Ergun Babahan, Gidişat programına Türkiye'nin geldiği noktayı alanında uzman konuklarıyla analiz ediyor.
20 yıl sonra 11 Eylül: Kim kazandı, kim kaybetti, dünya nasıl değişti? - Gökhan Bacık/Yavuz Baydar
Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en kanlı terör eylemi olarak kabul edilen 11 Eylül 2001 saldırılarının üzerinden yaklaşık 20 yıl geçti.Yakın tarihin seyrini değiştiren 11 Eylül saldırılarında binlerce kişinin hayatını kaybetti. El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in üstlendiği saldırı, insanlık tarihindeki en ölümcül terör saldırısı olarak kayıtlara geçti.11 Eylül saldırıları sonucu uçakları kaçıran 19 saldırgan hariç, New York, Washington and Pennsylvania'da toplam 2 bin 977 kişi hayatını kaybetti.Sivillerin dışında 343 itfaiyeci ve 72 güvenlik mensubu, enkazda arama yaptıkları sırada yaşamını yitirdi veya kayboldu.Saldırılarda 25 binden fazla insan yaralandı.Amerika Birleşik Devletleri'nin 11 Eylül saldırılarına ilk cevabı, Afganistan'a girmek oldu. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, Taliban'ın ABD'nin el Kaide lideri Usame Bin Ladin'in iadesini reddetmesi üzerine 7 Ekim 2001'de Afganistan'ı işgal ederek Taliban yönetimini devirdi ve iktidara Batı destekli Hamid Karzai geçti. ABD'nin Afganistan'ın teröristlerin "üssü" olmasını engellemesi için başlattığı operasyondan yıllar sonra ülke IŞİD militanlarının da barınmaya başladığı “güvenli liman” hâline geldi.ABD'nin Afganistan'ı işgalinden bu yana ise ülkede 50 binin üzerinde sivil ve 2 bin 500 civarında Amerikan askeri hayatını kaybetti.Peki, 20 yıl sonra kim kazandı, kim kaybetti, dünya nasıl değişti?Ahval Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Baydar, Gidişat’ta Akademisyen Gökhan Bacık ile 20. yılında 11 Eylül saldırılarını dünü, bugünü ve yarınını ele aldı.
9/10/2021 • 32 minutes, 16 seconds
15 Temmuz’dan sonra kurulan sistem 'FETÖ sistemi'dir
Ahval Türkçe Editörü Ergun Babahan, Gidişat'ta HDP'yi kapatma iddianamesinin AYM tarafından kabul edilmesi dahil sıcak gündem başlıklarını Yektan Türkyılmaz ile değerlendiriyor.
6/21/2021 • 42 minutes, 33 seconds
'Türkiye o kadar kötü durumda ki, elinde tek koz yok'
Ahval Türkçe Editörü Ergun Babahan, Yektan Türkyılmaz ile birlikte sıcak gündem başlıklarını değerlendiriyor.
6/15/2021 • 52 minutes, 17 seconds
Peker’in videolarıyla Erdoğan bu kez çifte şantaj altında - Yektan Türkyılmaz
Ahval Türkçe Editörü Ergun Babahan, Gidişat'ta Yektan Türkyılmaz'la sıcak gündemi değerlendiriyor.
6/6/2021 • 51 minutes, 19 seconds
Peker-Soylu geriliminde Saray’ı kim kontrol altına alacak rekabeti var - Yektan Türkyılmaz
Ahval editörü Ergun Babahan, Gidişat’ta akademisyen Yektan Türkyılmaz ile Peker’in Türkiye gündemine oturan videolarını değerlendirdi.
5/30/2021 • 49 minutes, 31 seconds
İhsan Yılmaz: Türkiye'de motor patladı ama yenileyebilecek bir güç yok
5/21/2021 • 57 minutes, 55 seconds
'Rejimin birleşenlerinden korkması 15 Temmuz hatta 17-25 Aralık sonrası başladı'
Ahval Haber Müdürü Ergun Babahan ve Akademisyen Yektan Türkyılmaz Türkiye'nin gidişatını konuşmaya devam ediyor.
5/19/2021 • 40 minutes, 20 seconds
'Türkiye devleti güvenin yediği kumaş gibi, püf deyince dağılıyor'
Ahval Haber Müdürü Ergun Babahan ve Akademisyen Yektan Türkyılmaz Gidişat'ta Türkiye'nin içerisinden geçtiği süreci ve buradan doğacak olası sonuçları konuşmaya devam ediyor.
5/14/2021 • 55 minutes, 30 seconds
Amerikalılar hindiye neden 'turkey' diyorlar / Axel Çorlu - Ergun Babahan
5/7/2021 • 51 minutes, 49 seconds
Axel Çorlu: Bırakın soykırımı midye dolma Türk yemeği değildir dedim diye ölümle tehdit edildim
4/30/2021 • 41 minutes, 16 seconds
Cemaat en büyük hatayı nerede ve ne zaman yaptı? - İhsan Yılmaz
4/29/2021 • 50 minutes, 50 seconds
Kobane kökünden temizleme davasıdır, en çok kayıp Kürt hareketinde yaşandı - Yektan Türkyılmaz
Ahval editörü Ergun Babahan, Gidişat’ta siyaset bilimci Yektan Türkyılmaz ile Kobane davasını konuştu.
4/26/2021 • 46 minutes, 55 seconds
Gülen: 'Soykırım’ın üzerine gidersek bize Türk düşmanı derler' - İhsan Yılmaz
Gidişat'ta Yektan Türkyılmaz ve Ergun Babahan, Türkiye'deki siyasi tabloyu tartıştı.
4/21/2021 • 35 minutes, 13 seconds
'Erdoğan Cephesi demoralize oldu, durumu kötüden vahime getiriyor' - Yektan Türkyılmaz
4/16/2021 • 39 minutes, 1 second
İhsan Yılmaz: 'Cemaat, ABD ordusuna sızmak için birim kurmuş...'
Gülen Cemaati içerisindeki tartışmalara ve ilişkilere farklı bir pencereden bakan Prof İhsan Yılmaz, Ahval Türkçe Haber Müdürü Ergun Babahan ile birlikte Türkiye’deki son gelişmeleri ele alıyor.
4/12/2021 • 57 minutes, 22 seconds
'Kendisini kurucu unsur gören kesimlerin beka endişesi var' - Yektan Türkyılmaz
TSK’deki cübbeli general ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne ilişkin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan emekli olmuş 103 amiralin “endişeliyiz” şeklinde yaptığı ortak açıklama Türkiye’nin gündemine oturdu. AKP ve MHP, ortak bildiriyi “darbe” iması olarak değerlendirirken, Mavi Vatan politikasının fikir sahibi olmasıyla bilinen Cem Gürdeniz’in de amiraller hakkında başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınması tartışmalara neden oldu.Ahval editörü Ergun Babahan, Gidişat’ta akademisyen Yektan Türkyılmaz ile emekli amirallerin bildirisini konuştu.
4/5/2021 • 45 minutes, 48 seconds
Divanhane Karakol’u neden yıkıldı: AKP’nin rant ve beton aşkı
Ergun Babahan’ın konuğu mimar Ahmet Turan Köksal’dı.
4/4/2021 • 37 minutes, 14 seconds
İhsan Yılmaz: Cemaat, AKP’den daha devletçi bir yapı
4/3/2021 • 44 minutes, 27 seconds
‘Piyasalar güveni kaybetti, kuru durdurmak zor’ - Güldem Atabay
Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınması sonrası piyasalarda yaşanan sarsıntıyla beraber doların ateşi durdurulamıyor. Merkez Bankası Başkan Yardımcısı’nın da görevden alınmasıyla 8’in üzerindeki dolar 8,40’lara kadar yükseldi.Merkez Bankası’nın yeni başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun da 15 Nisan’da yapacağı Para Politikası Kurulu toplantısından faiz indirimi kararı alacağına dair beklenti nedeniyle piyasaların gidişatı merak ediliyor.Gidişat’ta Ahval editörü Ergun Babahan, Ahval yazarı Güldem Atabay ile piyasaların gidişatını konuştu.
3/30/2021 • 31 minutes, 34 seconds
Mağrur ve mağdur olarak içeriden Cemaat'e bakış - İhsan Yılmaz
3/27/2021 • 48 minutes, 17 seconds
İhsan Yılmaz: Liberal bir muhafazakarın Cemaatle de kesişen yaşamı
İhsan Yılmaz: Liberal bir muhafazakarın Cemaatle de kesişen yaşamı
3/23/2021 • 40 minutes, 34 seconds
Yektan Türkyılmaz: 'İktidar bloğunda çok ciddi çatlaklar var, rejim her an çökebilir'
Gökhan Bacık: 'Kürt meselesinde tabanını dönüştürerek meseleyi sırtlayabilecek parti CHP'dir'
Türkiye, HDP'ye açılan kapatma davasını ve Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun milletvekilliğinin düşürülmesini konuşuyor.Siyaset bilimci Gökhan Bacık Gidişat'ta bu kararı ve Türkiye'de siyasetin getirildiği noktanın ülkeyi sürüklediği uçurumu yorumladı.Gergerlioğlu'nun vekilliğinin düşürülmesini, "İyi bir insanı Meclis'ten ahlaki olarak zaafı olan insanların yaka paça attığı bir tablo var karşımızda. Teşekkür etmemiz gereken bir insanı cezalandırıyoruz" sözleriyle yorumlayan Bacık, "Türkiye'de adalet bitmiş, adalet yok" ifadelerini kullandı.
3/18/2021 • 47 minutes, 45 seconds
Yektan Türkyılmaz: HDP’den sonra sıradaki ilk parti İYİ Parti olacak
“Türkiye ve Suriye'de tablo ortadayken ‘silah bırakın’ çağrısı yapmak gerçekçi değil” - Gökhan Bacık
Türkiye yeniden tehlikeli bir sürecin içerisinde… Çok sayıda seçilmiş belediye başkanı görevden alınan ve hapse atılan, binlerce üyesi cezaevine konulan HDP, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “kapatılsın” çağrılarıyla yine iktidarın hedefinde. HDP’li 25 milletvekiline ait dokunulmazlık dosyası Meclis Başkanlığı’na gönderildi. Fezlekeler, Karma Komisyon’dan geçmesi durumunda Meclis Genel Kurulu’nda oylanacak.Ahval Türkçe editörü Ergun Babahan, Gidişat’ta siyaset bilimci Gökhan Bacık’la HDP’nin yeniden hedefe konulmasını konuştu.
2/27/2021 • 55 minutes, 13 seconds
Gökhan Bacık: 'Türkiye'de artık din Erdoğan popülizmine destek olmuyor, milliyetçiliğe kayıyor'
2/19/2021 • 44 minutes, 50 seconds
'Gare fiyaskosu iktidar bloğundaki çatlağı ortaya koydu' - Yektan Türkyılmaz
2/17/2021 • 46 minutes, 37 seconds
Restorasyon mu sansasyon mu? - Ahmet Turan Köksal / Ergun Babahan
Ahval Haber Müdürü Ergun Babahan ve mimar Ahmet Turan Köksal bu hafta Türkiye'deki restorasyon konusunu masaya yatırdı.
2/14/2021 • 46 minutes, 50 seconds
Erdal Er: 'Gare'de asıl hedef bir PKK liderini esir almaktı'
Türkiye'nin en güzel ve modern beş camisi... - Ahmet Turan Köksal
Ahval Türkçe Editörü Ergun Babahan, Ahmet Turan Köksal'la Türkiye'nin en güzel ve modern beş camisini konuştu.
2/7/2021 • 46 minutes, 50 seconds
Yektan Türkyılmaz: Boğaziçi'ndeki linç ezanına CHP de katıldı
Gidişat'ta Ergun Babahan'ın konuğu araştırmacı ve siyaset bilimci Yektan Türkyılmaz.
2/1/2021 • 30 minutes, 53 seconds
1930'larda Mimar Sinan'ın mezarı iki kez niye açıldı?
1/30/2021 • 38 minutes, 7 seconds
Gökhan Bacık: ‘Batıda yeni bir paradigma pişiyor, Avrupalı müslümanların tedbir alması lazım’
Yaklaşık 5 milyon kişiyle Avrupa'daki en büyük Müslüman cemaate ev sahipliği yapan Fransa'da hükümet, Müslüman cemaatleri yabancı ülkelerin etkilerinden ve radikal unsurlardan arındırmayı ve "Fransa İslam"ı yaratmayı hedefliyor.Fransa'daki Müslüman dernek federasyonları uzun süren tartışmaların ardından Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un talep ettiği “ilkeler beyannamesi”nde uzlaştı. Belgede camilerin yabancı rejimlerin söylemlerini yaymak için kurulmadığı ibaresi de yer alıyor.Beyannamede İslam dininin siyasi amaçlar doğrultusunda kullanılmasının reddedildiği belirtilerek, kadın-erkek eşitliğine inanıldığı ifadeleri kullanılıyor.Beyannamede kadın sünneti, evlilik öncesi bekaret belgesi ya da zorla evlilik gibi uygulamaların yanı sıra ırkçılık ve antisemitizmin de reddedildiği ilan ediliyor.Ahval Türkçe editörü Ergun Babahan, Gidişat’ta siyaset bilimci Gökhan Bacık’la Fransa’dan hareketle Avrupa’daki Müslümanları mercek altına alıyor.
1/25/2021 • 59 minutes, 20 seconds
Gökhan Bacık: 'Türk devlet geleneğinin altın çağına tanıklık ediyoruz'
Gidişat'ta Ergun Babahan ve Gökhan Bacık, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi'ne tartışmalı rektör atamasını konuştu. "Türkiye’de üniversite devlet açısından hep bir soru işareti oldu" yorumunu yapan Bacık, muhalefetin sessizliğini de eleştirdi ve, "Muhalefetin dış politikadaki tavrı Boğaziçi Üniversitesi’ndeki tavrından daha endişe verici" dedi.
1/10/2021 • 48 minutes, 19 seconds
'Türkiye yepyeni bir başlangıç şansına sahip, heba etmemeli' - Yektan Türkyılmaz
Ahval Türkçe editörü Ergun Babahan, araştırmacı ve siyaset bilimci Yektan Türkyılmaz ile Gidişat’ta 2020 yılını değerlendirmesi yaptı. Türkiye’nin çöküş sürecinde olduğuna dikkat çeken Yektan Türkyılmaz, Millet İttifakı’nın AKP sonrası güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek için iki yıl öngördüğü restorasyon süreci söylemlerini “tarihi bir fırsatın kaçırılması” olarak değerlendiriyor.Türkyılmaz “Bu sorunlu ve çok aldatıcı. Türkiye’nin restorasyona zorlanmasının büyük bir bir yanılgı olduğunu, tarihi bir fırsatın kaçırılması olarak düşünüyorum” diyor.
12/30/2020 • 43 minutes, 48 seconds
'Kuran’ı Arapça okuyun, biz size tefsirini yapalım' demek bir tür ruhbanlaşma doğurur - Gökhan Bacık
Gökhan Bacık ile bu hafta Erdoğan’ın köpürtmesiyle yandaş medyanın üzerine gittiği, gündem yapmaya çalıştığı “Türkçe Kuran” konusunu ele aldık. Bacık, konunun uzmanı olarak tarihsel gelişimi içinde arapçaya yapılan özel atfı değerlendirdi:
12/25/2020 • 1 hour, 8 seconds
Maraş, hedefi açısından Soğuk Savaş katliamlarından biridir: Kürt, Kızılbaş, Komünist…
Kahramanmaraş Katliamı’nın yıl dönümünde rejimin başta Kürtler olmak üzere düşman gördüğü kesimlere yönelik tehditleri artarken, Ergun Babahan Gidişat’ta Yektan Türkyılmaz'ı konuk etti.
12/19/2020 • 41 minutes, 43 seconds
'İslamcılar Post-Kemalist’tir' - Gökhan Bacık
Türkiye, Gezi Parkı eylemlerinden bu yana giderek otoriterleşen ve 15 Temmuz ile birlikte Batı’dan kopuşa yol açan AKP iktidarının, attığı adımların faturasını ödemeye devam ediyor.Özellikle son yıllarda dış politikada kavgacı bir tutum izleyen Ankara, ABD ve Avrupa Birliği’nden gelen yaptırım adımları ile iyiden iyiye köşeye sıkışmış bir görüntü çiziyor.Gökhan Bacık’la Ergun Babahan, Gidişat’ta bu hafta Amerika’nın kesinleşen S-400 yaptırımları üzerinden Türkiye-Batı ilişkisinin geleceğini konuştu.Avrupa Birliği’nin de net tutum için Biden yönetimini beklediğine işaret eden Bacık, “Erdoğan ve Avrasyacıların Ankara’nın Moskova ve Pekin’den aradığını bulamadığını çünkü Batı dışında başarılı bir ittifak modeli olmadığını” vurguluyor.“İslamcıların Post-Kemalist olduğu” yorumunu yapan Bacık, Türk dış politikasında Doğu'dan bir alternatif çıkarma beklentisinin hep var olduğuna dikkat çekerek, “Ancak Türkiye Doğu'da aradığını bir türlü bulamıyor. Çünkü Batı dışında sistemli, sofistike biçimde ekonomi ve güvenlik konularında fırsatlar sunan örgütler ve yapılar bulmak zor” görüşünü dile getiriyor.Bacık, Senato’dan geçerek Trump’ın imzasına kalan yaptırım adımı üzerinden ABD’nin yeni dönemde Türkiye’yle nasıl bir ilişki içine gireceğine ilişkin olarak, "Konjonktürel koşullar olumsuz görünmekle birlikte, ABD'nin yeni Türkiye siyasetini öğrenmek için Biden ve ekibinin ne yapmak istediğini görmek gerekiyor" ifadesini kullanıyor.Trump’ın ekibindeki isimlerin de Erdoğan’la limoni bir ilişki içinde olduğunu hatırlatan Bacık, “Biden olmasa da yaptırımların geleceği aşikârdı” diyor ve ekliyor:“Erdoğan değişmediği sürece yaptırımlar daha da ağırlaşacaktır. Bir süre sonra Türkiye'deki bu Post-Kemalist İslamcı, milliyetçi, Avrasyacı iktidar bileşenlerinin Batı sistemiyle uzlaşması imkânsız olacaktır. Belli ki, burada Bahçeli ile sorun var. Erdoğan iktidarda kaldığı sürece Bahçeli'ye açık çek vermiş durumda. HDP kapatıldığı zaman ABD ve Avrupa ile pragmatik bir ilişki kuramazsınız."
12/13/2020 • 46 minutes, 21 seconds
'Türkiye'de bilimsel gerçeklikten kopuk bir din yorumu var' - Gökhan Bacık
Gökhan Bacık ile bu hafta Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk’e yönelik linç harekâtını, bunun nedenlerini ve Öztürk’ün durduğu yeri konuştuk.Prof. Öztürk, Kuran-ı Kerim’e ilişkin olduğu iddia sözlerine yönelik tepkiler üzerine emekliye ayrılmıştı. Emeklilik başvurusunu 2 Aralık Çarşamba günü sosyal medya hesabından duyuran Öztürk, "Bugün itibariyle akademiye, akademisyenliğe ve ilahiyat alemine veda ediyorum. Artık yeter. Benden bu kadar" ifadesini kullandı. Başta Cübbeli Ahmet olmak üzere çok sayıda cemaat lideri Öztürk’e ait olduğu ileri sürülen sözler üzerine bir linç kampanyası başlattı ve üniversiteden atılmasını talep etmişti. Önce olayı hatırlayalım:Öztürk, uzun süre önce doktora öğrencileriyle yaptığı dersin gizli kayda alınarak sosyal medya üzerinden yayımlanması sonrasında, "Allah kelamını inkar ediyor" denilerek linçe uğramıştı. Öztürk'ün, sosyal medyada üzerinden yayımlanan gizli çekim dersinde, "Kur'an'ın lafız mı, mana mı yoksa hem mana hem lafız mı olarak indirildiği" konusundaki kadim bir tartışmaya ilişkin görüşleri yer alıyordu.
12/3/2020 • 43 minutes, 36 seconds
Yektan Türkyılmaz: ‘Spor, sağlık, ekonomi, hukuk… Her şey aynı anda birlikte çöküyor’
Türkiye, AKP yönetiminin yolsuzluk ve bilgisizlik politikaları sonucu büyük bir yıkım sürecine girmiş bulunuyor. Korona kriziyle sarsılan ülkenin hazinesi tam takır, sağlık sistemi çöküntü halinde… Ağır baskı rejimine rağmen açlık tehdidiyle karşı karşıya olan işçiler, madenciler sokaklarda… Salgının bedelini en ağır ödeyen kesim olarak içinde bulundukları koşulların giderek ağırlaşması kaçınılmaz.AKP-MHP Rejimi bu tabloda elindeki son silaha başvuruyor: Baskı ve yalan… Her gün yüzlerce Kürt veya Cemaat mensubu olduğu iddia edilen insan gözaltına alınıyor. Koronanın başını alıp gittiği bu dönemde cezaevi nüfusuna yeni insanlar ekleniyor. Baskıya eklenmiş bir yalan rüzgarı var ülkede. Ekonomi rakamları gibi sağlık rakamları da koca bir yalan. Korona ile ilgili açıklamalara doktorların verdiği yeni bir isim var: Fahrettin çarpanı… Korona ile mücadele ekonominin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle gerekli önlemleri alamayan iktidar, ülke kasasını boşalttığı için zordaki halka gerekli desteği de veremiyor. Geniş yığınların yaşam koşulları her geçen gün daha da zorlaşıyor ve milyonlarca insan yakın tarihte eşi görülmemiş bir açlık tehlikesiyle karşı karşı kalmış bulunuyor.Dış politikasını askerileştiren ve savaşçı bir tutum alan rejim, bu tavrı nedeniyle uluslararası arenada yalnızlaşmış ve güvenilmez hale gelmiş durumda. Avrupa Birliği yaptırım tehdidi karşısında MHP vetosu nedeniyle “hukuk reformu” yapamayan Erdoğan’ın tek şirin görünme hamlesi AB zirvesi ve öncesi Oruç Reis gemisini geri çekmek oldu ama kimse buna güvenmiyor. Yarın tekrar ne yapacağını herkes biliyor çünkü… Amerika’da Biden’ın iş başına gelme günü yaklaştıkça Erdoğan’ın uykuları kaçıyor çünkü Biden’ın Ankara’ya yönelik yeni bir karar alması gerekmiyor. Hukuku ve kurumları devreye sokması, Erdoğan için sonun başlangıcı anlamını taşıyor. Bu gelişmeleri Yektan Türkyılmaz ile konuşup değerlendirdik.
12/1/2020 • 56 minutes, 42 seconds
‘Her vesayet rejimi gibi, MHP vesayet rejimi de sürdürülemez’
Ahval Türkçe editörü Ergun Babahan ve Gökhan Bacık artık herkesin malumu haline gelen AKP ve Erdoğan üzerindeki MHP vesayetini konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugünkü tabloda MHP ile yola devam etmek dışında bir seçeneği kalmadığını vurgulayan Bacık, “Ancak bunu sürdürmek de her geçen gün güçleşiyor. Bahçeli, AKP’nin ekonomik reform yapmasına bile izin vermiyor” yorumu yaptı.
11/26/2020 • 46 minutes, 29 seconds
Türk siyaseti Türk ekonomisi gibi, risk çok yüksek – Yektan Türkyılmaz
Türk siyaseti Türk ekonomisi gibi, risk çok yüksek – Yektan Türkyılmaz
11/21/2020 • 41 minutes, 20 seconds
Gökhan Bacık: 'Bir Başkadır' dizisi Türkiye'nin neyini anlattı da bu kadar çok tutuldu?
Berkun Oya’nın yazıp yönettiği Netflix’te yayımlanan “Bir Başkadır” dizisi, son günlerin en çok konuşulanları arasına girdi.Türkiye’deki diğer dizilerden ayrı bir yere konan dizi, yayımlandığı ilk günde en çok izlenen yapımlar arasında ilk sırada yer aldı.Sosyal medyada hemen herkes dizi hakkında görüş beyan ediyor. Diziye dair olumlu eleştiriler öne çıkarken, olumsuz eleştiriler de yok değil. Öykü Karayel, Fatih Artman, Funda Eryiğit, Alican Yücesoy, Tülin Özen, Defne Kayalar, Bige Önal, Derya Karadaş, Nesrin Cavadzade ve Settar Tanrıöğen gibi isimlerin rol aldığı dizi, çizdiği “gerçekçi” Türkiye portresi ile seyircinin karşısına çıkıyor.Dizinin başörtülü başrol oyuncusunun, güncel Türkiye sorunlarına değinen bir karakteri ortaya koyması, seküler yaşam tarzına sahip insanların içine girdikleri girdaplar ve Kürt sorunu gibi konulara değinmesi, diziyi şüphesiz daha da popüler kılıyor.Gidişat’ta bu hafta Ergun Babahan ve Gökhan Bacık da “Bir Başkadır” dizisini ele aldı.
11/15/2020 • 58 minutes, 57 seconds
Ankara'da Saray entrikaları
11/9/2020 • 2 minutes, 30 seconds
Gökhan Bacık: 'Para sahaya girince dini döver'
10/29/2020 • 46 minutes, 7 seconds
Gökhan Bacık: ‘İslam’daki Ortaçağ paradigmasının Avrupa’daki ifade özgürlüğüyle uzlaşmasının imkanı yok’
Fransa’da bir öğretmenin radikal İslamcı bir saldırı sonucunda başı kesilerek öldürülmesinin yankıları devam ediyor. Gidişat’ta Ahval editörü Ergun Babahan, Gökhan Bacık’la Fransa’da yankı uyandıran radikal İslamcıyı saldırıyı değerlendiriyor. Gökhan Bacık, “Türk toplumu kutsallarıyla ilgili evrensel düşünce özgürlüğünü ciddi olarak istisna tabii tutmak istiyor. Müslümanlar modernliği hakaret olarak kabul ediyor. Bu şu anlama geliyor: Mülkiyet, adalet, insan hakları gibi temel konuları modernlik öncesi paradigmaya göre değerlendiriyor. Bu da İslamı şuna sokuyor. İslam dünyasında yenilik yapsak da Ortaçağ’daki paradigmaya göre yapalım diyorlar. Ama bu paradigmanın Fransa’daki, İsveç’teki eleştiri özgürlüğüyle uzlaşmasının imkanı yok” diyor.
10/19/2020 • 48 minutes, 42 seconds
Kerim Has: 'Rus medyasında artan Türkiye eleştirileri ne anlama geliyor?'
Kerim Has: 'Rus medyasında artan Türkiye eleştirileri ne anlama geliyor?'
10/17/2020 • 49 minutes, 27 seconds
Gökhan Bacık: ‘Erdoğan iktidarı artık topluma değil, memurlara dayanıyor’
Ahval editörü Ergun Babahan, bu hafta Gidişat’ta Gökhan Bacık’la gündemi değerlendiriyor. Gökhan Bacık, Erdoğan iktidarının artık memurlara dayandığına dikkat çekiyor. Bacık “Erdoğan’ın üzerine dayandığı memurlardır. Erdoğan’ı savunan entelektüel, Erdoğan’ı savunan şair, Erdoğan’ı savunan yok artık. Erdoğan artık memurların savunduğu bir adamdır. Memurlar da para için savunur” diyor.
10/12/2020 • 48 minutes, 7 seconds
İslam toplumlarının düzelme şansı yok
Helikopterden atılan Kürt köylüler, koronavirüs salgınında yeniden ağırlaşan tablo ve ekonomik krizinin giderek derinleşmesi, Ege ve Doğu Akdeniz’deki geri adımlar, Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde öne çıkan gündem başlıklarından. Gidişat’ta Ergun Babahan ve Gökhan Bacık, Türkiye’nin sıcak gündeminin dışında Ahmet Kuru’nun İslam, Otoriterlik ve Geri Kalmışlık adlı kitabı üzerinden İslam toplumlarının gidişatını ele alıyorlar. Kitapta, İslam’ın geriye başlaması, ulemanın tüccarlar sınıfı desteğinden devlet desteğine bağımlı hâle gelmesine bağlanıyor.Ergun Babahan, “Ulemanın öne çıkışında ekonomik nedenler mi yoksa devletin Asya tipi askeriyeleştirilmiş üretim tarzına dönüşü mü etkili? İkincisi, Kuzey Amerika’da dahil İslam’ın daha özgür, liberal bir liberal yorumuna rastlamıyoruz. Senin görüşün neler? ” sorularını yöneltiyor. Kitaba yönelik bazı eleştiriler getiren Bacık, Kuru’nun daha liberal, piyasa merkezli bakmasının sol bakıştan sorgulanabileceğini belirtiyor.“İslam toplumlarının düzelme şansı yok” görüşünü dile getiren Bacık, şunları kaydediyor:“Müslüman toplumlarda bu konular, evrimsel ortaya çıkmış. Yani olaylara göre gelişmiş. Dolayısıyla bir toplantı yapılıp, ‘İslam’ın toprak rejimi budur’ denmemiş. Halife Ömer döneminde, özellikle Irak toprakları alınınca çok büyük bir arazi alınmış oluyor. O döneme kadar araziler, ganimet olarak dağıtılıyor. Fakat bu arazilerin büyüklüğü Ömer’i korkutuyor. Hatta İbn-i Haldun o dönemi anlatırken, Ömer’in, ‘Gelen vergileri nasıl yapacağız’ tartışması olunca bazılarının Bizans bazılarının da Pers divanı kurulması gerektiğini aktarıyor. O bağlamda Halife Ömer bir değişiklik yaparak, bu Irak arazilerinin devlete ait olduğunu iddia ediyor. Bu tartışmayı bir kısım uzman, ‘Ömer ne kadar ufku açık bir adam çünkü arazilerin dağıtılması hem peygamber uygulaması hem de Kur’an’da var’ diyor. Bir kısmı da özel mülkiyet ile devlet arasında ilişkiyi devlet lehine bozuyor eleştirisi getiriyor. Üç aşağı beş yukarı ben bu sistemin girintili ve çıkıntılı bir şekilde devam ettiğini düşünüyorum. 7. Yüzyılın sonu ve 8. Yüzyılın başında Horasan civarında Emevilerin yönetiminden mutsuz olan gruplar ortaya çıkıyor. Bunlar bir süre sonra Abbasi devrimini meydana getiriyorlar. İşte orada tartışmalardan bir tanesi toprak. Burada bir Pers modeli var. Bu İran’dan gelen sistem bir paradigma olarak ortaya çıkıyor. Mesela bunlardan biri tüccarların küçümsenmesi.Bugün Türkiye’yi örnek alacak olursak; devlet ekonomiyi ‘Sen arkadaşımsın, sen benim partilimsin’ diyerek dağıtıyor.”
9/21/2020 • 49 minutes, 2 seconds
'Erdoğan İhvan'ın söylemlerini kullanıyor: İhvan'ın götürdüğü kritik nokta cihat...' - Prof. Gökhan Bacık
Ahval Türkçe Editörü Ergun Babahan ve Prof. Gökhan Bacık, Gidişat'ta bu hafta Kosova'nın Sırbistan ile yaptığı ikili anlaşma kapsamında İsrail'i tanıyarak Kudüs'e büyükelçilik açacak olmasını, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de Yunanistan'la yaşadığı gerginliğin son durumunu ve Müslüman Kardeşler'in kurucusu Hasan al-Banna'nın söylemleri ile Erdoğan'ın söylemlerinin aynı olmasını değerlendirdi.
9/8/2020 • 52 minutes, 5 seconds
'Erdoğan rejim değişikliği için uzun vadeli travma ihtiyacını Yunanistan sorunuyla karşılıyor'
Gökhan Bacık’la bu hafta Doğu Akdeniz'de Yunanistan'la yaşanan gerilimi ve Türk kamuoyuna yansımalarını konuştuk. Bacık, Erdoğan'ın, Yunistan'a karşı zaten var olan sorunu yeniden alevlendirerek ülke içinde yürütülen ideolojik rejim değişikliğini konsolide etmeye çalıştığına dikkat çekti.
8/27/2020 • 43 minutes, 50 seconds
Gökhan Bacık: 'Kariye, Ayasofya gibi değil, İslamcı ideoloji nedeniyle dönüştürüldü'
Gökhan Bacık’la bu hafta gündemimiz Siyasi İslam’ın Türkiye’yi getirdiği entelektüel sefalet, Kariye Müzesi’nin vahşice camiye çevrilme kararı, erken seçim olasılıklarını konuştuk. Osmanlı tarihinin Türkiye toplumunda ve özellikle İslamcı kesimde doğru bilinmediğini vurgulayan Bacık, bunda Osmanlı tarihçilerinin rolünün de büyük olduğunun altını çizdi.Erdoğan seçim yapar mı? Yakından tanımış biri olarak erken seçim fikrine eli çok zorlanmadıkça sıcak bakmadığını bilen biriyim. Ancak Bacık, ekonomik gidişatın her geçen gün kötüleştiğini ve zamanın Erdoğan aleyhine işlediğini hatırlatarak böyle bir ihtimalin çok uzak olmadığını da dikkat çekti.Ahmet Davutoğlu başbakanlığı sırasında bölgede çok sert, Kürt karşıtı bir politika izledi. Sur’dan Toledo yaratma iddiasında bulundu. Yanlışlarını ve suçlarını biliyoruz ancak bugün Kürt sorununda en cesur çıkışlar ondan geliyor. Bölgedeki Kürt muhafazakar oylara talip ve kimsenin görmek, dile getirmek istemediği anadilde eğitim, kayyım meselesi gibi konuları sürekli gündeme getiriyor. AKP’yi zayıflatıcı etkisine görüp desteklemek mi doğru, yoksa kan davasını sürdürmek mi? Bunu da Amerika’da Demokratlar’ın oluşturduğu büyük demokrasi ittifakı üzerinden konuştuk.
8/22/2020 • 39 minutes, 24 seconds
'İç politikada kaybedersiniz dış politikada öldürürler' - Gökhan Bacık
Ahval Türkçe Editörü Ergun Babahan ve Prof. Gökhan Bacık, Gidişat'ta bu hafta Doğu Akdeniz'de artarak devam eden gerilimi konuştu.
8/14/2020 • 49 minutes, 10 seconds
Gökhan Bacık: İslami metinler erkek egemen, cariyelik kavramı hala var
Türkiye gündemi bir süredir meşgul eden İstanbul Sözleşmesi, yaşanan sıcak ekonomik gelişmelere rağmen hala tartışılmaya devam ediyor. Gökhan Bacık ile bu hafta İstanbul Sözleşmesi ve İslam'da kadının yerini konuştuk.
8/7/2020 • 39 minutes, 55 seconds
Ayasofya kararı Batı’da Türkiye’nin dincileşmesi ve din özgürlüğüne saldırı olacak algılanacak
Siyasi İslamcıların büyük düşü gerçekleşiyor ve Ayasofya Kilisesi bugün cami olarak hizmete açılıyor. AKP medyasına ve Türkiye toplumunun çoğunluğuna bakarsak, Türkiye teknolojide devrim yapacak bir buluşa imza atmış veya tüm dünyanın peşinde olduğu korona aşısını bulmuş gibi bir hava var. Sığ, fetihci atmosfer tüm toplumu sarmış durumda.Batı karşıtı, Batı’ya rağmen yapma havası her partide hakim. Bu dibin daha dibi yok derken yenisi geliyor ve Türkiye Batı’dan ve moderniteden her geçen gün daha fazla ulaşıyor. Bu tercihin sonucu özgürlüklerden fedakarlık ve fakirleşme olarak ödeniyor.Türkiye 2010 yılından bu yana her yıl daha fakirleşiyor. Henüz en kötüyü görmüş de değil. Gökhan Bacık’la bu Gidişat’ı ve muhtemel sonuçlarını tartıştık
7/23/2020 • 42 minutes, 49 seconds
Bugün İslam sağcı, gelenekçi, devletçi ve erkek merkezli bir yola savrulmuştur
Gökhan Bacık’la erken İslam dönemi, din-devlet ilişkisi ve İslam’da Yenilikçi kanadın bir şansı var mı konularını tartışmaya devam ettik. Bacık, tarihsel gelişimin kaçınılmaz bir sonucu olarak Türkiye’de Sunniliğin Selefileştiğini belirterek tüm cemaatlerin gelenekçi görüşü dile getirdi:
7/18/2020 • 48 minutes, 13 seconds
İsmailağa, Kuran’da yazılanı ve peygamberin pratiğini uygulamak istediği için İstanbul Sözleşmesi’ne karşı
Gökhan Bacık ile bu hafta Erken İslam tarihi ve cemaatlerin İstanbul Sözleşmesi’ne tepkisini konuştuk…
7/9/2020 • 50 minutes, 1 second
Gökhan Bacık: AKP’lilerin şu gerçeği görmesi lazım, az çoğu dövemez. AKP artık azınlık durumunda
Gökhan Bacık’la bu hafta Baro Başkanları’nın yürüyüşü, iktidarın her türlü muhalefeti sadece şiddetle bastırmasının nedenlerini, AKP’nin MHP boyunduruğuna girmesini dış politika bağlamında ekonomik durumunu ele aldık.AKP’nin oy tabanının kaybedip azınlığa düştüğünü hatırlatan Bacık, siyasetin temel bir kuralı hatırlattı ve “Az çoğu dövemez” yorumu yaptı.
6/26/2020 • 45 minutes, 27 seconds
Gökhan Bacık: Öcalanist Kürtler modernist, Kürt hareketinde söz sahibi olacak onlar
Gökhan Bacık ile bu hafta Türkiye’de medyanın durumundan Libya’ya uzanan bir yelpazede geniş bir ufuk turu yaptık. İşte öne çıkan başlıklar: HDP ile ilgili açıklama yapan gazeteciler neredeyse ırkçılığa yakın bir Kürt meselesi algısına sahiplerTürkiye bir gün Kürt sorununu çözecekse bu sorunun kimlik sorunu olduğunu anlaması lazımLibya meselesi bitmedi, biraz beklemek lazım
6/18/2020 • 45 minutes, 12 seconds
Bacık: Bizim devletimiz gerçekle yüzleşirsen bir kaza çıkacağını düşünüyor
Gökhan Bacık ile bu hafta Ayasofya tartışmalarından, ırkçılık meselesine kadar tartışma konularını ele aldık. Türkiye’nin nasıl bir gerçeklikte yaşadığını konuştuk.
6/10/2020 • 42 minutes, 25 seconds
'Erdoğan rejimi değiştirecek'
Gökhan Bacık ile bu hafta Türkiye’deki rejim değişikliğini ve sistemin nereye yol aldığını konuştuk. Bugün gelinen noktada ortaya çıkan tablonun sadece devletin eseri olmadığı, toplumun da İslamcısı ve Kemalisti ile bu modeli istediği, desteklediği konusunda uzlaştık.
6/5/2020 • 43 minutes, 14 seconds
Gökhan Bacık: Davutoğlu ve Babacan’ın Erdoğan’ın söylemini yıpratma kabiliyetleri var
Gidişat programında bu hafta Gökhan Bacık ile AKP, Deva, Gelecek Partisi ve hatta Saadet Partisi arasındaki farkları, bu partilerin çıkış noktaları ve toplumsal hedeflerini konuştuk.
5/27/2020 • 45 minutes, 14 seconds
Gökhan Bacık: İslamcılara ve iktidara göre Kemalizm, Osmanlı tarihinde bir sapmaydı
Sabah gazetesinin 19 Mayıs sayfası, özellikle Kemalist kesimde büyük tepkiye yol açtı. Sabah, 19 Mayıs kutlamasında Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte son Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın fotoğraflarına da yer verdi. Resmi tarihe göre İngilizlerle işbirliği içinde Mustafa Kemal ve milli mücadeleye ihanet etmiş bu isimlerin kahraman gibi sunulması yeni bir tartışmaya yol açtı.19 Mayıs gibi bir bayramın bir toplumsal bölünmeye yol açtığı, daha doğrusu mevcut bölünmeleri derinleştirip uzlaşmayı imkânsız hâle getirdiği bir dönemde, Türkiye’nin istikametini, ruh halini Gökhan Bacık ile konuştuk:“Eskiden beri Türkiye’nin yakın tarihi yorumu konusunda Tanzimat’tan bu yana ciddi ayrılıklar var. Bir yandan resmi tarih yaklaşımı, diğer yandan popülist İslamcıların; Abdurrahman Dilipak gibi isimlerin yaklaşımı var. Bu yaklaşımı bütün İslamcılar benimsiyor. Bu gayet doğal, her düşüncenin kendisini meşrulaştırmanın bir yolu da geçmişi adlandırmaktır. İslamiyet’in de kendine göre bir yaklaşımı var ve geçmişi öyle anlamlandırıyor.Resmi tarihe göre, Osmanlı işgal altındaydı… Atatürk kendi çabasıyla Samsun’a çıktı ve milli mücadeleyi başlattı, Türkiye’yi kurtardı. Bunun karşısında, tam zıddı olan İslamcı görüş var. Buna göre her şeyi yapan Vahdettin idi… Hatta İslamcı söylem, Atatürk neredeyse İngilizlerin adamıydı gibi komplocu bir yaklaşımla konuyu ele alıyor.İkincisi şimdi İslamcılar, Türkiye’de iktidarda olduğu için bu tarihi değiştirmek istiyorlar. Bunu fark ediyoruz, mesela Atatürk kavramında yeni bir önerme var. Abdülhamid mesela, iktidar onu yeni bir biçimde tanımlamaya çalışıyor. İslamcılar her alanda olduğu gibi tarih alanında da bir strateji izlemek istiyorlar. Buna göre Kemalizm tarihin akışı içinde bir hata, bir parantez olarak görülmek ve gösterilmeye çalışılıyor. Osmanlı’dan kendilerine direk bir bağ olduğunu göstermek istiyor.Üçüncüsü de PR. Geçen gün bir anlaşma yayımlandı, Türk toplumunun yüzde 50’den fazlası Lozan Anlaşması’nın gizli maddeleri olduğuna inanıyor. Yani şöyle düşünün, inananların yüzde 50’si Kuran’ın bazı hükümlerinin gizlendiğine inansa nasıl bir duruma girmiş oluruz. Bu dehşet verici bir şey, artık rasyonaliteden çıktığımızın göstergesi.Milli Mücadele, İslamcılara göre Padişah’ın stratejisiydi. Padişah İngilizleri oyalarken Mustafa Kemal’e yol açtı. İki yaklaşımın da abartılı yönleri olduğu kesin."Türkiye’de cezaevlerindeki duruma da konuştuk Bacık ile. Koronanın başta Silivri olmak üzere hızla yayılması ve başta muhalefet olmak üzere toplumun buna duyarsızlığının nedenlerini de tartıştık:“Türkiye’de insanlar devletten korkuyor. FETÖ olayı o kadar büyüdü ki, buna girmeyecek kimse yok. Spekülatif bir örnek vereyim, kalkıp MHP lideri Bahçeli’yi kalkıp PKK’den tutuklayamazsınız ama FETÖ’den tutuklayabilirsiniz. Türkiye bu olayda toplumu öyle bir noktaya getirdi ki, Erdoğan’dan tutun Cemaat’in en zıddı isimlere kadar herkes bu sepete girebilir. Türkiye’deki herkes teorik olarak böyle suçlanabilir. En olmayacak insanlar suçlanabilir.Ama burada seküler muhalefeti anlamakta zorlanıyorum çünkü ortada artık bir Cemaat kalmadı… Bir kısmı tutuklu, bir kısmı yurt dışına kaçtı… Bürokraside kalmadı. Artık böyle bir yapı kalmadı. Türkiye düşman yaratmakta başarılı bir ülke ama bu kez kendini aştı gerçekten.Bugün herkes kendi mahallesine çekilerek güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Etnik, inanç mahalleleri var artık. Herkes kendi mahallesine gitti ve mahalle içinde başka şeylerle ilgilenmiyorlar.Baskıcı bir iktidar karşısında gelişmekte ülke aydınının önünde üç yol var: Birincisi sürgüne gitmek, ikincisi hapse girmek, üçüncüsü de susmak. Üçüncü seçenekte ülkede baskı, zulüm yokmuş gibi yaşamak zorunda kalıyorsun. Çünkü direndiğiniz zaman başınıza gelecek olanı biliyorsunuz, günlük hayatın içine olağan dışı bir müdahale var. Bu psikoloji üçüncü dünyada yaygındır. Biliyorum ama yokmuş gibi davranıyorum.”
Ergun Babahan: Soylu'nun istifasına ilişkin muhtemel iki senaryo
Türkiye, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun pazar akşamı gelen sürpriz istifa kararını konuşuyor.10 Nisan 2020 tarihinde akşam saatlerinde ani bir kararla 30 büyükşehir ve Zonguldak’ta alınan sokağa çıkma yasağı kararı sonrası halkın sokaklara dökülmesinin sorumluluğunu üstlenen Bakan Soylu, istifa kararını açıkladı.Soylu istifa açıklamasında, koronavirüs tedbirleri kapsamında 31 il için alınan iki günlük sokağa çıkma yasağı kararı sonrası ortaya çıkan görüntülerin süreçle uyuşmadığını belirtti. Ergun Babahan, sürpriz istifa kararının perde arkasında neler yaşanmış olabileceğini analiz ediyor ve muhtemel iki senaryoya dikkat çekiyor.
4/12/2020 • 6 minutes, 17 seconds
Fehim Taştekin, korona günlerini anlattı: Hangi gıda formülü en büyük destekçisi oldu?
Gökhan Bacık: AKP ve Cemaat’in İslama bakışında fark yok
Ergun Babahan ve Gökhan Bacık bu hafta Sunni İslam’ın moderniteyi reddinin nedenleri ve sonuçları üzerine konuştu…
3/11/2020 • 43 minutes, 4 seconds
Fehim Taştekin: Moskova Mutabakatı ateşkesi değil çatışmayı vaat ediyor
Giditaş'ta Türkiye-Rusya, Türkiye-ABD ilişkileri ve İdlib'teki gelişmeler Fehim Taştekin ile konuşuldu.
3/10/2020 • 37 minutes
Fehim Taştekin: İdlib'de hezimet tescil edildi
Gazeteci Fehim Taştekin, Gidişat'ta Ahval editörü Ergun Babahan'a Moskova'da gerçekleşen Rusya Devlet Başkanı Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında yapılan İdlib Zirvesi'nden çıkan sonucu değerlendiriyor.
3/5/2020 • 39 minutes, 14 seconds
Gökhan Bacık: Erdoğan’ın sürekli olağanüstü hale ihtiyacı var
Gidişat'ın konuğu Gökhan Bacık'tı.
3/4/2020 • 34 minutes, 7 seconds
Fehim Taştekin: Rusya yumuşaması yanlış okundu, Moskova geri döndü
Son bir kaç gündür İdlib’te yaşananlar ne anlama geliyor. Fehim Taştekin’le sahadaki gelişmeleri ele alıp muhtemel gidişatı konuştuk.
3/2/2020 • 38 minutes, 21 seconds
Gökhan Bacık: Erdoğan geri adım atmazsa, Rusya vurmaya devam eder
Ergun Babahan ve Gökhan Bacık bu hafta Gidişat’ta Suriye’nin İdlib kentinde hava saldırısı sonucusu 33 Türk askerinin hayatını kaybetmesiyle yaşanan gerilimi mercek altına alıyor.
2/28/2020 • 38 minutes, 46 seconds
Fehim Taştekin: Beklentilere dayalı İdlib stratejisi yürümüyor
Amerika ve NATO’dan istediği desteği alamayan Erdoğan, Suriye yönetimine verdiği 29 Şubat ültimatomundan geri adım atmış görünüyor. Yani, Suriye Ordusu ay sonunda İdlib’te kazandığı topraklar çekilmezse Türkiye bir savaş başlatmayacak. Rusya desteğindeki Suriye Ordusu ise özellikle İdlib’in güneyinde hızlı ilerleyişini sürdürüyor. Putin ise Erdoğan ile bir görüşme sürecini ağırdan alarak götürüyor. Fehim Taştekin ile Suriye ve muhtemel gelişmeleri konuştuk: “Erdoğan sahadaki duruma, müttefiklerin tutumuna, eldeki imkanlara ve ne kadar askeri kapasite kullanabileceğine bakmaksızın tamamen beklentilere ve umutlara dayalı bir stratejiyle İdlib’de Suriye ordusuna ihtarda bulundu. Bunu yaparken Batılı müttefiklerden destek görebileceği, Rusya’nın Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemeyip nihayetinde Şam’ı dizginleyeceği ve Suriye ordusunun kolayca pes edeceği hesabıyla harekete geçti. Ancak üç alanda da istediği yönde gelişmeler olmadı. Sahada son bir ay içerisinde Suriye ordusu Erdoğan’ın ihtarına aldırmadan 138 yerin kontrolünü ele aldı. Türkiye’nin askeri sevkiyatla oluşturduğu bariyer ve Moskova’nın hala Ankara’yı gözeten esnekliğine bağlı olarak Suriye ordusu operasyonu M-4 yolunu açmak için güneye kaydırdı. Silahlı gruplar da Türk ordusunun desteğiyle Neyrab’ı tekrar ele geçirdi. Fakat buna mukabil Suriye ordusu İdlib’in güneyinde son 48 saatte 33 yeri aldı. Belki Türk bariyeri bu süreci yavaşlatıyor ama Suriye ordusunu durduramıyor. Beri tarafta ABD’nin destek sözü havada kaldı. Erdoğan’ın söylediği gibi ABD Patriot konuşlandırmayacak. En azından şimdilik durum bu. AB kanadından da umut yok. Erdoğan’ın elini güçlendirmeye dönük dörtlü zirve önerisi Moskova’dan döndü. Rusya da geri adım atmıyor. Moskova Türkiye’yi yanında tutmak ve bu meselenin Rusya-Türkiye ve ya ikinci aşamada Rusya-NATO çatışmasına dönüşmesini önlemek için belli düzeyde esneklikler gösteriyor. Batı’nın tepkisini ve ne yapacağını görmek için de biraz beklemeyi tercih ettiler. Şimdi o cephe fazla risk almak istemediğine göre Putin’in Erdoğan’a yeni bir zafer sunmasının nedeni yok. M-4 otoyolunun açılması sonrası yeni bir harita ihtimali varErdoğan’ın 29 Şubat’a kadar Suriye ordusunu Soçi Mutabakatı sınırlarına püskürtmek için artık topyekün savaşa girmesi lazım. Hava sahasını kullanamazken bu zor. Büyük bir naiflikle Rusya’nın hava sahasını açmasını bekliyorlar. İlişkilerin hatırı var ya! Bu mantıkla ve bu türden bir naiflikle bir strateji yürütülemez, buna strateji bile denmez. Sadece ülke itibarsızlaştırılıyor. Yine de geçici olarak bir uzlaşma noktası bulunabilir. M-5’ten sonra M-4 otoyolunun da açılması, belki İdlib kent merkezinin de alınması sonrasında Türkiye sınırlarında sivillerin de barınacağı bir alan üzerinden yeni bir haritada üzerinde anlaşabilirler. Bunun ömrü de kısa sürer. Bu bölgede Rusya’nın Suriye savaşına müdahil olmasının nedenlerinden biri yatıyor. Mesela Cisr el Şuğur’u operasyon dışı tutmalarını beklemek yanıltıcı olur. Burada Rusya’yı yakından ilgilendiren Kafkasya ve Orta Asya’dan savaşçılar var. Rusya bunlarda kendi sınırları içinde savaşmaktansa Suriye’de savaşmayı tercih ediyor. Bu 2015’de başlayan müdahalenin de motivasyonuydu. Türkiye de Astana sürecinin dışında kalan bu grupların elimine edilmesi konusunda taahhütte bulunmuştu. Fakat aptala yapma taktiği burada da geçerli. Erdoğan göz yumulan, kayırılan hatta bir şekilde desteklenen, Türkiye’deki derin yapılarla bağlantılı olan bu gruplarla ilişkilerini düşmanlığa dönüştürmek istemiyor. Fakat bildiğimiz Rusya bunları kendi haline bırakmaz.”
2/26/2020 • 44 minutes, 20 seconds
Gökhan Bacık: Rusya, Suriye meselesinin çözümünü Esad Rejimi’nin restorasyonu olarak görüyor
Suriye'de İdlib üzerinden yükselen tansiyon, Türkiye-Rusya ilişkilerini de derinden sarsıyor.Ankara, bölgede cihatçılarla operasyon başlatırken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun bir savaş olduğunu söylüyor.Gökhan Bacık, Gidişat'ta Ergun Babahan'la İdlib'de son durumu analiz ederken Rusya'nın Şam rejimi üzerindeki misyonunu masaya yatırıyor. Gökhan Bacık'ın görüşlerinden öne çıkan başlıklar şöyle:- Ruslar buraya bu kadar yatırım yaptı, sorununun onların istediği şekilde olacağını görmek için bölge uzmanı olmaya gerek yok- Türkiye’de böyle tarihsel yanlışlıklar var. Dış politikanın siyaset üstü görülmesi bunlardan biri… Oysa en çok muhalefetin olması gereken yerdir- Türkiye dünya ölçeğinde büyük bir ülke değildir, ya Batıcı ya da Avrasyacı olmak zorundadır- Davutoğlu’nun bugün söyledikleri yeni değil, Demirel 1960’lı yıllarda benzer şeyleri söyledi…- Osman Kavala, Amerikalılarla işbirliği içinde darbe yapmaya çalışmakla suçlanıyor ama Türkiye şu an ABD’den yardım istiyor- Machiavelli’nin Prens’e tavsiyesi: Sen küçük devletsen büyük devletlerle dans ederken dikkatli olman gerekir
2/21/2020 • 45 minutes, 1 second
Taştekin: Erdoğan’ın İdlib için verdiği tarih, ‘tarih’ oldu
Recep Tayyip Erdoğan, Esad yönetimine tehditler savurur ve 1 Mart’a kadar süre verirken Suriye Ordusu İdlib’de hız kesmeden ilerliyor. Her gün yeni alınan köy ve kasabaların, Suriye Ordusu denetimine giren Türk Silahlı Kuvvetleri gözetim noktası haberi geliyor.Halep’i tamamen temizleyen Esad yönetim Halep-Şam ve Halep-Kahire uçuşlarını başlatmaya hazırlanıyor. Türkiye ise sınırında biriken yüz binlerce yeni mülteciyle karşı karşıya kalmış bulunuyor. Altı ayda Emevi Camii’nde namaz kılma hayaliyle yola çıkanlar ağır bir bilanço ödüyor ve ödemeye de devam edecek gibi görünüyor.Fehim Taştekin ile İdlib ve Suriye’de son durumu, muhtemel gelişmeleri konuştuk:“Erdoğan’ın ilan ettiği gibi 1 Mart’a kadar Suriye ordusunun Soçi Mutabakatı sınırlarına dönmesi mümkün gözükmüyor. Bunun için Türkiye’nin savaşa girmesi lazım. Ruslarla müzakere masasına ağırlık verilmesi yeni koşullar üzerinden yeni bir ateşkes hattı için bastırıldığı sonucunu çıkartıyoruz. Sahadaki durum öyle geri çevrilebilecek bir vaziyet arz etmiyor. Ruslarla gerilim tırmanırken hükümet hızlıca ABD ve Avrupa’ya yüzünü döndü ama NATO ortaklarından umduğunu bulamadı. Şimdi Rusya ile ortak bir nokta bulma çabası ağırlık kazanıyor. Yeni bir ateşkes hattı için Putin’in gözünün içine bakıyorlar Putin’in Erdoğan’ı neden razı etmesi gerektiğine dair gerekçeler eskisi kadar çok değil. Rusların elinde bir anlaşma metni var. Bunu koza dönüştürerek M-5’ten sonra M-4 otoyolunu açmak için de operasyonları sürdürecektir. M-5 sahadaki durumu ciddi şekilde değiştirdi. M-4’ün açılması da geri kalan alanın ikiye bölünmesi demektir. Bu arada İdlib kent merkezine yönelirler mi bilmiyoruz ama öncelik iki ana yolun açılmasıydı. Suriye ordusu önemli bir ivme yakalamışken durmayacaktır. Halep’in kuzeybatısında kalan parçaların sekiz yıl sonra geri alınması dengeyi iyice değiştirdi. Bunun halk üzerindeki psikolojik etkisini de dikkate almak gerekiyor. Halepliler sabaha kadar kutlama yaptı. Bu ivmenin askeri devinime etkisi olacaktır. İdlib’de ilan edilen strateji geriliyor. Kalan parçalar üzerindeki tartışmalar acaba “Kobanê’ye karşılık İdlib” pazarlığına dönüşüyor mu? Kürtlerin haklı gerekçelerle kuşkuları var. Arap medyasında da buna dair yorumlar çıkıyor. Yani Erdoğan’ın İdlib’den kaçanları Kobanê’ye taşıyıp buranın Kürt karakterini bozmak gibi niyetinin olduğundan bahsediliyor. Bunlar olası planlar olarak görülebilir. Elbette İdliblileri Türkiye’ye geçirip sonra oradan Kobanê’ye sokmak başka türden bir zorbalık. İnsanlar bunu istemeyecektir. İşin doğrusu örgütlerin tasallutundan kurtulan insanların tekrar kendi mahallelerine döndüğüne dair sayısız örnek var. Biraz güvence verilmesi yeterli olabiliyor.Şam’ın eli güçlense de Kürtlerle müzakereye geçmek zorundalar Suriye devletinin sahada askeri zaferler kazanması Kürtlerle ilgili müzakere yoluyla çözüm sürecini zorlaştırabilir. Çok taviz vermek istemeyebilirler. Devlet güven tazeledikçe eski alışkanlıklarıyla konuşmak isteyebilir. Fakat Fırat’ın doğusunda çok ciddi bozucu faktörler var. ABD’nin askeri varlığının yanı sıra SDG’nin ulaştığı kapasite önemli. Uluslararası toplumun Kürtlerle ilgili tutumu da İdlib’deki cihatçılara olandan çok farklı. Çatışma bir seçeneğe dönüşürse bunlar bozucu faktörler olarak devreye girebilir. Şam ve müttefiklerinin kısa yoldan ülkeyi toparlamak için Kürtleri kazanmaya ihtiyaçları var. O yüzden müzakere masasını kurmak zorundalar. Hâlihazırda Şam ile Kürtler arasında yüksek müzakere heyeti ve komitelerin kurulması yönünde bir mutabakat söz konusu. Bunu hızlıca ilerletmeleri gerekiyor. Tabii Türkiye de bu masayı dağıtmak için bütün imkânlarını kullanıyor. Barışı imkânsız hale getiren baskı mekanizmalarına karşı, Suriye’nin İran ve Rusya’nın da yardımıyla akıllıca bir yol izlemesi gerekiyor.”
2/17/2020 • 39 minutes, 33 seconds
Fehim Taştekin: Erdoğan’ın İdlib hamlesi başarısızlığa mahkûm
Ahval editörü Ergun Babahan, gazeteci Fehim Taştekin ile İdlib’de bundan sonra yaşanabilecekleri konuştu.
2/7/2020 • 34 minutes, 36 seconds
Gökhan Bacık: Bekçilik kararı, Türkiye’nin rekabetçi otoriterliği aşıp diğer aşamaya geçişinin bir işareti olabilir…
Gidişat'ta Ergun Babahan ve Gökhan Bacık, bekçilere polislerinkine benzer yetki verilmesinin neden olabileceği sonuçları konuştu.
1/30/2020 • 46 minutes, 48 seconds
Fehim Taştekin: İdlib’de haritanın hızla değişmesi mutabakata işaret ediyor
Gidişat'ta Ergun Babahan ve Fehim Taştekin, İdlib'deki son durumu değerlendirdi.
1/28/2020 • 57 minutes, 46 seconds
Gökhan Bacık: Kabakçı Mustafa ve Patron Halil isyanları ile AKP'nin yükselişi benzer olaylar
Gidişat'ta Ergun Babahan ve Gökhan Bacık, AKP ile Türkiye'nin entelektüel kesimleri arasındaki derin uyumsuzluğu ele aldı.
1/23/2020 • 53 minutes, 15 seconds
Fehim Taştekin: Berlin bildirisi BM kararına dönüşmezse işe yaramaz
Gidişat'ta Ergun Babahan ve Fehim Taştekin, Berlin'de düzenlenen Libya Zirvesini ve sonuç bildirisini konuştu.
1/20/2020 • 51 minutes, 57 seconds
Taştekin: Hesap yoksunu bir macerayla kendilerini Rusya'nın kapısında buldular
Gökhan Bacık: 90’lı yıllarda Süleymani Türkiye’de örgütlenmeye çalıştı ama başaramadı
Gidişat'ta Ergun Babahan ve Gökhan Bacık, ABD'nin suikastle öldürdüğü İranlı general Kasım Süleymani'yi ve İran'ın Türkiye'ye yönelik din temelli politikalarını konuştu.
1/8/2020 • 55 minutes, 27 seconds
Taştekin: Trump hiç bilmediği bir dünyayla uğraşıyor
Ergun Babahan ve Fehim Taştekin, Gidişat'ta bölgedeki son gelişmeleri değerlendirdi
1/6/2020 • 51 minutes, 20 seconds
Gökhan Bacık: İslam dünyası tarihsel söylemde tarif edildiği üzere düştüğü çukurdan bir türlü çıkamıyor
Gökhan Bacık ile Ahval Türkçe editörü Ergun Babahan, Gidişat'ta İslam dünyasının içinden geçtiği sorunları konuştu.
12/25/2019 • 56 minutes, 50 seconds
Fehim Taştekin: 2020'ye girerken bagaj felaket senaryosuyla dolu
2019’la birlikte bir 10 yıllık zaman dilimini geride bırakıyor ce 2020’lere giriyoruz. Türkiye, AKP iktidarının göreve geldiği 2023 hedeflerinden uzaklaşmış değil de tamamen kopmuş durumda. Ülkeyi yoksulluk, yolsuzluzluk ve hukuksuzluk batağında debelenip duruyor. Komşularla sıfır sorun politikası dünyanın her yerinde sorun yaratma haline dönüşmüş durumda. Türkiye’nin dış politikadaki geleceği karanlık görünüyor. Fehim Taştekin ile 2109 Türkiye dış politikasını değerlendirdik, 2020’li yıllara bakmaya çalıştık.
12/24/2019 • 57 minutes, 27 seconds
Taştekin: Libya'da Türkiye'nin karşısında çoklu cephe oluşuyor
Gidişat’ta Türkiye’nin içinde bulunduğu dış politika açmazlarını tartışmaya devam ediyoruz. Türkiye, Ege’de Yunanistan ile yaşadığı sıkıntıyı Libya kıyılarına kadar taşıdı ancak bu hamlesi çok uluslu bir cepheyle yüz yüze kalması sonucunu doğurdu. Arap Birliği’nden Avrupa Birliği’ne, Amerika Birleşik Devletleri’nden Rusya’ya kadar hiç bir ülke Akdeniz’i “Türk Gölü” haline getirecek bu anlaşmaya destek vermedi, reddi yolunda karar açıkladı.
12/17/2019 • 42 minutes, 59 seconds
Gökhan Bacık: Türkiye’yi Nakşistan olarak tanımlayabiliriz
Menzil Tarikatı bir süredir Türkiye’nin gündeminde ve devlet içindeki örgütlenmesi tartışılıyor. Gökhan Bacık ile bu hafta cemaat ve tarikatların Sünni İslam’daki ve Türkiye’deki rolünü, devlet ile ilişikisini konuştuk… İşte ana başlıklar… Keyifli dinlemeler...Türkiye, tarikatların hep etkili ve devletle ilişki içinde olduğu bir toplum olmuştur…Devlet bu tarikatları kamuoyunda tartışmasa bile bir veri olarak kabul eder ve ilişki kurar… Osmanlı’da da bu böyledir…Ancak burada dikkat çekici olan şudur: Bu ilişkide hep devletin dediği olur. Eğer sonradan devletin bakışı değişirse, çok şiddetle ezer…Türk tarihinde bazı tarikatlar yükselir, bazıları düşer. Tarikatların ve cemaatlerin devleti değiştirmesi Türk tarihinde olan bir şey değildir…Türkiye Batılı anlamda demokratikleşecekse, bu sosyal yapısıyla demokratikleşecek…Bu tarikatlar ve cemaatler de İslam’ın yenilenmemesinin nedenlerinden biridir. Tarikat ana akım İslamı başka bir din haline getirir.Menzil Grubu, Türkiye’deki tarikatların en başta gelenlerinden biri…Menzil Grubu, Kürtlerin Nakşibendiliğe geçmesinde önemli bir rol oynamıştır. Devlet Menzil’in üzerine giderse, Kürtlük ağır basabilir birden…1992’de bugünkü şeyh Abdülbaki ağabeyinin yerini aldı. Tarikatlar bir nevi monarşi gibidir, silsile şeklinde devam eder…Halbuki Sünnilikte halifenin tayini halk tarafından seçilmesi esastır. Bu tarikatlar ciddi para gücünü kontrol eder ama din dediğiniz yerde paranın olmaması mümkün değil. Kutsal kitaplarda da böyledirDavutoğlu bir tarikat çizgisinde değildir, kendisi dini bir otoritedir. Çağdaş İslami hareketlerden birinin lideridir.Davutoğlu ve çevresi şehirli İslamı temsil ettiği için tarikatları doğal kabul eder ama mesafeye koyar…Türkiye’de AKP ve tarikatlar popülist Sünniliği temsil eder. Türkiye’deki krizin adı Sünnilik krizidir…
12/11/2019 • 46 minutes, 29 seconds
Taştekin: Libya kartı netameli ama Erdoğan birkaç kuşu birden vuruyor
Uzun zamandır donanmasına yatırım yapan Türkiye bölgenin en önemli deniz kuvvetlerinden biri ve bu gücünü Akdeniz’de gösteriyor. Avrupa Birliği ve Amerikan yönetimin itirazlarına rağmen Kıbrıs açıklarında doğalgaz ve petrol arıyor, bölgeden Avrupa’ya gaz taşıyacak boru hattını engellemek için Libya’nın yetkisi tartışmalı hükümeti ile hukuken geçerliliği tartışmalı bir anlaşma imzalıyor.Türkiye şu anda oyun kurucudan çok oyun bozucu kimliğine sahip. Elindeki mülteci kartı başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinin tepkilerini yumuşatmakta etkili şu anda ama bu ne kadar sürecek belirsiz çünkü Akdeniz giderek ısınıyor ve Avrupa’nın ve üyelerinin enerji çıkarları gündemde.Bu arada Rusya’nın Libya iç savaşında aktif bir biçimde Türkiye’nin hasmı General Hafter’in yanında yer alması denklemi daha da karmaşık hale getiriyor. Bu tabloda Arap Birliği, LNA’yı destekleyen İtalya ve Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, İsrail, Mısır, Lübnan gibi çok sayıda ülke bu gelişmeye karşı çıkıyor. Türkiye uluslararası arenada yalnızları oynuyor. Gelişmeleri Fehim Taştekin ile değerlendirdik:“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya ile Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarını belirleyen anlaşma ile bir taşla birkaç kuş vuruyor. Bunu anlaşmanın uluslararası hukuk açısından geçerliliğiyle ilgili son derece kritik tartışmalardan bağımsız olarak söylüyorum. Libya dosyası aldığı yeni boyutla, Erdoğan’a iç kamuoyunu oyalayacak başka bir müdahale alanı sunuyor. Yine bir ulusal beka meselesi önümüzde.İç kamuoyunu bastırmak için geçerli bir kart. İkinci bir mesele; Libya, 2011’den beri başarısız bir müdahale alanı. Önce NATO müdahalesinin parçası olup silahlı isyanı kışkırtan daha sonra iç savaşın tarafı haline gelen Türkiye’nin savunulması zor politikası birden bire Akdeniz’deki enerji savaşı ve ülkenin yüksek çıkarlarıyla ilintili hale getirildi.Libya ile mutabakat, Mavi Vatan’ı savunmaksa kim İslamcı güçlerle kirli ilişkileri sorgulamaya cesaret eder? Türkiye, gönderilen gemilerle BM’nin silah ambargosunu delen ülke durumuna sokulmuşken Akdeniz’deki stratejik oyu Libya’daki dehşet dengesine bina ediliyor. Anlaşmanın geçerliliğinden bağımsız olarak Erdoğan uluslararası alanda da tepe tepe kullanabileceği bir kart elde etmiş oldu.Akdeniz’de mutabakatın çözemeyeceği bir denklem var; savaş kızışacak.Libya ile yapılan anlaşmanın Libya ayağında sakatlıklar var. Ülke bölünmüş halde, iki hükümet iki parlamento, birbiriyle çatışan ordular ve milisler var. Tobruk’taki Temsilciler Meclisi, Erdoğan’ın anlaşmayı imzaladığı Trablus’taki Serrac hükümetini meşru görmüyor. Temsilciler Meclisi’ne göre hükümetin anlaşma yapma yetkisi yok. Bu meclis uluslararası anlaşmaların onay makamı. Üstelik Türkiye’ye alenen düşmanlık ilan eden bir pozisyona sahip. Burada gariplik çok. Erdoğan uluslararası tanınmış hükümetle anlaştığını söylüyor. Evet, BM Güvenlik Konseyi kararı ile bu hükümet Libya’yı temsil ediyor. Ama bu madalyonun bir yüzü. Savaşan tarafları barıştırmak için BM’nin arabuluculuğunda Aralık 2015’te Fas’ta bir mutabakat imzalanmıştı. BM o mutabakata destek verip bu mutabakata göre kurulacak hükümeti tanımıştı. İngilizlerin el çabukluğu ile geçirdiği bir karardı. Ama mutabakat ortada kaldı. İmzacılar bile imzalarına sahip çıkmadı. Ayrıca yasal süreçlerden geçip onaylanmadı.Bu mutabakata göre kurulan hükümet de Temsilciler Meclisi’nden onay almadı. Onay almış olsaydı dahi görev süresi bir yıldı. Yani bir taraf diyor ki “Bu hükümet onaylanmadığı için henüz göreve başlamış bile sayılmaz.” Garip bir şekilde BM temsilcisi de bu görüşü savunuyordu. Bir taraf da diyor ki “Meşruiyet kazandığını farz etsek bile hükümetin görev süresi Aralık 2016’da doldu.” Uluslararası toplum artık neyin hukuki olduğuyla ilgilenmiyor. Savaşan taraflardan kimin kazandığına bağlı olarak bu anlaşma çöpe gidecek ya da kalacak. Tabi anlaşmayı kurtarmak için Türkiye’nin yeni askeri maceralara atılması ihtimali de var. Libya savaşına daha fazla müdahil olabilirler. Deniz sınırlarını belirleyen anlaşmaya paralel olarak Libya’ya asker konuşlandırmaya imkân veren güvenlik anlaşması da imzalandı. Birbirini tamamlayan bir kurgu var. Bu anlaşma, Türkiye ile rakip bloklar arasındaki dolaylı savaşı kızıştıracaktır. Türkiye’nin karşısında büyük bir blok oluştu. Erdoğan’ın işi kolay değil. Ortada bir mutabakatla halledilemeyecek büyüklükte çetin bir mesele var.”
12/10/2019 • 47 minutes, 16 seconds
Gökhan Bacık: Erdoğan için tek çıkış yolu demokrasiden vazgeçmesi
Gökhan Bacık ile bu hafta Ali Babacan’ın partisinin duruşunu, Türkiye siyasetine muhtemel etkilerini konuştuk. Bacık, ekonomik gidişatın Erdoğan’ın siyasi hayatı domine etmesine izin vermeyecek bir tablo ortaya çıkardığını, AKP için tek çıkış yolunun demokrasiden vazgeçmesi olduğunu söyledi.Erdoğan’ın negatif siyasetinin gelip muhafazakar hareketi cezalandırma noktasına geldiğini, Şehir Üniversitesi’ne el konulmasının bunun açık örneği olduğunu söyledi. AKP’nin Babacan’a karşı argümanı yok, yapacağı tek şey daha fazla otoriterleşip baskıyı arttırmak olduğunu vurgulayan Bacık’la sohbetimizin ana başlıları şöyle:Bugün Türkiye ayak takımının normlarına göre yönetelim anlayışına sahip bir ekibin idaresi altında yaşıyorAli Babacan hareketi Merkez Sağ’ın bir ilüzyonu aslında. Farklı insanları bir araya getirince sorunlar çözeriz yaklaşımı gerçekçi değil…Türkiye’nin şu anda korkmadan, çekinmeden özgürlükler sorununun üzerine gideceğini söyleyen bir partiye ihtiyacı varBabacan’ın dezavantajı AKP’nin hala halk desteğine sahip olması ve Erdoğan’ın yapacağı karşı hamle… Davutoğlu’na karşı Şehir Üniversitesi hamlesi yapıldıEkonominin düzelmeme nedeni artık AKP’nin kitleyle kurduğu ekonomik ilişki modeli. AKP’nin kurduğu düzenle ekonomi düzelmezİYİ Parti alternatifsizlikten dolayı sahneye çıktı. Babacan’ın en çok oy alacağı partilerin başında İYİ Parti geliyorBabacan yüzde 5 bile oy alsa, Erdoğan için öldürücü sonuçları olur çünkü artık birinci parti olması yetmez AKP’nin… Domine etmesi lazım
12/4/2019 • 57 minutes, 28 seconds
Fehim Taştekin: Erdoğan, NATO’da Türkiye’yi koz olarak masaya koyuyor
Fehim Taştekin ile bu hafta Libya ile yapılan Akdeniz anlaşması, Londra’daki NATO zirvesi ve Suriye’de yaşananları değerlendirdik. Gelinen noktada dış politika sıkıntılarını ayrıntılarıyla ele almaya çalıştık:“Fransa dahil Avrupa’nın kendi savunma mekanizmasını kurmaktan bahsedenlerin hiçbiri NATO’dan vazgeçebilecek durumda değil. Ortak Avrupa ordusu girişimleri başarılı olamazken kimse NATO’nun tabutuna çivi çakamaz. Trump’ın müttefikleri şamarlayan açıklamalarına rağmen ABD de Avrupa’yı dizayn eden ve yanında tutan bir müdahale aygıtından vazgeçemez.Ayrıca Doğu Avrupa ülkeleri başta olmak üzere AB içindeki pozisyonlarını ABD’ye borçlu olanlar var. Onlar sıkı NATO’cu. Atlantik ve Kara Avrupası arasındaki ‘kolaylaştırıcı’ organizatör faktör olarak İngilizlerin bugünlerde Brexit ile kendi dertlerine gömülmeleri iki yakanın uyumsuzluğunu derinleştiriyor. Ancak NATO’nun güncellenmesi sorunu çok daha gerçekçi. Fransa’nın başını çektiği bir taraf Avrupa’nın Çin tehdidiyle baş edemeyeceğini, bunun için Rusya’yı yanlarına almaları gerektiğine inanıyor. Ayrıca IŞİD gibi tehdide odaklanmak gerektiğini söylüyorlar.Erdoğan NATO’da tartışmalı hale gelen Türkiye ile ilgili sesleri bastırmak için masaya yeni kartlar ileri sürüyor. Özellikle S-400’le ilgili hamleleri önlemek için meseleyi NATO zeminine taşımaya çalışıyor. Çünkü NATO, Türkiye’nin kendi ağırlığını kullanacağı bir zemin. Nitekim Polonya ve Baltık ülkelerini koruma planını YPG’nin terör örgütü olarak tanınması şartına bağlayarak bloke etti.NATO’yu felç etme opsiyonuyla S-400’lerde elini güçlendirmeyi umuyor. Ayrıca IŞİD ile mücadelede Türkiye’nin çok kara deliği var. Bu konularda da üzerine gelinmesini istemiyor. Bu tutumuyla şu ana kadar Türkiye ile sorunu olmayan ülkelerle de sorunlu sayfalar açmış oluyor. Aynı zamanda Rusya’nın keyfini çıkaracağı bir duruma yol açıyor: Yani Türkiye sayesinde Rusya karşıtı blok felce uğruyor. Putin’in keyifle izleyeceği bir manzara. Ancak Erdoğan’ın bu manevrasının durumu idare etme kapasitesi de sınırlı. Bahara doğru hem Washington hem NATO tarafında bu hesaplar ters dönebilir.Libya ile anlaşma bir oyun bozma hamlesi ama hükmü yok.Doğu Akdeniz’de AKP yönetimi başarılı bir politika geliştiremedi. Rumlar 2003’ten itibaren Mısır, Lübnan ve İsrail ile münhasır ekonomik bölge anlaşmaları yaparken Türkiye bir dönem bağlam dışı kaldı, bir dönemden sonra da komşularla ilişkilerini dinamitlemekle meşgul oldu. Şimdi Rumlar ve Yunanlara karşı durumu tersine çevirmek için Libya ile deniz sınırlarını belirleyen bir anlaşma imzaladı. Fakat anlaşma savaşan bir tarafla yapıldı.Erdoğan diyor ki BM’nin tanıdığı hükümetle anlaştım, anlaşma meşrudur. Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni BM’nin tanıdığı doğru. Fakat burada silsile halinde sorunlar var: BM, Aralık 2005’te Fas’ta taraflar arasında imzalanan Suheyrat Anlaşması çerçevesinde kurulacak bir hükümeti peşinen tanımıştı. Fakat bu anlaşma yasal süreçlerde onaylanmadı.Anlaşmaya imza atanlar bile imzalarına sahip çıkmadı. Anlaşmaya göre kurulan hükümetin Temsilciler Meclisi’nden onay alması gerekiyordu, almadı. Ayrıca Temsilciler Meclisi uluslararası anlaşmaları onay makamı. Temsilciler Meclisi bu anlaşmayı tanımadığını ilan etti.Tobruk merkezli bloka göre, hükümetin anlaşma yapma yetkisi yok. Yani savaşan taraflar açısından anlaşmazlık büyük. Hangi taraf kazanırsa Türkiye ile ilişkiler o yöne gidecek. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de karşısına aldığı cephe büyüyor ve Trablus kanadıyla yapılan tartışmalı bir anlaşmayla bu durum düzeltilemez. Libya’da ABD ve Rusya da Tobruk güçlerinden yana ağırlığını koymaya başladı.”
12/3/2019 • 48 minutes, 36 seconds
Gökhan Bacık: Diyanet 'Fakirlik bir kaderdir' dedi çünkü Türkiye'de din adamları yoksulluk nedir bilmez…
Gökhan Bacık ile Gidişat’ta bu hafta İslam Kültürü’nün geri kalmış ve kadın meselesindeki rolünü, Batı Medeniyeti karşısındaki yenilgisinin nedenlerini konuştuk.
11/27/2019 • 42 minutes, 7 seconds
Fehim Taştekin: El Bab'daki saldırıların faili kim olursa olsun muhatabı Türkiye
Fehim Taştekin ile Gidişat programında Suriye’deki son gelişmeleri, S-400 krizinin Suriye’deki gelişmelere etkisini, Rusya’nın Kürt kartını konuştuk.
11/26/2019 • 41 minutes, 31 seconds
Fehim Taştekin: Amerikan cephesi tamam fakat bu kez de Rus cephesi gıcırdıyor
Ankara yönetimi, hem Amerika hem Rusya’yı suçlayarak Suriye’de verilen sözlerin tutulmadığını ileri sürdü. Moskova’nın “şaşkınlıkla karşılıyoruz” cevabı anında geldi. Amerikan yönetimi ise şu anda Trump’ın azil soruşturmasına odaklanmış durumda. Ancak oradan da S-400 kaygı mesajları gelmeye devam ediyor. Suriye’de çatışmalar sürüyor ve ateşkes hala sözde kalmış durumda. Gidişat’ta Fehim Taştekin ile son durumu konuştuk.
11/19/2019 • 43 minutes, 2 seconds
Gökhan Bacık: Türkiye’de kültür medeniyeti boğuyor şu anda
Gidişat'ta bu hafta Ergun Babahan ve Gökhan Bacık, Türkiye'de rejimin nereye doğru gittiğini analiz ediyor.İşte başlıklar:AKP’nin amacı kültürü merkeze getirmek, medenileşmek değil...Otoriterleşmek ahlaki bir zaaftır. Otoriter rejim kalitesiz insanları öne çıkarır. Çünkü kaliteli bir hâkim vicdanına göre karar verir.Karizmatik liderler dönemindeyiz… Toplumun her kesimi kendi liderini seçmiş durumda.Ancak karizmatik liderler bir yerde durmazsa toplumu felakete sürükler çünkü toplumun kurumlarını emerler, yok ederler.Son iki yılda Kemalizm yeniden mistik bir ruh haline dönüşüyor. Ekrem İmamoğlu da seküler mahalleyi toparlamak için popülizme başvuruyor, bu da işe yarıyor.
Fehim Taştekin ile bu hafta Erdoğan’ın Washington ziyareti ve muhtemel sonuçlarını konuştuk. Türkiye’nin Suriye’deki muhtemel oyun planlarını, Kürtlerin seçeneklerini değerlendirdik. İşte o sohbet:Erdoğan’ın rezalet bir mektup, ağır koşullar ve oluşan kötü atmosfere rağmen Washington’a gitmesi kendisi açısından durumun çok ciddiyet arz ettiğini gösteriyor. ABD ile ilişkilerde kurumsal yapılar açısından tam bir çöküş yaşanırken Erdoğan hala Trump’a güvenerek ve diplomasi dışı kanallar kullanarak top çevirmeye çalışıyor.En büyük beklentisi kendi malvarlığını da gözetim altına alan yaptırımların önlenmesi. Ancak Temsilciler Meclisi’nden geçen tasarıların Senato tarafında rafta tutulmasının koşulları var. Trump bu konuda güvence olamayacağını öncesinden Erdoğan’a iletti. Her şeyden önce S-400 sisteminin çalıştırılmaması, bunun Amerikalılarca denetlenmesi ve Ruslardan savunma alanında yeni bir şeyin alınmaması isteniyor. Yine Senato’da duran yaptırım tasarısının oylamaya sunulmasını öteleyen şart da Türkiye’nin Kürtlere karşı harekatı genişletmemesi. Yani ateşkese uyulması. Erdoğan iki konuda da ABD’nin istediği ölçüde geri adım atmıyor. Suriye’de ateşkese uyulmadığı gibi Erdoğan ABD ve Rusya’nın sözlerini tutmadığını belirtip harekatı genişletme konusundaki ısrarını sürdürüyor.S-400’te geri adım atmaya yanaşmadığı gibi bunu yapması halinde bu sefer Ruslarla işler karışacak. Erdoğan bir elini Putin’i diğer elini Trump’a kaptırmış durumda. Her iki tarafla top çevirebilmek için kapitülasyon benzeri paslar-tavizler vermesi lazım. Durum Trump’a bel bağlayarak idare edilecek gibi değil. ABD’nin 700 askerle bölgede kalması pazarlık masasını etkiledi Trump, Kongre ve kamuoyundan gelen sert eleştirileri geçiştirmek için Suriye’den çekilme stratejisini yine değiştirdi. 700 kadar askerin Deyr el Zor-Haseke-Kamışlı hattında bırakılması sahada yeni bir dengenin oluşmasına yol açtı. Öncesinde Kürtler Ruslar aracılığıyla Şam’la müzakereyi çıkış yolu olarak öne almışken ABD ile ortak çalışmaya tekrar dönülmesiyle ellerinin o kadar da zayıf olmadığını hissettiren mesajlar vermeye başladı. Buna karşın Şam’ın dili de biraz sertleşti. Bu duruma bağlı olarak Rusya da ABD’nin bağımsız Kürdistan kurma hedefi güttüğüne dair suçlamaları yeniden dillendirir oldu. Barış Pınarı ile denge bozulduğunda Rusya’nın oyun planı doğrultusunda Suriye ordusu kolayca sınır hatlarına döndü. Ancak bu dönüş, Suriye yönetimine, Kürtlere bir şey vermeden özerkliğin askeri ve sivil kurumlarını bertaraf edebilme imkânı ya da şansı sunmuyor. Kürtleri Şam’a itecek ve ABD’den uzaklaştıracak yeni bir denge için başka şeyler deneyebilirler. Türkiye’nin harekâtı genişletme tehdidi bu anlamda Rusya için de işlevsel. Tabii eğer Erdoğan Kongre’deki yaptırım tasarısını öldürmekle ilgileniyorsa Suriye’de de kendini tutmak durumunda kalacaktır. Bu sefer Rusya durumu değiştirecek bir denge yaratamazsa Kürtleri Şam lehine kazanacak gerçekçi bir yaklaşım sergilemek durumunda kalabilir.İran karşıtlığında buluşsalar da Amerikan kilidi kolayca açılmazErdoğan yaptırımları bertaraf etmek için İran’ı dengeleme konusunda Trump’ın istediği çizgiye gitme esnekliğini gösterebilir. Birkaç yıl öncesine kadar özellikle Irak sahnesinde görüldüğü üzere Amerikan kilidini açmak için yeniden İran karşıtlığına dayalı bir oyunun tutacağını zannetmiyorum. Son yıllarda Türkiye’nin İran’ı bölgede bloke edecek kanalları ya tıkandı ya da işlevselliğini yitirdi. Türkiye’ni Rus savunma konseptine kayması, Kongre acısından çok daha ciddi bir sorun ve bunu İran kartıyla kolayca aşamazlar.
Suriye’nin ardından Lübnan ve Irak da karıştı.Tüm dünyada çürümüş yönetimlere karşı tepkiler artarken Ortadoğu da bu öfkeden payını alıyor elbette… Suriye’de ise tablo belirsizliğini sürdürüyor. Ateşkes sözde kalmış durumda, Amerika çekildiği bölgelere geri dönerken Suriye Ordusu da sınıra yerleşmeye devam ediyor. Suriye’de çatışmaların bir süre daha devam etmesi ardından sıranın İdlib’e gelmesi kaçınılmaz görünüyor.Fehim Taştekin ile bu hafta Suriye’nin ve bölgenin geleceğini konuştuk:“Suriye’de Erdoğan’ın önce ABD sonra Rusya ile sağladığı mutabakat Türkiye’nin genişleme emellerine fren yaptırdı ama sorunun kalıcı çözümüne oluşmasını önleyecek yeni bir denge de kurulmuş oldu. Türkiye, Kürtlerin Şam yönetimiyle olası müzakerelerini baltalayacak şekilde iki bölgedeki askeri varlığını kart olarak kullanıyor. Bu kart Moskova üzerinden Şam’a gösteriliyor. Türkiye’nin daha fazlasını yapma şansı şu koşullarda yok. Erdoğan dediği gibi Tel Ebyad’dan Kobani’ye doğru sarkarsa ABD’de Temsilciler Meclisi’nde onaylanan yaptırım paketi anında Senato’dan geçer. Erdoğan bunu göze alacak durumda değil.Aynı fren Rusya tarafında da devrede. Beri tarafta ABD çekildikten sonra Suriye’ye geri dönüşüne petrol kulpu taktı. Elbette bu, Trump’ın Kongre’yi atlatma manevrası olarak görülebilir. Ama bunun sahaya yansıması daha önemli. Petrol bağıyla Kürtlere “Şam ve Rusya ile anlaşmaya yanaşma” deniliyor. Kürtler buna bel bağlayabilir mi? Trump’ın yarın ne yapacağı belli olmadığı için buna bel bağlayamazlar.O yüzden tekrar Suriye Demokratik Meclisi, Şam’a müzakere çağrısı yaptı. Suriye yönetimi de geçen hafta dikkat çekici tekliflerde bulunmuştu. Diyalog süreci yavaş işliyor. Sanırım kararlı bir süreçten önce Suriye ordusunun bölgeye intikalinin tamamlanması ve Kürtlerin Amerikalılarla ne yapacağına karar vermeleri bekleniyor. Yine de şunu söylemek mümkün: Suriye ordusu bölgenin kontrolünü sağlamak için Suriye Demokratik Güçleri’ne ihtiyaç duyuyor. Siyasi garantiler verilir de bu birliktelik sağlanırsa sahadaki durum Türkiye aleyhine hızlıca değişir. O vakit sıra Fırat’ın batısına da gelir. İran etsine karşı tabandan gelen öfke büyüyorIrak ve Lübnan’da hizmet üretmeyen, ülkeyi yönetemeyen ve yolsuzluğa bağışıklık kazanmış düzene karşı kitlelerin öfkesi sokaklara taşıyor. Son derece haklı ve objektif gerekçelere dayanan bu öfke bir yanıyla İran ve bağlantılı unsurlarına da çarpıyor. Elbette iki ülkenin farklı siyasal tarihleri ve dengeleri var. Ama Lübnan 1943’ten beri, Irak 2003’ten beri mezhep dengeleri üzerine oturtulmuş siyasal bölüşüm sistemiyle benzeşiyorlar. Bu sistem Lübnan’da iç savaşın tekrarını önlemek için kurgulandı ama pratikte ülkeyi ne öldüren ne de ayağı kaldıran tarzda bir bitkisel hayat dayatıyor. Bunu değiştirmeye kalkışan olursa herkes derebeyliğini koruduğu kendi sokağına geri dönüyor. Irak da 2003’ten beri bu yolda ilerliyor. Buna öfke var. Ama kim nasıl değiştirecek? Irak’ta bir tarafta ABD ve Suudi Arabistan diğer tarafta İran nüfuz araçlarını kullanıyor. Lübnan’da ‘direniş güçleri’nin arkasında Suriye ve İran olageldi. Bunlar sadece Hizbullah’la sınırlı değil. Hizbullah’ın Hıristiyan, laik Şii ve Sünni ortakları var. Karşısında arkasını Suudiler, Fransızlar ve Amerikalılara dayamış 14 Mart Bloku var. Hükümet kurulması birbirine diş bileyen bu güçlerin masaya oturmasına bağlı. Sistem başka türlü bir oluşuma izin vermiyor. Bu görünüşte istikrarın garantisi ama bu sistemde herkes kendi kotasını doldururken kesinlikle yolsuzlukla mücadele etmek mümkün değil. Yolsuzluk soruşturması olunca mesele hemen Şii-Sünni ya da Müslüman–Hıristiyan kavgasına çekiliyor. Irak’ta da mezhebi ortaklığa rağmen gerek Iraklılık gerek Araplık kimliğinin etkisiyle Fars’ın müdahalesine bir direnç gelişiyor. İran'ın özellikle Şiilerin kutsal kentlerinde protesto edilmesi çok önemli. Oturtulan mezhepçi sistem dış müdahaleye imkân veriyor. Lübnan ve Irak siyasetini dizayn eden yabancı ellerin sorumlu davranıp çekilmesi lazım.”
11/5/2019 • 46 minutes, 6 seconds
Gökhan Bacık: Cumhuriyet Bayramı kutlanırken Cizre’ye kayyım atandı, kimse bunu konuşmuyor
Gökhan Bacık ile bu hafta 100 yaşına yaklaşan Cumhuriyet’in yaşadığı krizi konuştuk. Gerek İslamcıların, gerekse Kemalistlerin inkara dayanan ve dünyadan kopan bakış açısının nedenleri ve muhtemel sonuçları ne olacak… İşte ana başlıklar:Oysa Cumhuriyet’in temel ilkesi egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmasıdır. Cumhuriyet’in kuruluşunun 100 yıl ardından tablo parlak görünmüyor.Hukuk devleti problemi var, hala sivil anayasa yapılamamış durumda.Biz “Yıkılmadık ayaktayız” modunda mı gideceğiz, sorunları görüp üzerine mi gideceğiz?Ortada vatandaşlık üzerine kurulu ulusal yapı kırıldığı için herkes kabilesine dönmüş durumda.Bu tablonun nedeni, ortada bir ulusun olmaması…Cumhuriyet kutlamaları sekülerlerin AKP’ye bir cevabı aslında: Kalabalık istiyorsan bende de kalabalık var.Kemalizm bugüne kadar kendi dışında bir şeyi üstün görüyordu, o da Batı kültürüydü. Kendi dışında bir de bilimi üstün görüyordu. Bu 1990’ların başından itibaren yıpranmaya başladı.Türkiye İslami harekatında ve Kemalizmi’nde artık entelektüel müdahale yok.Türkiye halkı dünyadan kopmayı kabullenmiş durumda, bu da iyi bir şey değil.
Amerika’nın IŞİD Lideri Bağdadi’yi Türkiye’ye haber vermeden ve Türkiye denetimindeki bir bölgede öldürmesi Ankara-IŞİD ilişkileri sorularını yeniden gündeme getirdi.Başkan Obama’nın eski Suriye Özel Temsilcisi Brett McGurk, Washington Post gazetesine yazdığı makalede bu konudaki soru işaretlerini açıkça dile getirdi. Kobane’den başlayan bu ilişki günümüzde hangi noktada bilinmiyor ancak ABD’nin operasyonu sadece Kürtlerle işbirliği içinde gerçekleştirmesi, bu konuda Ankara’ya güven sorunu olduğunu açıkça ortaya koydu.Konu gündemde kalırsa Ankara’ nın başını ağrıtmaya devam edecek gibi görünüyor, özellikle de Amerikan Kongresi’nde.... Fehim Taştekin ile bu hafta Bağdadi Operasyonu ve muhtemel sonuçlarını konuştuk:“IŞİD lideri Ebu Bekir el Bağdadi’ye yönelik operasyonda Türkiye’nin dahlinin sadece Amerikalıların Türk hava sahasını kullanacağına dair bildirimle sınırlı tutulması birçok açıdan Ankara’nın işini zorlaştıracak sonuçlar içeriyor. Her şeyden önce Türkiye, sınıra 5 km mesafede kendi gözetleme alanında IŞİD liderini görmemek ya da görmezlikten gelmekle suçlanacaktır.IŞİD’le sadece mecbur kaldığı için gösterilen baştan savma mücadele ve geçmişteki netameli, dolaylı ya da dolaysız ilişkiler dikkate alındığında bu, Türkiye’nin “IŞİD’le mücadele eden biziz” söylemini açığa düşüren bir durumdur. İdlib’i kontrol eden Heyet Tahrir el Şam bile Bağdadi’nin bölgeye intikal ettiğini öğrenip peşine düşmüşken, hatta bir başarısız operasyona imza atmışken bölgede ciddi bir faaliyet içinde bulunan “MİT neden bilmiyor” sorusundan iktidar kaçamaz. Operasyonda istihbarat kaynağı olarak iki yer öne çıkıyor: Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Irak muhaberatı. Operasyon İncirlik’ten değil bölgeye 6-7 kat daha uzaktaki Erbil’den yapılması da ABD’nin hiçbir şekilde bilgi sızdırmak istemediğine ve bu işin kredisini Türkiye ile paylaşmak istemediğini gösteriyor. Zamanlama çok kritik. Türkiye’nin terör örgütü sayıp ezmeye çalıştığı SDG, iki NATO müttefikinin arasına girip ABD ile operasyon ortaklığı yapıyor. Irak’ın yardımı anlaşılır bir şey. Sonuçta IŞİD’in doğum evi orası ve Irak yönetimi yakalanmış IŞİD’lilerden aldığı bilgilerle kaçınılmaz olarak bu işin ortağı. Suriyeli Kürtlerin elindeki saha unsurlarının topladığı bilgiler ise bu işi tamamlanmasında ikinci kritik halka. Burada Türkiye yok. ABD, Türkiye’ye yani müttefikine güvenmediğini göstermiş oluyor. Bu konuda güvensizlik 2013’te başladı ve büyüyerek bugünlere geldi. ABD aynı zamanda bu hareket tarzıyla Türkiye’nin hedefine koyduğu Mazlum Kobani şahsındaki Kürtlere güvenilir ortak muamelesi yapmış oldu. Önümüzdeki süreçte bu operasyon, uluslararası toplumun İdlib’e ve Türkiye’nin Fırat’ın batısındaki rolüne de yaklaşımları etkileyecektir. Bağdadi operasyonu, Türkiye’nin IŞİD’le iştigaline dair soru işaretleri artıracaktır. Bu süreç ister istemez Suriye Milli Ordusu ve İdlib’deki diğer örgütlerle ilgili gündemi de öne çekecektir. Türkiye El Kaide, IŞİD ve Nusra unsurlarını da barındıran bu cihadi-selefi grupları himaye eden çizgisiyle başına büyük belalar açmış oldu. Fırat’ın doğusunda Rus planı yürür, Kürtler Şam’la belli düzeyde uzlaşmaya varır da çatışma potansiyeli eritilirse sıra Fırat’ın doğusundaki selefi-cihatçı bakiyeye gelecektir. Türkiye’nin işi hiç kolay olmayacaktır.”
10/28/2019 • 44 minutes, 42 seconds
Gökhan Bacık: İslam dünyasındaki sorunların temelinde Kuran’ın nasıl yorumlanacağı sorusu var
Konya’da bir kuruluşun otobüs duraklarına astığı “Yahudi ve Hristiyanlardan dost edinmeyin” sözü kamuoyunda büyük tepki çekti ve sonuçta belediye reklamları duraklardan kaldırdı. Ancak sorun bitmedi çünkü o söz Kuran-ı Kerim’den alınmıştı ve bir ayetti.Kuran-ı Kerim’de buna benzer hatta şiddet içeren ayetler var. Bu gerçeği nasıl değerlendirmeliyiz. Bu soruyu konunun uzmanı Gökhan Bacık’a yönelttik. Bacık’ın genel değerlendirmesi şöyle:“İnsanlar Kuran’ın bir kitap olarak sanki hazır düzenli bir sıralamayla geldiğini sanıyor. Hâlbuki ayetlerin toplanması, sıraya konulmasını insanlar daha sonra karar verdi. Nitekim ayetlerin yeri gibi konularda pek çok tartışma var. Bu tartışmaları Buhari gibi temel Sünni kaynaklarda bile okumak mümkün. Her bir ayetin bağlamsal çevresi farklıdır, o çevreyi dikkate almadan kitap gibi yazıldığı için bugün içinden çıkılmaz durumdayız.Sözlü diyaloglar şeklindeki ayetlerin bir kitap gibi düzenlenmesi doğal olarak bazı yorum sorunları üretiyor.Nitekim son tahlilde Kuran kitap olarak insanların elinde olduğu için Konya’da yaşanan olaydaki gibi ayetler bağlamsız olarak yorumlanmakta. Kuran yanlış biçimde her zaman aynı biçimde yorumlanacak bir kitap gibi düşünülüyor.Halbuki, her bir ayetin bağlamsal çevresi farklıdır, o çevreyi dikkate almadan ayetler bir kitap gibi toplandığı için bugün içinden çıkılmaz durumdayız.Kuran bir kitap olarak yazılmak amacı taşımıyordu, daha çok diyalog temelinde sözlü bir metindi. O nedenle ayetleri bağlamsal olarak yorumlamaktan başka çare yok. Nitekim Kuran toplanması konusu ortaya atılınca pek çok kişi buna itiraz de etmiştir.İkinci bir konu da vahyin çevre ile bir tür iletişim içinde oluştuğunu kabul etmek gerekiyor. Kuran’daki melek ve Tanrı gibi temel kavramlar üzerinde Arap kültürel ve siyasi mantalitesinin izlerini görmek mümkün. Yine, doğa, uzay, yıldızlar gibi konularda pek çok ayet o dönemin Araplarının çıplak gözle yaptığı gözlemlere göredir. Aynı biçimde Kuran’daki cennet gibi kavramlar tamamen Arap algısını yansıtır. Bir Norveçli için bunlar tuhaf bile görülebilir.Kuran diyalog içinde olduğu insanların bildiği gibi konuşur... Başarılı bir diyalog için insanlara bildiği şeyler ile konuşursunuz. Onların bilmediği şeyleri söylerseniz diyalog olmaz. Kuran da bu mantık ile düşünülmelidir. Tanrı ile insan arasındaki ilişkiyi ele aldığınızda, Tanrı’nın o insanların anlayacağı dilden konuşması gerekir. Bunun doğal sonucu ise Kuran üzerinde Arap kültürünün gölgesinin olduğunu kabul etmektir.Kuran’ı hangi bağlamda geldiğine dikkat ederek okumak gerekir. Kitap gibi okursanız doğru olmaz. Bugünkü hata, sanki Kuran baştan bir düzenli modern kitap gibi oluşmuş gibi onu yorumlamaktır.Örneğin, Kuran’da açık bir ayet var. Müslümanlardan savaş için savaş atı beslemelerini emrediyor. Ancak bu ayeti bugün kimse literal yorumlamıyor. Ancak kadın şahitliği gibi konularda aynı esneklik söz konusu değil.Savaş ortamında söylenmiş bir sözü genelleştirirseniz absürt bir Kuran yorumu çıkıyor. Kitap olarak düşünmek yerine her bir ayetin özel şartlarını düşünmek ve buradaki amacı anlamaya çalışmak gerekiyor.Bütün bunlar bize şunu gösteriyor: İslam dünyasındaki dinin yorumu ve pratiği sorunun kökü Kuran konusudur. Yorum konusu çözülmeden farklı uygulamalar beklemek gerçekçi değil.”
10/23/2019 • 49 minutes, 10 seconds
Fehim Taştekin: İran güvenli bölge konusunda Rusya’dan daha fazla alarmda
120 saatlik ateşkes süresi doluyor, Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komitesi “Suriye İhaneti” başlıklı oturum için toplanmaya hazırlanıyor, Erdoğan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Kobane-Menbiç ve muhtemelen İdlib’i görüşüyor.Türkiye son Suriye operasyonunu Rusya’nın bilgisiyle ancak NATO desteğiyle gerçekleştirmiş görünüyor. Bu durum özellikle Tahran’da “Türkiye, NATO’ya Suriye desteğine karşılık İran’a karşı destek sözü mü verdi” kuşkusu doğmasına yol açıyor. Tahran’dan Ankara’ya sert mesajlar gönderilirken Erdoğan da İran’a üzüntülerini iletiyor.Kartların yeniden karıldığı, sahadaki ittifakların yeniden şekillendiği bir dönemden geçiyoruz. Suriye Devlet Başkanı Esad’ın İdlib’i ziyareti buradaki harekatın eli kulağında olduğunu gösteriyor. Esad, Kürtlerden İdlib harekatı için destek isteyecek mi, Kürtler bunu hangi koşullarla kabul edecek? Bu ve benzeri soruları Fehim Taştekin ile konuştuk… İşte anlattıkları:“Türkiye’nin 9 Ekim’de başlayan müdahalesiyle ilgili İran’ın tutumu hayli dikkat çekici. Tahran Tükiye’nin güvenli bölge fikrine karşı. Erdoğan da buna tepkisini gösterdi. Bunun birkaç nedeni var: İran, Türkiye’nin bütün aradaki gerilimlere rağmen NATO-Amerikan eksenine yani Amerikan oyununa dönme ihtimalini dışlamıyor. Güvenli bölgenin eninde sonunda Suriye ve müttefikleri aleyhine bir plana dönüşeceğine inanıyorlar. Türkiye birkaç yıl önce güvenli bölge önerisini gündeme getirdiği andan itibaren bu şüphe var. Hatta Beşşar el Esad, Tahran’a gittiğinde dini lider Ali Hamaney güvenli bölge planlarının tehlikeli bir oyun olduğunu belirtip bunun önlenmesi için ortak hareket edilmesi gerektiğini söylemişti.İran tıpkı Rusya gibi geliştirilen tüm hamlelerin Amerikan askeri varlığını bitirip bitirmeyeceğine bakıyor. Bugün gelinen noktada Trump’ın çekilme kararının yeni bir kurguya dönüştüğünü görüyoruz. Türkiye’ye alan açmanın Amerika’ya alan açmak olduğunu düşünen İran’ın durduğu yer açısından alarm nedeni olan bir gelişme. Trump, Amerikan kamuoyundaki fırtınayı dindirmek için yeni bir kurguya yöneliyor. Senatör Graham’a bunu dört ayaklı bir hedefle dillendirmiş. İlk ayak Türkiye’nin güvenliğinin tarihi bir çözüm ile temini. İkincisi Kürtlerin güvenliğinin tarihi bir çözüm ile temini. Üçüncüsü IŞİD’in yeniden doğmasının önlenmesi. Ve en önemlisi Suriye petrolünün Suriye devleti ve İran’ın eline geçmesini önlemek için petrol sahalarının geliştirilmesi ve gelirin garantiye alınması amacıyla Suriye Demokratik Güçleri ve Amerikalılar arasında ortak bir teşebbüsün kurulması.Bu çok ilginç bir durum. Buradaki petrol ABD’nin küresel hesaplarını etkileyecek bir büyüklükte değil ama Suriye’de oynanan oyunda ve yerel müttefiklerin finanse edilmesinde kayda değer. Bu yaklaşımla Trump, Kongre’de kendisine bir kalkan edinmiş oluyor. Fakat bu plan Türkiye’nin beklentilerine ters. Türkiye her şeyden önce ABD’nin Kürtlerle ilişkisinin kesilmesini istiyor. Özerkliğin mutlak surette dağıtılmasını şart koşuyor. Bunu hem Amerikalılardan hem Rusya üzerinden Şam’dan bekliyor. Amerikalılar ateşkes sağlarken Ras’ul Ayn (Serekaniye) ve Tel Ebyad (Gire Spi) dışındaki bölgelerde Türkiye’ye garanti vermedi. Bu iki yerin dışındaki bölgeler için Rusya kapısını gösterdiler. Haliyle ateşkes bittiğinde sahadaki yeni durum, tamamen Ruslarla pazarlıkların nereye gideceğine bağlı. Rusya ise Suriye ordusunun intikalini sağlarken Türkiye’nin Kobani, Kamışlı gibi yerlere müdahalesine yeşil ışık yakmaz. Sadece Türkiye’nin şu an bulunduğu yerde kalmasına dönük bir al-ver süreci işletebilirler.Erdoğan 12 gözlem noktası kurmayı yeni hedef olarak önüne koydu. Bunu Suriye kesinlikle istemeyecektir. Bu konuda olası taviz için Türkiye’nin Fırat’ın batısından ne kadar vazgeçip geçmeyeceği hesaba dikkate alınacaktır. Ayrıca operasyonun genişlemesi Amerikan cephesini de karşı önlemler (yaptırımlar) için tetikleyebilir. Bu pazarlıklara rağmen genişleme olmasa da ateşin kesilmeyeceği anlaşılıyor. Türkiye bulunduğu yerlere yığınak yapıyor. Nokta atışlarıyla saldırılarını sürdürebilir ve çok taraflı bir baskı mekanizması geliştirebilir.”
10/22/2019 • 42 minutes, 30 seconds
Gökhan Bacık: Bugün Türkçülük-İslamcılık modeli uygulamada, İslamcı-Türkçülük değil
Gidişat'ta Gökhan Bacık ve Ergun Babahan, Türkiye'nin Kuzey Suriye Harekatı'nı değerlendirdi.
Gidişat'ta Fehim Taştekin ile Türkiye’nin Suriye’ye yönelik saldırısı, Amerika’nın çekilme kararı ve Kürtlerle Suriye rejimi arasında uygulanması konusunda kesinlik bulunmayan anlaşmayı konuştuk.
10/14/2019 • 37 minutes, 47 seconds
Ergun Babahan: Trump, Amerika'nın en az maliyetli ve en başarılı operasyonunu bir gecede yerle bir etti, sonuçları ağır olacak
Ergun Babahan, Gidişat programında Suriye harekatının Batı’daki ve özellikle Washington’daki yansımalarını, muhtemel sonuçlarını değerlendirdi. Türkiye’nin içine sürüklendiği yalnızlıktan, ekonomisinin ağır yara alma ve Batı medeniyetinden tamamen kopma riskinin altını çizdi.
10/13/2019 • 19 minutes, 12 seconds
Gökhan Bacık: Savaşırken yeni bir devlet de kurarsınız, Erdoğan muhalefetin desteğiyle şu an bunu yapıyor
Gökhan Bacık’la bu hafta eli kulağındaki Suriye işgal harekatını, muhalefetin bu harekata açık desteğini konuştuk. Akıl dışılığın giderek hakim olduğu Türkiye’de Suriye’nin seçtiği yol ve sonuçlarını tartıştık.
10/8/2019 • 33 minutes, 2 seconds
Fehim Taştekin: Türkiye bilinmezlikler içinde risk torbasını şişiriyor
ABD Başkanı Trump'ın Kuzey ve Doğu Suriye'ye operasyona yeşil ışık yakması sonrası gelişmeler merakla bekleniyor. Bu hafta Gidişat'ta gazeteci Fehim Taştekin ile operasyonun olası sonuçlarını konuştuk. Taştekin, bir yandan SDG'nin bütün sınırları cephe hattına döndürme açıklamalarına dikkat çekerken, diğer yandan da Suriye rejiminin SDG'nin boş bırakacağı alanlara yönelik hamlelerinini hatırlatıyor ve IŞİD'in de boş durmayacağını söylüyor. Operasyona yönelik Rusya ve İran'ın tavrının da önemli olduğunu vurgulayan Taştekin, operasyonun herkes açısından büyük riskler taşıyacağı inancında.
10/7/2019 • 38 minutes, 37 seconds
Taştekin: ‘Fırat’ın doğusu planı Trump’ın iki çift lafına bağlıydı, hesap tutmadı’
Recep Tayyip Erdoğan, Amerika gezisi öncesi bir açıklama yapıp iki hafta içinde Suriye askeri harekâtının başlayacağını açıklamıştı. Ancak, ABD’ye gitti, döndü ve iki haftalık süre doldu. Buna rağmen harekât gerçekleşmedi ama Erdoğan ve Hulusi Akar’ın tehdit dolu açıklamaları sürüyor. Gerçek ortada: Rojava’da Amerikan varlığı sürdüğü, Suriye Demokratik Güçleri Amerika-Türkiye ve Rojava yönetimi arasında varılan üçlü anlaşmaya uyduğu sürece böyle bir harekâtın gerçekleşmesi kolay değil. Amerika’ya rağmen yapılacak bir saldırı iki ülke arasındaki iplerin tamamen kopması anlamına gelecek ki Türkiye en azından ekonomik olarak buna hazır değil.Fehim Taştekin ile bu hafta Erdoğan’ın hayalleri ile sahadaki gerçekliği konuştuk. İşte Taştekin’in değerlendirmeleri: “Menbic’e girme planlarından beri Washington’la yapılan pazarlıklarda Amerikan güçlerinin sahadan çekip gitmesi değil, ABD’nin açacağı kanallar ve sağlayacağı güvenceler eşliğinde Türkiye’nin sahaya intikaline yönelik bir hesabın güdüldüğünü düşünüyorum.Bu Fırat’ın doğusuna müdahale seçenekleri için de geçerli bir senaryo. Erdoğan müşterek harekât merkezini neden kabul ettiklerine açıklık getirirken hele ABD’nin açtığı bu kapıdan bir girelim sonra kendi planımızı uygulamanın yollarına bakarız mantığıyla hareket ettiklerini ortaya koymuştu. Müşterek harekât merkezinde ABD’lilerin çizdiği çerçeve Erdoğan’ın kafasındaki plana uymuyor. Son olarak Amerikalı komutanlar Erdoğan’ın New York seyahati öncesi düzenledikleri basın toplantısında harekât merkezine yükledikleri anlamı tekrarladı: IŞİD’le mücadelenin aksamadan devam etmesi ve Türkiye’nin güvenlik kaygılarına yanıt verilmesi. Ve ortak devriyelerle elde edilen sonucun başarılı olduğunu belirttiler. Bir şeyi daha ilave ettiler: YPG’ye silah yardımları sürecek. Trump dış politikada belli-belirsiz haldeyken Pentagon gibi kurulu düzen unsurları daha belirleyici olabiliyor. Pentagon’a bakılırsa da planın Erdoğan’ın istediği şekilde boyut kazanması zor. Erdoğan açılan kapıyı genişletmek için baskıyı artırma ve Trump’ı oldubittiye getirme anlayışıyla hareket ediyor. O yüzden New York seyahati öncesi iki haftalık süre tanıyıp aksi halde Türkiye’nin kendi göbeğini kendisinin keseceğini açıkladı. Hesapta bu planla Trump’a gidecek, ABD Başkanı’ndan geçen aralıkta olduğu gibi tamam “Suriye senindir” diye yeşil ışık alacak, New York’tan dönüşte harekâta başlayacak. Tabii yine Amerikan korumasının devrede olmasını umarak. Trump ve ekibi bu planın farkında olduğundan Erdoğan’a randevu vermedi. Plan açığa düştü. Bir türlü bitmeyen iki haftalık süre de bitmiş oldu. Mili Güvenlik Kurulu’ndan gelen açıklama dış basında Türkiye’nin tek taraflı adım atma konusundaki kararlılığının sürdüğüne yorulsa da, ben daha yumuşak buldum. ABD’ye rağmen üstelik ortak harekât merkezi kurulmuşken tek taraflı müdahale risk çıtasının hayli yukarıya taşındığı anlamına gelir. Bugünden yarına bir kapsamlı hareket yerine ABD üzerinde baskıyı artırma, sahada da fırsatlar kollama ve bazı oldubittiler yaratma arayışı sürebilir. Trump, Kongre’de görevden alınma tehlikesi yaşarken bir de Türkiye’ye bu türden bir harekât için yeşil ışık yakarak kendi pozisyonunu zayıflatmak istemez. Öyle olmasaydı Erdoğan’la yüz yüze görüşürdü. Türkiye içinde de Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekâtı’na destek olan siyasi ve bürokratik unsurların Fırat’ın doğusu için çok da açık çek sunmadığı izlenimi ediniyoruz. Yani Trump için artan risk Erdoğan için de içeride artmış gözüküyor. Suriye konferansı düzenleyen CHP’nin de Şam’la diyalog önermesi ve askeri harekâtın daraltılması yönünde telkinlerde bulunması sistem içi durumun değiştiğine işaret ediyor. Üzerinde durulması gereken tek şey iç siyaseti döndürmek için tüm seçeneklerini tüketen Erdoğan’ın Suriye’de bir çılgınlığa bel bağlayıp bağlamadığıdır.”
10/2/2019 • 36 minutes, 4 seconds
Taştekin: İdlib ağır çekimde final sahnesini yaşıyor
Ankara’da gerçekleştirilen Türkiye-Rusya-İran zirvesi liderlerin kahkahalı basın toplantısıyla noktalandı ama gelişmeler pek Türkiye’nin yüzünü güldürecek şekilde olmadı. Her şeyden önce Rusya Devlet Başkanı Putin, Fırat’ın doğusunda kurulacak bir güvenli bölge fikrine desteğinden geri adım attı ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği fikrini ortaya attı. İran Devlet Başkanı Ruhani, açıklamaların aksine Erdoğan’ın hala Esad’ı devirme peşinde olduğunu ima etti. Her şeyden önemlisi Rusya, İdlib’in terör yuvası olmasına izin vermeyeceklerini ve Suriye Ordusu’nun teröristlerle mücadelesini destekleyeceklerini vurguladı. Fehim Taştekin ile bu hafta üçlü zirve, İdlib’teki gelişmeler ve Suudi Arabistan’a yönelik saldırıları ele aldık… İşte Taştekin’in değerlendirmeleri:“Ankara’daki üçlü zirve, Rusya’nın Suriye’de öngördüğü temel stratejide bir değişiklik yaratacak sonuç doğurmadı. Erdoğan, Fırat’ın doğusundaki yapıyı çökertmeye dönük planlarına Rusya ve İran’ı da ortak etmek için Fırat’ın batısındaki askeri varlığını ve İdlib’de uhdesine aldığı örgütleri bir kart olarak kullanmaya çalışıyor. Elbette İran ve Rusya’nın Kürtlere yaklaşımı Türkiye ile aynı değil. Erdoğan, İdlib’e karşılık bu iki ülkenin de Kürtlere karşı çökertici bir yaklaşım içine girmesini umuyor. İran ve Rusya ise Adana Mutabakatı çerçevesinde oluşturulacak bir güvenli bölgeyi seçenek olarak öne çıkarmaya başladı. Bu şekilde Türkiye’nin kontrol ettiği alanların daraltılması ve Ankara ile Şam’ın el sıkışması da hedefleniyor. Erdoğan’ın İdlib’de inat etmesinin bir diğer nedeni Şam’a ulaşma takıntısıyla ilgili: Eğer Anayasa Yazım Komitesi oluşturulur da siyasi çözüm olursa Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı ile kalkan olduğu İslamcı güçler Şam’da siyasetin ortağı olur, böylece Türkiye’ye nüfuz alanı açılır, diye bir beklenti var. Son zamanlarda Saray’dan gelen açıklamalarda İdlib meselesinin Anayasa Yazım Komitesi ile ilişkilendirilmesi dikkat çekici. Ama komite kurulsa da istedikleri gibi bir sonuç üretmeyecek. Şam’da kimse İdlib’deki bu örgütleri beklemiyor. Zaten bu örgütler siyasi çözüme yanaşan örgütler de değil. İdlib bir sürü nedenden dolayı ağır çekime alınmış bir final sahnesidir. Türkiye kaçınılmaz sonla yüzleşecek.İran’la savaş, bunu en çok isteyenlerin de kaçındığı bir seçenek...Suudi Arabistan’ın petrol tesislerinin vurulması saldırı ister İran’dan ister Yemen’den gelmiş olsun fark etmez İran’a karşı bir savaş başlatılırsa faturanın boyutunu ve cephe hatlarının nerelere ulaşacağını göstermesi açısından önemlidir. Bu mesajın bütün başkentlerde alındığını zannediyoruz. Trump savaş istemiyor, istediği maksimum baskı ile muhataplarını dize getirmek. Tabii şu anda İran yaptı dese de Suudilerin kimi suçlayacağı önemli. Daha önce BAE tankerlere saldırı olayında İran’ı suçlamaktan kaçındı. Eğer İran’ı suçlarlarsa durum değişir. Kendileri karşılığını veremeyecekleri için doğrudan suçlamaktan kaçınabilirler. Suudi Arabistan ve bölgedeki müttefiklerinin istediği İran’la kendilerinin savaşması değil. Suudiler de İsrail de ABD’nin İran’la savaşmasını istiyor. Trump ise eğer müttefikleri ABD’nin İran’a karşı savaşmasını istiyorsa bunun için trilyonlarla ifade edilen meblağlarla ödeme yapmaları gerektiğini açıkça söylüyor. İran da ister doğrudan kendisi ister vekil güçler aracılığı ile olsun fark etmez Suudilere savaş çıkarsa bedelini sen ödersin mesajı veriyor. Dünya ABD’nin 2001’deki gibi koalisyon kurabileceği yerde değil.”
9/17/2019 • 53 minutes, 16 seconds
Gökhan Bacık: Devlet, Kürtlerin meşru yoldan kazandığı güçten rahatsız…
Erdoğan’ın belediye başkanlarını Saray’a davet etmesi siyaseten sıkışmışlığının göstergesi. Meşrutiyet oluşturmak zorunda…Gökhan Bacık ile AKP-MHP İttifakı’nın Kürt meselesinde geldiği noktayı, Kürtlere karşı kullandığı dilin açabileceği sorunları ve Suriye’de oynayabileceği rolün sınırlarını konuştuk. Ayrıca Ali Babacan’ın kuracağı partinin AKP’ye nasıl zorlayabileceğini, anketlerin neler anlattığını ve Erdoğan’ın başkanları neden Saray’a davet etmek zorunda kaldığını ele aldık… İşte başlıklar:Anketlerdeki düşüş, ekonominin tablosu, Erdoğan’ın istediği rejimi kuramamış olması bu daveti zorunlu kıldıDevletin Kürtlere önerdiği tek çözüm yolu, asimile olun… Parlamentoda olmayın, Erdoğan’a karşı güç oluşturmayın, belediye kazanmayın…Kürtler bugün Türkiye’deki siyasi dengeleri değiştirecek bir güç oldularO zaman kimse Kürtlerle biraraya gelmesin, Kürtler şeytanlaştırılsın diye bir siyaset uygulanıyor, böyle bir dil kullanıyor. Devletin kullandığı bu dil sokakta, kahvede katlanarak büyüyor…Kürtlere siyasi yeteneklerini kullandırmama yolunda bir siyaset izleniyor, bu uzun vadede çok sıkıntı yaratacak bir yolBugün Türkiye’nin Kürt meselesi az gelişmişlik meselesi değil. Önce demokrasi meselesi oldu, bugün artık kimlik meselesi haline geldi…Artık demokrasiyi verseniz de kimlik aşamasına ulaştı Kürt meselesi…Türkiye’nin gücü Suriye’de tek yanlı ajanda dayatmaya yetecek boyutta değil…Rusya’nın Suriye’ye bu kadar müdahil olmasının nedeni, İslamcı radikalizm endişesindendi ve Türkiye’nin bu grupların arkasında olduğunu biliyorduAvrupa’nın hangi ülkesine giderseniz gidin, Türkiye radikalizmle eşleştirmiş durumdadır. Doğru veya gerçek, algı bu…
9/11/2019 • 46 minutes, 6 seconds
Taştekin: Erdoğan, Suriye’de bir taşla beş kuş vurmak istiyor ama nafile
Amerikan yönetimi ile Suriye sınırında güvenlik kuşağı konusunda anlaşan ve bunun mekanizmasını kuran Ankara, anlaşmanın kurallarını yeniden yazma çabasında. Bunun için Avrupa’ya mülteci, Amerika’ya ise Rojava’yı işgal şantajı yapıyor. Türkiye, Rojava’yı tehdit ederken Suriye ve Irak’ta IŞİD’in yeniden canlanma çabalarına tanıklık ediliyor.Ankara’nın bölgeye bir müdahalesi, Trump yönetiminin değilse bile, Kongre’nin ve Amerikan kamuoyunun büyük tepkisine yol açacak. Ankara, 1974 silah ambargosundan daha ağır koşullarla karşı karşıya kalabilecek. Bu, zaten sallantıda olan ekonominin tamamen çökmesine yol açabilecek.Rojava yönetimin Türkiye’nin daha fazla alan kazanmasına razı olmadığı ve Esad yönetimiyle kötü bir anlaşmaya razı olduğu ortada. Hafta sonu CNN’e konuşan Mazlum Kobane bunu açıkça dile getirdi. Böyle bir gelişme Amerika’nın Suriye sahasından silinmesi ve İran’a alan açılması anlamına gelecek. Bu gelişmeleri Fehim Taştekin ile değerlendirdik… İşte yorumları:“Erdoğan savaşı kârsız düşünemez. Suriye’deki başarısızlığa rağmen oyunu sürdürmek için Kürtleri hedefe koyan bir strateji geliştirdi. Tampon ya da güvenli bölge ısrarı da bu tehdit algısı üzerinden yürütülüyor. Şimdi buna mültecileri geri döndürme projesi ekleniyor. Son derece şeytani bir kurgu var. Bir yanıyla yönetilemeyen mülteci dosyasıyla ilgili kamuoyunda oluşan rahatsızlığı gidermeye yönelik aldatıcı bir çözüm. Bir yanıyla ABD üzerinde baskıyı artıracak bir taktik. Bir yanıyla Avrupa’yı köşeye sıkıştıracak bir şantaj. Bir yanıyla çöküşe geçen inşaat sektörüne hayat öpücüğü anlamına gelecek fırsatlar penceresi. Mülteci şantajıyla Avrupa’yı susturdular, bu tehdidi paraya tahvil ettiler, şimdi bu kârlı döngüyü devasa bir çarka çevirmek istiyorlar. Hesap bu. Fakat bu mesele o kadar basit değil. Dün konutları finansa edebileceğini söyleyen Suudi Arabistan ve Katar bile aynı yerde değil. Ki bunlar ABD’ye rağmen hiçbir şey yapamazlar.Mültecileri tampon bölgeye döndürme hedefiyle oluşturulacak güvenli bölgeye TOKİ’yi sokma şeytaniliğinin başka boyutları da var. Başka bir ülke toprakları üzerinde tek taraflı adımlarla kolonyal ve sömürgeci bir yaklaşım sergileniyor. Bu ülkenin bir sahibi var. Burası zor durumda olsa da egemen bir devletin toprakları. İkincisi demografiye müdahale hedefleniyor. Yani Kürt bölgelerini Araplar ve Türkmenlerle seyreltme hedefi güdülüyor. Bunların yaratacağı çatışma potansiyeli çok yüksek. ABD kendi nüfuz alanı olarak belirlediği yerde buna göz yumacak mı? Belki mülteci korkusuyla Avrupa ‘cesaret’ verebilir. Ama iş pratiğe geldiğinde onların da tonlarca çekinceleri olacaktır. Bunun bir de Rusya boyutu var. Rusya’nın çözüm önerisi Adana Mutabakatı çerçevesinde Türkiye’nin kaygılarını giderecek bir güvenli şerit oluşturulması yönünde. Bunun ön şartı Şam’la el sıkışmaktır. Ayrıca bu mutabakatın aslı astarı da tartışmalı bir meseledir. Uluslararası anlaşma niteliği taşımıyor. Beş kilometrelik alanda terörle mücadeleye dönük operasyon hakkı da olup olmadığı meçhul bir maddeye dayalı. Mutabakat zaptında beş kilometre güvenli alanda operasyon yürütme gibi bir madde yok. Gizli maddeden söz ediliyor. Suriye bunu kabul etmiyor. Üstelik yıllar sonra ikili anlaşmayla çizilen bir çerçeve var. Yasal sürecini tamamlamış bir anlaşma bu. Ne bu ülkenin sahiplerinden ne sahanın aktörlerinden ne de uluslararası aktörlerden TOKİ için inşaat izni çıkmaz.Erdoğan Suriye’deki planları için hala Trump’la kişisel diyaloguna bel bağlıyor. Amerikan Ticaret Bakanı’nın Türkiye’de beş gün geçirip ikili ticareti 100 milyar dolara çıkarma konusunda hedef belirlemeleri ve farklı alanlarda ortak komitelerin kurulmasını kararlaştırmaları yanıltıcı bir iyimserlik havası yaratabilir. Bunlar Suriye ve S-400 bağlantılı Amerikan bariyerlerinin yıkıldığı anlamına gelmiyor. Kongre’de yaptırım baskısı devam edecektir.”
9/10/2019 • 36 minutes, 39 seconds
Taştekin: Türk askerinin Fırat’ın batısında kalması ABD’nin çıkarına
Fehim Taştekin ile bu hafta İdlib’te giderek artan gerilimi, Türk Silahlı Kuvvetleri gözetim merkezinin Suriye ordusu tarafından kuşatılmasını, Amerika’nın İdlib’teki El Kaide unsurlarını bombalaması sonucu ortaya çıkan tabloyu konuştuk…Moskova’dan istediğini bulamayan Erdoğan’ın NATO’ya sıcak mesajlar vermesi, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun çark edip “Rusya’dan savaş uçağı alacağız demedim” açıklaması yapması neyin işareti bunun cevabını aradık. İşte Taştekin’in sözleri:“Türkiye ne Rusya’dan ne de ABD’den vazgeçecek durumda. Bu ikili siyasetin Suriye sahnesine doğrudan yansımalarını görüyoruz. Evet, Rusya eninde sonunda Türkiye’yi Şam’la yeniden aynı çizgiye getirecek bir yol haritası izliyor. Ama Türkiye bir yandan Rusya sayesinde sahada olabildiğinin bilincinde hareket ederken diğer taraftan ABD ile kavga görüntüsüne rağmen Amerikan planlarının dışına çıkamıyor. ABD de Türkiye’nin Fırat’ın batısında olmasını birkaç açıdan yararlı görüyor: Birincisi Türk askeri varlığı İdlib düğümünün çözülmesini geciktiriyor. İdlib çözülürse sıra Amerikan nüfuz alanına yani Fırat’ın doğusuna gelecek. İdlib’in bu hali sürdükçe Suriye devletinin toparlanması da mümkün olmayacak. Zayıf düşürülmüş Suriye ABD’nin istediği bir sonuç. Türkiye’nin Rusya ile ortaklığı ilk bakışta ABD açısından sorun gibi algılansa da özünde buradaki örgütlerin varlığını sürdürmesine yarıyor. Erdoğan’ın Moskova ziyaretinin ardından İdlib’de ‘Türkiye Sınırlarını Yıkma Yürüyüşü’ düzenlendi. Bunun arkasında İdlib’i kontrol eden örgütler var. Türkiye’nin kalkan işlevi görmesini istiyorlar. Bu yürüyüşlerle hem Batı hem Türkiye üzerinde baskı kurma amacı güdülüyor. Elbette insani bir tablo üzerinden yürütülen bir kampanya. Batıya ‘1 milyon mülteci kapına dayanır’ diyerek Rusya ve Suriye üzerindeki baskının artırılmasını hedefliyorlar. Bu mesaj mülteci meselesini şantaj olarak kullanan Türkiye’nin de işine geliyor. Ama baskının diğer kolu Türkiye’ye yönelik. Orada da ‘Türkiye askeri varlığıyla bizi korusun’ deniliyor. Dahası buradaki El Kaide çizgisindeki örgütler Türklere ‘dinsiz’, Türkiye Cumhuriyeti’ne “tağuti rejim” deseler de Türkiye’nin doğrudan savaşa katılmasını dört gözle bekliyorlar. Böylece ‘Küffarın sağları bölünecek’ diyorlar. En azından Bu olmayacaksa da Türkiye’nin en azından sınırları açık tutmasını istiyorlar. Türkiye’ye karşı şu an düşmanlık etmiyorlarsa maslahatları bunu gerektiriyor. Maslahat ortadan kalktığında silahlarını Türkiye’ye doğrultmaları şaşırtıcı olmayacaktır.Erdoğan’ın üç hafta içinde Fırat’ın doğusunda güvenli bölge planı istenildiği gibi yürümezse kendi planlarını uygulayacakları yönündeki sözleri yeni bir duruma işaret etmiyor. Moskova dönüşü 32 km derinliğindeki bölge ısrarından vazgeçip ABD’nin sunduğu planı kabul etmelerindeki mantığı gayet net izah etti. Şimdilik bu kadarına razı olalım sonrası Allah kerim anlayışı burada da kendini tekrarlıyor. Sahaya bir intikal edelim yeni fırsatlar çıkar ya da fiili durumlar yaratılır biz de bildiğimizi yaparız yaklaşımı bu. Ama ABD’nin tutumu belirleyici olacaktır. Amerikan yönetiminin şu anki pozisyonu, Türkiye’nin istediğini yapmasına imkân vermiyor. Ama yarın Trump ya da seçim sonrası yeni yönetim başka bir pozisyon belirleyebilir. O yüzden Kürtler Rusya seçeneğini tekrar yakın planda tutma gereği duyuyor. İlham Ahmed’in Hmeymim’e gidip görüşmeler yapmasını bu çerçevede görmek lazım.”
9/2/2019 • 44 minutes, 42 seconds
Ergun Babahan, Gökhan Bacık ve Ahmet Kuru tartıştı: İslam dünyası neden geri kaldı?
Gidişat’ta bu hafta Gökhan Bacık ile birlikte Ahmet Kuru’yu konuk ettik. “Islam, Authoritarianism, and Underdevelopment: A Global and Historical Comparison” kitabı ile İslam dünyasının geri kalmışlığının nedeni üzerine önemli bir çalışma gerçekleştiren Kuru ile sohbetimiz bir programa sığmadı elbette. Kendisiyle önümüzdeki programlarda da konuşmaya devam edip bu konu üzerinde tartışacağız.
8/29/2019 • 1 hour, 2 minutes, 15 seconds
Fehim Taştekin: Erdoğan’ın eli Putin’in karşısında çok zayıf
Rus Hava Kuvvetleri’nin desteğiyle İdlib’de hızla ilerleyen Suriye Ordusu, Ankara’da ciddi bir panik yarattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan biraz uğraşın ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den bir randevu koparmayı başardı ve soluğu Moskova’da aldı.Putin usta bir manevra ile Erdoğan’ın ziyaretini Moskova’daki silah fuarına denk getirip S-400’lerin ardından yeni silahları Türkiye’ye pazarlamayı başardı ama karşılığında kendisini İdlib’de bağlayacak bir söz vermedi. Nitekim Erdoğan-Putin görüşmesi sürerken Suriye-Rusya jetleri İdlib’de İslamcı teröristlerin hedeflerini vurmaya devam ediyordu.Fehim Taştekin ile Putin-Erdoğan zirvesini ve İdlib’te bundan sonraki olası gelişmeleri değerlendirdik, ayrıca yavaş yavaş tırmanan İsrail ve İran-Hizbullah gerilimini konuştuk...
8/27/2019 • 41 minutes, 39 seconds
Gökhan Bacık: Türkiye’nin meselesi devlettir, Türk devleti halkından otonomdur
Gökhan Bacık’la tatilin ardından ilk programımızı yaptık ve devletin hukuk dışı uygulamaları karşısında toplumun sessizliğini ve bunun nedenlerini konuştuk.Kürt illerindeki hukuksuzluktan çevre yağmasına geniş bir alanda Türkiye toplumu neden vermiyor sorusunun cevabını aradık:
8/21/2019 • 46 minutes, 49 seconds
Fehim Taştekin: Muhalefeti tarumar edecek bütün yolları deniyorlar
AKP-MHP İttifakı Fırat’ın Doğusu’ndan umduğunu bulamayınca Türkiye’nin Doğusu’na yöneldi ve Kürt halkının seçimde ortaya koyduğu iradeyi, evdeki paralar gibi sıfırladı. Türkiye’de yasama-yürütme-yargı ayrılığının sonu anlamına gelen bu karar tek adam rejiminin ülkenin barış, huzur ve birliği için de bir tehdit olduğunu ortaya koydu. Türkiye’de bunlar yaşanırken Ankara’nın Suriye’deki planları arka arkaya darbe yemeye devam etti. İdlib’deki Türk Silahlı Kuvvetleri gözlem noktaları riske girerken Fırat’ın Doğusu’nda da istenilen hedef gerçekleşmedi. Pençe Harekâtı’nın akıbeti ise meçhul çünkü ülkenin atıldığı maceraları sorgulayıp denetleyecek bir Meclis ve iktidar-devletten bağımsız bir güvenlik ve dış politika geliştirecek ergenlikte bir muhalefet yok.Fehim Taştekin ile bu hafta bütün boyutlarıyla Kürt meselesini konuştuk...
Recep Tayyip Erdoğan, hafta içi yaptığı açıklamada Ağustos ayı içinde yaptığı açıklamada Kıbrıs gibi yeni bir zafere imza atılacağını ileri sürdü. Yeni bir işgalin sinyalini veren Erdoğan, sözlerine açıklık getirmedi, medya da üzerinde durmadı zaten. Amerika ile varılan anlaşma sonucu bu yeni hamlenin Suriye olması ihtimal dışı kaldı. Nitekim Amerikan askerleri güvenli bölge için oluşturulacak merkez için Urfa’ya gitti. Mekanizma, her ne olursa olsun Suriye’ye müdahale isteyenleri memnun etmese de işlemeye başladı.Amerika ile varılan anlaşma ulusalcı kesimde rahatsızlık yarattı. Bu durumu medyadaki sözcülerinden Fikret Bila’nın yazılarıyla açığa vuruyorlar ama şu anda ellerinden bir şey gelmiyor. Askeri başarı için diğer iki ihtimal Kandil ve Kıbrıs’ın Maraş bölgesi. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun partileri kurulma aşamasına gelmişken Erdoğan’ın askeri bir başarıya ihtiyacı var görünüyor. Bu durumu Fehim Taştekin ile konuştuk...
8/12/2019 • 52 minutes, 49 seconds
Fehim Taştekin Ahval’e yorumladı: Suriye, Türkiye’nin Vietnam’ı olur mu?
Ergun Babahan ve Fehim Taştekin, Gidişat'ta Kuzey Suriye sorununu ve Türkiye'yi bekleyenleri yorumladı.
8/5/2019 • 38 minutes, 43 seconds
Fehim Taştekin: Kürtlerin esnek ve dinamik yaklaşımları işe yaradı
Fehim Taştekin ile iki hafta boyunca Irak ve Suriye Kürdistan’ında dolaştık, yetkililer ve halkla görüştük. Taştekin yıllardır bölgeye gidip gelen bir isim. Türkiye’nin önemli bölge uzmanlarından biri. Kendisiyle son siyasi gelişmeleri ve Rojava izlnenimlerini konuştuk...“Rojava’nın ya da Kuzey Suriye’nin üç farklı dönemine tanıklık ettim. Başlangıçta ne yapmak istedikleri ya da kimin adına hareket ettiklerine dair şüphelerle vardı. ABD ve Türkiye dahil Suriye’ye vekalet düzeniyle müdahale edenler Kürtlerin Esad yönetimiyle işbirliği içinde hareket ettiğini savurup ‘rejimle bağlarını kopar, ÖSO ile birlikte savaşa katıl’ diye şart koşuyorlardı. Ancak Kürtler ÖSO, Nusra ve son olarak IŞİD’in saldırılarına karşı koyarken bu sayede bölgenin halklarıyla ortaklık zeminini yakaladı ve bunun üzerine demokratik özerkliğin sütunlarını dikti. Artık kendilerini ispat etmişlerdi. IŞİD’e karşı ABD ile ortaklık ve Arap bölgelerine doğru genişleme orijinal planları değiştirdi. Kanton sistemi Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’na dönüştü. Bu sahanın yeni realitesi ve sosyolojiye göre bir güncellemeydi. Kürdistan’ın batı kıskına atfen kullanılan Rojava ismi de Araplar ve diğer halkları sistemin içine almak için terk edildi. Bu yerele yönelik bir esneklikti. Sonra Rakka ve Deyr el Zor da çemberin içine girince Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi kullanımı tercih edildi. Bu da hem yereldeki realiteye hitap eden hem de olası müzakerelerde Suriye devletinin toptan reddiyesini önlemeye dönük bir esneklikti. Şimdi özerklik modelinin önünde bu genişlemenin getirdiği çok sayıda meydan okuma var. Araplarla Kürtlerin ortaklığı ne kadar kalıcı olacak? Elbette siyasal ve toplumsal alanlarda bir dönüşüm dinamiği uç veriyor ama bunlar iyimser olmak için yeterli değil. Çünkü bozucu faktörler çok. Bunun yanı sıra ortaklığın sürmesine temin eden dış faktörler de Kürtlerin gelecek tasavvurları için mutlak garanti sunmuyor. Barış ve yeniden inşa döneminin önünde ciddi engeller varIŞİD’le savaş biterken yeniden inşa ve barış sürecinde Kürtlerin ya da daha genel ifadeyle özerk yönetimin önünde gerçek sorunlar birikiyor. Yerelde kadroların ısrarlı bir şekilde siyasal ve toplumsal örgütlenmeye ağır verdikleri görülüyor. Bu konuda bir yılgınlığa rastlamıyoruz. Fırat’ın doğusundaki en etkileyici boyut bence bu. Yani kültürel kodlar, aşiret ilişkileri ve devletle olan derin bağların varlığını sürdürdüğü çelişkili alanlarda ‘demokratik özerklik’ espirisi üzerinden katılımı ve çeşitliliği artırmaya dönük çalışmalar hala canlı. Yine de ‘fakat’ diyerek bazı şerhler düşme gereği duyuyoruz. Büyük ve zorlu bir coğrafya. Güvenlik birimlerinin kapasitesiyle ilgili belki sorun yok, insanlar günlük yaşamlarında güven hissini kaybetmiş değil. Buna karşın kurumsallaşmada ciddi açmazlar var. Mesela mülklerin gaspı ve yolsuzluk vakıalarının yaşandığına dair konuşmalara denk geldik. Sorunlara karşı duyarlılık var olan sorunların çözümüne yetmiyor. Kararları uygulayacak kolluk gücü ve aksi durumlarda yaptırım gücü gerekiyor. Bazı sorunlar eskiden miras ve yönetim bunlara dokunmak ya da dokunmamak arasında bocalıyor. Bundan sonra ikinci büyük meydan okuma rantın ve gelirlerin dağılımıyla ilgili olarak kendini gösterecektir. Görüştüğümüz temsilciler bu konularda hassasiyetlerini dile getirdiler. Ama zor meseleler. Mülkler, varlığın bölüşümü ve adalet dağıtımı gibi alanlarda sorun çözücü ve adil bir mekanizma tesis edilemezse demokratik özerkliğin yaslandığı halkların kardeşliği espirisi açığa düşer. İşte o zaman bozucu faktörler devreye girer. Kürtleri aşan ve çözümü tıkayan faktörler devreye giriyorMülkler, petrolün paylaşımı ve yolsuzluklar gibi konular yönetimin kendi kapasite alanında olan zorluklar. Bunun dışında özerk yönetim birimlerini aşan realiteler var. Mesela Türkiye-ABD ve ABD-Rusya arasındaki pazarlıkların doğrudan yansımaları olacaktır ki bu yereldeki iradeyi aşıyor. Bunun yanı sıra Şam’la müzakere en önemli çıkış yolu ama onun önünde ABD ve Türkiye engeli beliriyor. Kilitlenmeyi aşacak şey Şam’ın Fırat’ın doğusundaki realiteye denk düşen cesur bir yaklaşım sergilemesidir. Şam ise elindeki kartları tüketmeden bunu yapmak istemiyor. İdlib badiresini atlatırsa Suriye devleti önümüzdeki süreçte Kürtlerin pozisyonunu zayıflatacak müdahale kanallarını denemesi muhtemeldir. Bu yüzden de Eldar Halil’in sözünü ettiği 2025’e kadar çözümün beklenmemesi yönündeki öngörüsü bana da gerçekçi geliyor. Elbette akşamdan sabaha dengeler değişiyor ve yarın kendimizi bambaşka şeylerden bahsederken bulabiliriz.”
7/21/2019 • 43 minutes, 19 seconds
Taştekin: Kobane mutlu ve huzurlu ama Rojava'nın savaşı bitmedi
Gidişat'ta Ergun Babahan ve Fehim Taştekin, Rojava'da düzenlenen IŞİD konulu paneli ve Rojava'daki son durumu yerinde gözlemleyerek konuştu.
7/10/2019 • 36 minutes, 31 seconds
Fehim Taştekin: Libya bataklığı AKP’nin hatalarındaki ısrarın sonucu
Gidişat'ta Fehim Taştekin ile bu hafta Libya’nın bir bölümünü elinde tutan Hafter yönetimi ile Türkiye arasında yaşanan gerilimi, İdlib’teki gelişmeleri ve S-400 gelişmelerini konuştuk.
7/1/2019 • 37 minutes, 38 seconds
Gökhan Bacık: AKP tabanının geçiş yapabileceği bir partiye ihtiyaç var
Gökhan Bacık ile Ergun Babahan bu hafta İstanbul seçiminin sonuçları ve Türkiye siyasetine olası etkilerini konuştu. Erdoğan’ın elinde artık havuç kalmadığını belirten Bacık, “Para bittiği için elinde araç yok” yorumu yaptı.
6/27/2019 • 36 minutes, 40 seconds
Fehim Taştekin: Hükümetin olası Kürt stratejisi açmazlara gebe
Gidişat’ta bu hafta Fehim Taştekin ile Irak ve Suriye’deki gelişmeleri ve iç siyasete olası yansımalarını konuştuk. Taştekin, iktidarın Kürt Siyasi Hareketi içindeki bir kırılma fikrinden yola çıkarak HDP ile hesaplaşmaya çalışacağını, ancak bunun bir sonuç vermeyeceğini söyledi.
6/26/2019 • 41 minutes, 42 seconds
Gökhan Bacık: Ekrem İmamoğlu İstanbul’u kazanmış olmayacak, Erdoğan’ı yenecek
Ergun Babahan, Gökhan Bacık ile bu haftaki Gidişat Programı’nda pazar günü yapılacak İstanbul seçimlerini konuştu.
6/20/2019 • 47 minutes, 42 seconds
Fehim Taştekin: İdlib tuzak, Türkiye de bir nevi tutsak
Gidişat’ta bu hafta İdlib’teki gelişmeleri ele aldık. Fehim Taştekin, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Suriye Ordusu’nu karşı karşıya getiren gelişmelerin, Türkiye’nin kendisini içinden çıkılmaz bir duruma soktuğunun göstergesi olduğunu vurguladı.
6/17/2019 • 39 minutes, 6 seconds
Fehim Taştekin: Sarut’un cenazesi Ankara’nın çarpık Suriye siyasetine ayna tutuyor
Fehim Taştekin ile bu hafta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ta başlattığı askeri operasyon başta olmak üzere Türkiye’nin komşu ülkelerdeki operasyonlarını, İdlib’teki son gelişmeleri ve Reyhanlı’da IŞİD’li komutan için düzenlenen cenaze törenini konuştuk.
6/10/2019 • 52 minutes, 10 seconds
Gökhan Bacık: Bugünkü İslam son derece sıkıcı bir dindir, e ğlence yok
Ergun Babahan bu haftaki Gidişat programında Gökhan Bacık ile Ramazan ve Şeker Bayramı tartışmasından yola çıkarak Türkiye toplumunun bölünmüşlüğü ve bunun kavramlara yansımasını konuştu.
6/7/2019 • 50 minutes, 42 seconds
Fehim Taştekin: Türk-Rus ortaklığı İdlib’de her an ateş alabilir
Fehim Taştekin ile bu hafta Suriye’den Körfez’e uzanan coğrafyada Türkiye’nin sorun ve açmazlarını konuştuk.Amerika ile Rusya arasında sıkışan Erdoğan’ın çok fazla hareket alanı kalmadı gibi görünüyor. Trump’la olan yakın ilişkisi de S-400 krizini aşmasında yarar sağlamayacak bir aşamaya ulaşmış bulunuyor.İdlib’teki durum ise giderek kızışıyor. Rusya, buradaki gelişmelerden Türkiye’nin sorumlu olduğunu açıklayarak topu Erdoğan’ın kucağına attı.ABD Başkanı Donald Trump’ın İdlib’deki saldırıların sonlandırılması için Rusya, İran ve Suriye’ye yaptığı çağrıya ilişkin ilk yanıt Moskova’dan geldi.Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, İdlip Mutabakatı’nı hatırlattı ve saldırıların ortadan kaldırılması için sorumluluğun Türkiye’de olduğunu söyledi.Putin bu konuda sessizliğini korurken muhtemel gelişmeleri Fehim Taştekin Ahval’e değerlendirdi
6/3/2019 • 39 minutes, 52 seconds
Bağımsız olmayan bir yargıyı reform paketi kurtaramaz
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan gösterişli bir toplantıyla bir “Yargı Reformu Paketi” açıkladı. Ulusalcı çizgideki duruşuyla başta işkence iddiaları olmak üzere her türlü hukuksuzluğu (Ergenekon Davaları hariç) görmezden gelen Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, yeni paketi alkışlarla karşıladı, övgü yağdırdı.Tablo öyle mi?Ergun Babahan 'yargı reformu' paketini yorumladı...
5/30/2019 • 7 minutes, 33 seconds
Gökhan Bacık: İşkence görenler Cemaat mensubu diye sessiz kalınması çok daha vahim
Eski Dışişleri Bakanlığı çalışanı olan 100 kişinin Ankara Emniyeti’nde işkenceye uğradığı iddiaları gündemde. Gidişat'ta Gökhan Bacık ve Ergun Babahan, işkence iddialarını ele aldı.
5/29/2019 • 51 minutes, 12 seconds
Fehim Taştekin: Sınır ötesi harekât Öcalan ile pazarlığın iyi gitmediğini gösteriyor
Bu hafta “Bölgeye Bakış”ta Fehim Taştekin ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’taki Hakurk bölgesine başlattığı operasyonu, İdlib’teki gelişmeleri ve Amerikan Kongresi’nin Trump’a yazdığı mektubu konuştuk.
5/28/2019 • 32 minutes, 8 seconds
Gökhan Bacık: İşe devlet karışınca mahkemeler otonomilerini kaybediyor
Gidişat'ın bu haftaki bölümünde Gökhan Bacık'ı konuk eden Ergun Babahan, Anayasa Mahkemesi'nin Osman Kavala kararını ve gündeme dair gelişmeleri değerlendirdi.