3+3'ün 122. bölümünde konuğum gazeteci, yazar Sinem Nazlı Demir.
2/23/2024 • 42 minutes, 31 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Pelin Çini
3+3'ün 121. bölümünde konuğum gazeteci, yazar Pelin Çini.
2/16/2024 • 1 hour, 17 minutes, 48 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Nuray Karaoğlu
3+3'ün 120. bölümünde konuğum Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) Genel Başkanı Nuray Karaoğlu.
2/9/2024 • 1 hour, 17 minutes, 28 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Aslı Şafak
3+3'ün 119. bölümünde konuğum gazeteci, televizyoncu, yazar Aslı Şafak.
2/2/2024 • 1 hour, 10 minutes, 52 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Aslıhan Begüm Gökçınar
3+3'ün 118. bölümünde konuğum iletişimci, sivil toplumcu ve yelkenci Aslıhan Begüm Gökçınar.
1/26/2024 • 54 minutes, 27 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Mehmet Ali Sanlıkol
3+3'ün 117. bölümünde konuğum besteci, multi-enstrümentalist, şarkıcı, etnomüzikolog ve yazar Mehmet Ali Sanlıkol.
Şarkı: Mehmet Ali Sanlıkol - The Clocks and Bells of Vienna - Allegro
1/19/2024 • 1 hour, 26 minutes, 33 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Arzu Karataş
3+3'ün 116. bölümünde konuğum Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği Başkanı Arzu Karataş.
1/12/2024 • 44 minutes, 54 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Mahir Ünsal Eriş
3+3'ün 115. bölümünde konuğum yazar ve çevirmen Mahir Ünsal Eriş.
1/5/2024 • 48 minutes, 21 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Yalın Alpay
3+3'ün 114. bölümünde konuğum yazar Yalın Alpay.
12/29/2023 • 1 hour, 19 minutes, 12 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Turan Hançerli
3+3'ün 113. bölümünde konuğum İstanbul Avcılar Belediye Başkanı Av. Turan Hançerli.
12/22/2023 • 54 minutes, 36 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Mahir Günşiray
3+3'ün 112. bölümünde konuğum oyuncu ve yönetmen Mahir Günşiray.
12/15/2023 • 1 hour, 8 minutes, 3 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Prof. Dr. Arif Verimli
3+3'ün 111. bölümünde konuğum Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli.
12/8/2023 • 35 minutes, 25 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Evrencan Gündüz
3+3'ün 110. bölümünde konuğum müzisyen Evrencan Gündüz.
Şarkı: Evrencan Gündüz -Sevginin Eseri
12/1/2023 • 51 minutes, 38 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Yıldız Acar
3+3'ün 109. bölümünde konuğum Doğubayazıt Belediye Başkanı Yıldız Acar.
11/24/2023 • 1 hour, 3 minutes, 16 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol
3+3'ün 108. bölümünde konuğum Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol.
11/17/2023 • 59 minutes, 5 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Özgür Alaz
3+3'ün 107. bölümünde konuğum Trend Uzmanı, Girişimci ve Yaşamdaş Özgür Alaz.
11/10/2023 • 55 minutes, 11 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Mısra Öz
3+3'ün 106. bölümünde konuğum "adalet arayan bir anne" Oğuz Arda Sel Çocuk Derneği Kurucu Başkanı Mısra Öz.
Şarkı: Pinhani - Sakinleştim
11/3/2023 • 1 hour, 10 minutes, 28 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Ece Çiftçi
3+3'ün Cumhuriyet Bayramı Özel 105. bölümünde konuğum genç bir aktivist ve sosyal girişimci Ece Çiftçi.
10/27/2023 • 58 minutes, 32 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Doç. Dr. Özgüç Takmaz
3+3'ün 104. bölümünde konuğum Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Özgüç Takmaz.
10/20/2023 • 1 hour, 14 minutes, 43 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Arda Erdik
3+3'ün 103. bölümünde konuğum Yaratıcı Yönetmen, Girişimci, Eğitimci Arda Erdik.
10/13/2023 • 1 hour, 27 minutes, 54 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Sinan Canan
3+3'ün 102. bölümünde konuğum biyolog, nörobilimci, müzisyen Prof. Dr. Sinan Canan.
Şarkı: Sinan Canan - Kurtar Beni
10/6/2023 • 1 hour, 12 minutes, 32 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Gaye Su Akyol
3+3'ün 101. bölümünde konuğum müzisyen, ressam, antropolog Gaye Su Akyol.
Şarkı: Böyle Olur Mu - Gaye Su Akyol - Adnan Varveren
9/29/2023 • 58 minutes, 37 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Prof. Dr. Özgür Demirtaş
3+3'ün 100. bölümünde konuğum finans uzmanı, mühendis, akademisyen ve yazar Prof. Dr. Özgür Demirtaş.
7/28/2023 • 1 hour, 33 minutes, 24 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Cansu Çamlıbel
3+3’ün 99. bölümünde konuğum gazeteci Cansu Çamlıbel.
7/21/2023 • 1 hour, 43 minutes, 42 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Müjdat Ataman
3+3’ün 98. bölümünde konuğum eğitimci, yazar Müjdat Ataman.
7/14/2023 • 1 hour, 4 minutes, 14 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Ebru Nihan Celkan
3+3’ün 97. bölümünde konuğum oyun yazarı, feminist, toplumsal cinsiyet eşitliği savunucusu Ebru Nihan Celkan.
7/7/2023 • 57 minutes, 52 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Alphan Manas
3+3’ün 96. bölümünde konuğum seri girişimci, fütürist Alphan Manas.
6/30/2023 • 1 hour, 20 minutes, 59 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Mehmet Sindel
3+3’ün 95. bölümünde konuğum yönetim danışmanı, film okuyucusu, hikaye anlatıcısı Mehmet Sindel.
6/23/2023 • 1 hour, 7 minutes, 14 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Dr. Öge Çultu Kantaroğlu
3+3’ün 94. bölümünde konuğum pediatrist Dr. Öge Çultu Kantaroğlu.
6/16/2023 • 1 hour, 5 minutes, 4 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Deniz Ülke Arıboğan
3+3’ün 93. bölümünde konuğum Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan.
6/9/2023 • 47 minutes, 28 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Geveze
3+3’ün 92. bölümünde konuğum radyocu, müzisyen ve yazar Geveze (Jozi Zalma).
6/2/2023 • 1 hour, 28 minutes, 55 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Ali Kuran
3+3’ün 91. bölümünde konuğum şimdiye dek 3+3’e katılmış en genç konuk: Ali Kuran.
5/26/2023 • 44 minutes, 2 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Kaan Sekban
3+3’ün 90. bölümünde ve 19 Mayıs özel bölümünde konuğum komedyen, yazar Kaan Sekban.
5/19/2023 • 1 hour, 15 minutes, 45 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Baturay Özdemir
3+3’ün yeni bölümünde konuğum komedyen Baturay Özdemir.
5/12/2023 • 1 hour, 8 minutes, 33 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Ahmet Şık
3+3’ün 88. bölümünde konuğum gazeteci, yazar, İstanbul milletvekili ve TİP İstanbul 2.bölge milletvekili adayı Ahmet Şık.
5/5/2023 • 2 hours, 17 minutes, 49 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Gökçe Gökçen
3+3’ün 87. bölümünde konuğum Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir 2. Bölge Milletvekili adayı Gökçe Gökçen.
4/28/2023 • 1 hour, 26 minutes, 34 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Yiğit Güralp
3+3’ün 86. bölümünde konuğum sinema sanatçısı, senarist, yazar Yiğit Güralp.
4/20/2023 • 1 hour, 16 minutes, 24 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Yılmaz Aslantürk (Otisabi)
3+3’ün 85. bölümünde konuğum karikatürist, yazar Yılmaz Aslantürk (Otisabi).
4/14/2023 • 57 minutes, 44 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Hande Turan
3+3’ün 84. bölümünde konuğum Oy ve Ötesi Derneği Başkan Yardımcısı Hande Turan.
4/7/2023 • 54 minutes, 22 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Deniz Bağan Pembecioğlu
3+3’ün 83. bölümünde konuğum insanların kendilerine yargısız ve dostça bir tavırla yakınlaşmasına rehberlik eden, yoga, meditasyon ve mindfulness eğitmeni Deniz Bağan Pembecioğlu.
3/31/2023 • 57 minutes, 46 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Erkan Baş
3+3’ün 82. bölümünde konuğum Türkiye işçi Partisi Genel Başkanı ve 27. Dönem İstanbul Milletvekili Erkan Baş.
3/24/2023 • 1 hour, 30 minutes, 20 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Nükhet Duru
3+3’ün 81. bölümünde konuğum tüm kuşakların sevgilisi, özel bir ses, özel bir kadın: Nükhet Duru.
3/17/2023 • 51 minutes, 1 second
Evrim Kuran ile 3+3: Psk. Dr. Gizem Sürenkök
3+3’ün 80. bölümünde konuğum Psikolog Dr. Gizem Sürenkök.
3/10/2023 • 47 minutes, 54 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Oğuzhan Canım
3+3’ün 79. bölümünde konuğum bir sosyal girişimci, Askıda Ne Var kurucusu Oğuzhan Canım.
3/3/2023 • 58 minutes, 42 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Özlem Denizmen
3+3’ün 78. bölümünde konuğum iş insanı, sosyal girişimci, yazar, televizyon programcısı Özlem Denizmen.
2/3/2023 • 1 hour, 10 minutes, 52 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: İlkay Akkaya
3+3’ün bu haftaki bölümünde konuğum kadife sesli İlkay Akkaya.
1/27/2023 • 50 minutes, 17 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Nermin Yıldırım
3+3'ün 76. bölümünde yazar Nermin Yıldırım.
1/20/2023 • 42 minutes, 48 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Ceyda Düvenci
3+3'ün 75. bölümünde konuğum oyuncu, yazar ve girişimci Ceyda Düvenci.
1/13/2023 • 27 minutes, 24 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Hatice Aslan
3+3’ün yeni bölümünde konuğum oyuncu Hatice Aslan.
1/6/2023 • 41 minutes, 13 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Mirgün Cabas
3+3’ün 73. bölümünde konuğum gazeteci, haberci, yazar, Youtuber, podcaster Mirgün Cabas.
12/30/2022 • 48 minutes, 35 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Ayşen Zamanpur
3+3’ün 72. bölümünde konuğum tıpkı yaratıcısı olduğu markanın sembolü olan kaşmir keçileri gibi yumuşacık görünümlü ve bir o kadar da inatçı ve dirençli bir kadın: Ayşen Zamanpur.
12/23/2022 • 53 minutes, 8 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Caner Eler
3+3’ün 71. bölümünde konuğum spor spikeri ve yorumcusu, Socrates Dergi Genel Yayın Yönetmeni Caner Eler.
12/16/2022 • 1 hour, 19 minutes, 2 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Ebru Baybara Demir
3+3’ün yeni bölümünde konuğum hayatı bir mitolojik karakter gibi yaşayan bir kadın, Sosyal Gastronomi Şefi Ebru Baybara Demir.
12/9/2022 • 1 hour, 44 minutes, 42 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Av. Mustafa Köroğlu
3+3’ün 69. bölümünde konuğum Ankara Barosu Başkanı Av. Mustafa Köroğlu. Mustafa Bey ile keyifli ve içten bir sohbet gerçekleştirdik.
12/2/2022 • 48 minutes
Evrim Kuran ile 3+3: Judith Liberman
3+3’ün bu haftaki bölümünde konuğum dünyanın duyduğu masallar değişirse, dünyanın da değişebileceğine inanan biri, bir anlatıcı, bir çağdaş dengbej: Judith Liberman.
11/25/2022 • 1 hour, 24 minutes, 11 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Cem Akaş
3+3’ün 67. bölümünde konuğum yazar, çevirmen, yayıncı Cem Akaş. Cem Bey ile dopdolu bir sohbet gerçekleştirdik.
11/18/2022 • 1 hour, 2 minutes, 38 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: İlker Canikligil
3+3’ün 66. bölümünde konuğum yönetmen, fotoğrafçı, blog yazarı ve YouTuber İlker Canikligil. Sevgili İlker ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
11/11/2022 • 1 hour, 1 minute, 51 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Immanuel Tolstoyevski
3+3’ün 65. bölümünde konuğum 2020 ve 2021’in en çok dinlenen 5 podcastinden biri olan Fularsız Entellik’in üreticisi Immanuel Tolstoyevski.
11/4/2022 • 56 minutes, 23 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Defne Samyeli
3+3’ün 64. bölümünde konuğum televizyon sunucusu, haberci, gazeteci, yazar, oyuncu, şarkıcı Defne Samyeli.
10/28/2022 • 52 minutes, 52 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Sepin Sinanlıoğlu
Bu bölümde konuğum bilgelik, aşk, ölüm ve özgürlük gibi insan olmaya dair konularda çalışmalar yapan bir hayat öğrencisi, bir danışman, bir yazar, bir podcast yayıncısı Sepin Sinanlıoğlu.
10/21/2022 • 36 minutes, 6 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Itır Erhart
3+3’ün 62. bölümünde konuğum akademisyen, sosyal girişimci, yazar ve maraton koşucusu Itır Erhart. Sevgili Itır ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
10/14/2022 • 1 hour, 2 minutes, 21 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Yunus Sezener
3+3’ün 61. bölümünde konuğum Tenkap kurucusu Yunus Sezener. Tenkap ne mi yapıyor? Offline çöpçatanlık hizmeti. İlişkiler üzerine kafa açıcı bir sohbet. Keyifli dinlemeler.
10/7/2022 • 55 minutes, 16 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Caner Özyurtlu
3+3’ün 60. bölümünde konuğum oyuncu, senarist, yönetmen, yapımcı Caner Özyurtlu. Caner ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
9/30/2022 • 36 minutes, 7 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Erhan Güzel
3+3’ün 59. bölümünde konuğum İstanbul Devlet Opera ve Balesi baş baleti Erhan Güzel. Erhan’la hayata ve sanata dair sohbet ettik.
9/23/2022 • 53 minutes, 12 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Şanışer
3+3’ün 58. bölümünde konuğum rap müzisyeni, söz yazarı Şanışer ya da gerçek adıyla Sarp Palaur. Tüm zarifliği ve sahiciliği ile şahane bir genç adam. Kaçırmayın.
9/16/2022 • 47 minutes, 29 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Selda Tokat
3+3'ün 57. bölümünde konuğum sevgili dostum Pamukkale Şarapları Satış ve Pazarlama Direktörü Selda Tokat.
9/9/2022 • 49 minutes, 47 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Aylin Kotil
Bu bölümde konuğum Aylin Kotil anaokulları kurucusu, sivil toplumcu, güzel insan, iyi dost Aylin Kotil.
9/2/2022 • 46 minutes, 42 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Rayka Kumru
3+3’ün yeni bölümünde konuğum cinsel sağlık eğitmeni ve danışmanı Rayka Kumru. Tabuları konuşmak neden önemli? Yanıtı bu bölümde.
8/26/2022 • 48 minutes, 53 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Dr. Pelin Kesebir
3+3’ün bu bölümünde konuğum çalışma alanı mutluluk olan bir sosyal psikolog: Dr. Pelin Kesebir.
8/19/2022 • 47 minutes, 21 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Özlem Gürses
3+3'ün 53. bölümünde konuğum gazeteci, yazar, haberci, YouTuber Özlem Gürses.
8/12/2022 • 33 minutes, 30 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Esin Aydemir Kasa
3+3’ün yeni bölümünde konuğum bir girişimci, bir küratör -yani içerik iyileştirici- Speaker Agency’nin kurucu ortağı Esin Aydemir Kasa.
8/5/2022 • 46 minutes, 26 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Rahşan Gülşan
3+3’ün 51. bölümünde konuğum içerik üreticisi, videographer ve hayatımda tanıdığım en enerjik insanlardan biri: Rahşan Gülşan.
7/29/2022 • 40 minutes, 32 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Acar Baltaş
3+3’ün 50. bölümünde konuğum bir hayatın hakkını verme üstadı, benim için çok özel biri: Prof. Dr. Acar Baltaş.
7/22/2022 • 48 minutes, 54 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Ümmiye Koçak
3+3’ün bu haftaki bölümünde konuğum senarist, oyuncu, yönetmen, “Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu” kurucusu, çiftçi, bu hayatta bir meselesi olan bir kadın: Ümmiye Koçak.
7/8/2022 • 37 minutes, 3 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Leyla Alaton
3+3’ün 48. bölümünde konuğum aktivist, girişimci, iş insanı, çılgın kadın, cesur kadın, sahici kadın Leyla Alaton.
7/1/2022 • 55 minutes
Evrim Kuran ile 3+3: Soner Arıca
3+3’ün 47. bölümünde konuğum bir güzel adam: Soner Arıca. Kalbinizle dinleyiniz…
6/24/2022 • 1 hour, 24 minutes, 11 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Özlem Süer
3+3’ün yeni bölümünde konuğum moda tasarımcısı, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim görevlisi Özlem Süer. İçinden gelecek, gençler ve renkler geçen bir sohbet.
6/17/2022 • 40 minutes, 58 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Dolunay Soysert
3+3’ün 45. bölümünde konuğum sinema, dizi ve tiyatro oyuncusu Dolunay Soysert. Dolunay’la sahici, samimi, kalbe değen sohbetimize eşlik etmenizi dilerim.
6/10/2022 • 1 hour, 8 minutes, 25 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Kalben
İçimsemek... Bu sözcüğü ondan öğrendim. Bir insanın, henüz yabancı kabul edilen başka bir insanı yakından tanır gibi hissetmesi; içini içine benzetmesi... Kalben benim içimsediğim biri. 3+3’ün 44. bölümüne hoş geldin Kalben.
6/2/2022 • 55 minutes, 40 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Atlas Sarrafoğlu
Bu bölümde konuğum şimdiye dek 3+3’te misafir ettiğim en genç insan: Atlas Sarrafoğlu. 15 yaşında bir iklim aktivistinden dünyaya karşı sorumluluklarımızı dinlemek için bu yayını kaçırmayın.
5/27/2022 • 49 minutes, 1 second
Evrim Kuran ile 3+3: Nur Ger
3+3'ün 42. bölümünde konuğum Yanındayız Derneği Kurucu Başkanı Nur Ger. Keyifli dinlemeler.
5/20/2022 • 50 minutes, 18 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Zehra Çelenk
3+3’ün 41. bölümünde konuğum senarist ve yazar Zehra Çelenk.
5/13/2022 • 59 minutes, 13 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Murat Yeşildere
3+3’ün 40. bölümünde konuğum yetenek avcısı, toplumsal cinsiyet eşitliği aktivisti, yazar, podcaster Murat Yeşildere.
5/6/2022 • 1 hour, 15 minutes, 27 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Şermin Yaşar
3+3’ün 39. bölümünde konuğum yazar Şermin Yaşar. Çocuklar ve yetişkinler için yazdığı 26 kitabı olan Şermin bu sohbette beni elimden tutup çocukluğuma götürdü. Sizi de götürecek. Keyifli dinlemeler.
4/29/2022 • 54 minutes, 59 seconds
Odadaki Fil
Odada bir fil varsa ondan bahsetmemek onun olmadığı anlamına gelmez. Fil fildir. Onu olanca filliğiyle görmek, anlamak, mümkünse odaya sokmamak; bir biçimde girdiyse tez vakit oradan çıkarmak lazımdır. Odada bir fille yaşanmaz. Odada bir file rağmen yaşanmaz. Hangi fil mi? Odanın orta yerindeki fil.
4/27/2022 • 4 minutes, 21 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Ünsal Ünlü
3+3’ün 38. bölümünde konuğum gazeteci, haberci Ünsal Ünlü. Bağımsız ve tarafsız haber almak isteyenlerin kıymetlisi Ünsal Ünlü ile bu bölümü kaçırmayın!
4/22/2022 • 1 hour, 5 minutes, 39 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Bahar Tezcan
3+3’ün 37. bölümünde konuğum Psikiyatrist Psikoterapist Dr. Bahar Tezcan. Adeta bir terapi odasında gibi hissedeceğiniz yeni bölüme hoş geldiniz.
4/15/2022 • 1 hour, 11 minutes, 31 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Serdar Turan
3+3’ün 36. bölümünde konuğum Harvard Business Review Türkiye Genel Yayın Yönetmeni, içerik stratejisti Serdar Turan. Kağıtları kalemleri hazırlayın. Notlar alınarak dinlenecek bir bölümle sizi baş başa bırakıyorum.
4/8/2022 • 1 hour, 10 minutes, 22 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Bar Psikoloğu
3+3'ün 35. bölümünde yine çok değerli bir konuğum var. Sevgili Bar Psikoloğu ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli dinlemeler.
4/1/2022 • 52 minutes, 15 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Hakan Bulgurlu
3+3’ün bu bölümünde konuğum iş insanı, iklim ve çevre aktivisti, yazar Hakan Bulgurlu ile sürdürülebilir bir dünya, anlamlı bir yaşam üzerine söyleştik.
3/25/2022 • 1 hour, 4 minutes, 39 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Tuğrul Tülek
3+3'ün bu bölümünde konuğum oyuncu, yönetmen, müzisyen Tuğrul Tülek. Sevgili Tuğrul ile yine konseptimiz gereği, birbirimize haber vermeden hazırladığımız üçer soru sorup cevapladık. Keyifli dinlemeler.
3/18/2022 • 47 minutes, 4 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Aslı Çelik Hatemi
3+3'ün bu bölümünde konuğum avukat Aslı Çelik Hatemi ile artan boşanma oranları, nafaka meselesi, hegemonik erkeklik ve kadın cinayetleri üzerine söyleştik. Bu vesile ile bir kez daha hatırlatalım: #İstanbulSözleşmesiYaşatır
3/11/2022 • 35 minutes, 47 seconds
Ankara Kitaplığı Söyleşileri - Özlem Gürses
Ankara Kitaplığı adına gerçekleştirdiğimiz söyleşilerimizin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ndeki konuğu gazeteci, yazar, televizyon programcısı, haberci Özlem Gürses. Bu özel bölümde Sevgili Özlem ile medyada kadın olmayı; başarıların değil, başarısızlıkların, denememenin değil, risk almanın, “ya yapamazsam”ların değil, hatalarımızdan alınan derslerin aslında hayatlarımızın anahtarı olduğunu dile getirdik. Keyifli dinlemeler.
3/8/2022 • 34 minutes, 33 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Dr. Özgür Bolat
3+3'ün bu bölümünde yine çok değerli bir konuğum var. Eğitimci, doktor Özgür Bolat bu hafta sizlerle. Sevgili Özgür ile çarpıcı konulara değindik. Keyifli dinlemeler.
3/4/2022 • 48 minutes, 30 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Sera Kadıgil
3+3'te bu haftaki konuğum avukat ve siyasetçi Sera Kadıgil. Sevgili Sera ile dopdolu bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli dinlemeler.
2/25/2022 • 1 hour, 2 minutes, 13 seconds
Ankara Kitaplığı Söyleşileri - İpek Ongun
Ankara Kitaplığı adına gerçekleştirdiğimiz söyleşilerimizin bu bölümünde konuğumuz, 1980’lerden günümüze yazmış olduğu 30’a yakın roman, öykü ve denemeyle, sorgulayarak düşünen, yaşam sevincine ve bilincine sahip, insan seven bireyler olma yolunda gençlere yön veren, değerli yazar İpek Ongun. Keyifli dinlemeler.
2/18/2022 • 40 minutes, 35 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Nilay Örnek
3+3'te bu hafta yine çok keyifli bir konuğum var. Gazeteci, yazar, gezgin ve podcaster Nilay Örnek sizlerle. Keyifli dinlemeler.
2/11/2022 • 54 minutes, 1 second
Evrim Kuran ile 3+3: Ateş İlyas Başsoy
3+3'ün 28. bölümünde uzun zamandır konuk etmek istediğim bir isim var. İletişimci, yazar ve reklamcı Ateş İlyas Başsoy ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
2/4/2022 • 59 minutes, 54 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Ece Temelkuran
3+3'ün bu bölümünde konuğum gazeteci ve yazar Ece Temelkuran. Sevgili Ece Temelkuran ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli dinlemeler.
1/28/2022 • 52 minutes, 54 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Umay Umay
3+3'te bu hafta sanki bütün hayatıma eşlik eden bir kadın ile beraberiz. Konuğum müzisyen ve yazar Umay Umay. Keyifli dinlemeler.
1/21/2022 • 1 hour, 24 minutes, 46 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Hacer Foggo
3+3'ün bu bölümünde uzun süredir misafir etmek istediğim bir konuğum var: İnsan hakları savunucusu, aktivist, gazeteci, araştırmacı - yazar Hacer Foggo. Keyifli dinlemeler.
1/14/2022 • 45 minutes, 55 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Ayşen Şahin
2022’nin ilk 3+3’ünde konuğum iletişimci, yazar Ayşen Şahin. Hayata, edebiyata, kadın olmaya dair derin bir sohbet…
1/7/2022 • 1 hour, 20 minutes, 1 second
Evrim Kuran ile 3+3: Ozan Ünal
Yılın son 3+3’ünde Heykel Sanatçısı Ozan Ünal ile sözcüklerin ötesine geçtiğimiz bir sohbet gerçekleştirdik.
12/31/2021 • 52 minutes, 22 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Gülcan Özer
Çift ve Aile Terapisti Psikiyatrist Dr. Gülcan Özer ile derin bir 3+3 bölümüne hazır mısınız?
12/24/2021 • 1 hour, 10 minutes, 2 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Burak Acerakis
3+3 podcast serimizde bu haftaki konuğum seslendirme sanatçısı, yazar ve Upsendrom Kurucusu Burak Acerakis. Formatımız gereği sevgili Burak ile birbirimize önceden haber vermeden hazırladığımız, doğaçlama üçer soru sorup yanıtladık. 21. bölümümüzde sürpriz cevaplar bulacaksınız. Keyifli dinlemeler.
12/17/2021 • 1 hour, 6 minutes, 57 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Kürşat Başar
3+3 podcast serimizde 20. bölüm konuğum gazeteci, yazar, televizyoncu ve müzisyen Kürşat Başar. Formatımız gereği sevgili Kürşat ile birbirimize önceden haber vermeden hazırladığımız, doğaçlama üçer soru sorup yanıtladık. Sürpriz cevaplar bulacaksınız. Keyifli dinlemeler.
12/10/2021 • 1 hour, 4 minutes, 31 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: İrfan Değirmenci
3+3 podcast serimizde bu hafta fikri hür, irfanı hür bir konuğum var. Anchorman ve gazeteci İrfan Değirmenci. Formatımız gereği sevgili İrfan ile birbirimize önceden haber vermeden hazırladığımız üçer soru sorup yanıtladık. Sürpriz cevaplar bulacaksınız. Keyifli dinlemeler.
12/3/2021 • 1 hour, 1 second
Birsen Çevik Akgünlü ile İlham Kaynakları
Mey Diageo Kariyer kanalında yayınlanan İlham Kaynakları podcast serisinde Birsen Çevik Akgünlü'nün konuğu oldum. İlham verici, dopdolu bir söyleşi gerçekleştirdik. Keyifli dinlemeler.
11/29/2021 • 27 minutes, 28 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Serdar Bilgili
3+3 podcast serimizde her hafta birbirinden değerli konukları ağırlamaya devam ediyoruz. 18. bölüm konuğum Beşiktaş Kulübü Eski Başkanı, Bilgili Holding Yönetim Kurulu Başkanı, iş insanı Serdar Bilgili. Sevgili Serdar ile formatımız gereği birbirimize, doğaçlama üçer soru sorup cevapladık. Sürpriz sorular, sürpriz yanıtlar bulacaksınız. Keyifli dinlemeler.
11/26/2021 • 59 minutes, 15 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Can Selçuki
3+3'ün 17. bölümünde konuğum meslektaşım araştırmacı Can Selçuki. Konseptimiz gereği sevgili Can ile birbirimize üçer soru sorup cevapladık. Sürpriz sorular ve yanıtlar bulacaksınız. Keyifli dinlemeler.
11/19/2021 • 50 minutes, 58 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Duygu Demirdağ
3+3'te bu haftaki konuğum çok başarılı bir anchorwoman. Sevgili Duygu Demirdağ ile birlikteyiz. Yine formatımız gereği birbirimize sürpriz üçer soru sorup cevapladık. Keyifli dinlemeler.
11/12/2021 • 49 minutes, 10 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Önder Abay
3+3'ün 15. bölümünde konuğum yakın dostum gazeteci, yazar, araştırmacı Önder Abay. Sevgili Önder ile formatımız gereği birbirimize üçer soru sorup cevapladık. Sürpriz sorular ve sürpriz yanıtlar bulacağınız bir sohbet oldu. Keyifli dinlemeler.
11/5/2021 • 47 minutes, 45 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Ozan Bingöl
3+3'ün bu bölümünde konuğum vergi uzmanı ve akademisyen Ozan Bingöl. Ozan ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Formatımız gereği birbirimize üçer soru sorup cevapladık. Sürpriz sorular ve sürpriz yanıtlar bulacaksınız. Keyifli dinlemeler.
11/1/2021 • 52 minutes, 52 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Taylan Yıldız
3+3'ün 12. bölümünde konuğum yönetici ve siyasetçi Taylan Yıldız. Taylan ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Formatımız gereği birbirimize üçer soru sorup cevapladık. Sürpriz sorular ve sürpriz yanıtlar bulacaksınız. Keyifli dinlemeler.
10/22/2021 • 47 minutes, 39 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Özgür Mumcu
3+3'ün 11. bölümüyle karşınızdayım. Bu haftaki konuğum yazar ve akademisyen Özgür Mumcu. Sevgili Özgür ile keyifli ve dopdolu bir sohbet gerçekleştirdik. Formatımız gereği birbirimize üçer soru sorup cevapladık. Sürpriz sorular ve sürpriz yanıtlar sizi bekliyor. Keyifli dinlemeler.
10/15/2021 • 51 minutes, 41 seconds
Onlar Göçtü Buradan
Yekta Kopan ile raflarda yerini alan üçüncü ve son kitabım "Onlar Göçtü Buradan" ile ilgili çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sevgili Yekta sordu, ben cevapladım. Keyifli dinlemeler.
10/11/2021 • 1 hour, 57 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Deniz Dülgeroğlu
3+3'te bu hafta çok renkli bir konuğum var. Podcast yayıncısı, reklam yazarı ve influencer Deniz Dülgeroğlu. Sevgili Deniz ile sürpriz konularda içinden pek çok duygu geçen bir sohbet gerçekleştirdik. Yine her zamanki formatımız gereği hiç hazırlanmadan birbirimize üçer soru sorup cevapladık. Keyifli dinlemeler.
10/4/2021 • 49 minutes, 8 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: M. Serdar Kuzuloğlu
3+3'te bu haftaki konuğum gazeteci, yazar M. Serdar Kuzuloğlu. Yıllardır dostluğumuzun devam ettiği sevgili Serdar ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Türkiye meselelerinden, kabul edilebilir hale getirdiğimiz hatalarımıza, mesleklerimizin dünyaya yaptığı katkıya, çocuklarımıza yazdığımız eski mektuplara ve peşinde koşmaya devam ettiğimiz meraklarımıza dair konuştuk. Yine program konseptimiz gereği birbirimize üçer soru sorup cevapladık. Sürpriz sorular sorduk, sürpriz yanıtlar verdik. Keyifli dinlemeler.
9/27/2021 • 51 minutes, 53 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu
3+3'te bu haftaki konuğum sosyal bilimci, yas danışmanı, Lefke Avrupa Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı ve yazar Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu. Şengül Hanım ile "yas"a dair birçok merak edileni konuştuk. Yas döneminin süresi, yas döneminde profesyonel destek almak, acıyı sonuna kadar deneyimleyip iyileştirmek, yastayken ayakta kalabilmek, kırılganlık bilinci ve mutluluğa dair inanılmaz keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Yine program konseptimiz gereği birbirimize 3'er soru sorup cevapladık. Keyifli dinlemeler.
9/20/2021 • 40 minutes, 5 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Akan Abdula
Keyifli sohbetler gerçekleştirdiğimiz 3+3'te bu haftaki konuğum araştırmacı, stratejist, girişimci, yazar ve FutureBright Group Kurucu Ortağı Akan Abdula. Akan ile kitabı Öngörülemeyenler, lise yılları, metaforların önemi, korkularımız, Dutch Winter ve peşinden koşmak istediğimiz tutkularımızı üçer soru konseptimizle konuştuk. Ben sordum o cevapladı, o sordu ben cevapladım. Keyifli dinlemeler.
9/13/2021 • 43 minutes, 49 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Levent Kömür
3+3'te bu haftaki konuğum Mey Diageo Genel Müdürü ve Yanındayız Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Levent Kömür. Yanındayız Derneği, toplumsal cinsiyet eşitliğini evrensel insan hakları çerçevesinde sağlamak amacıyla kurulan ve benim de danışma kurulu üyesi olduğum bir dernek. Levent Kömür ile toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden iş dünyasına, Z kuşağından eğlence sektörüne kadar geniş bir yelpazede keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Konseptimiz gereği birbirimize 3'er soru sorup cevapladık. Keyifli dinlemeler.
9/3/2021 • 46 minutes, 57 seconds
Öğretmen Ağı - Kuşaklararası İletişim
Öğretmen Ağı podcast kanalında Yakup Yıldırım moderatörlüğünde "Kuşaklar Arası İletişim" i konuştuk. Keyifli dinlemeler.
7/26/2021 • 15 minutes, 36 seconds
Ankara Kitaplığı Söyleşileri - Muazzez İlmiye Çığ
Ankara Kitaplığı adına gerçekleştirdiğimiz söyleşilerimizin bu bölümünde çok özel bir konuğumuz var. Cumhuriyetimizin ve aydınlanma seferberliğinin ilk evlatlarından, değerli bilim insanı, Sümerolog, tarihçi Sayın Muazzez İlmiye Çığ ile unutulmaz bir söyleşi gerçekleştirdik. Muazzez Hanım ile binlerce yıl öncesine, Sümerlere doğru uzanıp, çocukluğunun Türkiye'sinden günümüze doğru keyifli bir zaman yolculuğu yaptık.
7/5/2021 • 21 minutes, 49 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Tunç Tataker
3+3'te bu haftaki konuğum Uzman Psikolojik Danışman Tunç Tataker. Politik doğruculuktan uzak bir ilişki ve evlilik danışmanı olan Tataker'i sosyal medyada da ilgiyle takip ediyorum. Program konseptimiz gereği birbirimize üçer soru sorup cevapladık. Keyifli bir sohbet ve sürpriz yanıtlar dinleyeceksiniz.
6/28/2021 • 44 minutes, 17 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Beyhan Budak
3+3'te bu haftaki konuğumuz Klinik Psikolog Beyhan Budak. Yazdığı kitaplar, yayınladığı podcastler ve YouTube videoları ile geniş bir kitlenin takipçisi olduğu Beyhan Budak ile birbirimize program konseptimiz gereği üçer soru sorup cevapladık. Keyifli bir sohbet ve sürpriz yanıtlar bulacaksınız.
6/21/2021 • 1 hour, 8 minutes, 31 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Dilek Livaneli
3+3'ün yeni bölümünde, 2002 yılından itibaren çeşitli köy okullarında görev yapmış, sosyal, kültürel ve ekonomi alanında farklı onlarca projeyi hayata geçirip şuan Londra'da faaliyetlerine devam eden ve Varkey Gems Vakfı Küresel Öğretmen Komitesi tarafından "Dünyanın En İyi 50 Öğretmeni"nden biri seçilen Dilek Livaneli konuğum. Yine konseptimiz gereği birbirimize üçer soru sorup cevapladık. Bu keyifli sohbeti kaçırmayın derim.
6/14/2021 • 51 minutes, 51 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Nebil Özgentürk
Bu bölümümüzde özellikle "Bir Yudum İnsan" programıyla hafızalarımıza kazınan yazar, gazeteci ve belgesel yönetmeni Nebil Özgentürk ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. 3+3 konseptimizde her zaman olduğu gibi birbirimize üçer soru sorup cevapladık. İlginç sorular ve sürpriz yanıtlar bulacaksınız. Keyifli dinlemeler.
6/7/2021 • 29 minutes, 48 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Prof. Dr. Erhan Erkut
Bu bölümümüzde MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Ben sordum o cevapladı, o sordu ben cevapladım. İlginç sorular ve sürpriz cevaplar bulacaksınız. Keyifli dinlemeler.
6/2/2021 • 42 minutes, 26 seconds
Z Kuşağı: Küresel Köyün Kaygılı Çocukları - Özlem Gürses & Evrim Kuran
İzmir Ticaret Borsası'nın 4 Element ve İnsan isimli podcast kanalında Özlem Gürses ile Z Kuşağı: Küresel Köyün Kaygılı Çocukları'nı konuştuk.
5/24/2021 • 23 minutes, 29 seconds
Ankara Kitaplığı Söyleşileri - Zümran Ömür Ve Hürriyet Koçulu
Ankara Kitaplığı adına gerçekleştirdiğimiz söyleşilerimizin bu bölümünde konuklarımız, güzel Türkiye’mizin en doğusundan, meşhur Kars gravyer peynirinin üretildiği ilk ve tek köy olan Boğatepe köyünden; girişimci, üretici, öğrenmeye ve öğretmeye doymayan iki kadın: sevgili Zümran Ömür ve sevgili Hürriyet Koçulu.
Ellerindeki zenginliklerin ve değerlerin sonuna kadar farkında olan, sürdürülebilirlik esası ile kadim bilgilerin ışığında bu değerleri gelecek nesillere aktarmayı amaçlayan bu güzel insanların neleri başardığını görünce, eminiz siz de bir an önce Boğatepe köyünü ziyaret etmek isteyeceksiniz.
5/12/2021 • 26 minutes, 52 seconds
Y ve Z Kuşağı ile Gelecek Nasıl Olacak?
MEF Üniversitesi Youtube kanalında, Beşiktaş Belediye Başkanı Sn. Rıza Akpolat ile Genç Liderler Kulübünün düzenlediği "Y ve Z Kuşağı ile Gelecek Nasıl Olacak?" konulu keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
5/7/2021 • 1 hour, 25 minutes, 33 seconds
Meselenin İki Yüzü - Evrim Kuran ve Özlem Gürses
Speaker Agency Inspiring Channel kanalında yayınlanan Meselenin İki Yüzü adlı programda Gazeteci, Yazar Özlem Gürses ile "Gençler Neden 'Zor' Diyor?" sorusunu yanıtlayıp ilham verici bir sohbet gerçekleştirdik.
4/29/2021 • 54 minutes, 31 seconds
Cetvel
"Cetvellerin neden 0'dan başladığını daha önce hiç düşünmediğimi fark ettim. Yanıtı kolaydır aslında; ölçeğinizi kullanırken sıfırdan başlarsanız kesinlikle doğru bir ölçüm yapabilirsiniz. Sıfırdan başlıyorum." Evrim Kuran
4/21/2021 • 7 minutes, 6 seconds
Evrim Kuran ile 3+3: Yekta Kopan
Bu bölümümüzde yazar, seslendirme sanatçısı ve TV programcısı Yekta Kopan ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. 3+3 soru konseptiyle ben sordum o cevapladı, o sordu ben cevapladım. İlginç sorular ve sürpriz cevaplar bulacaksınız. Keyifli dinlemeler.
4/17/2021 • 36 minutes, 3 seconds
Ankara Kitaplığı Söyleşileri - Prof. Dr. Yakın Ertürk ile Kadına Dair
Ankara Kitaplığı adına gerçekleştirdiğimiz söyleşilerimizin bu bölümünde Türkiye’de ve dünyada insan hakları, kadına yönelik şiddet ve cinsiyet eşitsizliği alanlarındaki ulusal ve uluslararası çalışmalarından ve katkılarından dolayı Kanada Büyükelçiliği tarafından 2020 İnsan Hakları Ödülüne layık görülen, Birleşmiş Milletler Kadına Şiddet eski Özel Raportörü, halen 11 ülkede yürütülmekte olan aile kanunu (medeni kanun) reformu araştırma projesinin koordinatörlüğünü yapan ve Akdeniz Kadın Müzakereciler Ağının Türkiye Anteni kurucu üyesi Prof. Dr. Yakın Ertürk'ü ağırladık.
3/8/2021 • 53 minutes, 58 seconds
YenidenBiz Zirvesi - “Süper Kadın Efsanesi“
8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken YenidenBiz Zirvesi'nde Süper Kadın Efsanesi ve bunun kadınlar üzerinde yarattığı etkileri anlattım.
3/2/2021 • 28 minutes, 38 seconds
Meral Akşener ile Gençlik ve Kadın Kimliği Üzerine
Bu podcastimizde İyi Parti Genel Başkanı Sn. Meral Akşener konuğumuz oldu. Kendisiyle Türkiye'de gençliğin durumunu, sorunlarını, beklentilerini ve kendisinin Z kuşağına bakışını konuştuk. Ayrıca bir kadın figür olarak Türkiye'de kadın kimliği konusuna değindik.
2/17/2021 • 32 minutes, 24 seconds
Farklı kuşaklar iklim krizine nasıl bakıyor? - Esmiyor
Esmiyor podcast kanalında farklı kuşakların iklim krizine nasıl baktığını konuştuk. Kuşaklar arasındaki bakış açısı farklılıkları, bebek patlaması (baby-boomer) kuşağından, Z kuşağına iklim krizi algısı ve Z kuşağına yüklenen "dünyayı kurtarma borcunu" nu anlatırken kuşaklar arasındaki kültür, zihniyet farkına da değindik.
2/13/2021 • 29 minutes, 52 seconds
Türkiye'de Gençler Umutsuz ve Kötümser
Capital Dergisi'nin podcast kanalı Günümüzün Dünyası'nda, geleceğin iş hayatını şekillendirmeye hazırlanan Z kuşağını ve gençlerin beklentilerini konuştuk.
1/22/2021 • 16 minutes, 5 seconds
Wisercast - Davranış Ekonomisi, Medya ve Girişimcilik
Wisercast podcast kanalında, Nilsu Derici ve Emre Çubukçu ile Davranış Ekonomisi, Medya ve Girişimcilik konularında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
1/12/2021 • 20 minutes, 28 seconds
Nereden Başlasam? - X'ten Z'ye Kuşaklar
Mirgün Cabas ve Can Kozanoğlu'nun Nereden Başlasam podcast serisinde "Kuşak Teorisi" ni konuştuk.
12/18/2020 • 27 minutes, 2 seconds
Ankara Kitaplığı Söyleşileri - Anjelika Akbar
Ankara Kitaplığı Söyleşileri'nin bu bölümünde pek çok ulusal ve uluslararası ödülün sahibi besteci ve piyanist Anjelika Akbar ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
12/14/2020 • 55 minutes, 2 seconds
Türkiye'nin Genç İşsizliği ve Çözüm Önerileri
Türkiye'nin gençlerini, genç işsizliğini ve çözüm önerilerini Canan Duman'la İşin Geleceği yayınında konuştuk.
10/27/2020 • 58 minutes, 12 seconds
Gündeme Dair: Bir Kuşağı Anlamak ve Değişen Dünya Beklentileri I Evrim Kuran & Didem Altınbilek
Softcast podcast kanalında organizasyonlar ve aileler için Z kuşağının ve yeni neslin gerçeklerini, empatik ilginin toplum için iyileştirici gücünü, Softtech’in kuşaklar arası filtresiz iletişimi desteklediği #nofilter Tersine Mentorluk Programı’nı, pandemiyle birlikte ihtiyacımız olan yeni normları hayatımıza nasıl adapte edeceğimizi Softtech Akademi Müdürü Didem Altınbilek moderatörlüğünde keyifli bir sohbet eşliğinde değerlendirdik.
10/9/2020 • 20 minutes, 8 seconds
Mozart Cultures - Kuşaktan Kuşağa Oluşan Tabular
Mozart Cultures YouTube kanalında gençlerle "kuşaklar, zamanın farkları ve benzerlikleri, kuşakların döngüsü ve genel olarak zamanın ruhu" ile ilgili keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
9/16/2020 • 1 hour, 2 minutes, 27 seconds
Gbase Dijital Özel Serisi - Pandeminin Gençler Üzerindeki Psiko-Sosyal Etkileri
Türkiye Girişimcilik Vakfı'nın pandemi ile mücadele kapsamında tasarladığı bütüncül bir gelişim programı olan Gbase Dijital'in podcast kanalında Atakan Babacan'ın konuğu oldum. Pandeminin gençler üzerindeki psiko-sosyal etkilerini ve bu süreçten güçlü çıkmak için neler yapmaları gerektiğini konuştuk.
8/27/2020 • 30 minutes, 34 seconds
Kafa Radyo - Kitap Kafası / Z: Bir Kuşağı Anlamak
Kafa Radyo'da, Ayça Derin Karabulut'un sunduğu Kitap Kafası programında, Z kuşağını tüm yönleriyle ele aldık ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
8/19/2020 • 41 minutes, 42 seconds
Ankara Kitaplığı Söyleşileri - Ataol Behramoğlu
Ankara Kitaplığı Söyleşileri'nin bu bölümünde 55. sanat yılını kutladığımız, büyük şairimiz, aynı zamanda usta yazar, filolog, çevirmen ve akademisyen, Sayın Ataol Behramoğlu ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
8/14/2020 • 47 minutes, 39 seconds
TRT Radyo 1 Gecenin İçinden - Z Kuşağı
TRT Radyo 1'de yayınlanan Gecenin İçinden programında Z kuşağını tüm yönleriyle ele aldık.
7/22/2020 • 16 minutes, 25 seconds
Teke Tek Bilim - Z Kuşağı
Fatih Altaylı ile Teke Tek Bilim programında Prof. Dr. Selçuk Şirin ile Z kuşağını, yeni neslin sosyal medyayla ilişkisini ve gelecek beklentilerini masaya yatırdık.
7/10/2020 • 51 minutes, 11 seconds
Frida 110 Yaşında
Bir Frida Kahlo hayranı olarak, onu iyi özümsediğimi, anladığımı sanardım. Buket’in “Frida, Meksika’nın Vicdanı” kitabını okuyana dek. Kitabı bir akşam vakti okumaya başladım ve sabaha karşı bitirene dek elimden bırakmadım. Sonra da defalarca kez yeniden okudum. Bu sırada Buket ile dost olduk; ne çok ortak yanımız olduğunu keşfettik. Ve Frida’nın 110. yaşını üç Temmuz kadını olarak birlikte kutlamaya karar verdik. Bu özel yayın, bunun için. Buket’in tabiriyle hepsi de Temmuz’da doğmuş bir Frida, iki Feride’nin yayını.
Bu podcastimizde “Maya yaylalarının Şehrazad'ı" Frida’yı Maya yaylalarında yaşamış Buket anlatacak. Frida’yı bir moda ikonu gibi görmek yerine, onun maçoluğa boyun eğmeyen, başkaldıran, direnen, üreten, sorgulayan, kahraman kadın kimliğini anlayacak, onu daha çok seveceğiz. Çünkü sevmek, anlamaktır!
7/7/2020 • 56 minutes, 41 seconds
Dijitalleşen Dünyada İnsan Kaynakları
ReSkills Training Dijitalleşen Dünyada podcast kanalında, profesyonel eğitim ve gelişim çalışmalarının insan kaynakları departmanlarında ele alınmasının önemini konuştuk.
7/2/2020 • 20 minutes, 34 seconds
Ankara Kitaplığı Söyleşileri - Nermin Bezmen
Ankara Kitaplığı'nın söyleşiler dizisinin bu bölümünde kuşak araştırmacısı ve yazar Evrim Kuran ile yazar Nermin Bezmen keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi.
6/10/2020 • 1 hour, 8 minutes, 53 seconds
Smarttalks - "Evren Hareketi Alkışlar"
Bülent Büyüksayar'ın Smarttalks kanalında ile düşüncede takılı kalmayıp harekete geçmenin önemi ve değeri üzerine keyifli, ilham verici bir sohbet gerçekleştirdik.
5/21/2020 • 1 hour, 16 minutes, 33 seconds
Gitme Turnam Gitme
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
gitme turnam gitme nerden gelirsin
sen nazlı canana benzersin turnam
Aşık Daimi
Uzun bacaklı, uzun boyunlu, büyük ve zarif bir kuştur turna. Sesi yankılıdır ve uzaktan hoş gelir. Göçmen bir kuştur turna. Turna sürüleri göç ederken V şeklinde uçarlar. Çiftler halinde yaşarlar ve tek eşli bir hayat sürerler. Yuvalarını diğerlerinden ayırırlar. Eğer turna çiftlerinden biri ölürse, geride kalanın yaşamaya devam etmediğine, kendini suya bıraktığına rivayet edilir.
Turna, Anadolu’nun kadim bir sembolüdür. Göbeklitepe’de bulunan 14 bin yıllık taşların üzerinde turna motifleri bulunur. Gök Tanrıyı temsil ettiği varsayılmıştır. Bu kutsal kimlik İslâm tasavvuf geleneği içerisinde de yer alır.
Turnanın bolluk ve bereket getirdiğine inanılır. Gelinlerin saçına turna teli takılması da bundandır. Turna uçarken bir tarlaya konarsa bu o tarlaya bereket geleceğinin müjdesidir.
Turna Japon kültüründe de önemli bir simgedir. 1945 Hiroşima atom bombasının patlaması sonucunda Lösemi hastası olan 11 yaşındaki Sasaki Sadako, hastalığının iyileşmesi için turna kuşu origamileri yapmaya başlar. Japon inancında, 1000 adet turna kuşu origamisi yapıp dilek tutulduğunda, dileğin gerçekleşeceğine rivayet edilir. Sadako, 644 turna kuşu origamisi yaptıktan sonra ölür. Arkadaşları onun yerine sayıyı tamamlar ve cenaze töreninde mezarına turna kuşları koyarlar. Her sene 6 Ağustos’ta Hiroshima’da kutlanan Dünya Çocuk Barış Gününde, dünya çocuklarının yaptığı turna kuşu origamileri Hiroshima’ya gönderilir.
Turna figürü türkülerimizde de pek sık karşımıza çıkar. Pir Sultan’dan Dadaloğlu’na, Erzurumlu Emrah’tan Karacaoğlan’a, Aşık Daimi’ye birçok ozan türkülerinde turnalara yer vermiştir.
Alevi ve Bektaşi kültüründe turna, Tanrı’nın yeryüzündeki tecili olarak görülür. Bektaşilikte Hz. Ali ile ilişkilendirilen turna bu sebeple kutsaldır. Turna Semahı, turnanın uçuşunu andıran hareketlerle dönülür ve bu şekilde Hak ile buluşulur. Turnanın sesinin Hz. Ali’nin sesine benzediğine ve turnanın uçarken Anadolu’nun bir ucundan diğerine selam taşıdığına inanılır.
Turna bir habercidir, ozan sevdiğinin diyarına, sılaya vardığında ne söylemesi gerektiği kor turnanın kanatlarına. Turna aşığın kendisiyle dertleşmesidir. Daimi’nin her bakışta mecnun oluşu gibi:
Her bakışta beni mecnun edersin
Sen kaşı kemana benzersin turnam
Türkülerimizde, şiirlerimizde, motiflerimizde yer alan, kuşakları birbirine bağlayan turnaların Anadolu’daki neslinin devamı ne yazık ki tehlikededir. Doğamızdaki ve kalplerimizdeki turnaların korunması, kanatlarını özgürce açmaları, nice aşığa ilham vermeyi sürdürmeleri dileğiyle…
5/8/2020 • 4 minutes, 4 seconds
Zamanların En İyisi, Zamanların En Kötüsü
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü; hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku; aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana. Kitapların ilk cümlelerine vurulurum ben; ilk bakışta aşk gibidir başlangıç cümleleri. İlk göz göze geliş, ilk dokunuş misalidir. İçinden geçmeye çalıştığımız zamanı an itibariyle en iyi anlatan yukarıdaki ilk cümleler Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikayesi’ne ait. Ne yazık ki bugünlerde yaşadığımız trajik hikaye iki şehirden fazlasını etkiliyor.
Çin’in Vuhan kentinde sene başında ortaya çıkan ve Covid-19 adı verilen hastalığa yol açan koronavirüs, Antarktika hariç tüm kıtalara, 120’den fazla ülkeye, binlerce şehre yayıldı. Bilgisayarımda sürekli açık duran gösterge panelinde yayılımı anlık olarak takip ediyorum. Teknoloji ne güzel şey değil mi? İnsanı, doğayı, evreni korumaya yetmeyen teknoloji, küresel çaplı kayıpları saniyeler mertebesinde güncelliyor. Bu satırları yazdığım dakikalarda dünya çapında 190.124 teyit edilmiş vaka ve 7516 ölüm vardı. Değil birkaç yıl, birkaç ay, birkaç gün önce bile yaptıklarımızı yapamaz hale geldiğimiz, temassız yaşamı ilke edinmeye, bizim toplumumuzda hiç de alışık olmadığımız sosyal mesafe kavramına adapte olmaya çalıştığımız, umutsuzluk kışına benzeyen bir umut baharındayız. Bu yaşamdan sağ çıkamayacağımıza zaten eminken, bu savaştan yenik çıkmamak için ellerimizde dezenfektan spreyler, kolonya şişeleri ile enseyi karartmamaya çalışıyoruz. Epeydir hurafelere, bilimsizliğe teslim olmuş coğrafyamızda, bilim insanlarının aşı geliştirmesini dört gözle bekliyoruz. Kısa süre öncesine dek şiddet uyguladığımız sağlık çalışanlarına müteşekkir olmayı da öğreniyoruz hem.
Koronavirüsün yayılma hızı dünyayı bir şok dalgasıyla sarsıyor. Hükümetler, çan eğrisini düzleştirmek için sınırlarını kapatıyor; sokağa çıkmayı engellemeye çalışıyor. Günün sonunda mevcut sistem, pandeminin yapısal nedenleriyle savaşmak yerine acil önlemlere odaklanıyor.
Bundan 5 yıl önce Bill Gates’in bir TED konuşmasını izlemiştim. Gates sıradaki virüsten neden korkmamız gerektiğini açıklıyor ve bunun modern çağımızın nükleer savaşı olacağını söylüyordu. Bu tehlikeye işaret eden pek çok bilim insanını dünya dinlemedi. Biyolog Rob Wallece yeni virüsler ve endüstriyel gıda üretimi arasındaki bağlantıyı araştırıyor; endüstriyel tarımın temelli sona erdirilmesi gereğine ve yüksek derecede kapitalistleştirilmiş gıda üretiminin, insanlığın tamamını tehlikeye atan uygulamalara dayalı olduğuna işaret ediyor.
Bu global yaşamsal kriz, sadece bireyler veya kurumlar olarak değil, ülkeler olarak da yeni çağa ne denli hazırlıksız olduğumuzun kanıtı oldu. Ülkeler ortak akıl ve işbirliğinde zaman kaybetti; sınıfta kaldı. Tarihçi Yuval Noah Harari koronavirüsün son 100 yıldaki en kötü salgın hastalık olduğunu söylüyor ve bununla başa çıkabilecek global bir lider olmadığını iddia ediyor. Harari’ye göre şu an bu konuda dünya genelinde gördüğümüz en kötü şey uyuşmazlık. Yani farklı ülkeler arasındaki koordinasyon, işbirliği eksikliği ve yalnızca ülkeler arasında değil insanlar ve hükümetlere karşı da duyulan güven eksikliği. Harari “Ülkeler arasındaki sınırları değil insanlar ve virüsler arasındaki sınırları korumalıyız.” diyor. Ona göre bu tip salgınlardan izole olma yöntemiyle değil, bilgi edinme yöntemiyle uzaklaşılabilir. “İzolasyon ile salgın hastalıkların önüne geçmek istiyorsanız bunun tek yolu taş devrine dönmeniz olabilir. ” Yuval Noah Harari’nin son günlerde beni epey derin düşüncelere salan bir uyarısı daha var: “Salgın, totaliter rejimleri güçlendirebilir. Bu durum, gelecekte gizlilik ve sağlık arasında büyük bir savaşı da beraberinde getirebilir. İnsanlar, yakın zamanda ‘salgın hastalıklardan korunma’ adı altında bütün gizliliklerini yitirebilir.”
4/30/2020 • 5 minutes, 13 seconds
Nilay Örnek Soruyor: Nasıl Olunur? - Evrim Kuran
"Nasıl Olunur?" podcast kanalında Nilay Örnek'in konuğu oldum. Keyifli söyleşimizde Z kuşağını ve bu kuşağın bir önceki kuşaklarla ilişkilerini masaya yatırdık.
4/16/2020 • 1 hour, 10 minutes, 36 seconds
Bi' Gidene Soralım - Evrim Kuran ile Z Kuşağı, Yurtdışına Göç, Kanada'da Yaşam
Emre Onar'n Bi' Gidene Soralım podcast kanalında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Programda Covid-19 sonrası dünyayı, kuşak araştırmalarını, artan yurt dışı göç konusunu ve Kanada'da yaşamayı konuştuk.
4/14/2020 • 50 minutes, 56 seconds
Dijital Çağda İnsan Kalmak
Harvard Business Review Türkiye - Evrim Kuran
4/6/2020 • 30 minutes, 20 seconds
Tükenme
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
“Sana yepyeni çiçekler verdim. Kapıyı aç bulutlar girsin. Gülmeyi bilen çocuklar geldi. Tükenme!”
Söz: Lütfü Erol & Ayşegül Çelik / Müzik: Lütfü Erol / Yorumlayan: Suavi
Bir bahar akşamı kursağında kaldıysa hevesin, incindinse en dirençli yerinden, hırsıza kilit dayanmadıysa ve heba olduysa emeklerin, düşlerinin kırıkları kıymık gibi batıyorsa kalbine, dibi görünen bir rakı şişesi, mürekkebi kurumuş bir dolma kalem, kökü çürümüş bir çiçeğin saksısı gibi işe yaramaz, mühürsüz bir zarf kadar tanımsız kalakaldıysan bir bahar akşamı, kapıyı aç! Bulutlar girsin!
Mevsimidir; hayat fışkırır baharın damarlarından.
Bir avuç çağla badem taşı cebinde.
Bir bebeği kokla.
Bir çocuğu güldür.
Bir yaşlıyı sevindir.
Bir dostun neşesine ortak ol, bir yabancının derdine derman.
Bir kitabı otobüste unut, senden sonrakine armağan.
Birine sımsıkı sarıl.
Cam kenarına ekmek kırıntısı koy.
Uçurtma yapmayı öğren.
Islık çal.
Küfür et, ağzında açan bir çiçek gibi.
Aşk mektubu yaz.
Isırarak elma ye.
Bir tribün marşını ezbere söyle.
Kırkikindilerin hakkını ver, şemsiyeni evde unut.
Denizleri düşün.
Taşı çatlatan sabır değil, umuttur;
Umudunu çalanlara “yürü bre hızır paşa” de.
Birkaç dost bul, halaya dur.
Nasıl yenildim deme.
Ne öğrendim de.
Kalbine güneşi asanlardan ol.
Tükenme!
3/30/2020 • 1 minute, 27 seconds
Üzerinde Çok Düşünülmemesi Gereken Şeyler
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
Jean-Paul Sartre birisini sevmeye kalkışmayı, bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği ana benzetir. Düşünmeye kalkarsa atlayamaz insan. O anlardan yaşamın içinde bolca bulunur. Düşünmeye kalkarsa yaşayamaz insan.
Düşünmek illeti, modern insanı Yunan mitolojisinin en önemli karakterlerinden olan Sisifos haline getirmiştir adeta. Lanetlenmiş ilk insan olduğu rivayet edilen Sisifos, Tanrılar tarafından büyükçe bir kayayı sonsuza dek Olimpos Dağı’nın tepesine kadar taşımak cezasına çarptırılmıştır. Tam tepeye ulaştığında, kaya elinden kaçmakta ve her şeye yeniden başlamak zorunda kalmaktadır. Sisifos ölümlülerin en bilgesi olan insandır. İsmi sophos (bilge) sözcüğüyle ilişkilendirilir. Onu, Wecker gibi, bilginin peşinde boşa çaba harcayan bir insan olarak yorumlayan alimler de vardır, Albert Camus gibi tepelere doğru tek başına didinen, yüreği dolu, mutlu bir kahraman olarak tanımlayanlar da.
Düşünmek, kimi zaman, Sisifos’un laneti gibidir; ölümlülerin en bilgesi olan insana sunulmuş bu kaya sürekli aşağı yuvarlanır ve insan her an onu yukarı taşımaya çalışır.
Oysa, üzerinde çok düşünülmemesi gereken şeyler vardır.
İnsan, çok düşünürse, ağız dolusu gülemez, karşılıksız sevemez, birini affedemez, gönlünce sevişemez, kimseye güvenemez, istediğinde gidemez.
İnsan, çok düşünürse hesapsız yaşayamaz, öngörmeden duramaz; ait olmadan kalamaz; sahip olmadan anlayamaz; sığ sulardan çıkamaz.
Sisifos’lar bir kayayı bir ömür yukarı yuvarlamaya çalışadursun, denizin üstünde sırt üstü yatar gibi kendini hayata bırakanlar için üzerinde çok düşünülmemesi gereken şeyler vardır. Suyun kaldırma kuvvetine inandıkları gibi inanırlar yaşama. Onlar, zihin yönergesiyle değil, yürek titremesiyle varolanlardır. Onlar, hayatı iliğine, kemiğine buyur edenler; ama vasata, dayatılana, statü kaygısına, planlı tekrarlara başkaldıranlardır.
Hayat, üzerinde çok düşünülmemesi gereken bir şeydir. Düşünmeye kalkarsa yaşayamaz insan.
3/30/2020 • 2 minutes, 9 seconds
Yara
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
“Derin bir yara iziniz varsa, o bir kapıdır.” Clarissa Estes
15. yüzyılda Japon komutan Ashikaga Yoshimasa’nın çok sevdiği Çin porseleni çaydanlığı kırılır. Komutan çaydanlığın onarılmasını ister ve Çin’e geri gönderir. Çaydanlık kırıkları metallerle tutturulmuş biçimde, eskisinden de beter halde geri gelince Yoshimasa sonuçtan hiç memnun olmaz ve Japon zanaatkarları göreve çağırır. Zanaatkarlar, kırılmanın izlerini gizlemek yerine altın varakla iyice belirginleştirerek Yoshimasa’nın hayal kırıklığını memnuniyete dönüştürürler. Kintsugi sanatı işte böyle doğar.
Kintsugi sanatının ardındaki felsefeye göre bir eşya ya da bir insan hasara uğramış ve kırılmış ise taşıdığı iz kıymetlidir. Bu yüzden önceki halinden çok daha değerlidir. Kırıklar, izleri gizlenmek için değil, bilakis daha da vurgulanmak içindir. Hasara uğramış insanlar için de durum farklı değildir. İnsan, hiç acımamış gibi, hiç hata yapmamış gibi, hiç kırılmamış gibi yapamaz. İçimizdeki oyukları, kalbimizdeki kırıkları altınla doldurup yaşanmışlıkları kutsamak, yaraları kutlamak, izlere müteşekkir olmak, açıkça, kasten ve herkesten önce kendine dürüst yaşamanın tek yoludur bana kalırsa. Hem bazı yara izleri eskisinden de güzel yapar insanı.
Tıpkı “Dünya herkesi kırar ve sonra pek çok insan işte o kırık yerlerinden güçlenir” diyen Hemingway gibi.
Tıpkı “Yara, ışığın içine sızdığı yerdir” diyen Mevlana gibi.
Tıpkı Yunan mitolojisinin yaralı şifacısı Chiron gibi.
Chiron evlilik dışı bir çocuktur. Annesi tarafından terk edilmiştir. Tanrı Apollo tarafından büyütülen Chiron, onun eğitimi ve gözetimi altında bir çok yetenek kazanmıştır. Kahin, doktor, öğretmen ve müzisyen olarak yetişir. Öylesine usta bir müzisyen olur ki, o müzik yaptığında gökyüzündeki yıldızların bile durup ona kulak verdiği söylenir. Günlerden bir gün, arkadaşı Herkül savaş sanatları dersi alırken, Hydra adı verilen yılanın zehrine batırılmış okunun ucu ile yanlışlıkla Chiron’u bacağından yaralar. Chiron ölümsüz olduğu ve ölemediği için, bu yarayı yaşamı boyunca taşıyacak ve sakat kalacaktır. Kendi yarasını iyileştirmek için yöntemler geliştirir; ilaçlar yapar. Bu sayede tıp alanına büyük hizmetleri olur, tüm savaşçıların savaş yaralarını iyileştirecek formülleri bulur. Chiron’un yarası, kendimizi savunma ihtiyacı bile duymadığımız en yakınlarımızdan gelip etimize saplanabilecek zehirli oklar olduğunun kanıtıdır. Chiron’un miti, bizi öldürmeyen yaraların bizi güçlendireceğinin sembolüdür. Chiron’un şifacılığı, yaraya rağmen sevgiyi koşulsuz sunmanın iyileştirici gücünün müjdecisidir.
Bazen insanın gövdesinde derin bir yara açılır, kalbine teğet geçen. Kırık, hasarlı ve belki de kusurluyuzdur. Ama hala değerli. Sadece efsaneler değil, yaşadığımız gerçeklikler de gösterir ki yara en büyük öğretmendir. Darbeyi her nereden aldıysak, artık o yerin uzmanıyızdır. Kintsugi kasesi gibi eşsiz bir eser, Chiron gibi yaralı bir şifacıyızdır. O derin yara izinin bir kapı olduğunu görebilir, kendimize o kapıyı aralamaya izin verirsek.
Bu kez bir yazıyı sözle değil de ezgiyle bitirmek isterim. Haydi arama motorunuza Kalben – Yara yazın ve yaraya gülümseyin. Ve yarayı önemseyin.
3/30/2020 • 3 minutes, 31 seconds
Kenger Dikeni
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
“Hayatı seveceksiniz. her yönüyle, iyilik ve kötülükleriyle, pisliğiyle, fakat seveceksiniz.
Suyunu, bağını, toprağını, kenger dikenine kadar her şeyini seveceksiniz.”
Enver Gökçe
Anadolu’da baharın müjdecisidir kenger. Bir tacı andıran mor çiçekleri Mayıs’ta coşar. Çiçeklidir çiçekli olmasına da, tacı hak etmiş her yaradılış gibi, o da dikensiz değildir. Yılın bu mevsimi, kenger toplamak için dağ eteklerine çıkan köylüler, gün boyunca büyük emek harcarlar. Demir çubuklarla toprağı eşer, üst kısmı dikenli olan kengeri bıçakla dikenlerinden arındırırlar. Kenger peşinde koşanların elleri bu yüzden nasır tutar.
Kenger dağda ya da kırda kendi kendine yetişir. Her yabanıl varoluş gibi, güzelliğini de, sağlamlığını da, hırçınlığını da yetişme biçiminden alır. Ankara’da geçen çocukluk yıllarımda şehrin göbeğinde kenger topladığımızı, ilk büyümeye başladığı yeşil zamanlarında, dikenlerini soyup afiyetle yediğimizi dün gibi hatırlarım. Hala Ankara’nın orta yerinde kenger toplayan çocuklar var mıdır bilmiyorum ama kentsel dönüşüm sayesinde o çocukların en fazla youtube’da kenger videosu izleyebileceğini sanıyorum.
Haziran ayından sonra sararmaya başlar kenger, artık yenmez hale gelir ama sürprizleri bitmez. Gövde bölümü kopartılarak kök kısmından sakız yapılır. Anadolu’da büyümüş kuşakdaşlarımın hayatlarında en az bir kez kenger sakızı çiğnediğine eminim. Çok sert bir sakızdır kenger ama bu sizi korkutmasın; sertliği dostluktandır. Doğal olduğundan dişlere çok faydalıdır; hem de çok güzel bir tadı ve çok hoş bir kokusu vardır.
Derken kengerin çiçekleri olgunlaşır ve tohumlar oluşur. Bu tohumlar kurutulur ve kavrulur; ve içerken insanın burnuna yağmurla birlikte gelen taze toprak kokusunu taşıyan kenger kahvesi yapılır. Eski zamanlarda kıtlık olduğu vakit, halkın kahve ihtiyacını kenger kahvesi içerek giderdiğine rivayet edilir. İşte böyle yediverendir kenger. Dikenine rağmen. Ya da dikeninin yüzü suyu hürmetine…
Yabani bir ottur kenger; ama dikenine katlanmayı bilirseniz, hem tadıyla hem rayihasıyla size yoldaş olur.
Kenger gibi kentler vardır. Kırlarında ya da dağlarında insanları toplar. Kökleriyle, tohumlarıyla, gövdesiyle besler. Bütünüyle seversiniz; dikeni var diye bırakıp gitseniz de, ne tadını ne kokusunu belleğinizden silebilirsiniz. Ellerinizde nasırlar bırakmıştır o kentler. Nasırlarınızı seversiniz; ellerinizden vazgeçmediğiniz gibi, o kentlerden de vazgeçmezsiniz.
Kenger gibi insanlar vardır. Kırda ya da kentte kendi kendilerine büyümüşlerdir. Güzelliklerini de, sağlamlıklarını da, hırçınlıklarını da yetişme biçiminden alırlar. Hem çiçeklilerdir; ve de çok sert. Dikensiz bahçeler vadetmezler. Varlıkta da kıtlıkta da, kökleriyle, tohumlarıyla, gövdeleriyle beslerler. Bütünüyle seversiniz; dikeni var diye bırakıp gidemezsiniz. Kalbinizde nasırlar bırakmıştır belki o insanlar. Nasırlarınızı seversiniz; kalbinizden vazgeçmediğiniz gibi, o insanlardan da vazgeçmezsiniz.
Kenger, dikene rağmen sevmeyi hatırlatmaz bize. Dikeni ile sevmektir asıl marifet.
3/30/2020 • 3 minutes, 20 seconds
Üç Bilge Maymun
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
“Eğer bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?” – Sokrates
Sadece bizim memlekette değil tüm batı dünyasında gerçek anlamı karşılığını bulmayan; ve dahi külliyen yanlış yorumlanan bir semboldür üç maymun. Türkçedeki üç maymunu oynamak deyimi, görmemize, duymamıza, bilmemize karşın, sorumluluk almaktan kaçındığımız anlamında kullanılır. Görmedim-Duymadım-Bilmiyorum ifadeleri ile gerçeği görmezden gelmek minvalinde ele alınan üç maymun esasında bilinenin ötesinde ve ziyadesiyle mistik bir yerde durur. Emoji dünyasında da sık kullanılan figürler olması münasabetiyle, kökeni asırlar öncesine dayanan bu felsefeden bahsetmek isterim.
İlk kez 17. Yüzyılda Japonya’da, Nikku’da, baş kumandan -onların deyimiyle shogun- Tokugawa’nın anısına yapılan anıt üzerinde resmedilen üç maymun sembolü, filozof Konfüçyus’un öğretilerini anlatmak için kullanılan metaforlardan oluşur.
Maymun kahramanlarımızdan gözlerini kapatanın adı Mizaru’dur. Kulaklarını kapatan Kikazaru’dur. Ağzını kapatan ise Iwazaru’dur.
Mizaru, gözlerini kapatarak, kötüyü görmez. Bu, kafayı kuma gömmekle ilgili değildir; tam tersi iyi ile kötüyü ayırd edecek bilgelik perspektifine sahip olmakla ilgilidir. Mizaru kötüye alet olmaz. Kikizaru, kulaklarını kapatarak kötüyü duymaz. Bu, gerçeklerden kaçmakla ilgili değildir; bilakis, faydası olmayan, insanın bütünlüğünü bozacak yalan bilgiden uzak durmakla ilgilidir. Kikizaru yalana alet olmaz.
Iwazaru, ağzını kapatarak, kötüyü konuşmaz. Bu pısırık olmakla ilintili değildir; aksine dedikodu yapmamak, başkalarına zarar verecek haberleri yaymamakla ilgilidir. Iwazaru yanlışa alet olmaz.
Kadim bilgelikler, çağlar boyunca hep aynı kaynaktan beslenir: Kendini bilmek. Mizaru, Kikizaru ve Iwazaru’nun temsil ettiği bu üç kural, kökleri ta üçüncü yüzyıla dayanan Mani dininin temeli olan “Üç Mühür”ü anımsatır: Ağzın mührü, elin mührü, kalbin mührü. Aynı yaklaşım Bektaşi öğretisinde “eline, diline, beline sahip olmak“ diye karşımıza çıkar.
Datada boğulduğumuz ama bilgiye aç kaldığımız bu gerçek ötesi çağda, yolumuzu sıklıkla kaybediyoruz. Kurmaca bir gerçeklikte bata çıka yürüyor, “ya bendensin ya öteki” tuzaklarından kaçamıyoruz. Kendimizi yine ve en çok kendimiz kandırıyor, aklımızın ipiyle kalbimizin kuyusuna inemiyoruz. Kendi gerçeğimizi sıklıkla mutlak gerçek belliyor, yankı odalarından çıkamıyoruz. Kemiği olmayan dilimiz toksik sözcüklerden arınamıyor, her gün yeni bir linç yangınına odun atıyoruz.
3/30/2020 • 3 minutes, 4 seconds
Erich ile Ahmet’in Masası
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
Kafamın içinde bir dükkan açtım. Duvarlarında uyduruk şiirler yazmayan, fonda akla zarar müzikler çalmayan, tahta masalı, sade, şatafatsız bir lokanta. Tek süsü, masada her daim taze papatyalar. Bazen haftalarca açmadığım oluyor dükkanı; bazen de günlerce kapatmadığım. Dedim ya mekan kafamın içinde. Ben nereye, mekan oraya. Misafirlerimin en önemli özelliği çoğunlukla coğrafya ve kuşak itibariyle birbirlerine teğet bile geçmemiş kişiler olmaları. Geçenlerde, misal, 1900’de Almanya’da doğmuş psikanalist Erich Fromm ve 1957’de Malatya’da doğmuş müzisyen Ahmet Kaya oturuyorlardı aynı masada. Sofralarına bir büyük açtım; sohbetlerine iliştim.
İki gözüm Erich diye lafa girdi Ahmet. Büyük adamsın vesselam. Sevme sanatının kitabını yazmışsın. Ne mene bir şey bu sevgi dediğin üstad?
Eskiden yabancı olan iki insan dedi Erich; birden aralarındaki duvarın yıkılmasını sağlar ve birbirlerini keşfetmeye ve hissetmeye başlar; bu yaşamlarının en heyecan verici deneyimi olacaktır.
Bir sigara yaktı, ve mırıldandı Ahmet:
Bir gece sevgi duvarını aştık
Düştüğüm yer öyle açık seçik ki
Bir kaç dakikalık sessizliği Erich’in fısıltıya yakın sesi bozdu. Sevmek bir eylemdir kardeşim dedi Ahmet’e; sadece güçlü bir duyguya kapılmak değildir. Gözlüklerini burnuna düşürerek devam etti: Bir karardır, bir yargıdır, bir söz vermedir. Sevmek, sorumluluk almaktır. Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var demez. Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum der. İhtiyaca dayanan sevgi olmaz; o patolojik bir durumdur.
Vay canına yandığım dedi Ahmet Kaya ve duble yudum aldı rakısından. Erich Fromm devam etti:
Sevmek bir tavırdır, kişinin sadece bir nesne ya da kişiyle değil bütün olarak dünyayla ne tür bir ilişkisi olduğunu belirleyen karakter rehberidir. Sevmek bir şeyin ‘içinde olmaktır’, bir şeye ‘kapılmak’ değil. Sevmek almak değil, bir şeyler vermektir.
O zaman herkes sevemez diyebilir miyiz gözüm? diye sordu Ahmet Kaya. Kafasını yukarı aşağı salladı Erich Fromm; bak bu içtiğimiz şey gibi, sevmek de âdâb ve sorumluluk gerektiren bir sanattır; öğrenilebilir ama öğrenemeyecekler hep olacaktır dedi.
Ahmet hafiften doğruldu; duvarda asılı bağlamaya uzandı; aldı sazı eline; bir yandan akordunu yaparken bir yandan da dur o zaman iki gözüm, senin kitabını yazdığının, ben şarkısını yapayım dedi:
Haykırsam duyamazsın, çağırsam gelemezsin
Yürekten sevemezsin sen
Zor günde aramazsın, hiç yalnız kalamazsın
Korkusuz sevemezsin sen
Şarkıyı yarıda kesip bağlamasını sessizce duvara dayadı Ahmet; sigarasından son fırtı çekip üç kere bastırdı küllüğe. Gözü masadaki papatyalara takıldı. Papatyaları çok seven bir kadın sevmiştim dedi mırıldanarak. Erich bir müddet papatyaları izledikten sonra söze girdi:
Bize çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek sevgisine inanmayız dedi. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etken ilgidir.
Derin bir nefes aldı Ahmet. Seksenlerde, kuşların zikre çıktığı bir vakit, sevmek sebepli acılara tutunduğum bir vakit, bir Hasan Hüseyin şiiri bestelemiştim gözüm dedi ve başladı mırıldanmaya:
Yalanmış hepsi yalan
Sevmek diye bir şey vardı
Sevmek diye bir şey yokmuş.
Erich masadaki yeşil eriğe uzandı. Adaşın sayılır dedi Ahmet hem o da senin gibi candır. Tuza batırmayı unutma yalnız. Rakının en iyi arkadaşının tadına baktıktan sonra Erich, Ahmet’in bestesine fikriyle yanıt verdi: Gerçek sevgi, sonunda ayrılık var gibi görünse bile, insanın sevdiği kişiyi mutlu olacağı yere doğru uğurlamaktan çekinmemesidir dedi. Eğer kişi sevdiğini uğurlamaktan çekinir ve sahiplenmeye kalkarsa, kendine hizmet etmiş olur.
Ahşap sandalyeden yavaşça doğruldu Ahmet; duvara dayadığı bağlamayı aldı eline ve gecenin son şarkısını çaldı Erich’e:
Sen bir suydun sen bir ilaçtın
Hoşçakal canımın içi, hoşçakal
Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal
3/27/2020 • 4 minutes, 32 seconds
Filler ve Periler
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
Muallim Naci’ye atfedilen “hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” sözü “insan hafızası, unutkanlıktan dolayı kusurludur” anlamına gelir.
Kimileri için unutmak -ya da hatırlamamak- Tanrı’nın insana bir armağanıdır. Çünkü kırılmadık kalp, dökülmedik gözyaşı, çiğnenmedik yasa, bükülmedik boyun kalmadığı halde hiçbir şey olmamış gibi hayata devam edebilenler unutanlardan çıkar. Geceleri başlarını yastığa koyar koymaz uyurlar. Unutkanlar, yastık olmadan bile uyurlar.
Gelin görün ki “Unutursak kalbimiz kurusun!” sloganı en çok onların dillerine pelesenktir. Ayrıca hashtag olarak da iyi durur: #UnutursakKalbimizKurusun Klavyede son harfe dokunurken çoktan unutmaya başlamışlardır.
Bir zamanlar sevdiğim bir insan bana doğruyu söylememişti. Neden bunu yaptığını sorduğumda “yalan söylemedim ki, unuttum” dedi. O zaman onu anlamamıştım. Şimdi anlıyorum. Yalan söylememiş. Doğruyu söylemeyi unutmuş. Bildiğim kadarıyla kalbi de kurumadı. Kimisine böylesi şahane bir armağandır unutmak.
Akşamdan sabaha unutanları gördükçe imrenirsiniz onlara. Balık olasınız gelir. Oysa siz rakı şişesine düşmüşsünüzdür. Anason, aklınızın duvarlarına sıvamaktadır unutmaya çalıştıklarınızı.
“Hatırlamak için bir hafızamız varken, unutmak için elimizde hiçbir şeyin olmaması, hayatın bize attığı en büyük kazıktır” der Murathan Mungan. O kazığı balıklar yemez. Filler yer. Misal, ben. Unutamama kazığını yiyerek bir ömür geçiren fillerdenim.
An gelir, gözlüklerimi, kalemimi, şemsiyemi, defterimi unuturum da, o kokuyu, o sesi, o ezgiyi, o sahili, o bankı, o sokağı, o tadı, tutulmayan o sözü, o vefasız dostu, o vicdansız adamı, o duyarsız kadını, o masum çocuğu unutamam.
Michel Gondry imzalı ve başrollerini Jim Carrey ve Kate Winslet’ın paylaştığı Eternal Sunshine of the Spotless Mind (Sil Baştan) filmi ayrıldığı sevgilisinden kalan hatıralarını sildiren bir adamın, Joel’in hikayesini anlatır. Joel hafızası silinirken, yaşanılan ilişkiyi de bir film gibi izler. İlişkinin tatsız anlarının silinmesinde sorun yoktur da, sıra yaşanılan güzel şeylere gelince, işlemi durdurmak ister. Pişman olmuştur.
Filmdeki şu repliği bir türlü “unutamam”:
Joel: İşlemin beyin hasarı riski var mı?
Dr Mierzwiak: Teknik olarak işlemin kendisi beyin hasarı.
Kendinden gayrısını unutmak, kimileri için ancak beyin hasarı ile mümkün olabilir.
Bireyi balık hafızalı olan coğrafyalarda, toplumsal belleğin de zayıf olmasına şaşmamalı. Bellek zayıf olunca yaşananlardan ders çıkarmak, bu deneyimden ne öğrendim demek mümkün olmuyor. Birey de toplum da aynı kuyulara tekrar ve tekrar düşüyor. Haksızlıklar karşısında filanca yalnız değildir, falancayı da unutmadık, aklımızda demeyi sevsek de, biliyoruz ki filanca fena halde yalnız ve falancayı da unutalı çok oldu.
Yunan mitolojisinde bellek tanrıçası Mnemosyne Zeus’a aşık olur ve onunla dokuz gece geçirir. O gecelerin her birinden bir “muse” yani ilham perisi doğar. Şiiri, şarkıyı, tarihi, müziği, destanı, tragedyayı, dansı, mizahı ve astronomiyi temsil eden periler. Demek ki hafızası olmayan üretemez de…
Hafızasızlığın bir toplumun alamet-i farikasi haline geldiği bir zamanda, bırakalım unutkanlık balıkların armağanı, unutmamak fillerin devrimi olsun. Zihinlerinde sevmeye, yaşamaya, inanmaya, direnmeye dair tek kanıt taşıyamayan unutkanlar konforlu ve ortalama hayatlarını sürdüredursun, biz daha anlamlı bir ömür, daha güzel bir gelecek aşkına unutmayalım. O sesi, o toprağı, o tarihi, o bedeli, o isyanı, o sevinci, o acıyı, o adamı, o kadını, o çocuğu, o hayali, o gerçeği unutmayalım. Perilere inanan fillerden olalım.
3/27/2020 • 3 minutes, 54 seconds
Bir Ağaç Etrafında
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
“Doğayla baş başayken kendimizi öylesine rahat ve keyifli duymamızın nedeni, doğanın bizim hakkımızda bir görüşü olmayışıdır.” demiş Nietzsche.
Doğanın bizim hakkımızda bir görüşü yok. Bizden bir talebi de yok. Onu görmezden gelsek de, incitsek de, kirletsek de, kaynaklarını ziyan etsek de, varını yoğunu cömertçe sunmaya devam ediyor bize. Doğa insan kadar vahşi değil. Doğa insan kadar sahte değil. Doğa insan kadar öngörülmez değil. İnsanın kalbi var, doğanın yok. Doğa insan kadar kalpsiz değil.
3/27/2020 • 5 minutes, 5 seconds
Utanmıyor Musunuz?
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
Sözcüğü Almanlar bulmuş ama duygunun hakkını veren biziz: Fremdschämen. Başkası adına utanmak. İsterseniz hiç sokağa çıkmayın ve memleketi camlar arkasından izleyin, fark etmez. Gün geçmiyor ki televizyon camından, telefonun camından, evinizin, işinizin camından gördüklerinizle başkası adına utanmak zorunda kalmayasınız.
Başkaları adına utanabiliyor, elinizle yüzünüzü örtebiliyorsanız, atardamarlarınız gibi, toplardamarlarınız gibi, kılcal damarlarınız gibi bir de ar damarınız var demektir. Bence ar damarı -yerini bilmesek de- herkeste mevcuttur; gelin görün ki kimininki çatlaktır ve o çatlaklardan sızan pis kokulardan midemiz bulanır.
Utanma duygusu bir çocukta on iki ve yirmi dört ay arasında gelişirmiş. 2 yaşında utanmayı öğrenmiş bir birey haline gelen insan evladı, hangi ara utanmazlaşıyor, bilmek isterdim.
Çocukluğumun ve gençliğimin mizah dergisi Gırgır’da Oğuz Aral’ın yaratıcısı olduğu fenomen bir karakter vardı: Utanmaz Adam. Hayatı dalavereyle geçen bir soytarıydı Utanmaz Adam. İsmiyle müsemma değildi; adı Şeref’ti ama şerefsizliğin zirvesindeydi. Soyadı Haktanır’dı. Hak ile aldatanların ilk sinyallerini ondan almıştım. Bizim kuşak, hayatın o naif döneminde bu utanmazları her köşe başında değil, mizah dergilerinde görürdük.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Utanmaz Adam romanında toplumu ve insanlığı masaya yatırır. Romanın baş kahramanı toplumun bütün kötülüklerini bünyesinde toplamış Avnüssâlah, örnekleri günümüzde de görülen bir asalaktır. Utanmazlığını laf ebeliğine sığınarak savunur. Avnüssalâh kitabın sonunda şunları söyler: “Çaldım. Dolandırdım. Sağdan soldan sızdırdım. Karşıma hiçbir davacı çıkmadı. Çünkü yere vurduklarım benden mücrim (suçlu) mahkeme kaçkınlarıydı. Yakalarını adalete teslim etmeden beni ele veremezlerdi.”
Nepotizm, akraba kayırma veya adam kayırma, öznel ve adil olmayan şekilde yapılan ayrımcılık anlamına geliyor. Akrabaları işe sokmak, yedi sülalesine kariyer yaptırmak, liyakate değil sadakate değer vermekte yüzlerce doktora çalışması çıkarabilecek kaynağa sahibiz ülkece. Geleceğin meslekleri ne olacak bilmiyorum ama, nepotizmin ata sporu olduğu ülkelerde bankamatik memurluğu bugünün değerli mesleklerindendir. Bu nepotizm denen meret öyle bereketlidir ki kariyer yaşamı boyunca şoförlük yapmış İmam Hatip Lisesi mezunu bir bireyi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesi bile yapabilir.
Babam müfettişti. Hep taşrada seyahat eder, eve çok az geldiği zamanlarda da daktilosu ile rapor yazardı. Üzerinde DMO yazan kalemleri, silgileri, teksir kağıtlarını hayranlıkla izlerdim; birini bile vermedi bana. Çünkü onlar devletindi. Çünkü babamın ar damarı vardı. Emekli maarif müfettişi Mehmet Bey, 72 yaşında, hiç arabası olmadı. Hala toplu taşımayla gezer.
3/27/2020 • 5 minutes, 16 seconds
Yeteneksizsiniz Türkiye
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
Bir yandan küreselleşme, diğer yandan dünyanın hızla değişen demografik yapısı, fırsatlarla beraber krizleri de getirdi. Bu değişimi iyi okuyamayan toplumlar da dert üstüne dert sahibi oldu. Bu dertlerden ülkeler ve ekonominin yapı taşı şirketler için en kritik olanlarından biri yetenek kıtlığı. Bugün Türkiye’de ve dünyada, iş dünyasının başa çıkmak zorunda olduğu önemli sorunlardan biri yetenek kıtlığı. Bu tamlama, kurumların, yenilikçi kalmak ve çağı yakalamak için ihtiyaçları olan yetkinlikteki genç çalışanlara erişiminin zorluğunu tarif ediyor. Bir başka deyişle, okullar, sürdürülebilir kalkınma, gelişim ve aydınlanma için gereken kalitede insanları yetiştirmekte çağın gerisinde kalıyor.
Manpower’ın 2018 Yetenek Açığı Raporu raporunun ortaya koyduğu çarpıcı bir gerçek var: Dünya çapında 100 şirketten 45’i ihtiyacı olan kalitede insan kaynağına, yani yeteneğe erişemiyor. Bu, son 10 yılın en yüksek seviyesi. Türkiye’de ise durum biraz daha vahim. Her yıl pıtrak gibi açılan onlarca fakülte ve bir milyon mezuna rağmen, bu oran ülkemizde yüzde 66. Yani, Türkiye’de her 100 şirketten sadece 34’ü ihtiyaç duydukları kalitede genç yeteneklere erişebiliyor. Bu oranla yetenek kıtlığında dünya altıncısıyız.
Adecco’nun dünyanın en iyi işletme okullarından biri olan INSEAD ile ortaklaşa hazırladığı Küresel Yetenek Rekabet Endeksi’nde de Türkiye’nin durumu yetenek açığını ortaya koyuyor. 2018 yılında Türkiye, üniversitelerinden mezun olan gençlerin küresel iş yaşamındaki rekabet gücünde 125 ülke içinde 68. sıradayken, bu yıl 74. sıraya kadar geriledi. Araştırmacı jargonunu bir tarafa bırakıp, mevzuyu halk dilinde özetleyim: Yeteneksizsiniz Türkiye!
Yetenek denen şeyin yüzde ellisi genlerle gelse de, kalan yarısı disiplin, yoğun çalışma ve altyapıdan başlayarak gelişim. Ülkemiz sadece küresel iş yaşamında yeterince rekabet edemiyor değil; sanatta, sporda, bilimde bu ülkenin okullarında yetişmiş yeterince yeteneğimiz yok. Nobel ödüllü yazarlar, olimpiyat şampiyonları, müzikte, tasarımda, teknolojide dünya birincileri çıkaramıyorsak, bu da tesadüf değil. Kural koyucular tarafından her geçen gün yeteneksizlik yangınına bir odun daha atılıyor; vasatlığın sığ havuzunun ebadı adeta bile isteye genişletiliyor.
Geçtiğimiz ay YÖK Genel Kurulu YKS’ye (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) hazırlanan 2,5 milyon öğrenciyi ilgilendiren önemli bir karar aldı. Buna göre yüksek öğretim kurumlarında bugüne kadar özel yetenek sınavı ile öğrenci alan 14 bölüme, 2020 YKS’de merkezi yerleştirme ile öğrenci yerleştirilecek. Bu bölümler neler mi? Çizgi Film (Animasyon), Grafik, Grafik Resimleme ve Baskı, Grafik Tasarım, Moda Giyim Tasarımı, Moda Tasarımı, Moda ve Tekstil Tasarımı, Rekreasyon, Spor Bilimleri, Spor Yöneticiliği, Tekstil, Tekstil Geliştirme ve Pazarlama, Tekstil Tasarımı, Tekstil ve Moda Tasarımı. İşte bu 14 farklı alanda, kişi yeteneksiz de olsa ezberciliğin ödüllendirildiği bir sınav sistemi ile alabileceği yüksek puan sayesinde istediği üniversiteye girebilecek. Yetenekli ama çoktan seçmeli merkezi sınavda gerekli puanı alamayan bir diğeri ise heba olacak. Yani memlekette bir kez daha nitelik değil nicelik, liyakat değil biat, mazruf değil zarf, aydınlar değil tüccarlar kazanacak. Çağın en önemli yetkinlikleri olan yaratıcı zeka, eleştirel tavır, tasarım düşüncesi her sene değişen sınav sisteminin dişlilerinde unufak olacak.
Bu şartlar altında, ülkenin gizli kalmış yetenekleri de kuş veya köpek taklidi yapan amcaların, kedilerin ya da maymunların, kolbastı ekiplerinin, bağıra çağıra şarkı söyleyenlerin, vasat illüzyonistlerin yetenek addedildiği yarışmalarda hiçbir yetkinliği olmayan bir jürinin iki dudağının arasında kendine bir gelecek yaratmaya çalışacak.
“Yüksek uygarlığın merdiveni sanattır” demiş Michelengelo. Biz o merdivenlerden yuvarlanarak iniyoruz.
3/27/2020 • 3 minutes, 58 seconds
Kırmızı Mürekkep
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
Sosyolog Slavoj Zizek, 9 Ekim 2011’de Wall Street işgalcilerine Zuccotti Park’ta yaptığı konuşmasında bir hikâye anlatır:
Doğu Alman bir adamcağız Sibirya’ya çalışma kampına yollanmış. Mektuplarının sansür edileceğini bildiğinden, arkadaşlarına demiş ki: “Bir şifre bulalım. Eğer yolladığım mektup mavi mürekkeple yazılmışsa, söylediğim her şey doğrudur. Eğer kırmızı mürekkeple yazılmışsa, yalandır.” Bir ay sonra arkadaşları ilk mektubu almışlar. Mavi mürekkeple yazılmış. Diyormuş ki: “Burada her şey harika. Dükkânlar tıka basa yiyecek dolu. Sinemalarda Batı’dan gelen filmler gösteriliyor. Evler geniş ve rahat. Bir tek kırmızı mürekkep yok.”
Tıpkı bizim memleket gibi. Batılı ülkeleri kıskandıracak barajlarımız, köprülerimiz, tünellerimiz, metrolarımız var. Tek eksiğimiz kırmızı mürekkep. Tek eksiğimiz gerçeği olanca çıplaklığıyla ifade edebileceğimiz bir dil ve bir alan.
Dilimize “gerçek-sonrası” ya da “gerçek ötesi” diye çevrilen post-truth çağında, yani doğruların, hakikatlerin, olguların önemini yitirdiği bir dönemde, en büyük ihtiyacımız gerçeğin kendisi. Dünyanın küresel bir köy haline geldiği, bilgiye erişimin saniyeler mertebesinde mümkün olduğu bugün, hakikate erişmek o kadar da kolay değil. Hele ki haber alma özgürlüğü konusunda karnesi zayıf olan ülkelerde, internette gerçeği bulmak da hiç kolay değil. Demokrasisi gelişmiş ülkelerde dijital okur yazar olmanız 21. Yüzyıl vatandaşı olmak için yeterli olabilir; ancak Türkiye gibi Dünya Basın Özgürlüğü endeksinde 180 ülke arasında 157. sırada olan, 142 gazetecinin cezaevinde olduğu ve neredeyse her gün gazetecilerin mahkemelerde yargılandığı ülkelerde doğru bilgiye erişmek için okur yazar olmanız yetmiyor; sağduyu ile çeperlenmiş çok kuvvetli bir zihinsel filtreye ihtiyacınız var.
Bu satırları yazdığım günlerde, ekonomik göstergeleri yorumlayanlara ilişkin yeni bir yasa hazırlandığı haberi düştü. Buna göre, ulusal ekonominin genel yapısına ve finansal göstergelere ilişkin yapılan haberler veya yazılardan dolayı da ceza alabileceksiniz.
Bu yasa geçerse, önceki yıl bu zamanlar %20,8 olan genç işsizliğinin yılın bu döneminde %27,4l lük rekor bir seviyeye eriştiğini, önceki yıl %28,6 olan ne eğitimde ne istihdamda bulunan genç oranının yılın bu döneminde %30,1’e yükseldiğini herhangi bir mecrada okumanız imkânsız hale gelebilir.
Türkiye’de, son 10 gün içinde üç ayrı aile siyanürle intihar etti. Bu yasa geçerse, bu intiharların sebebini ekonomiye değil ateizme bağlayan vicdan fukarası medya insan(!)larının sayısı artabilir. Kural koyucu, salgın hastalık gibi yayılan umutsuzluğu değil, siyanüre erişimi ortadan kaldırmakla uğraşırken tek bir insan bile gerçekleri arama hakkının peşinden gidemeyebilir.
Geçtiğimiz günlerde, 1 yıl önce 11 yaşında kızı Rabia Naz’ı şüpheli bir biçimde kaybeden baba Şaban Vatan, evladının ölümünü incelemek amacıyla kurulan ve olayın gerçekleştiği Eynesil’e giden TBMM Araştırma Komisyonu’nun çalışmalarını olay yerinde takip eden gazeteciler ile birlikte gözaltına alındı. Anne, kucağında 40 günlük bebeğiyle (Rabia Naz’ın acısını dindirmeye gelen bebek Rabia Naz) birlikte ailesi için adaleti sosyal medyadan sağlamaya çalıştı. Ancak özgür bir basınla, erk sahibi sorgulanabilir, hesap vermeleri sağlanabilir.
Hal böyleyken, bir süper kahraman bekleyecek vaktimiz yok.
İş başa düşüyor. Bireysel çabalarla ekonomiyi iyileştiremeyiz evet; ama klavye başından kalkabilir, pasif vatandaşlıktan aktif vatandaşlığa geçebilir, içinde yaşadığımız toplumu iyileştirmeye azımsanmayacak bir katkı koyabiliriz. Konda Aktif Vatandaşlık araştırmasına göre ülkemizde toplumun yüzde 53’ü, siyasete etki edemeyeceğini düşünüyor. Herhangi bir sivil toplum kuruluşuna üye veya gönüllü olma oranı ise yalnızca yüzde 18. Coğrafyanın kader olduğuna dair ezberlenmiş inançlarımızı bugün rafa kaldırıp, kendimize bizden başka kimsenin okumadığı mavi mürekkepli mektuplar yazmayı bırakabiliriz.
3/26/2020 • 4 minutes, 31 seconds
Sawubona
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
İnsanların yanan veya çöken binalardan kaçmaya çalışırken ölmelerinin temel sebebi girdikleri kapıdan çıkmaya yönelmeleriymiş. Demek ki, insan panik veya yüksek kaygı anlarında çaresizlikten çare yaratmak, alternatif yollar düşünmek yerine yıllarca sırtladığı düşünce kalıplarına güveniyor. Hayat denen yangın yerinde sorunlarla başa çıkmak, yıkılmamak, ayakta kalmak için çevik olmak lazım. Çeviklik dendiğinde ilk akla gelen tanım nedir? Bedenin hızlı ve doğru biçimde hareket ettirilebilmesi yeteneği mi? İşte bu artık yetmiyor; duygusal çeviklik de gerekiyor.
Duygusal çevikler, zorluklarla karşılaştıklarında açık bir zihinle kapalı olduğu varsayılan yollardan yeni çıkışlar yaratanlardır. Bunu da kabullenmesi kolay olmayan gerçekleri ve bunların sebep olduğu hisleri örterek ya da bastırarak değil, cesaretle karşılayarak yaparlar. Yani esas mesele sorun yaratan ortama hangi kapıdan girdiğimiz, acıya neyin sebep olduğu değil, bu acıyla ne yapmayı seçtiğimizdir. Düşüncelerimi ve hislerimi yutulabilecek kadar küçük lokmalar haline getirmeye çalışmanın hiçbir işe yaramadığını anladığım kırk dördüncü yaşımda öğrendim ki duyguları görmezden gelmek onları derinleştirmekten başka işe yaramıyor; kısa vadede sorunlarla baş etmeyi kolaylaştırıyor gibi görünse de orta ve uzun vadede duygusal sızıntılara yol açıyor.
Birkaç yıl önce katıldığım bir konferansta Harvard Tıp Fakültesi Profesörü Susan David’i dinledim. Ana vatanı Güney Afrika olan Susan konuşmasına ”Sawubona” diyerek başladı. Bu, Zulu dilinde Merhaba anlamına geliyormuş. Kelime bire bir çevrildiğinde ise anlamı şuymuş: “Seni görüyorum. Varlığını saygı ve kabul ile karşılıyorum.”
Giderek karmaşıklaşan yaşamda, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre depresyon küresel olarak hem kanserin hem de kalp hastalığının önünde geliyor. İnsan gergin, insan mutsuz, insan tedirgin. Susan David’in 70.000’den fazla kişiyle yaptığı araştırmaya göre üçte birimiz bu olumsuz duygulara sahip olduğumuz için kendimizi yargılıyoruz ve hislerimizi öteliyoruz. Bunu sadece kendimize yapsak iyi; sevdiklerimizin de çocuklarımızın da olumsuz hislerden utanmalarına sebep oluyoruz.
Kişisel gelişim endüstrisinde herkes bizi -sanki tek doğru buymuşçasına- pozitif olmaya davet ediyor. Olumlu olmak acımasızca dayatılıyor. Her pozitif düşünce çağrısıyla insanın içindeki merak, şefkat ve cesaret kursağında kalıyor.
Duygular veridir, direktif değildir diyor Susan David. Yani olumlu ya da olumsuz olsun, anlamlı ya da karmaşık olsun, duygular bize bir şeyler anlatır. Duygular, bilgi duraklarıdır. Reddetmek ya da utanç duymak için değil, kabul etmek ve yaşamda ilerlemek için vardırlar. Ve önemli olan onlarla ne yaptığımızdır.
Belirsizlikle tanımlanan ve kalitesi karmaşık sorunlarla başa çıkma yetimizle ölçülen çağdaş yaşamda, stresle, kalp kırıklığıyla, yenilgiyle bol miktarda karşılaşmamız kaçınılmaz. Yalnızca ölülerin kalpleri kırılmaz diyor Susan. Yalnızca ölüler konforludur; ölülerin sıkıntıları yoktur. Ve ekliyor: Sıkıntılar, anlamlı bir hayata katılım bedelidir.
O halde yaşamın fırtınalarına Zulular gibi selam durabiliriz: “Sawubona”. Seni görüyorum. Varlığını saygı ve kabul ile karşılıyorum.
3/26/2020 • 3 minutes, 25 seconds
Son Bakışta Aşk
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
“Sevmek güzeldir, bir daha sevmemek daha güzeldir.” – Paul Géraldy
Kuzeydoğu Hindistan, Nepal, Butan ve Bangladeş’te yaşayan Bodo halkı tarafından konuşulan bir Tibeto-Burman dilidir Bodo. Bodo dili şiirseldir; Türkçe dahil dünyanın pek çok diline tek sözcükle çevrilemeyecek derinlikte kelimeleri vardır Bodo’nun. Bunlardan biridir Onsra. Tek hamlede ömürlük sevdayı nasıl tariflersin diye sorsalar Onsra derdim. Onsra’nın batı dillerindeki karşılığı son kez sevmektir. Dili, deneyim inşa ettiği için farklı yaşantılarca farklı yorumlanır Onsra. Bu konuda incelediğim pek çok kaynakta, yorumlayanların Onsra’yı artık sevmeyeceğim tadında ele aldıklarına tanık oldum. Anlaşılabilir. Kalbin kırıklık seviyesi manayı belirleyebilir. Gündüz Vassaf, yıllar önce yazdığı bir makalede Onsra’yı bir daha âşık olmamak üzere âşık olmak diye tanımlamıştı. Sanırım benim kalbimde rezonans yaratan tarif budur. Eğer sevmeyi bir koyup üç almak, kazan-kazan bir ilişkiye yatırım yapmak, sen benim sırtımı kaşı ben de senin türünden bir karşılıklılık ilkesi ile ele alanlardan değilseniz, sizin için de son kez sevmek olabilir Onsra, bir daha sevmemek değil.
İkinci Yeni’nin ele avuca sığmaz ozanı, Bayan Nihayetlere şiirler yazan Cemal Süreya, Bodo dilini bilseydi beşinci ve son eşi Birsen Sağnak’a Bayan En Nihayet demek yerine Onsra sözcüğüne başvurur muydu bilmem. Ama onun eşlerine ve sevgililerine nihayet diye seslenme geleneği, bana içinde son kez sevmek talebi olan bir adamı anlatır.
Biliyorum, şimdilerde sevmek an meselesi, sevmemek de. Sevmek bir “follow”a bakıyor; sevmemek bir “unfollow”luk iş. Simdilerde herkes herkesi seviyor. Hiç değilse “like” ediyor.
Oysa sevmek, her yana yayılmış zulme, vasata, yüzeysele, ortalama insana, tembele, vicdansıza, iflah olmaz kötülüğe içinden hayat taşan bir aşkla cevap vermektir. Sevmek, kurallara uygun olanı gerçek, kalptekini rüya sanıp yanılanlara, fışkırırcasına damarlarımıza yürüyen, kalbimizi bir başka gövdede köklendiren bir aşkla cevap vermektir.
Oysa sevmek, bu dünyanın kurallarını yazanlara, sahip olmadan ait olmanın mümkün olduğunu haykıran bir aşkla cevap vermektir. Tapuların kimlerde olduğunu önemsemeyen, tabuları küçük parmağıyla yıkan bir aşkla hayatta kalmaktır sevmek; onaylanmış bütün resmi yalanlara inat, bir imzayla kurulan, bir imzayla yıkılan kurumlara başkaldırmak, çağın tüm vazgeçmişlerini yeniden imana çağıran bir aşkla cevap vermektir. Kendinden gayrısına şifa olmamışların bilmediği bir dilde, gerçeği sayıyla, sevdayı zamanla ölçenlere sonsuz kere sonsuz bir aşkla cevap vermektir.
Bu dünyada son kez sevenler vardır. Onlara hangi zor soruları sorarsanız sorun, göğüsleri siper, cevapları aşktır. Onları hangi kuyulara gömerseniz gömün, başları dik, sebepleri aşktır. Onları hangi cehennemde yakarsanız yakın, bedenleri su, cennetleri aşktır.
Ama nasıl bir aşk?
Büyük şehir insanını büyüleyen aşktır der Walter Benjamin ama ilk bakışta değil, son bakışta aşk.
3/26/2020 • 3 minutes, 29 seconds
Zenginler Fakirlere Tanrı'dan Başka Bir Şey Bırakmadılar
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
2012’nin Mart’ında, Adana Seyhan’da, biri 6 yaşında, diğeri 6 aylık olan iki çocuğu olan Emine hayatının en önemli kararını verdi. Tarım işçisi olarak çalışan Emine, doğumuna yakın günlerde işini bırakmak zorunda kalmıştı. Kocası da işsizdi. 8 aydır kirasını ödeyemiyordu. O gün, cebindeki son 6 lirayı alıp yakındaki oduncuya gitti ve yakacak almak istedi. Oduncu o paraya odun verilemeyeceğini söyledi, fakat daha sonra parasını almadan 10 kilo odunu çuvala doldurdu. Emine evine döndü; ancak ıslak olan odunları yakamadı; dışarıda bulunan kamyon lastiğini yakmayı denedi; ancak başaramadı ve saç kurutma makinesiyle çocuklarını ısıtmaya çalıştı. Makineyi büyük çocuğunun eline verdikten sonra yan odaya geçti. Kendini asarak yaşamına son verdi. Islak odunlar, yanmayan lastik, saç kurutma makinesi, basının iştahını kabartan, kamuoyunun ilgisini çeken trajik metaforlardı. Bu acıklı son, medyada epey yer buldu. Gelin görün ki, yoksulluğun ardındaki nedenlerden, sosyal devlet gereksiniminden, toplumsal dayanışma ağlarının eksikliğinden pek de bahseden olmadı. Emine köyünde babasının yanına defnedildi. Bir mezar taşı hala yok.
O günden bu güne, ne ekonomimizde, ne de toplumsal dayanışma ekosistemimizde her şey daha iyi oldu. Geçtiğimiz Kasım ayında İstanbul Fatih’te 48, 54, 56 ve 60 yaşlarında birlikte yaşayan dört kardeş siyanür içerek yaşamlarına son verdiler. Yoksul, maaşları hacizli, köşeye sıkışmış dört kardeşin cenazeleri kaldırılınca evin 2 aydır fatura ödenmediği gerekçesiyle yetkililer gelip elektriği de kestiler.
Aynı günlerde, Antalya’da bir evde bir aile benzer bir sonla yok oldu. Baba Selim ve Anne Sultan, 9 ve 5 yaşındaki çocukları ile birlikte yaşamdan vazgeçtiler. Baba geride bıraktığı mektubunda maddi sıkıntı çektiğini, dokuz aydır çalışmadığını yazıyor ve şunları söylüyordu: “Herkesten özür diliyorum ama artık yapacak bir şeyim yok. Hayatımıza son veriyoruz”
Geçtiğimiz Aralık ayında Çorum’da aynı mahallede aynı gün iki intihar vakası yaşandı. Bahçelievler Mahallesinde yaşayan 29 yaşındaki Gökhan ve 33 yaşındaki Oktay, maddi sorunları nedeniyle yaşamlarına son verdiler. Aynı günlerde Kocaeli Derince’de 54 yaşındaki emekli vatandaş, arkasında borçlarının yazılı olduğu bir mektup bırakarak hayatını sonlandırdı.
Şubat ayında uzun süredir işsiz olduğunu dile getiren Adem, Hatay Valiliği önünde kendini ateşe verdi; kaldırıldığı hastanede kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
Bu satırları yazdığım saatlerde (a)sosyal medyaya bir haber daha düştü. Konya Selçuklu’da kamyon şoförlüğü yapan 37 yaşındaki evli ve iki çocuk babası genç adam, maddi sıkıntılara daha fazla dayanamayarak kendini kamyonuna asarak intihar etti.
2017-2018-2019 yıllarında atanamayan öğretmen intihar vakalarının sayısı 100’ü aştı. Eski Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, atanamayan öğretmenlerin intiharlarının bir tür “gösterişçi intihar eylemi sendromu” kapsamında değerlendirilebileceğini söylemiş olsa da, işsiz öğretmenlerin yaşadığı travmayı toplum olarak çok ciddiye almalıyız.
İşsizlik verileri, Cumhuriyet tarihinin en acımasız günlerinde olduğumuza işaret ediyor. 4 milyon 650 bin işsiziyle cennet vatan, cinnet vatana dönüşüyor. Türkiye İstatistik Kurumuna göre, 2002 – 2018 dönemini kapsayan 17 yıllık dönemde 50 bin 378 kişi yaşamına son vermiş. Memlekette yaşanan ve medyaya yansıyan her intihar vakasında zaten kuyruğu da peşi sıra geliyor; zaten daha önce de denemiş, zaten psikolojik sorunları varmış, zaten karısı onu terk etmiş, zaten şöyleymiş, zaten böyleymiş…
3/26/2020 • 7 minutes, 58 seconds
Dünyanın En Devrimci Balığı
Evrim Kuran'ın anlatımı ve Gül Çetin'in illüstrasyonları ile...
"Ben bilmek istiyorum,
hayat gerçekten bir avuç yerde durmadan dönüp durmak,
sonra da yaşlanıp gitmek mi; yoksa bu dünyada başka türlü yaşamak da mümkün mü?"
Samed Behrengî – Küçük Kara Balık
Samed Behrengî 1939’un yazında Tebriz’de beş çocuklu yoksul bir Azerî işçi ailesinin oğlu olarak dünyaya gelir. Kısacık yaşamı boyunca öğretmenlik, çocuk hikâyeleri ve halk masalları yazarlığı, derleyicilik, çevirmenlik yapar.
Tüm zamanlarda sansürle mücadele eden her düşünce insanının payına düşen, alegori sanatının ustası olmaktır. Kısa yaşamının İran’da Şah yönetiminin en gerici uygulamaları dönemine denk gelişinin ona armağanı da belki budur. Baskıcı rejim ve sansür olgusu Behrengî’nin başka bir yaşamın mümkün olduğunu anlatmasını engellemez, bilakis sembollerini güçlendirir, düş gücünün sınırlarını geliştirir ve Behrengî’nin sözcükleri mücadelenin, cesaretin ve özgürlüğün en yalın hali olur.
1968’de, 29 yaşındayken, Aras Irmağı’nda ölüsü bulunduğunda, yüzerken boğulduğu söylendiyse de, bu pek inandırıcı değildir; şahı eleştiren yazıları nedeniyle suikaste uğradığı düşünülür.
Behrengî’nin çok sayıda masal kitabı 70’ten fazla dile çevrilir, dünyanın dört bir yanında yayınlanır. Bu masalların içinde biri var ki, açık denizleri merak eden cesur çocukların kalbinde kazılıdır sözleri… O masal dünyanın en devrimci balığını, Küçük Kara Balık’ı anlatır…
Bir zamanlar küçük bir kara balık vardır. Küçük kara balık bir sabah erkenden uyanır ve annesini uyandırır. Ona, yuvasına uzak olan bir yere gitmek istediğini söyler. Çünkü ona göre balıkların çoğu yaşlandıkları zaman ömürlerini boşu boşuna geçirdiklerinden yakınırlar; sürekli sızlanır, lanet okur, her şeyden şikayet ederler. Küçük kara balık bilmek ister; bu dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün müdür?
Annesi yavrusunun bu fikirden vazgeçmesini ister. Oysa o çok kararlıdır; vazgeçmez. Küçük kara balığın fikrini duyan komşular da kızar. Farklı akarsuları, denizleri, okyanusları keşfetmek de neyin nesidir. Bilinmeyen yerlere gitmemek gerekir. “Siz gereğinden fazla düşünüyorsunuz. Ama yalnızca düşünmek olmaz ki!” der küçük kara balık; “Yola koyulursak korkularımız tümden kaybolur gider.”
Ve küçük kara balık her şeye rağmen yola çıkar.
Bu dünyada demleme çay, sıcak çorba, anne şefkati, baba evi, memleket hasretine rağmen yola çıkanlar vardır. Dişlerini geçirirler kalplerine, yürürler. Bir göletten hiç dışarı çıkmayanlara anlatılacak hal değildir bu.
Bu dünyada her şeye rağmen yola çıkanlar vardır. Gidip, o derenin nerede bittiğini öğrenmeleri gerekir. Korkuları da vardır elbet; ama korkunun hiç bir türü, denizleri hiç düşünmemiş balıklarla yaşamaktan daha kötü değildir. Bilirler ki, ileriye her adım attıklarında, korku da o kadar eksilecektir.