/03/2007 by
3/22/202311 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Ramazan Oruç ve Takva! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Ramazan Oruç ve Takva! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi by
3/22/20238 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

“İçimiz daralır bazen, bazen de genişler'' - MEHMET YAVUZ ŞEKER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

“İçimiz daralır bazen, bazen de genişler'' - MEHMET YAVUZ ŞEKER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
3/21/20237 minutes, 41 seconds
Episode Artwork

Ramazan'da neler yapmalıyız? | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Ramazan'da neler yapmalıyız? | M.Fethullah Gülen Hocaefendi by
3/21/20237 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-5 | Fethullah Gülen Hocaefendi

30 Mayıs 1980 -Bornova/İzmir 30 senede İslâm ordularının dünyanın dört bucağına yayılmalarındaki engin sır. Osmanlı'nın dört asır zirvede kalmasındaki umdeler. Ata bin Yezar'ın iffetle destanlaşması. 'Dil insanı ya a'lây-ı illiyîne veya esfel-i safiline götürür' Dilde muvazene ve sırat-ı müstakimin ayet ve hadislerle izahı. Allah'ın anlatılmadığı her şey malayanidir. Ehl-i batıl ile oturup kalkma ve diyalektik yapma meselesi. Müslümanı davranışlarında aramalı. Müslüman Rabbinden gelen her şeyi hemen pratikte arayan kimsedir.
3/20/20231 hour, 4 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Ramazan'ı nasıl değerlendirmeliyiz? | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Ramazan'ı nasıl değerlendirmeliyiz? | M.Fethullah Gülen Hocaefendi by
3/20/20238 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

Ben vekaletimi Allah'a verdim! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Şadırvan 3 1:49 Cemaatini bozguna uğratma Allah‘ım 2:41 İbrahim (a.s) Nemrut karşısında sarsılmaz. Zira o irade insanıdır 5:31 Karşımda bir alev var. İçinde evladım ve imanım tutuşmuş yanıyor 7:11 Allah bize yeter. O ne güzel vekildir 8:12 Teslim olan necat bulur
3/19/20238 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Depremleri nasıl anlamalıyız? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Depremleri nasıl anlamalıyız? 0:35 Zelzele meselesi Cenab-ı Hakkın iradesiyle, kudretiyle olan bir mevzudur 2:06 Zelzele tesadüfi bir hadise değildir. Zelzele olduğu zaman Allah’a teveccüh edilir 4:06 Allah (C.C) O (S.A.V) ümmeti içindeyken ve ümmetinin dili istiğfardayken bu ümmeti helak etmeyeceğini vadediyor 5:12 Memleketinizde hak ve hakikati neşredecek kimselerin bulunmayışımdan korkun
3/18/20236 minutes
Episode Artwork

17.BÖLÜM |''Gökler Ötesinden Davet: MİRAÇ'' GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Bu bölümde: -Peygamber Efendimiz, Taif’te aradığı kabul ve desteği bulamamış üstelik taşlanmıştı. -Allah Resûlü her taraftan düşmanları tarafından kuşatılmış durumdaydı. Tebliğ vazifesini eda ederken kendisine destek olabilecek kimse kalmamıştı. -İşte Mekke ve çevresi Peygamberimiz için yaşanmaz hale geldiği, sıkıntı ve zorlukların üst üste katlandığı bir zaman diliminde “İsra ve Miraç” mucizeleri gerçekleşti. Bu mucizelerde temel hedef, kendisine Allah’ın varlığının, birliğinin ve azametinin en büyük delillerini göstermek; O’nu bütün peygamberlerle buluşturmak, Sidretü’l-Münteha’da ağırlamak, Cennet ve Cehennemi müşahede ettirmek sonra da zulüm altında müjdeler bekleyen ümmetine teselli bahş olacak hediyelerle döndürmekti.
3/17/202328 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Kalbi tetikleyen ve gözü açan dert, dermandır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

*Dediler ki: Derttir dermanın seni!..” *Dermanı derdin içinde aramak lazım. Kalbi tetikleyen ve gözü açan dert, dermandır. Bu manayı dile getiren çok güzel sözler vardır: Bunlardan biri şu mısralardır: “Derd-i derunuma derman arardım / Dediler ki: Derttir dermanın senin / Dergâh-ı dildare kurban arardım / Dediler ki: Canın kurbandır senin.” *Hakka hizmet yolunda bulunan insanların öncelikle şu realiteyi kabul etmesi gerekir. Dün olduğu gibi bugün de kin, nefret, haset ve çekememezlik gibi kötü hasletlere sahip insanlar, paranoyak ruh hâliyle, kendileri gibi düşünmeyen kesimleri düşman ilân edecek, sürekli sağa sola saldıracak, çıkarlarını koruma adına da çeşit çeşit şenaat ve denaatleri işleyecektir. *Fakat adanmış ruhlar, tam bir tevekkül ve teslimiyet içinde sürekli Cenâb-ı Hakk’a sığınmalı, bütün faaliyetlerini O’na (celle celâluhu) bağlı götürmeli, daima Güller Gülü’ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) müteveccih bulunmalı, her türlü kötülük ve engellemeye rağmen bütün insanlığı kucaklayacak şekilde engin bir vicdanla sarsılmadan hak bildikleri yolda yürümeye devam etmelidirler.
3/17/20237 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Pırlanta Kitap Okumaları - 16 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen

Pırlanta Kitap Okumaları - 16 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen by
3/16/20231 hour, 4 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Oruç, takvaya yürüme yolunda bir köprüdür. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Kur’an-ı Kerim’de, orucun farz oluşu anlatılırken, يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı ki, (nefsinizin gayrı meşrû ve aşırı arzularına karşı) Allah’ın koruması altına girip takvaya ulaşabilesiniz.” (Bakara, 2/183) buyuruluyor. Fezlekede “takva”nın nazara verilmesinden hareketle Ramazan, oruç ve takva münasebetini lütfeder misiniz? *Takva, vikaye kökünden gelir; vikaye de gayet iyi korunma ve sakınma demektir. Şer’î ıstılahta takva, “Allah’ın emirlerini tutup, yasaklarından kaçınmak suretiyle O’nun azabından korunma cehdi.” şeklinde tarif edilmiştir. *Bir de takvanın oldukça şümûllü ve umumî mânâsı vardır ki, şeriat prensiplerini kemal-i hassasiyetle görüp gözetmeden, şeriat-ı fıtriye kanunlarına riayete; Cehennem ve Cehennem’i netice veren davranışlardan kaçınmaktan, Cennet’i semere verecek hareketlere; sırrını, hafîsini, ahfâsını şirkten, şirki işmam eden şeylerden koruyup kollamaktan, düşünce ve hayat tarzında başkalarına teşebbühten sakınmaya kadar geniş bir yer işgal eder. İster iman, İslam, ihsan mevzuunda isterse de hizmet konusunda iki günü eşit olan aldanmıştır. *Kur’ân-ı Kerim, يَۤا أَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا اٰمِنُوا buyuruyor. (Nisâ, 4/136) Bu ayet-i kerimede “Ey iman edenler!” buyurulurken mazi kipi kullanılıyor. Fiillerde, teceddüt esastır. Bu açıdan burada mü’minlere yönelik olan hitap şu şekilde anlaşılır: “Ey imanını yenileyerek iman eden insanlar!” Fakat böyle olmakla birlikte, Cenâb-ı Hak bunun arkasından yine اٰمِنُوا “Yeniden bir kere daha iman edin” buyuruyor. Demek ki, insanın sürekli imanını kontrol etmesi, mârifet ve muhabbet açısından sürekli kendisiyle yüzleşmesi gerekiyor. *Aslında herkes hem de her sabah gözlerini açarken yeni bir günün idrakiyle, dinini yeniden bir kere daha duymalıdır. Bugün ruhta, kalbde, histe duyulan din dünkü olmamalı. Yarın da bugünkü olmamalı. Öbür gün de yarınki olmamalı. Her gün ama her gün daha derin olmalı. Zât-ı Ulûhiyet ve eserleri vicdanda daha engince duyulmalı. Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) “İki günü müsavi olan aldanmıştır.” beyanı bu açıdan da çok önemlidir. Buna göre ister iman, İslam, ihsan mevzuunda isterse de hizmet konusunda iki günü eşit olan aldanmıştır. Oruç, sizden öncekiler için bir vazife olarak yazıldığı gibi size de farz kılındı. *Levh; yassı, düz, üzerine yazı yazılabilecek bir cisim demektir. “Levh-i Mahfuz”; Allah tarafından üzerine maddî-mânevî, canlı-cansız her şeyin kayıt ve tesbit edildiği mânevî bir levha veya bütün bu hususlara bakan ilm-i ilâhînin bir unvanı kabul edilegelmiştir. Onun için herhangi bir tebeddül, tagayyür söz konusu olmadığından ötürü ona “Levh-i Mahfuz” denmiştir. *Ulema, Levh-i Mahfuz’un yanında, يَمْحُوا اللهُ مَايَشَاءُ وَيُثْبِتُ وَعِنْدَهُ أُمُّ الْكِتَابِ “Allah dilediğini mahv u isbat eder ve ana kitap (Ümmü’l-Kitap) O’nun nezdindedir.” (Ra’d, 13/39) âyetinin delâletiyle, bir de “Levh-i Mahv u İsbat”tan bahsederler. *Oruçtan maksad, Allah rızası, nefsin terbiyesi, irâde eğitimi ve takvadır. Oruç tutan insan Allah’ın bir emrini yerine getirdiği gibi, kötülüklerden kaçınma ve yasaklardan uzaklaşma konusunda kendine hâkim olmayı öğrenir. Bundan dolayı, geçmiş milletlerin üzerine de oruç farz olmuştu ve o, her dinin temel rükünlerinden birisiydi. Belki sadece orucu tutma keyfiyetinde bir kısım farklılıklar vardı. *Allah Teâlâ’nın orucu bize farz kıldığı gibi bizden öncekilere de farz kıldığını beyan buyurması, ilahi emirlerin temel ve gaye bakımından birliğini iş’âr etmek; ayrıca bu farzın önemini belirtmek; onun bir ceza değil insanların menfaatine bir emir olduğunu bildirmek ve yerine getirilmesi için teşvik etmek sadedindedir.
3/16/202311 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Şuursuz Kelimelere Karşı Savaş | 26/03/2007

Şuursuz Kelimelere Karşı Savaş | 26/03/2007 by
3/15/202330 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Yere çakıldıklarını göreceksiniz | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

*Aslında namaz ve özellikle secde, Allah’la münasebeti ve kulluktaki mahviyeti ifade eder: “Baş-ayak aynı yerde, öper alnı seccade / İşte, insanı yakınlığa taşıyan cadde..!” İnsan o caddede yürüyorsa, O’na yaklaşır. *Hazreti Sâdık u Masduk’a isnad edilen bir hoş sözde: مَنْ تَوَاضَعَ لِلَّهِ رَفَعَهُ اللهُ وَمَنْ تَكَبَّرَ وَضَعَهُ اللهُ “Allah için yüzü yerde olanı Allah yükselttikçe yükseltir, kibre girip çalım çakanı da yerin dibine batırır.” denmektedir. Bir kudsî hadîste de Cenâb-ı Hak, “Kibriya, Benim ridâm; azamet ise, Benim izârımdır. Kim Benimle bu mevzuda yarışa kalkışır ve bunları paylaşmaya yeltenirse, onu cehenneme atarım!” buyurmaktadır. Kibir, basireti kör eden bir perdedir. Kibirle meşbû bulunan bir vicdan, kâinatta sayfa sayfa yazılmış mucizeleri göremez, mahlûkatın binlerce dille anlattığı hakikatleri idrak edip anlayamaz. Zira basiret körleşince basar da idrak adına hiçbir işe yaramaz. “Büyüklerde büyüklük alâmeti tevazu ve mahviyet, küçüklerde küçüklük emaresi de kibir ve enaniyettir.” *İnsanlığın İftihar Tablosu, büyüklüğüne ve faziletlerine rağmen (Hazreti Ali’nin dile getirdiği) كُنْ عِنْدَ النَّاسِ فَرْدًا مِنَ النَّاسِ “İnsanlar içinde insanlardan bir insan ol!” düsturunu haliyle temsil ediyordu. Belki çoğu kimselerde Abdullah İbn-i Selam’daki firâset yoktu; o, Efendimiz’i görür görmez, “Vallahi bu simada yalan yok!” deyivermişti. Doğrusu, Allah Rasûlü’nün güzellerden güzel cemalini gören bir ehl-i basiret O’nu hemen fark ederdi. Fakat o firâsette olmayan, o ölçüde kıvamı bulunmayan kimseler İnsanlığın İftihar Tablosu’nu ilk bakışta tefrik edemezlerdi; zira O aralarında bulunduğu insanlardan farklı bir duruş ve hareket ortaya koymazdı. Mesela; Hicret esnasında Kubâ’da istirahat buyurduğu esnada, Allah Rasûlü’nü ziyaret için koşan insanlar ancak Hazreti Ebu Bekir’in işaret etmesiyle Kendisine yöneliyorlardı; zira O, farklılık ifade eden hiçbir tavır sergilemiyordu. *Dini çok iyi anlayan ve onu hayatlarına hayat kılan sahabe-i kiram efendilerimizin, iman atmosferinde huzur ve itminan solukladıkları aynı anda akıbet-endiş olduklarını da görüyoruz. Meselâ tevâzu ve mahviyetle iki büklüm yaşayan Hazreti Ebû Bekir Sıddık efendimizin Cenâb-ı Hakk’a tazarru ve niyazda bulunurken kullandığı şu ifadeler bunun güzel ve çarpıcı bir misalini teşkil eder: جُدْ بِلُطْفِكَ يَـا إِلهِي مَـنْ لَـهُ زَادٌ قَـلِيـلْ مُفْلِـسٌ بِالصِّدْقِ يَأْتِـي عِنْدَ بَابِـكَ يَاجَلِيلْ ذَنْبُهُ ذَنْبٌ عَظِيمٌ فَاغْفِرِ الـذَّنْـبَ الْعَظِيـمْ إِنَّهُ شَخْـصٌ غَرِيبٌ مٌذْنِـبٌ عَبْـدٌ ذَلِيـلٌ مِنْهُ عِصْيَـانٌ وَنِسْيَـانٌ وَسَهْـوٌ بَعْدَ سَهْـوْ مِنْكَ إِحْسَانٌ وَفَضْلٌ بَعْـدَ إِعْـطَاءِ الْجَزِيـلْ “Lütfunu esirgeme ey Rab bu kuluna ki, azığı pek kalîl, İflas etmiş olsa da sadakatle yine kapına geldi ey Celîl! Günahı pek büyük; Sen o günahları yarlığa ne olur, Hali de pek acip, hem günahkâr bir abd-i zelîl. Onunki isyan, onunki nisyan ve hata üstüne hata, Senden ihsan üstüne ihsan, hem de atâ-yı cezîl.”
3/15/202311 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

“Siz Onun Kim Olduğunu Biliyor musunuz? (2)” - MEHMET YILDIZ / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

“Siz Onun Kim Olduğunu Biliyor musunuz? (2)” - MEHMET YILDIZ / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
3/14/20238 minutes, 41 seconds
Episode Artwork

Virdi olmayanın vâridâtı da olmaz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“Âfitâb-ı hüsn-ü hûbân âkıbet eyler ufûl / Ben muhibb-i lâyezâlim lâ uhibbü’l-âfilîn” (Anonim) “Bütün güzel şeylerin güzellikleri bir gün mutlaka kendileri gibi fena bulur. Ben fânî güzelleri değil, batmayan ve sonu olmayan Biricik Güzel’i severim.” Güneş çehreli güzeller, güzellikleriyle beraber ufûl eder, batar giderler. Ben muhibb-i lâyezâlim; lâyezâl olan, batmayan, gitmeyen bir güzelliğin hayranıyım; batıp gidenlere dilbeste olmam, gönül kaptırmam, onlara karşı aşk u şevke düşmem. Öyle birine iştiyak duyarım ki, O batmaz, O gitmez, O her zaman bizimle beraberdir. *O virdiniz ise, O’nunla alakalı vâridâtınız da sağanak sağanak olur. Virdi olmayanın varidâtı da olmaz; onun kalbi katı, duyguları hissiz, kendi de Allah’la münasebeti açısından hareketsizdir. *Günümüzün dökülen insanlarının dökülmelerinin en büyük sâiki, Rabbimizle münasebet açısından boş olmaları, atâlet yaşamalarıdır. Fizikî cisimler gibi atâlet içinde sağa sola savruluyorlar; bir gün orada, bir gün burada; bir gün başka türlü, öbür gün başka türlü; bir gün bir türlü beyan, diğer gün başka türlü beyan; bir gün bir türlü strateji, öbür gün onu yıkan başka türlü strateji… Oysa aktif olmak, aktif olma yolunda bulunmak lazım ki insan çizgisini koruyabilsin. Allah, tevâzu ve mahviyetten yüzü yerde olanı yükselttikçe yükseltir. *Hakiki imanın ve halis ubudiyetin bir yanını Rabbimizle münasebet, diğer yanını da tevazu, mahviyet ve hacâlet teşkil eder. Mü’min, Allah’la münasebeti ölçüsünde kendisini hiçlemeli, sıfırlamalı ve mahviyetle iki büklüm olmalıdır.
3/14/20237 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-4 | Fethullah Gülen Hocaefendi

23 Mayıs 1980 -Bornova/İzmir - İnsanı melekûta yükseltecek İlâhî ahlâkı temsil etme. - İnsanı melekûta yükseltecek hususlardan en birincisi olan 'arzularını aşma' meselesi. - Yemenin, içmenin zebunu olan insanı bekleyen ve Kur'an'da ifadesini bulan kötü akıbeti. - İki uzvunu koruyana kefil olan Efendimizin (sav) kastettiği iki uzuv. - Sa'd b. Mu'az ve Rabia-i Adeviyye'den birer altın levha. - Cesedine mübtela olan insanın kötü durumu, ruh ve kalplerini ihmal etmeleri. - 'Ruh cesedin rağmına gelişir, mânâ maddenin rağmına kuvvet kazanır' ne demektir? - Bu dünyada sadece suret itibariyle insan kalan, fakat siret itibari ile nesholan insanların ahirette kötü akıbeti.
3/13/20231 hour, 2 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Biz ki Müslümanız, aldanırız; fakat aldatmayız! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah (celle celaluhu) sevdiği kullarını da imtihan eder. Onların içine şöyle böyle belli beklentilerle bazıları sızmıştır. Onlar da hüsnüzanlarına yenik düşerek bazılarını kendileriyle aynı duygu, aynı düşünceyi paylaşıyor sanmışlardır. Bunlara “hüsnüzanzede” denir; hüsnüzan beslerler bunlar, fakat yanılmış olurlar. Hazreti Pir der ki: “Biz ki Müslümanız, aldanırız fakat aldatmayız.” Bu Efendimiz’e ait mübarek bir beyanın da icmalen ifadesi gibidir: اَلْمُؤْمِنُ غِرٌّ كَرِيمٌ وَالْفَاجِرُ خِبٌّ لَئِيمٌ “Mümin, aldansa da aldatmayı asla düşünmeyen ve şartlar ne olursa olsun her zaman kendi karakterini sergileyen bir asil; fâcir ise, türlü türlü ayak oyunlarına teşebbüs etmekten hiçbir zaman sıkılmayan seviyesiz bir zelildir.” *Allah (celle celaluhu) elmasın kömürden ayrılması içi sizi değişik imtihanlara tabi tutar. Nitekim, Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: إِنَّ اللهَ لَيُجَرِّبُ أَحَدَكُمْ بِالْبَلَاءِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِهِ كَمَا يُجَرِّبُ أَحَدُكُمْ ذَهَبَهُ بِالنَّارِ “Sizden birisinin kendi altınını ateşte eriterek temizleyip saflaştırdığı gibi, kullarını en iyi bilip tanıyan Allah Teâlâ da sizi musibetlerle imtihan eder.” *Kur’ân-ı Kerim’de وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ “Andolsun ki, sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azalma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey Peygamber) sen sabredenleri müjdele!” (Bakara, 2/155) buyrulmak suretiyle, insanın çok farklı imtihanlara maruz bırakılacağı ifade edilmiş, daha sonra da, bu belâ ve mihnetlere sabredenler müjdelenmiştir. Buna göre ibadetler insanın derecesini yükselttiği gibi, menfî ibadet sayılan imtihanlar da sabredildiği takdirde insanı günahlarından arındırır ve onu en yüce ve yüksek makamlara çıkarır. O hâlde Allah’ın insanları imtihandan imtihana sürüklemesi ve onları farklı imtihan unsurlarıyla test etmesi karşısında mü’mine düşen vazife, maruz kaldığı her imtihanda dişini sıkıp sabretmesi; ayrıca bu durumu kendisiyle yüzleşme, kendini bir kere daha gözden geçirme ve iyi bir kıvam sergileyip sergileyemediğinin muhasebesini yapma adına bir fırsat bilmesidir. Size durmak yakışmaz! Bir yerde önünüz kesilse başka on yerde bayrağınızı dalgalandırmalısınız!.. *Onunla bununla tehdit edilmelerine rağmen “aktif sabır”la sabredenler müjdeleniyor. “Yakarız, canınıza okuruz, içeriye atarız; kanun-nizam tanımayız, kapıları kırarız, içeriye alırız; sizi mahkum etmek için sonradan kanunlar çıkarırız, canınıza okuruz; neslinizin kökünü keseriz!” derler. Bu türlü sözler dünden bugüne Firavun’lar, Nemrut’lar, Yezid’ler tarafından denmiştir, deniyor, kıyamete kadar da denecektir.
3/13/20237 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

İnsanlığı halili olanlar kurtaracak! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Şadırvan 2 Takva, bir davada üzerine düşenleri hakkıyla yapıp dişini sıkıp beklemektir İrade hassasiyetine enbiya-ı izamın tavırları ne muhteşem bir aynadır Allah’ım bizi burada bu Nemrut’lara ezdirecek olursan yeryüzünde Senin adını anacak bir başka kimse yok! Kimin himmeti milleti ise o başlı başına bir millettir İnsanlığı halili olanlar kurtaracak
3/11/202311 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

16. BÖLÜM | ''Beni kime bırakıyorsun Rabbim: Taifte içli dua'' GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Bu bölümde: Peygamber Efendimiz'in (sas) Taif'e yolculuğu Peygamber Efendimiz'in (sas) Taif'deki Duası: “Allah’ım güçsüzlüğümü ve çaresizliğimi, insanların nazarında düştüğüm hor ve hakir durumumu ancak sana arz ve şikayet ediyorum. Ey Merhametlilerin en merhametlisi! Sen zor ve sıkıntılı durumlarda olanların, zulüm altında zayıf düşürülmüş olanların Rabbisin. Benim de Rabbim ancak sensin. Beni kimlerin eline bırakıyorsun? Sen beni; zalim bir düşman eline bırakmaz, onları benim üzerime hâkim kılmazsın. Ey Rabbim! Benim üzerime çöken bu musibet ve eziyetler, eğer senin bana karşı bir kızgınlığından ve öfkenden dolayı değil ise; çektiğim bunca sıkıntıya hiç aldırış etmem ve hepsine tahammül ederim. Yine de senden bana gelecek bir sığınmaya çok ihtiyacım var. Hem bu dünyada, hem de ahirette, senin o karanlıkları aydınlığa çevirecek nuruna sığınıyorum. Ey Rabbim! Sen, hoşnut oluncaya kadar senden af diler, tövbe ve istiğfarda bulunurum. Biliyorum ki güç ve kuvvet ancak sendedir.”
3/10/202330 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

“Ey Allah'tan korkmayan Tiranlar!“ | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 17/01/2016 tarihinde yayınlanan “ALLAH’ADIR TEVEKKÜLÜMÜZ, İTİMADIMIZ!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Biz Allah’a tevekkül ettik; elinizden geleni ardınıza koymayın!.. *Kur’ân-ı Kerim en korkunç hadiseler karşısında dahi peygamberâne duruşu pek çok misalle anlatır. Bu cümleden olarak; “Onlara Hz. Nuh’un ibret dolu kıssasını (özetle) anlat: O, halkına şöyle demişti: “Ey halkım! Eğer mevcut konumumla aranızda bulunmam ve Allah’ın âyetlerini okuyup onlarla öğüt vermem size ağır geliyorsa, şunu bilin ki ben, yalnızca Allah’a güvenip dayandım. Siz de bir araya gelip, bana karşı nasıl bir yol izleyeceğiniz konusunda anlaşın ve Allah’a ortak tanıdıklarınızı da yardımınıza çağırın. Böyle yapın ki, sonra keşke şöyle yapsaydık, böyle yapsaydık demeyesiniz! Sonra da, bana hiç mühlet vermeden, hakkımdaki hükmünüzü hemen uygulayın!” (Yunus, 10/71) *(Hazreti Nuh aleyhisselam gibi derim.) Ben, yalnızca Allah’a güvendim, dayandım. Bir araya gelip, bana karşı nasıl bir yol izleyeceğiniz konusunda anlaşın ve ortaklarınızı da yardımınıza çağırın. Bütün hilelerinizi, komplolarınızı toplayıp üzerime gelin. İçinizde bir ukde kalmasın; ‘Şunu da yapsaydık!’ demeyecek şekilde, neyiniz varsa, bütün imkanlarınızla gelin ey Robespierre’ler, ey Yezid’ler, ey Haccac’lar, ey Allah’tan korkmayan Tiran’lar!.. *Seyyidinâ Hazreti İbrahim ve ona inananlar Allah’a tevekküllerini şöyle dile getirmişlerdir: “Ey Yüce Rabbimiz, biz yalnız Sana güvenip Sana dayandık. Bütün ruh u cânımızla Sana yöneldik ve sonunda Senin huzuruna varacağız. Ey Ulu Rabbimiz, bizi kâfirlerin imtihanına (baskı, zulüm ve işkencelerine) mâruz bırakma, affet bizi; şüphesiz Sen Azîz ve Hakîm’sin.” (Mümtehine, 60/4-5) *Hazreti İbrâhim, “Rabbim Sana tevekkül oldum, Sana yöneldim, inâbe ettim; sonuçta varış da zaten Sanadır.” diyor. Kendisine karşı komplo ve tuzak fasit dairelerinin birbirini takip ettiği dönemde bütün Nemrut’lara, Robespierre’lere, Yezid’lere karşı meydan okurcasına dimdik duruş örneği sergiliyor. Adeta sonraki nesillere “İşte böyle durun, Allah böyle durmaktan razı oluyor.” diyor. *O tertemiz soluklardan bir başkası (Hazreti Şuayb aleyhisselam) aynı duruşu şu ifadelerle seslendiriyor: “(Siz ne yaparsanız yapın, ne derseniz deyin) biz, Allah’a güvenip dayandık. Ey Rabbimiz! Bizimle şu halkımız arasında hükmünü ver ve hakkı ortaya koy; hiç şüphesiz Sen, gerçeği en doğru ve en hayırlı biçimde ortaya koyansın.” (A’râf, 7/89) O da içini Allah’a karşı böyle döküyor ama dimdik duruyor, eğilmiyor: Allah’a tevekkül oldum, işimi O’na tevekkül ettim. Allahım benimle kavmim arasında fatih Sensin, müfettihu’l-ebvâb Sensin; çöz, açılmayan kapıları çöz, paslanmış bu kilitleri çöz, bir ferec, bir mahreç lütfet!.. Tasalanmayın; Allah bizimle beraberdir!..
3/10/20239 minutes, 1 second
Episode Artwork

Pırlanta Kitap Okumaları - 15 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen

Pırlanta Kitap Okumaları - 15 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen by
3/9/20231 hour, 2 minutes
Episode Artwork

“Telafi etme imkanları olmayacak!“ | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 17/01/2016 tarihinde yayınlanan “ALLAH’ADIR TEVEKKÜLÜMÜZ, İTİMADIMIZ!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Sıkıntılar ve gadredenler dökülür yollarda kalırlar; Hakk’a müteveccih yaşayanlar ise, gidip O’na ulaşırlar!.. *“Her şey Sen’den, Sen ganisin / Rabb’im Sana döndüm yüzüm! / Hem evvelsin hem âhirsin / Rabb’im Sana döndüm yüzüm!” Yüzler O’na müteveccih bulununca, hiç utanmayacakları ve mahcup olmayacakları şekilde yaşamış; hızlana düşmeyecekleri ve “Eyvah, keşke!..” demeyecekleri bir hayat sürmüş olurlar. O’na yönelmiş gönüller de sıkıntılarla karşılaşabilir ve yakın takibe alınabilirler. Fakat sıkıntıların ve gadredenlerin hepsi dökülür yollarda kalır; Hakk’a müteveccih yaşayanlar ise, gider O’na ulaşırlar. O’na ulaşılınca yolda çekilenlerin hepsi bir yönüyle birer menkıbeye dönüşür; vuslata erenler öbür tarafta karşılıklı koltuklara gerilir ve menkıbevâri o hadiseleri tebessümlerle birbirlerine anlatırlar. *Hazreti Pir, bu hakikati Risale’de şöyle ifade ediyor: “Dünyada ‘El-hubbu fillâh’ hükmünce salih ahbaplara muhabbetin neticesi, Cennette عَلَى سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ “Karşılıklı kurulmuş koltuklarda” (Hicr Sûresi, 15/47; Sâffât Sûresi, 37/44) ile tabir edilen, karşı karşıya kurulmuş Cennet iskemlelerinde oturup, hoş, şirin, güzel, tatlı bir surette, dünya maceralarını ve kadîm olan hatıralarını birbirine nakledip eğlendirmeleri suretinde, firaksız, sâfi bir muhabbet ve sohbet suretinde ahbaplarıyla görüştüreceği, Kur’ân’ın nassıyla sabittir.” (Otuz İkinci Söz) Onlar birbirlerine tebessümlerle naklederler olanları: Yezid’ler üzerimize gelmişlerdi; Haccac’lar bize saldırmışlardı; Robespierre’ler bizim için darağaçları kurmuşlardı. Bütün bunları tatlı birer menkıbe şeklinde birbirlerine nakleder ve birbirlerine karşı tebessümler yağdırırlar. *Hazreti Adem’den (aleyhisselam) günümüze kadar hiç eksik olmadı o muhalif rüzgarlar, o her şeyi saçıp savuran fırtınalar. Fakat Allah’a itimadı kavî olan kimseler çınarların bile devrildiği dönemlerde hep dimdik durdular. Dikleşmediler ama davaları adına hep dimdik durdular; dimdik durdu ve arkadan gelenlere örnek oldular.
3/9/20236 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Kırın O Kalemleri, Yıkın Öyle Binaları!..| 19/03/2007

Kırın O Kalemleri, Yıkın Öyle Binaları!..| 19/03/2007 by
3/8/202327 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

“Mukabele-i bilmisil caizdir; fakat...“ | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/01/2016 tarihinde yayınlanan “ŞEFKAT YÂ HÛ!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Dünyanın dört bir yanında Hizmet Hareketi’yle alakalı kitaplar telif ediliyor, makaleler yazılıyor, konferanslar veriliyor. Şimdiye kadar belki elli tane kitap yazıldı. Bu bir ay içinde buraya dünya çapında popülaritesi olan insanların yazdığı bir hayli kitap geldi. Hareket’le alakalı pek çok doktora yapılmış, Düşününüz; dünyanın değişik yerlerinde vazife gören, aynı zamanda duygu ve düşünce açısından da farklı olan yüksek akademisyenler Hareket hakkında ve Hareket’in dünya adına vadettiği şeylerle alakalı doktoralar yapıyor, konferanslar veriyor, kitaplar yazıyor. Bu adamların hepsi aklını peynirle yemiş; sadece İslam dünyasında bazı ülkelerde bir kısım vandallar, ahmaklar doğruyu görüyor ve diğerlerinin gördüklerini yanlış sayıyorlar!.. *Cenâb-ı Allah, ahirette vereceklerini vermemek için zalimlere dünyada mehil verir; mazeretleri tükeneceği âna kadar onları refah içinde yaşatır. O haramîlik yapar, milletin alın teriyle kazandığı şeylerin gidip tepesine konar, kanun nizam tanımaz… Allah Teâlâ bir süreye kadar imhâl eder. Hazreti Sâdık u Masdûk (aleyhi ekmelüttehâyâ) buyurur ki: “Allah zâlime mehil üstüne mehil verir; fakat bir kere de onu derdest etti mi, artık iflah etmez.” Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu sözünü şu ayeti hatırlatarak noktalar: وَكَذَلِكَ أَخْذُ رَبِّكَ إِذَا أَخَذَ الْقُرَى وَهِيَ ظَالِمَةٌ إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَدِيدٌ “Rabbin, zulme dalıp gitmiş ülkeleri kıskıvrak yakaladığı zaman işte böyle yakalar. O’nun derdest edip yakalaması pek acıdır, çok çetindir.” (Hûd 11/102) Bizim mesleğimizde düşene vurulmaz. Vahşilere dahi insanca davranacaksınız!.. *Zulmedenler bir gün mutlaka çer-çöp gibi savrulacaklar, hiç tereddüdünüz olmasın. Fakat meseleyi konunun başındaki şefkat mülahazasına bağlayarak ifade edelim: Düşene vurulmaz bizim mesleğimizde. Sizin yüzünüze merhamet dilenircesine bakan insanlara merhametsizlik yapılmaz. Düşene tekme atılmaz. “Oh oldu!” denmez. “Ne kendi etti rahat, ne âleme verdi huzur / Yıkıldı gitti cihândan, dayansın ehl-i kubur!” denmez. Belki şefkat edilir; hala bir kurtulma imkânları varsa şayet, ellerinden tutulur. Çünkü insanız biz; ahsen-i takvimin timsali insan… *“Mukabele-i bilmisil”de bulunmaya din cevaz vermiştir fakat şefkat kahramanları misliyle cezalandırma ruhsatını dahi kullanmamalıdırlar. Hazreti Pir’in bu düşünceye bağlı anahtar ifadelerinden biri “mukabele-i bilmisil” için “kaide-i zalimâne” tabirini kullanmasıdır. Evet, Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Ceza verecek olursanız, size yapılan azap ve cezanın misliyle cezalandırın. Ama eğer bu hususta sabrederseniz, bilin ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.” (Nahl, 16/126) Demek ki, eğer size ikab ederlerse, işkence yaparlarsa, eziyette bulunurlarsa, misliyle mukabele hakkınız vardır. Bu, hakkın, adaletin, doğru olmanın, dini doğru yaşamanın gereğidir. Fakat bir mü’minin -mukabele de olsa- asla yapamayacağı davranışlar söz konusudur. Bununla beraber ayet-i kerime bize daha yüksek bir ufuk göstermektedir: “Dişinizi sıkar sabrederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” *Evet, size nasıl eza ettilerse, aynı eza ile mukabelede bulunmanız hakkınızdır. Fakat sabrederseniz, aynıyla mukabelede bulunmazsanız, civanmertçe bir tavır takınırsanız, bu sizin için daha hayırlıdır. Siz sizin için daha hayırlı olan yolda yürüme mecburiyetindesiniz.
3/8/20236 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

“Sizi Ilgaz Dağlarında Bile Yalnız Bırakmadık (1)” - MEHMET YILDIZ / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

“Sizi Ilgaz Dağlarında Bile Yalnız Bırakmadık (1)” - MEHMET YILDIZ / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
3/7/202311 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

“Keşke sesimi herkese duyursam“ | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/01/2016 tarihinde yayınlanan “ŞEFKAT YÂ HÛ!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Şefkat Peygamberi Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) âlemlere rahmet olduğu, Kur’ân-ı Kerim’in değişik âyetlerinde ifade edilmektedir: Enbiyâ sûresindeki وَمَآ اَرْسَلْنَاكَ اِلاَّ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ “Başka değil, Biz seni bütün âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” âyet-i kerimesi bu hakikati açıkça seslendirir. *Mahbûb-u Âlem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz, insanları ebedî hüsrandan kurtarma davasına o kadar gönülden bağlanmıştı ki, Kur’ân-ı Kerim, O’nun bu konudaki ızdıraplarını, “Neredeyse sen, onlar bu söze (Kur’an’a) inanmıyorlar diye üzüntünden kendini helâk edeceksin!” (Kehf, 18/6) ifadesiyle dile getirmektedir. Benzer ayet-i kerimelerde de, Cenâb-ı Allah, Rasûl-ü Ekrem’ine “Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse üzüntüden kendini yiyip tüketeceksin!” (Şuara, 26/3), “Kur’ân’ı sana, meşakkat çekip, bedbaht olasın diye indirmedik.” (Tâ Hâ, 20/2) şeklinde hitap etmektedir. *Aslında, bu ilahî hitaplar da Allah Rasûlü’nün, ister ümmet-i davetin isterse de ümmet-i icabetin genel tavır ve durumları karşısındaki duyarlılığını, insanlığın kurtuluşu hakkındaki hassasiyetini, O’ndaki ölesiye yaşatma arzusunu ve kurtarma cehdini nazara vermektedir. Bu itibarla, mezkûr ayet-i kerimeleri Peygamber Efendimiz’in heyecanlarını ta’dil eden ve onu îkaz için inen birer ilahî kelam şeklinde anlamak eksik, hatta yanlış olur. Evet, beyanlarda ta’dil ve tembih söz konusu olduğu kadar, ciddi bir tebcil, takdir ve iltifat da vardır.
3/7/20235 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-3 | Fethullah Gülen Hocaefendi

16 Mayıs 1980 -Bornova/İzmir - Efendimiz (sav) fıtratımızın gayesini öğrenmek için gönderilmiştir. - Allah'ın isimlerinin insanda tezahür ediş keyfiyeti. - Ahlâk, Allah'a dönüş ve insandaki duyguların keşfi demektir. - İnsana Mevhibe-i İlahiye olarak verilen şeyler ve gayeleri nelerdir? - Kalbin yaratılış gayesi, fonksiyonları ve vazifeleri. - 3 asırdır insanlığın içler acısı hali. - Bize kusurlarımızı, eksikliklerimizi hatırlatıcı umdeler. - İnsan kendisine bir üstad bulmalı. - Ayıplarını gösterecek iyi bir arkadaşı olmalı. - Bizi sevmeyen kimselerin hakkımızda söylediklerini değerlendirme. - Cemaatin ve halkın içinde olma. - Kurtuluşa eren müminlerin vasıfları. - Hz. Muhammed'in (sav) bize ahlâktaki önderliğine misaller.
3/6/20231 hour, 5 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz!...'' | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/01/2016 tarihinde yayınlanan “ŞEFKAT YÂ HÛ!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Ciğerini heva-i nefsine ısırtmış insanlar öyle çaresiz bir hummaya tutulmuşlardır ki, o marazın dermanı yoktur!.. *Bütün yalanları, iftiraları, saygısız lafları söylettiren ve bütün merhametsiz, şefkatsiz, insafsız fiillere sebebiyet veren, heva-i nefistir. Muzaffer el-Kirmanşahî der ki: “Hevâ yılanı akıttı gönlüme zehirini / Ne tabib var derdime ne bir nefesi kuvvetli / Sadece delicesine sevdiğim o Yar var ki / Ondadır efsunum, Ondadır kalbimin merhemi.” Evet, ciğerini heva-i nefsine ısırtmış insanlar öyle çaresiz bir hummaya tutulmuşlardır ki, o hummanın dermanı yoktur. *Hep “saray.. saray.. saray..” veya “para.. para.. para..” diyenler, kalbini hevâ-i nefse ısırtmış kimselerdir. Onlar kendilerine şöyle ya da böyle muhalefet edenlere değişik ad ve unvanlar takmak suretiyle konuyu değiştirerek kendi mesâvîlerini kapamak isteyen densizlerdir. Bağışlayın, o vandallar, mesâvîlerini setretmeye matuf hiç olmayacak şeyler söylerler. Böylece isyan deryasına yelken açan ve filosuyla, gemisiyle, sarayıyla, servetiyle, kaçırdığı paralarıyla, dolarlarıyla, riyalleriyle, altınlarıyla, gümüşleriyle mesut yaşayacağını zanneden hevaperesler katiyen huzur yudumlayamazlar. Kafalarını saran, nöronlarına gelip oturan istikbal ve akıbet endişesi onları öyle kıvrandırır ki gafletle kendilerini eğlenceye verirler. *Hadis olarak rivayet edilir: “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle diriltilir ve haşredilirsiniz.” Nasıl, hangi duygu ve hangi anlayışla yaşıyorsanız, o hal üzere ölür, öyle dirilir ve o muameleyi görürsünüz. *Sultan İkinci Ahmed, alev alev peygamber aşkıyla yanarak şunları söyler: “İftirakınla Efendim bende takat kalmadı!” Efendim kim? Mutlak zikir kemâline masruftur, İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Yahpâre oldu bu dil, aşkta muhabbet kalmadı / Şol kadar ağlattı ben bîçarei hükm-i kaza / Giryeden hiç Hazreti Yakub’a nevbet kalmadı.” *Sultan Ahmed Camii yapılırken, Efendiler Efendisi’nin (aleyhi elfü elfi salâtin ve selâm) kadem-i pâkini sorguç gibi tacına takan Sultan Ahmed cennetmekan aleyhir-rahmetü ve’l-gufran hazretleri de eteklerine taş doldurup işçi ve ırgatlarla beraber taş taşımaktaydı. Amele gibi çalışırken şöyle diyordu: “Allahım, Ahmed kulunun günahlarını mağfiret eyle; bu hizmetini de kabul buyur!” Ceddiniz buydu sizin. Onlar, cihana hükmettikleri dönemde neyin mahkûmu, neyin bendesi, neyin kulu olduklarının da farkındaydılar.
3/6/20239 minutes
Episode Artwork

Irklar nasıl oluşmuştur? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Irklar nasıl oluşmuştur? 2:28 Belki Anadolu denizdi, Akdeniz de bir karaydı 3:20 Amerika’yı, yeni dünyayı keşfeden müslümanlardır 4:16 İnsanın insanlığı değişmemiştir 5:30 Allah (c.c) şartlar içinde o şartlara uygun yaşama imkanı verir
3/5/20235 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Kulluk Miracını yapabilmemiz için bize yollar göster! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Şadırvan 1 1:40 Bizi iman nasip etmek suretiyle insan-ı kamil yollarına hidayet buyurdu 3:00 Zor da olsa çetin de olsa zirvelere doğru tırmanıyorlar. 4:43 Üç asırdan beri yüzümüze kapalı olan kapıları aç Allah’ım 4:55 Kulluk Miracını yapabilmemiz için bize yollar göster
3/4/20239 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

15.BÖLÜM | ''İlk Zulüm Kararnamesi: Boykot'' GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Hizmetten.com YouTube sayfasında her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Gönüllerin Efendisi programımızda Peygamber Efendimiz 'in (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Bu bölümde: Boykot yılları ve muavenet konularını ele alıyoruz. Müşrikler Efendimiz ’in (sav) getirdiği nurdan mesajlara gözlerini kapatmakla kalmamış; O’nu (sav) ve davasını bitirmek için her yola başvurmuşlardı. İnananları alaya almışlar, küçük görüp horlamışlardı. Bu nurdan selin önünü alamayınca işkencenin her türlüsünü yapmışlar ve boykotlarda yokluğa mahkum etmişlerdi… Üç yıl süren boykot yıllarında Müslümanlar öyle sıkıntılara uğramışlardı ki, açlıktan dolayı ağlayan çocukların çığlıkları mahallenin arka taraflarında duyuluyor, hatta açlıktan ölen insanlar oluyordu. Sad ibni Ebî Vakkas’tan (ra) anlatıyor: “Boykot günlerinde açlıktan dolayı bir gece dışarı çıkmıştım. Ayağım yaş bir şeye değdi. Hemen onu ağzıma attım ve hala ne olduğunu bilmiyorum.”… Ve daha bir çok detayı İsmet Macit Beyin anlatımıyla Gönüllerin Efendisi programında bulacaksınız.
3/3/202327 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Bile Bile Iftira Ediyorsa... M.Fethullah Gülen Hocaefendi (1)

Bu video 24/01/2016 tarihinde yayınlanan “ŞEFKAT YÂ HÛ!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Mesleğimizin Esası Şefkattir *İlahî ahlakla ahlaklanmalı; şefkatli ve merhametli olmalı. Aksi halde, “Madem O Şefik, Refîk, Latîf, Rahmân, Rahîm… Neden O’nun o geniş dairedeki tecellilerinden hissenize düşeni alma gayreti içinde değilsiniz?!.” derler. *Aslında bizim mesleğimizin esası şefkattir. Bu hizmet-i imaniye ve Kur’aniye içinde bulunanların hareket güzergâhları tefekkür ve ufukları da şefkattir. Ancak bu iki esas çizgi korunduğu takdirde acz, fakr, şevk ve şükür anlaşılır. *Esasen tedebbür, tezekkür ve tefekkür, İslam dünyasının yitikleri haline gelmiş. Düşüncesizlik marazına müptela İslam dünyası, korkunç bir şefkatsizlik içinde bulunuyor; tabir-i diğerle, merhametsizlik akıntısına kendisini kaptırmış gidiyor. Yalan bir lafz-ı kâfir; büyük günahları mahzursuz görmek de küfürdür. *Bediüzzaman hazretleri, “Yalan bir lâfz-ı kâfirdir.” der. İnsan bir kere yalan söylerse, günah-ı kebâir işlemiş olur. Tevbe edince, Allah yarlığar onu, affeder. İki kere yaparsa, Allah affeder; elverir ki kendisine dönsün. Fakat şayet bu işi mahzursuz gibi yapıyorsa, o kâfir olur!.. Bile bile iftira ediyorsa, kâfir olur; bile bile isnatta bulunuyorsa, kâfir olur; isterse Müslüman geçinsin, kâfir olur. Kebâiri mahzursuz görmek küfürdür. *Onca zulüm işleniyor ama bütün bunlar karşısında zerre kadar insanî duygu ve düşünce seslendirilmiyor. Bir tepki yok. Peygamber’e hakaret ediliyor, “gurura kapıldı” deniliyor, bir tepki yok. Kur’an’a “gırgır” deniliyor, bir tepki yok. “Falan, Allah’ın vasıflarını hâiz!” deniyor, bir tepki yok. Oysa bu türlü şeyler karşısında sükût dilsiz şeytanlıktır. Ziya Paşa’nın dediği gibi, “Yuf bu türlü ruhları taşıyan insanlara!..”
3/3/20238 minutes, 29 seconds
Episode Artwork

Bırakma Beni Allahım!.. | 12/03/2007

Bırakma Beni Allahım!.. | 12/03/2007 by
3/2/202330 minutes, 41 seconds
Episode Artwork

Bu kadar dünya levsiyatı içinde kirlenmişseniz | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 08/05/2016 tarihinde yayınlanan “Islah Yolu ve Güzergâhtaki Gulyabânîle” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Âlemin lekeleri senin yağlı karalarını unutturmasın! Yoksa maiyyetin kokusunu duyamazsın!” *Geçen haftalarda burada da arkadaşlarınız yağmur duasına çıktılar ama bu defa kar talep ettiler. Bir tanesi, her şeyi kendinden biliyor; söylediğine göre, onlara iltihak etmiyor; “Ben bu cürmümle onlara iltihak edersem, o dualar yüzlerine çarpılır, kabul edilmez. Gelecekken yağmur gelmez, gelecekken kar gelmez!..” diyor. Fakat az ötede hıçkıra hıçkıra ağlıyor; dövünürcesine, “Ne olur ya Rabbî, ellerini kaldıran bu arkadaşları benim yüzümden mahcup olarak geriye döndürme; sevindir onları, gülsün yüzleri!..” diye dua ediyor. *Konumunun hakkını vererek, insanın bütün olumsuzluklar karşısında böyle demesi, böyle düşünmesi, meseleye böyle bakması ve kendisini böyle sorgulaması icap eder. “Bakma yâ Rab sevâd-ı defterime / Yak yakacaksan onu benim yerime!” Şayet, kendinize öyle bakmazsanız, terakki yolları tıkanır önünüzde; Allah’la münasebete geçemezsiniz, maiyyetin kokusunu alamazsınız, aşk u iştiyak nedir bilemezsiniz, Allah’a karşı özleme hissi nedir bilemezsiniz. Camiye gidebilirsiniz, hacca da gidebilirsiniz, oruç da tutabilirsiniz. Fakat bu kadar dünya levsiyatı içinde kirlenmişseniz ve kiri de başkalarında arıyorsanız şayet, Allah’la münasebetten fersah fersah uzaksınız demektir. *İnsan kendi hata ve kusurlarına yoğunlaşmalı; onları telafi etmeye ve gidermeye çalışmalıdır. Yoksa kendisi darmadağınık yaşadığı halde, başkalarının şöyle böyle eğri-büğrü halleriyle, küçük kırılmalarıyla meşgul olup durur. El-âlemin bir kısım küçük kusurlarına konsantre olunca da kendi olumsuzluklarını hiç göremez. *İnsan, kusurları ve günahları açısından kendisine derin ve kuşatıcı bir bakışla bakmalı; en küçük olumsuzluklarını Everest Tepesi kadar büyük görmelidir. Hani bir Hak dostu diyor ya, “Beni günahlarla tartarsa Hazreti Deyyân / Kırılır arsa-i mahşerde arş-ı mizan” Kendine öyle bakmak lazım. Ahiretinden hiç endişe etmeyip emniyet içinde yaşayanlar akıbetlerini tehlikeye atmış olurlar. *Vakıa, ümidini yitirmemek ve reca hissini hep canlı tutmak da bir esastır. “Ger günahım kûh-i Kaf olsa ne gamdır ya Celîl / Rahmetin bahrına nisbet ennehü şey’ün kalîl” (Ey güzel isimlerinden birisi de Celîl olan ulu Sultanım! Gerçi benim günahlarım, büyüklüğünü takdir edemediğim Kaf dağından daha büyüktür. Fakat dağlar kadar günah işlemiş olsam da ne gam; yine kaçkınlar gibi dönüp dolaşıp Senin kapına geldim ya! Hem benim dağlar cesametindeki günahlarım Senin rahmet, merhamet ve af deryalarına nispetle bir “şey-i kalîl”dir; deryada damla bile değil.) Bu reca hissini de yitirmemek lazım. *Dağlar cesametinde mesâvîsini görmeyen ama başkalarının sinek kanadı kadar kusurlarına takılan akılzedeler var. Akılzedeler… Hep başkalarının kusurunu kovalar dururlar fakat bir bataklık içinde sürüm sürüm olduklarının farkına varamazlar. *Emniyet ve güven içinde yaşayanlar akıbetlerini tehlikeye atmışlardır. Burada O’ndan korkup tir tir titreyen yürekler ise öbür tarafta emniyetlerini teminat altına almış olurlar. Cenâb-ı Allah, bir kudsî hadiste “İki korkuyu ve iki emniyeti bir arada vermem.” buyurmaktadır. Evet, dünyada ahiretinden endişe etmeyen ve öteler için hazırlık yapmayanlar, orada korkularla kıvranacak; burada havf (korku) içinde yaşayanlarsa, ahirette sürekli emniyet ve huzur yudumlayacaklardır.
3/2/20239 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

''Deprem Sonrası Hissettiklerimiz''- DR. FATMA YEŞİLYURT - HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

''Deprem Sonrası Hissettiklerimiz''- DR. FATMA YEŞİLYURT - HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
3/1/20237 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

"Bir karıncaya dahi bastımsa şayet" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 08/05/2016 tarihinde yayınlanan “Islah Yolu ve Güzergâhtaki Gulyabânîle” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Herkes kendi dairesinden sorumludur; alanındaki her musibete “Benim yüzümden oldu!” diye bakmalıdır!.. *Hazreti Sâdık u Masdûk (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ. اَلْإِمَامُ رَاعٍ وَمَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ وَالرَّجُلُ رَاعٍ فِي أَهْلِهِ وَهُوَ مَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ. وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ فِي بَيْتِ زَوْجِهَا وَمَسْؤُولَةٌ عَنْ رَعِيَّتِهَا. وَالْخَادِمُ رَاعٍ فِي مَالِ سَيِّدِهِ وَمَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ وَكُلُّكُمْ رَاعٍ وَمَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ “Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mesulsünüz. İmam (idareci) çobandır ve güttüğünden mesuldür. Erkek ailesinin çobanıdır, elinin altındakilerden mesuldür. Kadın, evinin çobanıdır, yeddiklerinden mesuldür. Hizmetçi de, efendisinin malından mülkünden sorumludur.” *Bu açıdan bakılınca, şayet bir köyde imam veya muhtar yönlendirici insan konumundaysa, oraya bir sel geldiği, bir çığ düştüğü zaman, o imam ya da muhtar “Benim yüzümden oldu!” demelidir. Muhtar köyünden mesul olduğu gibi devletin başındaki insan da bütün halkın mesuliyetini uhdesine almıştır; herhangi bir kurumun ya da birimin idarecisi ise, bilhassa kendi dairesinden sorumludur. Herkes şahsî kusurlarının, özellikle kendi vazife ve sorumluluk dairesinde bir kısım menfi hadiselere sebebiyet verebileceğine inanmalı, bundan korkmalı ve temkinli yaşamalıdır. *İkinci Halife devrinde bir ara Mekke ve Medine kuraklıkla kavruluyor ve günler geçmesine rağmen bir türlü yağmur yağmıyordu. Hazreti Ömer çok zaman, başını yere koyar, gizli-açık, sesli-sessiz münacat ve tazarruda bulunurdu. Yanından ayırmadığı Eslem onun halini anlatırken diyor ki, “Hazreti Ömer’i çok defa secdede hıçkırıklarla kıvranırken ve tir-tir titrerken görüyordum; şöyle niyaz ediyordu: Öyle zannediyorum yağmursuzluk benim günahlarım sebebiyle! Allahım! Ümmet-i Muhammedi benim günahlarımdan dolayı mahvetme.” (Hangimiz memleketin başına gelen bela ve musibetleri kendi günahlarımızdan biliriz. Kaçımız “Bu kuraklık benim günahlarım sebebiyledir. Bu bela ve musibetler benim yüzümden milletin başına yağıyor. Allahım beni affet. Günahlarım yüzünden masum insanları mahvetme” deriz?) Evet, kuraklık ve kıtlık uzayınca, halk Hazreti Ömer’e müracaat etti. Yağmur duasına çıkmasını istediler. Hazreti Ömer birden, bir şey hatırlamış gibi koştu. Gitti, Hazreti Abbas’ın evine vardı. Kapısını vurdu. “Gel benimle” dedi. O’nu bir tepeye çıkardı. Orada, Hazreti Abbas’ın ellerini tutup, yukarıya kaldırdı. Sonra dudaklarından şu sözler döküldü: “Allahım! Bu Senin Habibinin amcasının elidir. Bu el hürmetine bize yağmur ver.” Sahabi diyor ki, “O el, daha aşağıya inmeden yağmur yağmaya başladı. Biz yağmurla, selle birlikte evlerimize döndük.” İşte Hazreti Ömer’in bu tavrı, öncelikle mahviyet, tevazu ve sorumluluk duygusundan kaynaklanmaktaydı; sonra da Hazreti Abbas’a karşı hüsn-ü zannının, onu Hakk’ın muradı görmesinin neticesiydi.
3/1/20239 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-2 | Fethullah Gülen Hocaefendi

9 Mayıs 1980 -Bornova/İzmir - Allah'a yaklaşma O'nun isimlerini temsille doğru orantılıdır. - Dünya tabir caizse yazılan senaryonun akıl ve irade bazında temsil edilmesidir. - Efendimizin (sav) ahlâkı Kur'an'dır. - Efendimizin (sav) ahlâkından kesitler. - Allah'a inanmayan ahlâktan nasibini almış mıdır? - Ahlâk-ı âliye ile mütehallık olan bir yüz yerde kalmayacaktır. - Güzel ahlâk (=ahlâk-ı hasene) nedir? - Kainatta tecelli eden isimleri nasıl temsil edeceğiz? - Şehvet ve gadabın açıklanması. - Efendimizin dünyaya gönderilişin hikmeti. - Ahlâkın rasih bir huy haline gelme keyfiyeti. - Ahlâk-ı âliye ile ahlâklanmanın zarureti ve yolları. - Allah korkusunun kalplerde makes bulması ve neticeleri.
2/28/202358 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Onlar “bitirdik” falan diyorlar! Neyi bitirdiniz? | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 08/05/2016 tarihinde yayınlanan “Islah Yolu ve Güzergâhtaki Gulyabânîle” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Başkalarına kulluktan sıyrılmanın tek yolu, Allah’a kul olmaktan geçer. Bakmayın bazı kimselerin yalan yanlış namaz kılmalarına!.. İnsan, Allah’a kulluktan kopunca, saltanata kul olur, debdebeye kul olur, tûl-i emele kul olur, tevehhüm-i ebediyete kul olur, bohemce yaşamaya kul olur, parayla pulla oynamaya kul olur, âlemin kendisini alkışlamasına kul olur, parmakla gösterilmeye kul olur, kendisine ayağa kalkmaya kul olur… Böylece, kendisi için elli tane put oluşturur; Lât’lar, Menât’lar, Uzza’lar, Nâile’ler, İsaf’lar, Zeus’ler, Afrodit’ler geride kalır. *Böyle kopuklar dengeli de düşünemezler. Belki bulundukları yeri de teminat altına alamazlar. Bir dönemde bir şey yaparlar ama hep günü kurtarma derdinde oldukları için fiyaskolar yaşarlar. Mesela, bir mesâvîye göz yumarlar; diyelim ki, bir şekavet şebekesiyle, Allah belası bir terör örgütüyle muvakkaten bir anlaşmaya girerler. O terör örgütü, onların ülkelerinin dört bir yanını, kendi ifadeleriyle, cephanelik stokları haline getirirken ya görmüyorlardır -o zaman kör gözlerine sokulsun- veya görüyor, bilerek o meseleye müsamaha ediyorlardır. Bakın neleri kaybettiriyorlar!.. Bir tarafta o şehitlerin şehadetinin, öbür tarafta da bir sürü insanı daha düşman haline getirme ve mağduriyete uğratmanın arkasında ya korkunç bir gaflet, ciddi istihbarat zaafı ve umursamazlık veyahut da o günü gün etme hesabına, onlarla iyi geçinme adına, “Varsın onlar da değişik yerleri cephane stokları yapsınlar!” mülahazası vardır. Birincisi olursa, gaflettir, denaettir, şenaattir, fezaattir; ikincisi ise hıyanettir, alçaklıktır. *Sadece bugüne takılan insanların hali budur. Onlar hem bugünü kaybederler hem de yarını kaybederler. Bugünü kaybederler; zannediyorlar ki bu işler böyle devam edecek. Hayır, maşerî vicdanda temerküz ve tahaşşüt eden çok ciddi bir metafizik gerilim vardır ki, hafizanallah, indirdiği tokatla -yeniçeri tokadı gibi- onları yerle bir eder. Gider böylece dünya; onların sevdalısı oldukları dünya, aşığı oldukları dünya, taptıkları dünya, putperestlik ettikleri dünya ellerinden gidiverir. Ahireti zaten çoktan kaybetmişlerdir. Münafıkların kaybettikleri gibi… Onlar da camiye geliyorlardı, namaz kılıyorlardı, oruç tutuyor görünüyorlardı. Fakat “Kalblerinde bir maraz vardı da Allah marazlarını artırmıştı.” Her hıyanetleri, her nifakları, her dünyaperestlikleri onların iç marazlarını artırıyordu.
2/28/202311 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Çağlayan Dergisi Başyazı Müzakereleri | Şubat 2023

Çağlayan Dergisi Başyazı Müzakereleri | Şubat 2023 by
2/27/20231 hour, 1 minute, 29 seconds
Episode Artwork

Hiçbir şey gizli kalmayacak... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 31/01/2016 tarihinde yayınlanan “YÜREĞİN VARSA, NEFSİNLE YÜZLEŞ!.” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Burada hesaplı yaşayın ki, ötede, görülmemiş hesapların altında ezilmeyesiniz!.. *Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü’t-tehayâ) en büyük mahkemede hesaba çekilmeden önce dünyadayken sık sık nefsi sorgulamayı akıllılık ve mü’minlik emaresi olarak zikretmiş; Hazreti Ömer Efendimiz de Allah Rasûlü’nden işittiği bu hakikati farklı bir üslupla seslendirerek şöyle buyurmuştur: “Ahirette hesaba çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekin. Ötede amelleriniz tartılmadan önce burada kendiniz tartın. En büyük arz ve mahkeme için şimdiden gerekli hazırlıklarınızı yapın. Bilin ki, o gün huzura alındığınızda size ait hiçbir şey gizli kalmayacak ve bütün sırlarınız bir bir sayılıp dökülecek.” *“Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” حَاسِبُوا أَنْفُسَكُمْ قَبْلَ أَنْ تُحَاسَبُوا buyuruyor Hazreti Ömer. Hesaplı yaşayın; tabir-i diğerle, riyâzî, yani matematikteki katiyetler ölçüsünde yaşayın. “Bu hayat tarzım, mülahazalarım, tefekkür, tedebbür, tezekkür dünyam riyâzî bir kat’iyette -Allah’ın izni ve inayetiyle- bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün, öbür gün olmazsa daha öbür gün Cenâb-ı Hakk’ın rıza ufkuna ulaşmama vesile olacaktır.” yörüngesine bağlı bir muhasebe içinde yaşayın. Şayet böyle sürekli kendinizle uğraşma ve nefsinizi sorgulama yerine başkalarının kusurları arkasına takılır, onların eksiklikleriyle meşgul olursanız, şeytan sizi işgal eder. Aynı delikten ikinci defa ısırılmamak için “hüsn-ü zan ama adem-i itimat!” *Hazreti Sâdık u Masdûk Efendimiz, “Hüsn-ü zan sahibi olması, kişinin kulluğunun güzelliğindendir.” buyurmuş; hâlis niyetli, müspet düşünceli ve güzel görüşlü olmayı İslam’ı hazmetmenin, onda derinleşmenin ve Allah tarafından görülüyor olma mülahazasına bağlı yaşama enginliğinin bir alâmeti saymıştır. Evet, başkaları hakkında hüsn-ü zan en güzel ibadettir. Ama hususiyle günümüzde olduğu üzere, birileri sürekli yılan gibi ısırıyorlarsa, adem-i itimat mülahazasını da -eskilerin ifadesiyle diyeyim- nazardan dûr etmemek lazım. *Evet, hüsn-ü zan mümkün oldukça hüsn-ü zan etmek ve hüsn-ü zanna kilitlenmek esastır. Fakat yine bir hadîsin ifadesiyle, “Bir mü’min bir delikten bir defa ısırılır.” Mutlak hüsn-ü zan eder, takılıp arkalarından sürüklenirseniz, fırsat bulunca sizi yine ısırırlar. Öyleyse, bir daha ısırılmamak için lazım gelen tedbiri, temkini almalısınız. Tasavvufun ilk basamağı teyakkuzdur; teyakkuza geçmelisiniz. Hüsn-ü zan ettiğiniz hususlarda sürekli negatif bir kısım tavır ve davranışlarla karşı karşıya kaldıysanız, bu defa Hazreti Pir’in verdiği ölçüler çerçevesinde, “hüsn-ü zan ama adem-i itimat” prensibini işletmelisiniz. Dünyaya gönlünü kaptırıp ahireti elinin tersiyle itenler gibi olmayın!..
2/27/20237 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Kalp ve ruhun hayat derecesine nasıl yükseleceğiz? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Kalp ve ruhun hayat derecesine nasıl yükseleceğiz? 0:58 Ruhun ve kalbin hayatı hem hale hem geçmiş ve hem de gelecek zamana bakar 1:28 Zaman kainattaki hareketlerin bir sinema şeridi gibi dizilmesi demektir. 2:38 Kalbî ve ruhî hayat ancak mümin bir insanda olur 4:54 Ancak amelle Allah’a varılabilir Kalp ve ruhun hayat derecesinin başlangıcı: 1. Farzları yerine getirmek 2. Yasak edilmiş şeyleri terketmek 3. İhlaslı amel yapmak 4. Daima Allah’a yönelmek
2/26/20238 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Onları düşünmediğimiz tek gün yoktur! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah Sevgisi 16 0:54 Şuayb (a.s) peygamberlerin hatibiydi. 2:04 Sana şevkten dolayı ağlıyorum Ya Rabbi! 2:40 Hiçbir şey boşa gitmez. Elverir ki biz istikametimizi koruyalım. 4;06 Dünyanın dört bir yanında şafaklar söküyor 4:35 Siz muhabbet fedailerisiniz 5:46Muhabbet fedaileri muhabbetle hareket etmemeliler 6:56 Onları düşünmediğimiz tek gün yoktur 8:04 Huzurun temsilcisi olalım
2/25/202310 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

14.BÖLÜM ''Zulümden Adalete Göç Habeşistan'' - GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Hizmetten.com YouTube sayfasında her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Gönüllerin Efendisi programımızda Peygamber Efendimiz 'in (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Bu bölümde: 1-Allah Resulü(S.A.V.) Mekke Tiranlarının zulmü artınca sahabesini neden Habeşistan'a göndermiştir? 2-Habeşistan'a neden iki kere hicret edildi? 3-Müşrikler neden çılgına dönmüşlerdi?...
2/24/202324 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Ayaklara zincir vurulsa... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 07/02/2016 tarihinde yayınlanan “RUHÂNÎ LEZZET ve ENGİN ŞEFKAT” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Şefkat Peygamberi’nin (sallallâhu aleyhi ve sellem) tattıklarını insanlığa da tattırmak için Mir’aç’tan bile dönmesi eşsiz bir îsâr ve fedakârlıktır. *İnsanlığın İftihar Tablosu, kendisini himaye eden amcası ve çok sevdiği zevcesi Hazreti Hatice Validemiz’i kaybettiği “hüzün senesi”nde, “Habib-i Zîşanım, tasalanma! Ebu Talib’i ve Hatice’yi aldım ama Ben varım.” manasına gelen ilahî bir davet almış; hem bedeni hem de ruhuyla Cenâb-ı Hakk’ın mi’râcına mazhar olmuştu. “Kâb-ı Kavseyni ev Ednâ – İki yay aralığı kadar ya da daha yakın” tabiriyle Kur’an’da anlatıldığı üzere, imkân-vücub arası bir noktaya ulaşmıştı. *Şefkat Peygamberi (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, melekût âlemini seyerân eylemiş, daha sonra urûcunu, nüzulle taçlandırmış ve ümmetini Cenâb-ı Hakk’a götürmek için geri gelmiştir. Büyük velilerden Abdülkuddüs Hazretleri demiştir ki: “Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) Mi’râç’ta gökler ötesi âlemlere gitti, Sidretü’l-Müntehâ’ya ulaştı, Cenâb-ı Allah’la konuştu. Fakat Cennet’in câzibedâr güzellikleri O’nun başını döndüremedi, bakışlarını bulandıramadı. Döndü, ümmetinin arasına geri geldi. Allah’a yemin ederim, eğer ben oralara gitseydim, o mertebelere ulaşsaydım, geriye dönmezdim!..” Bunu değerlendiren bir büyük zât ise, “işte nebi ile veli arasındaki fark” diyerek önemli bir hakikate işaret etmiştir. *Peygamber Efendimiz’in bu tercihi -Kalbin Zümrüt Tepeleri’nde- “îsâr-u îsârillâh” sözleriyle ifade edilen hâldir; apaçık hususî mazhariyetlere bile birer mahmil bularak, ücret ve huzûzât vaktinde bütün mevhibeleri nisyana gömüp, sadece ve sadece O’nu duyup, O’nun varlığının ziyasının gölgesi olduğunu hissetmektir ki, “Akrabü’l-Mukarrabîn”in yoludur. Bu mânâda, Hazreti Şeref-i Nev-i İnsan ve Ferîd-i Kevn ü Zaman bir îsâr kahramanıdır. O’nun gökler ötesi âlemlerden, dönüp insanlar arasına inmesi, duyup tattıklarını ümmetine de tattırmak için müşriklerin eziyetlerine maruz kalacağı bir yolu seçmesi hiç kimseye nasip olmayan bir “îsâr” derecesi; ümmeti adına Cennet’ten çıkıp cehennemlere gözyaşı salması, salıp bütün insanları dilemesi de hiç kimsenin tasavvur bile edemeyeceği bambaşka bir îsâr derinliğidir. Damlanızı derya, zerrenizi güneş kılma yolunda yürüyorsunuz; bu yolda her musibete katlanmaya değer!.. *Günümüzün zalimleri yaptıkları zulümleri bin kat katlasalar, sizin için işin sonu Cennet, rü’yet, rıza ve Rıdvan olduğuna göre, öpüp başınıza koymanız lazım. Elhamdülillah, Cenâb-ı Hak bizi peygamberlerin ve selef-i salihînin yolunda, o yüce ve evrensel mefkûremizi ikâme etme istikametinde yürütüyor. Sizi ve arkadaşlarınızı ama ihtiyârî ama cebrî hicretlere zorlamak suretiyle, dünyanın dört bir yanına açılmanızı sağlıyor. Kendi dünyanızda şöyle böyle ektiğiniz ve başağa yürüyecek hale getirdiğiniz filizleri, fideleri dünyanın dört bir yanına da taşıyacaksınız; hâristanları, (diken tarlalarını) gülistanlar, bostanlar, bağistanlar haline getireceksiniz. Cenâb-ı Hak bunun için dört bir yana salmışsa, sizi çok önemli bir hizmette istihdam buyuruyor demektir. *Kendinize bakarken “Allah Allah!.. -Hazreti Pîr’in ifadesiyle- Nefis cümleden ednâ, vazife cümleden a’lâ. Bunlar nasıl oluyor da bize gördürülüyor. Biz kendimizi onbaşı bile görmedik. Onbaşı görmedik ama sanki Allah müşîrlere gördürdüğü vazifeyi bize de gördürüyor. Bu, Allah’ın lütfunun enginliği. Nasıl oluyor da böyle oluyor? İnşaallah istidrac değildir.” *İstidrac, ekstra nimetlerin sağanak sağanak başından aşağıya yağması sonucunda bir insanın kendisini bir şey zannederek şirazeden çıkmasıdır; nimetleri kendi hakkı gibi görerek küstahlaşıp adım adım azaba yürümesidir. Bazen kendini emirü’l-mü’minin görmesi, bazen kendini kutup görmesi, bazen kendini gavs görmesi, bazen kendini mehdî görmesi, bazen kendini mesîh görmesi gibi -hafizanallah- kendini haydutluklara salmasıdır.
2/24/20239 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

Türkiye’ye Dönüş Rüyaları ve Namazdaki Derinlik | 05/03/2007

Türkiye’ye Dönüş Rüyaları ve Namazdaki Derinlik | 05/03/2007 by
2/23/202330 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Emre itaatteki incelik | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 07/02/2016 tarihinde yayınlanan “RUHÂNÎ LEZZET ve ENGİN ŞEFKAT” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Marifet, nazarî bilgi değildir; o, bir vicdan kültürüdür. Vicdan marifetle lebrîz olunca (taşacak kadar dolunca) muhabbet sınırına ulaşılmış demektir. Artık muhabbet insan mahiyetinde bir dinamo haline gelir ve o sayede insan, Allah’ı, Rasûlü’nü ve Sahabeyi her şeyden artık sever. Zamanla o kulu likâullah iştiyakı bütün bütün sarıverir. *Özellikle tasavvuf ıstılahı olarak çokça zikredilen “likâullah” tabiri, Allah’a kavuşmak, Cenâb-ı Hakk’ın vuslatına ermek ve Cennet’te “Cuma Yamaçları”ndan Mevlâ-yı Müteâl’in o güzellerden güzel cemaliyle şereflenmek demektir. Likâullah iştiyakına (Mahbûb’a karşı arzu ve isteklerle dolup taşmaya) giden yol, imandan, imana bağlı mârifetten, mârifet kaynaklı muhabbetten ve muhabbetten hâsıl olan aşk u şevkten geçer. Cenâb-ı Hakk’ın cemalini görenler Cennet nimetlerini dahi unuturlar. Bize de lütfet cemâlini ya Rabbenâ!.. *İştiyak likâullah, zirvedekilerin mülahazasıdır. En büyük sabır da likâullaha aşk u iştiyak ile yanıp tutuşan ama henüz “gelebilirsin” davetini almadığından dünya zindanına katlanan hakikat âşıklarının vuslata karşı dişini sıkıp dayanma sabrıdır. Bunların kendilerini dünyada kalma adına frenlemeleri sadece, emre itaatteki inceliği kavramalarından kaynaklanır. “Burası bir talimgâhtır; biz de birer askeriz. Bizi buraya O gönderdi. O’nun aşk u iştiyakıyla ocaklar gibi yanıp tutuşsam da yine de gam izhar eylemeyeceğim. Emir verip ‘gel’ diyeceği âna kadar rızayla sabredeceğim.” Zirvedekilerin solukları bunlar. *Aliyyu’l-Kârî hazretlerinin ifadesiyle “Mü’minler keyfiyetsiz, idraksiz, ihatasız ve misalsiz olarak, her türlü tarifin üstünde ‘bî kem u keyf’ O’nu müşahede edeceklerdir. O’nu görünce, artık Cennet’te olduklarını ve Cennet nimetlerini de unutacaklardır. Yazık o inanmayanlara, onlar öyle büyük hüsran içindedirler ki, mü’minler Cenâb-ı Hakk’ın cemaliyle sermest olarak Cennet nimetlerini bile unuturken, onlar pişmanlık ve hasretle vurunup dövüneceklerdir.” Evet, Cenâb-ı Hakk’ın cemalini görenler Cennet nimetlerini dahi unuturlar. Zira Hazreti Bediüzzaman’ın ifadeleri içinde, dünyanın binlerce sene mesûdâne hayatı, Cennet’in bir saatine mukabil gelmez. Cennet’in de binlerce sene mesûdâne hayatı, Cenâb-ı Hakk’ın cemâlini bir dakika görmeye karşılık olamaz. Hele bir de, O’nun bizzat “Ben sizden hoşnudum!” demesi vardır ki, o hiçbir nimetle kıyas edilemez. Hakiki saadet, hâlis sürur, en şirin nimet ve safi lezzet marifetullah ve muhabbetullahtadır. *İman ve sâlih amel dairesi, insanın marifetten muhabbete, muhabbetten de lezzet-i ruhaniyeye kadar pek çok güzelliği duyup hissetmesini sağlar. Öyle ki, ibadet iştiyakı onun ruhunu bütün bütün sarar ve kulluk onun için ruhanî bir zevke dönüşür; artık o, bal-kaymak yiyor gibi ibadet eder ve ibadete bir türlü doymaz. *Gerçi, insan lezzet-i ruhâniyenin ve manevî zevklerin talibi olmamalıdır; fakat o peşine düşmese de bunlar kulluğun bir semeresi olarak ziyade bir lütuf şeklinde esip gelebilir. Nitekim Nur Müellifi, “Hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi iman-ı billahtır. Ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billah içindeki marifetullahtır. Cinn ü insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en halis sürur ve kalb-i insan için en safi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhâniyedir.” derken bir hedef göstermekten daha çok tabiî bir neticeyi nazara vermiştir. Hazreti Üstad, hakiki saadetin, hâlis sürurun, en şirin nimetin ve safi lezzetin marifetullah ve muhabbetullahta olduğunu belirtmiş ve bir insan marifet ve muhabbet ufkuna ulaşırsa, onun ekseriyetle lezzet-i ruhaniyeyi de derinden duyup tadacağına işaret etmiştir.
2/23/202310 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-1 | Fethullah Gülen Hocaefendi

2 Mayıs 1980 -Bornova/İzmir - Halk bir dış yaratılışsa hulk içte onun esrarına eriş demektir. - İnsanda iyilik ve kötülük madenlerinin veriliş hikmeti nedir? - Ahlâkın menfi ve müspet yönleri ve işleyiş şekillerindeki sır nedir? - Ahlâk-ı âliye-yi Ahmediye (sav) menfinin ve müspetin muvazenesinden ibarettir. - Şehvet ve gadab hislerinin veriliş hikmeti nedir? - Her şeyin hakkını verme Hz. Muhammed'in (sav) yoludur. - Şehvet ve gadab hisleri.
2/22/20231 hour, 3 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Yirmi dört saat yemekten iştahları kaçmıyorsa... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 07/02/2016 tarihinde yayınlanan “RUHÂNÎ LEZZET ve ENGİN ŞEFKAT” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... İnkâr ve dalâlet fırtınaları karşısında ayakta kalabilmenin vesilesi amelî ve tahkikî imandır. *Nazarî ve taklidî imanla kalmamalı, amelî ve tahkikî iman hedeflenmelidir. Bu sayede imanın marifete ulaşması, marifetin muhabbetle taçlandırılması ve muhabbetin cinnete varacak şekilde bir aşk u iştiyaka inkılap etmesi mümkün olacaktır. Cenâb-ı Hakk’a kavuşma, cemâl-i bâkemâlini müşahede etme ve “Ben sizden razıyım” hitab-ı celîl-i sübhaniyesini duyma iştiyakıyla yanıp tutuşma, o meselenin zirvesidir. Şayet “iman ettim” diyenler, meseleyi amelle de derinleştirmemişlerse, namazdan şeker-şerbet yudumluyor gibi zevk almıyorlarsa, kaçırdıkları bir teheccüdden dolayı bile yirmi dört saat yemekten iştahları kaçmıyorsa, onlar hala nazarîde emekleyen insanlar demektir. *Bergson, hakikatin ancak vicdanî duyuş ve sezişle bulunabileceğini ifade ederken; Kant da, Allah’ın amelî akılla bilinebileceği üzerinde durmuştur. Batı kültürü içinde yetişmiş bu filozofların hakikate ne kadar aşina olduğunun ve bizi ne ölçüde hakikate aşina kılacağının münakaşası her zaman yapılabilir. Bu, ayrı bir meseledir. Fakat şurası bir gerçek ki, Allah’ın bilinmesi mevzuunda çoğu zaman sizin ortaya döktüğünüz deliller sadece nazarî bilgi olarak kaldığında iman ve İslâm’a ait esasların koruma altına alınmasında bu durum yeterli olmayabilir. Evet, nazariyatta kalmış her türlü bilgiyi ve delili bir muhalif rüzgâr alıp götürebilir. Bu açıdan nazarî bilgilerin mutlaka amel blokajı üzerine oturtulması gerekir. *Usûlüddin uleması, taklitle kazanılan inancın bile insanı kurtaracağını söylemiş ve bunu ıstılahî ifadesiyle, “Taklidî iman makbuldür.” şeklinde ifade etmişlerdir. Fakat her ne kadar böyle denmiş olsa da, inkâr ve dalâlet fırtınaları karşısında imanın ayakta kalabilmesi için taklitle benimsenen bu mülâhazaların, daha sonra altlarının doldurularak sağlam bir temele oturtulması ve içte hazmedilip sindirilmesi gerekir. Zira taklit, nazarînin başlangıç noktası olarak mebdede bir vazife eda etse de, onunla elde edilenlerin kalıcı hâle gelmesi tahkikle mümkündür. Engin deniz, uzun yol ve sarp yokuşlar ancak iman, marifet, muhabbet ve aşk u iştiyak azıklı gemiyle aşılabilir. *Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), Ebû Zerr hazretlerinin şahsında bütün ümmet-i Muhammed’e şöyle buyurmuştur: جَدِّدِ السَّفِينَةَ فَإِنَّ الْبَحْرَ عَمِيقٌ وَخُذِ الزَّادَ كَامِلاً فَإِنَّ السَّفَرَ بَعِيدٌ وَخَفِّفِ الْحِمْلَ فَإِنَّ الْعَقَبَةَ كَئُودٌ وَأَخْلِصِ الْعَمَلَ فَإِنَّ النَّاقِدَ بَصِيرٌ “Gemini bir kere daha elden geçirerek yenile, çünkü deniz çok derin. Azığını tastamam al, şüphesiz yolculuk pek uzun. Sırtındaki yükünü hafif tut, çünkü tırmanacağın yokuş sarp mı sarp. Amelinde ihlâslı ol, zira her şeyi görüp gözeten, tefrik eden ve hakkıyla değerlendiren Allah senin yapıp ettiklerinden de haberdardır.” *Marifet, nazarî bilgi değildir; o, bir vicdan kültürüdür. Vicdan marifetle lebrîz olunca (taşacak kadar dolunca) muhabbet sınırına ulaşılmış demektir. Artık muhabbet insan mahiyetinde bir dinamo haline gelir ve o sayede insan, Allah’ı, Rasûlü’nü ve Sahabeyi her şeyden artık sever. Zamanla o kulu likâullah iştiyakı bütün bütün sarıverir. *Özellikle tasavvuf ıstılahı olarak çokça zikredilen “likâullah” tabiri, Allah’a kavuşmak, Cenâb-ı Hakk’ın vuslatına ermek ve Cennet’te “Cuma Yamaçları”ndan Mevlâ-yı Müteâl’in o güzellerden güzel cemaliyle şereflenmek demektir. Likâullah iştiyakına (Mahbûb’a karşı arzu ve isteklerle dolup taşmaya) giden yol, imandan, imana bağlı mârifetten, mârifet kaynaklı muhabbetten ve muhabbetten hâsıl olan aşk u şevkten geçer.
2/22/20238 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Fatih Sultan Mehmet kardeşini öldürmüş müdür? | Fethullah Gülen Hocaefendi

B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Fatih Sultan Mehmet kardeşini öldürmüş müdür?
2/21/202310 minutes, 54 seconds
Episode Artwork

Tükürün korkunun o çirkin yüzüne! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 14/02/2016 tarihinde yayınlanan “Sarılın Şefkate, Yapışın Himmete; Tükürün Korkunun Yüzüne!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Korkuya takılmamak lazım. Korkuya takılırsanız -hafizanallah- korktuğunuz şeye maruz kalırsınız. Madem yüce bir hakikate dilbeste oldunuz, Hazreti Bediüzzaman gibi demelisiniz: “Yüzer milyon başların feda oldukları bir kudsî hakikate başımız dahi feda olsun. Dünyayı başımıza ateş yapsanız, hakikat-i Kur’âniyeye feda olan başlar, zındıkaya teslim-i silâh etmeyecek ve vazife-i kudsiyesinden vazgeçmeyecekler inşaallah!” Tükürün ehl-i zulmün o merhametsiz çehresine; tükürün korkunun o çirkin yüzüne!.. *Hazreti Üstad, maruz kaldığı zulüm, işkence ve tehditler karşısında çağın gür sadası olarak şunu da ilave edip sesini yükseltiyor:“… Ey din ve âhiretini dünyaya satan bedbahtlar! Yaşamanızı isterseniz bana ilişmeyiniz. İlişseniz, intikamım muzaaf bir surette sizden alınacağını biliniz, titreyiniz! Ben rahmet-i İlâhîden ümit ederim ki, mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek ve ölümüm başınızda bomba gibi patlayıp başınızı dağıtacak!” İşte hepimiz onu demeliyiz, korkuya karşı meydan okumalıyız. *İstanbul’u işgal edenler, İslam ümmetini hafife almak ve mü’minlerle istihza etmek için sordukları altı soruya altı yüz kelime ile cevap verilmesini istiyorlar. O dönemde Üstad Hazretleri de Meşihat’ta (İslâmın ilmî meseleleri ile uğraşan devlet dairesi, diyanet) bulunması dolayısıyla beklenen cevabın onun tarafından verilmesi teklif ediliyor. Bediüzzaman Hazretleri Anglikan Kilisesi’nin başpapazı tarafından yöneltilen bu tahkir edici ve onur kırıcı sualler karşısında “Altı yüz kelime ile değil, altı kelime ile değil, hatta bir kelime ile de değil, belki bir tükürük ile cevap veriyorum.” diyor. Zâlimlerin, ayaklarını boğazımıza bastığı dakikada, mağrurane sual sormalarına karşı yüzlerine tükürmek lazım geldiğini söylüyor ve ekliyor: “Tükürün ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!..” *Çağın babayiğidi.. o da sesini yükseltiyor. İşte başkaldırmanın ve dimdik durmanın gerektiği yer, orasıdır. “Belki bir tükürük ile cevap veriyorum!” diyor. Korkunun yüzüne tükürüyor.. tehdidin yüzüne tükürüyor.. tehcîrin yüzüne tükürüyor.. ifnânın, ibâdenin yüzüne tükürüyor.. müesseseleri işgal etmenin yüzüne tükürüyor!.. Kim haklı çıkıyor? Onu zaman gösteriyor. Kim haklı çıkacak? Onu hiçbir zaman yalan söylemeyen ve tefsirini hep isabetli ortaya koyan zaman gösterecek!..
2/21/20236 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

''Yeryüzüne Dağılın - İSMET MACİT'' / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

''Yeryüzüne Dağılın - İSMET MACİT'' / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
2/20/20236 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Fakat kendileri için değil!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 14/02/2016 tarihinde yayınlanan “Sarılın Şefkate, Yapışın Himmete; Tükürün Korkunun Yüzüne!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Kendini bu yola adamış insanlar bir taraftan hareket ederlerken bir taraftan da kendi enerjilerini üretmeleri lazım. Hiç yorulmamaları, Sahabe-i kiram efendilerimiz gibi hep koşmaları lazım. Fakat kendileri için değil!.. “Attan inmeyesüz!” diyen Hazreti Murad Hüdavendigar (aleyhirrahmetü velğufran) gibi, “Attan inmeyesüz!” felsefesiyle dünyanın dört bir yanına atlarını mahmuzlayıp koşmaları lazım. Onların enerjileri vicdanlarından geliyor, Allah’la irtibatlarından geliyor, Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-enâm’a koşmalarından geliyor. O, onları besliyor. “Mahbub” mevzuunda tercih ve sıralama hatası yapmayın!.. *Mü’min, her şeyden evvel, mutlak Mahbub, mutlak Maksud, mutlak Mâbud olarak Allah’a dilbeste olur. O’nu diler ve her hâliyle O’nun kulu olduğunu haykırır. Sonra da başta İnsanlığın İftihar Tablosu olmak üzere anne-baba, refika-yı hayat ve evlat gibi insanları sever. Böylece diğer sevgiler de Allah’a karşı samimî alâka duymanın birer ifadesi olarak değerlendirilebilir ve Allah’tan ötürü bir sevgi sayılabilir. Sevgi meselesinde önemli olan, “mahbub” mevzuunda tercih ve sıralama hatası yapmamaktır. *Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: قُلْ إِنْ كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُمْ مِنَ اللهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُوا حَتَّى يَأْتِيَ اللهُ بِأَمْرِهِ وَاللَّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ “(Ey Rasûlüm! Mü’minlere şunu) söyle: Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım, akraba, sülâle ve kabileniz, ter dökerek kazanıp biriktirdiğiniz mallar, kesada uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve içlerinde rahat yaşamaktan zevk aldığınız meskenler sizin için Allah’tan, Rasûlü’nden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ve önemli ise, bu takdirde Allah hakkınızda hükmünü verip, başınıza geleceği gönderinceye kadar bekleyin. Allah, (geçici dünya geçimliğini Kendisine, Rasûlü’ne ve Kendi yolunda cihada tercih eden) fâsıklar güruhunu doğruya da, dünyada ve Âhiret’te gerçek saadete de ulaştırmaz.” (Tevbe, 9/24)
2/20/20235 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Tüm peygamberler Arap Yarımadasına mı gönderilmiştir? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Tüm peygamberler Arap Yarımadasına mı gönderilmiştir? 1:55 Allah hiçbir devri boş bırakmamış her devre peygamber göndermiştir 3:28 Peygamberler sadece Arap Yarımadasında ortaya çıkmamıştır 6:36 Dünyanın her yerinde peygamber gelmiş olabilir 10:04 Peygamber olmayana peygamber demek küfürdür. Peygamber olana da peygamber değildir demek küfürdür 16:14 Sayısını bilmesek bile dünyanın pek çok yerine pek çok peygamberler gelmiştir
2/19/202316 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Ne kadar arzu ederdim öldürüleyim sonra tekrar dirileyim! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Ne kadar arzu ederdim öldürüleyim sonra tekrar dirileyim! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/18/20238 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

13.BÖLÜM | “İlk ev, ilk okul, ilk müessese Dar-ül Erkam” GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Hizmetten.com YouTube sayfasında her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Gönüllerin Efendisi programımızda Peygamber Efendimiz 'in (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Bu bölümde: 1-İslamın ilk müessesi; Nebevi eğitim modelinin ilk okulu Bir ilim ocağı Dar-ül Erkam... 2- Hz Ömer’in İslam’a koşması ve Müslüman olmasına vesile olan kız kardeşinin kahramanlığı...
2/17/202326 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Müzmin Müfteriler ve Müslümanca Mukabele | (26/02/2007)

Müzmin Müfteriler ve Müslümanca Mukabele | (26/02/2007) by
2/16/202321 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Şayet bir karıncanın dahi ayağı kırılmışsa | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 14/02/2016 tarihinde yayınlanan “Sarılın Şefkate, Yapışın Himmete; Tükürün Korkunun Yüzüne!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Her vesileyi meşru sayan vandallar anlamasalar da şefkat, mesleğimizin esasıdır ve biz bir karıncaya basmaktan bile Allah’a sığınırız!.. *Yüce bir mefkûreye bağlı olmadan yaşama duygusu insanın kendi kendini aldatmasıdır. “İhlas” diyebiliyorsan, “rıza” diyebiliyorsan, “Allahım, aşk u iştiyakın!” diyebiliyorsan, yaşamanın bir anlamı vardır. *Yaşatmak için yaşayan insanların en önemli vasıfları şefkattir.. taşa, toprağa, ağaca, haşerata, hayvanata ve en üst seviyede de insana şefkattir. Onlar, mütedahil daireler halinde mütalaaya alarak insanların hepsine karşı nisbî ve izafî bir münasebet içinde bulunurlar. Bütün insanlar Allah’ın ahsen-i takvimine mazhar ve O’nu gösteren birer ayna olduğundan, her insana karşı saygı duyarlar. Dindarı yürekten severler fakat başkalarına karşı da saygılı olurlar. Hele değerleri ve kendilerine ait hususiyetleri itibarıyla kat’iyen başkalarını sorgulamaya kalkmazlar. *Mesleğimizdeki bu şefkat mülahazası bir karıncaya bile ayak basmamayı gerektirir. Şayet bir karıncanın ayağı kırılmışsa, mümkünse bir kırıkçıya götürmek, onun ayağını bağlatmak, onu yeniden hayata döndürmek ve yaşayabildiği sürece sekmeden yaşamasını sağlamak bu mesleğin esaslarındandır. *Çok günahkar, mücrim, bütün ümidini sizin şefaatinize, vifak ve ittifakınız vesilesiyle Cenâb-ı Hakk’ın “Haydi sen de geç!” diyeceği esprisine bağlamış bir insan olarak, çok defa tekrar ettiğim bir şeyi tekrar etmekte beis görmüyorum: Bir arının odamda ölmesi karşısında yarım saat ağladığımı biliyorum. Biz buyuz!.. Yahya Kemal’in de dediği gibi “Bizden olmayanlar, bizi bilmezler!..” Her vesileyi gayelerine ulaşmak için meşru sayan vandallar bizi bilmezler. Ben yeminle söyleyebilirim: Yetmiş küsur senelik hayatım boyunca bilerek bir tek karıncaya basmadım.
2/16/202310 minutes
Episode Artwork

Diş dolgusu yaptıran kişinin gusül abdesti sahih olur mu? | Fethullah Gülen Hocaefendi

B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Diş dolgusu yaptıran kişinin gusül abdesti sahih olur mu?
2/15/202313 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Hak hedefin vesileleri de hak olmalıdır; aksi aldanma ve şeytânîdir | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 14/02/2016 tarihinde yayınlanan “Sarılın Şefkate, Yapışın Himmete; Tükürün Korkunun Yüzüne!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Nefsi bilmek, Rabbi bilme yolunda önemli bir vesiledir. *Yunus Emre’nin “İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsin / Bu nice okumaktır!” sözleriyle ifade ettiği gibi, gerçek ilim, insanın, kendi mahiyetini dikkatle okuyup Zât-ı Ulûhiyetin kâinat kitabındaki eserlerine de nazar ederek belli bir müktesebat sahibi olması ve hatta ondan da öte marifette derinleşmesi demektir. *İster “gez-göz-arpacık” deyin, ister “dürbün” deyin, isterse de “teleskop” deyin, insan kendisini öyle sayıp onunla iyi bakarsa göreceğini görür. Onun için, ehl-i tahkik, hadis diye rivayet edilen مَنْ عَرَفَ نَفْسَهُ فَقَدْ عَرَفَ رَبَّهُ “Nefsini bilen, Rabb’ini de bilir.” Sözünü nazara vermiştir. Evet, fizyolojik yapısıyla, vicdanıyla ve onun dört rüknü olan irade, latîfe-i rabbâniye/kalb, zihin ve hissiyle birlikte kendini tahlil ve analiz eden insan, Rabb’ini daha iyi bilir. Hak hedefin vesileleri de hak olmalıdır. *Hakkı ikame etme yolunda bulunurken kullanılan yöntem ve esasların da hak olması gerekir. Fakat maalesef bazen pragmatist bir düşünceyle yola çıkıp bâtıl vesileleri kullanmak suretiyle hedefe yürümek isteyenler de olabiliyor. Öyleleri, kendilerince belirledikleri hedefe ulaşabilmek için her vesileyi meşru sayma düşüncesine kapılıyorlar. Makyavelizm’i sadece Batı’da aramayın. Şöyle bir bakarsanız, bugün Türkiye’de masum insanlara gadredenlerin de bir çeşit makyavelist olduklarını görürsünüz. *Oysa ki değil öyle dünyevî bir hedefe ulaşmak, dünyevî mutluluğa ermek veya bilerek dünya hayatını ahiret hayatına tercih etmek için, Allah’a ulaştırma gibi hak bir gaye için bile gayr-ı meşru yöntemler kullanılamaz. Mü’min, bir hakka ulaşmak istiyorsa, onun o hakka ulaşma istikametinde kullanacağı argümanların üzerinde mutlaka “caizdir” veya “meşrudur” mührünün bulunması gerekir. Hak hedefin vesileleri de hak olmalıdır; öbürü bir aldanma ve şeytânî bir yoldur.
2/15/20237 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Fizik Ötesi Hayat - Cinler | Soru-Cevap | Fethullah Gülen Hocaefendi

Cin nedir? Nasıldır? Nerede yaşar? Gökte yaşayan varlıklarla bir ilişkisi vardır deniliyor, bunun hakikati nedir? İnsan cinleri ne demektir? Kur'an-ı Kerim'de Allah (cc) 'Ben insanları ve cinleri bana ibadet yapsınlar diye yarattım.' buyuruyor. Biz Allah'a melekler gibi ibadet yapsaydık acaba imtihanın hikmeti kalır mıydı? Cinni şeytanlar insanlara musallat olup onlara manevi hastalıklar verirler mi? Cin yakalamak caiz mi? Cinler insanları nasıl esir eder? İspirtizma celselerinde ruh diye gelen varlık nedir?
2/14/202357 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

“Zâlimlerin akıbetine çoklarınız şahit olacaksınız” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 06/03/2016 tarihinde yayınlanan “Off Bile Demediler, Off Bile Demeyeceğiz!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Işte dün olan bir işgal, bir baskın, bir gasp, bir haramilik meselesi… Daha üzerinden bir gün geçmeden dünyanın dört bir yanında “tın.. tın..” ötmeye başlıyor. Bu mesavîyi, bu fecâîyi, bu fezâîyi irtikâp edenlere de lanetler yağdırılıyor. Biz demiyoruz. Onlar ona kesb-i istihkak ettiklerinden dolayı insanlık maşer-i vicdanı onlara lanetler yağdırıyor. “Dine, diyanete, millî ruha, insanlığa hizmet etmekten başka bir derdi, davası olmayan, çoğunun yeryüzünde dikili bir taşı dahi bulunmayan, eve, saraya, yalıya, villaya gönül kaptırmayan samimi insanlara karşı bu kötülükleri yapanları Allah yerin dibine batırsın!” diye dünyanın dört bir yanında sesler yükseliyor. Binlerce insan sizin namınıza inliyor ve ağlıyor. Siz isterseniz öyle demeyin, fakat külliyet kesbetmiş bu inleme ve bu dualar, bir gün mutlaka o gayretullahı harekete geçirecektir. “Zâlimlerin akıbetine çoklarınız şahit olacaksınız; o zaman sesim kulaklarınızda tınlayacak!” *Ne ki, Allah’ın bir adet-i sübhaniyesi vardır. İlişenlere öyle bir ilişir ki!.. Ama önce imhal üstüne imhal eder, mehil üstüne mehil verir. İnsanları içeri atarlar, mehil verir.. bazılarını sürgün ederler, mehil verir.. vazifeden ederler, mahrum bırakırlar, mehil verir.. gider birilerinin malı-mülkü üzerine konarlar, mehil verir.. kıyımcılar tayin ederler, mehil verir… Fakat bir noktaya gelir ki, işte orada mesele gayretullaha dokunur. Allah da (celle celaluhu) başlarına bir kisef (gökten bir parça) mi indirir, yoksa Ashab-ı Fil’in başına saldığı gibi Ebâbîl’i mi salar?!. *Belki birileri diyordur da onu: “Allahım, Ashab-ı Fil’in üzerine Ebâbîl’i gönderip onları delik–deşik olmuş ekin yaprağına çevirdiğin gibi, günümüzün zalimlerinin üzerine de gönder ve onları da kurt yeniği ekin yaprağına çevir!” Belki böyle diyorlardır. İsterseniz siz demeyin; binlerce mazlum insan, o yüzleri yırtılan bacılarımız, evleri baskın gören hemşirelerimiz, annelerimiz, kardeşlerimiz… Bunlar, nihayet tahammül-fersa hadiseler karşısında belki bunu diyorlardır. Bu bir yere kadar Cenâb-ı Hakk’ın imhaline takılır fakat bir noktaya gelir ki, gayretullaha dokunur. Allah da onları tepetaklak getirir. *Ben yaşarım yaşamam ama siz, Hitler’in akıbetine, Amnofis’in akıbetine şahit olacaksınız. Ebu Cehiller’in, Utbe’lerin, Şeybe’lerin, İbn-i Ebi Muayt’ların akıbetine çoklarınız şahit olacaksınız. O zaman Kıtmir’in bu kıtmirce sesleri bir insan sesi olarak kulaklarınızda tınlayacaktır.
2/14/20237 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

“Deprem ve Hakk’a Teveccüh'' - M. YAVUZ ŞEKER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

“Deprem ve Hakk’a Teveccüh'' - M. YAVUZ ŞEKER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
2/13/20237 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

“Akil bize dinlenecek ev mi bıraktı?” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 06/03/2016 tarihinde yayınlanan “Off Bile Demediler, Off Bile Demeyeceğiz!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Kayyım tayini adı altında gasp yapma Firavun’a ve firavunluğa ait bir hususiyettir!.. *Tarihî tekerrürler devr-i daimi içinde çekmek adeta o büyük insanların değişmez kaderi olmuş. Gasplar da, gelip tepeye konmalar da, mala-mülke el koymalar da, alın teriyle kazanılan mala mülke kıyımcı insanlar tayin etmeler de tarih boyu hiç eksik olmamış. Mesela, Amnofis döneminde, Beni İsrail’e karşı Mısır’da aynı şeyler yapılmış; erkekler öldürülmüş, kadınlar bırakılmış, çocuklar bile boğulmuş. Mezalim, yine diz boyu değil belki gırtlakta devam edip gitmiş. Onlar öldürülünce mallarına, mülklerine kayyımlar tayin edilmiş, el konulmuş. Demek ki, kayyım tayini adı altında gasp yapma Firavun’a ve firavunluğa ait bir hususiyet!.. *İnsanlığın İftihar Tablosu’na zulmedenler de sadece O’na zulümle kalmamış, bütün müslümanların mallarının üstüne konmuşlardı. Hatta İnsanlığın İftihar Tablosu’nun maskat-ı re’si (doğum yeri) olan ev, amcasının oğlu olan Akîl tarafından tahrip edilmişti. Mekke fethedilince, “Ey Allah’ın Elçisi! Nerede dinlenmek istersiniz?” diye sorulunca, Efendimiz’in mübarek yüzünde acı bir tebessüm belirmişti. Çünkü yıllar önce sadece üzülsün ve duyunca kendisine işkence olsun diye kuzeni Akil tarafından yıkılıp, yerle bir edilen baba ocağı evini hatırlamış ve “Akil bize dinlenecek ev mi bıraktı?” demişti. *Bilmelisiniz ki, bu tarihî tekerrürler devr-i daimi içinde cereyan eden hadiseler, çok farklı insanlar tarafından her zaman senarize edilecek ve bir kısım SS’lerle sahneye konacak. Tiranlar emredecek, başkaları da en zalimane ve en vahşiyane tavırlarla o zulüm emirlerini yerine getirecekler. Bir zaman “Benim gül gibi bacılarıma eziyet edildi!” diyenler, o bacıların başlarını yararcasına, TOMA’lardan üzerlerine su fışkırtacak, bilmem ne türlü gazlar püskürtecek; kadın erkek tefrik etmeden, “bacım” dedikleri insanlara da aynı zulmü, hainâne yapacaklar. Saltanatları için yapacaklar, dünyayı ebedî zannettikleri için yapacaklar, ahireti bilmedikleri için yapacaklar. *Bütün kötülüklere rağmen, siz, dünyanın dört bir yanında Ruh-u Revan-i Muhammedî’nin şehbal açması için her şeye karşı göğsünüzü gereceksiniz: Katlanılacak yerde katlanacaksınız.. satırla kesildiğiniz yerde kesileceksiniz.. tank paletleri altında kaldığınız zaman ezileceksiniz… Fakat “off” demeyecek, tavırlarınızı “ohh”larla taçlandıracaksınız.
2/13/20238 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Namaz niçin beş vakit? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Namaz niçin beş vakit? 0:02 İbadet-ü taatte hikmet aramak abestir 1:15 Miracı teşrif ettiler denmez 2:05 Namaz kıldık, Allah bize şeref verdi 2:46 Efendimiz (S.A.V) miraca çıkana kadar da namaz kılıyorlardı 2:51 Hz. İbrahim’den geriye kalan Hanif dini ile amel ediyordu 3:48 Enbiya-i izam bir yönüyle, misali vücutlarıyla haydır 4:59 Beş vakit namaz sıdk ile eda edilirse 50 vakit sevabı vereceğini Allah vadediyor. 9:41 Ben istiyordum ki sen kapalı bir sandık olarak ahirete gidesin 9:54 Allah’ın en büyük ihsanı ihsanını hissettirmemesidir 11:20 Ubudiyeti eda ettiğiniz zaman şifreyi çözmüş olacaksınız
2/12/202312 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Hapishanede bunu dememişti! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah Sevgisi 14 1:45 Hapishanede bunu dememişti 8:55 Nerdesin ya Resûlallah! 6:06 Her şeyiyle içinizde, her şeyiyle sizin her şeyinizle alakalı 7:30 İnsanlığın içinde duracak, onlara Nurdan mesajlar sunacaksın
2/11/20237 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Sabırlar Buyur, Gufrana Bağışla Bizi

Sabırlar Buyur, Gufrana Bağışla Bizi by
2/10/20234 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

Korkuyla tir tir titriyorlar | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 06/03/2016 tarihinde yayınlanan “Off Bile Demediler, Off Bile Demeyeceğiz!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Oğlu İbrahim daha küçücük yaşında vefat edince, Müşfik Nebi, gözyaşlarıyla yanaklarını ıslatmış ve etraftakilerin “Sen de mi ya Rasûlallah?” sualine muhatap olmuştur. Peygamber Efendimiz’in cevabı bizim için çok güzel bir ölçüdür: “Göz yaşarır, kalb hüzünlenir; buna rağmen, biz Rabbimizin razı olacağından başka bir söz söylemeyiz!” Bunu söyleyen Peygamber Efendimiz, kucağında son nefeslerini alıp veren biricik oğlunu öpüp koklamış, bağrına basmış ve “Ey İbrahim, gerçekten senin firkatinden dolayı mahzunuz.” deyip gözyaşı dökmüştür ama kaderi tenkit manasına gelecek ve isyan ifade edecek tek kelime söylememiştir. Yıkmaya çalıştılar, yıkamadılar; iki senedir bir tek taş düşüremediler; korkuyla tir tir titriyorlar, gökten başlarına bir meteor düşecek diye!.. *Bir de meseleye geriye dönerek bakmak lazım. Geriye dönerek baktığından dolayı Hazreti Pir, o çektiği mağduriyetler karşısında “elhamdülillah” diyor ve çektirenlere de hakkını helal ettiğini söylüyor. Çünkü onu hapsediyorlar; zindanlar, Medrese-yi Yusufiye’ye dönüyor. Bir yere sürüyorlar, gidiyor orayı gül bahçesi haline getiriyor. Başka bir yere sürüyorlar, orası bostan oluyor. Başka bir yere sürüyorlar, orası bağistan oluyor. Haristanlar gülistana, bostana, bağistana dönüyor. Meseleyi bu şekilde değerlendirdiğiniz zaman kahr ucundan lutfa uğradığınız mülahazasıyla “elhamdülillah” demelisiniz. Ama zalimlere gelince; zulmün gayretullaha dokunma limiti vardır. *Varsın zalimler Hizmet’i yıkmaya çalışsınlar. İki senedir yıkmaya çalıştılar, yıkamadılar, bir tek taş düşüremediler Allah’ın izni ve inayetiyle. Burkuntu yaşıyorlar, paranoya yaşıyorlar. Korkuyla tir tir titriyorlar, gökten başlarına bir meteor düşecek diye! “Acaba buna karşı bile nasıl seralar oluşturabiliriz?” diyorlar. Fakat Allah’ın kahrının, gazabının geliş keyfiyeti belli değildir. *Keşke Allah gözlerini açsa da o mesâvî yolunda yürümeseler. Keşke gerçek imanı duysalar, arkalarındaki sürülerle beraber, onlar da cadde-i Kübra-yı Kur’aniye’ye erseler, Allah hidayet etse, keşke onların gözlerini de Allah Cennet’e doğru açsa, Zât-ı ulûhiyetine doğru açsa, hak ve adalete doğru açsa!.. Keşke hak ve adalet adına haksızlık müesseseleriyle, adaleti çiğneyen müesseseleriyle, insanlara tasalluttan, tağallüpten, tahakkümden onları vazgeçirse!.. Keşke, keşke, keşke…
2/10/20239 minutes, 26 seconds
Episode Artwork

Vefa Ve Sadakat Günü

Vefa Ve Sadakat Günü
2/9/20231 minute, 37 seconds
Episode Artwork

Muhterem Hocaefendi'den yardım çağrısı: Elimizden gelen her şeyi yapmalıyız!

Muhterem M. Fethullah Gülen Hocaefendi kitap teliflerinden depremzedeler için bağışta bulundu ve imkanı olan herkesi bu yardım seferberliğine katkıda bulunmaya davet etti.
2/9/20231 minute, 39 seconds
Episode Artwork

Fizik Ötesi Hayat - Cinler | Vaaz-4 | 02.06.1978 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Cin taifesinin yoldan çıkmış olanına şeytan denir. İnsî şeytan, şeytana rehberlik yapabilir mi? Beşer 20. yy'da şeytana ders vermektedir. Şeytan ilk defa Hz Adem ile insana musallat olmuştur. Namazda esneme kesinlikle şeytandandır. Şeytanın işi hiledir. Lümme-i şeytaniye, Efendimizden alınıp atılmıştır. Şeytan fıtrata müdahale edip insan tabiatını değiştirebilir mi? İnsanın gerçek korkusu kimden olmalı?
2/9/20231 hour, 19 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

"Hakir görülmemi Sana şikâyet ediyorum" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 06/03/2016 tarihinde yayınlanan “Off Bile Demediler, Off Bile Demeyeceğiz!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Ya Erhamerrahimîn! Sen hor ve hakir görülen biçarelerin Rabbisin; benim de Rabbimsin.. beni kime bırakıyorsun?!.” *Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelüttehâyâ) bilhassa Mekke döneminde çok büyük musîbetlerle karşı karşıya kalmıştır; kavmi tarafından yalanlanmış, işkencelere maruz bırakılmış, ölümle tehdit edilmiş ve hatta kendisine komplolar kurulmuştur. Diğer taraftan, kendisinin, ailesinin güzîde fertlerinin ve Ashâb-ı Kirâm’ın esaretten işkenceye, hastalıktan ölüme kadar pek çok imtihanına şahit olmuştur. Fakat Rehber-i Ekmel Efendimiz, hiçbir zaman kaderi tenkit manasına gelebilecek bir şikâyette bulunmamış; belki çok incindiği anlarda Mevlâ-yı Müteâl’e halini arz ederek O’nun rahmetine sığınmıştır. Ezcümle; bir ümitle gittiği Tâif’ten taşlanarak kovulunca, o müsamahasız atmosferden sıyrılıp bir ağacın altına iltica eder etmez, vücudundan akan kana, yarılan başına ve yaralanan ayaklarına aldırmadan Cenâb-ı Hakk’a el açarak söylediği sözler hem pek hazîn hem de kulluk âdâbı adına çok ibretâmizdir: اَللّٰهُمَّ إلَيْكَ أَشْكُو ضَعْفَ قُوَّتِي وَهَوَانِي عَلَى النَّاسِ، يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ أَنْتَ رَبُّ الْمُسْتَضْعَفِينَ وَأَنْتَ رَبِّي إلَى مَنْ تَكِلُنِي؟ إلَى بَعِيدٍ يَتَجَهَّمُنِي أَمْ إلَى عَدُوٍّ مَلَّكْتَهُ أَمْرِي. إِنْ لَمْ يَكُنْ بِكَ غَضَبٌ عَلَيَّ فَلاَ أُبَالِي، وَلَكِنْ عَافِيَتُكَ هِيَ أَوْسَعُ لِي. أَعُوذُ بِنُورِ وَجْهِكَ الَّذِي أَشْرَقَتْ لَهُ الظُّلُمَاتُ وَصَلَحَ عَلَيْهِ أَمْرُ الدُّنْيَا وَاْلآخِرَةِ مِنْ أَنْ تُنْـزِلَ بِي غَضَبَكَ أَوْ يُحِلَّ عَلَيَّ سَخَطُكَ. لَكَ الْعُتْبَى حَتَّى تَرْضَى وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِكَ “Allahım, güçsüzlüğümü, zaafımı ve insanlar nazarında hakir görülmemi Sana şikâyet ediyorum. Ya Erhamerrahimîn! Sen hor ve hakir görülen biçarelerin Rabbisin; benim de Rabbimsin.. beni kime bırakıyorsun?!. Kötü sözlü, kötü yüzlü, uzak kimselere mi; yoksa, işime müdahil düşmana mı? Eğer bana karşı gazabın yoksa, Sen benden razıysan, çektiğim belâ ve mihnetlere hiç aldırmam. Üzerime çöken bu musîbet ve eziyet, şayet Senin gazabından ileri gelmiyorsa, buna gönülden tahammül ederim. Ancak afiyetin arzu edilecek şekilde daha ferah-feza ve daha geniştir. İlâhî, gazabına giriftâr yahut hoşnutsuzluğuna düçâr olmaktan, Senin o zulmetleri parıl parıl parlatan dünya ve ahiret işlerinin medâr-ı salâhı Nûr-u Vechine sığınırım; Sen razı olasıya kadar affını muntazırım! İlâhî, bütün havl ve kuvvet sadece Sen’dedir.” *Hâşâ, biz Nebiler Serveri’nin kendi muhasebesini yaparken dile getirdiği bu ifadeleri lazımî manasıyla ele alamayız; bir yönüyle, O’nun kendi hakkındaki sözlerini zikrederken dahi su-i edepte bulunmuş sayılırız. Fakat O’nun tevazu, mahviyet ve kulluk edebine riayet gibi hasletlerini hesaba katarak meseleye baktığımızda, nefsini yerden yere vurduğunu, meseleyi -hâşâ ve kellâ- kendi yetersizliğine bağladığını ve Cenâb-ı Hakk’ın inayetine, vekâletine, kilâetine sığındığını görürüz. *Rasûl-ü Ekrem Efendimiz, Tâif dönüşü o hazin münacatı karşısında Hazreti Cebrail’in gelip “Ya Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem), istersen dağlar meleği şu dağı Taiflilerin başına geçirsin!” demesi karşısında adeta tir tir titremiş; “Hayır! Bu insanların neslinden yüz yıl sonra bile bir mü’min gelecekse, böyle bir şeyin olmasını istemem!” diye inlemişti. *Şimdi, Nebi bu işte!.. Sizin rehberiniz, pîşuvânız, pişdârınız bu!.. Arkasından gittiğiniz Zât bu!.. Dünyayı nura gark eden zat bu!.. Cennet’e giden yolları açan bu, Allah’ı tanıtan Zât bu!.. O’nun mülahazası buysa şayet, size, bize düşen vazife de o yolda sabit kadem olmaktır.
2/9/20235 minutes, 49 seconds
Episode Artwork

Nafile hacca gitmek caiz midir? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Nafile hacca gitmek caiz midir? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
2/8/20231 minute, 21 seconds
Episode Artwork

Off Bile Demediler, Off Bile Demeyeceğiz!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 06/03/2016 tarihinde yayınlanan “Off Bile Demediler, Off Bile Demeyeceğiz!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Ashâb-ı Kiram efendilerimiz işkence ve eziyetlerin her türlüsünü çekmişlerdi. Yerinde boykotlara maruz kalmışlar, yerinde tehcirlere, tehditlere, tenkillere, ibâdelere uğramışlardı. Yurtlarını yuvalarını terk etme mecburiyetinde bırakılmışlar, farklı beldelere hicret etmek zorunda kalmışlardı. Habeşistan neresi, Mekke neresi?!. Oraya kadar, tepelerin arkasında, görünmeyen yerlere sine sine, bazen sürüne sürüne gitmişlerdi. Habeşistan’a doğru, Hazreti Muhbir-i Sâdık’ın işaret ve bişaretiyle göç etmişlerdi. Ama boş dönmemişlerdi. Oradaki insanların da gönlünü fethetmişlerdi. Necâşîlere “Lâilâhe illallah Muhammedun Rasûlullah” dedirtmişlerdi. Bunun için çekilen her şeye değer!.. *İnananlara kan kusturan o Ebu Cehiller, o Utbeler, o Şeybeler hiçbir dönemde eksik olmamıştır. Aynı zamanda onların yanında bu haksızlıklara karşı sükût eden, dilsiz şeytanlar da hiç eksik olmamıştır. Ve onları bir şey zannederek, onların bir şey yapacaklarına inanarak, onların arkasından sürüklenen sürüler de eksik olmamıştır. Değişen hiçbir şey yoktur. “Allah’ın günleri” böyle kapı kapı dolaşır; bir gün birilerine bayram, ertesi gün birilerine bayram; bir gün birilerine hazan, ertesi gün birilerine hazan… Sahabe, hazan yaşamışlardı fakat bağırlarında baharların, gülistanların, bostanların, baharistanların meydana gelmesine vesile olmuşlardı Allah’ın izni inayetiyle. *Zalimler hep olmuştur, olacaktır. Tiranlar hep olmuştur, olacaktır. Haccaclar hep olmuştur, olacaktır. Yezidler hep olmuştur, olacaktır. Önemli olan, doğru bildiğiniz yolda, hiç şaşırmadan, sağa sola sapmadan, “Acaba öyle mi etsek, böyle mi etsek?!.” demeden yürümenizdir. Peygamber yolunda yürümenin gereği imtihanlar karşısında “off” dememek, her musibeti “ohh”larla karşılamaktır. *Dökülenlere bakıp da “Dökülme de oluyormuş!” demeyin. Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sergüzeştini aktaran kitaplarda, senelerce boykota maruz kaldıkları halde, O’nun hiç “Off!” dediğini duydunuz mu? Hiç yolundan şaştığını gördünüz mü? Hatta O’na ve doğruluğuna inanan fakat dediğini demeyen amcasının “Off!” dediğine şahit oldunuz mu? Mekke’nin en zengin kadını olan, ticaret kervanları çıkaran mübarek validemiz Hazreti Hatice’nin hiç “Off” dediğini okudunuz mu? Serveti gitmişti, her şeyi karman çorman olmuştu ve o da o boykotta mağduriyete maruz kalmıştı fakat hiç “Off!” dediğine şahit oldunuz mu? Hayır, “Off” bile demediler; demediler ve Allah bir gün onların o “Off” dememelerini “Ohh”lara çevirdi. *Hizmet-i imaniye ve Kur’aniye’de bulunmanın ve Peygamber yolunda yürümenin gereği de “Off” dememek, her şeyi “Ohh”larla karşılamaktır. Ohh be… “Küfür ve dalâletten (sapıklıktan) başka her türlü hal için Allah’a hamd olsun!” *İnsanlığın İftihar Tablosu, kendisini himaye eden amcası ve çok sevdiği zevcesi Hazreti Hatice Validemiz’i kaybettiği “hüzün senesi”nde, “Habib-i Zîşanım, tasalanma! Ebu Talib’i ve Hatice’yi aldım ama Ben varım.” manasına gelen ilahî bir davet almış; hem bedeni hem de ruhuyla Cenâb-ı Hakk’ın mi’râcına mazhar olmuştu. “Kâb-ı Kavseyni ev Ednâ – İki yay aralığı kadar ya da daha yakın” tabiriyle Kur’an’da anlatıldığı üzere, imkân-vücub arası bir noktaya ulaşmıştı. Şefkat Peygamberi (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, melekût âlemini seyerân eylemiş fakat orada kalmak yerine ümmetini de Cenâb-ı Hakk’a götürmek için geri gelmişti. Konuşma metni
2/8/20239 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Zaman ahir zaman, hiç beyhude uğraşma! - RECEP ATICI / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

Zaman ahir zaman, hiç beyhude uğraşma! - RECEP ATICI / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
2/7/20236 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Garaz, insanı kör, sağır ve kalpsiz hale getirir | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 06/03/2016 tarihinde yayınlanan “Off Bile Demediler, Off Bile Demeyeceğiz!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Garaz, insanı kör, sağır ve kalbsiz hale getirir. O garaz marazından uzak durmak lazım. Kin ve intikam duygusu, insanı insanlığından çıkarır, hayvanların daha dûnuna indirir ve saldırgan bir canavar haline getirir. *Fakat mü’mine düşen vazife: Kin ve intikam duygusuna yenilmiş kimselerin türlü olumsuzlukları karşısında dahi tavrını bozmamak ve o duruma düşmemektir. “Herkes kayıyor, düşüyor, devriliyor, dökülüyor; bizim kaymamızda da bir mahzur yok!” mülahazasına kapılmadan, en kaygan yerleri kaymadan aşmaya bakmak ve karakterini koruyarak en olumsuz durumda bile dimdik durmaktır. *Ashâb-ı Kiram efendilerimiz işkence ve eziyetlerin her türlüsünü çekmişlerdi. Yerinde boykotlara maruz kalmışlar, yerinde tehcirlere, tehditlere, tenkillere, ibâdelere uğramışlardı. Yurtlarını yuvalarını terk etme mecburiyetinde bırakılmışlar, farklı beldelere hicret etmek zorunda kalmışlardı. Habeşistan neresi, Mekke neresi?!. Oraya kadar, tepelerin arkasında, görünmeyen yerlere sine sine, bazen sürüne sürüne gitmişlerdi. Habeşistan’a doğru, Hazreti Muhbir-i Sâdık’ın işaret ve bişaretiyle göç etmişlerdi. Ama boş dönmemişlerdi. Oradaki insanların da gönlünü fethetmişlerdi. Necâşîlere “Lâilâhe illallah Muhammedun Rasûlullah” dedirtmişlerdi. Bunun için çekilen her şeye değer!..
2/7/20238 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Pırlanta Kitap Okumaları - 14 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen

Pırlanta Kitap Okumaları - 14 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen by
2/6/20231 hour, 5 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Hadis’te ‘hocam’ dediğiniz insanlar... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 13/03/2016 tarihinde yayınlanan “Kıvam Kahramanları” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Siyasî Müslümanlık denen şey, İslam’ın ruhunu öldürdü, meseleyi lafazanlığa, demagojiye ve diyalektiğe bağladı. *Kitap ve Sünnet, detayıyla bilinmiyorsa, ulûm-u diniye biliniyor denemez. Dostlarımız, kardeşlerimiz, yakınlarımız da alınmasınlar. Çoğunuz belli bir yerde eğitim gördünüz. Hadis’te ‘hocam’ dediğiniz insanlar, Allah aşkına, Peygamber hatırına, Kütüb-i Sitte’yi baştan sona kadar mütalaa ettiler mi? Ben Zevâid’e geçmiyorum. Sahih-i İbni Hibban demiyorum, Mecmau’z-Zevâid demiyorum, Aclûnî demiyorum. Allah aşkına, Kütüb-i Sitte’yi mütalaa ettiler mi? Etmemişlerse, bunlar hadis yolunda yaya kalmış, zavallı hadisçilerdir. Kaldı ki bu, meselenin elif be’si., ebcedidir. *Bunların bütününe vukuf olmayınca, Kitap da bilinmez, Sünnet de bilinmez. Bu bilinmezlerle bir yere gidilmez. Bu bilinmezlerin rehberliğinde bir yere gidilmez. Bu bilmezlerin rehberliğinde mesafe alınamaz. Bunlar Kitap adına, Sünnet adına sadece sizi aldatmış olurlar. Siyasî Müslümanlık denen şey, bu mevzuda öyle bir tuz-biber oldu ki, İslam’ın ruhunu öldürdü, Kitab’ı öldürdü, Sünnet’i öldürdü, Usûlu’d-Din’i öldürdü; sadece meseleyi lafa, lafazanlığa, demagojiye ve diyalektiğe bağladı. *Bu müselles (üçlü) yeniden bir araya getirildiği, yani, kalbî ve ruhî hayat, medresede eğitimi yapılan ulûm-u diniye ile birleştirildiği, bu ulûm-u diniye de fünûn-u medeniye ile birleştirildiği; başka bir ifadeyle, talak-ı selâse ile boşanmış bu üç hakikat bunca zevc-i âherden sonra yeniden bir araya getirildiği zaman, Allah’ın izni ve inayetiyle, onulmaz gibi görünen dertler derman bulacak. Sizler ona namzetsiniz. İnşaallah, cihanın problemlerini Allah çözecek, elinize verecek; gelecek nesiller tarafından yâd-ı cemil olacaksınız.
2/6/20239 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

Müflis Kimdir? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Kul Hakkı! Müflis Kimdir? 1:10 Kul hakkının cezasını burada çekilmiş olursa ahirete bir şey kalmamış olur. 2:09 Zaman, mekan, her şey, Allah da buna şahit
2/5/20233 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Allah Vad-i Sübhanisini Yerine Getirecektir! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah Sevgisi 13 1:24 Şahlar, aktaplar O tertemiz kanalla size gelmişlerdir. 3:11 Ehl-i beytimden ilk defa bana kavuşacak sensin 4:17 Allah vad-i sübhanisini yerine getirecektir.
2/4/20234 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

11.BÖLÜM | “Hak Gelip Putlar Devrildiğinde”- GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Gönüllerin Efendisi programımızda Peygamber Efendimiz 'in (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Bu bölümde: 1-Efendimiz (sav) yakın akrabalarını İslam'a dâvet ediyor 2-Kâbe putlardan temizleniyor...
2/3/202322 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Kıyametler kopsa, İsrafiller surlara üflese ve gökteki gezegenler... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 13/03/2016 tarihinde yayınlanan “Kıvam Kahramanları” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Kalbler yıkılmış, uhuvvet duygusu yıkılmış, Müslümanlığa saygı yıkılmış; din-i mübin-i İslam’ın değerlerini dünyanın dört bir yanına götürme duygusuna karşı terbiyesizlik harekete geçmiş, onu yok etme firavunluk duygusu harekete geçmiş, haince seferberlik duygusu harekete geçmiş. Böyle bir dönemde, kıyametler kopsa, İsrafiller surlara üflese ve gökteki gezegenler başımızdan aşağıya meteorlar gibi yağsa, yine de dönüp onlara bakmadan hak yolda yürümemize vesile olacak bir kıvama ihtiyaç var. Belki bazılarımız yolda döküleceğiz. Fakat Kur’an’ın ve Sünnet’in elmas düsturlarını düstur-u hayat yaparak, insanlarla Allah arasındaki engelleri bertaraf etmek suretiyle gönüllerin Allah’la buluşmasını sağlamaya koşmaktan asla dûr olmamalıyız. Problemler ancak bu sayede çözülecektir, Allah’ın izni ve inayetiyle. “Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder.” *Olması gereken kıvamın esası, İslam’ın üç önemli hakikatine irca edilebilir. 1. Kalbî ve ruhî hayat ufku 2. Tekvinî emirlerin mütalaası, tedrisi, tezekkürü, tedebbürü, teemmülü. 3. Ulûm-u diniye-i İslamiye. *Bu üç esas bir döneme kadar beraber yürüdü. Hazreti Pîr’in ifadesiyle, beşinci asra kadar minvechin, İstanbul’un fethinde de bir yönüyle fluleşme oldu. “Cihanı fethettik, âlemi zabt u rabt altına aldık!” düşüncesi bir yönüyle ağır bastı. O mevzuda sağda-soldaki çalışmalar, araştırmalar, münferit bir kısım gayretler istisna edilecek olursa, topyekûn bir toplumun o istikamette heyecanını görmek, göstermek mümkün değildir. Beşinci asra kadar olan şey çoktan ölmüştür. *Oysaki Hazreti Üstad şöyle diyor, “Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.” Hepimiz talebeyiz; talebenin himmeti ancak o iki cenah ile pervaz eder. İftirak ettikleri zaman birinden taassup doğar; ikincisinden de belki gevşeklik, belki şüphe, belki tereddüt, belki oynaklık, belki septizm, belki sofizm doğar.
2/3/20238 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Fizik Ötesi Hayat - Cinler | Vaaz-3 | 26.05.1978 | Fethullah Gülen Hocaefendi

İnsanlar cinleri kendi emirleri altında kullanabilirler mi? Romantizm ilk defa beşere cinler vasıtasıyla intikal etmiştir. Şeytanın en büyük hilesi nedir? Cinler musahhar ettikleri kimselere,yaptığı işleri iyi gösterir. Efendimizin zuhuru ile cinlerin sözü tükenmiştir. Cinlerden nasıl korunabiliriz? Şeytan saltanatının hüküm ferma olduğu andaki dünyanın durumu. Hz Ömer'den haber getirmek için gönderilen bir cinin, onun yanına yaklaşamaması. Şeytanın bulunduğu yerler nereleridir? Şeytan insana nasıl hükmeder? Şeytanın feryat ettiği yerler nereleridir?
2/2/20231 hour, 25 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Demagoji ve büyük iddialarla o korkunç problemler halledilemez | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 13/03/2016 tarihinde yayınlanan “Kıvam Kahramanları” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *O dönemdeki insanların o amudî kıvamlarına vesile olan farklı hususlar vardı ki bunların başında İnsanlığın İftihar Tablosu’nun insibağı geliyordu. O, öyle bir mahiyet-i ulviyeye sahip idi ki, önyargısız ve insaflı birinin sadece O’nu görmesi yeterdi; Abdullah bin Selam gibi O’na bakar bakmaz “Vallahi bu çehrede yalan yok!” derdi. *Ashab-ı Kiram’da dine adanmışlık ve ahiret hedefli yaşama ruh hali vardı. Kur’an nurları ve Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in insibağı onları en kötü şartlara dahi hazır hale getirmişti. Defalarca imtihandan geçeceklerine, zaman zaman düşmanla yaka paça olacaklarına, maldan ve candan fedakârlık gerektiren hadiselerle karşı karşıya kalacaklarına ve bütün tehlikelere/tehditlere mukabil dimdik durarak sonraki nesillere de hüsn-ü misal teşkil etmekle vazifeli bulunduklarına gönülden inanmışlardı. Evet, Allah’ın ve Rasûlü’nün verdiği haberler iliklerine ve nöronlarına öyle işlemişti ki, onlara kendi varlıklarına inanmanın ötesinde inanıyorlardı. *Onlar arasında sürekli Kur’an-ı Kerim ayetleri nazil oluyordu. O muhitin kuvve-i inbatiyesini ve o Kamer-i Münir’in nurlarını yanlarına alarak, O’nun etrafında bir hâle haline gelen o insanlar sürekli vahyin sağanağıyla arınıyorlardı. Vahiy, onlara sadece mükellefiyetlerini anlatmıyordu; aralarındaki muhaverelere işaret ediyor, yapmaları gerekli olan şeyleri bildiriyor, bazı yanlışların tashihini yapıyor ve bir kısım pozitif şeyleri de takdirle anıyordu. Böylece, onlar kendilerini hep o vahiy sağanağı altında hissediyor; ayetleri kendileriyle çok alakalı olarak duyuyorlardı. Bu konuda “esbâb-ı nüzul” meselesini düşünmek ufuk açıcı olacaktır. O, “Yürüyün Sasaniler’in üzerine” dediği zaman, sadece otuz kişi olsalardı bile yürürlerdi. *Allah Rasûlü’nün bişaretleri vardı. O müjdeler de sahabede çok ciddi bir metafizik gerilime sebebiyet veriyordu. Beraber bulunmanın, birlikte oturup kalkmanın ve O’ndaki güvenin kazandırdığı sinerjinin yanında verdiği bişaretlerle de öyle bir metafizik gerilim hâsıl oluyordu ki, O, “Yürüyün Sasaniler’in üzerine” dediği zaman, sadece otuz kişi olsalardı bile yürürlerdi. *Bu cümleden olarak, Hendek Harbi’nde bir aralık büyükçe bir kaya çıkmıştı karşılarına; Ashab-ı Kiram’dan güçlü kuvvetli insanlar bile o kayayı parçalayamamışlardı. Onlar, en küçük dertlerini dahi Allah Rasûlü’ne söylerlerdi; bu büyük kayayı da O’na haber verdiler. İnsanlığın İftihar Tablosu, manivelası elinde geldi ve onunla taşı parçalamaya başladı. O, manivelasını indirdikçe taştan kıvılcımlar fışkırıyor.. ve sanki aynı esnada Allah Rasûlü’nde de vahiy ve ilham kıvılcımları çakıyordu. Her vuruşta bir müjde veriyordu: “Bana şu anda Bizans’ın anahtarları verildi. İran’ın anahtarlarının bana verildiğini müşâhede ediyorum… Bana Yemen’in anahtarları verildi; şu anda bulunduğum yerden San’â’nın kapılarını görüyorum.” O en olumsuz şartlar içinde bile Ashâb-ı Kiram bu müjdelerin bir gün mutlaka gerçekleşeceğine gönülden inanıyorlardı.
2/2/202310 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

''Küfrün Merkezinde Deprem - İSMET MACİT'' / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

''Küfrün Merkezinde Deprem - İSMET MACİT'' / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
2/1/20236 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

"Onlar sadece otuz kişi olsalardı bile yürürlerdi" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 13/03/2016 tarihinde yayınlanan “Kıvam Kahramanları” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *O dönemdeki insanların o amudî kıvamlarına vesile olan farklı hususlar vardı ki bunların başında İnsanlığın İftihar Tablosu’nun insibağı geliyordu. O, öyle bir mahiyet-i ulviyeye sahip idi ki, önyargısız ve insaflı birinin sadece O’nu görmesi yeterdi; Abdullah bin Selam gibi O’na bakar bakmaz “Vallahi bu çehrede yalan yok!” derdi. *Ashab-ı Kiram’da dine adanmışlık ve ahiret hedefli yaşama ruh hali vardı. Kur’an nurları ve Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in insibağı onları en kötü şartlara dahi hazır hale getirmişti. Defalarca imtihandan geçeceklerine, zaman zaman düşmanla yaka paça olacaklarına, maldan ve candan fedakârlık gerektiren hadiselerle karşı karşıya kalacaklarına ve bütün tehlikelere/tehditlere mukabil dimdik durarak sonraki nesillere de hüsn-ü misal teşkil etmekle vazifeli bulunduklarına gönülden inanmışlardı. Evet, Allah’ın ve Rasûlü’nün verdiği haberler iliklerine ve nöronlarına öyle işlemişti ki, onlara kendi varlıklarına inanmanın ötesinde inanıyorlardı. *Onlar arasında sürekli Kur’an-ı Kerim ayetleri nazil oluyordu. O muhitin kuvve-i inbatiyesini ve o Kamer-i Münir’in nurlarını yanlarına alarak, O’nun etrafında bir hâle haline gelen o insanlar sürekli vahyin sağanağıyla arınıyorlardı. Vahiy, onlara sadece mükellefiyetlerini anlatmıyordu; aralarındaki muhaverelere işaret ediyor, yapmaları gerekli olan şeyleri bildiriyor, bazı yanlışların tashihini yapıyor ve bir kısım pozitif şeyleri de takdirle anıyordu. Böylece, onlar kendilerini hep o vahiy sağanağı altında hissediyor; ayetleri kendileriyle çok alakalı olarak duyuyorlardı. Bu konuda “esbâb-ı nüzul” meselesini düşünmek ufuk açıcı olacaktır. O, “Yürüyün Sasaniler’in üzerine” dediği zaman, sadece otuz kişi olsalardı bile yürürlerdi. *Allah Rasûlü’nün bişaretleri vardı. O müjdeler de sahabede çok ciddi bir metafizik gerilime sebebiyet veriyordu. Beraber bulunmanın, birlikte oturup kalkmanın ve O’ndaki güvenin kazandırdığı sinerjinin yanında verdiği bişaretlerle de öyle bir metafizik gerilim hâsıl oluyordu ki, O, “Yürüyün Sasaniler’in üzerine” dediği zaman, sadece otuz kişi olsalardı bile yürürlerdi. *Bu cümleden olarak, Hendek Harbi’nde bir aralık büyükçe bir kaya çıkmıştı karşılarına; Ashab-ı Kiram’dan güçlü kuvvetli insanlar bile o kayayı parçalayamamışlardı. Onlar, en küçük dertlerini dahi Allah Rasûlü’ne söylerlerdi; bu büyük kayayı da O’na haber verdiler. İnsanlığın İftihar Tablosu, manivelası elinde geldi ve onunla taşı parçalamaya başladı. O, manivelasını indirdikçe taştan kıvılcımlar fışkırıyor.. ve sanki aynı esnada Allah Rasûlü’nde de vahiy ve ilham kıvılcımları çakıyordu. Her vuruşta bir müjde veriyordu: “Bana şu anda Bizans’ın anahtarları verildi. İran’ın anahtarlarının bana verildiğini müşâhede ediyorum… Bana Yemen’in anahtarları verildi; şu anda bulunduğum yerden San’â’nın kapılarını görüyorum.” O en olumsuz şartlar içinde bile Ashâb-ı Kiram bu müjdelerin bir gün mutlaka gerçekleşeceğine gönülden inanıyorlardı.
2/1/20239 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 19/06/2006 | İlk Günkü Gibi…

Bamteli - 19/06/2006 | İlk Günkü Gibi… by
1/31/202326 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Siz, Karun olma niyetinde değilsiniz... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 27/03/2016 tarihinde yayınlanan “Aman Zehirlenmeyin!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Sen, ey riyakâr nefsim! Dine hizmet ettim diye gururlanma!..” *Dünyevî beklentilere bağlı olan herhangi bir hizmet akîm kalmaya mahkûmdur. Ancak “Varım ol Dost’a verdim hânümanım kalmadı / Cümlesinden el yudum pes dü cihanım kalmadı” mülahazasıyla, yürüdüğünüz yolda sonuna kadar yürürseniz, sizin karşınızda bütün kuvvetler, aysbergler bile olsa, tuz-buz olur erir gider Allah’ın izni ve inayetiyle. *Allah’ın lütfettiği hizmet ve muvaffakiyetleri O’nun lütfu olarak bilmek lazımdır. Allah Teâlâ’nın kendi büyüklüğünü göstermesinin vesilelerinden birisi de çok küçük unsurları kullanarak çok büyük neticeleri halk etmesidir. O dilerse, çok küçük ve sıradan insanlara, dâhi ve güçlü kuvvetli kimselerin başaramayacağı işleri gördürür. *Mazhar olunan başarılar ve güzellikler illa bir sebep ve vesileye bağlanacaksa, şöyle demeli: “Demek arkadaşlar arasında ciddi bir vifak ve ittifak var ki Cenâb-ı Allah tevfikini yâr ediyor. Hizmet gönüllüleri arasındaki kardeşliği bir vesile ve teveccüh kabul ediyor; o teveccühe teveccühle mukabelede bulunarak muvaffakiyetler lütuf buyuruyor.” *Her fert, bir yönüyle kendi sa’yinin de işin içinde olması itibarıyla, “Ya Rabbî, bana lütfettiğin bu nimetlerin birer istidraç olmasından Sana sığınırım!” demelidir. Alvar İmamı nasıl diyor: “Değildir bu bana layık bu bende / Bana bu lütf ile ihsan nedendir?” Hazreti Pir de bu düşünceyi farklı bir ifadeyle şöyle dile getiriyor: “Nefis cümleden edna, vazife cümleden âlâ.” Yine, “Sen, ey riyakâr nefsim! Dine hizmet ettim diye gururlanma. ‘Allah bu dini, fâcir bir adamla da te’yid ve takviye eder.’ sırrınca, müzekka olmadığın için, belki sen kendini o racül-i fâcir bilmelisin!” diyerek bu hususa dikkat çekiyor. Kim diyor bunu? Doğduğu günden itibaren gözünün içine günahın girmediği bir insan söylüyor. Niye söylüyor bunu? Talebelerine ders vermek için: İşte böyle düşünün, Cenâb-ı Hakk’ın lütuflarını sahibinden bilin!..
1/31/20239 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Allah zenginliği istediğine veriyorsa Müslüman olmayanlar neden daha zengin? | F. Gülen Hocaefendi

B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Allah zenginliği istediğine veriyorsa Müslüman olmayanlar neden daha zengin?
1/30/202311 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

“Kâbe’nin Rabbine yemin olsun ki, kurtuldum, ben kazandım!” demişti | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 27/03/2016 tarihinde yayınlanan “Aman Zehirlenmeyin!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Kâbe’nin Rabbine yemin olsun ki, kurtuldum, ben kazandım!” *Dünyanın onulmaz gibi görünen dertleri, çözülmez gibi görünen problemleri ancak kıvam sayesinde halledilebilir. Üst üste müterakim hale gelmiş şahsî, ailevî, içtimaî ve uluslararası problemlerin çözülmesi kıvam ister. Enbiyâ-ı izam, insanlarda o kıvamı meydana getirmek ve o kıvamı ortaya koymak için adeta çırpınıp durmuşlardır. *Kıvam, İnsanlığın İftihar Tablosu’nda (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve etrafındaki insanlarda (radıyallahu anhüm ecmaîn) zirveleşti. Onlarda hedef sadece ihlas oldu, Allah’ın rızası oldu, Allah’a kavuşma iştiyakı oldu. Öyle ki onlar Allah yolunda öbür tarafa yürümeyi kurtuluş saydılar. “Ne zaman bir mızrak benim de sineme saplanacak?!.” mülahazasıyla dolu yaşadılar. Ama yolunda ve usulüyle; intiharcı şeklinde değil, intihar bombacısı şeklinde değil. *Düşman tarafından atılan talihsiz bir mızrak Allah Rasûlü’nün elçisi Haram ibni Milhan’ın sırtından girip göğsünden çıkmıştı. O an zaman durmuştu sanki, herkes vücudundan kan fışkıran sahabîye bakıyordu. Haram ibni Milhan etrafındaki müşrikleri şöyle bir süzmüş, sonra göğsündeki mızrağa bakmış; akan kanını avuçlayıp yüzüne gözüne sürmeye başlamıştı. Nihayet ruhunun ufkuna yürüyeceği sırada Maûne vadisini çınlatan bir ses yükselmişti dudaklarından: “Füztü ve Rabbi’l-Ka’beti” Büyük sahabi, Cennet manzaralarına dalıp gitmiş gibi tebessüm etmiş ve hainlerin içine korku salan bir edayla “Kâbe’nin Rabbine yemin olsun ki, kurtuldum, ben kazandım!” demişti. *Belli dönemde mücadele öyle cereyan ediyordu. Fakat başka bir dönemde maddî kılıç kınına girince, bu defa kalblerle Allah arasındaki engellerin bertaraf edilmesi adına kullanılacak argümanlar da değişti. Kur’an’ın ve Sünnet-i Sahiha’nın elmas düsturlarına sarılarak, insanî değerleri öne çıkararak; kendi yolumuza, yöntemimize, inanç sistemimize delice bağlı olmanın yanı başında başkalarına karşı saygı duyarak; diyaloga açık bulanarak, dünya sulh-u umumîsi adına adımlar atarak, herkese kendi konumu itibarıyla saygılı olarak… Bugünün mücadelesi de böyle olacak. Bu da yine kıvama vabestedir.
1/30/20238 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Kadın peygamber var mıdır? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Kadın peygamber var mıdır? 0:37 Kadından peygamber gelmemiştir 1:24 Kadından bir peygamber gelmemesi bir eksiklik değildir kadın için 3:30 Erkeği kadınlaştırsanız veya kadını erkekleştirseniz itme olacaktır arlarında 4:57 Çocuğu erkek doğursaydı erkekten peygamber gelmemesi gerekirdi
1/29/20235 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Sana Kavuşmaya Şevk İstiyorum | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah Sevgisi 12 0:28 Şevk hiç bıkmadan, usanmadan ye’se kapılmadan Allah’a kavuşmak için çırpınıp durmaktır 1:46 Allah’a vasıl olacağınız ana kadar şevk devam eder 2:45 Allah’ım gizli, açık Senden saygı istiyorum. 3:25 Öfkeli olduğum andan hak kelimesi konuşmayı Senden istiyorum 3:52 Zenginliğimde ve fakirlik halimde iktisat istiyorum Senden 4:24 Hiç bitmeyen nimet istiyorum Senden 4:35 Hiç kesilmeyen göz aydınlığı Senden istiyorum 5:43 Allah’ım her şeyin ötesinde Senin Kerim olan Vechine nazar istiyorum 6:05 Sana kavuşmaya şevk istiyorum
1/28/20236 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

12.BÖLÜM | “Allah Nurunu Tamamlayacak”- GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Hizmetten.com YouTube sayfasında her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Gönüllerin Efendisi programımızda Peygamber Efendimiz 'in (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Bu bölümde: 1-Efendimizin (sav) Mekke'de İslam'a davet yılları 2-Müslümanların Mekke'de çektikleri zorluklar ve işkenceler...
1/27/202324 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

Kimisi makam, kimisi servet, kimisi de iktidar ile zehirlenmiş | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 27/03/2016 tarihinde yayınlanan “Aman Zehirlenmeyin!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Yollar yürünerek alınabilir; azim, irade ve gayretle bugün olmazsa yarın zirvelere ulaşılabilir. *Marifet, muhabbet ve hal Müslümanlığının oluşma süresi, istidat ve kabiliyetlere göre farklılaşabilir. Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri gibi inkişafa açık müstaid bir fıtrat bile bazı şeyleri altmış yaşından sonra duyup hissettiğini söylemiştir. Hazreti Cüneyd’in bu sözünü, onun altmış yaşına kadar ciddi bir şey duymadığı, görmediği, tatmadığı şeklinde anlamak elbette ki doğru değildir ve böyle bir anlayış o mümtaz ruha karşı saygısızlık olur. Demek ki o büyük insan, gözünü insan-ı kâmil ufkuna dikmiş hep oraya bakıyordu ama o ufka dair bir kısım esintileri duymak belli bir zamana vâbesteydi. Belki de o, bu sözüyle insanlardaki istidat farklılıklarına dikkat çekmek istemişti. *Her mefkûre insanının, hayatının gayesi bildiği dâvasını ve vazifesini üstün bir gayretle ele alması, kulluğa dair sorumluluklarını derin bir mesûliyet şuuruyla ve fedakârca yerine getirmesi gerekir. *“Men câle nâle – Yollar yürünerek alınabilir, zirvelere azim, irade ve plânlarla ulaşılabilir; azimle yola koyulan ve yolculuğun gereklerini yerine getirenler hedeflerine nail olurlar.” ve “Men talebe ve cedde, vecede – Bir şeyi gönülden dileyen ve onu elde etmek için azim ve iradesinin hakkını vererek çalışıp çabalayan insan mutlaka istediği o şeyi bulur.” hakikatleri hep hatırda tutulmalıdır. “Günahım gözümde büyüdükçe büyüdü ama onu alıp affının yanına koyunca, affını tasavvurlar üstü büyük buldum.” *İnsan, kusurları ve günahları açısından kendisine derin ve kuşatıcı bir bakışla bakmalı; en küçük olumsuzluklarını Everest Tepesi kadar büyük görmelidir. Hani bir Hak dostu diyor ya, “Beni günahlarla tartarsa Hazreti Deyyân / Kırılır arsa-i mahşerde arş-ı mizan” Mü’min, kendine öyle bakmalıdır. *Esved b. Yezîd hazretleri bütün hayatını dini omuzunda taşımakla ve halis kullukla geçirmiş. Her zaman dini hecelemiş, hep dinle gecelemiş, başka hiçbir şey düşünmemiş. Ruhunun ufkuna yürüme mevsimi gelince, iki büklüm olmuş, ağlamaya durmuş; endişesi yüz kıvrımlarında, gözünün irisinde okunuyormuş. Demişler ki; “Nedir bu hıçkırıklar, günahlarından mı yoksa ölmekten mi korkuyorsun?” Bunun üzerine o büyük Hak dostu, “Hayır hayır, iş çok ciddi; ben günahlarımdan ya da ölümden değil, küfür üzere ölmekten korkuyorum.” cevabını vermiş. *Vakıa, ümidini yitirmemek ve reca hissini hep canlı tutmak da bir esastır. “Ger günahım kûh-i Kaf olsa ne gam ya Celîl / Rahmetin bahrına nisbet ennehü şey’ün kalîl” (Ey güzel isimlerinden birisi de Celîl olan ulu Sultanım! Gerçi benim günahlarım, büyüklüğünü takdir edemediğim Kaf dağından daha büyüktür. Fakat dağlar kadar günah işlemiş olsam da ne gam; yine kaçkınlar gibi dönüp dolaşıp Senin kapına geldim ya! Hem benim dağlar cesametindeki günahlarım Senin rahmet, merhamet ve af deryalarına nispetle bir “şey-i kalîl”dir; deryada damla bile değil.) Evet, bu reca hissini de yitirmemek lazımdır.
1/27/20239 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Kul hakkının ahirete bırakmanın mahsuru var mıdır? | Fethullah Gülen Hocaefendi

B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Kul hakkının ahirete bırakmanın mahsuru var mıdır?
1/26/20233 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

“Nedir bu hıçkırıklar, ölümden mi korkuyorsun?” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 27/03/2016 tarihinde yayınlanan “Aman Zehirlenmeyin!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Yollar yürünerek alınabilir; azim, irade ve gayretle bugün olmazsa yarın zirvelere ulaşılabilir. *Marifet, muhabbet ve hal Müslümanlığının oluşma süresi, istidat ve kabiliyetlere göre farklılaşabilir. Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri gibi inkişafa açık müstaid bir fıtrat bile bazı şeyleri altmış yaşından sonra duyup hissettiğini söylemiştir. Hazreti Cüneyd’in bu sözünü, onun altmış yaşına kadar ciddi bir şey duymadığı, görmediği, tatmadığı şeklinde anlamak elbette ki doğru değildir ve böyle bir anlayış o mümtaz ruha karşı saygısızlık olur. Demek ki o büyük insan, gözünü insan-ı kâmil ufkuna dikmiş hep oraya bakıyordu ama o ufka dair bir kısım esintileri duymak belli bir zamana vâbesteydi. Belki de o, bu sözüyle insanlardaki istidat farklılıklarına dikkat çekmek istemişti. *Her mefkûre insanının, hayatının gayesi bildiği dâvasını ve vazifesini üstün bir gayretle ele alması, kulluğa dair sorumluluklarını derin bir mesûliyet şuuruyla ve fedakârca yerine getirmesi gerekir. *“Men câle nâle – Yollar yürünerek alınabilir, zirvelere azim, irade ve plânlarla ulaşılabilir; azimle yola koyulan ve yolculuğun gereklerini yerine getirenler hedeflerine nail olurlar.” ve “Men talebe ve cedde, vecede – Bir şeyi gönülden dileyen ve onu elde etmek için azim ve iradesinin hakkını vererek çalışıp çabalayan insan mutlaka istediği o şeyi bulur.” hakikatleri hep hatırda tutulmalıdır. “Günahım gözümde büyüdükçe büyüdü ama onu alıp affının yanına koyunca, affını tasavvurlar üstü büyük buldum.” *İnsan, kusurları ve günahları açısından kendisine derin ve kuşatıcı bir bakışla bakmalı; en küçük olumsuzluklarını Everest Tepesi kadar büyük görmelidir. Hani bir Hak dostu diyor ya, “Beni günahlarla tartarsa Hazreti Deyyân / Kırılır arsa-i mahşerde arş-ı mizan” Mü’min, kendine öyle bakmalıdır. *Esved b. Yezîd hazretleri bütün hayatını dini omuzunda taşımakla ve halis kullukla geçirmiş. Her zaman dini hecelemiş, hep dinle gecelemiş, başka hiçbir şey düşünmemiş. Ruhunun ufkuna yürüme mevsimi gelince, iki büklüm olmuş, ağlamaya durmuş; endişesi yüz kıvrımlarında, gözünün irisinde okunuyormuş. Demişler ki; “Nedir bu hıçkırıklar, günahlarından mı yoksa ölmekten mi korkuyorsun?” Bunun üzerine o büyük Hak dostu, “Hayır hayır, iş çok ciddi; ben günahlarımdan ya da ölümden değil, küfür üzere ölmekten korkuyorum.” cevabını vermiş. *Vakıa, ümidini yitirmemek ve reca hissini hep canlı tutmak da bir esastır. “Ger günahım kûh-i Kaf olsa ne gam ya Celîl / Rahmetin bahrına nisbet ennehü şey’ün kalîl” (Ey güzel isimlerinden birisi de Celîl olan ulu Sultanım! Gerçi benim günahlarım, büyüklüğünü takdir edemediğim Kaf dağından daha büyüktür. Fakat dağlar kadar günah işlemiş olsam da ne gam; yine kaçkınlar gibi dönüp dolaşıp Senin kapına geldim ya! Hem benim dağlar cesametindeki günahlarım Senin rahmet, merhamet ve af deryalarına nispetle bir “şey-i kalîl”dir; deryada damla bile değil.) Evet, bu reca hissini de yitirmemek lazımdır. *İmam Gazzali hazretlerinin yaklaşımıyla, insan hayattayken hep havf yörüngeli yaşamalı, Allah karşısında mehabet duygusuyla oturup kalkmalı; fakat can hulkuma gelip el el ile, ayak ayak ile “elveda, elfirak” dedikleri zaman da hep reca soluklamalıdır. İmam Şafii’nin dediği gibi demelidir: وَلَمَّا قَسَا قَلْبِي وَضَاقَتْ مَذَاهِبِي جَعَلْتُ الرَّجَا لِعَفْوِكَ سُـلَّمَا تَعَاظَمَنِي ذَنْبِـي فَلَمَّا قَرَنْـتُـهُ بِعَفْوِكَ رَبِّي كَانَ عَفْوُكَ أَعْظَمَا “Kalbim kasvet bağlayıp yollar da sarpa sarınca, ümidimi affına merdiven yaptım. Günahım gözümde büyüdükçe büyüdü ama onu alıp affının yanına koyunca, affını tasavvurlar üstü büyük buldum.”
1/26/20236 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 12/06/2006 | Sohbet-i Cânan ve Vicdandaki Bedir

Bamteli - 12/06/2006 | Sohbet-i Cânan ve Vicdandaki Bedir by
1/25/202325 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

Ne kadar değişik zehir ve ne çok zehirlenen insan var!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 27/03/2016 tarihinde yayınlanan “Aman Zehirlenmeyin!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Peygamber Efendimiz bazen bir mecliste yetmiş ya da yüz defa istiğfar ederdi; biz de hiç olmazsa günde yedi veya on defa gönülden bağışlanma dilesek!.. *Günümüzün insanı genel tavırları itibariyle her şeyi halletmiş gibi ciddi bir emniyet içinde yaşıyor; istiğfar ve tevbe gibi çok önemli dinamiklere uzak bulunuyor. *Bağışlanma talebinin sözle yapılanına “istiğfar” denir. İstiğfar; insanın, içine düştüğü bir hatanın pişmanlığıyla kıvranarak Cenâb-ı Hak’tan kusurlarının affedilmesini ve günahlarının bağışlanmasını istemesi, afv ve mağfiret dilemesi demektir. İstiğfar, bir başlangıçtır; onun devamı ve müntehası ise, tevbe, inâbe ve evbedir. *Tevbe; hataları itiraf edip pişmanlıkla kıvranmak, fevt edilen sorumlulukları yerine getirerek, yeniden toparlanıp Cenâb-ı Hakk’a yönelmektir. Hakikat ehlince tevbe; duyguda, düşüncede, tasavvur ve davranışlarda Zât-ı Ulûhiyet’e karşı içine düşülen muhalefetten kurtulup O’nun emirleri ve yasakları zaviyesinden, yeniden O’nunla muvafakat ve mutabakata ulaşma gayretidir. *İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem) mâsum ve masûn olduğu halde bazen bir mecliste yetmiş ya da yüz kere istiğfar ederdi; kendi ufku itibariyle, seyyidü’l-mukarrebin olması açısından ve imamlığı zaviyesinden, dualarında adeta nefsini yerden yere vururdu. Bu haliyle de bize nasıl davranmamız gerektiğini talim buyururdu. Ne kadar değişik zehir ve ne çok zehirlenen insan var!.. *Nefsini sık sık sorgulamayan, istiğfar ve tevbe ihtiyacı hissetmeyen bir insan bütün mesâvîye karşı kapıları aralamış sayılır ve hiç olmayacak şeylerle çarpılır. Çarpıldığı her şey de onu felç eder, hafizanallah. Dünyanın cazibedar güzellikleri zehirler, felç eder. Basit bir aile muhitinden, bir gecekondudan bir gündüz-konduya gelince saltanat zehirlenmesine maruz kalır. *Basit bir muhitten biraz daha alımlı çalımlı bir muhite gelme.. basit bir takdirden herkes tarafından takdir edilir bir duruma yükselme.. acz, fakr ve kuvvetsizlikten birden bire hiç ummadığı şekilde bir kuvvet ve bir iktidarı elde etme.. Cennet’in kenzi olan “Lâ havle ve lâ kuvvete”yi tamamen kendinde görme.. “istediğimi yaparım, istediğimi işlerim” mülahazasına kapılma.. biraz okuyup yazınca kendini her şeyi bilir zannetme… Bunlar kendisini sık sık kontrol etmeyen/edemeyen, günde birkaç defa ister istiğfar, ister tevbe, ister inâbe, ister evbe havuzunda arınmaya çalışmayan kimselerin zehirlenmeleridir. *Meseleyi nefis muhasebesine bağlı götürmeyen, nazarı sürekli kalbî ve ruhî hayatta olmayan, günde bir kaç defa “Allahım, her amelimde ihlaslı olmayı, rızana ermeyi, Sana halis aşk u iştiyakla dolu bulunmayı diliyorum, lütfet!..” demeyen insanlar, sayılan hususlardan biriyle zehirlenmekten kurtulamazlar.
1/25/20237 minutes, 42 seconds
Episode Artwork

Fizik Ötesi Hayat - Cinler | Vaaz-2 | 19.05.1978 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Görünmeyen şeylere (melek, cin vs) inanma Kur'an hakikatlerindendir. Cin taifesi tıpkı beşer gibi Efendimizin arkasında saf bağlamıştır. Cenab-ı Allah, ins ve cinn'e beşir ve nezir yollamış mıdır? Beşerin peygamberi cinlere de peygamber midir? İnsanlar henüz yokken 100-300 bin yıl önce cinler yaşıyorlar mıydı? Cinlerden Efendimize neferler gelmiş miydi? Cinlerin Efendimizi davet etmeleri vaki midir? Taif seferi dönüşünde Efendimize biat eden 300 cin Ömer bin Abdülaziz'in Taraka isimli cinin ölümüne şahit olması. Cin ve ins Allah'ın emirlerine uymakla mükellef kullar mıdır? Ehl-i imanın ölümüne sema ve arzdaki varlıklar ağlar.
1/24/20231 hour, 21 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

Ötede boş ve manasız “keşke”ler | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 03/04/2016 tarihinde yayınlanan “Huzurun Üç Şartı ve Dip Dalga” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Ötede boş ve manasız “keşke”lerle kıvranmamanın yolu burada istikamet üzere yaşamaktan geçer. *Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلاً يَا وَيْلَتَى لَيْتَنِي لَمْ أَتَّخِذْ فُلَاناً خَلِيلاً لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءَنِي وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْإِنْسَانِ خَذُولاً “O gün zalim, parmaklarını ısırır der ki: Eyvah! Keşke o Peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Eyvah! Keşke falanı dost edinmeseydim! Vallahi bana gelen öğütten (Kur’ân’dan) beni o uzaklaştırdı. Zaten şeytan, insanı işte böyle uçuruma sürükleyip sonra da yüzüstü, yalnız bırakır.” (Furkan, 25/27-29) İnsanın ötede boş ve manasız “keşke, keşke”lerle feryad ü figan etmemesi burada istikamet üzere yaşamasına bağlıdır. *Falan filanın “güft u gû”suna takılmadan, “paralel” demesine bakmadan, “terör örgütü” iftirasına aldırmadan bize düşen vazifeyi kusursuz, arızasız yerine getirmeye çalışmamız lazım. *Şayet günümüzün zalimlerinin ve yandaşlarının dediklerine kulak verirseniz, Hakk’a karşı vazife ve sorumluluklarınızı hakkıyla eda etmekten geri kalırsınız. *Ben ilgili haberlere bakmadım ama Kıtmir’in giydiği şu cübbeyi bile bilmem kimin elbiselerinin rengine benziyormuş ve bir mesajmış diye yorumlamışlar. Bu türlü işaretlerle böyle içtihatta bulunma dehası!.. Ebu Hanife olsaydı bu dönemde, onların dizlerinin dibine oturur ve derdi ki: “Ben bu meselenin temel esprisini anlamadım, bana da öğretin bunu, ben de böyle içtihat yapayım!” Böyle ahmak-ı humeka bir kısım müçtehitler, olmayacak şeylerden olmayacak manalar çıkarıyorlar. Ağaç yaprağının dökülüp gübre olmasından bir mana, cübbeden bir mana, elini hareket ettirmenden bir mana… Millet aklını böylesine kaybetmişse, zannediyorum bunları tedavi edecek tımarhanelerle bunların hakkından gelemezsiniz.
1/24/20235 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Pırlanta Kitap Okumaları - 13 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen

Pırlanta Kitap Okumaları - 13 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen by
1/23/20231 hour, 9 minutes, 35 seconds
Episode Artwork

Zannediyorlar ki bu işler böyle devam edecek | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 08/05/2016 tarihinde yayınlanan “Islah Yolu ve Güzergâhtaki Gulyabânîler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Sadece bugüne takılan insanların hali budur. Onlar hem bugünü kaybederler hem de yarını kaybederler. Bugünü kaybederler; zannediyorlar ki bu işler böyle devam edecek. Hayır, maşerî vicdanda temerküz ve tahaşşüt eden çok ciddi bir metafizik gerilim vardır ki, hafizanallah, indirdiği tokatla -yeniçeri tokadı gibi- onları yerle bir eder. Gider böylece dünya; onların sevdalısı oldukları dünya, aşığı oldukları dünya, taptıkları dünya, putperestlik ettikleri dünya ellerinden gidiverir. Ahireti zaten çoktan kaybetmişlerdir. Münafıkların kaybettikleri gibi… Onlar da camiye geliyorlardı, namaz kılıyorlardı, oruç tutuyor görünüyorlardı. Fakat “Kalblerinde bir maraz vardı da Allah marazlarını artırmıştı.” Her hıyanetleri, her nifakları, her dünyaperestlikleri onların iç marazlarını artırıyordu. “Hakîr düştüyse Hizmet, şânına noksan gelir sanma / Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr ü kıymetten.” *Allah Rasûlü münafıklar hakkında perdeyi yırtmadı. Onların çoğunun iç yüzünü biliyordu. Hatta bunları Hazreti Huzeyfe’ye (radıyallâhu anh) söylemişti de. Bundan dolayı da Hazreti Ömer, Hazreti Huzeyfe’yi takip eder, onun kılmadığı cenaze namazını o da kılmazdı. Dahası, Hazreti Ömer (radıyallahu anh) Cennet’le müjdelenmiş bir kutlu sahabiydi; fakat bir türlü akıbetinden emin olamıyordu. Allah Rasûlü’nün, “Benden sonra peygamber gelseydi, Ömer olurdu.” takdiriyle serfiraz bulunmasına rağmen, gidip Hazreti Huzeyfe’nin yakasına yapışıyor ve “Huzeyfe, Allah aşkına söyle, Ömer de münafıklardan mı?” diyordu. *Hâlihazırdaki durumun tesirinde kalmamalı. Ne olursa olsun, vazifemiz i’lâ-i kelimetullah’tır. En ağır şartlar altında -cehenneme koysalar, ayaklarımıza prangalar vursalar, Promete gibi bizi zincirlerle kayalara bağlasalar da- Allah’ın izni ve inayetiyle yine bu vazifemizi yapmaya çalışırız. *Onlar “bitirdik” falan diyorlar! Neyi bitirdiniz?!. Allah’ın ektiği tohum; o (filizlenme manasına) bitiyor. Siz “bitirdik” diyorsunuz; tıpkı çayırlar gibi, o yeniden arkadan yeşeriyor. Zaten olduğu gibi kalsa kuruyacak. Onun için hafif bir budamaya, tımara ihtiyacı var. “Bir bağ ki görmezse terbiye, tımar / Çalı çırpı sarar, hâristan olur.” Bir yönüyle, hâristan (diken tarlası) olmaması için Allah zalimlerin elleriyle biçiyor sizi. *Namık Kemal diyor ki: “Hakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma / Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr ü kıymetten.” Onu az değiştirerek şöyle diyeyim: “Hakîr düştüyse Hizmet, şânına noksan gelir sanma / Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr ü kıymetten.” Sizin kıymetinizle, itibarınızla oynayan ve algı operasyonlarıyla sizi itibarsızlaştırmaya çalışanlar, dünya kamuoyu nezdinde kendi itibarlarını yitiriyorlar. Tarihin sayfalarına itibarsız Nemrut’lar gibi geçecekler, Firavun’lar gibi geçecekler, Şeddat’lar gibi geçecekler!.. *“Bulunmazsa milletin efradı beyninde adalet / Geçer zemine bir gün arşa çıkan pâye-i devlet.” Şimdiye kadar numunesi elli defa görülmüş, varsın bu da elli birincisi olsun!..
1/23/20238 minutes, 34 seconds
Episode Artwork

Kur'an Neden 23 Yılda İndirildi? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

4:34 Sigara içmek tedrici bir intihardır 6:03 O Zatın (S.A.V) bir senede yaptığını bin senede yapabilecekler mi acaba! 6:53 23 sene aslında çok seridir ve mucizedir 9:10 Müslümanlık fıtri olarak bir ağaç gibi büyüyordu 11:11 Kur’anı-I Kerim’in 23 yılda peyderpey indirilmesi fıtratın gereğidir
1/22/202313 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

Ne diye ye'se düşeceğim! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

0:30 Allah’ın sevgilisi olma kuşağına ulaşmışsınız. 1:55 İdbarımızı ikbale çevir Ya Rabbi! 2:40 Öyleyse bu işin arkasında bir başka güç var 2:58 Öyle bir güç ve kuvvet kaynağına dayanmışım ki, o ne bozulur, ne ters yüz edilir, ne de yıkılır 6:08 Senin tuttukların aziz olmuştur
1/21/20237 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

10.BÖLÜM | “Mahzun Yüreklerin Duası”- GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Bu programda GÖNÜLLER SULTANININ (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Bu hafta: ASRI SAADETE YOLCULUK DEVAM EDİYOR Bu bölümde: 1-Efendimize (sav) yalnızlığın sevdirilmesi ve Hira günlerinin başlaması 2-İlk vahyin gelişi 3-Hz Hatice’nin Efendimizi (sav) teselli edişi 4-Hristiyan alim Varaka ibni Nevfel’in Efenfimize (sav) anlattıkları 5-İslamın ilk ayetleri ve oku emrinin hikmetleri..
1/20/202325 minutes, 14 seconds
Episode Artwork

"Nasıl iseniz öyle idare edilirsiniz" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 03/04/2016 tarihinde yayınlanan “Üç Şartı ve Dip Dalga” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi haftanın Bamteli sohbetinde özetle şu hususları dile getirdi: Bir hadisin ifadesiyle, adeta yerin altının üstünden hayırlı olduğu günlerde yaşıyoruz. *Hazreti Bediüzzaman’ın ifadesiyle, bu çağ, bir enaniyet çağı. İnsanlar her şeyi kendi benliklerine ve kendi mülahazalarına göre değerlendiriyorlar; Kitap, Sünnet ve Selef-i Sâlihîn’in sâlihâne yaşamaları umurlarında değil. Heyhat, toplum kendini temelden, dipten böylesine bir çürümüşlüğe terk etmiş. Toplumu sevk ve idare edenler veya o iddiada bulunanlar, işi dipten ele almadıklarından dolayı iş temelden çürümeye başlamış. Aslında, yukarıyı oluşturan ve şekillendiren de o diptir. Halk halk olsa, günümüzdeki müteğallibîn, mütehakkimîn, mutasallıtîn gelip haksız yere sizin işinize, servetinize, malınıza, mülkünüze el koyamazlar. *Hazreti Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) tarafından rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «إِذَا كَانَ أُمَرَاؤُكُمْ خِيَارَكُمْ، وَأَغْنِيَاؤُكُمْ سُمَحَاءَكُمْ، وَأُمُورُكُمْ شُورَى بَيْنَكُمْ فَظَهْرُ الأَرْضِ خَيْرٌ لَكُمْ مِنْ بَطْنِهَا، وَإِذَا كَانَ أُمَرَاؤُكُمْ شِرَارَكُمْ وَأَغْنِيَاؤُكُمْ بُخَلَاءَكُمْ، وَأُمُورُكُمْ إِلَى نِسَائِكُمْ فَبَطْنُ الأَرْضِ خَيْرٌ لَكُمْ مِنْ ظَهْرِهَا» “Şayet sizin idarecileriniz en hayırlılarınız, zenginleriniz en cömertleriniz ve işleriniz de kendi aranızdaki istişarenin (ortak aklın) neticesi ise, o zaman sizin için yerin üstü altından hayırlıdır. Fakat yöneticileriniz en şerlileriniz, zenginleriniz en cimrileriniz ve işleriniz de (meşveretten mahrum olarak) cins-i sânîye bırakılmış ise, o takdirde de sizin için yerin altı üstünden daha hayırlıdır.” (Tirmizi, Fiten, 78) *Hadisin mealinde “cins-i sânî” kaydını koyduk; zira işlerin istişare ile götürülmeyip de ona mukabil olarak taife-i nisaya havale edilmesi meselesi, üzerinde ayrıca durulması ve açıklanması gereken bir husustur. *Bu hadis-i şerifin ilk bölümünde, yaşanabilir bir dünya resmeden Rehber-i Ekmel Efendimiz, hadisin ikinci kısmında da onun tersi olarak, dünyayı zindan edecek hususları gayet veciz bir şekilde dile getirmektedir. Mü’min, kendisinin olduğu gibi, uhdesine aldığı eşinin ve çocuklarının helal rızıkla beslenmelerine de azamî derecede dikkat etmek mecburiyetindedir. *İslamî geleneklerimiz ve aile yapımız açısından bir insan, kendisinin olduğu gibi, uhdesine aldığı kimselerin rızıklarının helal olmasına da azamî derecede dikkat etme mecburiyetindedir. Onun için kütüb-i fıkhiyede, helal yoldan ailenin maişetini temin edip edememe durumuna göre, ferdin izdivacının hükmü ele alınmıştır. Buna göre bazı Hanefi fukahasınca harama girecek bir insanın evlenmesinin farz olduğu; ciddi harama girme ihtimali bulunmayan fakat kendini kontrol edememe durumunda olan bir kimsenin ise izdivacının vacip olduğu ifade edilmiştir. *Buna karşılık harama girme endişesi bulunmayan ve kendini de kontrol etmesi kavi görünen bir kimse için izdivacın sünnet olduğu dile getirilmiştir. Çünkü Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), تَنَاكَحُوا تَكْثُرُوا فَإِنِّي أُبَاهِي بِكُمُ الْأُمَمَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ “Evlenin, çoğalın, zira ben, kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” buyurmuştur. *Fıkıh kitaplarında evliliğin hükmünün açıklandığı yerlerde ele alınan bir husus daha vardır: Eğer bir insan eşine, çoluk çocuğuna şüpheli veya haram lokma yedirecekse onun evlenmesinin mekruh olacağı hükmüne varılmış ve böyle birinin evlenmemesinin daha uygun olacağı ifade edilmiştir.
1/20/20238 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Fatiha 5. ayet ile kaderimizin önceden takdir edilmiş olması bir birine zıt mıdır? | F.G. Hocaefendi

B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Fatiha 5. ayet ile kaderimizin önceden takdir edilmiş olması bir birine zıt mıdır?
1/19/20232 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Rüşveti hediye kabul ediyorlarsa... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 03/04/2016 tarihinde yayınlanan “Üç Şartı ve Dip Dalga” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi haftanın Bamteli sohbetinde özetle şu hususları dile getirdi: Bir hadisin ifadesiyle, adeta yerin altının üstünden hayırlı olduğu günlerde yaşıyoruz. *Hazreti Bediüzzaman’ın ifadesiyle, bu çağ, bir enaniyet çağı. İnsanlar her şeyi kendi benliklerine ve kendi mülahazalarına göre değerlendiriyorlar; Kitap, Sünnet ve Selef-i Sâlihîn’in sâlihâne yaşamaları umurlarında değil. Heyhat, toplum kendini temelden, dipten böylesine bir çürümüşlüğe terk etmiş. Toplumu sevk ve idare edenler veya o iddiada bulunanlar, işi dipten ele almadıklarından dolayı iş temelden çürümeye başlamış. Aslında, yukarıyı oluşturan ve şekillendiren de o diptir. Halk halk olsa, günümüzdeki müteğallibîn, mütehakkimîn, mutasallıtîn gelip haksız yere sizin işinize, servetinize, malınıza, mülkünüze el koyamazlar. *Hazreti Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) tarafından rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «إِذَا كَانَ أُمَرَاؤُكُمْ خِيَارَكُمْ، وَأَغْنِيَاؤُكُمْ سُمَحَاءَكُمْ، وَأُمُورُكُمْ شُورَى بَيْنَكُمْ فَظَهْرُ الأَرْضِ خَيْرٌ لَكُمْ مِنْ بَطْنِهَا، وَإِذَا كَانَ أُمَرَاؤُكُمْ شِرَارَكُمْ وَأَغْنِيَاؤُكُمْ بُخَلَاءَكُمْ، وَأُمُورُكُمْ إِلَى نِسَائِكُمْ فَبَطْنُ الأَرْضِ خَيْرٌ لَكُمْ مِنْ ظَهْرِهَا» “Şayet sizin idarecileriniz en hayırlılarınız, zenginleriniz en cömertleriniz ve işleriniz de kendi aranızdaki istişarenin (ortak aklın) neticesi ise, o zaman sizin için yerin üstü altından hayırlıdır. Fakat yöneticileriniz en şerlileriniz, zenginleriniz en cimrileriniz ve işleriniz de (meşveretten mahrum olarak) cins-i sânîye bırakılmış ise, o takdirde de sizin için yerin altı üstünden daha hayırlıdır.” (Tirmizi, Fiten, 78) *Hadisin mealinde “cins-i sânî” kaydını koyduk; zira işlerin istişare ile götürülmeyip de ona mukabil olarak taife-i nisaya havale edilmesi meselesi, üzerinde ayrıca durulması ve açıklanması gereken bir husustur. *Bu hadis-i şerifin ilk bölümünde, yaşanabilir bir dünya resmeden Rehber-i Ekmel Efendimiz, hadisin ikinci kısmında da onun tersi olarak, dünyayı zindan edecek hususları gayet veciz bir şekilde dile getirmektedir. Mü’min, kendisinin olduğu gibi, uhdesine aldığı eşinin ve çocuklarının helal rızıkla beslenmelerine de azamî derecede dikkat etmek mecburiyetindedir. *İslamî geleneklerimiz ve aile yapımız açısından bir insan, kendisinin olduğu gibi, uhdesine aldığı kimselerin rızıklarının helal olmasına da azamî derecede dikkat etme mecburiyetindedir. Onun için kütüb-i fıkhiyede, helal yoldan ailenin maişetini temin edip edememe durumuna göre, ferdin izdivacının hükmü ele alınmıştır. Buna göre bazı Hanefi fukahasınca harama girecek bir insanın evlenmesinin farz olduğu; ciddi harama girme ihtimali bulunmayan fakat kendini kontrol edememe durumunda olan bir kimsenin ise izdivacının vacip olduğu ifade edilmiştir. *Buna karşılık harama girme endişesi bulunmayan ve kendini de kontrol etmesi kavi görünen bir kimse için izdivacın sünnet olduğu dile getirilmiştir. Çünkü Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), تَنَاكَحُوا تَكْثُرُوا فَإِنِّي أُبَاهِي بِكُمُ الْأُمَمَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ “Evlenin, çoğalın, zira ben, kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” buyurmuştur.
1/19/202310 minutes, 44 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 05/06/2006 | Efendimiz’i Rüyada ve Yakazada Görmek İstiyor musunuz?

Bamteli - 05/06/2006 | Efendimiz’i Rüyada ve Yakazada Görmek İstiyor musunuz? by
1/18/202325 minutes, 37 seconds
Episode Artwork

Kitap, Sünnet onların umurlarında değil... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 03/04/2016 tarihinde yayınlanan “Üç Şartı ve Dip Dalga” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi haftanın Bamteli sohbetinde özetle şu hususları dile getirdi: Bir hadisin ifadesiyle, adeta yerin altının üstünden hayırlı olduğu günlerde yaşıyoruz. *Hazreti Bediüzzaman’ın ifadesiyle, bu çağ, bir enaniyet çağı. İnsanlar her şeyi kendi benliklerine ve kendi mülahazalarına göre değerlendiriyorlar; Kitap, Sünnet ve Selef-i Sâlihîn’in sâlihâne yaşamaları umurlarında değil. Heyhat, toplum kendini temelden, dipten böylesine bir çürümüşlüğe terk etmiş. Toplumu sevk ve idare edenler veya o iddiada bulunanlar, işi dipten ele almadıklarından dolayı iş temelden çürümeye başlamış. Aslında, yukarıyı oluşturan ve şekillendiren de o diptir. Halk halk olsa, günümüzdeki müteğallibîn, mütehakkimîn, mutasallıtîn gelip haksız yere sizin işinize, servetinize, malınıza, mülkünüze el koyamazlar. *Hazreti Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) tarafından rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «إِذَا كَانَ أُمَرَاؤُكُمْ خِيَارَكُمْ، وَأَغْنِيَاؤُكُمْ سُمَحَاءَكُمْ، وَأُمُورُكُمْ شُورَى بَيْنَكُمْ فَظَهْرُ الأَرْضِ خَيْرٌ لَكُمْ مِنْ بَطْنِهَا، وَإِذَا كَانَ أُمَرَاؤُكُمْ شِرَارَكُمْ وَأَغْنِيَاؤُكُمْ بُخَلَاءَكُمْ، وَأُمُورُكُمْ إِلَى نِسَائِكُمْ فَبَطْنُ الأَرْضِ خَيْرٌ لَكُمْ مِنْ ظَهْرِهَا» “Şayet sizin idarecileriniz en hayırlılarınız, zenginleriniz en cömertleriniz ve işleriniz de kendi aranızdaki istişarenin (ortak aklın) neticesi ise, o zaman sizin için yerin üstü altından hayırlıdır. Fakat yöneticileriniz en şerlileriniz, zenginleriniz en cimrileriniz ve işleriniz de (meşveretten mahrum olarak) cins-i sânîye bırakılmış ise, o takdirde de sizin için yerin altı üstünden daha hayırlıdır.” (Tirmizi, Fiten, 78) *Hadisin mealinde “cins-i sânî” kaydını koyduk; zira işlerin istişare ile götürülmeyip de ona mukabil olarak taife-i nisaya havale edilmesi meselesi, üzerinde ayrıca durulması ve açıklanması gereken bir husustur. *Bu hadis-i şerifin ilk bölümünde, yaşanabilir bir dünya resmeden Rehber-i Ekmel Efendimiz, hadisin ikinci kısmında da onun tersi olarak, dünyayı zindan edecek hususları gayet veciz bir şekilde dile getirmektedir. Mü’min, kendisinin olduğu gibi, uhdesine aldığı eşinin ve çocuklarının helal rızıkla beslenmelerine de azamî derecede dikkat etmek mecburiyetindedir. *İslamî geleneklerimiz ve aile yapımız açısından bir insan, kendisinin olduğu gibi, uhdesine aldığı kimselerin rızıklarının helal olmasına da azamî derecede dikkat etme mecburiyetindedir. Onun için kütüb-i fıkhiyede, helal yoldan ailenin maişetini temin edip edememe durumuna göre, ferdin izdivacının hükmü ele alınmıştır. Buna göre bazı Hanefi fukahasınca harama girecek bir insanın evlenmesinin farz olduğu; ciddi harama girme ihtimali bulunmayan fakat kendini kontrol edememe durumunda olan bir kimsenin ise izdivacının vacip olduğu ifade edilmiştir.
1/18/20237 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Fizik Ötesi Hayat - Cinler | Vaaz-1 |12.05.1978 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Kur'an'ın tarifi içinde cinlerin varlığına inanmak farzdır. 20.yy'ın hastalığı: Gördüğüne inanmak,görmediğini inkar etmek. İnsan cinleri inkar ettiği nispette onların hakimiyetine girer. Asrımızda cinler insanlar üzerine hakimiyetlerini nasıl kurmuşlardır? Beşerin olmadığı zamanda cinler mevcut muydu? Cinlerin yaratılış maddeleri nelerdir? Cinler görülebilir mi? Cinler insan ve hayvan şeklinde temessül ederler mi? Cinlerin erkek dişileri var mıdır? Cinler de insanlar gibi Ahkam-ı ilahiyeye uymakla mükellef midir? Alem şümul bir davetle zuhur eden Resul-ü Ekrem (sav), cinden inse kadar bütün varlıkların dinlediği, söz söylerken kulak kesildiği, müstesna ve mümtaz bir zattır.
1/17/20231 hour, 24 minutes, 49 seconds
Episode Artwork

Allah'a kulluktan kopunca saltanata kul olur... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 08/05/2016 tarihinde yayınlanan “Islah Yolu ve Güzergâhtaki Gulyabânîler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Boz bulanık hırslarla ve imkânlarını yitireceği korkusuyla titreyen bir talihsiz cihana sultan olsa da hür değildir. *Başkalarına kulluktan sıyrılmanın tek yolu, Allah’a kul olmaktan geçer. Bakmayın bazı kimselerin yalan yanlış namaz kılmalarına!.. İnsan, Allah’a kulluktan kopunca, saltanata kul olur, debdebeye kul olur, tûl-i emele kul olur, tevehhüm-i ebediyete kul olur, bohemce yaşamaya kul olur, parayla pulla oynamaya kul olur, âlemin kendisini alkışlamasına kul olur, parmakla gösterilmeye kul olur, kendisine ayağa kalkmaya kul olur… Böylece, kendisi için elli tane put oluşturur; Lât’lar, Menât’lar, Uzza’lar, Nâile’ler, İsaf’lar, Zeus’ler, Afrodit’ler geride kalır. *Böyle kopuklar dengeli de düşünemezler. Belki bulundukları yeri de teminat altına alamazlar. Bir dönemde bir şey yaparlar ama hep günü kurtarma derdinde oldukları için fiyaskolar yaşarlar. Mesela, bir mesâvîye göz yumarlar; diyelim ki, bir şekavet şebekesiyle, Allah belası bir terör örgütüyle muvakkaten bir anlaşmaya girerler. O terör örgütü, onların ülkelerinin dört bir yanını, kendi ifadeleriyle, cephanelik stokları haline getirirken ya görmüyorlardır -o zaman kör gözlerine sokulsun- veya görüyor, bilerek o meseleye müsamaha ediyorlardır. Bakın neleri kaybettiriyorlar!.. Bir tarafta o şehitlerin şehadetinin, öbür tarafta da bir sürü insanı daha düşman haline getirme ve mağduriyete uğratmanın arkasında ya korkunç bir gaflet, ciddi istihbarat zaafı ve umursamazlık veyahut da o günü gün etme hesabına, onlarla iyi geçinme adına, “Varsın onlar da değişik yerleri cephane stokları yapsınlar!” mülahazası vardır. Birincisi olursa, gaflettir, denaettir, şenaattir, fezaattir; ikincisi ise hıyanettir, alçaklıktır. *Sadece bugüne takılan insanların hali budur. Onlar hem bugünü kaybederler hem de yarını kaybederler. Bugünü kaybederler; zannediyorlar ki bu işler böyle devam edecek. Hayır, maşerî vicdanda temerküz ve tahaşşüt eden çok ciddi bir metafizik gerilim vardır ki, hafizanallah, indirdiği tokatla -yeniçeri tokadı gibi- onları yerle bir eder. Gider böylece dünya; onların sevdalısı oldukları dünya, aşığı oldukları dünya, taptıkları dünya, putperestlik ettikleri dünya ellerinden gidiverir. Ahireti zaten çoktan kaybetmişlerdir. Münafıkların kaybettikleri gibi… Onlar da camiye geliyorlardı, namaz kılıyorlardı, oruç tutuyor görünüyorlardı. Fakat “Kalblerinde bir maraz vardı da Allah marazlarını artırmıştı.” Her hıyanetleri, her nifakları, her dünyaperestlikleri onların iç marazlarını artırıyordu. “Hakîr düştüyse Hizmet, şânına noksan gelir sanma / Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr ü kıymetten.” *Allah Rasûlü münafıklar hakkında perdeyi yırtmadı. Onların çoğunun iç yüzünü biliyordu. Hatta bunları Hazreti Huzeyfe’ye (radıyallâhu anh) söylemişti de. Bundan dolayı da Hazreti Ömer, Hazreti Huzeyfe’yi takip eder, onun kılmadığı cenaze namazını o da kılmazdı. Dahası, Hazreti Ömer (radıyallahu anh) Cennet’le müjdelenmiş bir kutlu sahabiydi; fakat bir türlü akıbetinden emin olamıyordu. Allah Rasûlü’nün, “Benden sonra peygamber gelseydi, Ömer olurdu.” takdiriyle serfiraz bulunmasına rağmen, gidip Hazreti Huzeyfe’nin yakasına yapışıyor ve “Huzeyfe, Allah aşkına söyle, Ömer de münafıklardan mı?” diyordu. *Hâlihazırdaki durumun tesirinde kalmamalı. Ne olursa olsun, vazifemiz i’lâ-i kelimetullah’tır. En ağır şartlar altında -cehenneme koysalar, ayaklarımıza prangalar vursalar, Promete gibi bizi zincirlerle kayalara bağlasalar da- Allah’ın izni ve inayetiyle yine bu vazifemizi yapmaya çalışırız.
1/17/20239 minutes, 57 seconds
Episode Artwork

Çağlayan Dergisi Başyazı Müzakereleri | Ocak 2023

Yılların sızıntıları birleşti ve umman oldu; ümit bekleyen canlara can oldu. Lütfeyledi Yaradan; coştu ve şimdi o, Çağlayan oldu.
1/16/202356 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

"Hasetçiden daha fazla mazluma benzeyen bir zalim bilmiyorum" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 08/05/2016 tarihinde yayınlanan “Islah Yolu ve Güzergâhtaki Gulyabânîler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hizmet gönüllülerinin aslî vazifesi, basiretlerdeki tabiî, nefsânî ve şeytânî kataraktların ameliyatını yapmaktır. *“Hizmet” dediğimiz bu harekete kendini adamış insanlara düşen vazife, birer göz hekimi gibi insanların gözlerindeki perdeyi kaldırmaya çalışmak; tabiî, nefsânî ve şeytânî kataraktları ameliyat ederek onların her şeyi, görmeleri gerektiği gibi görmelerini sağlamaktır. Denebilir ki, enbiya-ı izâmın, sahabe-i kiramın, tebe-i tâbiîn-i fihâmın, sonra da müçtehitlerin ve müceddidlerin vazifesi de budur. Buna isterseniz emr-i bi’l-mâruf, nehy-i ani’l-münker diyebilirsiniz. *İ’la-i kelimetullahın ve tebliğin özünü “iyiliği emretmek, kötülükten menetmek” sözleriyle hulasa ettiğimiz “emr-i bi’l-maruf, nehy-i ani’l-münker” vazifesi oluşturur. *Allah’ın adının gönüllere nakşedilmesi, İslâm dininin şanına uygun bir biçimde yüceltilip anlatılması mânâsına gelen “i’lâ-i kelimetullah”, bir mü’minin en önemli vazifesi ve esas itibariyle peygamber mesleğidir. Eğer, Allah nezdinde ondan daha kutsal bir vazife olsaydı, Cenâb-ı Hak en seçkin kullarını o vazifeyle gönderirdi. Oysaki Allah Teâlâ, peygamberlerini i’lâ-i kelimetullah vazifesiyle görevlendirmiş ve sürgünlerin, hapishanelerin, hakaretlere maruz kalmaların, işkencelerin, idam sehpalarına götürülmelerin, hatta şehit edilmelerin çokça görüldüğü bu kutsal yola sevk etmiştir. Kur’an-ı Kerim’in üslubuna bakılacak olursa, tergîb ile terhîbin her zaman birbirini takip ettiği görülecektir. *İrşad mesleğinde tebşîr ve inzâr çok önemli iki husustur. Tebşîr, isabetli bir yolun neticesinde insanın içinde beşaşet hâsıl edebilecek, bişaret sayılabilecek bir şey söyleme demektir. İnzâr da eğri yolun encamında insanın başına gelebilecek kötülüklerden o insanı sakındırma manasına gelir. Tebşîr aynı zamanda tergîb (teşvik etme, isteklendirme, imrendirme) ifade etmektedir; inzâr ise terhîb (uyarma, tedbir aldırma, uzaklaştırma) vazifesi görmektedir; bunlardan ilki recâya, ikincisi havfe bakmaktadır; birinde ümitlendirme, diğerinde ise, sakındırma vardır. *Aslında, Kur’an-ı Kerim’in üslubuna bakılacak olursa, tergîb ile terhîbin her zaman birbirini takip ettiği görülecektir. Uzun surelerde makta’ların (belli bir meseleyi ele alan daha kısa bölümlerin) birisinde imrendirme ve teşvik ihtiva eden bir mevzudan bahsediliyorsa, genellikle öbüründe uyarma, tedbir aldırma ve kötü akıbetten alıkoyma manalarını da barındıran bir konu anlatılmaktadır. Hatta peşi peşine gelen kısa sureler arasında da aynı münasebet söz konusudur; önceki surede özendirme varsa, sonrakinde sakındırma bulunmaktadır. *Başka bir açıdan, irşad mesleği, bir yandan arıtma (tahliye – التخلية) diğer taraftan da süsleme (tahliye – التحلية) vazifesidir. Önce nefsi, öfke, inat, bencillik, kıskançlık, hased, kin, nefret ve sair şerre sebep temayüllerden arındırmak; daha doğrusu onların yönlerini hayırlı işlere çevirmek lazımdır. Daha sonra da güzel sıfatları ve güzel ahlakı ruha mal etmek, böylece onu süslemek, ziynetli hale getirmek gerekmektedir. *Rasûl-i Ekrem Efendimiz, rehberliği zaviyesinden dualarında “tahliye” (التخلية) talebinde de bulunmuştur. Mesela, Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz’in sıkça tekrar ettiği dualarından biri şöyledir: اللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَايَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ اللَّهُمَّ نَقِّنِي مِنْ خَطَايَايَ كَمَا يُنَقَّى الثَّوْبُ الْأَبْيَضُ مِنْ الدَّنَسِ اللَّهُمَّ اغْسِلْنِي مِنْ خَطَايَايَ بِالثَّلْجِ وَالْمَاءِ وَالْبَرَدِ “Allah’ım, mağrib ile maşrıkı (batı ile doğuyu) birbirinden uzaklaştırdığın gibi beni de hatalarımdan uzak tut. Allah’ım, beyaz elbisenin kirden arınması gibi beni de hatalarımdan temizle. Allah’ım beni karla, suyla ve dolu ile (yıkanmış elbise gibi) hatalarımdan arındır.”
1/16/20238 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Türk-İslam sentezi ne demektir ve makul müdür? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Türk-İslam sentezi ne demektir ve makul müdür? 1:57 İslam Kur’an-ı Kerim’in pratik hayata mal olmasıdır. 4:06 Tüm mazimiz tamamen İslam’a mal olmuştur.
1/15/20235 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Siz niyetinizin mükafatını alacaksınız | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah Sevgisi 10 0:57 İman edip Salih amel yapanlar için Allah yerde, gökte sevgi koyar gönüllere. 7:57 Siz niyetinizin mükafatını alacaksınız
1/14/20238 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

9.BÖLÜM | “İnsanlığın Problemlerini Çözecek Emin İnsan”- GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. 9. Bölüm -“İNSANLIĞIN PROBLEMLERINI ÇÖZECEK EMIN İNSAN” Hizmetten.com YouTube sitesinde her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Bu programda GÖNÜLLER SULTANININ (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Bu hafta: Siyer dersimizde Efendimiz 35 yaşına geldiğinde gerçekleşen, İslam ve insanlık tarihini derinden etkileyen şu hadiseler incelecek: 1-Hz Fatıma annemiz dünyaya geliyor 2-Kâbe tamir ediliyor.. 3-Hz Ali Efendimizin (sav) evine taşınıyor. 4-Efendimize (sav) yalnızlık sevdiriliyor ve Hira günleri başlıyor..
1/13/202328 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Bâtıl olan yollar... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 27/07/2009 tarihinde yayınlanan “Üç Aylar ve Vazifemiz” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://herkul.org/bamteli/uc-aylar-v... Soru:Son hutbede de okunan "Kutlu Zaman Dilimi Üç Aylar" başlıklı makalenizde üç ayların çok derinden duyulması ve bir ganimet bilinmesi gerektiği ifade ediliyor. Bu bereketli günlerin heyecanını içte duyamama eksikliğini nasıl giderebiliriz? Hem fert planında hem de Kur'an hizmeti adına, bu dönemi en verimli şekilde değerlendirebilmemiz için neler tavsiye edersiniz? -Cuma namazının sıhhat şartlarından birisinin de hutbe olduğu hususunda fakihler görüş birliği içindedirler. Cuma vaktinde camide hazır bulunsa da, hutbeyi dinlemeyen bir insan Cuma namazını kılmamış, sadece öğlenin farzını eda etmiş sayılır. En önemli ibadetlerden biri Kur'an okumaktır; fakat, hutbe irad edilirken bu da yapılamaz. Ayrıca, dünya kelamı hesabına söylenen her söz hutbeyi ifsat eder. (02.05) -Günümüzün nesillerindeki en büyük eksikliklerden biri de meseleleri merak etme ve anlama gayretinin olmayışıdır. (03.03) -Şimdiye kadar üç aylarla ve mübarek gecelerle alâkalı çok şeyler söylenmiş ve yazılmıştır. İnsanın bunları duyması ve okuması güzeldir; fakat asıl müessir olan husus insanın onları anlamaya, içine sindirmeye ve öğrendiklerini uygulamaya çalışmasıdır. (04.41) -Merak, anlama gayreti ve sahip çıkma cehdi olmayınca, en güzel makaleler bile bir kısım süslü ve fantastik ifadelerden ibaretmiş gibi algılanır. (06.00) -Kur'an-ı Kerim'e Allah kelamı olarak bakmazsanız, kafanıza takılacak ve sizi dalalete götürecek çok hususla karşılaşabilirsiniz. Fakat, onu İlahî Kelam olarak benimseyip içine girdiğiniz ve nüzul keyfiyetine nazar ettiğiniz zaman Kur'an'dan çok istifade edersiniz. (07.50) -Üç ayların ganimetinden pay alabilmeniz için evvela onlarda bir ganimetin bulunduğuna inanmanız lazımdır. (08.35) -Kur'an talebeleri için üç aylar iman hizmeti adına çok önemli bir vesiledir. Bu aylarda, kendimizi bulma yolundaki faaliyetlere hız verilmelidir. (10.42) -İnsan isterse ve gayret gösterirse, bu aylarda günahlarından sıyrılabilir, dinin hakikatine ulaşabilir, Cenâb-ı Hakk'ın rahmetine liyakat kesbedebilir ve Allah'a yakın olabilir. Hizmet erleri, bu kutlu zaman dilimini işte bu gayelere matuf olarak değerlendirmelidir. (12.45) -Yapacağımız programlarda insanları bir adım daha Allah'a yaklaştırmıyorsak abesle iştigal ediyoruz demektir. İnsanları eğlendirmek ve onlara hoş dakikalar geçirtmek bizim vazifemiz değildir; sadece cismaniyete hitap eden programlar bizim için zaman israfı sayılır ve günaha girmemize sebebiyet verir. (13.45)
1/13/202310 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Kişi kendisinin küfre girdiğini düşünmeli mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi

B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Kişi kendisinin küfre girdiğini düşünmeli mi?
1/12/20233 minutes, 33 seconds
Episode Artwork

"Üç Aylar" ganimetinden pay alabilmek için... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 27/07/2009 tarihinde yayınlanan “Üç Aylar ve Vazifemiz” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://herkul.org/bamteli/uc-aylar-v... Soru:Son hutbede de okunan "Kutlu Zaman Dilimi Üç Aylar" başlıklı makalenizde üç ayların çok derinden duyulması ve bir ganimet bilinmesi gerektiği ifade ediliyor. Bu bereketli günlerin heyecanını içte duyamama eksikliğini nasıl giderebiliriz? Hem fert planında hem de Kur'an hizmeti adına, bu dönemi en verimli şekilde değerlendirebilmemiz için neler tavsiye edersiniz? -Cuma namazının sıhhat şartlarından birisinin de hutbe olduğu hususunda fakihler görüş birliği içindedirler. Cuma vaktinde camide hazır bulunsa da, hutbeyi dinlemeyen bir insan Cuma namazını kılmamış, sadece öğlenin farzını eda etmiş sayılır. En önemli ibadetlerden biri Kur'an okumaktır; fakat, hutbe irad edilirken bu da yapılamaz. Ayrıca, dünya kelamı hesabına söylenen her söz hutbeyi ifsat eder. (02.05) -Günümüzün nesillerindeki en büyük eksikliklerden biri de meseleleri merak etme ve anlama gayretinin olmayışıdır. (03.03) -Şimdiye kadar üç aylarla ve mübarek gecelerle alâkalı çok şeyler söylenmiş ve yazılmıştır. İnsanın bunları duyması ve okuması güzeldir; fakat asıl müessir olan husus insanın onları anlamaya, içine sindirmeye ve öğrendiklerini uygulamaya çalışmasıdır. (04.41) -Merak, anlama gayreti ve sahip çıkma cehdi olmayınca, en güzel makaleler bile bir kısım süslü ve fantastik ifadelerden ibaretmiş gibi algılanır. (06.00) -Kur'an-ı Kerim'e Allah kelamı olarak bakmazsanız, kafanıza takılacak ve sizi dalalete götürecek çok hususla karşılaşabilirsiniz. Fakat, onu İlahî Kelam olarak benimseyip içine girdiğiniz ve nüzul keyfiyetine nazar ettiğiniz zaman Kur'an'dan çok istifade edersiniz. (07.50) -Üç ayların ganimetinden pay alabilmeniz için evvela onlarda bir ganimetin bulunduğuna inanmanız lazımdır. (08.35) -Kur'an talebeleri için üç aylar iman hizmeti adına çok önemli bir vesiledir. Bu aylarda, kendimizi bulma yolundaki faaliyetlere hız verilmelidir. (10.42) -İnsan isterse ve gayret gösterirse, bu aylarda günahlarından sıyrılabilir, dinin hakikatine ulaşabilir, Cenâb-ı Hakk'ın rahmetine liyakat kesbedebilir ve Allah'a yakın olabilir. Hizmet erleri, bu kutlu zaman dilimini işte bu gayelere matuf olarak değerlendirmelidir. (12.45) -Yapacağımız programlarda insanları bir adım daha Allah'a yaklaştırmıyorsak abesle iştigal ediyoruz demektir. İnsanları eğlendirmek ve onlara hoş dakikalar geçirtmek bizim vazifemiz değildir; sadece cismaniyete hitap eden programlar bizim için zaman israfı sayılır ve günaha girmemize sebebiyet verir. (13.45) -İnsanların eğlenmeye açık yanları vardır; bu açıdan, programlarınıza gösterecekleri alâka sizi aldatabilir. Oysa ki, davetinize icabet eden insan sayısı az olsa ve halk ortaya koyduğunuz faaliyete alâka göstermese bile önemli olan doğru şeyler yapmanız ve doğrunun peşinde olmanızdır. (15.43) -İnsanları derinleştirmeye talip olmalı ve onları marifet hesabına doymazlığa alıştırmalısınız. Bütün muhataplarınızı birer "Hel min mezid - Daha yok mu?!." kahramanı haline getirmelisiniz. Her meseleyi kendinizi bulmaya, özünüze ermeye ve insanları Cenâb-ı Hakk'a yönlendirmeye vesile kılmalısınız. (18.19) -Allah'a götürmeyen ve Rasûl-ü Ekrem'e ulaştırmayan yollar bâtıldır. (19.53)
1/12/20239 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 29/05/2006 | Utanıyorum!..

Bamteli - 29/05/2006 | Utanıyorum!.. by
1/11/202329 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Belki "Hizmet" dediğimiz bu hareket... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 08/05/2016 tarihinde yayınlanan “Islah Yolu ve Güzergâhtaki Gulyabânîler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hizmet gönüllülerinin aslî vazifesi, basiretlerdeki tabiî, nefsânî ve şeytânî kataraktların ameliyatını yapmaktır. *“Hizmet” dediğimiz bu harekete kendini adamış insanlara düşen vazife, birer göz hekimi gibi insanların gözlerindeki perdeyi kaldırmaya çalışmak; tabiî, nefsânî ve şeytânî kataraktları ameliyat ederek onların her şeyi, görmeleri gerektiği gibi görmelerini sağlamaktır. Denebilir ki, enbiya-ı izâmın, sahabe-i kiramın, tebe-i tâbiîn-i fihâmın, sonra da müçtehitlerin ve müceddidlerin vazifesi de budur. Buna isterseniz emr-i bi’l-mâruf, nehy-i ani’l-münker diyebilirsiniz. *İ’la-i kelimetullahın ve tebliğin özünü “iyiliği emretmek, kötülükten menetmek” sözleriyle hulasa ettiğimiz “emr-i bi’l-maruf, nehy-i ani’l-münker” vazifesi oluşturur. *Allah’ın adının gönüllere nakşedilmesi, İslâm dininin şanına uygun bir biçimde yüceltilip anlatılması mânâsına gelen “i’lâ-i kelimetullah”, bir mü’minin en önemli vazifesi ve esas itibariyle peygamber mesleğidir. Eğer, Allah nezdinde ondan daha kutsal bir vazife olsaydı, Cenâb-ı Hak en seçkin kullarını o vazifeyle gönderirdi. Oysaki Allah Teâlâ, peygamberlerini i’lâ-i kelimetullah vazifesiyle görevlendirmiş ve sürgünlerin, hapishanelerin, hakaretlere maruz kalmaların, işkencelerin, idam sehpalarına götürülmelerin, hatta şehit edilmelerin çokça görüldüğü bu kutsal yola sevk etmiştir. Kur’an-ı Kerim’in üslubuna bakılacak olursa, tergîb ile terhîbin her zaman birbirini takip ettiği görülecektir. *İrşad mesleğinde tebşîr ve inzâr çok önemli iki husustur. Tebşîr, isabetli bir yolun neticesinde insanın içinde beşaşet hâsıl edebilecek, bişaret sayılabilecek bir şey söyleme demektir. İnzâr da eğri yolun encamında insanın başına gelebilecek kötülüklerden o insanı sakındırma manasına gelir. Tebşîr aynı zamanda tergîb (teşvik etme, isteklendirme, imrendirme) ifade etmektedir; inzâr ise terhîb (uyarma, tedbir aldırma, uzaklaştırma) vazifesi görmektedir; bunlardan ilki recâya, ikincisi havfe bakmaktadır; birinde ümitlendirme, diğerinde ise, sakındırma vardır. *Aslında, Kur’an-ı Kerim’in üslubuna bakılacak olursa, tergîb ile terhîbin her zaman birbirini takip ettiği görülecektir. Uzun surelerde makta’ların (belli bir meseleyi ele alan daha kısa bölümlerin) birisinde imrendirme ve teşvik ihtiva eden bir mevzudan bahsediliyorsa, genellikle öbüründe uyarma, tedbir aldırma ve kötü akıbetten alıkoyma manalarını da barındıran bir konu anlatılmaktadır. Hatta peşi peşine gelen kısa sureler arasında da aynı münasebet söz konusudur; önceki surede özendirme varsa, sonrakinde sakındırma bulunmaktadır. *Başka bir açıdan, irşad mesleği, bir yandan arıtma (tahliye – التخلية) diğer taraftan da süsleme (tahliye – التحلية) vazifesidir. Önce nefsi, öfke, inat, bencillik, kıskançlık, hased, kin, nefret ve sair şerre sebep temayüllerden arındırmak; daha doğrusu onların yönlerini hayırlı işlere çevirmek lazımdır. Daha sonra da güzel sıfatları ve güzel ahlakı ruha mal etmek, böylece onu süslemek, ziynetli hale getirmek gerekmektedir. *Rasûl-i Ekrem Efendimiz, rehberliği zaviyesinden dualarında “tahliye” (التخلية) talebinde de bulunmuştur. Mesela, Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz’in sıkça tekrar ettiği dualarından biri şöyledir: اللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَايَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ اللَّهُمَّ نَقِّنِي مِنْ خَطَايَايَ كَمَا يُنَقَّى الثَّوْبُ الْأَبْيَضُ مِنْ الدَّنَسِ اللَّهُمَّ اغْسِلْنِي مِنْ خَطَايَايَ بِالثَّلْجِ وَالْمَاءِ وَالْبَرَدِ “Allah’ım, mağrib ile maşrıkı (batı ile doğuyu) birbirinden uzaklaştırdığın gibi beni de hatalarımdan uzak tut. Allah’ım, beyaz elbisenin kirden arınması gibi beni de hatalarımdan temizle. Allah’ım beni karla, suyla ve dolu ile (yıkanmış elbise gibi) hatalarımdan arındır.”
1/11/20239 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Biz buyuz, bu şekilde kalmaya da kararlıyız... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 14/02/2016 tarihinde yayınlanan “Sarılın Şefkate, Yapışın Himmete; Tükürün Korkunun Yüzüne!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Her vesileyi gayelerine ulaşmak için meşru sayan vandallar bizi bilmezler. Ben yeminle söyleyebilirim: Yetmiş küsur senelik hayatım boyunca bilerek bir tek karıncaya basmadım. Himmetinizi âli tutup sürekli yol almalısınız; zinhar “Attan inmeyesüz!..” *Şefkatte bu enginliğin yanında himmette de o ölçüde yüksek olmak lazım. Allah’ın inayetine itimat edip himmeti âli tutmak lazım. Yapan/yaptıran O ise, O’nun yaptığını yedi cihan bir araya gelse yıkamaz. يُرِيدُونَ أَن يُطْفِؤُوا نُورَ اللّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّهُ إِلاَّ أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ Velev kerihe’l-münafikûn, velev kerihe’z-zâlimûn, velev kerihe’l-fülan… “Onlar Allah’ın nûrunu ağızlarıyla üfleyip söndürmek isterler. Allah ise, nûrunu tam parlatmaktan başka bir şeye razı olmaz. İsterse kâfirler hoşlanmasınlar!” (Tevbe, 9/32) Allah nurunu tamamlayacaktır isterse münafıklar bunu kerih görsün, zalimler kerih görsün, falan filan kerih görsün. Bir meşale ki Allah yakmış, onu kimse söndüremez. “Takdir-i Hudâ kuvve-yi bâzû ile dönmez / Bir şem’a ki Mevla yaka, üflemekle sönmez!” (Ziya Paşa) Lâ yentafî; sönmez ve söndürülmez. *Yüz yetmiş küsur ülkede bin dört yüz, bin beş yüz tane okul açmışsınız. Bunu gözde büyütmemeli. “Çok şükür hedef tahakkuk etti…” dememeli. Hayır; şayet bütün insanlığa kendi ruhunuzun ilhamını duyuracaksanız, geçmişten tevarüs ettiğiniz değerler mecmuasını o insanlara da tanıttıracaksanız, enbiya-ı izamın o incelerden ince tığlarıyla örülmüş dantelayı insanlığın nazarlarına arz edecekseniz, bu meseleye hiçbir zaman “bitti!” noktası koymamalısınız. Ara sıra duraklama gibi bir hal olabilir. Oraya da noktalı virgül koyacaksınız; diyeceksiniz ki, “Şimdi muvakkaten söz bitti ama düşünce devam ediyor; rölantideyiz fakat Allah’ın izin ve inayetiyle biz bu meseleyi sonuna kadar götüreceğiz.”
1/10/202310 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

İman Hakikati | Ankara Kocatepe Camii | 11 Mart 1990 | Fethullah Gülen Hocaefendi

İman Hakikati | Ankara Kocatepe Camii | 11 Mart 1990 | Fethullah Gülen Hocaefendi by
1/10/20231 hour, 56 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Yürüdüğünüz yolun doğruluğundan eminseniz... Emin misiniz? | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... İsterlerse çarmıhlar hazırlasınlar; gayr-i meşru siyasetten ve makyavelist şerirlerden Allah’a sığınıp yolumuza devam edeceğiz!.. *Bu hadise bizim adalet ve hakkaniyet felsefemizin menkıbeleşmiş şeklidir. Biz buyduk. Bizi böyle olmaktan çıkaran, bizi şahıs, toplum ve millet deformasyonuna uğratan, küfre ait evsafı Müslümanlıkla karıştırıp çorba yapan, her şeyi karmakarışık hale getirip ciddi bir dejenerasyona sebebiyet veren gayr-i meşru siyaset olmuştur. Hazreti Üstad da “Eûzü billahi mine’ş-şeytâni ve’s-siyâseti – Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım.” diyerek işte o makyavelist siyaseti zemmetmiştir. *Cenâb-ı Hak, ferden, cemaaten ve milleten Raşit Halifeler’in yolunda yürümeye bizleri muvaffak eylesin. Yürüdüğünüz yol budur. Hiçbir şeyden endişe etmeyin Allah’ın izni ve inayetiyle. İsterlerse sizi çarmıhlara gersinler; isterlerse Ashab-ı Uhdud’un yaptığı gibi paramparça etsinler, çukurlara atsınlar, üzerinize diri diri toprak salsınlar!.. Yürüdüğünüz yolun doğruluğundan eminseniz -Emin misiniz?!.- hiç tereddüt etmeden, dine ve insanlığa hizmet etmeye bakın!.. *Birleri nasıl binler yaparız? İslam’ın bu güzel çehresini bütün dünyaya nasıl duyururuz? İnsanlığı muhtaç olduğu o hakikatle nasıl buluştururuz? Nasıl bütün gönüllere su serpmiş ve herkesi serinletmiş oluruz? İslam kevserini âleme nasıl içirmiş oluruz? İslam’ı gerçek ruhuyla bilmeyen, onu IŞİD’de okuyan, en-Nusra’da okuyan, Boko Haram’da okuyan, el-Kaide’de okuyan, Murabıtîn’de okuyan kimselerdeki yanlış telakkileri nasıl değiştirir; onun gerçek Muhammedî yüzünü, Ebu Bekrî yüzünü, Ömerî yüzünü, Osmanî yüzünü, Aliyyî yüzünü nasıl gösteririz? Sevilmesi gerekli olan bu ilahî sistemi, bu Allah vaz’ını insanlara nasıl sevdiririz? Neticede bazıları kabul eder, bazıları sempatiyle bakar, bazıları dost olur, bazıları ilişmemeyi şiar edinir. Böylece dünya huzur ve sükûnu teessüs eder Allah’ın izni ve inayetiyle. İşte sizi bekleyen budur ve üzerinde yoğunlaşmanız gerekli olan hususlar da bunlardır.
1/10/202311 minutes, 1 second
Episode Artwork

“Hâl”in Nasıl İyi misin? - MEHMET YAVUZ ŞEKER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

“Hâl”in Nasıl İyi misin? - MEHMET YAVUZ ŞEKER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
1/9/20236 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

“Düstur - U Nübüvvet ‘Kuvvet Haktadır, Hak Kuvvette Değildir ’ Der M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm’e asla başvurmamışlardır. *Hazreti Osman (radıyallahu anh) da tevazu ve mahviyette ondan geri değildi. Önce Mekke’nin, daha sonra da Medine’nin en zenginlerinden olan ve Mute Hareketi’ne hazırlanılırken beş yüz deveyi yüküyle beraber İslam’a bağışlayan bir insandı. Fakat öyle bir mahviyet ve tevazu içindeydi ki, halife olduğu dönemde Mescid-i Nebevî’de kumdan bir döşek ve yastık yaparak öyle yatıyordu. Şehit edildiği esnada baraka gibi çok basit bir hanede bulunuyordu. İstese o da yaptırabilirdi ama onun yalıları, villaları, sarayları yoktu. *Hazreti Ali efendimizin, halife olduğu dönemde hükmettiği cihan bir yönüyle şimdiki Türkiye kadar yirmi idi. Fakat o iki kat elbiseye sahip değildi. Uzun zaman kuyulardan su çekip evlere su taşıyarak geçimini sağlamıştı. Merhum Seyyid Kutub “El-Adaletü’l-İctimaiyye fi’l-İslam” adlı eserinde diyor ki: “Hazreti Ali kış günlerinde yazlık elbise ile tir tir titriyordu. Yaz günlerinde de bazen kışlık elbiseyle buram buram ter döküyordu. Çünkü iki kat elbisesi yoktu.” Odun Taşıya Taşıya Omuzları Yağırlaşan Bir Peygamber Kızı.. ve Ekmeğini Zeytinyağına Bandırarak Karnını Doyuran Bir Halife *Hazreti Fatıma annemizin odun taşıya taşıya omuzları yağırlaşmış, değirmen çevire çevire elleri nasır bağlamıştı. Bir gün Efendimiz’e gelip o nasırlı ellerini göstermiş, “Ya Rasûlallah! Tahammülfersa oldu, artık götüremiyorum! Bize de ganimetten…” demişti. Peygamber Efendimiz, “Eve gidin, beni orada bekleyin” cevabını vermişti. En sahih hadis kitaplarında nakledildiğine göre, mübarek annemiz hadisenin devamını şöyle anlatıyor: “Gece olmuştu, biz yataktaydık. Efendimiz gelince, ayağa kalkmak istedik, ‘Olduğunuz gibi kalın’ dedi. (Detayına kadar anlatıyor annem; diyor ki) Ayağının serinliğini göğsümde hissetim! Buyurdular ki, ‘Ben size istediğinizden daha hayırlı bir şey söyleyeyim mi? Yatağa girmeden önce 33 defa Subhanallah, 33 defa Elhamdüllilah, (33 veya) 34 defa da Allahu Ekber deyin, bu sizin için daha hayırlıdır!’” *Raşit Halifeler’in beşincisi sayılan Ömer bin Abdülaziz devletin başında bir emanetçi memur gibi durmuş; hazinenin dolup taştığı bir dönemde kendisi zeytinyağına ekmek bandırarak iftar ve sahur yapmıştır. Halası “Yeğen, hani abim zamanında bana bir şey veriliyordu?!.” deyince, “Halacığım, benim şahsi malım yok ki sana vereyim; ben ekmeğimi zeytinyağına banıp yiyorum!” cevabını vermiştir.
1/9/20238 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

İslam’da Demokrasi Var Mıdır M. Fethullah Gülen Hocaefendi

İslam’da demokrasi var mıdır 0:11 İslam dünya ve ahiret mutluluğunu teminat altına alır. 0:36 İslam Allah’ın nizamıdır.
1/8/20231 minute, 46 seconds
Episode Artwork

Öyle Bir Padişaha Vezir Olmalı Ki!.. M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah Sevgisi 9 0:28 Bu millet O’nu çok sevmiştir 2:00 Kabe-i muazzama semada dahi olsaydı bu millet oraya merdiven araştıracaktı çıkmak için 5:50 Öyle bir padişaha vezir olmalı ki, o şiddetli padişaha sırtını keseletsin
1/7/20236 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

8.BÖLÜM | “Cennet Köşesi Bir Yuva”- GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. 8. Bölüm -“CENNET KÖŞESI BIR YUVA” Hizmetten.com YouTube sitesinde her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Bu programda GÖNÜLLER SULTANININ (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Bu hafta: ⦁ İLK ÇİLEKEŞLER ONUN (SAV) AİLESİ İDİ ⦁ Hz Hatice annemiz Efendimizle (sav) 25 yıl evli kaldı. Bunun son on yılı Nübüvvet yıllarıydı. ⦁ Bu yıllarda Efendimize (sav) öyle destek oldu ki tüm hayatını ve malvarlığını O (sav) davasını anlatsın diye ayaklarının altına serdi. ⦁ Zengin bir kadındı. Öyle bir fedakarlık örneği gösterdi ki vefat ettiğinde Efendimiz (sav) onun kefen parasını ödünç almıştı. ⦁ Mekke döneminde Efendimize (sav) en büyük destek başta Hatice annemiz ve çocuklarından gelmişti. ⦁ Öyle ki ilk dönemler işkence ve çile müslümanları Habeşistan’a Hicret’e zorladığında ilk gidenler arasında Efendimiz’in kızı da bulunuyordu.
1/6/202327 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Firavun'da "Malları ganimet.. ” demişti | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/07/2016 tarihinde yayınlanan “ ASR’A YEMİN OLSUN Kİ!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “İşte bu, Allah ve Rasûlü’nün bize vâd ettiği!.. Allah da, Rasûlü de elbette doğru söylemişlerdir.” * Mü’minler biliyorlardı ki; tarihî tekerrürler devr-i daimi mülahazasına bağlı olarak, ayniyet şeklinde olmasa bile misliyet çizgisinde bir kısım musibetlerle karşı karşıya kalacaklar. Öteden beri “Eğer ben kuvvetliysem, güçlüysem, imkânlar elimdeyse, herkes bana biat etmek mecburiyetindedir!” düşüncesine sahip mütemerritlerin hakkı kuvvette görmeleri esprisine bağlı olarak yaptıkları gibi, bir gün birileri de bir ahzab (birleşik gruplar) halinde bir araya gelecek ve onların üzerine yürüyecekler. Bu realiteyi bildikleri için, Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) ve o çizgide olanlar, Hendek’te de “İşte bu, Allah ve Rasûlü’nün bize vâd ettiği!.. Allah da, Rasûlü de elbette doğru söylemişlerdir.” dediler. Diğer taraftan, onlar, gelip çarpan her şeyin Allah’ın izni ve inayetiyle darmaduman olup sağa-sola savrulacağı hakikatine de kalbleri gibi inanıyorlardı: Savrulacaklar Allah’ın izniyle!.. * Bununla beraber, herkes aynı seviyede değildir. Bir de onların en zayıfları dediğimiz kimseler vardı. Bu gruptakiler, tam şirazeden çıkmamış, bütün bütün çözülmemiş ve bağı kopmuş tesbih tanesi gibi dağılmamışlardı; fakat muvakkat bir tereddüt yaşamış ve bir “Acaba?” demiş olabilirler. Böyle olması, her devirde de meselenin böyle olacağına işarettir. Allah (celle celâluhu) Kendisine müteveccih olanları hiçbir zaman ziyasız ve desteksiz bırakmamıştır, bırakmayacaktır. * Bir misal vermek gerekirse: Hazreti Musa’nın (aleyhisselam) ashabı arasında da zaman zaman benzer tereddütleri yaşayanlar olmuştu. Firavun’un etrafındaki mabeyn-i hümayun diyorlardı ki “Ey koca Firavun! ‘Ene rabbükümü’l-a’la!’ diyordun. Musa’yı serbest bırakıp kendi gücüyle baş başa mı koyacaksın?” O da “Ben onu takibe koyulacağım. Onların erkeklerini öldüreceğim, kız çocuklarını bırakacağım.” demişti. “Bunlar (beni) tanımadıklarında dolayı malları ganimet, avratları ve çocukları da cariyedir!” sözü onun tarafından da söylenmişti. * Firavun, Hazreti Musa ve İsrailoğulları’nın arkalarına takılmıştı; güneş doğup ortalığı aydınlatırken Firavun’un ordusu onları takibe koyulmuştu. Onlar o dev cesametleriyle, sistematikleriyle, Ahzab’ın Hendek’e geldiği gibi gelip kovalıyorlar; berikiler de cebrî hicret yapıyor, sadece kaçma adına yanlarına aldıkları şeylerle uzaklaşıyor, göç ediyorlardı. Böylece gelip ırmağa dayanınca ve iki topluluk birbirini görecek kadar yaklaşınca Hazreti Mûsâ’nın arkadaşları: “Eyvah! Bize yetiştiler!” dediler. Çok ciddi bir sarsıntı yaşadıklarından dolayı te’kid içeren ifadelerle “Hiç kuşkusuz, mutlaka biz yakalandık, idrak edildik.” demeye durdular. İşte o anda bile Hazreti Musa “Kellâ!..” dedi; “Hayır, asla!.. Rabbim benimledir ve O muhakkak ki bana kurtuluş yolunu gösterecektir!” * Hazreti Musa, bu tevekkül, teslim, tefviz ve sikasını ortaya koyunca, Allah’la arasındaki münasebet tamam olmuştu. Cenâb-ı Hak da ona, “Asânı denize vur!” diye vahyetti. Vurur vurmaz kudret tecelli etmiş, bütün sebepler tuz buz olmuş ve deniz yarılmıştı. Öyle ki birer koridor gibi açılan yolun iki yanında sular büyük dağlar misillü yükselmişti. Bunu görünce Hazreti Musa ve ashabı iman ve itminanla tepe şeklindeki su kütleleri arasında yürüyüp karşıya geçmişlerdi. O arkadan gelen gafil zannediyordu ki, mü’minin geçtiği yerden kendisi de geçebilir. Bu düşünceyle o da dalmıştı suya ama boğulup gitmişti. (Şuara Sûresi, 29/60-66) * Hâsılı; Allah (celle celâluhu) Kendisine müteveccih olanları hiçbir zaman ziyasız ve desteksiz bırakmamıştır, bırakmayacaktır.
1/6/202310 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Kalbin Miracı | Miraç Kandili | Çamlıca Camii | 6 Nisan 1986 | Fethullah Gülen Hocaefendi

• On dört asır geçmiş olmasına rağmen Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) hala sinelerimizde taptaze ve dipdiri olduğu... • Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi vesellem) "Kardeşlerime selam olsun!" dediği talihliler ve onların misyonu... • İslâm'da mabedin ehemmiyeti ve fonksiyonları... • Yirminci asra gelinceye kadar İslâm Âlemi'nin geçirmiş olduğu dönüşümler ve hadiseler.. kendi öz değerlerinden uzaklaşan nesiller... • Taassubu bırakan Batı Dünyası Kur'ân-ı Kerimi tetkik etme gereği duymaya başladı. Eğer bilinçli bir İslâm dünyası olsaydı, yıllar önce insanlar fevç fevç İslâm'a girecekti... • Bugün Kur'ân'a ve Resûlullah'a dilbeste olmuş, yüzlerce, binlerce sevdalıları görünce insan istikbale ümitle bakıyor, yeniden bir gül devrinin yaşanacağı hissine kapılıyor... • Hak yolunda sıkıntı ve ızdırabın en büyüğünü İslâm'ı omuzlarında ilk defa yükseltenler çekmişlerdir. • Değişen hiçbir şey yoktur.. sıkıntı ve ızdırabın en büyüğünü yine O'nun davasına omuz verenler çekmektedir... • "Bir kavim kendi içinde bir değişikliğe veya bozulmaya uğramadan Allah o kavmi değiştirmez." (Ra'd sûresi, 13/11) âyeti... • Gelecek adına maddî manevî hiçbir beklentisi olmayan günümüz nesli, Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) • emanetinin kıyamete kadar bekçileridir ve sonuna kadar da bu emaneti götürmeye kararlıdırlar... Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) aşkıyla yanan bir gönlün Ravza'ya vardığı zamanki hissiyatı ve ahd ü peymânı... • Miraçta O (sallallahu aleyhi vesellem), bütün göz kamaştırıcı âlemleri perde perde aştı, Cebrail'in bile "Ben bir adım daha atsam yanarım." dediği mekânları geçti ve bambaşka bir âleme ulaştı. Fakat bu kadar cazibedar nimetler içinden, ümmetini de o âlemlere çıkarmak için geri döndü. • Samimiyetle kalkan eller arasında, mahzun ve kederli bir gönlün içten ve samimi yakarışı...
1/5/20231 hour, 17 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Çünkü iki kat elbisesi yoktu... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm’e asla başvurmamışlardır. *Hazreti Osman (radıyallahu anh) da tevazu ve mahviyette ondan geri değildi. Önce Mekke’nin, daha sonra da Medine’nin en zenginlerinden olan ve Mute Hareketi’ne hazırlanılırken beş yüz deveyi yüküyle beraber İslam’a bağışlayan bir insandı. Fakat öyle bir mahviyet ve tevazu içindeydi ki, halife olduğu dönemde Mescid-i Nebevî’de kumdan bir döşek ve yastık yaparak öyle yatıyordu. Şehit edildiği esnada baraka gibi çok basit bir hanede bulunuyordu. İstese o da yaptırabilirdi ama onun yalıları, villaları, sarayları yoktu. *Hazreti Ali efendimizin, halife olduğu dönemde hükmettiği cihan bir yönüyle şimdiki Türkiye kadar yirmi idi. Fakat o iki kat elbiseye sahip değildi. Uzun zaman kuyulardan su çekip evlere su taşıyarak geçimini sağlamıştı. Merhum Seyyid Kutub “El-Adaletü’l-İctimaiyye fi’l-İslam” adlı eserinde diyor ki: “Hazreti Ali kış günlerinde yazlık elbise ile tir tir titriyordu. Yaz günlerinde de bazen kışlık elbiseyle buram buram ter döküyordu. Çünkü iki kat elbisesi yoktu.” Odun Taşıya Taşıya Omuzları Yağırlaşan Bir Peygamber Kızı.. ve Ekmeğini Zeytinyağına Bandırarak Karnını Doyuran Bir Halife *Hazreti Fatıma annemizin odun taşıya taşıya omuzları yağırlaşmış, değirmen çevire çevire elleri nasır bağlamıştı. Bir gün Efendimiz’e gelip o nasırlı ellerini göstermiş, “Ya Rasûlallah! Tahammülfersa oldu, artık götüremiyorum! Bize de ganimetten…” demişti. Peygamber Efendimiz, “Eve gidin, beni orada bekleyin” cevabını vermişti. En sahih hadis kitaplarında nakledildiğine göre, mübarek annemiz hadisenin devamını şöyle anlatıyor: “Gece olmuştu, biz yataktaydık. Efendimiz gelince, ayağa kalkmak istedik, ‘Olduğunuz gibi kalın’ dedi. (Detayına kadar anlatıyor annem; diyor ki) Ayağının serinliğini göğsümde hissetim! Buyurdular ki, ‘Ben size istediğinizden daha hayırlı bir şey söyleyeyim mi? Yatağa girmeden önce 33 defa Subhanallah, 33 defa Elhamdüllilah, (33 veya) 34 defa da Allahu Ekber deyin, bu sizin için daha hayırlıdır!’” *Raşit Halifeler’in beşincisi sayılan Ömer bin Abdülaziz devletin başında bir emanetçi memur gibi durmuş; hazinenin dolup taştığı bir dönemde kendisi zeytinyağına ekmek bandırarak iftar ve sahur yapmıştır. Halası “Yeğen, hani abim zamanında bana bir şey veriliyordu?!.” deyince, “Halacığım, benim şahsi malım yok ki sana vereyim; ben ekmeğimi zeytinyağına banıp yiyorum!” cevabını vermiştir.
1/5/20238 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

“İyi Ki Beni Bu Okula Vermişsin Anne!” - MEHMET YILDIZ HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

“İyi Ki Beni Bu Okula Vermişsin Anne!” - MEHMET YILDIZ HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
1/4/202310 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

“Şimdi konuş ey Ömer, artık seni dinler ve sana itaat ederiz!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm’e asla başvurmamışlardır. *Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir. *Siyasetin Allah’çasını, Peygamber’cesini Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz uyguladılar. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimizden sonra mesele izafiliğe ve nisbîliğe düştü; onun ikide birini, üçte birini, dörtte birini, beşte birini ortaya koyanlar oldu. O ilklere, bir asır sonra yaşayan Ömer b. Abdülaziz çok yaklaştı; onun için bazıları onu Raşit Halifeler’in beşincisi olarak sayarlar. Daha sonraki devirlerde de belki Abbasilerden Mehdî, Hadi ve Harun Reşit gibi kimseler onlara bir ölçüde yaklaştılar. Aynı hususu Selçuklular için de düşünebilirsiniz. Selahaddin için de düşünebilirsiniz. Devlet-i Âliye’de bir kısım rical-i devlet için de düşünebilirsiniz. *Siyasetin namuslusunu, dünya ve ukbâda sorgulanmaya maruz kalmayanını yaşayanlar onlardır. İnandıkları gibi yaşamışlar ve yaşadıklarını çevrelerine aksettirmişler. Meşru yaşamışlar, meşruiyetin dışına çıkmamışlar. En büyük problemleri bile hallederken kat’iyen Makyavelizm’e başvurmamışlar. Hep meşru.. meşru.. meşru… “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah’a karşı hayâ ettim!” Diyen Halife *Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhunun ufkuna yürüdüğünde sayıları (bazı kaynaklarda yüz bin oldukları nakledilse de) otuz-kırk bini geçmeyen sahabe-i kiram efendilerimiz, o dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanî’nin hakkından gelmiş, devletler muvazenesinde önemli bir yere oturmuş ve dünyaya yeni bir nizam vermişlerdi. Üstelik onlar, her birisi bugünkü PKK’nın üç-dört katı büyüklüğündeki on bir tane irtidat hâdisesinin üstesinden gelmişlerdi. Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh), iki buçuk seneye varmayan hilâfeti döneminde, bütün bu fitneleri bastırmış ve asayişi temin etmişti. Bununla beraber, o yüce kamet nazarlarını hep ahirete yoğunlaştırmış; insanlardan bir insan olarak yaşamış; hele asla meşruiyetten ayrılmamış ve helal rızık konusunda da adeta kılı kırk yarmıştı.
1/3/20238 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Pırlanta Kitap Okumaları - 12 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen

Bir kitap özeti programı olan Pırlanta Kitap Okumaları, Dr. İsmail Büyükçelebi Hocamızın yıllardır süregelen nezareti ve takibi ile gerçekleştiriliyor. Bu seride birbirinden değerli uzman konuklarla Bir Fikir ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen kitabının son bölümüne geldik. Dr. Yüksel Çayıroğlu’nun uzun yıllar üzerinde çalışıp telif ettiği kitabın sekizinci ve son bölümünde can alıcı ayrıntılar ve geleceğe ışık tutacak hususlar yer alıyor.
1/2/20231 hour, 13 minutes, 44 seconds
Episode Artwork

Yalan Vallahi Yalan... M.Fethullah Gülen Hocaefendi

#hocaefendi #fethullahgulen #mizan Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm’e asla başvurmamışlardır. *Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir. *Siyasetin Allah’çasını, Peygamber’cesini Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz uyguladılar. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimizden sonra mesele izafiliğe ve nisbîliğe düştü; onun ikide birini, üçte birini, dörtte birini, beşte birini ortaya koyanlar oldu. O ilklere, bir asır sonra yaşayan Ömer b. Abdülaziz çok yaklaştı; onun için bazıları onu Raşit Halifeler’in beşincisi olarak sayarlar. Daha sonraki devirlerde de belki Abbasilerden Mehdî, Hadi ve Harun Reşit gibi kimseler onlara bir ölçüde yaklaştılar. Aynı hususu Selçuklular için de düşünebilirsiniz. Selahaddin için de düşünebilirsiniz. Devlet-i Âliye’de bir kısım rical-i devlet için de düşünebilirsiniz. *Siyasetin namuslusunu, dünya ve ukbâda sorgulanmaya maruz kalmayanını yaşayanlar onlardır. İnandıkları gibi yaşamışlar ve yaşadıklarını çevrelerine aksettirmişler. Meşru yaşamışlar, meşruiyetin dışına çıkmamışlar. En büyük problemleri bile hallederken kat’iyen Makyavelizm’e başvurmamışlar. Hep meşru.. meşru.. meşru… “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah’a karşı hayâ ettim!” Diyen Halife *Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhunun ufkuna yürüdüğünde sayıları (bazı kaynaklarda yüz bin oldukları nakledilse de) otuz-kırk bini geçmeyen sahabe-i kiram efendilerimiz, o dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanî’nin hakkından gelmiş, devletler muvazenesinde önemli bir yere oturmuş ve dünyaya yeni bir nizam vermişlerdi. Üstelik onlar, her birisi bugünkü PKK’nın üç-dört katı büyüklüğündeki on bir tane irtidat hâdisesinin üstesinden gelmişlerdi. Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh), iki buçuk seneye varmayan hilâfeti döneminde, bütün bu fitneleri bastırmış ve asayişi temin etmişti. Bununla beraber, o yüce kamet nazarlarını hep ahirete yoğunlaştırmış; insanlardan bir insan olarak yaşamış; hele asla meşruiyetten ayrılmamış ve helal rızık konusunda da adeta kılı kırk yarmıştı. *Hazreti Ebû Bekir (radıyallahu anh) halife seçildikten sonra da komşularının koyunlarını sağarak geçimini sağlamaya devam etmişti. Bir müddet sonra, önde gelen sahabe efendilerimizin ısrarları üzerine, bütün zamanını Müslümanların ihtiyaçlarına ayırabilmek için cüz’î bir maaşa razı olup koyun sağmaktan vazgeçmişti. Hizmetine mukabil maaş almak ona çok ağır gelmesine rağmen devlet işlerini aksatmamak için buna katlanmıştı. Bununla beraber, kendisine takdir edilen parayı kullanırken elleri titrerdi.
1/2/20238 minutes, 6 seconds
Episode Artwork

İslam'da Kadının Yeri Nedir? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

2:08Kadın evde bir hanımefendi haline gelmiştir. 8:20 Hz. Aişe: Kadınlık aleminin tacı, taçlarda sorgucu büyük kadın… 11:33 İslam hakkında inancı ve kanaati sağlam ve pek olan cemaat kadının İslam sayesinde ve Kuran sayesinde en yüksek seviyeye çıktığını görecektir.
1/1/202311 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 22/05/2006 |Secdedeki Yakınlık

Bamteli - 22/05/2006 |Secdedeki Yakınlık by
12/31/202218 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Bir kere de yakaladı mı artık iflah etmez onu! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

0:47 Bir zamanlar insanlık tarihini kurtarmıştınız 0:52 Bizi kurtarmaya ne zaman geleceksiniz? 1:52 durmadan o büyük inayete davetiyeler çıkarın 2:22 Allah zalime mehil verir, kendisine gelsin diye. Bir kere de yakaladı mı artık iflah etmez onu! Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın:
12/31/20225 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

7.BÖLÜM| “Peygamberlik öncesi, Peygamberâne Temsil”- GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

7. Bölüm -“PEYGAMBERLİK ÖNCESİ, PEYGAMBERÂNE TEMSİL” Hizmetten.com YouTube sitesinde her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Bu programda GÖNÜLLER SULTANININ (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Bu hafta: • Efendimizin (sav) ticari hayatı • Efendimizin (sav) Şam’a yolculuğu • Hılful Fıdul oluşumunu desteklemesi
12/30/202229 minutes
Episode Artwork

"O fitneden korkun ki..." | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm’e asla başvurmamışlardır. *Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir. *Siyasetin Allah’çasını, Peygamber’cesini Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz uyguladılar. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimizden sonra mesele izafiliğe ve nisbîliğe düştü; onun ikide birini, üçte birini, dörtte birini, beşte birini ortaya koyanlar oldu. O ilklere, bir asır sonra yaşayan Ömer b. Abdülaziz çok yaklaştı; onun için bazıları onu Raşit Halifeler’in beşincisi olarak sayarlar. Daha sonraki devirlerde de belki Abbasilerden Mehdî, Hadi ve Harun Reşit gibi kimseler onlara bir ölçüde yaklaştılar. Aynı hususu Selçuklular için de düşünebilirsiniz. Selahaddin için de düşünebilirsiniz. Devlet-i Âliye’de bir kısım rical-i devlet için de düşünebilirsiniz. *Siyasetin namuslusunu, dünya ve ukbâda sorgulanmaya maruz kalmayanını yaşayanlar onlardır. İnandıkları gibi yaşamışlar ve yaşadıklarını çevrelerine aksettirmişler. Meşru yaşamışlar, meşruiyetin dışına çıkmamışlar. En büyük problemleri bile hallederken kat’iyen Makyavelizm’e başvurmamışlar. Hep meşru.. meşru.. meşru… “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah’a karşı hayâ ettim!” Diyen Halife *Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhunun ufkuna yürüdüğünde sayıları (bazı kaynaklarda yüz bin oldukları nakledilse de) otuz-kırk bini geçmeyen sahabe-i kiram efendilerimiz, o dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanî’nin hakkından gelmiş, devletler muvazenesinde önemli bir yere oturmuş ve dünyaya yeni bir nizam vermişlerdi. Üstelik onlar, her birisi bugünkü PKK’nın üç-dört katı büyüklüğündeki on bir tane irtidat hâdisesinin üstesinden gelmişlerdi. Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh), iki buçuk seneye varmayan hilâfeti döneminde, bütün bu fitneleri bastırmış ve asayişi temin etmişti. Bununla beraber, o yüce kamet nazarlarını hep ahirete yoğunlaştırmış; insanlardan bir insan olarak yaşamış; hele asla meşruiyetten ayrılmamış ve helal rızık konusunda da adeta kılı kırk yarmıştı.
12/30/20227 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Siyasetin namuslusunu yaşayanlar... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm’e asla başvurmamışlardır. *Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir. *Siyasetin Allah’çasını, Peygamber’cesini Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz uyguladılar. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimizden sonra mesele izafiliğe ve nisbîliğe düştü; onun ikide birini, üçte birini, dörtte birini, beşte birini ortaya koyanlar oldu. O ilklere, bir asır sonra yaşayan Ömer b. Abdülaziz çok yaklaştı; onun için bazıları onu Raşit Halifeler’in beşincisi olarak sayarlar. Daha sonraki devirlerde de belki Abbasilerden Mehdî, Hadi ve Harun Reşit gibi kimseler onlara bir ölçüde yaklaştılar. Aynı hususu Selçuklular için de düşünebilirsiniz. Selahaddin için de düşünebilirsiniz. Devlet-i Âliye’de bir kısım rical-i devlet için de düşünebilirsiniz. *Siyasetin namuslusunu, dünya ve ukbâda sorgulanmaya maruz kalmayanını yaşayanlar onlardır. İnandıkları gibi yaşamışlar ve yaşadıklarını çevrelerine aksettirmişler. Meşru yaşamışlar, meşruiyetin dışına çıkmamışlar. En büyük problemleri bile hallederken kat’iyen Makyavelizm’e başvurmamışlar. Hep meşru.. meşru.. meşru… “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah’a karşı hayâ ettim!” Diyen Halife *Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhunun ufkuna yürüdüğünde sayıları (bazı kaynaklarda yüz bin oldukları nakledilse de) otuz-kırk bini geçmeyen sahabe-i kiram efendilerimiz, o dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanî’nin hakkından gelmiş, devletler muvazenesinde önemli bir yere oturmuş ve dünyaya yeni bir nizam vermişlerdi. Üstelik onlar, her birisi bugünkü PKK’nın üç-dört katı büyüklüğündeki on bir tane irtidat hâdisesinin üstesinden gelmişlerdi. Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh), iki buçuk seneye varmayan hilâfeti döneminde, bütün bu fitneleri bastırmış ve asayişi temin etmişti. Bununla beraber, o yüce kamet nazarlarını hep ahirete yoğunlaştırmış; insanlardan bir insan olarak yaşamış; hele asla meşruiyetten ayrılmamış ve helal rızık konusunda da adeta kılı kırk yarmıştı. *Hazreti Ebû Bekir (radıyallahu anh) halife seçildikten sonra da komşularının koyunlarını sağarak geçimini sağlamaya devam etmişti. Bir müddet sonra, önde gelen sahabe efendilerimizin ısrarları üzerine, bütün zamanını Müslümanların ihtiyaçlarına ayırabilmek için cüz’î bir maaşa razı olup koyun sağmaktan vazgeçmişti. Hizmetine mukabil maaş almak ona çok ağır gelmesine rağmen devlet işlerini aksatmamak için buna katlanmıştı. Bununla beraber, kendisine takdir edilen parayı kullanırken elleri titrerdi.
12/29/20228 minutes, 50 seconds
Episode Artwork

Yeniden Hakka Dönüş | Bakırköy Yenimahalle Camii | 15 Ekim 1989 | Fethullah Gülen Hocaefendi

• "Azap gelip size çatmadan evvel hepiniz Rabbinize inâbe edin (dönün), O'na teslim olun. Yoksa yardım göremezsiniz." (Zümer Sûresi, 39/54) ayeti… • "Kullarım! Kullarım hepiniz dalalettesiniz. Benden hidayet isteyin, sizi doğru yola hidayet edeyim... Kullarım, gece gündüz durmadan hatalar yapıyorsunuz. Ben ise bütün günahları affederim. Benden mağrifet dileyin, sizi affedeyim." hadisi... • Kusurlarını görebilenler inâbenin (Hakka dönme) ilk menziline adım atmış sayılırlar... • Peygamberler inâbenin ilk menziline nasıl adım attılar? • Ötelere ulaşmış, hakikatle bütünleşmiş ruhların Cenâb-ı Hakk'a inâbesi... Hz. Yusuf (a.s.), Hz. Ebû Bekir (r.a.) ve Bediüzzaman örneği... • Hayatı istihkar eden, bedenin arzularına başkaldıran, Allah'tan başka hiçbir ilah tanımayan gençlerin Allah'a inâbesi... • Sahâbe-i Kiram'dan Enes b. Nadr, Sa'd. b. Rebi, Abdullah b. Cahş ve Ebû Akîl'in (r.anhüm) Allah'a inâbeleri... • Cennet vatanına, aziz milletine ve yüce dinine hizmet etmeye kendilerini adamış günümüzün kahraman yiğitlerinin Cenâb-ı Hakk'a inâbesi... • "Kalbime bahar bulutları gibi dumanlar geliyor ve bu yüzden ben günde yüz defa istiğfar ediyorum. (Rabbime inâbe ediyorum)" hadisi çerçevesinde Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) Cenâb-ı Hakk'a inâbesi... • Çok ağlayan manasına "Bekkâ" lakaplı Muhammed b. Münkedir, yatsı namazının abdestiyle sabah namazını kılan Ebû Hanife ve "Allah'ım senden, sana inâbe etme şehveti istiyorum." diye dua eden Muhâsibî'nin Allah'a inâbeleri... • Günahı en az ömürlü olan insanlar, gerçek inâbeye uyanmış insanlardır...
12/28/20221 hour, 32 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

İkbal cellatlığı yapanların vay haline | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda savmaya bak!..” * Belki birileri, kafaları çok katı, mülâaneyi anlamıyorlar, mübaheleyi anlamıyorlar, mukabeleyi anlamıyorlar. Bu anlamayanlar, anlamamada ısrar edecekler. Aldırmayın. Bir gün, bugün olmazsa yarın, arkadan gelen nesiller dediğiniz şeyleri anlayacaktır. Siz, kendiniz gibi davranın. Sahabeyi karşınıza bir ayna gibi koyun. Sık sık tavır ve davranışlarınızı o ayna karşısında bir kere daha gözden geçirin. * Kötülükleri dahi iyilikle savmaya çalışmak bir mü’min ahlakıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu husus farklı şekillerde nazara verilmektedir. Bu cümleden olarak şöyle buyurulmaktadır: وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ اِدْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ “İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet, 41/34) * Evet, iyilik ile kötülük birbirinden farklı şeylerdir; bunlar müsavî değildir. Siz, kötülük gördüğünüz zaman onu iyilikle savın, iyilikle mukabelede bulunun. Başkaları bin tane yalan söylemiş olsalar da siz “Yahu ben de bir taneyle onlara mukabele edeyim!” demeyin. * Bazen böyle, bağışlayın, yalan furya gittiğinde, iftiralar çok ucuz pazarlarda yer bulduğunda, insanlar zannedebilirler ki, bu böyle de oluyor. Hayır, o iş hiç öyle olmuyor. Hele bir mü’minin işi asla yalan, iftira, karalama, entrika olamaz. * Hedefiniz doğru olduğu gibi, vesileleriniz de meşru olmalıdır. Doğru hedefe ancak doğru argümanlarla varılır. Bağışlar mısınız? Merkeple sultanın huzuruna gidilmez. “Yemin olsun asr’a (zamana); insanlar hüsranda.. ancak şunlar müstesna!..” * Merhum Mehmet Akif der ki: “Hâlık’ın nâmütenâhî adı var, en başı Hak, Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak; Hani Ashab-ı Kiram, ayrılalım derlerken, Mutlaka Sure-i ve’l-Asr’ı okurmuş, bu neden? Çünkü meknûn o büyük surede esrâr-ı felâh, Başta iman-ı hakikî geliyor, sonra salâh, Sonra hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık, Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.” * “Hâlık’ın nâmütenâhî adı var, en başı Hak / Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak.” Hak şimdi yerde mi değil mi?!. Bâtıl gemi azıya almış mı, almamış mı?!. Fitne-fesat zirvede mi değil mi?!. Ahir zamanı resmederken Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu fotoğrafı ortaya koyuyor. O dönemin insanına, “Herkesin bozgunculuk yaptığı dönemde, imar ve ıslah hamlelerini sürdüren gariplere müjdeler olsun!” buyurarak işaret ediyor. Onlar, bir kısım bozguncuların her tarafta yangınlar çıkarmasına karşılık ıslah için çalışan insanlardır. Onlar, arının ölümü karşısında bile ağlayan, karıncaya basmayan, hâlâ bir damlacık hayatı vardır
12/28/20229 minutes, 8 seconds
Episode Artwork

Ele verir talkını kendi yutar salkımı-RECEP ATICI / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

Ele verir talkını kendi yutar salkımı-RECEP ATICI / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER by
12/27/20224 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

"Allah onları helâk etmeyecektir" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-...
12/27/20228 minutes, 46 seconds
Episode Artwork

Kendilerinin helakı ile beraber... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-...
12/26/202210 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

Niyet, insanı kurtarır mı? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Niyet insanı kurtarır mı? 0:12 Niyet seyyiatı (kötülükleri) hasenata (iyiliklere) çevirir. 0:32 Niyet ibadet-i taatın ruhudur. Bir iksir gibidir. 1:34 Niyetin ruhu ihlastır. 3:18 Hiçbir ameli olmayan bir insanın niyeti kendisini kurtaramaz.
12/25/20225 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 15/05/2006 |Şafak Emareleri ve Dertli Sineler

Bamteli - 15/05/2006 |Şafak Emareleri ve Dertli Sineler by
12/24/202225 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Unutmasınlar, Allah'a karşı ilan-ı harp ediyorlar! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah Sevgisi 7 1:34 Allah dostlarına karşı ilan-ı harp edenler UNUTMASINLAR Allah’a karşı ilan-ı harp ediyorlar! 8:02 Biz biliyoruz ki gönüller ancak muhabbete açılacaktır. 8:21 Muhabbetten başkası size yaraşmaz.
12/24/20228 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

6.BÖLÜM | “Peygambere Anne Olmak” - GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. 6. Bölüm -“PEYGAMBERE ANNE OLMAK” Onun (sav) hayatı hayatların en güzelidir! Hizmetten.com YouTube sitesinde her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Bu programda GÖNÜLLER SULTANININ (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Bu hafta: Efendimizin (sav) annesi Hz Amine ile Medine yolcuğu.. Ebva köyünde vefat eden annesinin Efendimiz (sav) için söylediği şiir… Dedesinin yanındaki iki yıl.. Neden Abdülmuttalip ölürken Ebu Leheb isteğinde Efendimizi (sav) ona teslim etmemişti? Ve annemden sonra ANNEM dediği Hz Fatıma binti Esed’e sevgisi ve cenazesinde ki gözyaşları konuşulacak…
12/23/202228 minutes, 1 second
Episode Artwork

Haramlar helal gösterilmiş... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-...
12/23/20229 minutes, 31 seconds
Episode Artwork

Bu apaçık bir zalim sıfatıdır | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-... İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda savmaya bak!..” * Belki birileri, kafaları çok katı, mülâaneyi anlamıyorlar, mübaheleyi anlamıyorlar, mukabeleyi anlamıyorlar. Bu anlamayanlar, anlamamada ısrar edecekler. Aldırmayın. Bir gün, bugün olmazsa yarın, arkadan gelen nesiller dediğiniz şeyleri anlayacaktır. Siz, kendiniz gibi davranın. Sahabeyi karşınıza bir ayna gibi koyun. Sık sık tavır ve davranışlarınızı o ayna karşısında bir kere daha gözden geçirin. * Kötülükleri dahi iyilikle savmaya çalışmak bir mü’min ahlakıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu husus farklı şekillerde nazara verilmektedir. Bu cümleden olarak şöyle buyurulmaktadır: وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ اِدْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ “İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet, 41/34) * Evet, iyilik ile kötülük birbirinden farklı şeylerdir; bunlar müsavî değildir. Siz, kötülük gördüğünüz zaman onu iyilikle savın, iyilikle mukabelede bulunun. Başkaları bin tane yalan söylemiş olsalar da siz “Yahu ben de bir taneyle onlara mukabele edeyim!” demeyin. * Bazen böyle, bağışlayın, yalan furya gittiğinde, iftiralar çok ucuz pazarlarda yer bulduğunda, insanlar zannedebilirler ki, bu böyle de oluyor. Hayır, o iş hiç öyle olmuyor. Hele bir mü’minin işi asla yalan, iftira, karalama, entrika olamaz. * Hedefiniz doğru olduğu gibi, vesileleriniz de meşru olmalıdır. Doğru hedefe ancak doğru argümanlarla varılır. Bağışlar mısınız? Merkeple sultanın huzuruna gidilmez. “Yemin olsun asr’a (zamana); insanlar hüsranda.. ancak şunlar müstesna!..” * Merhum Mehmet Akif der ki: “Hâlık’ın nâmütenâhî adı var, en başı Hak, Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak; Hani Ashab-ı Kiram, ayrılalım derlerken, Mutlaka Sure-i ve’l-Asr’ı okurmuş, bu neden? Çünkü meknûn o büyük surede esrâr-ı felâh, Başta iman-ı hakikî geliyor, sonra salâh, Sonra hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık, Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.” * “Hâlık’ın nâmütenâhî adı var, en başı Hak / Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak.” Hak şimdi yerde mi değil mi?!. Bâtıl gemi azıya almış mı, almamış mı?!. Fitne-fesat zirvede mi değil mi?!. Ahir zamanı resmederken Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu fotoğrafı ortaya koyuyor. O dönemin insanına, “Herkesin bozgunculuk yaptığı dönemde, imar ve ıslah hamlelerini sürdüren gariplere müjdeler olsun!” buyurarak işaret ediyor. Onlar, bir kısım bozguncuların her tarafta yangınlar çıkarmasına karşılık ıslah için çalışan insanlardır. Onlar, arının ölümü karşısında bile ağlayan, karıncaya basmayan, hâlâ bir damlacık hayatı vardır
12/22/20228 minutes, 52 seconds
Episode Artwork

Bişr-i Hafi Gibi - HİZMETTEN SESLİ KÖŞELER

Mehmet Yıldız’ın 11 Kasım Tarihli hizmetten.com sitesinde yayınlanan Bişr-i Hafi Gibi başlıklı yazısı.
12/21/202212 minutes, 5 seconds
Episode Artwork

Herkesin bozgunculuk yaptığı bu dönemde... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-... “İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda savmaya bak!..” * Belki birileri, kafaları çok katı, mülâaneyi anlamıyorlar, mübaheleyi anlamıyorlar, mukabeleyi anlamıyorlar. Bu anlamayanlar, anlamamada ısrar edecekler. Aldırmayın. Bir gün, bugün olmazsa yarın, arkadan gelen nesiller dediğiniz şeyleri anlayacaktır. Siz, kendiniz gibi davranın. Sahabeyi karşınıza bir ayna gibi koyun. Sık sık tavır ve davranışlarınızı o ayna karşısında bir kere daha gözden geçirin. * Kötülükleri dahi iyilikle savmaya çalışmak bir mü’min ahlakıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu husus farklı şekillerde nazara verilmektedir. Bu cümleden olarak şöyle buyurulmaktadır: وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ اِدْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ “İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet, 41/34) * Evet, iyilik ile kötülük birbirinden farklı şeylerdir; bunlar müsavî değildir. Siz, kötülük gördüğünüz zaman onu iyilikle savın, iyilikle mukabelede bulunun. Başkaları bin tane yalan söylemiş olsalar da siz “Yahu ben de bir taneyle onlara mukabele edeyim!” demeyin. * Bazen böyle, bağışlayın, yalan furya gittiğinde, iftiralar çok ucuz pazarlarda yer bulduğunda, insanlar zannedebilirler ki, bu böyle de oluyor. Hayır, o iş hiç öyle olmuyor. Hele bir mü’minin işi asla yalan, iftira, karalama, entrika olamaz. * Hedefiniz doğru olduğu gibi, vesileleriniz de meşru olmalıdır. Doğru hedefe ancak doğru argümanlarla varılır. Bağışlar mısınız? Merkeple sultanın huzuruna gidilmez. “Yemin olsun asr’a (zamana); insanlar hüsranda.. ancak şunlar müstesna!..” * Merhum Mehmet Akif der ki: “Hâlık’ın nâmütenâhî adı var, en başı Hak, Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak; Hani Ashab-ı Kiram, ayrılalım derlerken, Mutlaka Sure-i ve’l-Asr’ı okurmuş, bu neden? Çünkü meknûn o büyük surede esrâr-ı felâh, Başta iman-ı hakikî geliyor, sonra salâh, Sonra hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık, Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.” * “Hâlık’ın nâmütenâhî adı var, en başı Hak / Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak.” Hak şimdi yerde mi değil mi?!. Bâtıl gemi azıya almış mı, almamış mı?!. Fitne-fesat zirvede mi değil mi?!. Ahir zamanı resmederken Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu fotoğrafı ortaya koyuyor. O dönemin insanına, “Herkesin bozgunculuk yaptığı dönemde, imar ve ıslah hamlelerini sürdüren gariplere müjdeler olsun!” buyurarak işaret ediyor. Onlar, bir kısım bozguncuların her tarafta yangınlar çıkarmasına karşılık ıslah için çalışan insanlardır. Onlar, arının ölümü karşısında bile ağlayan, karıncaya basmayan, hâlâ bir damlacık hayatı vardır
12/21/20228 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

İman için kalben tasdik şart mıdır? Şüpheli iman olur mu? | Fethullah Gülen Hocaefendi

B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. İman için kalben tasdik şart mıdır? Şüpheli iman olur mu?
12/20/202212 minutes, 24 seconds
Episode Artwork

"Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız..." | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-... Mü’minlerden öyle yiğitler vardır ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirip sadâkatlerini ispat ettiler. Diğerleri de sıranın kendilerine gelmesini beklemektedirler. *Kur’an-ı Kerim’de iman kuvveti ve Allah’a teslimiyet sayesinde asla sarsıntı yaşamayan mü’minler sena edilmekte; ezcümle şöyle denmektedir: الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ “Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine, ‘Düşmanlarınız olan insanlar size karşı ordu hazırladılar, aman onlardan kendinizi koruyun!’ dediklerinde, bu tehdit onların imanlarını artırmış ve ‘Hasbunallah ve ni’me’l-vekil – Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!’ demişlerdir.” (Âl-i İmrân, 3/173) *Kur’an-ı Kerim, kâmil mü’minlerin sadâkatini şu ilahî beyanla da adeta destanlaştırmaktadır: مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً “Mü’minlerden öyle yiğitler vardır ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirip sadâkatlerini ispat ettiler. Onlardan kimi adağını ödedi, canını verdi; kimi de şehitliği (sıranın kendisine gelmesini) gözlemektedir. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.” (Ahzâb, 33/23) *Evet, bazıları verdikleri sözün gereğini yerine getirdi, bazıları da beklemeye durdular: “Acaba bize ne zaman sıra gelir?!.” Ashâb-ı Kirâm dönemi itibarıyla, insanlar, Mus’ab bin Umeyr, Abdullah ibn-i Cahş, Sa’d ibn-i Rebi’, Mikdat bin Amr gibi sahabîlerin, atlarını mahmuzlayıp adeta ateşin üzerine sürüyor gibi yiğitçe gittiklerini görünce “Acaba bize ne zaman sıra gelir?” dediler. Bu “Bize ne zaman sıra gelir?!.” düşüncesi, kıyamete kadar, o rehberlerin arkasında yürüdüğüne inanan insanların genel mülahazasıdır.
12/20/20227 minutes, 6 seconds
Episode Artwork

Garipler Kervanı | Erzurum Ulucami | 3 Haziran 1990 | Fethullah Gülen Hocaefendi

• Son birkaç asırdır bunalımdan bunalıma sürüklenen insanlık, kendisini kurtaracak ruh ve irade insanlarını beklemektedir. • Allah'ın, adının anılmasına izin verdiği evler... • "Dine ilk omuz verenler gariplerdir. Bir gün gelecek ona omuz verenler yine garipler olacak. Müjdeler olsun gariplere!" hadisi... Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) "kardeşlerim" dediği asrımızın garipleri... Ve bunu tasdik eden rüya... • En büyük garip Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) kavminden çektiği sıkıntılar, özellikle Taiflilerin hakâretlerine maruz kalması ve bütün bu ızdıraplara onların soylarından Müslüman nesiller geleceğini ümit ederek katlanması... • Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) çekmiş olduğu dünyevî sıkıntılar (açlık ve susuzluk v.b.)... • İnsanlığın beklediği ruh ve irade insanları, dünyevî zevklere boyun eğmez, nefsânî arzulara özellikle şehvete teslim olmazlar. • Hz. Ömer (r.a.) devrinde zina etmekten son anda vazgeçen bir gencin Allah (c.c.) katında görmüş olduğu mükâfât... • Yüz güzelliği ile meşhur Süleyman b. Yesâr'ın, bir kadının davetine icabet etmemesi ve buna karşılık manevî âlemde tebcîl edilmesi (yüceltilmesi)... • Asırlarca tasallut ve tahakkümlerin altında inim inim inlemiş dindaş ve soydaşlarımız, kendilerine Anayurt'tan uzanacak kurtarıcı bir el beklemektedirler. • Bir annenin, Anayurd'un soluklarını terennüm eden bir kasetin kendisine hediye edilmesi karşısındaki duyguları... • Bu milleti delicesine sevmekten başka hiçbir derdimiz ve davamız yoktur!...
12/19/20222 hours, 11 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

“Bize ne zaman sıra gelir?" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-... Mü’minlerden öyle yiğitler vardır ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirip sadâkatlerini ispat ettiler. Diğerleri de sıranın kendilerine gelmesini beklemektedirler. *Kur’an-ı Kerim’de iman kuvveti ve Allah’a teslimiyet sayesinde asla sarsıntı yaşamayan mü’minler sena edilmekte; ezcümle şöyle denmektedir: الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ “Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine, ‘Düşmanlarınız olan insanlar size karşı ordu hazırladılar, aman onlardan kendinizi koruyun!’ dediklerinde, bu tehdit onların imanlarını artırmış ve ‘Hasbunallah ve ni’me’l-vekil – Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!’ demişlerdir.” (Âl-i İmrân, 3/173) *Kur’an-ı Kerim, kâmil mü’minlerin sadâkatini şu ilahî beyanla da adeta destanlaştırmaktadır: مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً “Mü’minlerden öyle yiğitler vardır ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirip sadâkatlerini ispat ettiler. Onlardan kimi adağını ödedi, canını verdi; kimi de şehitliği (sıranın kendisine gelmesini) gözlemektedir. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.” (Ahzâb, 33/23) *Evet, bazıları verdikleri sözün gereğini yerine getirdi, bazıları da beklemeye durdular: “Acaba bize ne zaman sıra gelir?!.” Ashâb-ı Kirâm dönemi itibarıyla, insanlar, Mus’ab bin Umeyr, Abdullah ibn-i Cahş, Sa’d ibn-i Rebi’, Mikdat bin Amr gibi sahabîlerin, atlarını mahmuzlayıp adeta ateşin üzerine sürüyor gibi yiğitçe gittiklerini görünce “Acaba bize ne zaman sıra gelir?” dediler. Bu “Bize ne zaman sıra gelir?!.” düşüncesi, kıyamete kadar, o rehberlerin arkasında yürüdüğüne inanan insanların genel mülahazasıdır.
12/19/20226 minutes, 51 seconds
Episode Artwork

Hasetten Nasıl Kurtulabiliriz? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hasetten nasıl kurtulabiliriz? 2:26 Hasedin gıpta şeklinde olanı mahzursuzdur. 4:09 Haset, tıpkı ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi salih amelleri yer bitirir 4:28 Başakalarını kıskanan bir insanın ibadetlerin feyiz ve bereketini görmesine imkan yoktur 5:27 Haset eden kişi Allah’ın icraatını tenkit etmektedir 7:03 İnsan hasedin maddi, manevi zararlarını düşünerek bu kanserden kurtulabilir 7:19 Kişi Allah’ın kendisine verdiği nimetleri düşünmeli 8:30 Her şeye yoluyla varılır 9:43 Başkalarına verilen nimetler merak edilmemelidir
12/18/202211 minutes, 15 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 01/05/2006 |Üstad’ın Bir Muhasebesi ve Beklentisiz Olma Dersi

Bamteli - 01/05/2006 |Üstad’ın Bir Muhasebesi ve Beklentisiz Olma Dersi by
12/17/202229 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Davut gibi feryad u figan ederseniz... | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

1:13 Kalpler benim muhabbetimle doluysa şayet o kalbe başka muhabbet girmeyecektir. 2:25 Bir kalpte iki muhabbet olmaz! 4:27 Mağfiret edersen bu işe ehil Sensin Eğer kapından kovarsan kime giderim ben? 5:10 Siz O’na bir teveccüh etseniz içinizin hemen O’ndan gelen tecellilerle yıkandığını görürsünüz 6:38 Siz O’nu severseniz O sizi sever Eyyüb gibi ağlarsanız yaralarınızı sarar Davut gibi feryad-u figan ederseniz elinizden tutar kaldırır 7:29 Bunun yolu O’nu sevme, O’nu dinleme, O’na gönü verme, gönlünü O’na kaptırmadan geçer
12/17/20227 minutes, 44 seconds
Episode Artwork

5.BÖLÜM | “Nurdan Bir Mucize” - GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

5. Bölüm -“Nurdan Bir Mucize” Onun (sav) hayatı hayatların en güzelidir! Hizmetten.com YouTube sitesinde her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Bu programda GÖNÜLLER SULTANININ (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak!
12/16/202228 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

Zalimler aleyhinizdeyse, yürüdüğünüz yol doğrudur | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-... Hazreti Üstad, “Mühim ve büyük umûr-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır.” diyor. Evet, eğer hayırlı işlerin arkasındaysanız, şeytan ve onun cinnî-insî dostları sizinle de mutlaka uğraşacaklardır. Ebu’l-Leys Semerkandî, “Tenbîhü’l-Gâfilîn” isimli kitabında, Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselam) “Senin dünyada en büyük düşmanın kimdir?” diye sorunca, Şeytan’ın “Sensin” dediğini anlatır. Çünkü iblisin oyunlarını bozanların başında İnsanlığın İftihar Tablosu vardır. *Şayet hak yoldaysanız, şeytan ve avenesinin karşınıza çıkması meselesi Kur’ânî bir realitedir. Bunu çok iyi bilen Sahabe efendilerimiz, normal şartlarda insanın ürkeceği, korkacağı ve telaşa kapılarak ne yapacağını şaşıracağı yer ve hallerde bile حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ deyip metafizik gerilime geçmişlerdir. *Kur’an ve Sünnet ile kendinizi test ettikten, dünya adına herhangi bir hedef arkasında koşmadığınızı bir kere daha gözden geçirdikten ve kendinizi ciddi bir nefis muhasebesine tâbi tuttuktan sonra “Elhamdülillah, yürüdüğümüz yol, günde kırk defa tekrar ederek ‘Allahım, bizi sırat-ı müstakîme hidayet buyur’ deyip dilediğimiz, Nebilerin, sıddıkların, şehitlerin, salihlerin yürüdüğü yol.” diyebiliyorsanız.. bir diğer taraftan da şayet dini ve diyaneti özüyle benimseyememiş, sindirememiş, içselleştirememiş, dini dünyasını mamur kılma adına kullanan zalimler aleyhinizdeyse, yürüdüğünüz yol doğrudur. Bu iki delilin pozitif olanını sağ tarafınıza alın, diğerini de sol yanınıza; Allah’ın izni ve inayetiyle, birer asâ gibi dayanın onlara; hiç tereddüt etmeden ve hızınıza hız katarak, Allah’ı sevdirme adına koşun dünyanın dört bir bucağına!..
12/16/202210 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Hak yolcusunun, şeytan ve avenesiyle karşılaşması Kur’ânî realitedir | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-... Hazreti Üstad, “Mühim ve büyük umûr-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır.” diyor. Evet, eğer hayırlı işlerin arkasındaysanız, şeytan ve onun cinnî-insî dostları sizinle de mutlaka uğraşacaklardır. Ebu’l-Leys Semerkandî, “Tenbîhü’l-Gâfilîn” isimli kitabında, Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselam) “Senin dünyada en büyük düşmanın kimdir?” diye sorunca, Şeytan’ın “Sensin” dediğini anlatır. Çünkü iblisin oyunlarını bozanların başında İnsanlığın İftihar Tablosu vardır. *Şayet hak yoldaysanız, şeytan ve avenesinin karşınıza çıkması meselesi Kur’ânî bir realitedir. Bunu çok iyi bilen Sahabe efendilerimiz, normal şartlarda insanın ürkeceği, korkacağı ve telaşa kapılarak ne yapacağını şaşıracağı yer ve hallerde bile حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ deyip metafizik gerilime geçmişlerdir. *Kur’an ve Sünnet ile kendinizi test ettikten, dünya adına herhangi bir hedef arkasında koşmadığınızı bir kere daha gözden geçirdikten ve kendinizi ciddi bir nefis muhasebesine tâbi tuttuktan sonra “Elhamdülillah, yürüdüğümüz yol, günde kırk defa tekrar ederek ‘Allahım, bizi sırat-ı müstakîme hidayet buyur’ deyip dilediğimiz, Nebilerin, sıddıkların, şehitlerin, salihlerin yürüdüğü yol.” diyebiliyorsanız.. bir diğer taraftan da şayet dini ve diyaneti özüyle benimseyememiş, sindirememiş, içselleştirememiş, dini dünyasını mamur kılma adına kullanan zalimler aleyhinizdeyse, yürüdüğünüz yol doğrudur. Bu iki delilin pozitif olanını sağ tarafınıza alın, diğerini de sol yanınıza; Allah’ın izni ve inayetiyle, birer asâ gibi dayanın onlara; hiç tereddüt etmeden ve hızınıza hız katarak, Allah’ı sevdirme adına koşun dünyanın dört bir bucağına!..
12/15/20229 minutes, 13 seconds
Episode Artwork

Çağlayan Dergisi Başyazı Müzakereleri | Aralık 2022

Yılların sızıntıları birleşti ve umman oldu; ümit bekleyen canlara can oldu. Lütfeyledi Yaradan; coştu ve şimdi o, Çağlayan oldu.
12/14/202244 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Temsilin te'siri, dünya kadar kitap okumaktan daha müessirdir | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-... “Siz, usulünce iyilik, doğruluk ve güzelliği teşvik edip yayan; kötülük, yanlışlık ve çirkinliğin de önünü almaya çalışan insanlar olmalısınız!” *Mü’minlerin en önemli vazifelerinden biri iyilik, doğruluk ve güzelliğin temsilcisi ve teşvikçisi olmalarıdır. Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ “(Ey Ümmet-i Muhammed!) Siz, insanların iyiliğine olarak ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Usulünce iyilik, doğruluk ve güzelliği teşvik edip yayar, kötülük, yanlışlık ve çirkinliğin önünü almaya çalışırsınız; elbette Allah’a inanıyor (ve bunu da zaten inancınızdan dolayı ve onun gereği olarak yapıyorsunuz). Eğer Kitap (Tevrat) Ehli de (sizin gibi) iman etmiş olsaydı, (keşke şimdi olsun etseler,) hiç şüphesiz bu haklarında hayırlı olurdu. Gerçi içlerinde (gerçekten inanmış) mü’minler de vardır, fakat onların çoğu (Din’den çıkmış) fasıklardır.” (Âl-i İmrân, 3/110) *Mü’minlerin aksine münafıklar kötülük ve çirkinliği teşvik edip yayarken, iyilik, doğruluk ve güzelliğin önünü almaya çalışırlar: *اَلْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُمْ مِن بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمُنْكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ أَيْدِيَهُمْ نَسُوا اللّهَ فَنَسِيَهُمْ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Erkek olsun kadın olsun, bütün münafıklar birbirinin aynısıdır: kötülük ve çirkinliği teşvik edip yayarken, iyilik, doğruluk ve güzelliğin önünü almaya çalışırlar; ellerini de hayır, iyilik ve Allah yolunda infaktan yana pek sıkı tutarlar. Onlar (hayatlarında kulluk noktasında) Allah’ı unuttular; Allah da (mükâfat noktasında) onları ‘unutup’ terketti. Muhakkak ki münafıklar, fasıkların (Allah’a itaatsizlikte, günahta ısrarlı olanların) ta kendileridir.” (Tevbe, 9/67) *Aynı hakikat bir ayet-i kerimede de şöyle ifade edilmektedir: وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُولَئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ “Mü’min erkeklerle mü’min kadınlar birbirlerinin velîleri, çok yakın yardımcıları ve birbirlerinin işlerine vekildirler. Usulü dairesinde doğruyu ve iyiliği teşvik edip yayar, yanlışın ve kötülüklerin önünü almaya çalışırlar. Namazı bütün şartlarına riayet ederek, vaktinde ve aksatmadan kılarlar ve zekâtı tastamam verirler; Allah’a ve Rasûlü’ne daima itaat içindedir onlar. Onlardır Allah’ın merhametle muamele edeceği seçkin kimseler. Hiç şüphesiz Allah, izzet ve ululuk sahibi, her işte üstün ve mutlak galiptir; her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır.” (Tevbe, 9/71) Şayet hak yoldaysanız, şeytan ve avenesinin karşınıza çıkması meselesi Kur’ânî bir realitedir. *Hazreti Üstad’ın doktorluğunu yapmış olan Sadullah Nutku Ağabey, “Kızımı gelin edemedim.. oğlumu everemedim.” diye diye ölen ve ruhunu teslim ettikten sonra sol gözü bir türlü kapanmayan bir hastasının halini yorumlarken demişti ki: “Sol göz dünyaya, sağ göz âhirete bakar. Tûl-i emel ile, dünyada daha yapacak işleri olduğunu düşünerek öldüğünden sol gözü açık gitti.” Evet, iki gözünü de dünyaya teksif eden ahireti göremez. Hâlbuki dünyaya dünyalığı ahirete de ebedîliği ölçüsünde teveccüh etmek lazımdır.
12/14/20228 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Ticari hayatta rakiplerin ve piyasanın din dışı kurallarına karşı nasıl davranmalı? | F.G Hocaefendi

Ticari hayatta rakiplerin ve piyasanın din dışı kurallarına karşı nasıl davranmalı? | F.G Hocaefendi by
12/13/20225 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

Yalan furya gittiğinde, iftiralar çok ucuz pazarlarda yer bulduğunda | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda savmaya bak!..” * Belki birileri, kafaları çok katı, mülâaneyi anlamıyorlar, mübaheleyi anlamıyorlar, mukabeleyi anlamıyorlar. Bu anlamayanlar, anlamamada ısrar edecekler. Aldırmayın. Bir gün, bugün olmazsa yarın, arkadan gelen nesiller dediğiniz şeyleri anlayacaktır. Siz, kendiniz gibi davranın. Sahabeyi karşınıza bir ayna gibi koyun. Sık sık tavır ve davranışlarınızı o ayna karşısında bir kere daha gözden geçirin. * Kötülükleri dahi iyilikle savmaya çalışmak bir mü’min ahlakıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu husus farklı şekillerde nazara verilmektedir. Bu cümleden olarak şöyle buyurulmaktadır: وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ اِدْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ “İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet, 41/34) * Evet, iyilik ile kötülük birbirinden farklı şeylerdir; bunlar müsavî değildir. Siz, kötülük gördüğünüz zaman onu iyilikle savın, iyilikle mukabelede bulunun. Başkaları bin tane yalan söylemiş olsalar da siz “Yahu ben de bir taneyle onlara mukabele edeyim!” demeyin. * Bazen böyle, bağışlayın, yalan furya gittiğinde, iftiralar çok ucuz pazarlarda yer bulduğunda, insanlar zannedebilirler ki, bu böyle de oluyor. Hayır, o iş hiç öyle olmuyor. Hele bir mü’minin işi asla yalan, iftira, karalama, entrika olamaz. * Hedefiniz doğru olduğu gibi, vesileleriniz de meşru olmalıdır. Doğru hedefe ancak doğru argümanlarla varılır. Bağışlar mısınız? Merkeple sultanın huzuruna gidilmez. “Yemin olsun asr’a (zamana); insanlar hüsranda.. ancak şunlar müstesna!..” * Merhum Mehmet Akif der ki: “Hâlık’ın nâmütenâhî adı var, en başı Hak, Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak; Hani Ashab-ı Kiram, ayrılalım derlerken, Mutlaka Sure-i ve’l-Asr’ı okurmuş, bu neden? Çünkü meknûn o büyük surede esrâr-ı felâh, Başta iman-ı hakikî geliyor, sonra salâh, Sonra hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık, Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.” * “Hâlık’ın nâmütenâhî adı var, en başı Hak / Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak.” Hak şimdi yerde mi değil mi?!. Bâtıl gemi azıya almış mı, almamış mı?!. Fitne-fesat zirvede mi değil mi?!. Ahir zamanı resmederken Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu fotoğrafı ortaya koyuyor. O dönemin insanına, “Herkesin bozgunculuk yaptığı dönemde, imar ve ıslah hamlelerini sürdüren gariplere müjdeler olsun!” buyurarak işaret ediyor. Onlar, bir kısım bozguncuların her tarafta yangınlar çıkarmasına karşılık ıslah için çalışan insanlardır. Onlar, arının ölümü karşısında bile ağlayan, karıncaya basmayan, hâlâ bir damlacık hayatı vardır
12/13/20226 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Derdiniz dünya, makam mansıp, istikbal olursa... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur.” *Hedefi belli olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım etmez. Pusulasız giden geminin rotası denizin dibidir. İnsan mutlaka yüksek hedeflere bağlanmalı ve nereye, niçin gittiğini çok iyi belirlemelidir. *Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde, سَيِّدُ الْقَوْمِ خَادِمُهُمْ “Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir.” (Deylemî, Müsned, II, 324) buyurmuştur. Bu açıdan adanmış ruhlar, hangi ülkede ve toplumun hangi kademesinde bulunurlarsa bulunsunlar, insanlığa hizmet etmeyi en büyük pâye bilmelidirler. *“Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur.” Derdiniz dünya, makam mansıp, istikbal olursa, şeytan sizi yürüdüğünüz yoldan saptırır. Siz O’nunla meşgul olmazsanız, şeytan sizi meşgul eder. Öyleyse, bu yolda yürüyen insanlar, dünyayı asıl maksat yapmamalı; yeryüzünü imar etmek, insanları barıştırmak, birbirine sevdirmek ve siyahı beyazla, kuzeyliyi güneyliyle kucaklaştırmak için çalışmalıdırlar.
12/12/20229 minutes, 10 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 08/05/2006 |O’nun Ardından Yaşanan Şok ve Öteler İştiyakı

Bamteli - 08/05/2006 |O’nun Ardından Yaşanan Şok ve Öteler İştiyakı by
12/10/202225 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

4. BÖLÜM | “O (c.c.) Dilerse, Kuşlar Fillere Galip Gelir” - GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

4. Bölüm - “O DİLERSE, KUŞLAR FİLLERE GALİP GELİR” Fil Vakası Onun (sav) hayatı hayatların en güzelidir! Hizmetten.com YouTube sitesinde her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Bu programda GÖNÜLLER SULTANININ (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak!
12/9/202224 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Niçin bu dünyaya gönderildik? | M. Fethullah Gülen

Niçin bu dünyaya gönderildik? | M. Fethullah Gülen by
12/8/202214 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

Lavoisier kanununa göre kainatın sonradan yaratılması nasıl olur? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Lavoisier kanununa göre kainatın sonradan yaratılması nasıl olur? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
12/6/20222 minutes, 36 seconds
Episode Artwork

Allah bunu onların yanına bırakmayacak, hiç tereddüdünüz olmasın | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 01/05/2016 tarihinde yayınlanan “RAHMÂN’IN KULLARI” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Siz kazanacaksınız ve Allah, katiyen zulmü de onların yanlarına bırakmayacak; keşke gayyaya yuvarlanmadan önce vazgeçip tevbe etseler!.. *Önemli değil!.. Bütün dünyayı bize kaybettirseler bile, ahiretimize dokunamayacaklarına göre, Allah’ın izni ve inayetiyle, yine biz kazanmış oluruz; Hanzala b. Âmir gibi kazanmış, Abdullah b. Cahş gibi kazanmış, Hazreti Hamza gibi kazanmış, Mus’ab b. Umeyr gibi kazanmış… Bir yönüyle, ahiret hayatı hesabına, belki fâni dünya hayatını, üç-beş kuruşluk dünyevî cismaniyeti atmışız fakat bununla ebediyeti peylemişiz. İstemez misiniz, fâni, üç-beş kuruşluk, bakırcılar çarşısında olan şeyi verin, sonra altın ve gümüş çarşı ve pazarında olan şeyleri onunla peyleyin?!. Allah’ın adet-i sübhaniyesi böyle; çok küçük bir şey veriyorsun, çok büyük şey ihsan ediyor. *Bu açıdan da her şeyinizi elinizden alsalar, her şeyinize kıyımcılar tayin etseler, zulüm yapmış olacaklar, harâmîlik yapmış olacaklar!.. Ve Allah bunu onların yanına bırakmayacak, hiç tereddüdünüz olmasın. O’na inancım, Hazreti Ruh u Seyyidi’l-Enâm’a itimadım ve Kur’an’ın hakâikına güvenimle söylüyorum: Daha şimdiden, eştikleri kuyulara kendilerinin şekil değiştirmiş olarak yuvarlandıklarını görüyor gibi oluyorum. O hakikatlere binaen görüyorum. Fakat dua ediyorum: O kuyunun dibine yuvarlanmadan Allah akıllarını başlarına getirsin. Tam gayyaya, esfel-i safilîne yuvarlanmasınlar; Allah hakikate gözlerini açsın, onlar da hakikati görsünler.
12/6/20229 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Pırlanta Kitap Okumaları - 11 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen

Pırlanta Kitap Okumaları - 11 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen by
12/5/20221 hour, 19 minutes, 39 seconds
Episode Artwork

Bugün kinle köpüren, gayzla yalan atanlar... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 01/05/2016 tarihinde yayınlanan “RAHMÂN’IN KULLARI” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Dövene elsiz, sövene dilsiz, Hizmet ehli gönülsüz gerek!.. *Bugün kinle köpüren, gayzla yalan atan, şiddet, hiddet ve nefretle iftirada bulunan insanlara karşı şayet siz aynı tavırla mukabelede bulunmazsanız, zamanla öyle yumuşayacaklar ki, bir gün bakacaksınız, onlar da candan, sımsıcak dostlar haline gelmişler. Birilerinin, yaptıkları canavarlık içinde öyle yuvarlanıp gitmelerini mi istersiniz, yoksa canavarlık yapsalar bile, bir gün insanlıklarını hatırlayarak, ahsen-i takvime mazhariyetlerini hatırlayarak, Hazreti Ruh u Seyyidi’l-Enâm’ın arkasında bulunduklarını hatırlayarak dönüp yanınıza gelmelerini mi istersiniz? Vicdan en doğru söyleyendir, vicdan yalan söylemez. Dolayısıyla, zannediyorum vicdanlarınıza müracaat ettiğiniz zaman siz de diyeceksiniz ki: Her şeye rağmen, mülayemeti bir çağrı olarak kullanmak ve onların birer sadîk-i hamîm halinde yanımıza gelmelerini sağlamak bizim de ilk tercihimizdir. *Evet, haysiyetle oynadıkları ve insana dokundurdukları zaman aynıyla mukabele etmemek engin bir vicdan gerektirir. Nâilî-i Kadîm’in dediği gibi “Yıkanlar hâtır-ı nâşâdımı yâ Rab şâd olsun / Benimçün nâmurâd olsun diyenler bermurâd olsun!” diyebilmek; “Allah’ım, şad olmayan şu gönlümü yıkanlar şad olsunlar; benim için ‘Murada ermesin!’ diyenler muratlarına ersinler!..” dileğinde bulunmak zorlardan zordur. Fakat size düşen, o yüksek karakterinizin icabı olarak, sövseler de yakışıksız söz etmemek, döverlerse de el kaldırmamak, kırsalar da kırılmamaktır. Yunus’un ifadesini az değiştireyim: Dövene elsiz, sövene dilsiz, Hizmet ehli gönülsüz gerek!..
12/5/20226 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

Canlarımız Gırtlağa Geldi!.. | M. Fethullah Gülen

Canlarımız Gırtlağa Geldi!.. | M. Fethullah Gülen by
12/5/202210 minutes, 16 seconds
Episode Artwork

Allah neden kimini kör kimini topal yaratmıştır? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Allah neden kimini kör kimini topal yarattı? Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi pek çok insanın aklına takılan önemli bir soruyu çok veciz ve akılları ikna eder bir tarzda cevaplandırıyor. 0:18 Allah mülk sahibidir, mülkünde istediği gibi tasarruf yapar? 0:35 Sen daha evvel Allah’a bir şey vermemişsin ki O’nun karşısında hak iddia ediyorsun! 1:20 Cenab-ı Hak bazen bir ayağı alır, onun karşılığında ahirette çık şey verir.
12/4/20222 minutes, 47 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 30/04/2006 |Allah’a Yürüyen de Var, Bir Çukura Yuvarlanan da!..

Bamteli - 30/04/2006 |Allah’a Yürüyen de Var, Bir Çukura Yuvarlanan da!.. by
12/3/202224 minutes, 53 seconds
Episode Artwork

Başkalarının hukukuna tecavüz etmeyiz hürüz diye! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi gerçek ve insana ait hürriyeti kısa ve veciz bir üslupla anlatıyor. 01:33 Başkalarının hukukuna tecavüz etmeyiz hürüz diye! 02:47 Hakiki hürriyet Allah’a kul olmaktadır. Kim Allah’a kul ise o hürdür. 03:06 Hür olanlar Allah’a kul olanlardır.
12/3/20223 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

3.BÖLÜM | “Gözyaşı Vadisinde Hüzünlü Şehir: Mekke” - GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

3. Bölüm -“GÖZYAŞI VADİSİNDE HÜZÜNLÜ ŞEHİR: MEKKE” Onun (sav) hayatı hayatların en güzelidir! Hizmetten.com YouTube sitesinde her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Bu programda GÖNÜLLER SULTANININ (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak!
12/2/202242 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Onlar sövmüşler, siz sövmeyin; onlar küfretmişler, etmeyin | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 01/05/2016 tarihinde yayınlanan “RAHMÂN’IN KULLARI” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Amerika’nın göbeğinde düzenlediğiniz Uluslararası Dil ve Kültür Festivali’ne olan büyük ilgi de aleyhinizdeki cinnet hareketlerinin maşeri vicdan tarafından reddedildiğini gösterdi. *Kötülükleri dahi iyilikle savmaya çalışmak bir mü’min ahlakıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu husus farklı şekillerde nazara verilmektedir. Ezcümle, şöyle buyurulmaktadır: وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ اِدْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ “İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet, 41/34) *Size bakan insanlar gerçek Müslümanlığı görmeliler. “Karınca basmaz efendiler.. sineğe dokunmaz efendiler.. arının ölümü karşısında hıçkıra hıçkıra ağlayan insanlar.. bir yılanı öldürene karşı küs ilan eden insanlar; ekosistem karşısında bile bu kadar hassas davranan insanlar… Bunların insanlığa fenalık yapması, onlar için fena projeler oluşturması, onları realize peşinde koşturması kat’iyen mümkün değildir.” Bu hakikati anlamalılar. Arkadaşlarınız bunu belli ölçüde gösterdiler, sergilediler, ifade ettiler. İnşaallah bundan sonra da benlik girdaplarına takılmadan bu meseleyi ihlasla samimiyetle temsil ederler. *Onlar sövmüşler, siz sövmeyin; onlar küfretmişler, etmeyin; “paralel” demişler, demeyin; “sülük” demişler, demeyin!.. Bunların hiçbirisine maşerî vicdan dünyada inanmamıştır. Aklı başında olan insanlar, akıllarını peynirle yememişlerse, bunlara gülüp geçmişlerdir. Çünkü insanlık sizi süzdü, defaatle eleklerden geçirdi, sizi tam tanıdı. *Ben gitmedim, arkadaşların dar bir çerçevede ifade ettikleriyle haberdar oldum: Her şeye rağmen Amerika’nın göbeğindeki festivalde bile, insanlık bu meseleye karşı tavrını ortaya koydu. Neye rağmen? Paralar dökerek, buradaki bütün yabancı misyon şeflerini harekete geçirerek, “Aman buna mani olun, yaptırmayın!” demelerine rağmen!.. Maşerî vicdan bu türlü cinnet hareketlerini elinin tersiyle itti. “Hayır, bunlar insanlık adına çok önemli şeyler; biz bunların çehresinde insanlığı okuyoruz, bütün insanlığı kucaklamayı okuyoruz, kötülükleri iyilikle savma ahlak-ı âliye-yi İslamiye’sini okuyoruz.” dediler. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
12/2/202211 minutes, 4 seconds
Episode Artwork

Gariplere Müjdeler olsun | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 01/05/2016 tarihinde yayınlanan “RAHMÂN’IN KULLARI” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda savmaya bak!..” * Belki birileri, kafaları çok katı, mülâaneyi anlamıyorlar, mübaheleyi anlamıyorlar, mukabeleyi anlamıyorlar. Bu anlamayanlar, anlamamada ısrar edecekler. Aldırmayın. Bir gün, bugün olmazsa yarın, arkadan gelen nesiller dediğiniz şeyleri anlayacaktır. Siz, kendiniz gibi davranın. Sahabeyi karşınıza bir ayna gibi koyun. Sık sık tavır ve davranışlarınızı o ayna karşısında bir kere daha gözden geçirin. * Kötülükleri dahi iyilikle savmaya çalışmak bir mü’min ahlakıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu husus farklı şekillerde nazara verilmektedir. Bu cümleden olarak şöyle buyurulmaktadır: وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ اِدْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ “İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet, 41/34) * Evet, iyilik ile kötülük birbirinden farklı şeylerdir; bunlar müsavî değildir. Siz, kötülük gördüğünüz zaman onu iyilikle savın, iyilikle mukabelede bulunun. Başkaları bin tane yalan söylemiş olsalar da siz “Yahu ben de bir taneyle onlara mukabele edeyim!” demeyin. * Bazen böyle, bağışlayın, yalan furya gittiğinde, iftiralar çok ucuz pazarlarda yer bulduğunda, insanlar zannedebilirler ki, bu böyle de oluyor. Hayır, o iş hiç öyle olmuyor. Hele bir mü’minin işi asla yalan, iftira, karalama, entrika olamaz. * Hedefiniz doğru olduğu gibi, vesileleriniz de meşru olmalıdır. Doğru hedefe ancak doğru argümanlarla varılır. Bağışlar mısınız? Merkeple sultanın huzuruna gidilmez. “Yemin olsun asr’a (zamana); insanlar hüsranda.. ancak şunlar müstesna!..” * Merhum Mehmet Akif der ki: “Hâlık’ın nâmütenâhî adı var, en başı Hak, Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak; Hani Ashab-ı Kiram, ayrılalım derlerken, Mutlaka Sure-i ve’l-Asr’ı okurmuş, bu neden? Çünkü meknûn o büyük surede esrâr-ı felâh, Başta iman-ı hakikî geliyor, sonra salâh, Sonra hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık, Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.”
12/1/20229 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

Rızkın Allah'tan geldiği teslimiyetine sahipsek neden çalışıyoruz? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Rızkın Allah'tan geldiği teslimiyetine sahipsek neden çalışıyoruz? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
11/30/20225 minutes, 12 seconds
Episode Artwork

"Cahiller kendilerine sataşınca..." | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Rahman’ın has kulları, yeryüzünde tevazu, hilm ve mülayemet örneğidirler; cahiller kendilerine sataşınca da ‘selâm’ der geçerler. *Furkan Sûresi’nde vakar, ciddiyet, mahviyet ve tevazu içinde, yani oturuşları, kalkışları, bakışları, yürüyüşleri, kısaca bütün davranışlarıyla mü’minliğe yakışır bir tavır ortaya koyan Rahman’ın kulları şöyle anlatılır: وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلاَمًا “Rahmân’ın has kulları, yeryüzünde alçakgönüllü olmanın örneğidirler ve ağırbaşlı, yüzleri yerde hareket ederler. Cahiller kendilerine sataşınca da ‘selâm’ der geçerler.” (Furkan, 25/63) *Hal, tavır ve davranışlarına bakıldığında, Rahman’ın has kullarının dikkatleri çekecek kadar yumuşak, kibar ve nazik oldukları görülür. Dışa akseden bu tavırlar, onların tabiî hâlleridir. Çünkü onlar, iç dünyalarının balans ayarını zaten bu anlayışa göre kurup, bu anlayışa göre ayarlamışlardır. *Evet, iç ve dış dünyaları itibarıyla tam bir bütünlük arz eden o ibad-ı Rahman, Allah’ı gereğince bilmeyen veya bildikleriyle amel etmeyen bir kısım cahillerle karşılaşıp muhatap olduklarında da emniyet, güven ve esenlik insanı olduklarını, kendilerinden onlara bir zarar dokunmayacağını ifade eder ve muhatapları tahrik edebilecek her türlü tavır ve davranıştan uzak dururlar. *Kulluk sırrına ermiş bu nadide kullar, hizmet ve ibadetlerine güvenmez, kesinlikle onlara bel bağlamazlar. Ancak Allah’ın lütf u ihsanı sayesinde cehennem azabından kurtulabileceklerine inanırlar. Bunun için de her fırsatta O’na el açar, O’ndan inayet diler ve O’na yalvarırlar. Bu cümleden olarak, وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا “Rahman’ın has kulları geceyi Rabbilerine secde ve kıyam ile, ibadetle geçirirler. ‘Ey Ulu Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Zira onun azabı tahammülü zor, ömür tüketen bir derttir. Ne kötü bir varış yeri, ne fena bir yerleşim yeridir orası!’ derler.” (Furkan, 25/64-65) İşte, bu her zaman Allah’a müteveccih ve ahiret yörüngeli yaşantı da onlara bambaşka bir mülayemet, hilm u silm ruhu kazandırır. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/30/20228 minutes, 32 seconds
Episode Artwork

Sen bizimle berabersen, bütün âlem karşımızda olsa ne ifade eder! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Maruz kaldığınız bütün densizliklere rağmen, Allah’a tevekkül edip mü’min karakterinin gereğini sergileyin!.. *Zamanın ürpertici, başımıza balyozlar gibi inici hadiselerini gördüğümüzde, Hazreti İbrahimvârî, رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ diyoruz. “Ey Yüce Rabbimiz, biz yalnız Sana güvenip Sana dayandık. Bütün ruh u cânımızla Sana yöneldik ve sonunda Senin huzuruna varacağız.” Sen bizimle berabersen, bütün âlem karşımızda olsa ne ifade eder!.. *Başkalarının başka şekildeki tavır ve davranışları, mü’minin tavrını değiştirmeye bâdî olmamalıdır. Mü’min, nasıl inanıyorsa, nasıl düşünüyorsa, nasıl hareket ediyorsa, elli türlü hadiseyle ve gâileyle karşı karşıya kalsa da yine onu değiştirmemelidir. O, üslubunu bir karakteri koruma hassasiyeti içinde korumalıdır. *Başkaları, şirazeden çıkmış, eczâsı dağılmış bir kitap gibi veya bağı kopmuş, taneleri sağa sola saçılmış bir tesbih gibi olabilirler; ne dediklerini ve nasıl hareket etmeleri gerektiğini bilmez şekilde densizlikler içinde bulunabilirler. Fakat siz, bin tane densizlikle karşı karşıya kaldığınız zaman bile onun onda biri ölçüsünde dahi densizliğe düşmemelisiniz. Aleyhinizde bin tane yalan atmış, bin tane iftirada bulunmuş ve bin türlü yolla efkârı size karşı ifsat etmeye çalışmış olsalar da, onlar ne yaparlarsa yapsınlar, siz bu şeytânî yolları denemeye kalkmamalı ve hep mü’mince davranmalısınız. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/29/20225 minutes
Episode Artwork

Namazda ayakta dururken ayakların arasını ne kadar açmak lazım? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Namazda ayakta dururken ayakların arasını ne kadar açmak lazım? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
11/28/20226 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

İmkan ve servet zehirlenmesi... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

“Allah’a yemin ederim ki, ben sizin fakr u zarurete düşmenizden endişe duymuyorum. Fakat…” * Aşere-i Mübeşşere’den Ebu Ubeyde b. Cerrah (radıyallahu anh) Bahreyn’den çok miktarda mal getirdiğinde Ashâb-ı Kirâm’dan bazıları, ondan pay almak için beklerken, Rasûl-ü Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), mealen şöyle buyurmuştu: “Allah’a yemin ederim ki, ben sizin fakr u zarurete düşmenizden endişe duymuyorum. Ben asıl, sizden evvelkilerin sahip olduğu gibi geniş imkânlara sahip olmanız ve onların birbirini çekemeyip, rekâbet edip helâk olmaları gibi sizin de birbirinize haset edip helâk olmanızdan korkuyorum.” * Evet, çok mal elde etme arzusu, bu konuda kıskançlık duygusu ve rekabet hissi de insanın manevi hayatını tehdit eden bir zehirdir. İnsanı öyle bir zehirler ki, artık o kimse himmetini bütünüyle ona sarf eder; tabii onun dışındaki bütün değerlere de sırtını döner. Müslümanlara karşı sırtını dönme.. dine, imana hizmet edenlere karşı sırtını dönme.. milletin ikbal bayrağını sağda solda dalgalandırmaya karşı sırtını dönme.. hatta sırtını dönme şöyle dursun, kinle nefretle üzerlerine yürüme, o insanın hali olur ki bütün bunlar öyle bir zehirlenmenin sonucudur. * Servet edinme düşüncesi, mal mülk arzusu ve para hırsı tarih boyu insanların büyük çoğunluğunun en ciddi zaaflarından biri olmuştur. Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde bu hakikati şu ifadeleriyle beyan buyurur: “ Ademoğlunun bir (diğer rivayette iki) vadi dolusu altını olsa bir vadi daha ister, onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz, gözünü doyurmaz. Şu kadar var ki, Allah tevbe edenin tevbesini kabul buyurur.” Evet, doyma bilmeyen bir hırsla sürekli daha fazlasını isteme ve her şeyi ele geçirme gayreti içine girme çoğunluğun zaafı olan bir husustur. Esasında toplumdaki pek çok kavga ve çatışmanın arkasında da böyle bir menfaat yarışı yer almaktadır. Sabır; hem zirve insanların hâli hem de zirveleşme yolunda olanların güç kaynağıdır. * İbn-i Hacer el-Askalânî hazretlerinin “Münebbihât” adlı eserinde, Hazreti Ali’ye (radıyallâhu anh) isnat edilen şu hakikatler dünyanın cazibedar güzelliklerine aldanmamayı ve hep akıbet endişesiyle yaşamayı gerektirmektedir: يَا مَنْ بِدُنْيَاهُ اشْتَغَلْ قَدْ غَرَّهُ طُولُ الْأَمَلْ أَوَلَمْ يَزَلْ فِي غَفْلَةٍ حَتَّى دَنَا مِنْهُ الْأَجَلْ اَلْمَوْتُ يَأْتِي بَغْتَةً وَالْقَبْرُ صُنْدُوقُ الْعَمَلْ اِصْبِرْ عَلَى أَهْوَالِهَا لَا مَوْتَ إِلَّا بِالْأَجَلْ “Ey dünya meşgaleleriyle oyalanan zavallı! Upuzun bir ömür ümidiyle hep aldandın! Yetmez mi artık bunca gaflet ve umursamazlığın? Zira bak, yaklaştı ötelere yolculuk zamanın! Unutma, ölüm çıkıp gelir bir gün ansızın! Seni bekliyor kabir, o ki amel sandığın. Öyleyse, dünyanın sıkıntı ve belâlarından sabra sığın! Bilesin ki ecel gelmeden gerçekleşmez ölüm ayrılığın!” * Bir sabır çeşidi de, mubah çerçevede görünse bile dünyanın cazibedar güzelliklerine karşı sabırdır. Evet, dünya göz kamaştırıcı şualarıyla gözümüzün içine yöneldiği zaman, ona karşı kararlı ve dimdik durabilme de çetin sabırlardan bir tanesidir.
11/28/20226 minutes, 18 seconds
Episode Artwork

Domuz eti her türlü mikroptan temizlense bile neden haramdır? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Domuz eti her türlü mikroptan temizlense bile neden haramdır? | Fethullah Gülen Hocaefendi by
11/27/20228 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

Meleklerin yıkadığı insan! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi Allah Sevgisi vaazının 4. bölümünde bizlere Meleklerin yıkadığı insan Hanzale İbn-i Amiri anlatıyor ve aşağıdaki önemli noktalara temas ediyor. 1:07 Niçin Huzur-u Risalet Penahi’de duyduğumuz şeyleri duymuyoruz. 1:58 Ben Hanzale İbn Amiri melekler yıkarken gördüm. 2:35 Meleklerin yıkadığı insan!
11/27/20223 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 24/04/2006 |Gelmelerini Beklememeli, Ayaklarına Gitmelisiniz…

Bamteli - 24/04/2006 |Gelmelerini Beklememeli, Ayaklarına Gitmelisiniz… by
11/26/202220 minutes, 11 seconds
Episode Artwork

Ahirette Allah'a Hesap Verecekler! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ‘Toplumda yaşanan sosyal adaletsizlik ve yoksulluğun sorumlusu kimdir?’ sorusuna verdiği cevapta aşağıdaki önemli mevzulara değiniyor. 06:27 Bu vasatı kim hazırladıysa evvela cürüm ve günah onlara aittir. 06:40 Ahirette Allah’a hesap verecekler! 08:00 Kader irademizi hesaba katarak hakkımızda fetva vermiştir.
11/26/20228 minutes, 27 seconds
Episode Artwork

2.BÖLÜM | “Beklenen Şafak ” - GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

2. Bölüm -“Beklenen Şafak” Onun (sav) hayatı hayatların en güzelidir! Hizmetten.com YouTube sitesinde her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Bu programda GÖNÜLLER SULTANININ (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak!
11/25/202238 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

“Kızım, Medine fakirlerinin hakkını size veremem" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 25/05/2016 tarihinde yayınlanan “KİMİN PEŞİNDESİN?!.” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hazreti Osman efendimiz ve emsali gibi… Hazreti Osman (radıyallahu anh) önce Mekke’nin, daha sonra da Medine’nin en zenginlerinden biriydi. Zengindi ama aynı zamanda Mute Hareketi’ne hazırlanılırken bir defada beş yüz deveyi yüküyle beraber İslam’a bağışlayan bir insandı. Diğer taraftan, öyle bir mahviyet ve tevazu içindeydi ki, halife olduğu dönemde Mescid-i Nebevî’de kumdan bir döşek ve yastık yaparak öyle yatıyordu. Şehit edildiği esnada baraka gibi çok basit bir hanede bulunuyordu. *Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz kendileri beklentisiz ve zahidâne yaşadıkları gibi ailevî çıkar ve menfaat düşüncesinden de hep uzak kaldılar. Hazreti Ebu Bekir’in çocukları vardı; Muhammed ve Abdurrahman, oğullarından en çok bilinenler. Onlara birer kulübecik bıraktığına dair bir şey bilmiyorum. Ve meydan okuyorum: İşte siyer ve megazi kitapları, işte siz!.. İsterseniz gözünüzün içine bakan o ilahiyatçı hocalarınızı da alın, karıştırın; şayet onlar bir tek daire çocuklarına bıraktılarsa, gelin hepiniz birden yüzüme tükürün!.. *Hazreti Ali efendimizin, Hazreti Hasan efendimize bir kulübe bıraktığına dair bir şey gösteremezsiniz; Hazreti Hüseyin efendimize kulübe gibi bir ev bıraktığına dair bir şey gösteremezsiniz. Ganimetler geliyordu ama tamamı halkın ihtiyaçları için kullanılıyordu. Hazreti Fatıma validemiz, anamız, bütün evliyanın anası, kuyudan su çekmek suretiyle elleri nasır bağlamıştı. Hazreti Ali efendimizin omuzları da kova taşımaktan yağırlaşmıştı. Medar-ı maişetlerini öyle temin ediyorlardı. “Kızım, Medine fakirlerinin hakkını size veremem. Allah’tan kork ve Allah’a karşı vazifende kusur etme!..” *Hazreti Fatıma, bütün ev işlerini bizzat kendisi yapardı. Zaten, bütünü bir tek odadan ibaret olan bir hücrecikte kalıyorlardı. O hücrecikte, Fatıma ocağı yakar ve yemek pişirmeye çalışırdı. Çok kere, ateşi alevlendirmek için eğilip üflerken, ateşten çıkan kıvılcımlar benek benek elbisesini yakardı. Onun için elbisesi delik-deşik olmuştu. Yaptığı sadece bu değildi. Ekmek yapmak, evin ihtiyacı olan suyu taşımak da onun yüklendiği işlerdendi. Değirmen taşını çevire çevire eli nasır bağlamış, su taşıya taşıya da, Erzurumluların tabiriyle, sırtı “yağır” olmuştu. *Bu arada bir harp dönüşü Medine’ye esirler getirilmişti. Allah Rasûlü bu esirleri, müracaat eden Medine halkına dağıtıyordu. Hazreti Fatıma da, ev işlerinde kendisine yardımcı olabilecek bir hâdim (hizmetçi) istemek için babasına gitmiş, (bir rivayette) Efendimiz’in yanında oturanlardan hicap ederek hiçbir şey söyleyemeden evine dönmüştü. İnce kızının bir maksatla geldiğini anlayan Nebiler Nebisi oradaki maslahat hâsıl olduktan sonra kalkıp onun evine gitmişti. *Hazreti Fatıma anamız der ki: “Yatağa uzanmıştık ki, Allah Rasûlü çıkageldi. Ben ve Ali yataktan doğrulmak istediysek de O buna mâni oldu ve aramıza oturdu. Öyle ki sadrıma temas eden ayağındaki serinliği hissediyordum. Arzumuzu sordu. Ben durumu anlatmaktan hicap edince, Ali dedi ki “Ya Rasûlallah, değirmen taşı çeke çeke kızınızın elleri nasır bağladı, su taşıya taşıya omuzu yağır oldu, ev süpüre süpüre toz toprak içinde kaldı. Lütfederseniz yeni gelen esirlerden bir hizmetçi istiyoruz.”
11/25/202211 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Hırsızlık yapıyorsanız, "emin" değilsiniz | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 25/05/2016 tarihinde yayınlanan “KİMİN PEŞİNDESİN?!.” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... İnsanlığa âb-ı hayat sunacak olan diriltici ruh, Peygamberlerin ve vârislerinin temsil ettikleri beklentisizlik ve adanmışlık ruhudur. * اِتَّبِعُوا مَنْ لاَ يَسْأَلُكُمْ أَجْراً وَهُمْ مُهْتَدُونَ Kendileri hidayet üzerinde.. sizi de doğru yola götürüyorlar.. hedefi belli, yanıltmayacak bir güzergâhta yürütüyorlar; patikaya saptırtmıyorlar. Deyip anlattıklarında insan tabiatına ters bir husus yok. Hiçbir arızası olmayan bir güzergâha sizi çağırırken, aynı zamanda onun karşılığında da bir ücret istemiyorlar. İşte siz, size hizmet ettikleri halde bir bedel istemeyen, sizden aldıkları şeylerle saltanatlar kurmayan; evlad u ıyalleri için yatlar, gemiler, filolar oluşturmayan, yalılar, saraylar yapmayan insanların arkasından gidin, onlara uyun. Mefhum-u muhalif dilde çok önemli bir faktördür. Öyleyse sizden bir karşılık alan, hayat şeklini gecekonduda olduğunun dışında farklılaştıran; gecekonduyu yalıya, villaya, donanmaya, filoya çeviren insanlara uymayın; onların arkalarından gitmeyin!.. *İstiğnâ ve beklentisizlik, Peygamberlik mesleğinin şiarıdır; insanları kurtarmak için kendi hayatını istihkâr ederek her gün ölüp ölüp dirilme, sürekli çalışma, hep koşturma, zahmet çekip meşakkatlere katlanma ama bütün bunlara bedel hiçbir ücret istememe irşad yolunun hususiyetidir. Nitekim Hazreti Nuh, Hazreti Hûd, Hazreti Salih, Hazreti Lût ve Hazreti Şuayb (Allah’ın salat ve selamı Efendimiz’in ve bütün peygamberlerin üzerine olsun) hep aynı cümleyi tekrar etmiş; وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ “Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbü’l-âlemîn’dir.” (Şuarâ, 26/109) diyerek, bütün peygamberlerin ortak duygu ve düşüncesini dile getirmişlerdir. İşte, insanlığa âb-ı hayat sunacak olan diriltici ruh, bu beklentisizlik ve adanmışlık ruhudur. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/24/20229 minutes, 49 seconds
Episode Artwork

Çağlayan Dergisi Başyazı Müzakereleri | Kasım 2022

''Bir Demet Yol Mülâhazası'' Yılların sızıntıları birleşti ve umman oldu; ümit bekleyen canlara can oldu. Lütfeyledi Yaradan; coştu ve şimdi o, Çağlayan oldu.
11/23/202252 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Devrileceksiniz, hiç bir zalim ayakta kalamamıştır | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 25/05/2016 tarihinde yayınlanan “KİMİN PEŞİNDESİN?!.” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... İnsanlığa âb-ı hayat sunacak olan diriltici ruh, Peygamberlerin ve vârislerinin temsil ettikleri beklentisizlik ve adanmışlık ruhudur. * اِتَّبِعُوا مَنْ لاَ يَسْأَلُكُمْ أَجْراً وَهُمْ مُهْتَدُونَ Kendileri hidayet üzerinde.. sizi de doğru yola götürüyorlar.. hedefi belli, yanıltmayacak bir güzergâhta yürütüyorlar; patikaya saptırtmıyorlar. Deyip anlattıklarında insan tabiatına ters bir husus yok. Hiçbir arızası olmayan bir güzergâha sizi çağırırken, aynı zamanda onun karşılığında da bir ücret istemiyorlar. İşte siz, size hizmet ettikleri halde bir bedel istemeyen, sizden aldıkları şeylerle saltanatlar kurmayan; evlad u ıyalleri için yatlar, gemiler, filolar oluşturmayan, yalılar, saraylar yapmayan insanların arkasından gidin, onlara uyun. Mefhum-u muhalif dilde çok önemli bir faktördür. Öyleyse sizden bir karşılık alan, hayat şeklini gecekonduda olduğunun dışında farklılaştıran; gecekonduyu yalıya, villaya, donanmaya, filoya çeviren insanlara uymayın; onların arkalarından gitmeyin!.. *İstiğnâ ve beklentisizlik, Peygamberlik mesleğinin şiarıdır; insanları kurtarmak için kendi hayatını istihkâr ederek her gün ölüp ölüp dirilme, sürekli çalışma, hep koşturma, zahmet çekip meşakkatlere katlanma ama bütün bunlara bedel hiçbir ücret istememe irşad yolunun hususiyetidir. Nitekim Hazreti Nuh, Hazreti Hûd, Hazreti Salih, Hazreti Lût ve Hazreti Şuayb (Allah’ın salat ve selamı Efendimiz’in ve bütün peygamberlerin üzerine olsun) hep aynı cümleyi tekrar etmiş; وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ “Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbü’l-âlemîn’dir.” (Şuarâ, 26/109) diyerek, bütün peygamberlerin ortak duygu ve düşüncesini dile getirmişlerdir. İşte, insanlığa âb-ı hayat sunacak olan diriltici ruh, bu beklentisizlik ve adanmışlık ruhudur. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/23/202212 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

”Zira sen cisminle değil kalbinle/ruhunla insansın” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 31/07/2016 tarihinde yayınlanan “SABRIN KADARSIN!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://youtu.be/x5_osG7oVCs “Allah’a yemin ederim ki, ben sizin fakr u zarurete düşmenizden endişe duymuyorum. Fakat…” * Aşere-i Mübeşşere’den Ebu Ubeyde b. Cerrah (radıyallahu anh) Bahreyn’den çok miktarda mal getirdiğinde Ashâb-ı Kirâm’dan bazıları, ondan pay almak için beklerken, Rasûl-ü Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), mealen şöyle buyurmuştu: “Allah’a yemin ederim ki, ben sizin fakr u zarurete düşmenizden endişe duymuyorum. Ben asıl, sizden evvelkilerin sahip olduğu gibi geniş imkânlara sahip olmanız ve onların birbirini çekemeyip, rekâbet edip helâk olmaları gibi sizin de birbirinize haset edip helâk olmanızdan korkuyorum.” * Evet, çok mal elde etme arzusu, bu konuda kıskançlık duygusu ve rekabet hissi de insanın manevi hayatını tehdit eden bir zehirdir. İnsanı öyle bir zehirler ki, artık o kimse himmetini bütünüyle ona sarf eder; tabii onun dışındaki bütün değerlere de sırtını döner. Müslümanlara karşı sırtını dönme.. dine, imana hizmet edenlere karşı sırtını dönme.. milletin ikbal bayrağını sağda solda dalgalandırmaya karşı sırtını dönme.. hatta sırtını dönme şöyle dursun, kinle nefretle üzerlerine yürüme, o insanın hali olur ki bütün bunlar öyle bir zehirlenmenin sonucudur. * Servet edinme düşüncesi, mal mülk arzusu ve para hırsı tarih boyu insanların büyük çoğunluğunun en ciddi zaaflarından biri olmuştur. Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde bu hakikati şu ifadeleriyle beyan buyurur: “Âdemoğlunun bir (diğer rivayette iki) vadi dolusu altını olsa bir vadi daha ister, onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz, gözünü doyurmaz. Şu kadar var ki, Allah tevbe edenin tevbesini kabul buyurur.” Evet, doyma bilmeyen bir hırsla sürekli daha fazlasını isteme ve her şeyi ele geçirme gayreti içine girme çoğunluğun zaafı olan bir husustur. Esasında toplumdaki pek çok kavga ve çatışmanın arkasında da böyle bir menfaat yarışı yer almaktadır. Sabır; hem zirve insanların hâli hem de zirveleşme yolunda olanların güç kaynağıdır. * İbn-i Hacer el-Askalânî hazretlerinin “Münebbihât” adlı eserinde, Hazreti Ali’ye (radıyallâhu anh) isnat edilen şu hakikatler dünyanın cazibedar güzelliklerine aldanmamayı ve hep akıbet endişesiyle yaşamayı gerektirmektedir: “Ey dünya meşgaleleriyle oyalanan zavallı! Upuzun bir ömür ümidiyle hep aldandın! Yetmez mi artık bunca gaflet ve umursamazlığın? Zira bak, yaklaştı ötelere yolculuk zamanın! Unutma, ölüm çıkıp gelir bir gün ansızın! Seni bekliyor kabir, o ki amel sandığın. Öyleyse, dünyanın sıkıntı ve belâlarından sabra sığın! Bilesin ki ecel gelmeden gerçekleşmez ölüm ayrılığın!” * Bir sabır çeşidi de, mubah çerçevede görünse bile dünyanın cazibedar güzelliklerine karşı sabırdır. Evet, dünya göz kamaştırıcı şualarıyla gözümüzün içine yöneldiği zaman, ona karşı kararlı ve dimdik durabilme de çetin sabırlardan bir tanesidir.
11/22/20227 minutes, 17 seconds
Episode Artwork

Pırlanta Kitap Okumaları - 10 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen

Bir kitap özeti programı olan Pırlanta Kitap Okumaları, Dr. İsmail Büyükçelebi Hocamızın yıllardır süregelen nezareti ve takibi ile gerçekleştiriliyor. Bu seride birbirinden değerli uzman konuklarla Bir Fikir ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen kitabının son bölümüne geldik. Dr. Yüksel Çayıroğlu’nun uzun yıllar üzerinde çalışıp telif ettiği kitabın sekizinci ve son bölümünde can alıcı ayrıntılar ve geleceğe ışık tutacak hususlar yer alıyor.
11/21/20221 hour, 12 minutes, 9 seconds
Episode Artwork

“Ben” diyen, başkalarını düşünemez | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 25/05/2016 tarihinde yayınlanan “KİMİN PEŞİNDESİN?!.” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Peşi sıra gidilecek rehberler ancak hizmetlerine mukabil hiçbir ücret/menfaat beklemeyen ve önce kendisi dosdoğru yolda hidayet üzere yürüyen insanlardır. *“Ben” diyen, başkalarını düşünemez. Yaptığı hizmetlerde kendi menfaatlerini, yakınlarının kazançlarını ve ailevî çıkarlarını hedefleyen bir insan, Hak nezdinde makbul ve kalıcı bir başarı ortaya koyamaz. Çünkü o tavır ve davranış, peygamberlerin yoluna aykırıdır. *Rehberlik yapan kimse, rehberliği karşılığında sizden bir bedel istemiyorsa, bir beklentisi yok ise, işte ona tâbi olunur. Gecekonduda yaşıyordu, senelerce serkârlık yaptı fakat gecekondudan çıkmadı; yine hayatını gecekonduda sürdürdü. O, öyle bir saltanattır ki, tarihe o saltanatıyla geçer, unutulmayacak bir insan olarak unutulmayanlar sırasına girer. *Hazreti Üstad, hediye kabul etmemesinin sebeplerini açıklarken Yâsîn suresinde anlatılan ve beklentisizliğe dikkat çeken bir mübarek Zât’ı da yâd eder: İhtimal Hazreti Mesih’in havarileri, bazı rivayetlerde Antakya olduğu söylenen yere gittiklerinde, zamanın idarecileri hemen onların hapsedilmelerini isterler. Havarilerin hapsedildiğini duyan Habib-i Neccâr koşa koşa onların yanına gider ve ilgililere hitaben, اِتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُمْ مُهْتَدُونَ “Yaptıkları tebliğ karşılığında sizden bir ücret istemeyen, hiç menfaat beklemeyen, dosdoğru yolda yürüyen bu kimselere uyun.” (Yâsîn, 36/21) der. *Habib-i Neccâr, arkasında yürünecek rehberlerin en önemli iki vasfını nazara verir; onların, hizmetlerine mukabil hiçbir ücret/menfaat beklemediklerini ve herkesten önce kendilerinin dosdoğru yolda yürüdüklerini belirtir. Demek ki, bir tebliğ ve temsil insanı özellikle bu iki vasfı haiz olmalıdır: Birincisi, önce kendisinin hidayet üzere bulunması; ikincisi ise, yaptığı vazife mukabilinde kimseden bir bedel istememesi. Doğrusu, bu iki sıfatı üzerinde taşımayan kimselerin başkalarına hidayet yolunu göstermeleri de hiç mümkün değildir. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
11/21/202212 minutes, 48 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 17/04/2006 |Bizim Mevlâ’mız Var!..

Bamteli - 17/04/2006 |Bizim Mevlâ’mız Var!.. by
11/19/202223 minutes
Episode Artwork

Ne Zaman Allah'ım Sana Kavuşacağım? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi Allah Sevgisi vaazının üçüncü bölümünde aşağıdaki önemli mevzulara değiniyor. 23: 35 Allah sevgisi cismanî, bedenî bir sevgi değildir. 23: 55 Ne zaman Allah’ım S’ana kavuşacağım? 24:38 Ne zaman Allah’a vuslat? 25:24 Sensiz edemem ben Allah’ım! 28:10 Seven sevdiğine itaat eder. 31:47 Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) sevdalıların başında gelir. 33:26 “Allahümme er-Rafîke’l-A’lâ” diyordu.
11/19/202210 minutes, 58 seconds
Episode Artwork

1.BÖLÜM | “Bir Hayat ki Dupduru” - GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

1. Bölüm - “Bir Hayat ki Dupduru” Onun (sav) hayatı hayatların en güzelidir! Hizmetten.com YouTube sitesinde her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Bu programda GÖNÜLLER SULTANININ (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak!
11/18/202230 minutes, 2 seconds
Episode Artwork

Bir ev bırakmadı, Oğlunu nazara vermedi... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 14/08/2016 tarihinde yayınlanan "“DERDİ DÜNYA OLANIN DÜNYA KADAR DERDİ OLUR!..”" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Müslümanlık, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun ve Raşid Halifelerin temsil ettiği hayattır; Müslümanlığın lafını eden ama ondan uzak yaşayanlara inanmayın!.. Hazreti Ebu Bekir efendimiz, Efendimiz’in yanında ikinci derecede efendiler efendisi.. Ona “sıddîk-i ekber” demişler, “en doğru, en doğruların en büyüğü, en doğruların en büyüğü, en doğruların en büyüğü…” Bir gün bir bardak soğuk su veriyorlar. Böyle dudağına götürdüğü zaman, eliyle itiyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyor. (Yâ Rabbî ne olur, o kalbi bize de ver! Bahtına düştük..) Neden sonra soruyorlar: “Yâ emire’l-mü’minin, niye ağlıyorsun?” Diyor ki: “Bir gün Hazret-i Risâletpenâh Efendimiz’in yanında oturuyordum; elleriyle bir şeyi reddediyor ve itiyormuş gibi bir hareket yaptı. Neden sonra dedim ki: Yâ Rasûlullah, ne yaptınız öyle? Buyurdular ki: Dünya, câzibedâr güzellikleriyle, hezâfiriyle temessül etti, karşıma dikildi. (Yalı, villa, yat, gemi, filo, düşünebilirsiniz) Bana kendini kabul ettirmek istedi. Ben de elimin tersiyle ittim, ‘Bana kendini kabul ettiremezsin, git!’ dedim. Döndü bana dedi ki dünya (şahs-ı mânevî olarak) ‘Sana kabul ettiremedim ama senden sonrakilere kabul ettiririm!’ İşte bu soğuk soğuk suyu böyle içmek suretiyle, korktum ki, O’ndan (sallallâhu aleyhi ve sellem) sonrakilerden (dünyanın kendisini kabul ettirdiklerinden) birisi ben olabilirim!..” Ebu Bekir-i Sıddîk diyor bunu.. kurban olayım sana… Ama üç senede Devlet-i Aliyye’nin (ki Devlet-i Aliyye gibi mübarek bir devlet, Râşit halifelerden sonra onun eşi yok) yüz senede yaptığını, “iki sene, üç ay, on küsur gün”de yapmış. Tekrara gerek var mı? “İki sene, üç ay, on küsur gün”de yapmış. Fakat hayret ediyorum, bu yaptığı şeylerden, şu iki buçuk senede yaptığı yüz senelik şeyden, bir tek kelime ile bahsettiğini bilmiyorum. Bir gün bir yerde Siyer ve Meğazi kitaplarında görürseniz, Allah aşkına benim bu merakımı giderme adına söyleyin onu.. “Ben şunu yaptım!” şeklindeki bir tek kelimesini bana söyleyin.. Bir ev bırakmadı.. Oğlunu nazara vermedi, kızını da nazara vermedi. Diyemez miydi, böyle bir sultan, sultanlar sultanı, sultan Süleyman’a bir yönüyle taç giydiren sultanlar sultanı?!.
11/17/20226 minutes, 30 seconds
Episode Artwork

Onlar, “yalancı”ların tâ kendisidir... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 14/08/2016 tarihinde yayınlanan "“DERDİ DÜNYA OLANIN DÜNYA KADAR DERDİ OLUR!..”" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Ey kalbleri evirip çeviren Allahım! Bizim kalblerimizi de dininde sabitleyip perçinle!..” Nâm-ı celîl-i Muhammedî’nin dört bir yanda şehbal açması istikametinde koşan insanlar, şahısları veya aileleri adına, tırnak ucu kadar maddî bir çıkarı hedefleyerek bu işi yapıyorlarsa, onlar, “yalancı”ların tâ kendisidir, “kezzâb”ın tâ kendisidir, dini adına iddia ettikleri şeyler adına “müfteri”nin tâ kendisidir; “hâin”in tâ kendisidir; “gaddâr”ın tâ kendisidir. Bu duruma düşmemek için, din-i Mübin-i İslam’a hizmet adına, kalblerinizi tertemiz tutmalısınız. İnşallah bugüne kadar temiz tutmuşsunuzdur. Dine hizmet adına, dünyevî beklentilere girmemişsinizdir. “Benim de bir dikili taşım olsun!” şeklindeki çirkin, menhus, mülevves, merdud beklentiye girmemişsinizdir. Girmemiş, dişinizi sıkmış katlanmış iseniz şayet, bundan sonra da Cenâb-ı Hak, bu sebatınızı katlayarak devam ettirmeye sizleri muvaffak eylesin. Ancak böyle olduğunuz takdirde, siz, hâlis, muhlis, muhlas, mülhemûn ve müştâkûn ilallah olursunuz. Aksine, din-i Mübin-i İslam’ı güneşin doğup battığı her yere götürmeye çalışırken “Bizim de bir tane yalımız, villamız olsun!” diyorsanız, yemin bile edebilirim, etmeyeceğim; ama “yalancı”sınız, “kezzâb”sınız. İşte bu duruma düşmemek için, samimiyet, ihlas ve vefa, her zaman korunmalı!.. اَللَّهُمَّ اجْعَلْنَا مِنْ عِبَادِكَ الْمُخْلِصِينَ اَلْمُخْلَصِينَ اَلرَّاضِينَ اَلْمَرْضِيِّينَ اَلصَّافِينَ اَلْمُحِبِّينَ اَلْمَحْبُوبِينَ اَلْمُسْتَقِمِينَ اَلصَّادِقِينَ اَلْعَاشِقِينَ، اَلْمُشْتَاقِينَ إِلَى لِقَائِكَ وَإِلَى لِقَاءِ حَبِيبِكَ وَأَحِبَّائِكَ، أَبَدَ اْلآبِدِينَ وَدَهْرَ الدَّاهِرِينَ “Allahım bizleri ihlasla hareket eden, Senin inayetiyle ihlastan asla ayrılmayan, razı olduğun ve razı kıldığın, kötülüklerden arındırıp en güzide insanlar arasına kattığın, gönülden seven ve sevilen, istikamet üzere yürüyen, sıdk u sadakat ehli, Sana âşık ve kavuşmaya müştak, Habibine ve sevdiklerine vuslat için can atan, zaman sürüp gittikçe ve ebediyen böyle olmaya da istekli ve azimli kullarından eyle!..” Allah’ım! Bizi bu çizgiden ayıracaksan, şu anda hepimizin canını al, yarını gösterme. Bu duyguyla yaşadık, bu duyguyla yaşama mevzuunda kararlı olmak lazım. Allah sizi öyle sâbit kadem eylesin! İnsanlığın iftihar Tablosu’nun sözüyle ve Kuran’ın öğrettiği duayla bu konuyu noktalayalım: يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوب، ثَبِّتْ قُلُوبَنَا عَلَى دِينِكَ؛ يَا مُصَرِّفَ الْقُلُوب، صَرِّفْ قُلُوبَنَا إِلَى طَاعَتِكَ “Ey kalbleri evirip çeviren Allahım! Bizim kalblerimizi de dininde sabitleyip perçinle!.. Ey kalbleri halden hale koyan Rabbimiz, kalblerimizi ibadet ü tâatine yönlendir!”
11/16/20226 minutes
Episode Artwork

Hizmetlerini dünyevî çıkarlara bağlayanlar... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 14/08/2016 tarihinde yayınlanan "“DERDİ DÜNYA OLANIN DÜNYA KADAR DERDİ OLUR!..”" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hizmetlerini dünyevî çıkarlara bağlayan kimseler hakiki dindar olamazlar!.. Evet, dedim ki: “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur!” Bu meselenin bir yanı da şudur: Böyle çok dindar gibi görünse de, din hesabına olsa da… Din hesabına… Din hesabına olan şey nedir? İ’lâ-i kelimetullah. Nedir o mesele? İnsanlığın İftihar Tablosu’nun sizin için gaye-i hayal yapmak üzere ortaya koyduğu mübarek, mukaddes, münezzeh, tebcile şayan bir mülahaza: “Benim nâm-ı celilim, güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır!”. Gayb-bîn haber. O bir gün böyle olacağını görmüş; görmüşse, o olacaktır Allah’ın izni ve inayetiyle.. En azından ne ölçüde olacaktır? Bunu kendi dar ufkum itibariyle diyorum, isterse daha ileriye de götürür Allah (celle celâluhu): Yavuz cennet-mekanın bir şiirinde dediği gibi, “Yâr olur, ağyâr olur, dildâr olur, serdâr olur!” Hepsi olur bunların; kardeş olur, dost olur, taraftar olur, muhib olur, sempatizan olur, A’râfta durup karışmaz olur… Bunların hepsi bir yönüyle O’nun gâye-i hayal adına gösterdiği hedef istikametinde çok önemli kazanımlardır ve bunların hepsi, sizin defter-i hasenatınıza yazılır. Bir tanesi “kardeş” olmuş, sarmaş dolaş oluyorsun.. bir tanesi omuz veriyor sana; dizi dizlerine, topuğu topuklarına, omuzu omuzuna değiyor.. bir başkası sana ilişmiyor, “Olduğun yerde yaşa!” diyor.. bir diğeri ilişmek isteyene “İliştirmem!” diyor; bunu da bir yere koyacaksın.. bir başkası diyor ki “Yahu ilişmeyin bu adama, işte yürüdüğü yerde yürüyor!” diyor; bu bile yine senin kazanım hânende sayılır ve dolayısıyla, defter-i hasenatına onun sevabı da akar. İşte bu manada “güneşin doğup battığı her yere, nâm-ı celîl-i Muhammedî” gider ulaşır. Merhum Yahya Kemal, “Ezan” şiirinde bunu dile getirir. Bazıları şiirin başında Sultan Selim’in zikredilmesinden rahatsızlık duyabilirler, ayrı bir mesele; fakat Yavuz’un mezâyâsı ve fezâili, başkalarının olumsuz gördüğü yanlarına elli defa tereccüh eder. “Emr-i bülendsin ey ezân-ı Muhammedî / Kâfî değil sadâna cihân-ı Muhammedî Sultân Selîm-i Evvel’i râm itmeyüb ecel / Feth itmeli idi âlemi şân-ı Muhammedî Gök nûra gark olur nice yüz bin minareden / Şehbâl açınca rûh-i revân-ı Muhammedî Ervâh cümleten görür Allahü Ekber’i / Aks eyleyince arşa lisân-ı Muhammedî Üsküp’de kabr-i mâdere olsun bu nev-gazel / Bir tuhfe-i bedî’ ü beyân-ı Muhammedî.” Evet, nâm-ı celil-i Muhammedî (sallallâhu aleyhi ve sellem) güneşin doğup battığı her yere ulaşacak. Cenâb-ı Hak sizleri, sizin neslinizi, sizden sonra gelenleri bu ulvî gâye-i hayali realize etmeye muvaffak eylesin.
11/15/20226 minutes, 6 seconds
Episode Artwork

İnanan insan, kıvamına göre bir duruş sergilemelidir!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 14/08/2016 tarihinde yayınlanan "“DERDİ DÜNYA OLANIN DÜNYA KADAR DERDİ OLUR!..”" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Allah herkesin Rabbidir ve Halîm’dir; bir kısım hikmetlerle zalimleri imhâl eder ama asla ihmal etmez!.. وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَى ظَهْرِهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلَكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى Her zalim, zulmünün cezasını hemen görse, her nankör nankörlüğünün cezasını hemen görse, her gaddâr gaddarlığının cezasını hemen görse, yeryüzünde hiç kimse kalmaz; siz de, biz de. “Zulüm” nedir? Hak olmayan bir şey irtikâp etmek, bir yönüyle adalete ters davranmak, Cenâb-ı Hakk’ın “Hakk” ismine bir yönüyle karşı çıkmak demektir. Hakk’ı ayaklar altına almak demektir. Eğer büyük-küçük herkes, hemen yaptığı zulmün karşılığında Allah tarafından cezasını görse, yeryüzünde debelenen hiçbir şey kalmaz; aslan gider, kaplan gider, panter gider, dübb gider; insan gider, insan olmayan gider; herkes yaptığı zulmün cezasını görür, ânında.. Ama Allah (celle celâluhu) Rabbü’l-âlemîn’dir, O “Halîm”dir. Onun için Müslümanların, ilk dönemde, akla hayale gelmedik ciğersûz ta’ziblere, tenkillere, zulümlere, haksızlıklara maruz kaldıkları zaman, Hazreti Ebu Bekir, bu tablo karşısında, bir taraftan Allah’a saygısını, bir taraftan da Cenâb-ı Hakk’ın âdet-i sübhâniyesini seslendirme adına مَا أَحْلَمَكَ يَا رَبَّنَا “Ne kadar da halîmsin Sen, Rabbimiz!..” demiştir. Siz başka şeyler de söyleyebilirsiniz: مَا أَصْبَرَكَ يَا رَبَّنَا “Ne kadar da sabırlısın Sen, Rabbimiz!”; مَا أَكْرَمَكَ يَا رَبَّنَا “Ne kadar da kerimsin Sen, Rabbimiz!”; مَا أَعْدَلَكَ يَا رَبَّنَا “Ne kadar da âdilsin Sen, Rabbimiz!” Hemen herkesi yaptığı fenalık karşılığında, derdest edip cezalandırmıyorsun.
11/14/20226 minutes, 56 seconds
Episode Artwork

Neden İmtihan Oluyoruz? | M. Fethullah Gülen

Neden İmtihan Oluyoruz? Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi bu videoda hepimizin merak ettiği ve hele zor zamanlarda sürekli aklamıza gelen ‘Neden imtihan oluyoruz?’ sorusuna çok özlü ama tatmin edici bir cevap veriyor ve aşağıda bazılarını verdiğimiz önemli noktalara temas ediyor. - [ ] 0:28 Biz imtihan için bu dünyaya geldik. Allah’ın bilmesi başkadır, bizim imtihan için geldiğimiz bu dünyada yapmakla mükellef olduğumuz şeyleri yapmamız tamamen başkadır. - [ ] 0:47 İmtihanın sırrı, hedefi başkadır.İbadetle imtihan eder. Musibetlerle imtihan eder. Dünyanın perdesiyle imtihan eder. - [ ] 01:29 İmtihanlar safileştirir, berraklaştırır, dupduru hale getirir. Dupduru bir hayat olan cennet haline ehil hale gelir insan.
11/13/20222 minutes, 45 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 10/04/2006 |Memurların Mecburî Hizmeti ve Doğu’nun Beklediği Hızırlar

Bamteli - 10/04/2006 |Memurların Mecburî Hizmeti ve Doğu’nun Beklediği Hızırlar by
11/12/202230 minutes, 22 seconds
Episode Artwork

Biz O'nun Adına Kurban Olalım! | M. Fethullah Gülen

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi Allah Sevgisi vaazının ikinci bölümünde aşağıdaki önemli noktalara temas ediyor. · 01:50 Allah’ım sinelerimizi öyle doldur ki, bizi bîkarar eyle, öyle doldur ki Sen’den başkasıyla razı olmayalım. · 02:08 Namütenahi istikametinde seyir namütenahidir. - [ ] 02:15 O’na giden yollar hiç bitmez. · 02:45 Her şeyden önce sevgiye çok muhtacız. - [ ] 05:02 Allah’tan başlayarak seveceğiz her şeyi · 05:46 Varlığın mayesi Allah sevgisidir. · 05 58 Varlığın ilk atomları sevgi sevgi diye dönüp durmuştur. - [ ] 07:18 Biz O’nun adına kurban olalım · 11:04 Habibullah’ın (S.A.V) zılli altında seyrimizi tamamlamaya Allah bizi muvaffak eylesin.
11/12/202211 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

Işığa Doğru-8 | Bayram Vaazları| 1973 Ramazan Vaazı | Fethullah Gülen Hocaefendi

Bayramlar nasihat gününden ziyade, insanın içini Rabbisine döktüğü günlerdir. İnandığı, bağlandığı Rabbisine karşı bir hesaplaşma günüdür. Rabbimizin huzurunda ne kadar kıymetimizin, ne kadar değerimizin olduğunu anlama günüdür... Recâ; insanın ümidi demektir. "Ben günah işleyeyim de Allah beni affetsin!" ümidi, kendi kendini aldatmaktan ibarettir. Reca; "Nasıl olsa affeden bir Allah'ım var." deyip günah işlemek demek değil, "Düştükten sonra döndüğümde beni kabul buyuracak bir Rabbim vardır." ümidi ile yaşamaktır... Bayramda, Allah'ın rahmetini intizar etmek için gözlerin dört açılması... Hapishanede veya mahkemede, hakkında verilecek hükmü bekleyen bir mazlum ve mahkum gibi, dört gözle Rabbin rahmetini beklemek...
11/11/20221 hour, 2 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

Bırak onları, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 28/08/2016 tarihinde yayınlanan "EZİYETLER, HÜZÜN VE İLAHÎ EMİRLER" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://herkul.org/bamteli/bamteli-ez... “Sen afv yolunu tut.” وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ “Örf ile emret!” (A’râf, 7/199) Yani, onların da yadırgamayacağı, aklın da maruf bulacağı, aynı zamanda vicdan-ı selim’in “evet!” diyeceği, hiss-i selim’in “evet!” diyeceği şeyleri onlara söyle!.. وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ “Kendini bilmez cahillerden de sarf-ı nazar eyle!..” Burada عَن, bu’d-i mücâvezet içindir, “i’râz et, yüz çevir!” demektir. Câhillerden, elden geldiğince, sarf-ı nazar edin!.. Çünkü, sürekli onlara döner, onlara bakar, onlara kulak verir, onları dinler, hep bir şeyleri onlarda okumaya çalışırsanız, çok rahatsız edici şeyler gelir çarpar size.. onlardan gelen şimşekler, çarpar. Dolayısıyla da, esas konsantre olmanız gereken meseleye konsantre olamazsınız.. hizmetinizde aksamalara sebebiyet verirsiniz. Onun için Hazret-i Pîr-i Mugân, “Çoktan beri elime gazete almıyorum, başkalarından duydum!” diyor Lahikalar’da. Neden? Çünkü o dönemde de, aynen zift medyası gibi, hep iftiralar, tezvirler savuruyorlar. Onlarla meşgul olunca, Kur’an-ı Kerim’in içine, deryalara derinlemesine dalan bir dalgıç gibi, dalıp da oradan inci-mercan çıkarmak mümkün olmaz. Benim kafam, sokakta ayağa düşmüş laflarla meşgul olduğu takdirde, ben konsantre olmam gereken hususlara yoğunlaşamam; im’ân-ı nazarda bulunmam gerekli olan şeyler -bir yönüyle- tâlî derecede kalır. Oysa iki elimiz var, dört elimiz dahi olsa, esas, sarılıp ikame etmeye çalıştığımız dâvâya yetmez! Diyor ya: “İki elimiz var. Eğer yüz elimiz de olsa, ancak nura kâfi gelir. Topuzu tutacak elimiz yok!” Önemli ölçüler bunlar. Bu açıdan da, “Falan şöyle demiş! Filan böyle demiş!” Bütün bunlar güft ü gû’dan ibarettir. (Daha “dırdır”ı tekrar etmem, sizi rahatsız eder; “güft ü gû” da Farsça; o da aynı manaya geliyor, Türkçemize geçmiş; “güft ü gû”, “dedikodu”.) Böyle dedikodularla iştigal ederseniz, zihin dünyanız, düşünce dünyanız, tefekkür dünyanız, bunlarla işgale uğrar; dolayısıyla yapmanız gerekli olan şeylerde değil de sermayeyi orada kullanmış olursunuz. Bir-iki insan, elden geldiğince tashih adına, tavzih adına, tekzip adına, tazminat adına, o türlü densizce lafları, güft ü gû’yu takibe vazifelendirilebilir; onlar takip ederler tâ umumun hakkı yenmesin.. kuzu-koyun kurda kaptırılmasın.. ve bu arada “ezhân-ı nezîhe” de onların telvisâtıyla kirlenmesin. Bu maksatlarla bir-iki insan meşgul olabilir. Aksi halde, herkes televizyonda, İnternet’te, şimdi telefonlarda, o türlü levsiyâta dalarsa, zannediyorum, nezîhata dalmaya fırsat kalmaz.. nezîhâtın hakkı, nazîfâtın hakkı çiğnenmiş olur. Ona meydan vermemek için, وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ “Cahilin cehlinden i’râz et!” (A’râf, 7/199) deniyor. Evet, anonim bir söz vardır; çok eskiden, tâ on sekiz yaşımdayken, bir daktilocudan duymuştum. Eskiden avukatların yerinde onlar dilekçe filan yazarlardı. Bir süre Artova’da kalmıştım, orada böyle bir dava vekili vardı, görüşüyordum, ondan kulağımda kalmış; o levhalara da yazdım onu, kendi elimle: “Câhil ile etme ülfet, aklının miktarı yok / Sırtı çullu, kendi merkep, boynunun yuları yok!” Sâdi-i Şirâzî de Gülistan’ında der ki: “Sohbet-i bâ nâdan, alâmet-i nâdânist.” Yani; câhillerle sohbet etmek, câhillik alametidir. Yine Türk şiirimiz içinde vardır: “Nâdan ile sohbet, zordur, bilene / Zira nâdan, söyler ne gelirse diline!” Câhillerinin laflarının durumu bu ise, bunlarla meşgul olmak, füzûliyatla iştigal sayılır.
11/11/20227 minutes, 21 seconds
Episode Artwork

“Hele bir kere daha imanınızı yenileyin!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 17/11/2019 tarihinde yayınlanan "CANLI İRADELER VE SİNERJİ" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.ozgurherkul.org/bamteli/b... Farklı vesilelerle bir araya gelmeleriniz hem sinerjiye vesile oluyor ve kuvve-i maneviyeyi güçlendiriyor hem müzakereler sayesinde derinleşmeye kapı aralıyor hem de yenilenme ihtiyacını karşılıyor. Bir taraftan bu yaptığınız şeyler, çok önemli; diğer yandan da yapılan şeyler diğer insanlara kuvve-i maneviye oluyor. Mesela çok sarsık bir hayat yaşıyorum ben şu anda da. Yaralıyor beni o arkadaşlarımızın, binlerce yüz binlerce arkadaşımızın hayattan tecrîd edilmesi, mahrumiyete mahkûm edilmesi. Her gün öyle bir şey ile yaralanıyorum yeniden. Hazreti Hamza’nın bağrına yediği mızrak gibi bağrıma bir mızrak yemiş gibi bir kere daha inliyorum; çok ağırıma gidiyor. Gecelerim bunun ile kirleniyor. “Kirleniyor” mu diyeyim, yoksa bir yönüyle “Beni hasta hale getiriyor.” falan mı diyeyim?!. Ama hani bunlar meselenin bir yanı, insanî olma yanı. Duyuyorsunuz bunları; duymamak da bir yönüyle belki kabalık sayılır. Fakat bunlar, hiçbir zaman bizi bir ye’se, bir inkisara, “Artık bir şey yapamıyoruz!” duygusuna atmamalı, itmemeli. Hakikaten bir uçuruma, Ashâb-ı Uhdûd gibi uçurumun kenarına götürseler yine de ye’se düşmemeli!.. Orada hani o minnacık çocuk kucağında bir kadını da atacaklar, “Niye sen bu dine girdin?!” diye. İttiriyorlar kadını; kadın direniyor. Çocuğa bakıyor, çocuk sahipsiz kalacak diye düşünüyor. Üç tane çocuğun bebekken konuştuğundan bahsedilir, onlardan bir tanesi de odur. “Anne, at” diyor, “Korkma!” diyor, “At kendini!” diyor. Bunun üzerine kadın, Cenâb-ı Hakk’ın teminatına kendini salıyor.. Siz böyle bir araya gelince, böyle konuşunca, ben muvakkaten oksijen yudumluyor gibi oluyorum, hakikaten. Muvakkaten kendimden sıyrılıyorum, böyle. Siz olamam da kat’iyyen fakat siz oluyor ve rahatlıyorum böyle; sizin içinizde kendimi hissediyor ve rahatlıyorum, Allah’ın izni-inayeti ile. Bu mesele, sürekli o metafizik gerilimi koruma adına çok önemli bir şey; buna dikkat etmek lazım. O bir araya gelme de esasen o sinerjiyi meydana getiriyor. Mesela, burada bazen şöyle oluyor: Arkadaşlardan birisi namaz kıldırıyor orada, hislerine yenik düşüyor, bir ağlıyor, bir sinerji meydana getiriyor ki, saflarda ağlama meydana geliyor. Ha, ben bunu değişik yerlerde de gördüm; o camilerde, o gençlerin, kalabalık gençlerin beş-on tanesinin orada hıçkırıklara boğulması karşısında, bütün cami hıçkırıkla inliyordu. Zannediyorum çoklarınız herhalde muttalisiniz. Dolayısıyla bir de öyle bir sinerjiye sebebiyet verecek, o bir araya gelmeler. Bir de bir araya geldiğimizde mutlaka kitap okuma mevzuuna yönelmek lazım; mesela Risaleleri okumak lazım bu mevzuda. Bizim için hakikaten kuvve-i maneviyemizi takviye edecek, ümit gücümüzü güçlendirecek şeyleri müzakere etmek lazım. Bazı arkadaşlarımızın bu mevzuda fevkalade fedakârlıklarını anlatmak lazım; mesela, tek başına gitmiş, bir ülkeyi -Allah’ın izni ve inayeti ile- ayaklandırmış gibi bir şey oluyor. Bütün bunlar… Her zaman böyle bir beslenmeye ihtiyacımız var. Onun için Kur’an-ı Kerim, Sahabe-i kirama bile, يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا آمِنُوا بِاللهِ وَرَسُولِهِ “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûlü’ne iman edin.” (Nisa, 4/136) “Hele bir kere daha imanınızı yenileyin!” diyor. Üstadımız da bir yerde bunu serlevha yapıyor: جَدِّدُوا اِيمَانَكُمْ بِـ”لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللّٰهُ “İmanınızı ‘Lâ ilâhe illâllah’ ile yenileyiniz.” Sürekli imanı yenilemeye ihtiyacımız var; değişik faktörleri, değişik argümanları, değişik delilleri değerlendirerek sürekli iman adına hep canlı kalmamız lazım.
11/10/20224 minutes, 20 seconds
Episode Artwork

1960’lı yıllarda, İzmir’de üçüncü "Kamp" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 05/01/2020 tarihinde yayınlanan "“GENÇLER VE EMÂNET”" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Kamplarda/kitap okuma programlarında geçirilen o alabildiğine duygulu ve aydınlık dakikalar, bilhassa ibadet, tesbihat, sohbet ve müzakere esnasında, beraberliğin de kazandırdığı sinerji ile, öylesine derinleşir ki, insan âdeta uhrevîlerle kucaklaşıyor gibi olur. Ben, 1960’lı yıllarda, İzmir’de üçüncü kampı yaptım. Fakat üçüncü kampta bile bu kadar insanımız yoktu ve bir tek yerde kamp yapılıyordu. Bu da Cenâb-ı Hakk’ın sizin sa’y ve gayretinize ihsan ettiği bir başarı, bir lütuftur. Evet, kendi ülkemizde, Müslüman olan insanlar… Ben idareci idim Kestanepazarı’nda; oranın iki yüz talebesi vardı. Demek ki onu da götürememişim. Dıştan gelenleri vardı; çadırlarda bir kamp yapılıyordu. Fakat Cenâb-ı Hakk ihsan etti; şimdiki kamplar herkesin iştirak edeceği şekilde, modern şartlara uygun; yeme, içme, yatma… Size tuhaf gelir de -mesela- ilk iki kampta yemeği de ben yapıyordum. Altmış talebe, yetmiş talebe, yüz talebe; yemeği de ben yapıyordum. Dün de birisi hatırlattı, latife-vâri söyledim: Sütlaç yaptığım zaman, çadırımın önünde oturuyordum; kazanla getirip koyuyorlardı. Kepçeyi elime alıyordum, onlar da kendi çanaklarını ellerine alıp geliyorlardı. Ben onların çanaklarına birer kepçe sütlaç atıyordum; اِشْرَبِ الْحَلِيبَ، صَلِّ عَلَى الْحَبِيبِ (sallallâhu aleyhi ve sellem) diyordum. Onların da hoşuna gidiyordu: “Süt iç; Allah Rasûlü’ne salât u selâm oku!” Modernizasyon, bu meseleyi daha bir yaşanır, daha bir yapılır hale getiriyor. Ne anne ne baba ne de talebeler bu mevzuda ürkmüyorlar, irkilmiyorlar. Elhamdülillah… Bir de bu kadar insan… Ama bu bütünü değil bu işin; değişik eyaletlerde arkadaşlar aynı programı yapıyorlar; buradaki, halkadaki arkadaşların her birisi de bir yere gitti, hâlâ gidiyorlar, bir yerlere gidiyorlar. Ee bence Müslümanlığın güzelliğini, Allah Rasûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) getirdiği din sisteminin güzelliğini burada sergileme, burada gösterme, çok önemli bir şey. Evet, sizin bu insanlarınız… Genç, ihtiyar, küçük, büyük… İşte zannediyorum ortaokul talebesi, bazıları lise talebesi, üniversite talebesi, sizin dediğiniz gibi… Bazen gözümün ısındığı insanlar da var. Belki herkes o kıvamda o işe hâhişkâr olmayabilir; fakat o sinerji, herkesi o çizgiye getirebilir. Beraber olma… Namazın cemaat ile kılınmasının meşruiyeti… Hatta Ahmed İbn Hanbel gibi bir âlimin “Namazın rükünlerinden” sayması onu… Ve onun bir diğer kavli de onun vâcib olması, cemaatin vâcib olması.
11/9/20226 minutes, 25 seconds
Episode Artwork

Pırlanta Kitap Okumaları - 9 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen

Pırlanta Kitap Okumaları - 9 | Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen by
11/7/20221 hour, 6 minutes, 55 seconds
Episode Artwork

Bamteli - 03/04/2006 |Özümüzü Korumanın Yolu

Bamteli - 03/04/2006 |Özümüzü Korumanın Yolu by
11/5/202222 minutes, 43 seconds
Episode Artwork

Işığa Doğru-7 | Bayram Vaazları| 1973 Ramazan Vaazı | Fethullah Gülen Hocaefendi

Ramazan ayında; bazıları ağızlarına, bazıları gözlerine, bazıları da haramı düşündürücü bütün fakültelerinin kapılarına birer kilit vurur. Ramazanda sadece ağzı kapamak Ramazanı maddeten idrak etmenin bir boyutudur. Cenab-ı Allah Kur'an'da oruç tutmayı emretmiştir. Mü'minler Ramazan ayını, Rableri tarafından açılmış bir kapı olarak telâkki ederler ve Allah'ın rahmetine liyakat kazanmak için bu ayda oruç tutarlar. Bu da Ramazan'ın kendisini manen hissettirmesidir. Ramazan-ı Şerif gibi özel gün ve gecelerde, muhasebe duygusu içinde bulunmalıyız. Çevremizde, Allah'ı tanımayan, bilmeyen insanlar bulundukça, bizim için bundan daha büyük dert ve dava olmayacaktır... Cenab-ı Allah'ın rahmetinin enginliği karşısında insanları duyarlı olmaya davet... Haddi zatında bu, Peygamberlerin vazifesidir. Nebilerden sonra bu iş günümüzde bizlere düşmektedir... Üç asırlık bir yıkılmışlığı yaşayan neslimiz yeni bir heyecanla kendine gelmeye başlamıştır. Tıpkı Muhammed ibn Münkedir gibi, 'Ah günahlarım!' deyip, olmayan günahlarına ağlayan bir nesil... Gençliğin ahlâkını bozmaya yönelik birçok olumsuz durum karşısında dahi, gençlerimizin, Ashab-ı kiramı iyi tanıma yoluna girmeleri ve aralarında sıkı bir alâka kurmaları lâzımdır. Dua müminin adetidir. Mümin her işi için dua eder. Dualarımız, gönüllerimizi yıkayacak, bizleri temizleyecektir. Bayramda yapılacak en güzel dua; hakkımızda hayırlı olacak şeyleri istemektir... Hutbe: Rahmeti çok geniş olan ve rahmetiyle kendisini bize tanıtan Cenab-ı Allah'ın mukaddes isimlerinden 'Rahman ve Rahim''e sığınarak dua etme...
11/4/20221 hour, 58 minutes, 23 seconds
Episode Artwork

YENİ | Bir Yudum Huzur (12) – İstikamet Ya Hû!

Bu sohbet 24 Ekim 2022 tarihinde kaydedilmiştir.
10/31/202211 minutes, 28 seconds
Episode Artwork

“Ateş nereye düşerse, beni yakar!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 28/08/2016 tarihinde yayınlanan "EZİYETLER, HÜZÜN VE İLAHÎ EMİRLER" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.ozgurherkul.org/bamteli/b... “Onların söylediklerine karşı sabret, onlardan güzel bir tavırla uzak dur!” Diğer meseleleri de, kısmen bu kategori içinde mütalaa edebilirsiniz: وَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا “Onların söylediklerine karşı sabret, onlardan güzel bir tavırla uzak dur!” (Müzzemmil, 73/10) Diyegeldikleri -yine- güft ü gû’ları karşısında, Sen, sabırlı ol!. “Dedikleri şey üzerine”, o sanki onun üzerine gelmiş gibi… Elinden geldiğince, -böyle- güzellikle onlardan uzak durmaya bak! Bu meseleyi de umumî olarak ele alabilirsiniz. Hani günümüzde de oluyor: Sizin için şöyle böyle demişler; mesela “terör örgütü” demişler, mesela “paralel” demişler, mesela “haşhaşî” demişler, mesela “sülük” demişler… Şimdi her denen şeyi üzerinize alırsanız, “Ha bunu dedi, acaba ben ne desem?!” derseniz, hatta açıktan açığa yazmasanız, çizmeseniz bile bunlar nöronlarınıza çarpıp orada iz bıraktığı zaman, korteksinize çarpıp veya hafızanıza çarpıp orada kaldığı zaman, sizi rahatsız eder. Elden geldiğince bu türlü şeyleri güzellikle savmaya bakın. Başka bir ayette ifade buyurulduğu gibi: وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen, kötülüğü en güzel karşılıkla savmaya bak. Bir de görürsün ki, seninle arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet, 41/34) Hasene ve seyyie bir değildir. Hasene, güzelliktir; seyyie de kötülüktür. Birileri, sana karşı kötülük yaptı, sen iyilikle sav onu! Hepsi olmasa bile, çokları bakarsınız, birden bire candan dost haline gelir. Onlar kötülük yapıyorlar diye ille de o şekilde karşılık vermek değil, evvela yapılması gerekli olan şey, iyilikle savmaya bakmak. Allah Rasûlü’nün Vicdan Enginliğini İfade Eden Bir Cümle: “Ateş nereye düşerse, beni yakar!” Evet, o dönemde de maddî manevî ezâ ve cefâ oluyor; balyozlar inip-kalkıyor. Allah Rasûlü, ashabının çektiği şeyleri görüyor. Engin bir vicdanı var. Hani bir söz var, o mülahazayla meseleyi ele alabilirsiniz, biraz O’nun vicdanının enginliğini ifade eden bir ifade: “Ateş, düştüğü yeri yakar. Bu doğru, objektif, herkes için. Fakat bütün âlemi kucaklayan engin bir vicdan için esas olan duygu: Ateş nereye düşerse, beni yakar!” Myanmar’a ateş düşmüş, beni yakar o.. Endonezya’ya ateş düşmüş, beni yakar.. Irak’a ateş düşmüş, beni yakar… Ha “ben!” derken, “kâmil mü’min”i kastediyorum, benimle alakası yok, ben Mü’min’lerin Kıtmir’iyim. İnsanlığın İftihar Tablosu’nun engin vicdanını, O’nun ruh enginliğini, kucaklayıcığını, re’fetini, şefkatini bu zaviyeden ele alacaksınız, bu zaviyeden alma mecburiyetindesiniz.
10/31/20228 minutes, 3 seconds
Episode Artwork

Dökülenler olacaktır... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Âhiret yatırımı malzemeleri dünyada kullanan zavallılar öbür tarafa ait villayı, köşkü burada çardağa çeviriyorlar!.. Gayesi ve hedefi dünya olanın derdi de çok olur; “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur!” Var mı, yok mu, vicdanlarınıza bir saniyelik, bir âşirelik müracaat edin?!. “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur.” Onun sürekli düşüncesi: “Acaba ne yapsam ki ben biraz daha kalsam? Ne yapsam ki, başka bazı şeyler dahi elde etsem?” Bir taraftan kendi hayatını, cehennem-nümûn bir hayata çevirir; “Edeyim, eyleyeyim, hep bu âlemi mâmur kılayım…” Bilmiyor ki zavallı, âhirette kullanacağı malzemeleri dünyada kullanmak suretiyle, öbür tarafa ait villayı, köşkü burada çardağa çeviriyor. Âhirette kullanacağı malzemelerle, Firdevs’te, villalar, köşkler yapılacakken, aynı materyali, aynı malzemeyi burada kullanmak suretiyle, villayı, köşkü, -zavallı, kör, basiretsiz, idraksiz, nâdan- çardağa çeviriyor.. Sen de onların nâdanca söylentilerine, mırıldanmalarına kulak asma!.. Şovlarının tesirine girme!.. Sen öyle umumî bir tecellinin tesirindesin ki, bence şöyle böyle onlara kulak verdiğin zaman, çok ulvî bir şeye karşı sırtını dönmüş olursun, birkaç basamak aşağı yuvarlanmış olursun; bir bakışta, bir duyuşta, bir hissedişte birkaç basamak aşağıya yuvarlanmış olursun. Devam ve temâdî olursa, esfel-i sâfilîne kadar sukût etme ihtimali vardır, “hafizanallahu ve iyyâkum!” “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur!” Derdi Allah olan, “rıza” diyen inleyen, “ihlas” diyen inleyen, “iştiyak likâullah” diyen inleyen insanlara gelince; elli türlü inletme faktörleri onlara karşı kullanılsa, elli yerde elli gulyabani tarafından önleri kesilse, elli defa balyoz yeseler, bunları duymazlar, Allah’ın izni-inayetiyle. O duyanlar, dökülenler var ya, onlar, yolun yarısına tereddütle gelmiş insanlardır. Dökülenler olacaktır; dökülenler, bir zaman bilmiş ve bulmuşlar değil, yolda takılıp kalmış kimselerdir. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/30/20226 minutes
Episode Artwork

Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Asıl dildâra gönül verenler bütün diş göstermeleri, nümâyişleri, şovları Ramazan davulcusunun sesi gibi görürler!.. Evet, yine hatırlayın; “Sen Mevlâ’yı seven de / Mevlâ seni sevmez mi?” Sen O’na doğru bir adım atarsan…” -Kudsî hadisin ifadesiyle, müteşâbih, mukabeleyi ifade ediyor- “O, yürüyerek gelir; sen O’na yürüyerek gidersen, O, koşarak gelir… Sonra bir ân olur ki, O, senin gören gözün olur, görülmesi gerekli olan şeyi, görmen gerektiği gibi gördürür; duyulması gerekli olan şeyi, duyman gerektiği gibi duyurur.” Hem gördüğün, hem duyduğun şeyler, eski Usûlüddin ulemasının beyanıyla “hem mesmûat, hem mübserât” bir yönüyle, birer marifet çağlayanı halinde içine akmaya başlar. Kalbin, birden bire hâristan iken, bâğistan olur, bostan olur, gülistan olur, Firdevs olur. Daha öbür tarafa gitmeden evvel, işte o kalbindeki cennet çekirdeğini nemalandırmış olursun. “İman, bir manevî Tûbâ-i Cennet çekirdeğini taşıyor. Küfür ise manevî bir zakkum-u Cehennem tohumunu saklıyor” O biri, Cenâb-ı Hakk’ın engin rahmetinin tecellisine bakıyor; beriki de kulun ihmaline göre, Cenâb-ı Hakk’ın muamele ve mukabelesini ifade ediyor. O zakkum-u cehennem, insan içinde madem saklanıyor, onun inkişaf etmesine meydan vermeden, manevî o tubâ-i cennet çekirdeğini ise nemalandırmak suretiyle, ser çekmesini sağlamak suretiyle, bir çınar gibi, bir ar’ar gibi, bir selvi gibi boy atıp gelişmesini sağlamak için gayret gösterilmeli. Böyle olunca, insan, daha dünyadayken, bir yönüyle cenneti yaşıyor gibi olur. Hayalinde, imanında, bazen miracın gölgesinde, manevî bir şuhûd ile, basar’ın değil de basiret’in görmesiyle, Firdevs bahçelerinde dolaşıyor gibi olur. Öyle bir inşirah duyar ki insan orada, ayağında zincir olsa, boynunda bir pranga olsa, başına balyozlar inse kalksa, bunları duymuyor gibi olur. Çünkü o, Cennet Firdevslerinde dolaşıyor, burcu burcu, lâhutî tecelliler kokusuyla kendinden geçmiş, mest-mahmûr. Evet, her ânı, Gedâî’nin dediği gibi duyar: “Ey sâkî, aşkın oduna / Yandıkça yandım, bir su ver / Düşeli dilber derdine, (mecaz; düşeli dilber derdine) / Yandıkça yandım, bir su ver. // Ol suyu kim içse heman, (“hel min mezid”, ol suyu kim içse heman) / Kalbe doğar nur-u cihan / Verir hayat-ı câvidân / Yandıkça yandım, bir su ver.” O noktaya gelince, Nesimî gibi sızlanırsın; “Bana Hak’tan nidâ geldi: / Gel ey âşık ki, mahremsin / Bura mahrem makamıdır / Seni ehl-i vefâ gördüm!” Vicdanında duyuyor gibi olursun. Duymazsın âlâmı, ızdırapları, kederleri, salya atmaları, diş göstermeleri, nümâyişleri, şovları… Kalmazsın onların tesirinde. Kaldığın şeyin tesirindesin sen; kaldığın şeyin tesirinde kaldığın kadarın onda biri kadar, kalmazsın onların şovlarının tesirinde; çünkü öyle bir “dilber”e gönül vermişsin ki, öyle bir “dildâr”a gönül vermişsin ki, artık her şey gözünden gönlünden silinip gitmiş. Şovlar, sana bir yönüyle, Ramazan davulcusunun sesi gibi gelir; zaten sen, saatini kurmuşsun, kalb saatini, uyanmışsın sahura, hazırsın oruç tutmaya ve bekliyorsun iftarı, Cenâb-ı Hakk’ın “evet” dediği ânı; bekliyorsun.. onun dışındaki her şeyi -nezâket ve nezahet-i lisaniyem müsaade etse, denecek şey şudur- “dırdır” sayarsın, dırdır sayarsın bütün şovları, bütün hırıltıları ve kulak asmazsın onlara. “Allah Allah, bunlar da ne ki böyle, bu şerareler, filan.. bu mis gibi gelen kokuları, bunlar bir yönüyle bulandırıyorlar.. bana gelen bu tatlı musiki gibi, Cennetten kopup gelen sesleri, şerare yapıyor ve bozuyorlar. Benim frekansıma giriyor ve bir yönüyle benim almam gerekli olan sinyalleri bunlar bozuyorlar…” falan dersin.. yaklaşmazsın onlara. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/29/20225 minutes, 59 seconds
Episode Artwork

"Gırtlaklarından aşağı inmez!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Düalizmden Kurtulamayan Gırtlak Ağaları Allah’ın bilinmediği bir dönemde yaşıyoruz. Dinin özünün ve ruhunun bilinmediği bir dönemde yaşıyoruz. Şekle yenik düşmüşüz, surete yenik düşmüşüz. Gönüllerde ciddî bir tecdide ihtiyaç var. Her şeyi, semadan indiği dönemdeki gibi, gül yapraklarına konmuş jalelerin tazeliği içinde duymaya ihtiyacımız var. Cenâb-ı Hak, O’nu duyuracak ses ve solukları bize lütfeylesin!.. Yalan karışımlı, gösteriş karışımlı, riyâ karışımlı, ucub karışımlı, fahir karışımlı, çalım karışımlı din adına konuşulan şeyler… Bunlar zâhiren bazı insanlar için bir şey ifade etse, bir şey ifade etme değil, onları aldatsa bile, mü’minler için gerçek imanı ifade etme adına hiçbir kıymet ifade etmez. Hayvaniyetten çıkmaya yaramaz, cismaniyeti bırakma mevzuunda faydası olmaz, kalbî ve ruhî hayata yükselme adına da bir merdiven mahiyetini almaz bunlar. Oldukları yerde zıplar dururlar, kalblerinde samimiyet olmadığından dolayı yukarıya çıkalım derken, daima hoplayıp durdukları yerlerde yerin dibine doğru batarlar, mânen. Farkına varmadan mesh olurlar sîret itibariyle, sûret itibariyle olmasa bile. Dolayısıyla da sesleri-solukları semalar ve semalar ötesi âlemlerde, o ölçüde nazar-ı itibara alınır; yani hayvanî ihsas ve ihtisaslara cevap mahiyetinde nazar-ı itibara alınır: “Sadece hayvanî ve cismânî bedeninizi devam ettirme adına, işte Rabbü’l-âlemin olmam itibariyle, Ben de size o teveccühte bulunuyorum; yiyin, için, yan gelip hayvan gibi kulaklarınızın üzerine yatın.. dudaklarınız söylesin, amma bunlar kat’iyen kalbin sesi olmasın!” Hazret-i Muhbir-i Sâdık’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) beyanı gibi, “Âhir zamanda, Kur’an okurlar, gırtlaklarından aşağı inmez!” Bunları çağımızın sosyolog bir düşünürü “gırtlak ağaları” sözüyle seslendirirdi veya “ses sanatkarları”. Kendilerini ifade etmek için, bazen Kur’an, bazen ilahî, bazen nâat, bazen münâcât, bazen gazel, bazen insanların hoşlarına gidecek güzel sözler okurlar. Fakat bunların hiç biri, kalbdeki hissiyata tercüman değildir. Kalb, başkadır; kafa, başkadır. Çünkü onlar, ikilem yaşamaktadırlar, hepsi, “düalist”tir. Düşünce dünyaları farklı, esas, yaptıkları şeyler ondan daha farklıdır. Biz, böylesine mahrumiyetlerin yaşandığı ve yitiklerin olduğu, çok şey yitirmiş insanların yaşadığı bir ortamda, bir dönemde yaşıyoruz. Çok cehde, çok gayrete ihtiyaç var. Hayvaniyetten çıkmak, hayvanî basamaktan sıyrılmak, bir üst basamağa sıçramak, en azından insanî cismaniyet mertebesine yükselmek için. Evet, “insanî cismâniyet mertebesi”ne yükselmek, sonra “kalb iklimi”ne doğru bir adım atmak, sonra “ruh iklimi”ne doğru bir üçüncü adımı atmak; sofiler âlemi itibariyle sonra “sır iklimi”ne doğru bir adım atmak, sonra “hafî” veya “ahfâ iklimi”ne doğru bir adım atmak… Bunlar, o mevzuda sergilenecek cehde ve gayrete Cenâb-ı Hakk’ın teveccühüyle cevabın ifadesidir. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/28/20225 minutes, 19 seconds
Episode Artwork

“Senin urban, numarası-drobu itibariyle sana uymadı!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 28/08/2016 tarihinde yayınlanan "EZİYETLER, HÜZÜN VE İLAHÎ EMİRLER" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.ozgurherkul.org/bamteli/b... Rasûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz, mahiyet ve şahsiyeti itibariyle fevkalade duyarlıydı; hem menfi hem müspet hadiseleri çok derinden duyuyordu. Ayrıca, O (sallallâhu aleyhi ve sellem) izzet, sabır ve hilm gibi sıfatları en mükemmel şekilde temsil ediyordu. Bu iki hususa rağmen, Cenâb-ı Hak, O’na, “Onların lafları seni üzmesin.” (Yûnus, 10/65); “Onların söylediklerine karşı sabret, onlardan güzel bir tavırla uzak dur!” (Müzzemmil, 73/10); “Sen af ve müsamaha yolunu tut, iyiliği emret, cahillere aldırış etme!” (A’râf, 7/199) buyuruyor. Bu emirler Efendimiz’e ne ifade ediyordu, bugün de bize neler ifade etmeli? CEVAP: Estağfirullah… Meseleyi -min gayri haddin- dar idrak, iz’an ve kavrayışımla ifade edecek olursak: Birinci husus: Yüksek bir donanıma sahip Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem).. Türkçemize geçmiş ve Türkçeleşmiş bir kelime var, “onur” dediğimiz şey. O, büyük insanlarda ziyadesiyle mevcuttur. Onlarda o izzet, o itibar, o şeref, o onur duygusunun içtenleştirilmesi söz konusudur. Yani bir sinek bile gözlerinin önünde terbiyesizce uçsa, ondan bile rencide olurlar. Evvelâ o tabiat zarafeti, o tabiat inceliği, o “melekleşme” göz önünde bulundurulmalı. Ne gibi? Hazreti Cebrail’e kalkıp deseler ki “Sen biriyle bohemlikte bulunmuşsun!” Estağfirullah… Nefyederken bile söylemekten hicap duyuyorum. Ona ne kadar dokunur bu mesele. “(Melekler) asla Allah’a isyan etmezler ve kendilerine verilen bütün emirleri tam yerine getirirler.” (Tahrim, 66/6) Allah’ın emrettiği şeyi, kılı kırk yararcasına yaşarlar; yasakladığı şeylerden de fersah fersah uzak dururlar. İşte öyle birine öyle bir gayyayı gösteriyorsun, öyle bir gayyayı diyorsun ki, şimdi onun o mevzuda duyacağı rahatsızlığı biraz kendi donanımıyla, meseleleri içtenleştirmesiyle, Allah karşısındaki konumuyla değerlendirmelisin. Bir hükümdara “Sen birinden şöyle bir şey çalmışsın!” demek.. düşünün bunu… Bu, sıradan, sokaktaki insana, bir haramiye, bir hırsıza demek gibi değildir. Ona ne kadar batar. Bakmayın bugün hırsızlık, irtikâp karşısında utanmayanlara!.. Bütün bütün hayâ hissinden mahrum kimseler olabilir ama mesele öyle değil. “Senin urban, numarası-drobu itibariyle sana uymadı!” demek bile, öyle bir sultanı, öyle bir rencide eder ki!.. Evvela bu zaviyeden, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) yüksek donanımı itibariyle onların dedikleri şeyler karşısında çok rencide oluyordu. Allah Rasûlü, sadece şahsı ve onuru adına değil, insanların âkibeti hesabına da hüzün duyuyordu. İkincisi: Onların dedikleri şeyler, sadece O’nun nübüvvetiyle, peygamberliğini ilanıyla ve mesajıyla alakalı değildi. Allah’ı tanıtmasıyla da alakalı.. bu dünyanın fani olduğunu ifade etmesiyle de alakalı.. ve bekânın öbür âlemde olduğunu anlatmasıyla da alakalıydı… Bunlar ise, onu öyle üzüyordu ki!.. Neden? Çünkü akıbete bakarak meseleyi değerlendiriyordu.
10/27/20228 minutes, 38 seconds
Episode Artwork

"Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar size zarar veremez" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar size zarar veremez. Hepiniz dönüp dolaşıp Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. O da yaptıklarınızı size bir bir bildirecek, karşılığını verecektir.” (Mâide, 5/105) Evet, bu âyetin mânâsı, “Başkalarına hiç karışmayın, siz sadece kendinize bakın!” demek değildir. Aksine âyetten anlaşılması gereken mânâ, başkalarının dalâlet ve sapıklıklarını gidermeye çalışırken, yanlışlıklarını görüp konuşurken insanın kendisini unutmaması, şahsî muhasebeyi asla ihmal etmemesi ve önce nefsinin kusurlarını düzeltmeye çalışmasıdır. * Hazreti Ömer’e nispet edilen bir sözde حَاسِبُوا أَنْفُسَكُمْ قَبْلَ أَنْ تُحَاسَبُوا “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” buyrulmaktadır. Muhasebe şuuruyla hata ve kusurlarının farkında olan bir insan -seviyesine göre- istiğfar, tevbe, inâbe ve evbeye yönelir. “Nerede bulunursanız bulunun, O daima sizinle beraberdir.” * Kim Allah için olursa, kendini Allah’a adamışsa, Allah deyip oturuyor, Allah deyip kalkıyor, Allah’ı heceliyor, Allah ile geceliyorsa, Allah onu katiyen yalnız bırakmaz!.. Bu mülahazayla çokları virdlerinde, اَللَّهُمَّ كُنْ لَنَا وَلَا تَكُنْ عَلَيْنَا “Allahım bizim için ol, aleyhimizde olma!” demişlerdir. Allah muhafaza, insan O’ndan koparsa, değişmeyen âdet-i sübhâniye olarak, her şey onun aleyhinde döner. * وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَمَا كُنْتُمْ “Nerede bulunursanız bulunun, O daima sizinle beraberdir.” (Hadîd sûresi, 57/4) Bu ilahi beyan bir yanıyla, “Aman dikkatli ve tedbirli yaşayın; aklınızın, kalbinizin, hatta rüyalarınızın kirlenmesine meydan vermeyin! Her zaman O’nun tarafından görüldüğünüz mülahazasıyla hareket edin!.. ” demektir. Diğer taraftan da “Allah sizinle beraberse, bütün dünya bir araya gelse, O’nun izni olmadan size herhangi bir zarar veremezler!..” manasına gelmektedir. * Peygamberlerin yaşadığı dönemlerde bile münafıklar bir kısım müminleri dahi aldatmış ve arkalarına katıp sürü gibi sürüklemişlerdir. Kesrete bakıp aldanmayın, kıymet kesrette değil keyfiyettedir, gerçek mü’min olmaktadır. * Her hal ve hareketiyle dünya peşinde koşan kimselere Kur’an şu şekilde hitap ediyor: كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ “Hayır hayır! Siz, peşin gelir olarak (gördüğünüz dünyanın) peşindesiniz ve onu tercih ediyorsunuz. Âhiret’i ise bir kenara koyuyorsunuz.” (Kıyâme, 75/20-21) Hayır, siz dünyaya gönlünüzü kaptırmışsınız, ahireti elinizin tersiyle itiyorsunuz. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
10/26/202212 minutes, 40 seconds
Episode Artwork

Kendini büyük görüp kibirlenen bir insan... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Bu video 07/08/2016 tarihinde yayınlanan "MUHÂSEBE, HİDAYET VE ZULÜM" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Kur’an ve Sünnet ile yolunuzu test ediyor, her türlü beklentiye kapalı yaşıyor ve kendinizi sürekli sorguluyorsanız, korkmayın; Allah sizi zayi etmeyecektir!.. * Başımıza gelen bela ve musibetleri kendimize ait bir kısım hata ve kusurların neticesi olarak görmemiz, yüzümüzü Cenâb-ı Hakk’a döndürmemizi sağlar, istiğfar ve tevbeye yönelmemize vesile olur ve içimizde şu duyguyu tetikler: Biz ettik, Sen etme!.. N’olur ya Rab, n’olur ya Rab! Neyin eksik olur ya Rab!.. Biz ettik, Sen etme!.. * Halis bir mü’min yaptığı hizmetler karşısında beklentisizdir; muvaffakiyetleri Allah’tan bilir; şayet onların gerçekleşmesinde bir kısım vesilelerden bahsetmesi gerekirse, uhuvveti, vifak ve ittifakı, arkadaşlarının sa’y ve gayretlerini nazara verir. Zannediyorum, Hazreti Fatih’i İstanbul’un fethinden dolayı yüzüne karşı takdir edecek olsaydınız, o size babasının ve Hacı Bayram Veli hazretlerinin dualarını, Hızır Çelebilerin ve Ulubatlı Hasanların gayretlerini hatırlatır, “İhtimal ki Cenâb-ı Hak bunlar vesilesiyle beni muvaffak kıldı ama ben kendimi o işin içinde çok görmüyorum.” derdi. * “Akla mağrur olma Eflâtun-ı vakt olsan dahi / Bir edîb-i kâmil gördükde tıfl-ı mekteb ol!.” (Nef’î) * Allah’ın rızasını tahsil yolunda, hizmet adına ne yaparsak yapalım onu az görmeli, gayretlerimizi yetersiz bulmalı ve hep “Benim yerimde bir başkası bulunsaydı, bu iş katlanarak giderdi; aklı başında bir insan benim yapamadığımı yapar ve bu işten yüz tane semere çıkarırdı.” mülahazasıyla dolu olmalıyız. Allah’ın bu yoldaki ihsanları, birer hil’attir; güzellik libasa ve onu giydiren Allah’a aittir!.. * Allah Teâla, Hizmet gönüllülerine yirmi küsur sene gibi çok kısa sayılabilecek bir zaman diliminde yüz yetmiş ülkede bin dört yüzün üzerinde okul açtırdı, bir o kadar da kültür merkezi ve dil kursu gibi müesseseler lütfetti. Aslında bu O’nun giydirdiği bir hil’attir ve meseleye Hazreti Üstad’ın dile getirdiği şu zaviyeden bakılmalıdır: * “Nasıl ki murassa’ ve müzeyyen bir elbise-i fahireyi biri sana giydirse ve onunla çok güzelleşsen, halk sana dese: ‘Maşaallah çok güzelsin, çok güzelleştin.’ Eğer sen tevazukârane desen: ‘Hâşâ!.. Ben neyim, hiç. Bu nedir, nerede güzellik?’ O vakit küfran-ı nimet olur ve hulleyi sana giydiren mâhir sanatkâra karşı hürmetsizlik olur. Eğer müftehirane desen: ‘Evet ben çok güzelim, benim gibi güzel nerede var, benim gibi birini gösteriniz.’ O vakit, mağrurane bir fahirdir. İşte fahirden, küfrandan kurtulmak için demeli ki: ‘Evet ben güzelleştim, fakat güzellik libasındır ve dolayısıyla libası bana giydirenindir, benim değildir.’” * İşte bu, tahdis-i nimet mülâhazasıdır. Meseleye bu şekilde yaklaşan insanlar Hakk’ın nimetlerine karşı nankörlük yapmamış olacakları gibi gurur, kibir ve fahre de düşmemiş olurlar. Hatta daha temkinli Hizmet erleri her türlü muvaffakiyet karşısında tahdis-i nimette bulunmakla beraber onun bir istidraç olabileceği endişesini de taşırlar. “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar size zarar veremezler.”
10/26/202213 minutes, 18 seconds